10-14-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Tokat Kaleleri
Tokat Kaleleri
Tokat Kalesi (Merkez)
Bununla beraber, MS V -VI Yüzyıllarda bu kalenin bilindiği kaynaklardan öğrenilmektedir Bu dönemde kale Eudoksia veya Dokeia olarak tanınıyordu Danişmentli Melik Ahmet Gazi tarafından 1074 yılında ele geçirilmiş, daha sonra Selçuklu ve Osmanlı egemenliğine girmiştir
Osmanlı tarihçileri bu kaleden birinci derecede “müstahkem mevkii” olarak söz etmişlerdir Timur ve Şah İsmail’in akınları sırasında da bu kale ele geçirilememiştir Ayrıca kalenin Çardak-ı Bedevi denilen zindanında Bizans İmparatoru A Diogenis başta olmak üzere birçok ünlü kişinin tutsak olduğu da yine kaynaklardan öğrenilmektedir Evliya Çelebi 1656 yılında Tokat’a gelmiş ve bu kaleden söz etmiştir:
“Kale yüksek bir tepe üzerinde, kesme taş ile yapılmış olup o kadar büyük değildir Etrafı burçlar ve kuleler ile süslenmiş olup, etrafında hendek yoktur Korkusuz bir surdur ki Samanyolu gibi göğe baş uzatmıştır Dört tarafı çok sarp olduğundan asla hendek olacak yeri yoktur Bütün etrafı şahin, kartal ve zağanos yuvaları, çeşitli rengârenk kayalardır Batıya bakan bir kapısı vardır Kalenin içinde dizdar evi, kethüda, imam, müezzin ve kale mehterhaneleri, cephane odaları, zahire ambarları, su sarnıçları, ceylan yolu adlı suyolları vardır ki tam 362 basamak taş merdivenle nehre inilir Batı tarafındaki ayar kayası bu kaleye havaledir Yıldırım Han Camii var diğerlerden bir şey yok Göğe kadar yükselmiş bir kale olmakla değme adam bir saatte çıkamadığından gece gündüz kapısı kapalıdır Bekçileri daima bekleyip, silahla hazır dururlar Çünkü aşağı şehir ahalisinin bütün kıymetli malları kalede muhafaza olunur Tokat’ın bütün suçlu ve katilleri burada mahpustur ki Kudüs-ü Şerif zindanında ve Acemlerin Kahkaha Kalesine benzer ”
Kale, kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır Selçuklu ve Osmanlı döneminde onarılmış, yeni yapılar eklenmiş, savunma ve gözetleme kuleleri yapılmıştır Kale iç ve dış duvarlar olmak üzere iki sıra surla korunmuştur Doğu-batı yönünde iki kaya grubu üzerinde yer alan kalenin takviye kuleleri ile burçları bulunuyordu Ancak depremler kuzey ve güney yöndeki duvarları bütünüyle yıkmıştır Yalnızca baş burç ile ayar kayası üzerindeki duvarlar sağlam kalabilmiştir
Kaleye kuzey yönündeki kayalara oyulmuş bir oyuktan girilmektedir İçeride erzak depoları, sarnıç, cephanelik, korunma amaçlı yapılar, emanet odaları ve bir de cami bulunuyordu Ancak günümüze bunlarla ilgili temel kalıntıları ve bazı tonozlar gelebilmiştir Dışarı ile bağlantıyı sağlayan basamaklı tünelin ağzı batı yönünde olup, günümüzde iyi durumdadır
Kalenin güney batısında kaya mezarlarına rastlanmıştır Büyük ihtimalle bu mezarlar Galatlara aittir
Akıncı Kalesi (Almus)
Tokat ili Almus ilçesi, Akarçay yakınında Tozanlı ve Kelkit vadilerine hâkim tepeler üzerinde kurulmuştur Garnizon kalesi niteliğindeki bu kaleden hemen hemen hiçbir kalıntı günümüze gelememiştir Yapım tarihini belirten kitabesi bulunmamakta olup, kaynaklarda da herhangi bir belgeye rastlanmamıştır Günümüze gelebilen kalıntılar kalenin moloz taştan yapıldığını göstermektedir
Niksar Kalesi (Niksar)
Yapım tarihini belirten bir kitabesi bulunmamaktadır Bununla beraber, bu kalenin Roma döneminde yapıldığı, Bizans, Danişmentli ve Selçuklu dönemlerinde yapılan eklerle genişletilerek kullanıldığı bilinmektedir Ancak kaleden günümüze gelebilen duvarların hangi döneme ait olduklarını söylemek oldukça güçtür Bu arada bazı bölümlerinin Pontus döneminde yapıldığı da sanılmaktadır
Dış kalenin burçlarından biri üzerinde bulunan ve sonradan da Melik Gazi Türbesi’ne götürülen bir kitabede Selçuklu Sultanı Süleyman Şah’ın 1179 tarihinde yaptığı onarım belirtilmektedir Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:
“Bu imareti, El-Melikü’l-Kahir Rüknü’d-Devleti ve’d-Din Abû’l Muzaffer Süleyman Şah bin Kılıç Arslan –Allah o’nun yardımı ile aziz kılsın-‘ın emri ile (beş yüz) yetmiş dört yılı Zi’l-Hiccesinde Cemaleddin yapmıştır ”
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bu kalenin doğu, batı ve güneyinde üç kapısı olduğunu, kale içerisinde ılıca, kuyu, 300 ev, ambar, cephanelik ve kiliseden bozma bir cami olduğunu belirtmiştir XIX yüzyıl kaynaklarında kalenin yedi kapısı olduğuna değinilmiştir Günümüzde bunlardan altı tanesinin yeri bellidir A Gabriel kalenin birçok bölümünün XVIII yüzyılda yapıldığını belirtmiştir
Kale iç, orta ve dış olmak üzere üç bölümden meydana gelmiştir İç kalenin kuzeyi büyük ölçüde iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir Orta ve dış kalenin doğu kısımdaki bölümleri ayakta kalabilmiş, batısı yıkılmıştır Ancak sağlam kalan duvarlar ise bugün evlerin arasında sıkışıp kalmıştır Kalenin ve sur duvarlarının yapımında moloz ve kesme taşlar kullanılmıştır Köşelerdeki bağlantılar ise tamamen kesme taştandır Kalenin Çanakçı Deresi yönündeki eğimli yamacında üç sıra halindeki dayanak duvarları görülmektedir Maduru Deresi’ne inen dik yamaçta ise yalnızca iç kalenin duvarları ayaktadır Bu duvarlar yuvarlak ve dört köşe burçlarla sağlamlaştırılmış ve zaman zaman da onarılmıştır
|
|
|