Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cehenneme, devamlı, giden, kalır

Cehenneme Giden Devamlı Orada Kalır

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cehenneme Giden Devamlı Orada Kalır




Cehenneme giden devamlı orada kalır
Hakkında Cehenneme giden devamlı orada kalır




Cehenneme giden devamlı orada kalır
Akaide göre Mumin Kişiler Günahları kadar Cehennemde cezalarını çektikten sonra Cennete alınırlar Halbuki bu tamamen Kur'an Ayetlerine tersdir Tam 49 tane ayet Cehenneme gidenin devamlı orada kalacağını vurgulamaktadır Işte Ayetler

3 / AL-İ İMRAN - 86 Keyfe yehdillâhu kavmen keferû ba’de îmânihim ve şehidû enner resûle hakkun ve câehumul beyyinât(beyyinâtu) vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne)
Kendilerine beyyineler (açıklayıcı belgeler) geldikten ve hiç şüphesiz Resûl'ün hak olduğuna şahadet getirmelerinden ve îmânlarından sonra kâfir olan (fasık olan) kavmi, Allah nasıl (yeniden) hidayete erdirir? Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez

3 / AL-İ İMRAN - 87 Ulâike cezâuhum enne aleyhim la’netallâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne)
İşte onların cezaları; Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lânetinin onların (fasıkların) üzerlerine olmasıdır

3 / AL-İ İMRAN - 88 Hâlidîne fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûn(yunzarûne)
(O lânetin) içinde de ebedî kalacaklardır Onlardan azap hafifletilmeyecek ve onlara nazar edilmeyecektir (bakılmayacaktır)

3 / AL-İ İMRAN - 116 İnnellezîne keferû len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey’â(şey’en), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)
Hiç şüphesiz o kâfirlerin, ne malları ve ne de evlâtları, onlara; Allah'tan (gelecek bir cezaya) bir şey'e, (karşı koymaya) yetmez İşte onlar, ateş ehlidir Orada devamlı kalacaklardır

33 / AHZAB - 64 İnnallâhe leanel kâfirîne ve eadde lehum saîrâ(saîren)
Muhakkak ki Allah, kâfirleri lânetledi Onlar için alevli ateşi (cehennemi) hazırladı

33 / AHZAB - 65 Hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), lâ yecidûne veliyyen ve lâ nasîrâ(nasîren)
Orada ebediyyen kalıcılardır (kalacak olanlardır) (Orada) bir dost ve bir yardımcı bulamazlar

7 / A'RAF - 36 Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ ulâike ashabun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)
Ve âyetlerimizi yalanlayan kimseler ve onlara karşı kibirlenenler, işte onlar ateş ehlidirler ve onlar, orada devamlı kalanlardır (kalacaklardır)

2 / BAKARA - 39 Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâr(nârı), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)
Ve inkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar ateş ehlidir, orada ebedî kalacak olanlardır

2 / BAKARA - 81 Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)
Hayır, (sandığınız gibi değil) kim günah kazanmış da hataları kendisini kuşatmışsa; işte onlar, ateş halkıdır ve içinde de devamlı kalacaklardır

2 / BAKARA - 161 İnnellezîne keferû ve mâtû ve hum kuffârun ulâike aleyhim la’netullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne)
Muhakkak ki (Allah'a ruhun ölmeden ulaşmasını yani hidayeti) küfredip (örtüp gizleyip) kâfir olarak ölenlere, işte onlara, Allah'ın, meleklerin ve insanların hepsinin lâneti onların üstünedir

2 / BAKARA - 162 Hâlidîne fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûn(yunzarûne)
(Onlar) onun (lânetin) içinde ebediyyen kalacak olanlardır Onlardan azap hafifletilmez ve onlara bakılmaz

2 / BAKARA - 167 Ve kâlellezînettebeû lev enne lenâ kerreten fe neteberree minhum kemâ teberreû minnâ kezâlike yurîhimullâhu a’mâlehum haserâtin aleyhim ve mâ hum bi hâricîne minen nâr(nâri)
Ve o (Allah'tan başkasına) tâbî olanlar dedi ki: “Keşke bizim için (dünyaya) bir kere daha dönüş olsaydı O zaman bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşırdık” Böylece Allah, onlara amellerinin hasara uğradığını (hüsrana düştüklerini) gösterecek Ve onlar ateşten çıkacak da değiller

2 / BAKARA - 217 Yes’elûneke aniş şehril harâmi kıtâlin fîh(fîhi), kul kıtâlun fîhi kebîr(kebîrun), ve saddun an sebîlillâhi ve kufrun bihî vel mescidil harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu ekberu indallâh(indallâhi), vel fitnetu ekberu minel katl(katli), ve lâ yezâlûne yukâtilûnekum hattâ yeruddûkum an dînikum inistetâû ve men yertedid minkum an dînihî fe yemut ve huve kâfirun fe ulâike habitat a’mâluhum fîd dunyâ vel âhireh(âhireti), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)
Sana haram (hürmetli) aydan ve onun içinde yapılan savaştan soruyorlar De ki: “Onun içinde (o ayda) savaş büyük (günahtır) (Fakat insanları) Allah yolundan saptırmak (alıkoymak) ve O'nu inkâr etmek, (mü'minlere) Mescid-i Haram'ı (yasaklamak) ve onun halkını oradan (Mekke'den sürüp) çıkarmak ise Allah katında daha büyük (günahtır) Ve fitne, (adam) öldürmekten daha da büyük (bir suç ve günahtır) Eğer onların güçleri yetse (yapabilseler), sizi dîninizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan geri kalmazlar Sizden kim dîninden dönerse, o taktirde o, kâfir olarak ölür Bu sebeple işte onlar, onların amelleri dünyada ve ahirette boşa gitmiştir Ve işte onlar, ateş ehlidir Ve onlar, orada ebediyyen kalacak olanlardır

2 / BAKARA - 257 Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)
Allah, âmenû olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar İşte onlar, ateş ehlidir Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır

2 / BAKARA - 275 Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel mess(messi), zâlike bi ennehum kâlû innemal bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhul bey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selef(selefe), ve emruhû ilâllâh(ilâllâhi), ve men âde fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)
Riba (faiz) yiyenler, kabirlerinden ancak şeytan çarpmasından hırpalanmış bir kimse gibi kalkarlar İşte bu, onların: “Fakat alışveriş faiz gibidir” demeleri sebebiyledir Allah, alışverişi helâl; faizi haram kılmıştır Bundan sonra, Rabbinden kendisine öğüt gelen kimse (ona uyarak) artık (faizden) vazgeçerse, o taktirde geçmiş olan (önceden aldığı faiz) onundur ve onun işi (onun hakkındaki hüküm) Allah'a aittir Ve kim de (faizciliğe) dönerse, işte onlar, ateş ehlidir Ve onlar orada ebedî kalacak olanlardır

98 / BEYYİNE - 6 İnnellezîne keferû min ehlil kitâbi velmuşrikîne fî nâri cehenneme hâlidîne fîhâ, ulâike hum şerrul beriyeh(beriyyeti)
Muhakkak ki kitap ehlinden inkâr edenler ve müşrikler, cehennem ateşindedirler ve orada devamlı kalacak olanlardır İşte onlar, onlar yaratılmışların şerrli olanlarıdır

72 / CİN - 23 İllâ belâgan minallâhi ve risâlâtih(risâlâtihî), ve men ya’sıllâhe ve resûlehu fe inne lehu nâre cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden)
(Bu) sadece Allah'tan olanı tebliğ ve O'nun risaletidir Ve kim Allah'a ve O'nun Resûl'üne asi olursa, bundan sonra muhakkak ki onun için, içinde ebediyyen kalacağı cehennem ateşi vardır

6 / EN'AM - 128 Ve yevme yahşuruhum cemîa(cemîan), yâ ma’şerel cinni kadisteksertum minel ins(insi) ve kâle evliyauhum minel insi rabbenestemtea ba’dunâ biba’dın ve belagnâ ecelenellezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun)
Ve onların hepsini biraraya topladığı gün (Allahû Tealâ şöyle buyuracaktır): “Ey cin topluluğu! İnsanlarla sayınızı artırdınız (tagutların arasına insanları da kattınız)” Onlara dost olan insanlardan bir kısmı şöyle dedi: “Rabbimiz, biz birbirimizden faydalandık ve Senin bize takdir ettiğin zamanın bitiş noktasına (sonuna) eriştik” (Allahû Tealâ): “Allah'ın dilediği şey (cehennemin yok olma zamanı gelmesi hali) hariç; sizin barınacağınız yer ateştir, orada ebedî kalacak olanlarsınız” buyurdu Muhakkak ki senin Rabbin, hüküm sahibi ve en iyi bilendir

21 / ENBİYA - 99 Lev kâne hâulâi âliheten mâ veradûhâ, ve kullun fîhâ hâlidûn(hâlidûne)
Eğer onlar gerçekten ilâhlar olsaydılar, oraya (cehenneme) girmeyeceklerdi Ve hepsi orada ebediyyen kalacak olanlardır

25 / FURKAN - 68 Vellezîne lâ yed’ûne meallâhi ilâhen âhara ve lâ yaktulûnen nefselletî harremallâhu illâ bil hakkı ve lâ yeznûn(yeznûne), ve men yef’al zâlike yelka esâmâ(esâmen)
Ve onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha tapmazlar Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı kişiyi haklı olmadıkça öldürmezler ve zina yapmazlar Ve kim bunları yaparsa günah cezasıyla karşılaşır

25 / FURKAN - 69 Yudâaf lehul azâbu yevmel kıyâmeti ve yahlud fîhî muhânâ(muhânen)
Kıyâmet günü onun azabı kat kat artar Ve orada alçaltılmış olarak ebediyyen kalır

41 / FUSSİLET - 24 Fe in yasbirû fen nâru mesven lehum ve in yesta’tibû fe mâ hum minel mu’tebîn(mu’tebîne)
Artık sabredebilirlerse artık ateş onların kalacakları yerdir Ve eğer onlar affedilmek isterlerse, onlar affedilecek olanlardan değillerdir

41 / FUSSİLET - 28 Zâlike cezâu a’dâillâhin nâr(nârun), lehum fîhâ dârul huld(huldi), cezâen bimâkânû bi âyâtinâ yechadûn(yechadûne)
İşte bu Allah'ın düşmanlarının cezası ateştir Âyetlerimizi bilerek inkâr etmiş olmaları sebebiyle ceza olarak, onlar için orada ebedîlik yurdu vardır

59 / HAŞR - 17 Fe kâne âkıbetehumâ ennehumâ fîn nâri hâlideyni fîhâ, ve zâlike cezâûz zâlimîn(zâlimîne)
Böylece ikisinin (münafıkların ve şeytanın) akıbeti orada, ateşin içinde ebediyyen kalmak oldu Ve işte bu, zalimlerin cezasıdır

11 / HUD - 39 Fe sevfe ta’lemûne men ye’tîhi azâbun yuhzîhi ve yehıllu aleyhi azâbun mukîm(mukîmun)
Kendisine alçaltacak bir azap gelecek kimseleri artık yakında bileceksiniz Ve onun üzerine, kalıcı azap nüfuz edecek

11 / HUD - 107 Hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel'ardu illâ mâ şâe rabbuk(rabbuke), inne rabbeke fe'âlun limâ yurîd(yurîdu)
Onlar, semalar ve yeryüzü (cehennemin semaları ve arzı) durdukça orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır) Rabbinin dilediği şey (cehennemi yok etmeyi dilemesi) hariç Muhakkak ki senin Rabbin, dilediği şeyi yapandır

82 / İNFİTAR - 14 Ve innel fuccâre lefî cahîm(cahîmın)
Ve muhakkak ki füccar, mutlaka alevli ateş içindedir

82 / İNFİTAR - 15 Yaslevnehâ yevmed dîn(dîni)
Dîn günü ona (alevli ateşe) yaslanırlar (atılırlar)

82 / İNFİTAR - 16 Ve mâ hum anhâ bi gâibîn(gâibîne)
Ve onlar, ondan (alevli ateşten) gaib olacak (kaybolacak, yanıp bitecek) değillerdir

5 / MAİDE - 37 Yurîdûne en yahrucû minen nâri ve mâ hum bi hâricîne minhâ, ve lehum azâbun mukîm(mukîmun)
Ateşten çıkmak isterler ve onlar oradan çıkacak değillerdir Ve, onlar için “daimi azap” vardır

5 / MAİDE - 80 Terâ kesîran minhum yetevellevnellezîne keferû lebi’se mâ kaddemet lehum enfusuhum en sehıtallâhu aleyhim ve fîl azâbi hum hâlidûn(hâlidûne)
Onlardan bir çoğunun kâfirlere döndüğünü (dost olduğunu) görürsün Nefislerinin, onlar için takdim ettiği ise “Allâh'ın onlara öfkelenmesi” ki ne kötü şey Ve onlar azâb içinde devamlı kalacak olanlardır

58 / MUCADELE - 17 Len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum min allâhi şey’â(şey’en), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)
Onların malları ve evlâtları, Allah'tan bir şeye (azaba) karşı onlara asla fayda vermez İşte onlar, ateş ehlidir, orada ebediyen kalacak olanlardır

47 / MUHAMMED - 15 Meselul cennetilletî vuidel muttekûn(muttekûne), fîhâ enhârun min mâin gayri âsin(âsinin), ve enhârun min lebenin lem yetegayyer ta’muh(ta’muhu), ve enhârun min hamrin lezzetin liş şâribîn(şâribîne), ve enhârun min aselin musaffâ(musaffen), ve lehum fîhâ min kullis semerâti ve magfiretun min rabbihim, ke men huve hâlidun fîn nâri ve sukû mâen hamîmen fe kattaa em’âehum
Takva sahiplerine vaadedilen cennetin durumu şudur ki; içinde kokusu değişmeyen sudan nehirler, tadı bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet veren şaraptan nehirler ve saf (süzülmüş) baldan nehirler bulunur Onlar için orada her çeşit meyve bulunur ve (onlar için) Rab'lerinden mağfiret vardır (Bunların durumu), ateşte devamlı kalacak olan ve hamîm (sıcak kaynar su) içirilen, bu sebeple bağırsakları parçalanan kimsenin durumu gibi midir?

23 / MU'MİNUN - 103 Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne)
Ve kimin mizanı (sevap tartıları), hafif gelirse işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır

40 / MU'MİN - 76 Udhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne)
Ebediyyen orada kalmak üzere cehennemin kapılarından girin Artık kibirlenenlerin kalacakları yer ne kötü

16 / NAHL - 29 Fedhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ fe lebi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne)
Haydi, orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin Kibirlenenlerin (büyüklük taslayanların) kaldığı yer ne kötüdür

78 / NEBE - 21 İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden)
Muhakkak ki cehennem mirsad olmuştur

78 / NEBE - 22 Lit tâgîne meâbâ(meâben)
Azgınlar için meab (sığınılacak yer) olarak

78 / NEBE - 23 Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben)
(Onlar) orada bütün zamanlar boyunca kalacak olanlardır

4 / NİSA - 14 Ve men ya’sıllâhe ve resûlehu ve yeteadde hudûdehu yudhılhu nâren hâliden fîhâ ve lehu azâbun muhîn(muhînun)
Kim Allah'a ve peygamberine isyan eder ve O'nun sınırlarını aşarsa, daimî kalmak üzere ateşe atılır Onun için alçaltıcı bir azap vardır

4 / NİSA - 93 Ve men yaktul mu’minen muteammiden fe cezâuhu cehennemu hâliden fîhâ ve gadıballâhu aleyhi ve leanehu ve eadde lehu azâben azîmâ(azîmen)
Ve kim, bir mü'mini taammüden (kastederek) öldürürse, onun cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir ve Allah'ın gazabı ve lâneti onun üzerinedir Allah, onun için büyük azap hazırlamıştır

4 / NİSA - 169 İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren)
Sadece cehennem yoluna ulaştırır Onlar orada ebediyyen kalacaklardır Ve bu, Allah için kolaydır

13 / RAD - 5 Ve in ta’ceb fe acebun kavluhum e izâ kunnâ turâben e innâ le fî halkın cedîd(cedîdin), ulâikellezîne keferû bi rabbihim, ve ulâikel aglâlu fî a’nâkıhim, ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)
Eğer acayip buluyorsan (şaşıyorsan) (bil ki İşte onlar, Rab'lerini inkâr eden kimselerdir Ve işte onlar, boyunlarında demir halkalar olanlardır ve işte onlar ateş ehlidir Onlar orada ebedî kalanlardır

37 / SAFFAT - 9 Duhûran ve lehum azâbun vâsib(vâsibun)
Kovulmuş olarak, onlar için kesilmeyen sürekli azap vardır

32 / SECDE - 14 Fe zûkû bi mâ nesîtum likâe yevmikum hâzâ, innâ nesînâkum ve zûkû azâbel huldi bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne)
Öyleyse bu "likâe" (Allah'a ulaşma) gününüzü, unutmanızdan dolayı (azabı) tadın Muhakkak ki Biz de sizi unuttuk Ve yaptıklarınız sebebiyle ebedî azabı tadın

32 / SECDE - 20 Ve emmellezîne fesekû fe me’vâhumun nâr(nâru), kulle mâ erâdû en yahrucû minhâ uîdû fîhâ, ve kîle lehum zûkû azâben nârillezî kuntum bihî tukezzibûn(tukezzibûne)
Ve fakat fasık olanlar, onların mevası (barınağı) ateştir Oradan her çıkmak istediklerinde oraya iade edilirler (geri döndürülürler) Ve onlara: "Ateşin azabını tadın! Ki onu tekzip etmiştiniz (yalanlamıştınız)" denir

42 / ŞURA - 45 Ve terâhum yu’redûne aleyhâ hâşiîneminez zulli yenzurûne min tarfin hafîy(hafîyyin), ve kâlellezîne âmenû innel hâsirînellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), e lâ innez zâlimîne fî azâbin mukîm(mukîmin)
Ve onları zilletten boyun eğmiş olarak, ona (azaba) arz olunurken, gizli gizli (yan gözle) baktıklarını görürsün Âmenû olanlar dediler ki: “Muhakkak ki hüsranda olanlar, kıyâmet günü, kendilerini ve ailelerini hüsrana düşürenlerdir” Muhakkak ki zalimler, mukîm (devamlı) azabın içindedirler, değil mi?

20 / TAHA - 101 Hâlidîne fîh(fîhi), ve sâe lehum yevmel kıyâmeti hımlâ(hımlen)
Onlar, onda (o yükün getireceği azabın içinde) ebedî kalacak olanlardır Ve kıyâmet günü yüklendikleri, onlar için ne kötü (yük)tür

20 / TAHA - 127 Ve kezâlike neczî men esrefe ve lem yu’min bi âyâti rabbih(rabbihî), ve le azâbul âhıreti eşeddu ve ebkâ
İsraf edenleri (haddi aşanları) ve Rabbinin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız Ve ahiret azabı daha şiddetli ve bâkidir (devamlıdır)

64 / TEGABUN - 10 Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâri hâlidîne fîhâ ve bi’sel masîr(masîru)
Âyetlerimizi inkâr edenler ve yalanlayanlar; işte onlar, ateş ehlidirler, orada (cehennemde) ebediyyen kalacak olanlardır Ve (o) ne kötü varış yeri (ulaşılacak yer)

9 / TEVBE - 17 Mâ kâne lil muşrikîne en ya'murû mesâcidallâhi şâhidîne alâ enfusihim bil kufr(kufri), ulâike habitat a'mâluhum ve fîn nâri hum hâlidûn (hâlidûne)
Müşriklerin, Allah'ın mescidlerini imar etmeleri olmaz Kendilerinin (nefslerinin) küfürlerine (inkârlarına, kâfirliklerine) şahitler iken İşte onların amelleri heba olmuştur Ve onlar, ateşte ebedî kalacak olanlardır

9 / TEVBE - 63 E lem ya’lemû ennehu men yuhâdidillâhe ve resûlehu fe enne lehu nâre cehenneme hâliden fîhâ, zâlikel hızyul azîm(azîmu)
Allah ve O'nun resûlüne karşı, kim haddi aşarsa, artık onun için mutlaka orada ebediyyen kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmiyorlar mı? İşte bu, büyük rüsvalıktır (rezilliktir)

9 / TEVBE - 68 Vaadallâhul munâfikîne vel munâfikâti vel kuffâre nâre cehenneme hâlidîne fîhâ hiye hasbuhum, ve leanehumullâh(leanehumullâhu) ve lehum azâbun mukîm (mukîmun)
Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara ve kâfirlere, orada ebedî kalacakları cehennem ateşini vaadetti O (cehennem), onlara yeter Ve Allah, onlara lânet etti Ve onlar için ikâme edilmiş olan (devamlı kılınan) bir azap vardır

10 / YUNUS - 27 Vellezîne kesebûs seyyiâti cezâu seyyietin bi mislihâ ve terhekuhum zilleh(zilletun), mâ lehum minallâhi min âsim(âsimin), ke ennemâ ugsîyet vucûhuhum kita'an minel leyli muzlimâ(muzlimen), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)
Seyyiat kazanan kimselerin seyyiatlerinin cezası, onun misli kadardır Ve onları bir zillet kaplar Ve onların Allah'a karşı bir koruyucusu yoktur Onların yüzleri karanlık geceden bir parça ile kaplanmış gibidir İşte onlar, ateş halkıdır Onlar, orada devamlı kalanlardır (kalacak olanlardır)

10 / YUNUS - 52 Summe kîle lillezîne zalemû zûkû azâbel huld(huldi), hel tuczevne illâ bimâ kuntum teksibûn(teksibûne)
Sonra zulmedenlere: “Ebedî (devamlı) azabı tadın!” denildi Kazandıklarınızdan başkası ile mi cezalandırılacaksınız?

39 / ZUMER - 40 Men ye’tîhi azâbun yuhzîhi ve yahıllu aleyhi azâbun mukîm(mukîmun)
Kendisini rezil edecek azap, kime gelecekse (ona ulaşır) ve mukim (sürekli) azap onun üstüne iner

39 / ZUMER - 72 Kîledhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne)
(Onlara): "Orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin!" denildi Artık kibirlenenlerin mesvası (kalacağı yer) ne kötü

43 / ZUHRUF - 74 İnnel mucrimîne fî azâbi cehenneme hâlidûn(hâlidûne)
Muhakkak ki mücrimler (suçlular), cehennem azabı içinde ebediyyen kalacak olanlardır

43 / ZUHRUF - 75 Lâ yufetteru anhum ve hum fîhi mublisûn(mublisûne)
(Azap) onlardan hafifletilmez Ve onlar, orada (Allah'ın rahmetinden) ümit kesmiş olanlardır


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.