![]() |
Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel Bölüm |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel BölümNot: Bu bölümdeki yazı ve resimler "Bilim ve Aklın Aydınlığında EĞİTİM" adlı dergiden alınmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Her milletin tüm insanlığa armağan ettiği büyük fikir ve sanat adamları vardır ![]() ![]() ![]() Fikirleriyle, sanat, edebiyat ve kültür dünyamızı zenginleştiren, bu alanda derin izler bırakan, manevi dünyasıyla Türk milletine ve hatta insanlığa örnek olan millî şairimizin hayatını, sanatını, düşüncelerini, ideallerini ve edebiyatımızdaki yerini canlı tutmak ve özellikle genç nesillere tanıtmak gereği ortadadır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel Bölüm |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel BölümMEHMET ÂKİF ERSOY’UN ŞAHSİYETİNİN KAYNAKLARI Her milletin yüksek şahsiyet sahibi insanları vardır, onları tanıtmak ve şahsiyetlerini hangi kaynaklardan beslenerek kazandıklarını araştırmak, eğitimcilerin başta gelen ![]() görevleridir ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif Ersoy’un hayatına ve eserlerine baktığımızda, onun kelimenin tam anlamıyla bir “şahsiyet” olarak karşımıza çıktığını görürüz ![]() ![]() ![]() Bu kaynakları sırasıyla şöyle açabiliriz: 1 ![]() Mehmet Âkif Ersoy’un şahsiyetini besleyen birinci kaynak “Kur’an’lı ev”dir ![]() Âkif, İstanbul’un Fatih semtinde bulunan bir evde dünyaya geldi ![]() ![]() ![]() ![]() “İlk din terbiyemi, ev, mahalle, ilk mektep ve rüştiye tahsilinde aldığım telkinler vermiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu alıntıda özellikle son cümleye dikkati çekmek istiyorum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bana sor sevgili kârî, sana ben söyliyeyim Ne hüviyyette şu karşında duran eş’ârım Bir yığın söz ki, samimiyyeti ancak hüneri Ne tasannu bilirim, çünkü ne sanatkârım ![]() Çocukluğunu, manevi iklimin hakim olduğu bu “Kur’an’lı ev”de yaşayan Mehmet Âkif’in küçücük kalbinde Kur’an-ı Kerim’e karşı uyanan bu ilgi, sonra onu ezberlemeye, daha sonra da Türkçe’ye çevirmeye kadar ilerleyecektir ![]() ![]() Ey nüsha-i cân-ı ehl-i dinin! Ey nâsih-ı şân-ı münkirînin! beytiyle başlayan yirmi sekizlik beyitlik bu uzun şiir, Pîrâye-i hâfızam sen oldun Sermâye-i hâfızam sen oldun ![]() Sensin hele ey kitâb-ı a’zam Hâşâ buna hiç tereddüd etmem Dünyada refîk u hem-zebânım Ukbada muîn ü müste’ânım ![]() beyitleriyle sona erer ve Mehmet Âkif’in hem günlük hayatının, hem sanatının onunla ne kadar kaynaştığını gösterir ![]() ![]() 2 ![]() Mehmet Âkif Ersoy’un şahsiyetini besleyen ikinci kaynak “pehlivanlı mahalle”dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Âkif Efendi’yi çocukluğundan beri tanıyorum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() -“Osman, ben iyi yapılı ve kuvvetliyim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif, Mithat Cemal Kuntay ile konuşmalarında söz Kıyıcı Osman’dan açıldığında, onun, “Namık Kemal’in ümmî”si olduğunu söylermiş ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte böyle bir pehlivan olan Kıyıcı Osman’dan güreş dersleri alan Mehmet Âkif, mahallede, mektepte, hatta yakın çevredeki köy ve kasabalarda güreş müsabakalarına katılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3 ![]() Mehmet Âkif Ersoy’un şahsiyetini besleyen üçüncü kaynak “müspet ilimli mektep”tir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif, Merkez Ortaokulu’nu bitirince Annesi Emine Şerife Hanım, oğlunun medreseye gidip sarık sarmasını ve cübbe giymesini ister ![]() “Hanım, medresede okuyacağı şeyleri, oğluma, ben evimde de öğretirim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Deneysel bilimlere bu derin sevgi ve saygısı, Mehmet Âkif’e “realite”yi doğru olarak “gözleme” ve onu eserlerinde doğru olarak “anlatma” becerisini kazandırmıştır ![]() “Âkif, okulda, seçtiği branş çerçevesinde, tabiata, realist bakışa, gerçeği olduğu gibi görme, olanı olduğu gibi gözlemeye alıştı ![]() ![]() Baytar mektebinden sonra meslek hayatı başlar ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bunların yanında Mehmet Âkif’in şahsiyeti üzerinde görüşlerini yazan yakın arkadaşları ve tanıdıkları, onda şu özelliklerin de bulunduğunu belirtmişlerdir: Mehmet Âkif, “vefalı”, “hür fikirli”, “taassup, istibdat, cahillik ve ümitsizliğe düşman”, “din konusunda müsamahası ve haksızlığa tahammülü olmayan”, “azim sahibi”, “sözünde duran”, “hasisleri ve meşrepsizleri sevmeyen”, “cömertliği ve tevazuu seven”, “hüsn-i hat ve musikiye meraklı olan” ve “geleceğe önem veren” bir şahsiyettir ![]() ![]() Mehmet Âkif’in hem şahsiyeti, hem sanatı, milletimizin de gönülden benimsediği bu feyizli kaynaklardan beslenmiştir ![]() ![]() ![]() Recep Duymaz Kaynaklar:
|
![]() |
![]() |
![]() |
Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel Bölüm |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel BölümBİR OKUYUCU OLARAK MEHMET ÂKİF Yakından tanıyanlar, Mehmet Âkif'i, hayatının değişik dönemlerinde ya birisinden bir kitabı okuyan ya da birisine bir kitabı okutan kişi olarak anlatmaktadırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif'i topluca ele alınca içimize doğan, bir ?kişilik?le karşı karşıya olma duygusudur ![]() ![]() ![]() İsterseniz önce kütüphanesinden başlayalım ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif-kitap ilişkisine tekrar dönelim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Okumayla ilgili çözümlemelerimizin bu aşamasında belki de önce okumanın temel donesini oluşturan ?kitap? üzerinde durmalıyız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif'in okumasının eğitimle ilgili bir tarafının bulunduğuna işaret etmiştim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zihnî aktivite bakımdan çalışkan bir okuyucudur Âkif ![]() ![]() ![]() ?Âkif gibi okuyana nadir tesadüf olunur ![]() ![]() ![]() ?Erbabına müracaat etmek? bir yönüyle bizi yine aynı noktaya sevkediyor: Öğrenme faaliyeti ![]() ![]() ![]() ![]() Tekrar başa dönerek okuma ediminin okuyan-eser (metin) olarak belirlenebilecek basit biçimi yanında okuyan-metin-okutan şeklinde formülleştirilebilecek üçlü durumuna işaret etmek istiyorum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mahir İz'in hatıraları arasında ilgi çekici bir üçlü okuma örneği daha var ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() On sekiz sayısına ulaşacak kadar bir kitabı başka birine okutmak ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yukarıdan beri üzerinde durduğumuz ve bir yönüyle Âkif'in hayatındaki kişisel biçimlerini ortaya koyduğumuz bu okuma şeklinin, bir başka yönden bakıldığında, Mehmet Âkif'in dışında gelişen bir çerçeveye sahip olduğu görülmektedir ![]() ![]() ![]() Birgün Ahmet Hamdi Tanpınar Yahya Kemal'e ?Neydi bu eskilerin hayatı acaba, nasıl yaşarlardı?? diye sorduğunda ?Gayet basit ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu hatırlatmalardan sonra Mehmet Âkif'e dönerek dönemin yatay bir kesitini alırsak, Âkif'in böyle bir okuma terbiyesinin ucunda duran konumunu da tespit etmiş oluruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif'in kendi kültür değerlerimiz karşısındaki ?içerden? konumuna işaret ettik ![]() ![]() ![]() Alim Kahraman KAYNAKÇA
|
![]() |
![]() |
![]() |
Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel Bölüm |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel BölümHALKIN ÇAĞDAŞ ŞAİRİ Mehmet Âkif, hayatı boyunca halktan biri olarak yaşamış, bu yaşayış tarzı çeşitli şekillerde şiirlerine de yansımıştır ![]() ![]() Âkif'in, 1906-1910 yılları arasında yazdığı Küfe, Meyhâne, Mahalle Kahvesi, Hasır, İstibdat, Kör Neyzen, Hürriyet, Ahiret Yolu gibi karşılıklı diyaloglarla gelişen manzum hikâye tarzındaki şiirlerinde sosyal konular işlenmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif'in, bu söylediklerini şiirlerinde başarı ile uyguladığını bilmekteyiz ![]() ![]() Mehmet Âkif, halk ve köylüye çok önem verir, yazarların onlara hitap eden eserler yazmamasından şikâyet eder: ?Erbâb-ı fikir ve nazarımız hayâlen göklerde uçarlar da, nasîb-i nûrunu maddeten bağlı bulunduğu topraktan bekleyen şu halkı bir kere olsun hatırına getirmezler ![]() Halkın kültür seviyesinin yükseltilmesi gerektiğine inanan Âkif, bu yolda eser veren Köy Hocası'nı yayıncısı Vahid Bey'i ve Hüseyin Kâzım Bey'i çok takdir eder ![]() Yüzyılların ihmali sonucu her bakımdan perişan durumda bulunan köylüye mutlaka sahip çıkmak gerektiğini söylerken, Âkif'i çağının çok ilerisinde görüyoruz: ?Hem bugün köylüyü düşünmek meselesi bir hamiyyet meselesi değil, doğrudan doğruya hayat meselesidir ![]() ![]() ![]() Medreselerin yozlaşarak eski işlevini kaybetmesi sonucunda, halkı aydınlatacak hocaların kalmayışından yakınan Âkif, aydınların onu insan bile saymadığını, hocalarla halkın arasındaki ahengin bozulduğunu, bunun telâfisinin imkânsız olduğunu belirtir: -Be Hocam, Sana biz medresenin hizmeti hiç yok demed Bir bedâhet bu ki inkâra çalışmak delilik ![]() Halkı irşâd edecek var mı ya sizden başka? Onu insan bile saymaz mütefekkir tabaka ![]() Köylüden milletin evlâdı kaçarkan yan yan Sizdiniz köydeki unsurla berâber yaşayan ![]() Rûhunuz halkımızın köylümüzün rûhuna de Sözünüz bir, özünüz bir, o ne mes'ûd âhek Biz bu âhengi harâb etmeyecektik, ettik; Kapanır türlü değil açtığımız kanlı gedik ![]() Âkif, ?halk adamı? olduğunu istiklal Savaşında da göstermiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif'in ?halk adamı? oluşuna bir örnek daha vermek istiyoruz ![]() ![]() Öyle ki, meşhur Kıyıcı Osman Pehlivan ile dostluğu ölesiye devam etmiştir ![]() ![]() Buraya kadar, Mehmet Âkif'in ?halk adamı? özelliğini ve halka, köylüye dair fikirlerini gösterdik ![]() ![]() Halkın Dili Âkif, halk hayatını ve problemlerini ele alırken halkın konuştuğu dili kullanır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif'in atasözlerine olan merakını biliyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif halk hayatına ait tasvirler yaparken türkü ve mâni söyleyenlerle ilgili ayrıntıyı da tespit etmeyi ihmâl etmez ![]() - Bak anne, aydede bak bak! - Aman da maşallah Değirmi tabla kadar var ![]() ![]() ![]() - Susundu Ayşe günah ![]() - İlâhi teyze tuhafsın, neden, günah olacak? - Günah dedim ya bırak şimdi ![]() ![]() ![]() - Haydi sen de bunak * O rasad-hâne-i dünya, o Semerkant bile Öyle dalmış ki hurâfâta o mâzîsiyle: Ay tutulsun, ?Kovalım şeytanı kalkın!? diyerek Dümbelek çalmada binlerce kadın, kız, erkek * İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyle bilin Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için Yukarıdaki örneklerde ayı parmakla göstermenin günah olduğu, ay tutulunca davul-dümbelek çalarak şeytanı kovmak gerektiği gibi inanışlarla ?Kur'an falı? geleneği söz konusu edilerek bunların hurâfe olduğu belirtilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Duvarda türlü resimler, alındı Çamlıbeli, Kaçırmış Ayvaz'ı ağlar Köroğlu rahmetli! Arab Üzengi'ye çalmış Şah İsmâil gürzü Ağaçda bağlı duran kızda işte şimdi gözü ![]() Firaklıdır Kerem'in ?of!? der demez yanışı, Fakat şu ?âh min-el-aşk?a kim durur karşı? Gelince Ezrakabânû denen âcûze kadın Külüngü düşmüş elinden zavallı Ferhâd'ın! Görür de böyle Rüfâî'yi elde kamçı yılan Beyaz bir aslana binmiş durur mu hiç dede can? Bakındı bak Hacı Bektaş'a, ?Deh!? demiş duvara! Resim bitince gelir şüphesiz ki beyte sıra ![]() Birer birer oku mümkünse, sonra mânâ ver ![]() ![]() ![]() Hayır, hülâsâsı kâfî yekûnu ömre sürer: Bedâheten kurulan herze-pâreler ki düşün, Epey zaman daha lâzımdı herze olmak içün Yine ?Mahalle Kahvesi?nde, kahvecinin dolaplarını tasvir ederken ?halk hekimliği?ne dair bazı hususlar zikredilmiştir: Birinci katta sülük beslenen büyük kavanoz, Onun yanından kan almak için beş on boynuz ![]() İkinci katta bütün kerpetenler, usturalar ![]() ![]() ![]() ![]() Demek ki kahveci hem diş tabibi, hem perukâr! Âkif'in halka hitap etme arzusundan dolayı şiirlerinde mizah unsurlarına yer verdiğini sanıyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() Fıkra gelsin mi? - İşin fıkracılık zâten imam13 * - Dinle bir fıkra da benden bakalım şimdi * - Yine bir fırka mı yerleştireceksin araya? gibi mısralar onun bu işi bilerek yaptığını göstermektedir ![]() Cemal Kurnaz |
![]() |
![]() |
![]() |
Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel Bölüm |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel BölümMEHMET ÂKİF’TE MİLLET KAVRAMI Mehmet Âkif, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısı ve yirminci yüzyılın başlarında Osmanlı devlet adamları ve aydınları arasında etkili olan fikrî ve siyasi akımlar içerisinde, II ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() adamlarının yayın organı olan Sırat-ı Müstakim dergisi, bir yayın politikası olarak daima Türkiye dışındaki Türk dünyası ile ilgilenmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Bunların çoğu, Mehmet Âkif gibi, Millî Mücadeleyi desteklemişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif’in İslamcılık ideolojisinin hararetli savunucularından biri iken, İslam’ı dışlamayan bir milliyetçilik fikrine yaklaşması, işte bu süreçte, büyük ölçüde Birinci Dünya Savaşı yıllarında gerçekleşmiştir ![]() ![]() Hani, milliyyetin İslam idi ![]() ![]() ![]() Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyyetine ![]() ( ![]() ![]() ![]() Arabın Türke; Lâzın Çerkes’e, yâhud Kürde; Acemin Çinliye rüchânı mı varmış? Nerde! Müslümanlıkta “anâsır” mı olurmuş? Ne gezer! Fikr-i kavmiyyeti tel‘în ediyor Peygamber ![]() (Hakkın Sesleri, Üç beyinsiz kafanın ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1913-1914 yıllarında yayımlanan Fatih Kürsüsünde şiirinde, Mehmet Âkif’in, yukarıda sözünü ettiğimiz, siyasi anlamıyla İslam birliği fikrinin gerçekleşme imkânının kaybolmasından duyduğu üzüntü ve karamsarlık açıkça görülmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile ![]() ![]() ![]() Alem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nafile! Kaç hakikî Müslüman gördümse hep makberdedir; Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir! İstemem, dursun o payansız mefahir bir yana ![]() ![]() ![]() Gösterin ecdada az çok benzeyen bir kan bana! İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yadigâr, Çok değil, ancak necib evlada layık tek şiar ![]() Âkif’te millet kavramının değiştiğinin en somut örneği ise, hepinizin bildiği gibi, İstiklal Marşı’dır ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif’in, 1915 yılına kadar İslamî ve bu tarihten sonra millî bir kimlik olarak tanımladığı “millet” karşısındaki tavrıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ne felâket, ne rezaletti o devrin hâli! Başta bir kukla, bütün milletin istikbali İki üç kuklacının keyfine mahkûm olmuş: Bir siyaset ki didiklerdi eminim Karakuş! Nerde bir maskara sivrilse, hayasızlara pîr, Haydi Mabeyn-i Hümayun’a! ![]() ![]() ![]() Ümmetin hâline baktım ki yürekler yarası, Ne bir ekmek yedirir iş ne de ekmek parası ![]() Kışla yok, daire yok, medrese yok, mektep yok; Ne kılıç var, ne kalem ![]() ![]() ![]() ( ![]() ![]() ![]() Hele ilmiyye bayağıdan da aşağı bir turşu! Bab-ı Fetva denilen daire, ümmî koğuşu ![]() Ana karnından icazetlidir, ecdada çeker; Yürüsün, bir de sarık, al sana kadıasker! Vükelâ neydi ya? Curnalcı, müzevvir, adî; Ne Hüdâ korkusu bilmiş, ne utanmış ebedî, Güç okur, hiç yazamaz bir sürü hırsız çetesi ![]() ![]() ![]() Hani can sağlığıdır doğrusu bundan ötesi! Siyaset, sivil ve askerî bürokrasi, ordu ve bilim-eğitim kurumlarındaki bu bozulmanın yanı sıra halk da her şeye boş vermiş ve vurdumduymaz bir hâldedir: Yoklayım şimdi avamın da biraz Nedir efkârı dedim ![]() Öyle dalgın ki, meğer sûrunu İsrafil’in, İşitip, yattığı yerden azıcık silkinsin! Yürüyor, altı çürük toprağa gelmiş, seyyar Bir mezarlık gibi: Her nasiye bir seng-i mezar! Duymamış kaygı denen duyguyu vicdanında ![]() Okunur her birinin cebhe-i hüsrânında, “Ne gelenden haberim var, ne gidendenhaberim; Serseri kevne geleliden beri sersem gezerim!” Bütün bu vaziyet dolayısıyla, İstanbul’dan uzaklaşan ve İslam dünyasının çeşitli bölgelerini dolaşan, bu manzum hikâyenin anlatıcısı konumundaki kişi3, Hindistan’da iken, II ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif, 1912 yılına ait bu şiirde bütün toplum kesimleriyle olumsuz ve karamsar bir ba kış açısıyla tasvir ettiği milleti, aynı yıllarda kaleme aldığı diğer birçok şiirinde de aynı karamsarlıkla anlatmaya devam edecektir ![]() ![]() Ey dipdiri meyyit! “İki el bir baş içindir” Davransana ![]() ![]() ![]() His yok, hareket yok, acı yok ![]() ![]() ![]() Hayret veriyorsun bana ![]() ![]() ![]() ![]() Kurtulmaya azmin niye bilmem ki süreksiz? Kendin mi senin, yoksa, ümidin mi yüreksiz? ( ![]() ![]() ![]() Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş ![]() ![]() ![]() Sesler de: “Vatan tehlikedeymiş ![]() ![]() ![]() Lâkin hani milyonları örten şu yığından, Tek kol da “Yapışsam ![]() ![]() ![]() Aynı kitapta yer alan bir başka şiirde yine “leş” imajıyla karşılaşıyoruz: Ey millet, uyan! Cehline kurban gidiyorsun! İslam’ı da “Batsın!” diye tutmuş, yediyorsun! Allah’tan utan! Bari bırak dini elinden ![]() ![]() ![]() Gir leş gibi topraklara kendin, gireceksen! 1913-1914 yıllarında yayımlanan Fatih Kürsüsünde adlı eserinde şair, millet için yine “leş” ve “cenaze” imajını kullanır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenazeden o kadar farkı olmayan canlar; Damarda seyri belirsiz, irinleşen kanlar; Sürünmeler, geberip gitmeler, rezaletler ( ![]() ![]() ![]() Dilencilikle yaşar derbeder hükûmetler; Esaretiyle mübahî zavallı milletler; Harabeler, çamur evler, çamurdan insanlar ( ![]() ![]() ![]() Hurafeler, üfürükler, düğüm düğüm bağlar; Mezar mezar dolaşıp hasta baktıran sağlar ![]() ![]() ![]() Atâletin o mülevves teressübâtı bütün Nümune işte biziz ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif’in “millet” hakkındaki bu olumsuz bakışının değişmeye başladığını, 1915’te yayımlanan Hatıralar adlı kitabındaki bazı şiirlerde görmeye başlıyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() Bir böyle şehidin ki mükâfatı zaferdir, Vermezsen İlâhî, dökülen hûnu hederdir! Şiirin bu ikinci kısmı, daha sonra Âsım adlı eserinde göreceğimiz, Çanakkale şehitlerine hitap eden parça ve İstiklal Marşı ile benzerlik göstermektedir ![]() Yine Hatıralar adlı kitabında yer alan Berlin Hatıraları şiirinde de, yukarıda sözünü ettiğimiz Süleymaniye Kürsüsünde adlı eserde diğer kurumlarla birlikte bozulmuş ve çürümüş olarak gösterilen ordu ve millet “Muazzam ordumuzun en muazzam evladı” olarak nitelenir ![]() Korkma! Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz; Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz! Düşer mi tek taşı, sandın, harim-i namusun? Meğer ki harbe giren son nefer şehid olsun ![]() Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa; Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa; Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar, Aşıp da kaplasa afakı bir kızıl sârsar; Değil mi cephemizin sinesinde iman bir, Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir; Değil mi sinede birdir vuran yürek ![]() ![]() ![]() Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz! Bu olumlu bakış, Mehmet Âkif’in bir sonraki şiir kitabı Âsım’da da devam eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fazıl Gökçek |
![]() |
![]() |
![]() |
Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel Bölüm |
![]() |
![]() |
#6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel BölümMEHMET ÂKİF'İN SANATI İLE MİLLÎ MARŞ OLAN ŞİİR İnsanları bir araya getiren ortak değerler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Değişik karakterlerde ve farklı kültürel birikimlerdeki kişilerin bir arada olmasını sağlayacak bağlar toplumsal bütünlük için gereklidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Millet için ortak ittifak belgelerinden biri de İstiklal Marşı'dır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Milletin üzerinde ittifak edebileceği dayanışma belgelerinin ortaya çıkışı için özel vasıfları olan sanatçılara ihtiyaç vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İstiklal Marşı her insanın yazabileceği bir metin değildir ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif'in, Safahat'ında neler söylediği, İstiklal Marşı'nda neler anlattığı sık sık dile getirilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Millî Marş Olan Şiir İstiklal Marşı, millet için önemli bir belgedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu durumda İstiklal Marşı'nı kim yazabilir? Yukarıda sayılan özellikleri şahsında toplayabilen sanatçıya düşen bir görevdir bu ![]() İstiklal Marşı seçilmiş bir şiirdir ![]() ![]() ![]() Âkif, hayatı sanata, sanatı hayata katmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Söylediğinde samimidir ![]() ![]() ![]() ?Ruhumun senden ilahî şudur ancak emeli? derken bu özelliğin zirvesine ulaşırız ![]() Mehmet Âkif kelimeleri seçerken ona kendince özel anlamlar yükler ![]() ![]() ? ?Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın? ? derken ?Arkadaş? kelimesine sanatçının yüklediği değerler ve ton farklarının katkısı bu zenginliği ifade eder ![]() ![]() ![]() ![]() ? ?Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı? ? mısraındaki tabiilik hepimizin dikkatini çeker ![]() ![]() Edebî eserin oluşumuna etki eden faktörleri bu şiirde bulmak mümkündür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sanatçının başarısı, kabiliyeti olduğu sahaya vukufuyla da orantılıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sanat eserini oluşturmada sanatçının felsefi pozisyonu önemlidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İstiklal Marşı olabilecek 724 şiir teklif edilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şiirde duygu ve düşünce aktarımı birinci şahıs anlatıcı tarafından yapılmıştır ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif okuyucuya çok yakın bir sanatçıdır ![]() ![]() ![]() Sanat eserinde okuyucu ile buluşma noktaları eseri değerli kılan yanlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Söylemek istediklerini okuyucuya ya da dinleyiciye ulaştırırken sanatçının yansıttığı tavır önemlidir ![]() ![]() ![]() İstiklal Marşı'nda kavramlar, hedefler ve istekler, belli bir tertip ve düzen içinde yerleştirilmiştir ![]() ![]() ![]() Marşın kuruluşu ustacadır ![]() ![]() ![]() Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilal! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal Ebediyyen sana yok ırkıma yok izmihlal Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet Hakkıdır Hakk ?a tapan milletimin İstiklal Bu mısralarla son bulan marşta, başlangıçtaki tereddüt ve endişe gitmiştir ![]() Akşam karanlığı ile başlayan şiir sabah aydınlığı ile tamamlanmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() İstiklal Marşı'nda sanatçının planladığı bir kompozisyon vardır ![]() ![]() ![]() Sanat eserinin edası önemli bir vasıftır ![]() ![]() ![]() ![]() Sanatçının heyecanlarının, hislerinin tam olarak esere yansıması istenir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İstiklal Marşı'nda monotonluğu ortadan kaldırmak için Âkif'in kısa şiir cümleleri kurduğunu görürüz ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif şiiri daha tesirli kılmak için benzetmeler ve karşılaştırmalar yapar ![]() ![]() ![]() ![]() İstiklal Marşı'nın muhatabı bütün bir millettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İstiklal Marşı bir dil birikiminin ürünüdür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif Türkçeye hâkim bir şairdir ![]() ![]() ![]() Safahat'ta değişik iş, meslek ve cinslerin olması binlerce mısralık bir hacmin verdiği imkândır ![]() ![]() ?Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak? ?Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım? ?Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım? gibi mısralarda en sade ve basit söyleyişi yakalamıştır ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif'in lisanı, hitabet lisanıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ?Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım? mısralarıyla bir meydan okuma ve yiğitçe bir eda, hitabet lisanının imkânlarıyla sanat eserine yerleşir ![]() Sonuç Sanat eserini meydana getiren psikolojik, felsefî, etik, politik ve sosyal unsurların İstiklâl Marşı'nda yer aldığını görürüz ![]() ![]() Âkif bir çok eserin plansızlık yüzünden değerini kaybettiğini söyler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif İstiklal Marşı'nda milleti çok iyi temsil etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Sanat eserinde sanatçının duygularının tam yansıtılması esastır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İstiklal Marşı'ndan kurtulmak isteyen bazı gayret sahipleri var ![]() ![]() ![]() Dil ile oynama, İstiklal Marşı'nın dili ile mesafeyi açtı ![]() ![]() Kalıcı eserlerin bütün zamanlara ve nesillere hitap etmesi gerekmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Nazım Elmas |
![]() |
![]() |
![]() |
Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel Bölüm |
![]() |
![]() |
#7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel BölümİSTİKLÂL MARŞI: DERİN BİR MİLLÎ MUTABAKAT METNİ arş sözleri, şarkı sözlerine benzer; ekseriya manası zayıf, tekerleme edalı, dile kolay gelen metinlerden oluşur ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif, esasen Meclis’te etkili olan asker-sivil seçkinlerin ideolojik dairesi içinde sayılmaz ![]() ![]() ![]() İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi, o sıralar çok az şeyi ittifaka yakın ekseriyetle kabul etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak Mehmet Âkif şiirin devamında, Doğu-Batı, İslam-Batı ya da mücerret (soyut) şekilde Batı’yla asırlardır savaşan bir topluluğun mensubu olarak Türk-Batı mücadelesinin diyalektiğini yapar ![]() Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl Mehmet Âkif bu sehl-i mümteni denilebilecek mısrada istiklalin, bağımsızlığın Hakk’a tapmanın tabiî sonucu olduğunu söyler ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif, İstiklâl Marşı’nda bütün mukavemet unsurlarını “iman” kavramı etrafında toplar: Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Medeniyet” dediğin tek dişi kalmış canavar! İman sahiplerine Hakk’ın vadettiği günler doğacaktır: Kimbilir, belki yarın ![]() ![]() ![]() ![]() Bu “millî” marşta dinî vecd ve İslamî terminoloji çok kuvvetli şekilde hissedilir: Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Değmesin ma’bedimin göğsüne na-mahrem eli; Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli ![]() ![]() ![]() ![]() Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl ![]() Şair, İstiklâl Marşı’nda “bayrak” gibi “ezan”ı da bağımsızlık sembolü olarak zikretmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif, karşı cepheyi de, Meclis mensuplarının çoğu nazarındaki prestijine aldırmadan açıklıkla çizmekten çekinmez: Garbın âfakını sarmışsa çelik zırhlı duvar Mehmet Âkif, burada, Batı’nın o sıralar toplumumuz için en korkulu yüzü olan teknolojiye meydan okur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1982 Anayasası’nda yer alan hükme göre, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği belirtilen “İstiklâl Marşı” emperyalizme karşı kimliğimizi Müslüman bir toplum olarak haykıran bir metindir ![]() Mehmet Âkif, Millî Mücadele’yi yürüten 1 ![]() ![]() 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İstiklâl Marşı’nın Cumhuriyet’ten sonra millî marş olarak kalması, köklü değişikliklere rağmen değiştirilmemesi, yüzlerce yıllık bir sembol olan bayrak gibi aidiyet ifade eden muhtevası ile açıklanabilir ![]() ![]() Mehmet Âkif, İstiklâl Marşı’ndan önce marş benzeri şiirler yazmıştır ![]() ![]() Yurdunu Allah’a bırak çık yola; “Cenge” deyip çık ki vatan kurtula ![]() Böyle müyesser mi gaza her kula? Haydi levend asker, uğurlar ola ![]() kıtası ile başlar ![]() ![]() ![]() Yerleri yırtan sel olup taşmalı * Düşmana çiğnetme bu toprakları * Eş hele bir dağları örten karı: Ot değil onlar, dedenin saçları! … Diğer şiir, yine Millî Mücadele sırasında yazılan ve Erkân-ı Harbiye Riyaseti tarafından orduya tamim olunan “Ordunun Duası” şiiridir ![]() ![]() Ordunun Duası Yılmam ölümden, Yaradan askerim; Orduma, “gazi” dedi Peygamberim ![]() Bir dileğim var, ölürüm isterim: Yurduma tek düşman ayak basmasın ![]() kıtasıyla başlar ![]() “Amin!” desin hep birden yiğitler, “Allahu Ekber!” gökten şehitler ![]() Amin! Amin! Allahu Ekber Mehmet Âkif’in, Ankara’da Balıkesir’in işgalinin yıl dönümü dolayısıyla yazdığı kıta da İstiklâl Marşı’ndaki ses ve muhtevayı hatırlatan bir şiir parçasıdır ![]() Ey benim her taşı bir ma’bedi iman olan yurdum, Seni er geç bana mutlak verecek ma’budum! mısraları İstiklâl Marşı ile karıştırılabilecek mahiyettedir ![]() İstiklâl Marşı’nın muhtevası Mehmet Âkif’in zihninde, Balkan Harbi sırasında oluşmaya başlamış, muhtelif metinlerde on yıl boyunca parça parça ifade etmiştir ![]() Korkma Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz! … Mehmet Âkif, İstiklâl Marşı’nı yazmayı kabul ettikten sonra zihninde olanı kâğıda geçirmekte fazla zorlanmamış ve güç yazan bir şair olmasına rağmen şiiri kısa zamanda bitirerek teslim etmiştir ![]() Millî marş olarak kabul edilişinden bu tarafa törenlerde, toplantılarda okunan İstiklâl Marşı’nın sahip olduğu nüfuzu sadece resmî olarak kabul edilmesine, kanunla, anayasa hükmü ile korunmasına bağlamak mümkün değildir ![]() ![]() D ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel Bölüm |
![]() |
![]() |
#8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel BölümMEHMET ÂKİF VE ÇANAKKALE DESTANI teden beri, Türk edebiyatının, başka milletlerin edebiyatlarıyla mukayese edildiğinde, millî hayatımızı, millî realitemizi ve tarihimizi hak ettiği şekilde yansıtmadığı tarzında yaygın bir kanaat ve eleştiri mevcuttur ![]() Merhum hocam Prof ![]() ![]() ![]() Yenileşme devri Türk edebiyatı tarihinde Türk kültür ve medeniyetine farklı bir gözle bakılmasını öğreten Yahya Kemal, “Edebiyatımız Niçin Cansızdır?” adını taşıyan makalesinde, bir örnekle bu durumu şu şekilde ortaya koyar: “Büyük bir harpte, on cephemizin ateşinde hazır bulunmuş çok güzîde ve edebiyat meraklısı bir askerimizin elinde bir gün Çanakkale destanına dair Fransızca, mâruf bir eseri gördüm; yine bize dair ve yine Fransızca olmak üzere buna benzer kitaplar vardı ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçekten, Yahya Kemal’in bu görüşlerine hak vermemek mümkün değil ! Eski ve uzak tarihimiz bir tarafa, daha dün denilecek kadar yakın tarihimizde bir Kırım Harbi’ni, bir 93 Muharebesi’ni, bir Pilevne Müdafaası’nı, Balkan Savaşı’nı, Yemen Muharebesi’ni, Medine Müdafaası’nı, Çanakkale Destanı’nı, İstanbul’un İşgali’ni, Maraş ve Antep savunmasını, Kurtuluş Savaşı’nı anlatan edebî eserlerin, bu olaylarla ilgili olarak çevrilen filmlerin, sahneye konulan tiyatro eserlerinin sayısı ne yazık ki pek de öyle göz dolduracak kadar fazla değil ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çanakkale ismi geçtiği zaman, nedense öteden beri, Türk tarihi ve edebiyatıyla meşgul olan herkesin zihninde derhal millî şairimiz Mehmed Âkif’in “Çanakkale Şehidleri” için kaleme aldığı meşhur, destansı şiiri hatıra gelir ![]() Gerek bu savaşın devam ettiği günlerde, gerekse daha sonraki tarihlerde Çanakkale zaferi dolayısıyla başka yazarlar tarafından da birçok eser kaleme alınmış olduğu hâlde, Mehmed Âkif adı bir bakıma Çanakkale destanı ve Çanakkale şehitleriyle âdeta özdeşleşmiş gibidir ![]() ![]() Mehmed Âkif’in, öncelikle, çağdaşı olan birçok Türk aydınından farklı şekilde, İslamiyetin, özünden uzaklaşmadan, içinde yaşadığı çağın icaplarına göre yeniden yorumlanarak toplumun çeşitli sosyal problemlerini hâlledebileceğini dile getirdiğini belirtelim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldüğü gibi, Kur’an-ı Kerim’de yer alan bu iki surede, şehitlere büyük değer verildiği ve gerçekte onların asla ölü olmadıkları ısrarla vurgulanmaktadır ![]() ![]() Mehmed Âkif, gerek Safahât’ta yer alan bir kısım manzumelerinde, gerekse bazı makalelerinde, İslam dininin idealize ettiği biçimde “şahâdet” ve “şehitlik” kavramlarının yanı sıra, aşağıda gö receğimiz gibi, bunlarla doğrudan ilgili başka kavramlar üzerinde de durmuştur ![]() Mehmed Âkif’e göre, Türk milletinin uzun tarihi boyunca, uğrunda savaştığı ve gerektiği zaman canını hiç çekinmeden seve seve feda ettiği bazı ebedî ve kutsal değerler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha çok vatan kavramıyla birlikte yer alan “şehâdet” ve “şehit” kavramları, en veciz ifadesini Mehmed Âkif’in “İstiklal Marşı”ındaki şu parçalarda bulur: Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı ![]() Sen şehît oğlusun, incitme, yazıktır atanı, Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı ![]() * Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ! Mehmed Âkif’e göre, Türk tarihinin en muhteşem zaferlerinden birini meydana getiren Çanakkale Destanı’nın bütün şan ve şerefi, o sırada vatanını tehlikede gören ve namusunu kurtarmak üzere canlarını feda eden, âdeta cehennemle boğuşup galip gelen Mehmetçiğe aittir ![]() ![]() ![]() Çanakkale Savaşları edebiyatımızda çok sayıda şiir, makale ve hatıra türünde yazılarla birlikte müstakil olarak hikâye, roman ve tiyatro eserlerine de konu olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() Çanakkale Muharebeleri’nin bütün şiddetiyle devam ettiği sırada resmî görevle Berlin’de bulunan Mehmed Âkif, yakın arkadaşı Binbaşı Ömer Lütfi Bey’in naklettiğine göre, gurbet diyarında gece gündüz Çanakkale Cephesini düşünmekte ve arkadaşına hemen her sabah şu cümleleri tekrar etmektedir: “-Ömer Bey, bu Çanakkale ne olacak? -Allah bilir ama vaziyet tehlikelidir ![]() ![]() Ben, böyle dedikçe: -Eyvah, son istinatgâhımız da yıkılırsa ne olur? diyerek çocuk gibi gözlerinden yaşlar dökülmeye başlardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() -Bütün dünya toplanıp hücum etse, yine Çanakkale sükut etmez! derdi ![]() İşte Mehmed Âkif bu şiirini, Çanakkale sırtlarında gövdelerini düşmana siper yaparak vatan toprağını çiğnetmeyen Mehmetçiğin hatırasını yaşatmak üzere kaleme alır ![]() ![]() Çanakkale Zaferi’nin kazanılmasından üç yıl sonra, 1918 yılında, devrin tanınmış dergilerinden Yeni Mecmua’nın Çanakkale için hazırladığı özel sayıda, devrin ünlü edebiyatçılarından Ruşen Eşref Ünaydın’ın Anafartalar kumandanı Gazi Mustafa Kemal’le yaptığı uzun bir röportaj yayımlanır ![]() “Biz ferdî kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz dedi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmed Âkif’in, “Çanakkale Şehidlerine” adıyla bilinen şiirinden başka, görevli olarak Berlin’de bulunduğu 1915 yılında, Çanakkale savaşlarının henüz devam ettiği günlerde kaleme aldığı “Berlin Hâtıraları”nın sonunda yer alan bir şiiri daha vardır ![]() Beş altı pençe bir olmuş boğazlamakta bizi, Silindi gitti hilâlin şu anda belki izi! mısralarıyla başlayan bu şiir seksen mısra kadar devam etmektedir ![]() Şair burada, Türk askerinin Çanakkale’de sebat etmesini ister ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmed Âkif’in, bu şiiri kendisine ithaf ettiği arkadaşı Binbaşı Ömer Lütfi Bey, şiirde Çanakkale arslanları adına konuşur: Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz; Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz! Düşer mi tek taşı, sandın, harîm-i nâmusun? Meğer ki harbe giren son nefer şehîd olsun ![]() Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa; Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa; Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar, Taşıp da kaplasa âfâkı bir kızıl sarsar; Değil mi cephemizin sînesinde îman bir; Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir; mısralarıyla devam eden şiirde Mehmed Âkif, Çanakkale’de ölüme âdeta meydan okurcasına arslanlar gibi dövüşen Mehmetçiğe dayanmasını tavsiye eder ve şiir onun şaire verdiği şu cevapla sona erer: Değil mi sînede birdir vuran yürek ![]() ![]() ![]() Cihan yıkılsa, emîn ol, bu cephe sarsılmaz! “Çanakkale Şehidleri”nde ise, Türk askeri konuşmaz; çünkü onun konuşacak zamanı yoktur ![]() ![]() Âsım’ın nesli diyordum ya ![]() ![]() İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek! Mehmed Âkif’in bütün Safahât boyunca idealize ettiği Âsım’ın nesli, bu gaye uğruna şehid olmuş ve naaşı dağları taşları doldurmuştur ![]() Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar taşlar ![]() ![]() O rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor; Bir hilâl uğruna, yâ Rab ne güneşler batıyor! Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer ![]() Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i ![]() Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlı idi ![]() Şiirin bundan sonraki kısımlarında, şairin Çanakkale’de şehit düşen kahraman Mehmetçiğe karşı duyduğu sevgi, saygı ve hayranlık dile getirilir ![]() ![]() ![]() ![]() Çanakkale savunmasının, ancak “ebediyetlere sığacak” kadar büyük olan şehitlerine hitap eden şu mısralardaki ifade tonuna, öyle zannediyorum başka bir şairde rastlamak mümkün değildir: Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? “Gömelim gel seni tarihe!” desem sığmazsın! Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitab ![]() ![]() Seni ancak ebediyyetler eder istiâb ![]() Bütün Türk tarihinde görülmemiş derecede muazzam bir hadise olan bu zafer, kahraman vatan çocuklarını böylece ebediyete ulaştırmıştır ![]() “Bu, taşındır” diyerek Kâbe’yi diksem başına; Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ nâmıyla, Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyla; Ebr-i nisânı açık türbene çatsam da tavan, Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan; Sen bu âvîzenin altında bürünmüş kanına, Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına, Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile âvîzeni lebrîz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana ![]() ![]() Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana ![]() Mehmed Âkif, Çanakkale’de şehit düşen Mehmetçiği neden bu derece yüceltmektedir? Çünkü onlar, “ehl-i salîb”in demirden çemberini göğüslerinde kırıp parçalamışlar; ataları Selâhaddîn-i Eyyûbî ve Kılıç Arslan kadar büyük olduklarını ispatlamışlardır ![]() ![]() ![]() Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor peygamber! Bir şehit için bundan büyük teselli, bundan büyük mükâfat olabilir mi! Sadece Türk edebiyatında değil, belki dünya edebiyatında bile bir benzeri bulunmayan Mehmed Âkif’in bu şiirinde, Türk milletinin ebedî timsali olan Mehmetçiğin destanî kahramanlığı dile getirilmiştir ![]() Yüz binlerce şehide mâl olan Çanakkale zaferi bize, aynı zamanda, Türkiye’de düşmana vatanını çiğnetmeyen ve çiğnetmeyecek yeni bir neslin ve yeni bir insan tipinin doğmuş olduğunu da göstermektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Çanakkale destanı dolayısıyla burada son olarak Mehmed Âkif’in “Çanakkale Şehitleri” ile beraber, yüz binlerce şehit, gazi, dul ve yetimin ıstırabını dile getiren ve halkın diliyle terennüm edilen ünlü Çanakkale türküsünü de hatırlamamız gerekir: Çanakkale içinde Aynalı Çarşı, Ana ben gidiyom düşmana karşı, Âh gençliğim eyvah ![]() ![]() şeklinde başlayan ve: Çanakkale içinde vurdular beni, Ölmeden mezara koydular beni ![]() ![]() mısralarıyla devam eden bu türkü, gerçekten gerek sözleri, gerekse bestesi ile millî vicdanın sesi hâline gelmiş, anonim; yani bütün Türk milletine mâl olmuş bir eserdir ![]() Abdullah Uçman |
![]() |
![]() |
![]() |
Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel Bölüm |
![]() |
![]() |
#9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel BölümHALK EĞİTİMİ AÇISINDAN CAMİLER VE ÂKİF Millî şairimiz Mehmed Âkif Ersoy, yaşadığı dönemde (1873-1936) Saltanat / Mutlakiyet, Meşrutiyet ve Cumhuriyet gibi üç ayrı yönetim biçimini görmüş; Balkan, Birinci Dünya ve İstiklal Harpleri gibi dünya çapında olaylara şahit olmuştur ![]() ![]() Her bakımdan “olağanüstü” sayılabilecek o sıkıntılı şartlarda, müslüman ahali için halk eğitimi kurumları olarak mekteplerin yanında camiler ve tekkeler vardı ![]() ![]() ![]() ![]() Böyle bir siyasi ve sosyal ortamda Âkif, inançlı bir aydın olarak, halkla ilişki kurma imkânı veren tüm kurum, yol ve araçları kullanarak millete ulaşmaya, onlarla olupbitenleri dostça ve içtenlikle paylaşmaya, çıkış ve çözüm yollarını göstermeye gayret eden bir eğitimci konumunda olmuştur ![]() ![]() ![]() Gerçekten de Âkif, şiirlerini topladığı ünlü eseri Safahat’ı “Fatih Camii” manzûmesi ile okuyucuya sunar ![]() ![]() “Bu bir ma’bed değil, Ma’bud’a yükselmiş ibâdettir ![]() Âkif’in, özelde Fatih Camii genelde bütün camilerle âşinalığı / tanışıklığı tâ çocukluk yıllarına uzanır ![]() Sekiz yaşında kadardım ![]() Sizinle câmie gitsek çocuklar erkence ![]() Giderseniz gelin amma namazda uslu durun; Merâmınız yaramazlıksa işte ev, oturun!” Deyip alırdı beraber benimle kardeşimi ![]() Namaza durdu mu, hâliyle koyuverir peşimi, Dalar giderdi ![]() Ne âşıkâne koşardım hasırlar üstünde! Aslında Âkif, camilere hem İslâm’ın temel kurumu olarak ifade ettikleri mana ve yerine getirdikleri işlevler (ilim, ibadet, eğitim, iletişim ve idare) hem de tanıklık ettikleri sanat dehası ve medeniyetimizin sonsuzluğa uzanan eserleri olarak bakar, öyle değerlendirir ve öyle görülmelerini ister ve bekler Kürsüdeki Şâir Âkif, 17 Haziran 1910 tarihini taşıyan “Hasbıhâl” başlıklı yazısında, İslâm kültür tarihinde başlangıçtan beri temel halk eğitimi kurumu olarak görev yapmış olan mescidler/ camiler hakkında, “Camiler efkâr-ı milleti tenvir için ne müsâit yerlerdir(Camiler kamuoyunu aydınlatmak için ne elverişli yerlerdir)” tespitini yapmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Bekaayı hak tanıyan sa’yi bir vazife bilir, Çalış çalış ki bekâ, sa’y olursa hakkedilir ![]() diye pekiştirerek bitirir ![]() ![]() Ya Rab, bizi kahretme, helak eyleme ![]() ![]() ![]() Tâ ibret olup kalmayalım âleme ![]() ![]() ![]() … Çöksün mü nihayet yıkılıp koskoca bir din? Çektirme, İlâhî, bu kadar zilleti ![]() Âkif, özellikle kritik dönemlerde kendisini “milleti aydınlatmak için” cami kürsülerinde bulmuş ve oradan millete seslenmiştir ![]() ![]() “1913 yılının ilk aylarında ve Balkan Harbi mağlubiyetinin felâketli günleri içinde Mehmed Âkif, İstanbul’un üç büyük camiinde va’azları ile halka hitap etti ![]() ![]() “1920, Anadolu’daki millî mücâdele faaliyetinin başladığı yıl oldu ![]() ![]() ![]() 1920 yılının Ekim ayı ortalarında Kastamonu’ya giden Âkif, şehir halkıyla sıkı temaslar yaptığı gibi civar kasaba ve köylerin hemen hepsini de dolaşarak düşmana karşı başlatılan hareketin önemini anlattı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Safahat’ın ikinci kitabı olan “Süleymâniye Kürsüsünde” Âkif; “Beni kürsîde görüp, va’zedecek sanmayınız; Ulemâdan değilim, şeklime aldanmayınız ![]() Dînin ahkâmını zâten fukahanız söyler, Anlatırlar size bir müşkiliniz varsa eğer, Bana siz âlem-i İslam’ı sorun, söyliyeyim; Çünkü hiçbir yeri yok gezmediğim, görmediğim ![]() girişiyle başlamış olsa da o tam bir din adamı, halk eğitimcisidir ![]() ![]() Mazhar Osman’ın isabetle belirttiği gibi “Âkif, şiirle vaaz eden bir muttaki bir ahlâkçı idi ![]() ![]() Böyle bir cihat sürdürüldükten sonra, cami kürsüsünde olmakla mısralar içerisinde bulunmak arasında pek de fark yoktur ![]() ![]() Âkif’in görüşü Kur’an ve Sünnet’e dayanan, fakat bunların yorumunda akıl ve ilmi esas alanların görüşüdür ![]() ![]() “Dur da Ma’bûd’una yükselmek için ilme basan Ma’bed’in hâlini gör, işte serâpâ iman!”12 … Evet, medâris o vahdet-serây-i muhteşemin Önünde; hürmetidir dine her zaman ilmin ![]() Mehmed Âkif, camilerdeki halk eğitimi hizmetlerini ve özellikle vaizliği ve zamanındaki bazı vaizleri değerlendirmekten de geri durmamıştır ![]() “Aykırı fikirleri devirecek kudreti kendilerinde göremeyenler; sebîl-i hakkı bulabilmek için bir hayli mücâhede geçirmiş olmayanlar mevki-i irşada çıkıp da ibâdullahı ızlâle kalkışmamalıdır ![]() ![]() ![]() Sözlerini dinletebilip de efkârı arkalarından getiremeyenler, cemaati kâbil-i hitap olmamakla töhmetliyerek işin içinden sıyrılıveriyorlar; asıl kabiliyetsizlik ile, aczin kendilerinde olduğunu hiç hatırlarına getirmiyorlar ![]() Vaizlere, icâzetname (diploma) ile yetinilmeyip “sıkı bir imtihandan” geçirildikten sonra görev verilmesini ısrarla savunan Âkif, şu sözleriyle bu fikrini kanıtlar: “Udebâyı ulemâdan Ziya Paşa merhum “Bizde gayet mühim iki vazife vardır ki, bililtizam en ehliyetsiz ellere tevdi olunur: Biri nahiye müdürlüğü, diğeri çocuk lalalığı” diyor ki, biz buna bir de vaizliği ilâve etmek için hiç düşünmeğe hacet görmüyoruz ![]() Vaizlik, mürşidljk edecek adamın yalnız sebîl-i hakkı tanıması kâfi değildir; o caddeye çıkan yolların nerelerden sapmak ihtimali olduğunu da iyice bilmelidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif’e göre din ve dil iki kutsaldır ![]() ![]() ![]() ![]() “Hâli islah edecekler diyerek kaç senedir, Bekleyip durduğumuz zübbelerin tavrı nedir? Geldi bir tanesi akşam, hezeyanlar kustu! Dövüyordum, bereket versin, edepsiz sustu ![]() … Kızımın iffeti batmakta rezilin gözüne ![]() ![]() ![]() Acırım tükrüğe billahi, tükürsem yüzüne! Demiş olsaydı eğer: “Kızlara mektep lâzım ![]() ![]() ![]() Şu kadar vermelisin ![]() ![]() Âkif, iman ettiği prensipleri, usta bir aktör gibi, halkı güldüre-ağlata, kafalara çivilemek yolunu tutmuş bir eğitimcidir ![]() ![]() ![]() ![]() “Sen din ile pâyidâr olursun, Din gitti mi târumâr olursun!” İtiraf etmeliyiz ki aradan geçen bunca zamana rağmen bugün bile camilerimizde şiirleriyle halka seslenmeye devam eden bir şair varsa, o Âkif’tir ![]() Öyle sanıyorum ki, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ülke çapında bir anket yapacak olsa, din görevlilerinin şiir ve beyitlerini en çok ezbere bildiği şair Âkif olacaktır ![]() ![]() “Hayatında yazdığı ve neşrettiği ilk şiir “Kur’ân’a hitab”tı ve bu hitap onun genç ruhundan semaya yükselen, sonra bütün ömrünce onun ruhuna sağnak sağnak feyiz yağdıran bir ‘rahmet’ olmuştur ![]() Âkif, “o bizim Şark’ımızın ruh-i kemâli” diye övdüğü şair Sâ’dî için, “Odur şi’ri hikmetle mecz eyleyen Odur şiir nâmiyle hak söyleyen” der ![]() Bize kalırsa bu beyit, Âkif’in kendisi hakkında da aynen geçerlidir ![]() ![]() İsmail L ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel Bölüm |
![]() |
![]() |
#10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel BölümİSTİKLÂL MARŞI'NI YENİDEN OKUMAK Edebiyat bilimcileri genellikle edebî metinlerin zamandan ve mekândan münezzeh olarak ele alınması gerektiğini vurgularlar ![]() ![]() ![]() İstiklâl Marşı'na giden yol, Çanakkale Destanı şiiriyle 1915'te başlamışsa da, öncesi 1912-1913'te yaşanan Balkan Savaşlarıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İstiklâl Marşı böyle bir atmosferde yazılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif, şiirine ?korkma? diyerek başlamakla, geleceğe dair ümitlerin tohumlarını atmaktadır ![]() ![]() ![]() Âkif, şiirinin ikinci dörtlüğüne, ?Çatma? kelimesi; yani, ilk dörtlükte olduğu gibi, içinde, yalvarma da olan yine bir emir cümlesi ile başlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dördüncü dörtlükte, Âkif, ?Korkma? derken, korkulmaması gereken şeyi ve niçin korkulmaması gerektiğini söyler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beşinci dörtlükteki, ?Uğratma? ve ?Siper et gövdeni? emir cümleleri, verilen mücadelenin son noktasını vurgulayan ifadelerdir ![]() ![]() ![]() İstiklâl Marşı'nın, emir kipi açısından en yoğun dörtlüğü, altıncı dörtlüktür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ?dünyalar? ile ?cennet vatan? mukayesesi yapan şair, toprağın üstündekiler kadar altındakilerin de bu topraklara bir değer kattığını ve bu yüzden bu toprakların dünyalara bedel olduğunu söyleyerek ?Verme? emir kipi kararlılığını yansıtır ![]() Altıncı dörtlüğün sonundaki ?Verme? ifadesi, beklenen sonucu dile getirirken, takip eden dörtlüklerde, vatanın verilmediği ön görüsü ile yaşanan ortam anlatılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Son bentte Âkif, henüz savaş sürerken zaferin müjdesini vermektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İstiklâl Marşı'nın omurgasını, emir kipiyle kullanılan bu 11 fiil oluşturmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() Namık Açıkgöz |
![]() |
![]() |
![]() |
Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel Bölüm |
![]() |
![]() |
#11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel BölümİSTİKLÂL MARŞI’MIZIN TARİHÎ, EDEBÎ, DİNÎ VE KÜLTÜREL KAYNAKLARI (Bölüm 1) Marş, bir milletin ortak duygularını, heye- canlarını, ümitlerini, birlikte var olma ve yaşa- ma azmini, millî birlik inancını terennüm eden ahenkli, müzikli olarak söylenen manzum me- tindir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Metinler arası ilişki kurma, olumlu anlamda bir ya- rarlanma olduğu gibi olumsuz anlamda tepki biçiminde de ortaya çıkabilir ![]() ![]() ![]() ![]() İstiklâl Marşı’nın konusu: Millî bağımsızlıktır ![]() İzleği ise şudur: Türk milleti, millî varlığını, dinini, vatanını emperyalist işgalcilere karşı kanının son damlasına kadar korumasını bilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İstiklâl Marşı’nın Tepkisel Niteliği: Mehmet Âkif, İstiklâl Marşı’nda bir bütün olarak o dönemde her şeyin bittiğini, yok olup mahvolduğumuzu düşünen, bu yüzden korkan, ümitsizliğe, yılgınlığa düşen bir takım kimselere karşı tepkisini ortaya koymuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İSTİKLÂL MARŞI’NIN BENTLER HÂLİNDE TAHLİLİ VE KAYNAKLARI “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak ![]() O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak ![]() Bu mısralarda her şeyin bitti sanıldığı zamanda bile hiçbir şeyin bitmediği inancının güçlü bir şekilde telkin edilişi imgesini görüyoruz ![]() ![]() İstiklâl Marşı’mız, “korkma” diye başlar ![]() ![]() ![]() “Bu marş her cihetten fenadır ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif’in marşına olumsuz bir ifade olan “korkma” diye başlaması, İslâm kültüründen yansımalar, izler taşır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca bu mısralarda geçen metinlerarası ilişkilere ve şiirin tarihsel, kültürel kaynaklarına da bir bakalım: Marş’ın; “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;” şeklindeki ilk mısraı, Hz ![]() ![]() ![]() Mekkeli kâfir Kureyşlilerin baskısının artması sebebiyle bunalan Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunu duyan canavar ruhlu bir kısım Mekkeli müşrikler, hemen yola koyulup Sevr Mağarası’nın önüne kadar gelirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu hadiseye Kur’an-ı Kerim’de şöyle değinilir: “Eğer siz ona yardım etmezseniz Allah ona yardım eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif de bu hadiseye telmihte bulunarak; kâfirlerin Sevr Mağarası’nı kuşattığı gibi Müslüman Türk milletinin de 1918’den itibaren Anadolu’da İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Amerika’dan oluşan emperyalist Batılı devletler tarafından kuşatıldığı sırada, Türk’ün yok olması demek olan Sevr Antlaşması’yla kıskıvrak kuşatıldığı sırada Peygamberimiz’in Hz ![]() ![]() Marş’ın ilk kelimesi olan “korkma” sözü, Denizli müftüsü Ahmet Hulusi Efendi’nin, İzmir’in 15 Mayıs 1919 günü Yunanlılar tarafından işgal edilince aynı gün verdiği bir fetvada da geçer ![]() “Korkmayınız!’… Meyus (ümitsiz) olmayınız! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif, İstiklâl Marşı’nı yazmadan önce muhakkak ki bu fetvadan da haberdârdı ve ondan da etkilendi ![]() Yine bu “korkma!” sözü, o dönemde kuvvetli bir İslâm imanına sahip olan bütün Türklerin içlerinde besledikleri ve kardeşlerine söyledikleri ortak bir söz gibiydi ![]() ![]() “Ey imanlı kardeş! Çok şükür ufk-ı İslâm’da (Müslümanların ufkunda) rehâ ve halâs (kurtuluş) güneşi doğmaya başladı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Şafak” kelimesi, temel anlamıyla Güneş’in batı ufkunda batışından hemen sonra oluşan kızıllıktır ![]() ![]() ![]() Buna göre mısra, “Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkıp ondan sonra işgale uğrayan Türk milleti, ortadan kalkıyor gibi görünüyor ama korkma, bu bayrak sönmez” anlamı ifade edilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() “Al sancak” ifadesinde “sancak”, “bayrak” demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bayrakla güneş arası özdeşlik motifi: “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” mısraında Türk milletinin bağımsızlığını temsil eden Türk bayrağı, batmakta olan güneşe benzetilmektedir ![]() ![]() “Takı taluy takı müren Kün tuğ bolgıl kök kurıkan” Yani: “Daha deniz daha müren (nehir) Güneş bayrak gök kurıkan (çadır)” “Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak ![]() ![]() ![]() ![]() Türk milletinin en küçük sosyal birimi ailedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu durumda bu beyit şöyle okunabilir: Ey Türk milleti! Sakın korkma! Endişelenme, tasalanma, kaygıya, paniğe düşme! Yurdumun, ülkemin, vatanımın üstünde tüten en son ocak yani son aile ocağı, son ev, son fert ortadan kalkmadan bu şafaklarda yüzen al sancağımız, yani batış sürecine giren bayrağımız, millî varlığımız ortadan kalkmaz ![]() Yani bağımsızlığımızın simgesi olan bayrağımız ve bunun temsil ettiği Türk millî varlığımız, şafaklarda yüzse bile yani batıyor gibi görünse bile sönüp yok olup gitmez ![]() ![]() Ayrıca buradaki “en son ocak” yani son aile yok olmadıkça, ortadan kalmadıkça milletimiz ve devletimiz varlığını sürdürecektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tabii bu ifadeler, ülkemizin işgal edildiği, uzun savaşlardan yorgun çıkan milletimizin ümitsizliğe düşer gibi olduğu, ordularımızın dağıldığı, Kuva-yı Milliye şeklinde direnişler gösterdiği, sosyal, ekonomik, siyasi, askerî, psikolojik olumsuzlukların üst üste yığıldığı yılgınlık ve umutsuzluk ortamında Türk milletine yeniden doğruluş ve ayağa kalkış için ümit ve şevk telkin etmektedir ![]() ![]() “Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak ![]() ![]() “O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;”: Bu mısra, bayrakla millî varlık ve bağımsızlığın özdeşleşmesi imgesini verir ![]() ![]() ![]() ![]() “O benimdir, o benim milletimindir ancak ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yani Türk vatanında Türk milletinin tam bağımsız ve bağlantısız, hür bir Türk varlığı olarak yaşama iradesi, sadece Türk milletine aittir ![]() ![]() ![]() ![]() “Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl; Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!” Bu kıtada bağımsızlığın üzerine titreme imgesi vardır ![]() “Hilâl” simgesi, teşhis sanatından da yararlanılarak millî bağımsızlığı temsil etmek üzere belirgin kılınıyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yani millî bağımsızlık, Türk milletine kendine sahip çıkmada gevşeklik gösterdiği için kaşlarını çatmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burada hilal, mecaz-ı mürsel sanatıyla bayrağı temsil eder ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca, nazlı hilâlin surat asmasının (çehresini çatması) sebeplerinden biri de o dönemde işgalci devletlerin kendi bayraklarını çeşitli şehirlerde asmasıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir de nazlı hilâl, nazlı sevgiliye, geline benzetiliyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet, bu celâl?”: “Kahraman ırkım” ifadesindeki “kahraman ırk”, Türk milletidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Bunu benden duyunuz, ben ki evet Arnavudum ![]() ![]() ![]() Başka bir şey diyemem ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türk-İslâm kültürüyle yetişmiş Âkif kişiliği, kimliği, kültürü bu topraklarda şekillenmiş, bu toprakları ve bu milleti benimseyerek kendini Türk hissetmiş ve öyle kabul etmiştir ![]() “Osmanlı saltanatını i’lâ (yükseltmek) için Karesi (Balıkesir)’nin bu kahraman İslâm muhitinin (çevresinin) vaktiyle büyük fedakârlıklar gösterdiği herkesin malumudur ![]() ![]() ![]() Kahraman Türk ırkının, tarihte olduğu gibi o gün de son Haçlı sürüleri olan emperyalist Batılı işgalcilere karşı Anadolu topraklarını, Türkiye’yi savunacak olması onu heyecanlandırıyor ![]() ![]() ![]() ![]() “Kahraman ırkım” diye hem kendini Türk kabul etmesi hem de Türk ırkının tarihsel bir gerçeklik olan kahramanlığını belirtmesi şovenlik, ırkçılık değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif, Türk-İslâm kültürünün yoğurduğu bir asil evlat olarak tüm Müslümanları tek bir millet olarak görmüş, bu anlamda İslâm milliyetçiliği yapmış, hayatını buna adamış bir insandır ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel Bölüm |
![]() |
![]() |
#12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel BölümİSTİKLÂL MARŞI'MIZIN TARİHÎ, EDEBÎ, DİNÎ VE KÜLTÜREL KAYNAKLARI (Bölüm 2) ?Celâl? kelimesi, Allah'ın sonsuz güzelliğinin tecellilerinden, yansımalarından birisidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu iki mısrayı şöyle de okuyabiliriz: ?Ey nazlı Türk bayrağı! Türk milleti, varını yoğunu ortaya koymuş hâlde istiklâli için savaşıyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir de şairin ?Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet, bu celâl?? mısraında eski Türk bayrak anlayışından yansımalar vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ?Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten? (Vatan öyle vefasız, nazlı, güzel bir kadına dönmüş ki, aşkına sadık olanları gurbet elemlerinden ayırmaz ![]() ?Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme Cemâlin tâ-ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten? (Şimdi kalpleri kendine çekme, gönülleri çelme gücü sendedir, güzelliğini gizleme ![]() ![]() ?Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl;? mısraında şehadete yüklenen tarihsel işlev imgesi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ?Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!?: Bu mısrada Türk milletinin en temel hakkının bağımsızlık oluşu imgesi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca bu mısrada İzmir'in işgali üzerine İstanbul'da bir meydan toplantısında Profesör Selahaddin Bey'in yaptığı bir konuşmada geçen şu cümlesinden de etkilenmeler vardır: ?Milletler uyanıyor, devlet oluyorlar, hakkını isteyen bir millet ortadan kaldırılamaz ![]() Hakk'a tapan Müslüman Türk milletinin istiklâl içinde yani müstakil bir millet hâlinde yaşaması, yani siyasi, idarî kararlarında bağımsız olması, kendi kültürünü, kendi geleneğini, kendi dinini bağımsız ve özgürce yaşaması, yabancı devletlerin idaresine girmemesi gereğini Hasan Basri Çantay da bir yazısında şöyle vurgular: ?Bir esir kurtarmanın temin ettiği saadet (mutluluk) böyle olursa, acaba miktarı binlere, yüz binlere hatta milyonlara baliğ olan (ulaşan) esir ve mazlum kardeşlerimizin tahlisi (kurtarılması) ne büyük vicdanî saadetler bah şetmez (vermez) bize! Bugün o esirler, o zuafâ-yı mazlûmîn (mazlum zayıflar) hep bize, hep bizim rehâkâr-ı hamiyyet ve imdadlarımıza intizâr edüp (yardımlarımızı bekleyip) duruyorlar ![]() ![]() ![]() Maamafih (Bununla birlikte) ey dindaş! İslâm mutlaka hürriyet (özgürlük) ve istiklâl (bağımsızlık) ile yaşar ![]() ![]() ?Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım ![]() Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım ![]() Bu kıtada Türk milletinin hiçbir zaman sömürge olmadığı ve olamayacağı inancı, imgesi vardır ![]() Buradaki ?ezel? kelimesini düz anlamıyla zamanın öncesizlik boyutu anlamıyla değil, Türk milletinin tarih sahnesine çıktığı andan beri hep hür ve bağımsız yaşadığı, başka milletlerin boyunduruğu altına girmediği şeklinde anlamalıyız ![]() ![]() ![]() ![]() Bu kıtanın ilk iki mısraının yazılmasına sebep olan kaynaklardan biri, 10 Ağustos 1920'de Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması'dır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif, Sevr paçavrasının bizi esaret altına almak istemesine tepki duyarak, Türk milletinin her zaman hür yaşamış ve hür yaşama azminde olan bir millet oluşunu haykırıyor ![]() Ayrıca bu mısralar, söylem olarak Namık Kemal'in ?Hürriyet Kasidesi?nde geçen şu mısralarından mülhemdir: ?Ne mümkün zulm ile bîdâd ile imhâ-yı hürriyet Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten? (Zulümle, haksızlıkla hürriyeti yok etmek mümkün müdür? Çalış, eğer gücün yetiyorsa insanlıktan önce anlama, algılama gücünü ve bilme isteğini kaldır, ondan sonra ancak hürriyeti yok edebilirsin ![]() Yine Namık Kemal şöyle der: ?Bir adamın, velev taşlarla beyni ezilsin, fikrince kanaat ettiği tasdîkâtı (onayladığı değerleri) tağyîr etmek (değiştirmek) kâbil midir (mümkün müdür)? Velev hançerle yüreği paralansın, vicdanınca tasdik ettiği mu'tekadâtı (inançları) gönlünden çıkarmak mümkün olabilir mi? Demek ki naklî, aklî, hikemî, siyasi, ilmî, zevkî her nevi efkâr (fikirler) zaten serbest, zaten tabiidir ![]() ![]() İzmir'in işgali üzerine İstanbul'da Sultanahmet Meydanı'nda yapılan bir toplantıya katılan Türklerin havaya kaldırdıkları levhalarda şu cümleler yazılıdır: ?Türk hürdür, esir olamaz ![]() ![]() ![]() Bu cümleler, Âkif'in yukarıda açıklamaya çalıştığımız kıtanın hissiyatıdır ![]() ![]() ?Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!? mısraında Türk milletinin sömürgeleştirilmesinin imkânsızlığı imgesi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ?Zincire vurmak? motifini Âkif, hem üslup, hem anlam, hem de benzetme motifi olarak değişik bir şekilde Namık Kemal'in ?Hürriyet Kasidesi? nde geçen şu iki beytinden ilham alarak kullanmıştır ![]() ?Değildir şîr-i der-zencîre töhmet acz-i akdâmı Felekte baht utansın bî-nasîb erbâb-ı himmetten? (Zincire vurulmuş arslanın kurtulmak için ayaklarının aciz kalması, zinciri kıramaması, kendi suçu değildir ![]() ![]() ?Kemend-i cân-güdâzı ejder-i kahr olsa cellâdın Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten? (Celladın can alıcı ipi, urganı öldüren bir yılan bile olsa esaret zincirinden yine bin kere yeğdir ![]() ?Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner aşarım;?: Bu mısrada hapsedilme, sömürgeleştirilme, köleleştirilme, köşeye sıkıştırılma isteğine karşı mutlak bir direniş azmi görülür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ?Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ergenekon Destanı kısaca şöyledir: Türk boyları arasında Köktürklerin çok kuvvetli olduğu bir sırada etraftaki bütün kavimler, Tatarların öncülüğünde birleşip Köktürkleri ortadan kaldırmayı kurarlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir zaman sonra buraya sığamaz olurlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu destanda iki temel motif vardır: 1 ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif'in de bu destandan elbette haberi vardı ve bilerek veya bilmeyerek bilinçaltına yerleşmiş olan Ergenekon Destanı'na ait bazı motifler, o farkında bile olmadan İstiklâl Marşı'na yansımıştır ![]() ![]() ![]() ?Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var ![]() Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, ?Medeniyyet!? dediğin tek dişi kalmış canavar?? Burada silâh teknolojisinin üstünlüğüne karşı İslâm imanıyla karşı duruş imgesi vardır ![]() ?Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar? mısraıyla, ülkenin batı bölgelerinde yer alan Ege ve Marmara denizlerinin rıhtımlarına Batı'nın çelik zırhlı gemilerinin demirlemeleri, çelikten birer duvar gibi dizilmeleri de kastedilmektedir ![]() Âkif bir yerde şöyle der: ?Ankara? Ya Rabbi ne heyecanlı, halecanlı günler geçirmiştik? Hele Bursa'nın düştüğü gün? Ya Sakarya günleri ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yukarıdaki mısraları Âkif'in bu sözleri ışığında okumak lazımdır ![]() Materyalizm, mekanizm, pozitivizm anlayışları maddeyi, görüneni esas alır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif, Kastamonu Nasrullah Camii'nde verdiği bir vaazda üstün silah gücünün o kadar etkili olmadığını şöyle belirtir: ?Milletler topla, tüfekle, zırhlı ile, ordularla, tayyarelerle yıkılmıyor, yıkılmaz ![]() Son büyük Türk Hakanı Mustafa Kemal Paşa da Âkif'le aynı inanca sahipti ![]() ![]() ?Gittiğimiz yol bir iman yoludur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu kıtanın ilk iki mısraında düşman ne kadar kuvvetli olursa olsun şairin kendine tam bir güven duygusu vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ?Bin bin erden yağı gördümise öyünüm dedüm Yigirmi bin er yağı gördümise yıylamadum Otuz bin er yağı gördümise ona saydum Kırk bin er yağı gördümise kıya bakdum Elli bin er gördümise el vermedüm Altmış bin er yağı gördümise aytışmadum Seksen bin er gördümise segsenmedüm Doksan bin er yağı gördümise donanmadum Yüz bin er gördümise yüzüm dönmedüm? Ayrıca yukarıdaki 2 mısrada Âkif, aletleri, silahları değil de iradeyi ve imanı önceler ![]() ![]() ![]() ![]() Yine bu mısralar, Millî Mücadele sırasında ülkenin değişik yerlerinde müftülerin, hocaların, din adamlarının ya da başka kanaat önderlerinin, alimlerin, şairlerin, fikir adamlarının yaptıkları birbirine benzeyen konuşmalardan da izler taşımaktadır ![]() ![]() ?Silahımız olmayabilir, topsuz tüfeksiz sapan taşları ile de düşmanın karşısına çıkacağız ![]() ![]() ![]() ![]() ?Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var ![]() ![]() ![]() ![]() ?Serhaddimize kal'a bizim hâk-i bedendir? (Sınır boylarımızın kalesi beden toprağımızdır ![]() ?Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, ?Medeniyyet!? dediğin tek dişi kalmış canavar?? Bu mısralarda süflî değerler manzumesinin ulvî değerler manzumesine karşı saldırganlığı söz konusu edilir ![]() ![]() ![]() ![]() ?Kendisine ?medeniyet' adı verilen canavar? ise İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunanlı ve Amerikalı gibi işgalci güçlerin, Batı toplumlarının haksız çıkarları uğruna, insanlık dışı bir şekildeki emperyalist saldırılarını temsil ediyor ![]() ![]() Şair, canını dişine takmış bağımsızlık ve istiklal mücadelesi veren Müslüman Türk milletine seslenerek moral destek, ümit ve cesaret telkin ediyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burada ayrıca ?medeniyet? terimine şairin yüklediği anlam şudur: Tohumlarını ve köklerini Müslümanlardan aldıkları müspet bilimi geliştirerek makine, teknoloji medeniyetini üreten Batı dünyası, bu ilerlemenin verdiği avantajla kendini medeni, bilimde, fende, teknolojide geri kalmış toplumları da ?ilkel?, ?primitif?, ?geri? olarak görmüştür ![]() ![]() ![]() ?Medeniyyet!? dediğin tek dişi kalmış canavar??: Batı, 19 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel Bölüm |
![]() |
![]() |
#13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mehmet Akif Ersoy - 12 Mart Anısına Özel BölümİSTİKLÂL MARŞI'MIZIN TARİHÎ, EDEBÎ, DİNÎ VE KÜLTÜREL KAYNAKLARI (Bölüm 3) Millî Mücadele sırasında Batı destekli Yunanlılar Anadolu'muzu işgal ederken İngiliz Başbakanı Daved Lloyd George (1863 1945), Avam Kamarası'nda yaptığı bir konuşmada aynen şöyle demişti: ?Yunan ordusu Anadolu'ya medeniyet götürüyor ![]() ![]() Emperyalist Batı, özellikle Doğu dünyasını, İslâm dünyasını silah zoruyla, işgalle, zorbalıkla sömürge hâline getirmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif, ?medeniyet? kavramına yüklediği anlamı, neden tek dişi kalmış canavar olarak nitelediği konusunu Kastamonu Nasrullah Camii'nde verdiği bir vaazında şöyle açar: ?Benim bu kürsüden söyleyecek bir sözüm varsa o da Garp (Batı) medeniyeti dediğimiz o rezil âlemin bir an evvel hâk ile yeksân (yerle bir) olmasını temenniden ibarettir ![]() ![]() Benim bütün insanlar hesabına bilhassa dindaşlarım namına istediğim bir medeniyet varsa o da her manasıyla pek yüksek, namuslu, vakarlı bir medeniyettir, yani bir medeniyet-i fâzıladır (faziletli, erdemli bir medeniyet) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldüğü gibi modern Batı, maneviyatı, insanî değerleri, dinî duyarlığı ortadan kaldırdığı, sadece maddeciliğe, materyalizme, güce, silaha, dünyaya bağlı olduğu için tek boyutlu yani tek dişi kalmış bir canavardır ![]() ?Medeniyet? kelimesinin vurgulanmasının bir özel durumu daha vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ?Medeniyyet!? dediğin tek dişi kalmış canavar?? mısraı, aynı zamanda büyük ölçüde Oğuz Kağan Destanı'ndan izler taşıyor ![]() ![]() Bu destan motifi, İstiklâl Marşı'nda yukarıda verdiğimiz mısrada yeni bir şekilde ele alınıp işlenmektedir ![]() ![]() ![]() Ekonomik kaynaklarımızı ele geçirmek isteyen ve bizi yok etmek isteyen gergedan canavarının karşılığı da ülkemizi işgal eden Batılı devletler, İtilaf devletleri, Batı emperyalizmidir ![]() ![]() ![]() Batı emperyalizmi de Türk milletinin yer altı ve yer üstü bütün ekonomik kaynaklarına musallat olmuş bir canavardır ![]() ![]() ?Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın, Siper et gövdeni, dursun bu hayâsıca akın ![]() Doğacaktır sana va'd ettiği günler Hakk'ın ![]() Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın ![]() Burada vatanı düşman işgaline karşı sonuna kadar savunma kararlılığı imgesi vardır ![]() Yurt, Türkiye topraklarıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burada alçak diye belirtilen kesim, ülkemizi işgal eden emperyalist Batılılardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif, Kastamonu Nasrullah Camii'nde verdiği bir vaazda sömürgeci Batılı devletleri şöyle nitelendiriyor: ?Uzun zamandan beri devam eden dahilî (iç), haricî (dış) muharebeler (savaşlar), bilhassa Balkan Muharebesi'yle şu Harb-i Umumî (Birinci Dünya Savaşı) bizde can bırakmadı, kan bırakmadı, para bırakmadı, hiç bir şey bırakmadı ![]() Düşman ise bu kadar kuvvetli ![]() ![]() ![]() ![]() Bir kere o müsellah haydutlar ortalarına aldıkları bîçareden parasını isteseler, üzerindeki elbisesini isteseler, ayağındaki pabucunu, başındaki külahını isteseler biz de vermesini tasvip ederdik (onaylardık) ![]() ![]() -Boynunu uzat! Kafanı da ver! diyorlar ![]() ![]() ![]() ?Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın,? mısraında Namık Kemal'in Deli Hikmet'le müştereken yazdığı Vatan Mersiyesi'nin Deli Hikmet'e ait olan şu mısralarından izler vardır: ?Ey vatan genç idin eyvah tükendin bittin Bizi alçaklara, hainlere muhtaç ettin Bunca öksüzlerini kimlere koydun gittin? Deli Hikmet, vatanın alçaklar tarafından işgalinden duyduğu üzüntüyü dile getiriyordu ![]() ![]() Âkif'in yukarıdaki mısraında alçakların yurdumuza neden uğratılmaması gerektiğini gösteren bir örnek olayı Hasan Basri Çantay bir yazısında şöyle anlatır: ?Düşmanın en çok hedef-i taarruzu (saldırı hedefi) namuslu, dindar, münevver (aydın) erkeklerle kadınlardır ![]() ![]() (sırtını dayayan) yerli Rumlar tarafından ağızlarına ?değnek?ten birer ?gem? vurulmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hayâsızca akın, emperyalist Batılıların son haçlı saldırısıdır ![]() ![]() ?Doğacaktır sana va'd ettiği günler Hakk'ın?: Burada Allah'tan hiçbir zaman ümit kesmeme inancı dillendirilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu mısrada dolaylı da olsa değişik bir ifadeyle ?Müminlerden özür olmaksızın oturanlar ile Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ?Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz ![]() ![]() Dolayısıyla burada Allah'ın Türk milletine vaad ettiği şey, hem dünyada tam bağımsız ve bağlantısız hür bir vatan ve devlet, hem de cennettir ![]() ?Her gecenin bir sabahı vardır ![]() ?Bastığın yerleri ?toprak!? diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı ![]() Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı ![]() Burada Türkiye topraklarının şehit kanlarıyla yoğrulmuş olmasından dolayı kutsallaşması imgesi vardır ![]() Bu dörtlükte bir bütün olarak bu imge yerleştirilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Anadolu toprakları sıradan, maddi değeriyle ölçülebilen bir toprak değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif, Kastamonu Nasrullah Camii'nde verdiği bir vaazında şöyle der: ?Hepiniz bilirsiniz ki buhranlar içinde çarpıp duran bu din-i mübîn (İslâm) bizlere vedîatullahtır (Allah'ın bir emanetidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu dörtlüğün yazılmasında Âkif'in doğrudan ya da dolaylı olarak yararlandığı, ilham aldığı kaynaklardan biri, Namık Kemal'in ?Vatan Mersiyesi?nin şu aşağıdaki bendidir ![]() ![]() ?Vatanı aldığı günler ecdâd (atalarımız) Geri vermek mi içindi o cihâd Yâd edin (hatırlayın) kanlarını aşk ile yâd Geldi toprakları da efgâne (toprakları da feryat etti) Dâd-res yok mu diyor nâlâne? (inleyerek imdat gönderen yok mu diyor) Bu dörtlükte ayrıca şehitlerle ilgili şu ayetin de yansımaları görülmektedir: ?Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar Rableri katında diridirler ![]() ![]() ![]() ![]() ?Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı ![]() ?Biz bakmadan sağ u sola Düşman girdi İstanbul'a Vatanı sattık bir pula Ne utanmaz köpekleriz? Vatan topraklarını satma, ucuz pahalı demeden yabancılara verme, geçici, basit, sıradan, küçük menfaatler uğruna vatan topraklarından vaz geçme ve elden çıkarma hastalığı, özellikle Tanzimat'tan beri devam ediyor ![]() ![]() ![]() Mehmet Âkif de bu dörtlükten aldığı ilhamla önceden uyararak Millî Mücadele'mizde Türk milletini vatanı düşmana teslim etmeyin, bize dünyaları verseler bile vatan topraklarından vaz geçmeyin, vatan topraklarını korumak uğruna her şeyinizi gerekirse feda etmekten çekinmeyin diye haykırıyordu ![]() Âkif yukarıdaki mısrayı destekleyen şu mısraları da söylemiş: ?Doğduğumdan beridir âşığım istiklâle Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle? ![]() Yahudiler, Filistin toprakları üzerinde bağımsız bir devlet kurmak için çok uğraştılar ![]() ![]() ?Şehid kanlarıyla sulanan topraklar parayla satılmaz! Def olun!? Sultan Abdülhamit, bu olaya dair şunları söyler: ? ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ?Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ ![]() Burada Cennet vatanımız için mutlak bir fedakârlık inancı imgesi vardır ![]() Bu dörtlük, bir önceki dörtlüğü pekiştiren, destekleyen, kuvvetlendiren bir bölümdür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu dörtlükte Âkif, çok kuvvetli bir vatan sevgisini telkin ediyor ![]() ![]() ?Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan, şühedâ!? mısraı, o dönemde pek çok yazı ve konuşmanın üzerinde durduğu temel motiflerden biriydi ![]() ![]() ![]() ![]() ?Bilmem daha hangi zamanı bekliyorsun? İslâm yurdu baştan başa inliyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hani peygamberlerin, evliyanın, şühedânın 99 ? hitlerin) kabirleri? Hani güzel ve tarihî Bursa? Hani Emir Sultanlar? Osmanlı ecdadının (atalarının) dünyalara sığ mayan er oğlu erlerin mezarları? ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ?Rûhumun senden ilâhî şudur ancak emeli, Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli, Bu ezanlar ki şehâdetleri dinin temeli Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli ![]() Burada İslâmî değer ve simgelerin kâfirler tarafından aşağılanmaması ve yok edilmemesi talebi, imgesi vardır ![]() Millî Mücadele, bir anlamda Müslümanlık-Hristiyanlık savaşı hâlinde cereyan etmiştir ![]() ![]() Daha önce Balkan savaşlarında Balkanlardaki camileri ve diğer Türk-İslâm kültür varlıklarını, eserleri yakıp yıkıp yok etmişlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O dönemde mabetlerimizin, camilerimizin göğsüne namahremlerin yani Hristiyanların, Haçlıların, Avrupalıların pis ellerinin nasıl değdiğini Hasan Basri Çantay bir yazısında şöyle anlatıyor: ?Mel'unlar (lanetliler) yalnız servet ve ismeti (masumluğu), nüfûs-ı müslimeyi (Müslüman nüfusu) ifna ve imha ile (yok etmekle) kalmayarak şimdi de yüzlerindeki nikâbı (örtüyü) atmak suretiyle doğrudan doğruya mukaddesât-ı diniyyemize (dinî kutsal değerlerimize) tecavüz ediyorlar (saldırıyorlar) ![]() ![]() ![]() Birçok yerlerde minare lerde ehl-i İslâm'ı (müslümanları) huzurullaha (Allah'ın huzuruna), vahdete (Allah'ın birliğine) davet eden müezzinler tahkir edilmiş (aşağılanmış), dövülmüştür ![]() ![]() İstiklâl Marşı'nın yazılışından önce de sonra da bu tür olaylar ülkenin her yerinde cereyan etmiştir ![]() ?Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli,? mısraının kaynaklarından biri bu tür olaylardır ![]() Bu mısraın ilham kaynaklarından biri de Namık Kemal'in ?Vatan Türküsü?nde geçen şu dörtlüktür: ?Cümlemizin (hepimizin) validemizdir vatan Herkesi lutfuyla odur besleyen Bastı adû (düşman) göğsüne biz sağ iken Arş yiğitler vatan imdadına? Âkif bu dörtlüğün üçüncü mısraından söylem, ifade ve yaklaşım aktarımı yapmaktadır ![]() ?Bu ezanlar ki şehâdetleri dinin temeli?: Ezan, Müslümanları ibadete, namaza çağırmak veya namaz vaktini bildirmek için müezzin tarafından cami ve minarede günde beş kez okunan tekbir, şehadet ve diğer sözlerdir ![]() Burada ezan, dinin temelini oluşturan bir simgedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âkif, Süleymaniye Camii'nde verdiği bir vaazında şöyle demişti: ?İşte Rumeli'nin hâli! Düşman galip geldi, camileri kilise yaptı, ahır yaptı ![]() ![]() Kastamonu Nasrullah Camii'nde verdiği bir vaazında da ezan-çan mücadelesine şöyle değinir: ?Endülüs diyarını gözünüzün önüne getirin ![]() ![]() Allah'ın vahdaniyetini (birliğini) garbın âfâkına (Batının her tarafına) ikrar ettiren (kabul ve tasdik ettiren) o binlerce minarenin yerlerindeki çan kulelerinden bugün etrafa teslis velveleleri (üç tanrı gürültüleri) aksediyor (yansıyor) ![]() Şevketin (gücün, kuvvetin, yüceliğin), medeniyetin, irfanın (bilginin) umrânın (bayındırlığın) müntehasına (en son sınırına) varmışken birbirlerine düşerek vatanlarını üç buçuk İspanyol'a karşı müdafaadan (savunmaktan) aciz kalan bu zavallı dindaşlarımızdan olsun ibret alalım da İslâm'ın son mültecâsı (sığınağı) olan bu güzel toprakları düşman istilası altında bırakmayalım ![]() Millî Mücadelemiz, emperyalist Batı'nın bizim elimizden Kur'an'ı almak ya da bizi ondan soğutma çalışmalarına bir tepkidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ?O zaman vecd ile bin secde eder varsa taşım ![]() Her cerîhamdan ilâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım!? Burada vatanın bağımsızlığı karşısında şükür duygusunun, zafer ve bağımsızlık sevincinin mutlak anlamda ifade edilmesi imgesi vardır ![]() İslâm'da çok istenilen bir şey elde edilince teşekkür etmek anlamında Allah'a şükür secdesi yapılır ![]() ![]() *Maddeden tecerrüd mazmununun aktarımı: Divan şiirinde maddeden tecerrüd (bedenden maddi değerlerin uzaklaşması, insana tamamen manevi değerlerin hâkim olması) mazmunu vardır ![]() ![]() ![]() ?Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;? mısraında cesedin soyut bir ruh, hayalî bir vücut olarak mezardan kalkıp dirilmesi imgesi vardır ![]() ![]() Ekrem, ölmüş ya da nerede olduğu belli olmayan bir sevdiğinden ayrılığın ıstırabıyla bir akşam vakti mezarlığa gider ![]() ![]() ![]() ![]() ?Semtin sükûn u zulmeti artardı dem be dem Gûyâ çekerdi ka'rına doğru bizi adem! Dehşetle doldu hâne-i kalbim fakat yine Aslâ hayâl ü hâtırıma gelmedi nedem Nâ-geh tecessüm eyledi karşımda bir vücûd Bir kahramân-ı işve ![]() ![]() Emvâc-ı nûrvârı vücûd-ı latîfini Örterdi nîm-sütre-i beyzâsı ham be ham Müdhişti gözleri deheni lerzedâr-ı hışm Gîsûsu târ mâr idi ebrûları behem Nûr-ı nigâhı berk-i belâdan nişân idi Seyyâl bir alevdi lebinden çıkan sitem! Ref eyleyip hevâya tehevvürle bir elin Takrîb ederdi nezdime kendin kadem kadem Ettim kıyâm düşmek için pây-ı kahrına Eyvâh! ![]() ![]() Uçtu gitti o nûr-ı semâ-harem? ?Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl: Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyyet; Hakkıdır; Hakk'a tapan milletimin istiklâl!? Burada bağımsız millî devlet idealinin gerçekleşmesi talebi imgesi vardır ![]() Buradaki ?şafak? kelimesi, marşın ilk kıtasındaki anlamının tersi bir anlamda kullanılıyor ![]() ![]() ![]() ?Şafak? kelimesinin hem Güneş'in doğuşu, hem de batışı anlamları vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hür ve bağımsız kalma isteği kuvvetle vurgulanıyor ![]() ![]() Âkif, daha önce Türk istiklâli hakkında şunları söylemişti: ?Türklerin 25 asırdan beri istiklâllerini muhafaza etmiş bir millet oldukları tarihen müsbet (tarih bakımından ispat edilmiş) bir hakikattir ![]() ![]() ![]() ?Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl? mısraında Türk ırkını kimsenin yok edemeyeceği imgesi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Irkçılık, kendi ırkını üstün görüp başka ırkları kötülemek ve hatta yok etmeye çalışmaktır ![]() ![]() ![]() Sonuç olarak Millî Mücadele sürecimiz, Batılıların, yani İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan gibi devletlerin Türk milletini bu coğrafyada ya yok etmek, yani soykırıma tabi tutmak ya da Orta Asya'ya geri sürmek istemelerine karşı bizim var olma, var kalma mücadelemizdir ![]() ![]() Nurullah Çetin KAYNAKÇA
|
![]() |
![]() |
|