|  | Atasözleri'nin Açiklamalari |  | 
|  10-10-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri'nin Açiklamalari-A- Abanın kadri yağmurda bilinir  Her şeyin bir değeri vardır  Bir şeyin gerçek değeri (kadri) ise, ona gerçekten ihtiyaç duyulduğu zaman ortaya çıkar  Abdala “kar yağıyor” demişler, “titremeye hazırım” demiş  Yoksulluk ve sıkıntı içinde yaşayıp eziyet çekmekte olan kimseler, karşılaşacakları zor şartlardan endişe duymazlar  Çünkü onlar bu şekilde yaşamaya alışıktırlar  Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır   Kimi görgüsüz ve eğitimsiz kimseler bir rastlantı sonucu lâyık olmadıkları önemli bir işin başına geçseler ya da bir mevki elde etseler, aptalca davranmaya, o yerin adamı gibi görünmeye ve böbürlenmeye başlarlar  Dahası, bunun kendi hakları olduğunu da ileri sürerler  Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz  Kimi insanlar yaptıkları işten zevk duyarlar ve onu bırakmak istemezler; bu işi sürekli olarak, tekrar tekrar yapmaktan da hiç bıkkınlık duymazlar  Abdalın dostluğu köy görünceye kadar  Çıkarı için yakınlık gösterip dostluk kuran kimse, beklediği yararı elde ettikten, işini yürütecek başka yollar bulduktan sonra sizinle olan ilişkisini keser  Abdal (derviş) tekkede, hacı Mekke`de bulunur  Hemen herkesin ilgi duyduğu bir alanı, kendine özgü bir işi vardır  İlgi duyduğu alan ya da iş neredeyse kişi de orada bulunur  Acele bir ağaçtır, meyvesi pişmanlık  Telâşla, sabırsızca ve ivedilikle yapılan işler genellikle kötü sonuçlar doğurur; kişiyi pişmanlığın içine iter  Acele ile menzil alınmaz  Telâşlanıp ivmekle, sabırsız davranmakla daha çabuk sonuç alacağımız, başarı kazanacağımız sanılmamalıdır  Bilinmelidir ki her işin bir süresi vardır  Acele işe şeytan karışır  Düşünüp taşınmadan, çabuk davranılarak yapılan işten iyi sonuç beklenmemelidir; o iş ya yanlış ya da bozuk olur  Acemi katır kapı önünde yük indirir  Bir işin yabancısı olan, bir işe alışmamış, beceriksiz ya da anlayışsız kişi, kendisinden beklenen işi eksik yapar ve istenildiği gibi yerine getiremez; daha başlangıç anında veya en önemli yerinde işi bırakıverir  Acıkan doymam (sanır), susayan kanmam sanır  Uzun süre bir şeyin yokluğunu çekip ona ihtiyaç duyan kimse, o şeyden ne kadar çok elde ederse etsin tatmin olmaz; kendisine yetmeyeceği duygusu içinde bulunur  Acıkmış kudurmuştan beterdir  Bir şeyden uzun süre yoksun kalan kimse, onu gördüğü anda ele geçirmek ister; kendinden geçercesine ona saldırır, sanki kudurmuş gibidir, gözü hiçbir şeyi görmez, tek düşündüğü uzun süre yokluğunu çektiği o nesnedir  Acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız olur  Bir kimsenin acınmasına yol açar, başkalarını ona merhamete getirirseniz, o kimse yerli yersiz yardım dilemeye başlar ve gittikçe arsızlaşır; bunun yanında kimilerinin hakkını kısar, emeklerinin karşılığını vermez ve onları aç-yoksul bırakırsanız, onlar da hırsızlık yapmaya başlarlar  Acı patlıcanı kırağı çalmaz  Kötü durumda olan bir kimseyi, ortaya çıkacak yeni kötü durumlar etkilemez; pek çok zorluğa katlanabilir; çünkü o, böylesi kötü durumlara alışmıştır  Ayrıca, işe yaramayacak hâle gelmiş kimseler de, tutar bir yanları olmadığı için felâketlerden çekinmezler  Acı (kötü) söz insanı (adamı) dininden (çıkarır), tatlı söz (dil) yılanı deliğinden (ininden) çıkarır  Onur kırıcı, sert, kötü sözler insanı öfkelendirir; sabrını taşırır, çileden çıkarır, hoş olmayan davranışlara sürükler  Bunun aksine yumuşak, tatlı, hoş sözler de öfkeli, geçimsiz, saldırgan insanları yatıştırabilir; zarar vermelerinin önüne geçip onları doğru yola sokabilir  Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez  Aç, yemek yeme ihtiyacı olan, yemesi gereken kimsedir  Bu insanın düşüncesi de karnını doyurmaktır  Onun bu isteği kimi özürlerle giderilip geçiştirilemez, böyle yapılmak istenirse kimi anlamsız ve aşırı davranışlara kaymasına neden olunur  Çocuklar da bir şey istediler mi hemen onun yerine getirilmesini isterler, beklemek nedir bilmezler  Aç (arık) at yol almaz, aç (arık) it av almaz  İş gördürülen kimselerden verim umuluyorsa onlar aç, yoksul ve zaruret içinde bırakılmamalı, her yönden tatmin edilmelidirler  Aç ayı oynamaz  Kendisinden iş beklenilen kimseden emeğinin karşılığı esirgenmemelidir; insan ya da hayvan olsun, çalışan mutlaka doyurulmalıdır  Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız (yüzsüz) edersin  Yönetiminde bulunan, gözetiminde olan kimseleri maddî ve manevî yönden tatmin etmelisin  İnsanları bu yönlerden sıkıntıya düşürür, emeklerinin karşılığını vermez, kötü muameleye maruz bırakırsan yanlış yola saparlar; söz dinlemez olurlar, arsızlaşırlar  Aç doymam, tok acıkmam sanır  Uzun süre yokluk içinde olan aç insan elde ettiğinden çoğunu ister, tatmin olmaz, yetmeyeceği duygusunu taşır  Tok, yani varlıklı insan ise var olanla yetinir gibidir, elindekilerin bir gün gelip tükeneceğini düşünmez, yeni kazanç yollarına başvurmaz, dahası elindekileri bilinçsizce harcamaya devam eder  Aç elini kora sokar  Aç ve yoksul insan, zorunlu ihtiyaçlarını gidermek için canı pahasına bile olsa her türlü tehlikeye atılmaktan çekinmez  Aç gözünü, açarlar gözünü  Uğraşılarında, giriştiğin işlerinde uyanık bulunup dikkatli olman gerekir; yoksa umulmadık, beklenmedik bir anda büyük zararlarla karşı karşıya kalabilirsin  Bu belâdan sonra aklın başına gelir ama iş işten geçmiş olur  Açık ağız aç kalmaz  Çalışan, didinen, ne istediğini bilen, bıkmadan usanmadan bunu dile getiren kişi geçim yolunu bulur; muhtaç duruma düşmez, aç kalmaz  Açık yaraya tuz ekilmez  Acısı ve derdi taze olan bir kimsenin üzüntüsünü artıracak söz ve davranışlardan kaçınmak gereklidir  Açık yerde tepecik kendini dağ sanır  Kıymetli, yetenekli kimselerin bulunmadığı veya az bulunduğu bir yerde, kendinde az da olsa bir şey bulunan kimse böbürlenmeye, büyüklük taslamaya başlar  Açılan solar, ağlayan güler  Hayatta hemen her şey bir değişimin içindedir, olduğu gibi kalmayıp tersine dönebilir, güzel çirkinleşebilir; mutsuz mutlu, yoksul da zengin olabilir  Msn Öğretmen össkpssGazeteler Sohbethazır mesajlarders izleBelirli Gün ve Haftalar Çanakkale savaşışiir Açın gözü ekmek teknesindedir (olur)  İnsanın tek amacı, öncelikle kendisi için gerekli, yaşaması için zorunlu olan, yokluğunu çektiği şeyi elde etmektir  Açın karnı doyar, gözü doymaz  1  Bir şeyin uzun süren yokluğu açlık ve doyumsuzluk duygusuna iter insanı; bu insan hiç doymamış, aç kalacakmış gibi davranır; gözü nesnelerde kalır, o nesneleri kaybedecek sanısına kapılır  2  İhtiraslı kişi elindekiyle yetinmez, daha fazlasını ister  Aç kurt bile komşusunu dalamaz  Komşu hakkı çok yücedir  Komşuya hangi şartlarda olursa olsun, aç ya da zengin iyi davranılmalıdır  Çünkü toplumun dirlik ve düzenliği bir yönüyle buna bağlıdır  Açma sırrını dostuna, o da söyler dostuna  Sır özeldir ve gizli tutulmalıdır  Onun gerçekten duyulup yayılması istenmiyorsa, dosta bile açılmamalıdır  Açılırsa o da ağzından kaçırabilir ya da yakınına anlatabilir, bunu başkaları duyabilir, saklamaya çalıştığın şey sır olmaktan çıkar, yayılır  Aç ne yemez, tok ne demez  Yoksul kişi ihtiyaç duyduğu şeyin en kötüsüne bile razı olur; iyisini, kötüsünü arayacak durumda değildir  Oysa varlıklı kişi için durum farklıdır, o her zaman daha iyisini ister, en güzel şeylerde bile bir kusur bulur, mırın kırın eder  Aç tavuk (düşünde) kendini buğday (arpa, darı) ambarında sanır (görür)  Yoksulluk çeken, varlık yüzü görmeyen kişi sürekli ihtiyaç duyduğu şeylerin hasretini çeker; kendisini onları elde etme hayaline kaptırır, olmayacak düşler kurar  Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü  Hoşuna gitmeyecek sözler söylenmesine, hakkında kötü şeylerin ortaya çıkmasına yol açmak istemiyorsan karşındakini kızdırma  Aç tokun yüzüne bakmakla doymaz  İnsan ihtiyaç duyduğu, sürekli yokluğunu çektiği şeyleri varlıklı kimselerde görmekle onlara sahip olmuş sayılmaz  Tatmin olabilmek için onları gerçekten elde etmelidir  Adalet ile zulüm bir yerde barınmaz  Bu iki şey tamamen bir birinin karşıtıdır  Hak, hukuk ve doğruluğun bulunduğu yerde zulüm olamaz, zalimler bulunamaz  Zulmün bulunduğu yerde ise hak yeme, sömürü, eğrilik, azgınlık vardır ve orada da ne adalet ne de âdil vardır  Adam adama her daim muhtaç (gerek olur)  Tek başına yaşamak oldukça zor olduğundan insanlar bir arada yaşarlar, dayanışmaya gerek duyarlar  İhtiyaçlar bu sayede karşılıklı olarak giderilir  Bu bakımdan hiçbir insanı küçümseyip yararsız saymamalı; olur ki bir gün, hiçlenen o insanın yardımına gerek duyulabilir  Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil (Adam adama yük olmaz)  Birileri gelip konuğumuz olabilir, evimizde kalabilir  Bu konuk tıpkı can gibidir; can nasıl gövdeye geldiği gibi gidiyorsa, konuk da günün birinde geldiği gibi gidecektir  Bu sebeple yanımıza gelen arkadaş, dost, yakın ve konuklarımızdan yaka silkmemeliyiz  Adam adamdan korkmaz, utanır (hatır sayar)  Bir kimse kendisine yapılan kabalık, kötülük karşısında sert tepki göstermiyor, benzer bir şekilde karşılık vermiyorsa, bu korktuğundan değildir; hatır saydığındandır, utandığındandır, duygularına egemen olduğundandır  Adam adam denmekle adam olmaz  Değerleri olmadığı hâlde değer verip saygı duyarak, bazı unvanlar vererek, överek, pohpohlayarak bir kimseyi iyi yetişmiş, değerli bir kimse yapamayız  Gerçek şahsiyet, olgunluk, insana yakışacak durum, tutum ve davranış insanın kendinde bulunmalıdır  Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, olmasa da çulu  Bir kimsenin toplumdaki seçkin yeri ve önemi zengin ya da yoksul hâliyle ölçülemez  Kimi insanlar son derece yoksuldurlar ama kendilerinde bir adamlık vardır  Kimileri de zengindir ama insanlıktan nasiplerini almamışlardır  Dolayısıyla yoksul olmak insanın değerini düşürmez, zengin olmak da değerini artırmaz  Adam adamı bir kere (defa) aldatır  Bir kimse, huyunu suyunu bilmediği bir kişiye bir kez aldanır; bir daha aldanmaz  Çünkü bir kez aldanmış ve ders almıştır  Artık kendini ona göre ayarlar, karşı tarafın düzenbaz olduğunu bildiği için tedbir alır, düzenbaz ne derse desin inanmaz ve tuzağına düşmez  Adama dayanma ölür, duvara (ağaca) dayanma yıkılır (kurur)  İnsanlar hayatları boyunca birbirlerine destek verirler, yardımcı olurlar  Ne ki her destek ve yardım sürekli olmaz  O hâlde insan, yapacağı işlerde başkalarının yardımına ve desteğine değil, öncelikle kendi gücüne, bilgi ve becerisine dayanmalı ve güvenmelidir  Adam ahbabından bellidir (Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu diyeyim)  İnsan daha çok anlaştığı, huyunu suyunu bildiği, sevdiği, yanında bulunmaktan hoşlandığı kimselerle arkadaşlık kurar; dostluk eder  Dolayısıyla bir kimsenin iyi ya da kötü olduğu, arkadaşlık kurduğu kimsenin kişiliğine bakılarak anlaşılabilir  Adamak kolay, ödemek güçtür  Bir işi yerine getireceğim demek, davranışıyla ya da tutumuyla o işi yapacağım duygusu uyandırmak, umut vermek kolaydır  Ne var ki yerine getirmek ve yapmak güçtür  Çünkü bu, bir çabaya, bir maddeye ya da bir paraya dayanır; bunlar da zor sarf edilir şeylerdir  Adamın (insanın) adı çıkacağına (çıkmaktansa) canı çıksın (çıkması yeğdir)  Toplumun bir insan hakkında verdiği yargı kolay kolay değişmez  Eğer bir adamın adı kötüye çıkmış, bu yanıyla şöhret bulup tanınmışsa, bu durum onun için katlanılmazdır  Nereye gitse kötü yanı yüzüne vurulacak, itilip kakılacak, aşağılanıp toplum dışına itilecektir  Böyle bir hayatı yaşamak, o insan için yaşarken ölmek demektir  Adamın iyisi alış verişte belli olur  Alışveriş bir insanın karakterini, iyi ya da kötü oluşunu belirleyen en önemli ölçütlerden biridir  Alışveriş her şeyden önce çıkara dayanır  Birçok insan da çıkarı için ahlâk kurallarını çiğnemekten kaçınmaz  Bunu anlamanın en iyi yolu da kişiyi alışverişte denemektir  Alışveriş sırasında hileye başvurmayan, hakkı gözeten, yalan söylemeyen, ahlâksız yollara sapmayan kimse iyi insandır  Adamın iyisi iş başında belli olur  İnsanı gösteren sözü değil, işidir  Bir insanın gerçek değeri; becerikli mi beceriksiz mi, çalışkan mı tembel mi, başarılı mı başarısız mı, iyi mi kötü mü olduğu yaptığı işlerle, çevresindekilere karşı takındığı tutumla ölçülür  Arabanın ön tekeri nereden geçerse arka tekeri de oradan geçer  1  Büyükler nasıl bir davranış veya yaşayış yolu tutmuşlarsa çocuklar da onları taklit eder, onların izinden gider  2  Yönetenlerin tavır biçimi, zamanla yönetilenlere geçer  Ar dünyası değil kâr dünyası  1  Yaptığı iş eğer namusuna dokunmuyor, onurunu zedelemiyorsa geçim için şu ya da bu işi yapmalı insan; utanıp sıkılmadan para kazanmalıdır  2  Kimi insanlar vardır ki, namus ve onur denen değerleri bir tarafa fırlatmış, çıkar için her türlü işi yapmaktadırlar  Arı bal alacak çiçeği bilir  Bazı kimseler, açıkgöz insanlar ve işinin uzmanı olanlar, çıkar sağlayabilecekleri, kazanç elde edecekleri yerleri gayet iyi bilirler  Arı, kızdıranı sokar  Hiçbir insan durup dururken çoklukla birinin canını yakmaz  Kişi ancak kendisini kızdırıp bunaltana, sataşıp ilişene, kötülük yapana karşı ister istemez eyleme geçer; saldırır ve zarar verir  Arık öküze bıçak çalınmaz  Güçsüz, zayıf, kendisini zor ayakta tutan kimselerden yararlanmaya çalışmak, onlara eziyet edip çile çektirmek doğru değildir; bu yiğitliğin ve insanlığın şaşına yakışmaz  Arpa eken buğday biçmez  1  Kötü bir davranışta bulunan insan iyilik göremez  2  Yapmaya çalıştığı işin üzerinde lâyıkıyla durmayan ondan iyi sonuç alamaz  Arsızın yüzüne tükürmüşler, “yağmur yağıyor” demiş  Arsız insan kişiliğini, saygınlığını, utanma duygusunu yitirmiş insandır  Dolayısıyla o ne kadar ağır hareket görse, söz işitse yine de aldırış etmez; pişkinliğe vurup iyi bile karşılar  Arslan yatağından (yattığı yerden) bellidir (belli olur)  İnsanların kişilikleri ile sürekli bulundukları yerler arasında bir özdeşlik kurmak mümkündür  Bir kimsenin kişiliği çalıştığı iş yerinin niteliğinden; yatıp kalktığı evin temizliğinden, düzeninden anlaşılır  Asil azmaz, bal kokmaz (kokarsa yağ kokar, çünkü aslı ayrandır)  Kendine has özellikleri bulunan bir nesne ne denli biçim değiştirirse değiştirsin, aslî özelliğini yitirmez  Bu durum insan için de söz konusudur  Soylu bir aileden gelen insanlar ne denli büyük bir sarsıntı geçirirlerse geçirsinler, bayağı bir duruma düşüp yozlaşmazlar; soyluluklarını yitirmezler  Ama mayalarında kötülük, noksanlık bulunan kimseler için böyle bir şeyden söz edilemez; onlar eninde sonunda bir açık verirler, olumsuz yanlarını dışa vururlar  Aslını inkâr eden (saklayan) haramzadedir  Bir insan çarpık bir ailenin üyesi olabilir; yoksul, eğitim görmemiş kaba bir aileden gelebilir  Bu durumunu birilerinden saklamak ve onlara karşı bir utanç kaynağı olarak görmek son derece yanlıştır  Çünkü insan, böyle bir aileden gelmekle değersiz olamaz  Kendisini değerli ya da değersiz kılmak kendi elindedir  Böyle bir tavrı da ancak zayıf karakterli insanlar gösterebilir ya da bu tavır ancak piçlere yaraşır  Âşığa Bağdat sorulmaz (ırak değildir)  Kim ki bir şeyi elde etmek ister, ona taşkın bir kavuşma isteğiyle yanıp tutuşur, o kimseye zor şartlar ağır gelmez; o, her türlü çabayı gösterir; her türlü fedakârlığa katlanır  Âşık âlemi kör, dört yanını duvar sanır  Aşk duygusuyla dolup taşan kişi, bu derin sevginin etkisiyle ne yaptığını bilemez; hoşa gitmeyecek davranışlarda bulunur, sanki bilincini kaybetmiş gibidir; yapıp ettiklerini kimse bilmez, görmez ve söylediklerini kimse işitmez sanır  Aşını, eşini, işini bil  Doğru, düzgün, sağlıklı, mutlu ve verimli bir hayat mı yaşamak istiyorsun? O hâlde yiyeceğine dikkat et, temiz ve helâl ye  Eşini ve arkadaşını iyi seç, kötülerden uzak dur  Bir iş edin, edindiğin işe sahip çık, onu lâyıkıyla yap  Aş taşınca kepçeye paha olmaz  Kimi değersiz görülen, bir kenara atılmış bulunan araçlar bir zaman gelir gerekli olurlar; bir zararı önlemeye yararlar  İşte o zaman değerleri birden bire artar, kıymet biçilemez olurlar  At, adımına göre değil, adamına göre yürür  Bir atın yürümesi ya da koşması, doğrudan sırtındaki binicisinin yönetimine bağlıdır; binici ne isterse onu yapar; koşar, durur ya da yavaş gider  Bir işin akışı da böyledir  İşin sonucu, verimli yahut verimsiz oluşu, o işi yapanın bilgi, beceri çaba ve tutumuna bağlıdır  Ata eyer gerek, eyere er gerek  Çıplak ata binmek oldukça zordur  Ata binmeyi kolaylaştıran eyerdir  Ancak bu yeterli değildir  Atın üzerinde oturacak kimse eyerin hakkını vermeli ve başarılı olmalıdır  Bunu da ancak yiğit olan yapar  Bir iş için de durum bundan farklı değildir  Yapılan işten verim alınmak isteniyorsa, önce işte kullanılacak araçlar sağlanmalı; sonra da iş ve araçlar işini iyi bilen, bunları kullanabilecek birine teslim edilmelidir  Atanın (babanın) sanatı oğula mirastır  Çocuklar küçük yaşlarda öncelikle babalarının yaptıkları işlerle ilgilenirler  Babanın oğulla yakın ilişkisi, çocuğun giderek babasının yaptığı işi öğrenmesine yol açar  Baba da bunun için özel bir çaba sarf etmişse, çocukta, bu işi öğrenme yolu kalıcı olur  Büyüyünce kendisi de bu sanatla uğraşır, geçimini bu yolla sağlamaya çalışır  Atasını tanımayan Allah`ını tanımaz  Ana-babaya değer vermek, onlara saygı-sevgi göstermek, onlara dar günlerinde yardımcı olmak, onlara “öf” bile dememek Yüce Allah`ın buyruklarındandır  Bu buyruklara itaat etmeyen, ana-babaya gerekli ilgiyi göstermeyen, onlara karşı gelen bir kimse Allah`a da karşı geliyor demektir  At binenin (iş bilenin), kılıç kuşananın  1  Kim ki bir işi beceriyor, bir şeyi kullanıyor, bir şeyden gerektiği gibi faydalanıyor, o şeye sahip olmalıdır; en uygunu, yakışanı da budur  2  Kim ki başkasının yararlanmadığı, yararlanmasını bilmediği bir şeyi elinde tutuyor ve ondan yararlanıyorsa, o şey, mal sahibinden çok onun sayılır  At binicisini tanır (bilir)  Emir altında çalışan kişi, kendisini yönetenin işten anlayıp anlamadığını, ne isteyip istemediğini, hangi olay karşısında nasıl tavır takındığını bilir; işini de ona göre yapar ve yürütür  Ateş düştüğü yeri yakar  Bir felâket ya da üzücü olay gerçek anlamda ona uğrayana, yalnızca ilgili kimselere acı verir; onların yüreklerini yakar  Başkalarının, uzak kimselerin duydukları acı, gösterdikleri üzüntü ise yüzeyseldir; kalıcı değil, gelip geçicidir  Ateşle barut bir yerde durmaz  Bir arada bulunmaları çok tehlikeli görülen şeyler birbirinden uzak bir yerde tutulmalıdırlar  Ateş olmayan yerden duman çıkmaz  Bir olay ya da durumun varlığı, gerçekten ortada olup olmadığı, belirtisinin görülmesiyle anlaşılacak bir şeydir  Eğer meydanda bir belirti varsa, olay veya durum da var demektir  Atılan ok geri dönmez  Kimi zaman iyi düşünüp taşınmadan, olacakları hesaplamadan bazı eylemlere girişir ve sonuçta pişman olur insan  O anda ilk durumuna dönmek ister ama bu mümkün değildir  Çünkü olan olmuş, iş işten geçmiştir çoktan  Atın bahtsızı arabaya düşer  Kimi değerli, yetenekli ama talihsiz kimseler, kişiliklerine uymayan kötü ve bayağı işlerde çalıştırılır; görevlere itilir  Atın ölümü arpadan olsun  Bir şeye tutkun olan, bir şeyin uzun süre yokluğunu çeken kimi kişiler, kendilerine zarar vereceğini bile bile o şeyi kullanmaktan çekinmezler ve şöyle düşünürler: “Sevdiğim şeye özlem duyarak yaşamaktansa, onu çokça (aşırı ölçüde) kullanıp (yiyip) hasta olayım; hatta öleyim  ” Atın ürkeği, yiğidin korkağı  1  Yiğit de, at da doğacak bir tehlikeye karşı hep tetikte bulunmalı; uyanık davranıp duyarlı olmalıdır  2  Atın da, yiğidin de korkağından kaçınmalı; onlardan hayır gelmez  Atlar nallanırken kurbağa ayağını uzatmaz  Meydanda olan şu ki, insana değer, nitelik ve kişiliğine göre davranılır; iş verilir  Bu bakımdan kişi başkalarını ilgilendiren konularda ortaya atılmamalıdır  Ayrıca, değersiz bir kimse de kıymetli ve nitelikli kişilere gösterilen ilgiyi ne beklemeli, ne de ummalıdır  Atlasa kıl yapışmaz  Dürüst, temiz, kötülükten uzak, işinde başarılı kimseler hakkında söylenen karalayıcı sözler, yapılan iftiralar havada kalır; boşuna söylenmiş olur, onlara bu sözlerin mazarratı bulaşmaz  At ölür, itlere bayram olur  Kimi yararlı, kıymetli, şahsiyet sahibi kimselerin ölmesi; bulunduğu görevden ayrılması ya da alınması kimi çıkarcı, kıskanç ve aşağılık kimselerin işine gelir; onların sevinmesine yol açar  At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır  Dünyadaki her canlı gibi at da ölümlüdür  Günü gelince o da bu dünyadan ayrılır  Ama onun koştuğu, gezdiği meydan onunla gitmez; kendisinden sonrakilere kalır ve onu hatırlatır  İnsan için de durum atınkinden farklı değildir  O da ölümlüdür  Doğacak, yaşayacak ve ölecektir  Ne var ki, bu dünyadan ayrılırken bıraktığı izler sürüp gidecektir  İnsanlar bu dünyada bu izleriyle anılacaklardır  Önemli olan dünya hayatında iyi bir iz (nam) bırakmak ve rahmetle anılmaktır  Bu bakımdan kişi daha yaşarken adını yaşatacak iyi işler yapmalıdır  Unutulmamalıdır ki, yaşarken iyi işler yapan, iyi eserler bırakan kişiler öldükten sonra da unutulmazlar; onları tanıtan eserleriyle de gelecek kuşaklara taşınırlar  At sahibine (biniciye) göre eşer (kişner)  Yönetilen veya buyruk altında çalışan kişi, tutumunu ya da çalışmasını yöneticisinin tavrına göre ayarlar  Bu sebeple yönetilen değil yöneten, çalışan değil çalıştırıcı daha önemlidir  At yiğidin yoldaşıdır  Çok açık olarak bilinen bir şey ki, göçebe bir millet olan Türkler için at, savaşta ya da barışta candan bir dosttur  Hemen her saati onunla geçer  At, Türkler için soyluluğun, yiğitliğin, vefakârlığın, yararlılığın ve inceliğin bir sembolüdür  Silâhsız er düşünülemediği gibi, atsız er de düşünülmemiştir  Dolayısıyla at, Türk`ün edebiyatına girmiş ve önemli bir motif oluşturmuştur  At hakkında şiir, menkıbe, masal, atasözü söylenmiş; risaleler kaleme alınmış, âdeta ona insan gibi muamele edilmiştir  Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz  Uçsuz bucaksız gökyüzünde uçan, istediği yere ulaşabilen kuşlar bile avlanmak tehlikesinden kurtulamazlar  Hele usta avcılar da varsa tehlike daha da artar  İnsanlar da benzer biçimde tehlikelerden uzak değillerdir  Hiç ummadıkları çeşitli felâketlerle karşılaşabilir, dert ve sıkıntılara düşebilirler  İnsan kendini ne kadar güvenlik alanına çekmeye çalışırsa çalışsın dert, sıkıntı, tehlike, kaza ve türlü işlerden yakasını kurtaramaz  Ava giden avlanır  Bir çıkar sağlamak için birilerine tuzak kuran, onları aldatan, onlara zarar vermeye çalışan kimse, yapmaya çalıştığı kötülüğe kendisi düşer; zarara uğrar  Av avlayanın, kemer bağlayanın  Bir uğraş vererek bir şeyi ele geçiren kimse, onu hak eder; o, onundur  Doğrusu ve yakışık alanı da budur  Aksini düşünmek yanlıştır  Bunun yanında, bir şey, onu kullanmasını becerip faydalanmasını bilenindir  Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar  Kimi becerikli, iyi huylu kadınlar vardır ki, yoksulluk içinde bile olsa onlar eve bir çeki düzen verir; temiz tutar, evi yaşanacak hâle getirirler; içten, samimî davranışlarıyla yuvalarını mutlulukla doldururlar  Kimi kadınlar da vardır ki, huysuzlukları, beceriksizlikleri, kötü davranışlarıyla ailenin düzenini ve mutluluğunu bozarlar  Bolluk içinde bile olsalar, onların tertipsizlikleri, düzensizlikleri, beceriksizlikleri yüzünden ailede huzur kalmaz; onların bu tabiatları yüzünden aile kötüye gider, perişan olur ve sonunda yıkılır  Ayağa değmedik taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz  Hayat öyle pürüzsüz, gailesiz değildir  İnsanoğlu yaşadığı hayat süresince çeşitli engeller, güçlükler ve olaylarla karşılaşır  Sıkıntılara, çeşitli felâketlere uğrar  Kimi zaman tersi de olmaz değildir, rahata ve mutluluğa da kavuşur  Ayağını sıcak tut, başını serin; gönlünü ferah tut, düşünme derin  Sağlıklı olmak, türlü hastalıklardan korunmak için ayağı sıcak, başı da serin tutmak oldukça faydalıdır  Beden sağlığımızı düşündüğümüz gibi ruh sağlığımızı da düşünmek zorundayız  Bunun için de her sorunu dert etmemeli, olur olmaz şeylere üzülmemeliyiz; sabırlı ve geniş gönüllü olmalı, rahat hareket etmeliyiz  Ayağını yorganına göre uzat  Dengeli yaşamak isteyen insan mutlaka gelirini, giderine göre ayarlamalıdır  Harcamalar geliri aşmamalı, imkânlar zorlanmamalıdır  Aksine bir hareket bütçeyi sarsar, dengeyi bozar, insanı sıkıntıya sokup rahatsız eder  Ayağı yürüten baştır  Bedensel hareketlerimizin tümü beynin bulunduğu kafaya bağlıdır, kafaya göre bir yön tutar ve gelişir  Bunun gibi bir işçinin verimli iş yapmasını, bir toplumun dirlik düzenlik içinde yol tutmasını da başta bulunan yöneticiler sağlar  Ayı görmeden bayram etme  Müslümanlar Ramazan orucuna gökte hilâli (ay`ı) görünce başlarlar; oruç bitince, yani bir ay sonra yine gökte hilâli görünce bayram ederler  Ayı görme işi de son derece dikkat isteyen bir iştir  İnsanlar ayı görmeden nasıl bayram yapamıyorlarsa, sen de bir iş gerçekleşmeden ona oldu gözü ile bakıp de sevinme; dikkatli ol, ola ki bir sebep yüzünden iş gerçekleşmeyebilir, üzülebilirsin  Ayıpsız yâr (dost) arayan, yârsız (dostsuz) kalır  Hemen her şeyin, her insanın bir kusuru, bir eksiği vardır  Hatasız kul olmaz  Dolayısıyla insanın mükemmel bir dost, arkadaş ve sevgili aramaya çalışması boşunadır  Böyle bir dost bulamayacağı gibi, dostsuz kalması da mümkündür  Bu bakımdan insan bir şey elde etmek, bir dost bulmak istiyorsa onları kusurları ile kabul etmeye hazır olmalıdır  Ay ışığında ceviz silkilmez  Bir işten iyi, verimli bir sonuç alınmak isteniyorsa, o işin şartları da, araçları da yeterli ve uygun olmalıdır  Aksi takdirde kötü bir sonuçla karşı karşıya kalması mukadder olur  Aza demişler: “Nereye?”, “Çoğun yanına” demiş  Çok, her zaman azdan daha baskın çıkar  Bu bakımdan genellikle her şeyin azı, çoğa boyun eğer; yahut az, çoğa uyar  Büyük sermaye, küçük sermayeye fırsat vermez; onu idare eder  Bir toplumda çoğun oyu, azın oyunu geçersiz kılar; dolayısıyla az oy sahipleri, çok oy sahiplerine uymak zorunda kalırlar  Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz  Kim ki elindekinden hoşnut olmuyor, onu yeter bulmuyor, onunla yetinmiyor, daha fazlasını istiyor ve onu hor görüp geri çeviriyorsa büyük bir hata işliyor demektir  Çünkü çoklar, azların (küçük şeylerin) birikmesiyle meydana gelir  Küçük şeylere sahip çıkmayan, onların birikmesiyle olmuş olan çoğu da kaybetmiş sayılır  Azıcık aşım, kaygısız (ağrısız) başım  Aralıksız çalışarak, çeşitli sıkıntılara katlanarak, amansız zorluklara göğüs gererek zenginlere özgü bir hayat yaşamaktansa, didişmelerden ve çekişmelerden uzak, gösterişsiz ve sakin bir hayat sürmek daha yeğdir  Az söyle, çok dinle  Dinlemek, öğrenmenin güzel bir yoludur  Kulak vererek dinleyen insan pek çok şey öğrenebilir  Oysa çok konuşan insanda yanılma payı (özellikle bilmediği konularda) çok olur, hata yapma ihtimalî de artar  Ayrıca kişi yanlış ve çok konuşmalarıyla çevresindekileri rahatsız da edebilir  Az tamah çok ziyan getirir  Elindekiyle yetinmeyen, daha fazlasını isteyen, isteklerine kavuşmak için çeşitli yollara başvuran insan, bu tutumundan ötürü zarara uğrar  Çünkü aç gözlülüğün sebebiyle ihtiyatsız davranmış ve tehlikenin içine düşmüştür  Bu gibi kişiler kimi zaman ellerindekileri de kaybederler  Az veren candan, çok veren maldan  Varolalı beri insan, insanın yardımına ihtiyaç duymuştur  Bu bakımdan ihtiyaç sahibine yardımda bulunmak bir insanlık görevi hâline gelmiştir  Kimi yoksul kimseler birilerine yardım ya da armağan olarak bir şey verirlerse (küçük de olsa) bu onlar için bir fedakârlıktır  Çünkü verdikleri şeyden kendilerinde de yok denecek kadar az bulunmaktadır  Dolayısıyla yardımları ya da armağanları yürekten, içten ve candandır  Bunun yanında zengin olanın yapacağı yardım, fakirin yaptığı yardımdan daha fazla olabilir  Ancak bu onun için fedakârlık sayılmaz  Çünkü ihtiyacından fazla olan malından vermiştir  Dolayısıyla verdiği malın yoksulluğunu çekmiyordur o   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri'nin Açiklamalari |  | 
|  10-10-2012 | #2 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri'nin Açiklamalari-B- Baba koruk (ekşi elma, erik) yer, oğlunun dişi kamaşır  Bir babanın yaptığı kötü iş, sürekli tekrarladığı uygunsuz hareketler her nedense aileye yüklenmeye çalışılır  Toplum içinde de bunun sıkıntısını en çok, çocuk çeker; en çok o, güç duruma düşer  Baba malı tez tükenir, evlât gerek kazana  Çoklukla insanlar bir emek vererek kazanmadıkları malın değerini pek bilmezler, meğer ki bu baba malı ola  Babadan kalan mal, mülk ya da para hazır olduğu, değeri de pek bilinmediği için kolay ve çabuk harcanır; tez biter  Bu bakımdan babadan kalan mirasa güvenip çalışmamak, bir kazanç yolu tutmamak son derece sakıncalıdır  Kişilik sahibi olan kimse ise baba malına güvenmez, alın teri dökerek kazanmaya çalışır, kazandığının değerini de bilir, ona sahip çıkar, dolayısıyla onu dikkatle harcar  Baca eğri de olsa duman doğru çıkar  Dürüst, doğru, iyi ve güzel vasıflarını doğuştan getiren insan, ne denli bozuk, elverişsiz ortamlarda bulunursa bulunsun niteliklerini kaybetmeyip korur  Bu durum nesneler için de geçerlidir  Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun (Bağda izin olsun, üzüm yemeye yüzün olsun)  Bir bağın bağ olması için gereken bakım gösterilmelidir  Üzümler zamanında budanmalı, gübrelenmeli, çapalanmalı ve sulanmalıdır  Bu yapılmazsa o bağdan istenilen üzüm alınamaz  Bu da bize gösteriyor ki emekle üzüm arasında sıkı bir ilişki var  Bir kişi bir şeyden verim bekliyor, fayda temin etmek istiyorsa gereken çabayı göstermeli; gerekli harcamalardan kaçmamalı, o şeye iyi bakmalıdır  Aksi takdirde o şeyden yararlanmaya yüzü olmaz  Bağla atını, ısmarla Hakk`a  Hayvanların bir yerde durmaları isteniyorsa onları mutlaka bağlamak gerekir  Bu durum at için de geçerlidir  Eğer onu başı boş bırakırsak oradan uzaklaşıp kaybolabilir, başına türlü hâl gelebilir  Bunun gibi pek çok şeyde önce tedbir alınmalı, sonra da Allah`a havale etmeliyiz  Kısacası önce tedbir, sonra tevekkül her işte kural olmalıdır  Bağlı koyun yerinde otlar  Nasıl ki bağlı koyun, bağlı olduğu ipin izin verdiği sınırların dışına çıkıp otlayamıyorsa, kimi insanlar da ellerinde olan imkânın dışına çıkıp iş göremezler; ellerindeki imkân ne kadarsa o kadar başarılı olurlar  Fazla imkânlara kavuşmak, becerikli insanların daha verimli ve başarılı olmalarına kapı aralar  Bu sebeple onlara gerekli olan imkân ve fırsat verilmelidir  Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur  İster bağ, ister iş yeri, isterse bir eşya olsun, ona gerekli bakımı gösterirsek beklediğimiz faydaya kavuşuruz  Bir bağa bakmaz, onu çapalamaz, budamasını yapmaz, yabancı otlardan temizlemez ve gübrelemezsek bir zaman sonra onu dağa, verimsiz bir yere dönmüş görebiliriz  Bakımı olmayan bir iş yeri, bir eşya için de durum bundan farklı değildir   Bakımdan uzak tutulmuş bir iş yerinde düzen gözetilmezse aksaklıklar giderek büyür, önü alınamaz olur, sonunda iş yeri iflasın eşiğine gelebilir  Bir eşyanın bozuk, kırık, eksik bir yanı yerinde ve zamanında giderilmezse, o eşya bir süre sonra kullanılamayacak hâle gelir  Unutulmamalıdır ki, bakılan ve onarılan şeyler ancak yararlanılacak şeyler olarak ortada kalır  Bakmakla usta olunsa, köpekler (kediler) kasap olurdu  Öğrenmenin esası denemeye ve yapmaya dayanır  Bir şey, başkasının yaptığı işe bakılarak öğrenilemez  Eğer bilgi ve becerinin de kazanılmasının yapmaya dayandığı düşünülürse, bir işin öğrenilmesinin seyretmeye değil, bizzat denemeye ve o iş üzerinde çalışmaya bağlı olduğu daha açıkça görülür  Ustalık da ancak böyle elde edilir  Bal bal demekle ağız tatlanmaz  Bir şeyin yalnızca adını etmekle, onun hakkında tatlı sözler söylemekle o şeye kavuşulmaz  Önemli olan gerekli girişimlerde bulunup onu ele geçirmek için uğraş vermektir  Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir  Çoklukla düşünüp taşınmadan, olacakları hesaplamadan işe kalkışan insan, bu ihtiyatsızlığı sebebiyle bir felâkete düştükten sonra aklını başına toplar; kendine gelip uyanır  Ama dövünmesi, çırpınması bir fayda vermez; çünkü iş işten geçmiş olur  Balık baştan avlanır  Bir yeri yöneten oraya hâkim demektir  Eğer bir yeri ele geçirmek istiyorsan, oranın hâkimi olan yöneticileri ele geçirmen yeter  Balık baştan kokar  Gerek bir aile, gerek bir topluluk ve gerekse bir ülkede baştaki yöneticilerin niyetleri ve tutumları bozuksa o yerdeki her şey de bozuk ve düzensiz olur  Ortada değerini koruyan bir şey kalmaz  Balın olsun tek, sinek Bağdat`tan gelir  1  Yeter ki malın, mülkün ve paran olsun; ondan faydalanmak isteyen pek çok kimse olduğuna, hatta bunlardan kimilerinin çok uzaklardan geldiğine bile şahit olacaksın  2  Kıymetli bir malın mı var? Kaygılanma, onun müşterisi eninde sonunda mutlaka çıkıp gelir  Balta değmedik (girmedik) ağaç (orman) olmaz  Hayat öyle çetrefilli bir yoldur ki, zorluk, felâket ve acılarla karşılaşmayan, bir zarar görmeyen kimse yoktur  Bal tutan parmağını yalar  Başkalarına yararı dokunan yerlerde çalışan, onlara iyi ve güzel şeyleri sunmakla görevli bulunan kimse, ürettiğinden ya da dağıttığından kendisi de faydalanır  Genellikle bu tutum da hoş görülmeye çalışılır  Çünkü o görevi yapan bunu hak ediyor kanaati yaygın hâle gelmiştir  Bana benden her ne olursa, başım rahat bulur dilim susarsa  1  Hemen her kişi kendi geleceğini kendisi hazırlar  Kendisine gelecek zararların ya da faydaların tümü onun tutumuna bağlıdır, her şeyin sorumlusu o olur  2  Ne söylediğini bilmeyen, sözlerinin onu nereye ulaştıracağını hesap etmeyen, lüzumsuz ve çok konuşan kimse, dili yüzünden çeşitli zararlara uğrar  Aksine diline bir çeki düzen veren, susmasını bilen ve ancak gerektiği yerde konuşan kimseler bu belâlardan uzak olur  Bana dokunmayan yılan bin yaşasın  Bazı bencil, çıkarcı kimseler vardır ki, onlar, sırf kendilerine zarar vermiyor diye kötülük yapan kimselere engel olmazlar  Onların başkalarına kötülük yapmalarına, bu kötülüklerinin bütün bir toplumu zarara uğratmalarına ses dahi çıkarmazlar; onlara dokunmamaya çalışırlar  Oysa bu tavır son derece yanlıştır  Yalnız kendimizi değil, toplumun diğer bireylerini de düşünmek zorundayız  Bana ne demek, nemelâzımcı olmak toplumun dirlik ve düzenliğini temelden bozacak bir harekete yol açar  Baskın basanındır  Kim ki savaşta düşmanını gafil avlayıp fırsat vermeden hücum ederse, zaferi elde eder; savaşı kazanır  Baskısız (çivisiz) yongayı (tahtayı) yel (el) alır, sahipsiz tarlayı sel alır  1  İyi korunmayan araç ve gereçler çabuk yıpranır; sahiplenilmeyen mallar elden gider, onlara başkaları sahip çıkar  2  Çocukların ya da gençlerin denetimini ve gözetimini iyi yapmalı; aksi takdirde onlar kötü yollara düşebilir, zararlı alışkanlıkların tutsağı olabilirler  Bunların yanında aile ile bağları kopup ilişkileri tamamen kesilebilir  Başa gelen çekilir  Ne kadar istersek isteyelim kimi felâketleri, kötü durumları önleyemeyiz; üstümüze çöken acılara katlanmaktan başka bir şey gelmez elimizden  Bu durumda yapılacak tek şey sabırlı olmak, sıkıntılara katlanmayı bilmektir  Başa gelmeyince bilinmez  İnsan başkalarının uğradığı felâketlerin, dertlerin ne denli acı olduğunu gerektiği gibi idrak edemez  Ne zaman ki benzer bir olayla karşılaşır ve acıyı tadar, işte o zaman anlar  Baş başa bağlı, baş da şeriata  Bulunduğumuz yerdeki yöneticiler, bir üst yöneticiye; üst yönetici ise en üst yöneticiye; o da şeriata, yani Cenab-ı Hakk`ın koymuş olduğu kanunlara bağlıdır  İnsanların başına buyruk hareket etmeleri böylelikle önlenir, bir sorumluluk zinciri oluşturulur  Alttakiler üsttekilere, üsttekiler de şeriate karşı sorumlu olurlar  Bu durum toplumların genel düzenini sağlamış olur  Ancak günümüzde bu sorumluluk bağı şeriatla değil, lâik kanunlarla sağlanmaya çalışılmaktadır  Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz  Bir insanın gücü sınırlıdır, tek başına her işi yapamaz  Kimi zor işleri yapması için de başka insanların gücüne, işbirliğine ihtiyaç duyar  Güçler birleştirilince zor işlerin yapılması da kolaylaşır  Çünkü birlikten kuvvet doğar  Baş dille tartılır  Kişilerin ne kadar akıllı, ne kadar düşünceli oldukları söyledikleri sözlerle ölçülür  Çünkü konuşmaların tutarlı ve yerinde olup olmaması böyle bir ölçüm için en elverişli yolların başında gelir  Başını acemi berbere teslim eden, pamuğunu cebinde taşısın  Bir işin yapılmasını tecrübesiz, beceriksiz, ustalığı olmayan kişilere teslim eden, meydana gelebilecek zararlara katlanmaya da hazır olmalıdır  Baş kes, yaş kesme  Tabiatı zengin kılan, bir yeri yaşanılacak hâle getiren unsurların başında ağaç gelir  Hayatımız için yararları o kadar çoktur ki, yaş bir ağaç kesmek, bir insan öldürmek gibidir  Baş nereye giderse ayak da oraya gider  1  Küçükler çoklukla büyükleri taklit ederler  Onlara özenir, onların yaptıklarını yapmaya çalışırlar  2  Bir ülkede iş başında bulunanlar, bir iş yerini yönetenler nasıl hareket edip bir yol izlerlerse, yönetilenler de onlar gibi davranıp onları takip ederler  Baz bazla, kaz kazla, kel tavuk topal horozla  Bir kimse, kendi niteliğine uyan, kendine denk olan, kendine benzeyen kimselerle beraber olur, arkadaşlık eder, düşüp kalkar  Bedava sirke baldan tatlıdır  Emek verilmeden, karşılığı ödenmeden ele geçirilen şeylerin kıymeti ne kadar düşük olursa olsun kişinin pek hoşuna gider  Belâ geliyorum demez  Hayat inişli çıkışlı bir yoldur  İnsanın karşısına neyi, ne zaman çıkaracağı hiç bilinmez  İnsan bir anda, hiç umulmadık bir zamanda kötülüklerle, felâketlerle karşı karşıya kalabilir  Bu yüzden tedbiri elden bırakmamak gerekir  Beleş atın dişine (yaşına, yularına, dizginine) bakılmaz  Bir çaba, bir emek harcanmadan, bedava elde edilen şeyler insana oldukça hoş gelir  Bu sebeple bir kusuru, bir eksiği var mı diye bakılmaz; güzel olup olmadığı aranmaz, niteliklerine pek dikkat edilmez  Besle, büyük danayı; tanımasın anayı  Anne ve babalar çocukların sağlıklı büyümeleri, iyi bir eğitim görmeleri için her türlü zorluğa katlanırlar  Ama buna karşılık çocuklarından umduklarını bulamazlar  Çocuklar kendilerine karşı gerekli saygı ve sevgiyi göstermezler, hayırsız olurlar, onların değerini bilmezler, onları tanımazlar  Dolayısıyla da anne ve babanın emeklerine karşı nankörlük etmiş olurlar  Besle kargayı, oysun gözünü  Kimi nankör, kötü niyetli, sütü bozuk kimseler vardır ki, hiç de lâyık olmadıkları hâlde sen onlara iyilik yaparsın, onlar da sana fenalıkla karşılık verirler  Beş parmağın beşi bir değil (olmaz)  Bir eldeki parmakların kimisi uzun, kimisi de kısadır  Bunun gibi bir anne-babadan olmuş, aynı çatı altında yetişmiş kardeşlerin de fiziksel ve ruhsal yapıları birbirinden farklıdır  Huyları, becerileri, karakterleri birbirine benzemez  Bu durum toplumdaki diğer insanlar için de söz konusudur, onlar da birbirlerinden çeşitli nitelikleriyle ayrılırlar  Beterin beteri vardır  Kötü bir duruma düştüğümüzde, bir belâ ile karşılaştığımızda bundan kötüsü de olamaz diye düşünmemeli; daha da kötüsünün olabileceğini aklımızdan çıkarmadan gereken sabrı göstermeli, Allah`a sığınmalıyız  Bıçağı kestiren kendi yüzü suyu, insanı sevdiren kendi huyu  İyi su verilmiş çelikten yapılan, ustalıkla bilenen bıçak dayanıklı ve keskin olur; bu da onun değerini artırır  Kişileri değerli, sevimli kılan da huy güzelliğidir  Geçimsiz, huysuz kimseler toplumca sevilmezler  Bıçak sapını kesmez  Bıçağı bıçak yapan demir kısmı ile sap kısmıdır  Demir kısmı, saplı kısmına ilişemez  Ama başka bıçakların saplarına ilişip zarar verebilir  Bunun gibi insanlar da çok yakınlarına, anne-baba-evlâtlarına ve diğer akrabalarına kolay kolay zarar veremez  Aralarında onları bütünleyen, birbirlerine bağlayan bir kan, bir sevgi bağı vardır  Bıçak yarası geçer (onulur), dil yarası geçmez (onulmaz)  Bıçak ya da herhangi bir silâhın açtığı yara bir süre sonra iyileşir, vücutça onulur  Ama dilden çıkan kötü ve acı sözlerin gönülde açtığı yara, bıraktığı izi kolay kolay kapanmaz; her hatırlamada yeniden açılır, insana üzüntü verir  Bilen bilir, bilmeyen aslı var sanır  İnsan bir şeyi duymuşsa, o ancak bir söylentidir; doğruluğu belirsiz, gerçekliği de şüphe götürür  Ancak insanlar söylentilerin bu yanına bakmazlar, duyduklarını başkalarına aktarıp dedikodu yaparlar  Konuşulan bir olayın aslının olup olmadığını ancak gören bilir, görmeyen ama söylenenleri duyanlar ise dedikoduları gerçekmiş gibi kabul ederler  Bilinmedik aş ya karın ağrıtır, ya baş  Anlamadığımız, daha önce denemediğimiz, iç yüzünü bilmediğimiz bir iş yapmaya kalkışmak akıl kârı değildir  Çünkü tanışık olmadığımız bu işin başımıza iş açması, bize zarar vermesi kuvvetle muhtemeldir  Bunun için bir işe girişirken dikkatli olmak zorundayız  Bilmemek ayıp değil, sormamak (öğrenmemek) ayıp  İnsan hayatı için bilgi oldukça önemlidir  Ne ki insan her şeyi bilmez  Bilmesine de imkân yoktur  İnsanın her şeyi bilmemesi doğaldır  Bunun utanılacak bir yanı da yoktur  Ancak imkân varken bilmediklerini sorup öğrenmemesi, biliyorum tavrıyla bir işe girişmesi son derece sakıncalıdır ve kusurludur  Çünkü yanlış bir yola saparak hem kendine, hem de başkalarına zarar verebilir  Bin bilsen de bir bilene danış  Herkes eşit bilgiye sahip değildir  Çok iyi bildiğimizi sandığımız konunun bilmediğimiz bir yanı olabilir, o konuyu bizden daha iyi bilenler de çıkabilir  Bu yüzden bir işe kalkışmadan önce bu gibi kimselere danışmalı, onların bilgi ve tecrübelerinden yararlanmalıyız  Eksiğimizi ancak böyle giderebilir, yanlışımızdan ancak böyle kurtulabilir, iyi bir sonuca da ancak böyle kavuşabiliriz  Bin dost az, bir düşman çok  Sıkıntılı bir anımızda, kötü bir günümüzde hemen yardımımıza koşan, daima iyiliğimizi isteyen dostlarımızdır  Derdimizi onlarla unutur, mutluluğu onlarla tadarız  Onlardan zarar değil, yalnızca fayda görürüz  Bu sebeple ne kadar çok olurlarsa, bizim için o kadar iyidir  Ama düşmanımız olan yalnızca bizim kötülüğümüzü ister, bir tane de olsa onun varlığı bizi rahatsız eder  Bin merak bir borç ödemez  Ne denli kaygı içinde olursan ol, bunun borcunun ödenmesinde hiçbir yararı yoktur  Tasalanmayı bırakıp borcunu ödemek için çaba harcamalı, yollar aramalısın  Bin nasihatten bir musibet yeğdir  Yanlış bir yol tutmuş kimi insanlar vardır ki, onlara ne kadar çok öğüt verirsen ver, tuttukları yanlış yoldan onları çevirmekte bu öğütler bir fayda temin etmez  Ama takip ettiği yanlış yolda başına gelen bir felâket, onu doğru yola getirmekte daha etkili olur  Çünkü kötü tecrübelerin öğretme gücü oldukça büyüktür  Bin ölçüp bir biçmeli  En basitinden en zoruna, yapmaya çalıştığımız işin bütün ayrıntılarını önceden düşünmeli; gerekli ölçümleri yapmalı, sonucu iyi hesaplamalı, sonra işe girişmeliyiz  Yoksa istemediğimiz bir zararın ortaya çıkmasından duyacağımız pişmanlık fayda etmez  Bin tasa (kaygı) bir borç ödemez  Çok tasalanmak ve üzülmekle borçtan kurtulunamaz  Çünkü borç durduğu yerde ödenmez  Borcu ödemek için bir şeyler yapmalı, harekete geçip çalışmalı, kimi çıkış yolları aranmalıdır  Bir adama kırk gün deli desen deli olur  İnsana yapılan sürekli telkinler sonunda bir neticeye ulaşmak mümkündür  Çünkü insan etkilenen bir varlıktır  Birtakım iyi ya da kötü duygular, düşünceler ve inançların sürekli telkin edilmesiyle insanlar biçimlendirilip yönlendirilebilirler  Bir adamın adı çıkacağına canı çıksın  Toplumun bir kişi hakkında verdiği yargı öyle kolay kolay değişmez  Toplum kişiyi nasıl nitelemişse, kişi o niteliğiyle tanınır  Adı bir kere kötüye çıkan kişi, iyi de olsa toplumun bu yargısının önüne geçemez  Adına sürülen bu leke onun yakasını bırakmaz  Nereye gitse bu leke yüzüne vurulur, itilip kakılır, sıkıntılar içinde kalır  Böyle yaşamak kişi için ölmekten daha iyidir  Bir ağızdan çıkar bin ağıza yayılır  Bir sırrın yayılması istenmiyorsa, kimseye söylenmemelidir  Sır ağızdan çıktı mı hemen yayılır, gizli kalmasını önlemek çok zordur  Çünkü insanın merak ve dedikoduya eğilimi vardır  Bu eğilim sır olan şeyin dilden dile dolaşmasına, toplum içinde yayılmasına yol açar  Bir ahırda at da bulunur, eşek de  Bir toplumda iyi, yararlı ve güzel işler yapanlar bulunduğu gibi kötü, yararsız ve çirkin işler yapan insanlar da bulunabilir  Bir başa bir göz yeter  Ne kadar çok malı olsa da insan yine de elde etmek ister, geleni geri çevirmek istemez  Oysa insan hayatta ihtiraslı olmamalı, ihtiyacından fazlasını düşünmemelidir  Kanaatkâr olan kimseler ihtiyaçları kadar olanı yeter görürler  Bir bulutla kış olmaz (Bir çiçekle yaz gelmez)  1  Önemli bir durumun netlik kazanması için küçük, önemsiz belirtilerin varlığı yeterli değildir  2  Güzel ve hoş da olsa, küçük bir değeri elde etmekle mutluluk tam anlamıyla yakalanmış sayılmaz  Bir çöplükte iki horoz ötmez  Bir toplumda iki baş, bir iş yerinde iki yönetici olmaz  Olursa aralarında kıskançlık, çekememezlik yüzünden anlaşmazlık çıkar; fikir ayrılığına düşerler; biri diğerini yok etmeye, bulunduğu yere tek baş olmaya çalışır  Bu çatışma sonunda güçlü kalır, güçsüz gider  Bu da az şeye mal olmaz  Bir deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış  1  Aklî dengesini yitirmiş kimi insanların yaptıkları öyle işler vardır ki, bunu akıllı insanlar bir araya gelse ne yorumlayabilir, ne de çözebilirler  2  Kimi zaman bir insan öyle delice bir iş yapar ve zarara yol açar ki, pek çok akıllı kimse bir araya gelir ama bu zararı gideremez; işi de düzeltemez  Bir (sağ) elinin verdiğini öbür (sol) elin görmesin  Yardım yapmak bir insanlık görevi, dinî bir emirdir  Ancak bunu yapmanın da bir yolu yordamı vardır  Yoksula yardım ederken insanın amacı kendini gösterip övünmek değil, görevini ve sorumluluğunu yerine getirmektir  Bu bakımdan yoksulları inciten gösterişlerden kaçınmak; kimsenin haberi, hatta en yakınların bile haberi olmadan yardım yapmak gereklidir  Yoksa tersine bir hareket yardım edilen kimseyi mahcup duruma düşürür, yapılan iyilik de iyilik olmaktan çıkar  Bir elin nesi var iki elin sesi var  İnsanın gücü sınırlıdır  Bunun için büyük işlerin üstesinden tek başına gelemez  Bu tür işleri başarabilmek için başkalarıyla işbirliğine, dayanışmaya girer  Güçleri birleştirerek zor işlerin altından böylelikle kalkar  Bir evde düzen olunca düzenbaz olmaz  Eğer bir ailenin hemen bütün fertleri arasında bir uyum, bir anlaşma, karşılıklı sevgi ve hoşgörü varsa, o ailede düzen de var demektir  Dolayısıyla ailenin huzurunu kaçıracak bir kimsenin bu ailede barınması da mümkün değildir  Bir göz ağlarken öbür göz gülmez  Aile fertleri birbirine kan ve akrabalık bağlarıyla bağlıdırlar  Onlar bir vücudun azaları gibidirler  Dolayısıyla ailenin bir ferdine gelen zarar, bütün aile fertlerine gelmiş gibidir  Hemen hepsi de aynı ölçüde üzüntü çekerler  Bir günlük beylik, beyliktir  İnsanlar her zaman arzu ettikleri nimetlere kavuşup bunun sefasını süremezler  Bu sebeple çok kısa bir süre içinde de olsa, çevresindekilerden daha üstün, dertlerden uzak ve arzu ettiği biçimde bir an yaşamak o kişi için güzel bir şeydir  Bir insanı tanımak için ya alış veriş etmeli, ya yola gitmeli  Ortak bir işe girmeden insanların gerçek yüzünü anlamak oldukça zordur  Alış veriş etmek, onları tanımak bakımından önemli ölçüttür  Çünkü alış veriş bir şeye sahiplenmeyi gerekli kıldığı için kişinin çıkarcı yönünü bütün çıplaklığıyla ortaya koyar  Yolculuk ise fedakârlığı, cesareti, mertliği gerektirir; dolayısıyla yolculukta karşılaşılan zorluklar sebebiyle ortaya konan davranışlar kişilerin niteliklerini belirgin kılar  Biri yer, biri bakar; kıyamet ondan kopar  Bir toplumun sahip olduğu varlıklardan her fert bir adalet çerçevesi içinde yararlanmalıdır  Eğer böyle olmaz, adaletli davranılıp hak gözetilmez, sadece bir kısım insanların yararlanmasına göz yumulup diğer insanların yararlanmasına fırsat verilmezse kargaşa çıkar; kavga baş gösterir, toplumdaki sosyal barış zedelenir, düzen bozulur, insanlar birbirlerine düşer  Bir koyundan iki post çıkmaz  Bir iş, nesne ya da insandan temin edilecek faydanın bir ölçüsü, bir sınır vardır  Alınabilecek alındıktan sonra, onlardan bir kez daha verim istemek, onları bu konuda zorlamak doğru değildir  Bu davranışın devamı insanı yanlış bir yola götürüp zarara sokabilir  Bir kötünün yedi mahalleye zararı dokunur (vardır)  Yalancı, düzenbaz, iffetsiz bir kimse sadece kendi çevresine zarar vermekle kalmaz; kötülüklerini daha geniş çevrelere de taşır  Kendinin, yakınlarının, çevresinin ve daha geniş muhitlerin adını lekeler; bu leke gittikçe yayılır  Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır  Küçük ve kıymetsiz gördüğümüz şeyler zaman gelir çok önem kazanır ve büyük iş görebilir  Küçük bir somun parçası yüzünden bir dikiş makinesinin çalışmaması, işlerin yatması mümkündür  Bu sebeple herhangi bir nesne, iş ya da olayı küçük görmeyip önemle ele almak gereklidir  Bir selâm bin hatır yapar  Dinimizin bir emri olan selâm, bir bilgi ve sevgi belirtisidir  Dolayısıyla gönül kazanmanın önemli bir anahtarıdır  Yakınlarımıza, arkadaşlarımıza, hatta yabancılara bile vereceğimiz selâm onlarla aramızda bir yakınlığın doğmasına yol açar; gönülleri birbirine yaklaştırır  Bu sebeple selâmlaşmayı ihmal etmemek gereklidir  Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde ele geçersin çekirge  Bir suçu işleyebilir, kanunsuz bir işi yapabilir ve yakalanmayabilirsin  Hatta bunu birkaç kez de başarabilirsin  Ama bu böyle devam etmez, eninde sonunda yakayı ele verirsin  Bir sürçen atın başı kesilmez  Kusursuz insan olmaz  Hemen her insan bir yanlışlık yapabilir  Bu bakımdan sürekli iyi iş yapan, doğru yoldan çıkmayan, kişiliğini her yönüyle kanıtlamış olan bir kimseyi, bir kez hata yaptı diye gözden çıkarmak, olumsuzlamak ve cezalandırmak doğru değildir  Yapılacak şey, yalnızca uyarıda bulunmak olmalıdır  Bir şeyin önüne bakma, sonuna bak  Kimi işler vardır ki iyi başlamamış ama iyi sonuç vermiştir  Üstelik başlamış bir işte geri dönmek de zordur  Bu sebeple bize düşen yolumuza azimle devam etmek, gereken çabayı göstermek, işi lâyıkıyla yapmaya çalışmaktır  Bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden  Kimi insanlar vardır ki dedikleriyle yaptıkları birbirine uymaz  Kimi isteksiz görünüp “yemem” diyen insanların isteklilerden daha çok yedikleri, kimi hevessiz görünüp “kalamam” diyen insanların da diğerlerinden daha çok oturdukları, hatta yatıya kaldıkları bile görülmüştür  Bitli (kurtlu, çürük) baklanın kör alıcısı olur  Değersiz, işe yaramaz, kötü şeylerin de müşterisi olur  Onları kimileri anlamadığı, kalitesini bilmediği için alır; kimileri de kendileri bakımından bizim kavrayamadığımız bir değer ifade ettiği için alır  Boğaz dokuz (kırk) boğumdur (boğa boğa söyler)  Bir sözü düşünüp taşınmadan, içimizden geçirmeden, kendi kendimize ölçüp tartmadan, doğuracağı sonuçları hesaplamadan, düzeltmeden söylememeliyiz  Ola ki istemediğimiz bir sözü ağzımızdan çıkarmış olabiliriz  En doğrusu, uygun biçimi bulduktan sonra söylemektir  Bol bol yiyen, bel bel bakar  Bugünün yarını da vardır  Savurganlık yapıp elindekini bol bol harcayan, düşünceli davranıp ilerisi için bir şey bırakmayan kimse, yarın geçimini temin edecek bir şey bulamaz  Başkalarına muhtaç olur, onun bunun eline bakar  Borç iyi güne kalmaz  Borçlu olan, borcunu hemen ödemenin yollarını aramalıdır  “Elim genişleyince, ileride öderim” diye düşünmesi son derece sakıncalıdır  Çünkü gelecek günlerin ne göstereceği belli olmaz  Eli daha da darlaşabilir  Dolayısıyla borcunu ödemesi güçleşir, gün geçtikçe de borcu artar  Borçlunun yalımı alçak olur  Borçlu kimseler, borçlarını ödeyemedikleri için alacaklıları yanında rahat olamazlar; başları yukarıda yürüyemezler, üzülüp incinirler, sanki suçlu gibi dururlar, kendilerini ezik hissederler  Borçsuz çoban yoksul beyden yeğdir  Beyleri bey yapan cömertlikleri, ellerindeki varlıkları yoksullara dağıtmalarıdır  Varlıksız, sıkıntı içinde yüzen bir beyin sadece adı kalmıştır  Varlığı olmayan, yoksulları gözetme ve doyurma görevini yapamayan bir bey için bu durum acı vericidir  Böyle bir konumda bey olmaktansa borçsuz, tasasız, kıt kanaat geçinen bir çoban olmak daha iyidir  Çünkü, o yoksulluğa alışkındır  Borçtan korkan kapısını geniş (büyük) açmaz  Alacaklının yanında yüzü yerde olmak istemeyen, borç etmekten korkan kimse tedbirli olur; masraflarını kısar, gelişigüzel harcamalar yapmaktan kaçınır, kendine uygun bir yol seçip ona buna ziyafet vermekten uzak durur  Borç uzayınca kalır, dert uzayınca alır  Hemen her şeyin bir yapılma zamanı vardır  Borç da zamanında ödenmezse kişilerde bir gevşeklik görülür, borçluluk duygusu zamanla azalır  Borç uzun süre ödenmez olur, hatta hiç ödenmez bile  Dert de böyledir; zamanında önlem alınmaz ve hastalık uzarsa, kişi sonunda güçsüz kalır; dayanma gücü kalmaz ve ölür  Borç yiğidin kamçısıdır  Birisine borçlanan, borcunu da ödemek isteyen kimse kendini daha çok çalışmak ve kazanmak zorunda hisseder; bu yönde girişimde bulunur  Bostan yeşil (gök) iken pazarlığa oturulmaz  Ne olacağı, nasıl gelişeceği, nasıl sonuçlanacağı bilinmeyen bir konu, iş ya da durum üzerinde anlaşmaya varılıp söz verilemez  Boş çuval ayakta (dik) durmaz  1  Karnı aç olan kimse, iş yapamaz  2  Beceriksiz, deneyimsiz, bilgisiz kimse bir iş tutunamaz  3  Hiçbir tutamağı bulunmayan, gerçeklerden uzak, temelsiz düşünce ya da plânlarla sonuca ulaşılamaz  Boş fıçı çok (fazla) langırdar  Gösterişe düşkün, bilgisiz, deneyimsiz kimse kendini ön plâna çıkarmak ve bilgiçlik taslamak amacıyla çok konuşur; her sözün arasına girer, etrafındakileri rahatsız eder  Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir  Boş olmak, hiçbir uğraşa girmeden gezmek insanı tembelliğe, miskinliğe alıştırır  Öyle ki bu insanların kimisi can sıkıntısından ne yapacağını bilemez olur, yanlış yola sapar, kötülüklere bile bulaşır  Parasız da olsa çalışmak, boş oturmamak insanı hareketli ve canlı yapar; girişimcilik yeteneğini artırır, onu geliştirir, zararlı alışkanlıklardan kurtarır  İleri de para kazanacağı bir iş bulmasına da kapı aralar  Boş torba ile at tutulmaz (Boş torbaya eşek gelmez)  1  Hiç kimse emeğinin boşa çıkmasını istemez, karşılığını mutlaka bekler  Bir kimseye iş yaptırmak, onu bir yere bağlamak istiyorsanız, ona emeğinin karşılığını da ödemek zorundasınız  2  Hemen her iş çoklukla bir emek, masraf ve fedakârlık ister  Bunları gösteriniz ki elde etmek istediğinize kavuşmanız mümkün olsun  Boynuz kulağı geçer (Boynuz kulaktan sonra çıkar ama kulağı geçer)  Eğitime sonradan da başlasa kimi yetenekli, becerikli, öğrenme ve kavrama gücü gelişkin olan çırak veya öğrenci, ustasından ya da öğreticisinden daha ileri gidebilir; onlardan daha başarılı olabilir  Böyle gelmiş böyle gider  Öteden beri süre gelen durum, kurulu düzen, halk arasında yaşayan gelenek ve görenekler kolay kolay değişmez  Bugün bana ise yarın sana  Neyin ne zaman olacağı bilinmez; bu ister felâket, ister nimet olsun  Bugün ben bir felâket ve haksızlıkla karşılaşmışsam, yarın da sen aynı durumla karşılaşabilirsin  Bugün sen nimetler içinde bulunup mutluysan, yarın da ben kavuşup mutlu olabilirim  Bunu aklından çıkarma  Bugünün işini yarına bırakma  Bir iş günü gününe yapılmalıdır  İşi yarına bırakmak kimi olumsuzlukları da beraberinde getirir  Yarın daha önemli bir işin çıkmayacağını nereden bilebiliriz? Diyelim ki çıktı, o zaman ne yapacağız? Kuşkusuz bugünkü işten önce onu yapacağız, bugünkü iş de kalacak  Dolayısıyla işler birikmeye başlayacak, çıkmaza girecek  Ayrıca bugün yapılması gereken işin sonraki güne bırakılmasıyla önemini yitirmesi, istenen sonucu vermemesi de söz konusu olabilir  Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir  Az da olsa bugün elimizde bulunan bir nimet, imkân ya da nesne, büyük de olsa henüz elimize geçmemiş olandan daha daha iyidir  Çünkü henüz elimize geçmemiş olan, ihtimal dahilindedir  Bir engel çıkıp onun elimize geçmesi gerçekleşmeyebilir  Oysa ötekinin elimizde olması gerçekleşmiştir  Buğday başak verince orak pahaya çıkar (kıymete biner)  Kimi zaman ortada duran, pek önemli görünmeyen şeyler kendilerine ihtiyaç duyulunca çok değer kazanırlar  İsteklisi çok olan nesnenin fiyatı artar  Sözgelimi yazın ortasında el sürülmek istenmeyen odun ya da kömür, kışa doğru birden kıymet kazanır; ucuzken pahalı olur  Buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa düşmeyince  Tarlada ya da harmanda duran, henüz hasadı yapılıp ambara girmemiş ürün bizim sayılmaz  Çünkü bir yangın, bir sel, yağmur ya da başka bir felâket onun harap olup yok olmasına yol açabilir  Anne ve babanın varlıklı olduğu günlerde oğulun gerçek kişiliği ortaya çıkmaz  Ne zaman anne-baba yoksullaşır, işte o zaman gerçek yüzü ortaya çıkar  Eğer oğul, anne-babasına karşı olan görevlerini yerine getirmiyor, onlardan yardımını esirgiyorsa, ona iyi bir oğul denemez  Buğdayın yanında acı ot da sulanır  Mümkün olduğunca dikkatli olunup iyi ve yararlının yanında, kötü ve yararsızın gelişip büyümesine fırsat verilmemelidir  Bükemediğin eli öp  Kendisiyle mücadele ettiğin rakibinin kuvveti, bilgisi ve becerisi karşısında başarı gösteremeyip mağlûp olduysan rakibinin üstünlüğünü kabul et; bu onurlu bir davranış olacaktır  Bülbülü altın kafese koymuşlar, “ah vatanım” demiş  İnsan, özgürlüğünü ancak vatanında bulur  Bu bakımdan vatan en değerli varlığıdır insanın  Orda doğmuş, orda büyümüş, orda doymuş, orda tatmıştır mutluluğu  Bu sebeple yurdundan uzakta yaşamak, ne denli bolluk içinde olursa olsun insana zor gelir  Nasıl ki bülbül asıl vatanı olan yeşil tabiatı, kanat çırpacağı mavi gökleri özleyip ister ve altın kafesten kurtulmaya çalışırsa, insan da (hele bir de tutsaksa) özgür yaşayacağı vatanını ister ve hasretini çeker  Bülbülün çektiği dil (i) belâsıdır  Bir karganın kafese konup beslendiği pek görülmemiştir  Ama bülbül için kafesler sürekli yapılır durur  Bunun tek sebebi, sesinin güzelliğidir  O oldukça güzel öter ve bunun için yakalanıp kafese konur  İnsanlar bundan ders almalıdır  Çünkü düşünüp taşınmadan, sonunun nereye varacağını hesaplamadan sarf edilen sözler, insanın başına dert açabilir  Dili yüzünden belâya saplanıp zarar görebilir  Büyük balık, küçük balığı yutar  Güçlü olan kendinden güçsüzü ya ezer, ya yok eder, ya da kendisine bağlı kılar  Bu durum insan için olduğu kadar, ticarî işletmeler ve devletler arasında da çoklukla söz konusudur  Kişiye düşen, yok olmamak için var gücüyle mücadele etmektir  Büyük başın derdi büyük olur  Bir iş ne kadar büyükse çözüm bekleyen sorunları da o kadar büyük olur  Dolayısıyla bir işletmeyi idare eden, bir toplumu yöneten, kısacası büyük işlerin başında bulunan kimselerin de hem sorumlulukları, hem de dertleri büyük olur  Büyük lokma ye (de), büyük söz söyleme  İnsan çoklukla nefsine yenik düşer  Kendini pek çok konuda ön plâna çıkarmak, ne kadar becerikli ve akıllı olduğunu belirtmek ister  Bu durum onun böbürlenmesine, “ben olsaydım öyle değil, böyle yapardım; şunu yapsaydı kötü duruma düşmezdi; ben asla onun yaptığı gibi kötü bir şey yapmam; o sözler de söylenir miydi?” gibi sözler sarf etmesine sebep olur ki, böyle bir tavır sergilemek son derece zararlıdır  Dünya ve insanlık hâli bu, öyle bir gün gelir ki, yerip kınadığımız kişinin başına gelenler bizim de başımıza gelebilir ve gülünç duruma düşebiliriz  Bu sebeple ağzımızdan çıkacak söze dikkat etmeli, büyük söz söylemekten kaçınmalıyız   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri'nin Açiklamalari |  | 
|  10-10-2012 | #3 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri'nin Açiklamalari- C - Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur  Cahil kişi, okuyup öğrenim görmemiş, bilgisiz ve deneyimsiz kimsedir  Bu bakımdan söylenen bir sözün ne maksatla söylendiğini, hangi anlama geldiğini kavramakta zorluk çeker  O ne biliyorsa, doğru onlardır  Ne kadar uğraşırsanız uğraşın kendi doğrularından başka bir doğru kabul etmez  Öyle de inatçıdır ki deve nasıl hendek atlamamak için direniyorsa, o da görüşünden vazgeçmemek için direnip durur  Cambaz ipte, balık dipte gerek  Niteliği gereği hemen her varlık farklı bir yerde bulunur, barınır ve iş yapar  Niteliğine uygun olmayan yerin şartları onu zor durumda bırakabilir  Dolayısıyla her kişi elde ettiği niteliklerin gerektirdiği bilgi, beceri ve uzmanlık sahası içinde çalışmalı; o alanın dışındaki işlerden uzak durmalıdır  Cana gelecek (kaza-zarar) mala gelsin  Eğer bir kaza gelecek ve zarar görecekse insan, canına değil malına gelsin  Çünkü kazaya uğrayan, zarar gören malın tekrar kazanılması veya elde edilmesi mümkündür  Ama can için durum böyle değildir  Cana gelen felâketler silinmeyecek izler bırakır  Bir kazadan ötürü insan ölebilir, sakat kalabilir, dolayısıyla böylesi zararları gidermek mümkün değildir  Can boğazdan gelir  Her canlı gibi insan da beslenmek zorundadır  Bedeni için gerekli olan gıdaları ancak bu şekilde alır  İyi beslenmeyen, yeterli gıdaları almayan bir vücut sağlıklı, dinç ve dayanıklı olamaz; bu kimselerin güçsüz kalıp hasta olmaları da kaçınılmazdır  O hâlde insan sağlığını korumak istiyorsa, iyi beslenmeye önem vermelidir  Can canın yoldaşıdır  İnsan yaratılışı gereği tek başına yaşayamaz  Bir arkadaşa, bir dosta mutlaka ihtiyaç duyar  Bu, gerek iş yapması, gerek sorunlarını çözmesi, gerekse konuşup dertleşmesi için zorunludur  Can cümleden aziz (dir)  1  Bir tehlike anında insan önce kendi canını kurtarmaya başlar  O anda kendi canı, diğer canlardan daha önemli olur  Kimi istisnalar hariç, bu durum hemen her insanda göze çarpar  Bu da tabiî bir vak`a olarak görülür  2  İnsanın kendisi hemen herkesten önce gelir  Her ne kadar kimi zaman özveride bulunur, fedakârlıklar gösterirse de (bunun da bir yeri ve sınırı vardır), vahim konularda çıkarlar çatışmaya başlayınca, kendi çıkarından asla taviz vermez  Can çıkmayınca huy çıkmaz  Huy, insanın yaratılış ve ruh özelliklerinin bütünüdür  İnsanla birlikte var olmaya başlar; insan büyüdükçe, huy da onun benliğine iyice yerleşir; kişiliğinin bir parçası hâline gelir  İster eğitim, ister başka bir yolla olsun, kişinin huyunu değiştirmek mümkün değildir; kişinin ölümüne kadar öylece devam eder  Canı yanan eşek attan yürük olur  Herhangi bir durumdan ötürü canı yanıp acı çekmiş olan kimse, aynı durumla bir daha karşılaşmamak için kendisinden beklenilenin üstünde bir çaba gösterir  Öyle ki altından kalkamaz sanılan işleri bile başarır, çok iyi sonuçlara ulaşır  Cefa çekmeyen sefanın kadrini bilmez  Sürekli bolluk, rahatlık içinde yaşayan insanlar içinde bulundukları vefa ve mutluluğun kıymetini bilmezler  Bunu doğal bir şeymiş gibi görürler  Nasıl sağlıklı bir insan, hasta olmadan sağlığın kıymetini bilmezse, sefa içinde olan da darlığa ve sıkıntıya düşmeden rahatlık, huzur ve mutluluğun kıymetini bilemez  Cennetin kapısını cömertler açar  Cömert kimse, para ve malını esirgemeden veren, eli açık olan, yardım seven, muhtaç kimseleri gözeten kimsedir  İslâm dini böyle kimseleri över ve onları cömert olmaya davet eder  Eğer böyle davranırlarsa; yetime, kimsesize, yolda kalmışa, düşküne yardım ederlerse sevap işleyecekler ve öbür dünyada yaptıklarının karşılığını kat kat fazlasıyla göreceklerdir  Cesurun bakışı, korkağın kılıcından keskindir  Kimi cesur insanlar kararlıdır, mertlikleri ve azimleri yüzlerinden okunur  Yüz ifadeleriyle hasımlarını yıldırabilirler  Korkak insanlarda ise yürek gücü yoktur  Bu güç olmadığından ötürü kılıcı gerektiği gibi kullanamazlar, dolayısıyla kılıçları keskin de olsa bir işe yaramaz  Cins horoz yumurtada (iken) öter  Kimi soylu ve değerli kimse, daha bebekken, eğitim çağına gelmeden kendini kimi hareketleriyle belli eder; başarılı bir insan olup yararlı işler yapacağını ortaya koyar  Cins kedi ölüsünü göstermez  Şahsiyetli, soylu bir kimse, sıkıntılı ve kötü durumunu başkasına göstermez ve söylemez  Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler  Bazı insanlar vardır ki övülmekten çok hoşlanırlar  Kimi çıkarcılar da böyle insanları iyi tanırlar  Onları “ne kadar cömertsin” diyerek pohpohlayıp överler; bu okşayıcı sözlere kanan kimse de malını, parasını bol bol harcar; ona buna yedirir, sonunda tüketir  Benzer bir şekilde, ne amaç güttüğü bilinmez kimseler de kişiyi “ne kadar güçlüsün, sana karşı gelemez” diye pohpohlayıp överler  Bu tip övgülerden hoşlanan kimse de, böyle biri olduğunu kanıtlamak için harekete geçer; olmayacak bir dövüşe atılır, bu sırada birisi çıkıp canından eder onu   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri'nin Açiklamalari |  | 
|  10-10-2012 | #4 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri'nin Açiklamalari- Ç - Çabuk parlayan, çabuk söner  1  Bazı insanlar vardır ki bir olay karşısında çok çabuk öfkelenip kızarırlar  Ancak öfkelenip kızdıkları gibi de çabuk sakinleşirler  2  Bazı insanlar hak etmedikleri hâlde, kimi yolları kullanarak, yasa ve kurallara uymaksızın önemli mevkilere, makamlara çok kısa zamanda gelirler; ancak o görevin ehli, o makamın adamı olmadıkları anlaşıldığında da çabucak o yerden uzaklaştırılırlar  Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme  İçinde yaşanılan toplumda sosyal ilişkiler oldukça önemlidir  Bu sebeple yapılan davetlere-çok önemli bir sebep yoksa-bir nezaket gereği olarak gitmelidir  Toplum dayanışması bakımından bu bir görevdir  Kişi, çağrılmadığı yere ise gitmemelidir  Geleneğimize göre çağrılmadığı yere gitmek terbiyesizlik ve yüzsüzlüktür  Çünkü gittiği o yerde insanların rahatını kaçırabilir  Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez  Her varlığın bir niteliği, bir yapısı vardır  Gülü, ancak gül ağacından alabilirsin  Bir çalının gül açması mümkün değildir  Çünkü tabiatına aykırıdır  Bunun gibi cahil kimselere de bir söz anlatmak hemen hemen mümkün değildir  Çünkü cahil kimsenin kavrayışı kıttır, ayrıca inatçıdır ve bildiğinden de şaşmaz  Dolayısıyla onu yola getirmek, ondan olumlu davranışlar beklemek son derece zordur; ona ne söylerseniz boşa gider  Çalma elin kapısını, çalarlar kapını  Kimseye kötülük yapma, kimseyi arkasından çekiştirme, bu tür hareketlerden kaçın  Yoksa günü gelir, benzer bir şeyi onlar da sana yaparlar ve zor durumda kalırsın  Çam sakızı, çoban armağanı  İnsanlar birbirlerini sevindirmek, mutlu etmek için karşılıklı hediyeleşirler  Bu hareket insanların gönüllerini okşar, onları birbirlerine yaklaştırır  İnsan ne kadar yoksul olsa da böyle bir eylemde bulunmak ister  Ne var ki o, varlıklı insanlar gibi değeri yüksek armağanlar veremez  Onun armağanı küçük bir şeydir  Ama taşıdığı değer büyüktür  Davranışı da soylucadır  Çanağa ne doğrarsan kaşığına o çıkar  İnsan harcadığı çabanın, başkalarına gösterdiği tavrın karşılığını ileride görür  Bir işte ne kadar hazırlık yapmışsa o kadar verim alır  İnsan diğer ilişkilerinde de böyledir  İyilik yapan iyilik, kötülük yapan kötülük bulur  Çanakta balın olsun, arı Bağdat`tan gelir  Elindeki malın iyi ve değerli ise müşteri bulmakta güçlük çekmezsin  Öyle ki nerede olursan ol, alıcılar çok uzakta da olsa gelip seni bulurlar  Msn Öğretmen össkpssGazeteler Sohbethazır mesajlarders izleBelirli Gün ve Haftalar Çanakkale savaşışiir Çarşı iti ev beklemez  Boş gezen, şurada burada dolaşan, hiç ciddî bir iş yapmayan ve aylaklığı alışkanlık edinenler düzenli bir iş yapmaya gelemezler  Çalışmaktan hoşlanmadıkları gibi kolay kolay disiplin altına da girmezler  Çatal kazık yere çakılmaz  Bir işe, çok başlılık zarar verir  Çünkü her kafadan bir ses çıkar  Bir o yana, biri bu yana çeker  Dedikleri birbirini tutmadığı için iş bir türlü ortaya gelemez  Yapılmamış olarak öylece kalakalır  Çıkmadık candan umut kesilmez  1  İnsanların ölüm ve dirimi Yüce Allah`ın takdirine bağlıdır  Bu bakımdan eceli gelmeyen kimsenin, ölümcül hâlde de olsan canı çıkmadığı sürece iyileşeceğinden umut kesilmez  2  İşlerimiz içinde durum böyledir  Kötü giden, felâkete uğrayan işlerin yok olma kertesine gelmiş de olsa düzelmeyeceğini kim söyleyebilir? Yüce Allah`tan hiçbir durumda umut kesilmez  Çıngıraklı deve kaybolmaz  Kimi kişiler vardır ki, nerede olurlarsa olsunlar onlar bazı özelliklerini koruyarak kendilerini belli ederler  Bir yol bulup toplum içinde yitip gitmelerini önlerler  Çiftçinin ambarı sabanın ucundadır  Çiftçi, geçimini toprağı ekerek sağlamaya çalışan kimsedir  Bu bakımdan toprağı zamanında ve iyi sürmeli, tohumunu zamanında ekmelidir  Eğer bu işlerini zamanında ve lâyıkıyla yapmazsa, iyi verim alıp ambarlarını dolduramaz; başkasına muhtaç olup kapı çalar hâle gelir  Hemen her işte durum aynıdır  İyi sonuç almak isteyen kişi, işini zamanında ve iyi yapmalıdır  Çiftçiye yağmur, yolcuya kurak; cümlenin muradını verecek Hakk  İnsan ne ile uğraşıyorsa, onun yararına bir sonuç vermesini ister  Çiftçinin iyi ürün alabilmesi için yağmura ihtiyacı vardır  Bir kimse de güzel ve sıkıntısız bir yolculuk yapabilmek için kurak havayı ister  Görüldüğü gibi birinin istediği şey diğerinin zararınadır  Ancak sonucu yine Yüce Yaratan belirler  O nasıl takdir etmişse öyle olur, kime neyi nasip etmek isterse o gerçekleşir  Çingene çingeneye çatmadıkça kasnak boynuna geçmez  Kişilerin ne kadar cahil, görgüsüz ve bayağı oldukları ilk bakışta anlaşılmaz  Ta ki kendi ayarlarında bir kişiyle karşılaşıp kavga edene dek  O zaman gerçek kişilikleri ortaya çıkar  Çingeneden çoban olmaz, Yahudi`den pehlivan  Her kişinin ayrı bir karakteri vardır, soyu sopu farklıdır  Yetişmesi, bilgi ve becerisi doğrultusunda yapacağı işleri de birbirine uymaz  Çobanlık öyle sanıldığı gibi kolay bir iş değildir; önce sabır ve sorumluluk, sonra sözünde durma ve bir yere bağlanıp kalmak ister  Çingenede ise bu hasletler bulunmaz, bunun için de çobanlık yapamaz  Benzer şekilde, pehlivanlık da cesaret, yürek ve mertlik ister  Oysa Yahudi tam tersine korkaktır, bu yüzden pehlivanlık yapamaz  Çingeneye beylik vermişler, önce babasını asmış  Sorumsuz, bayağı ve soysuz kimse eline bir yetki ya da imkân geçince mizacının gereğini yerine getirir  Öyle ki değil yabancılara, en yakınlarına bile kötülük yapmaktan çekinmez  Ve işe başladığını böyle belli eder  Çirkefe taş atma üstüne sıçrar  Şerli, etrafa kötülük saçıp duran kimselerden uzak dur; zorunlu olmadıkça onlara çatma, söz atma  Çünkü onlar bir kötülük yapmak için fırsat kollarlar  Böyle bir fırsatı onlara verirsen onların kötülükleri sana bulaşır, kirlenir ve zararlı çıkarsın  Çivi çıkar ama yeri kalır  Birine yaptığımız kötülüğü ne denli gidermeye çalışırsak çalışalım, yeni de o kötülüğün bir izi ve hatırası kalır  Bunun için kimseyi incitmemeye, kırmamaya gayret edelim  Çivi çiviyi söker  Güçlü bir şeyin etkisine, en az kendisi kadar güçlü bir başka şeyin etkisiyle karşı konabilir  Çobana verme kızı, ya koyun güttürür ya kuzu  1  Kararını vermeden önce iyi düşün  Kızını vereceğin kimse ne işle ilgileniyorsa, kızın da o işle ilgilenmek zorunda kalacaktır  2  İncelikli, hassasiyet gerektiren bir işi, o işten anlamayan birine teslim etme  Kabalığı, beceriksizliği, dikkatsizliği yüzünden işi berbat edebilir  Çobansız koyunu kurt kapar  1  Elindeki nesneleri kaybetmek, birine kaptırmak istemiyorsanız gereken önlemleri alıp koruyunuz  2  Yöneticisi ve koruyucusu bulunmayan, başsız kalan toplum onun bunun saldırısına uğrar; sonunda dağılıp çözülür  Çocuğa iş buyuran, ardına kendi düşer (Çocuğa iş, ardına sen düş/ Çocuğu işe sal, ardınca sen var)  Çocuk gerek yaşı, gerek bilgi ve becerisi sebebiyle kimi işlerin altından kalkamaz  Çocuğa yapamayacağı, üstesinden gelemeyeceği, belli bir sorumluluk gerektiren işi yükleyen kimse, bunun farkına vardığı anda onun arkasından gitmek ve işle ilgilenmek zorunda kalır  Çocuğun bulunduğu yerde dedikodu (gıybet) olmaz  1  Çocuk, bir sözün nereye varacağını bilmez  Onun için sözün gizlisi ya da saklısı da olmaz  Duyduğunu hiç umulmadık bir anda ve yerde lâf olsun diye söyleyip başkalarına aktarabilir  Bu korkuyla çocuğun bulunduğu yerde başkasını çekiştirme olmaz, dedikodu yapılmaz  2  Çocuğun bulunduğu yerde dedikodu olmaz  Çünkü herkes çocukla meşgul olur, oyalanır ve dedikoduya fırsat bulamaz  Çocuğun yediği helâl, giydiği haram  Çocuğun sağlıklı, dinç ve güçlü olması için iyi beslenmeye ihtiyacı vardır  İyi beslenmeyen çocuk kimi hastalıkların pençesine kolayca düşebilir ve sağlıklı bir gelişim gösteremez  Bu bakımdan onun gelişip büyümesi, iyi beslenmesi için ne kadar para harcansa yerindedir  Ancak giyim için yapılan hesapsız harcamalar doğru değildir  Çocuk giydiği elbisenin kıymetini bilemez, hor kullanır, kirletir ve paralar  Ayrıca gittikçe büyüdüğü için bugün kullandığını yarın da kullanamaz  Bu sebeple gerekli olan dışında çocuğu pek pahalı giysilerle donatmak yanlıştır  Çocuk büyütmek taş kemirmek  Çocuk büyütmek büyük fedakârlık ister  Çünkü anne_baba çocuğu büyütmek için türlü zahmetler çeker, büyük emek verirler  Gerek yeme ve içmeleri, gerek eğitimleri için ellerinden geleni yapıp olmadık zorluklara katlanırlar  Çocuk doğmadan kaftan biçilmez  Bir iş henüz ortaya çıkmadan, bir neticeye varmadan kimi hazırlıklara girişmek, onun hakkında yorum yapmak yanlıştır  Önce iş ya da olay netleşmeli, ne olup olmadığı anlaşılmalı, sonra hazırlık yapılmalıdır  Çocuk düşe kalka büyür  Hemen her çocuk emeklemeye, yürümeye başladığı zamanda sık sık düşüp şurasını ya da burasını incitebilir  Bu durum son derece doğaldır  Anne baba bunun için kaygı duymamalıdır  Çocuktan al haberi  1  Çocuk gizlilik kavramından haberdar değildir  Dolayısıyla duyduğu şeyi kolayca başkalarına söyleyebilir  Bunun yanlış olduğunu da düşünemez  Bu sebeple başkasının duyması istenmeyen, sır olarak kalması gereken şeyleri çocuğun yanında konuşmaktan kaçınılmalıdır  2  Çocuklar yaşları gereği yalan dolan nedir pek bilmezler  Kendilerine sorulan bir şeyi, bildikleri ve tanık oldukları bir olayı, duydukları bir sözü olduğu gibi anlattıkları, çarpıtmadıkları için haberin doğrusu çocuklardan alınır  Çoğu zarar, azı karar  Her şeyin bir ölçüsü ve bir sınırı vardır  Bunları ihlâl eden, aşan, aşırıya kaçan insan zararla karşılaşır  Böyle bir sonuçla karşılaşmamak için en uygun ölçü olan “karar” sınırında kalınmalı, öteye gidilmemelidir  Çok arpa atı çatlatır  At arpayı çok sever ama ölçüyü kaçırıp da gereğinden fazla yerse zararını hemen görür  Bunun gibi her işte de bir ölçü vardır, ölçüyü kaçırıp işte aşırı gitmek zararımıza olur  Çok bilen çok yanılır  Bir insan çok bilgi sahibi olabilir  Ama bu demek değildir ki her şeyin mahiyetini biliyor  Onun da bilmediği, inceliğini kavramadığı pek çok şey vardır  Bu bakımdan bilgisi sebebiyle bir insan kendisine güvenip öyle olur olmaz şeylere karışmamalıdır  Yoksa yaptığı bir hareket, söylediği bir söz, fark etmediği bir durum onu yanılgıya düşürüp zor durumda bırakabilir  Çok gezen çok bilir  Bilgi edinmenin çeşitli yolları vardır  Bunlardan biri de gezip görerek öğrenmedir  İnsanlar gezdikleri yerlerde gördükleriyle ilgili pek çok bilgi edinirler  Ne kadar çok yer gezerlerse, bilgileri de o kadar çok artar; bu yolla, bildikleri üzerine bilgi katarlar, bilgi dağarcıklarını zengin kılarlar  Çok havlayan köpek ısırmaz  Bilinen şu ki, bağırıp çağıran, yapacağı kötülüğü açıkça söyleyen, sözleriyle karşısındakini korkutmaya çalışan kimse, saldırıda bulunamaz; istese de bunu yapamaz  Bunun aksine, sesini çıkarmayıp sinsice hareket edenler tehlikelidirler  Onlar yapacaklarını yapıp gösterirler  Çok koşan (seğirten) çabuk (tez) yorulur  Hemen her işte sağlıklı sonuca ulaşmak dengeli çalışmakla mümkündür  İnsanın gücü bellidir  Gücünün üstünde çalışır, aşırı çaba gösterirse çabuk yorulur; yorgun düşer, dolayısıyla sonuca da geç ulaşır  Gücünün üstüne çıkmadan, kendisini çok yormadan çaba harcayanlar hem sürekli çalışırlar, hem de sonuca daha kolay ulaşırlar  Çok söyleme arsız olur, aç koyma hırsız olur (Aç bırakma hırsız olur, çok söyleme arsız olur)  Yönettiğin, eğittiğin, koruduğun kimselere aşırı ölçüde söylemek, ardı arkası kesilmeyen buyruklar vermek, eleştirilerde bulunmak sözlerinin gücünü kırıp tesirsiz bırakabilir; dolayısıyla o kimseler yüzsüz ve söz dinlemez olurlar  Benzer bir şekilde bu kimseleri aç da bırakma, haklarını ver; gerek yiyecek, gerek para bakımından bir sıkıntıya düşürme; yoksa onları kötü yola iter, hırsızlığa sevk edersin  Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir  İnsanın bilgisi yaşıyla ölçülemez  Uzun bir ömür süren ama çevresinden hiç ayrılmayan kimselerin bilgileri de sınırlıdır  Oysa çok gezen, çok yer gören kimseler daha bilgilidirler  Çünkü onlar gördükleri yerler hakkında ayrı ayrı bilgiler edinmişler ve bilgi dağarcıklarını zenginleştirmişlerdir  Çürük tahta çivi tutmaz  1  Gerçek niteliğini yitirmiş, aslı bozulmuş, eskimiş, işe yaramaz bir hâle gelmiş bulunan bir şeyi, ne kadar uğraşırsak uğraşalım faydalanabilecek bir duruma getiremeyiz  2  Şahsiyetini yitirmiş, soyluluğu kalmamış, kaypak ve güvenilmez kimselerle bir işe girişilemez  Bu gibi kimselerle kurulacak ilişkilerin sonu hüsranla biter   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri'nin Açiklamalari |  | 
|  10-10-2012 | #5 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri'nin Açiklamalari-D- Dağ başı dumansız olmaz  Tabiatları gereği dağ başları genellikle dumanlı olur  Nasıl dağ başlarından duman eksik olmazsa, toplumda yüksek mevkilere, makamlara çıkan ve sorumluluk alan kimselerin başında da dert eksik olmaz  Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur  İnsanlar gezen, dolaşan, hareket eden varlıklardır  Bir yerden kalkıp başka bir yere gidebilirler  Arkadaşlar, dostlar, tanıdıklar birbirlerinden ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar, günün birinde, bir yerde karşılaşabilirler; hatta hiç karşılaşmayacaklarını sanan insanlar dahi birbirlerine kavuşabilirler  Dağ ne kadar yüce olsa yol (onun) üstünden aşar  1  Güçlünün daha güçlüsü, yetkilinin daha yetkilisi, yönetilmez sanılanın bir yöneteni vardır  2  Çözümü güç meselelerin, yenilmesi imkânsız gibi görünen zorlukların da üstesinden gelinebilecek bir yol vardır  Yeter ki gerekli azim, sabır ve cesaret gösterilsin, yılgınlığa düşülmesin  Damlaya damlaya göl olur  Her çok azdan olur  Küçük ve önemsiz şeyler birikerek büyük şeyleri meydana getirirler  Bunun için küçüktür, azdır, önemsizdir deyip hiçbir şey hor görülmemelidir; bunların önemi bilinmeli, çarçur edilmemelidir  Danışan dağı aşmış, danışmayan (-ın) yolu şaşmış  Kimi meseleler vardır ki, insanın onu tek başına halletmesi mümkün değildir  Bu durumda yapacağı tek şey, bilmediği şeyler hakkında uzmanlara başvurmak ve onlardan bilgi almaktır  Bu durumda, işleri kolaylaşacak, güçlükleri zorlanmadan yenecektir  Aksine hareket etmek, bilene sorup danışmaktan kaçmak, işleri zorlaştıracak, insanı çıkmazın içine itecektir  Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz  Her işin kendine has araç ve gereci vardır  O işten sağlıklı bir sonuç alınmak isteniyorsa uygun olan araç ve gereç kullanılmalıdır  Kötü, uygun olmayan araç ve gereçlerle iyi bir şey, kaliteli bir ürün alınamaz  Davul dengi dengine çalar  Bir işte çalışacaklar, dostluk ve arkadaşlık kuracaklar, özellikle de evlenecek olanlar her bakımdan (zenginlik, makam, alışkanlık, karakter vb  ) kendilerine uygun kimseleri seçmelidirler  Aksi takdirde kısa zamanda anlaşmazlıklar başlar, kurulan ilişkiler bozulur  Davulun sesi uzaktan hoş gelir  İçindekilere hiç tat vermeyen, onları rahatsız eden kimi işler vardır ki uzakta olanlara kolay, hoş ve sevimli gelir  Ne zaman ki işin içine girerler, işte o zaman gerçeği görüp yanıldıklarını anlarlar  Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan  Birlikte iş görmek, birlikte yolculuk etmek, birlikte yaşamak isteyen karı-koca gibi insanlar arasında öncelikle bir uyumun olması şarttır  Bu uyum da karşılıklı saygı ve sevgi temeline dayanır  Tek taraflı sevgi ve saygı uyumu sağlamaya yetmez, ortada düzen diye bir şey kalmaz, kurulan beraberlikten de hayır gelmez  Deli deliden hoşlanır, imam ölüden  Kişiler, her bakımdan (mevki, yaş, fikir, duygu, eğitim v  b  ) kendilerine benzeyen, uygun olan ya da yarar yağlayabilecekleri kimse ve şeylerden hoşlanıp onlara yaklaşırlar  Deli ile çıkma yola, başına getirir (gelir türlü) belâ  Kavrayışı kıt, akılsız, aşırı davranışları olan kimselerle ne işe girilir, ne de yolculuk edilir  Buna kalkışan başına türlü dertler alır, çok zarar görür  Deliye her gün bayram  Aklı kıt, kavrayışı az, sorumluluk nedir bilmeyen, hiçbir şeyi kendisine dert edinmeyen, istediği işi yapıp istediği yerde dolaşan, ne kazanıp ne kaybettiğinin farkında olmayan kişinin hâli tıpkı bir delinin hâli gibidir  Onun için günlerin birbirinden farkı yoktur, hemen her gününü bayram neşesi içinde geçirir  Demir nemden, insan gamdan çürür (Duvarı nem, insanı gam yıkar)  Bir demirin paslanıp niteliğini kaybetmesine nasıl nem sebep oluyorsa bir insanın yıpranmasına, çöküntüye uğramasına, için için erimesine, harap olmasına da üzüntü, sıkıntı ve çeşitli dertler sebep olur  Bu bakımdan insan her olur olmaz şeyi kendisine dert edinmemelidir  Demir tavında dövülür  Demirin istenilen biçime sokulabilmesi, çekiçle dövülüp işlenebilmesi için önce ateşte ısınıp kızarması, yumuşaması gereklidir  Bunun gibi her işin yapılması, o işten iyi netice alınması için de en uygun zamanı kollamak ve bundan yararlanmak gereklidir  Denize düşen yılana sarılır  Son derece tehlikeli bir durumla karşı karşıya gelen, çaresiz kalan, kurtuluş için bir çıkar yol bulamayan kişi, bu kötü durumdan kurtulmak için her türlü yola başvurur  Öyle ki, en tehlikeli şeylere bile sarılmaya çalışır, onlardan yardım bekler  Çünkü hiçbir tutar seçeneği kalmamıştır  Derdini söylemeyen derman bulamaz  Her derdin, müşkülün, güç ve sıkıntının altından insanın tek başına kalkması mümkün değildir  Böyle kötü bir durumda bulunan kişi, içinde bulunduğu bu durumu kendisine yardımı dokunacak kimselere, yakınlarına açmalıdır  Derdine ancak bu şekilde çare bulabilir, sıkıntılarından kurtulup rahatlayabilir  Dertsiz baş (kul) olmaz  Hemen herkesin az veya çok bir derdi vardır  Dertsiz insanın düşünülmesi mümkün değildir  İnsan bunu bilmeli ve karamsarlığa kapılmadan dertlerini azaltmaya çalışmalıdır  Dervişin fikri ne ise, zikri de odur  Bir insan ne düşünüyor, gönlünden ne geçiriyorsa, bunu hareket ve sözleriyle belli eder; açığa vurur  Devamlı kafasında ve gönlünde taşıdıklarının gündemde kalmasını ister  Destursuz bağa girilmez (gireni sopa ile kovarlar)  İzin alınmadan girilmeyecek bir yere girmeye, yapılmayacak bir işi yapmaya kalkan kimse, bunun cezasını fazlasıyla çeker  Deveden büyük fil var  Hiçbir insan sahip olduğu makamın büyüklüğü, elindeki yetki ve imkânların genişliği ile övünmemeli, bunlara sırtını dayayarak büyüklenmemeli, kimseyi hor görmemelidir  Çünkü ondan büyüğü ve üstünü her zaman vardır  Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur  Tamah, açgözlülük insanı küçük çıkarlar peşinde koşturur; onu tehlikelere iter, felâketlerle karşı karşıya bırakır ve zarar görmesine yol açar  Devletin malı deniz, yemeyen domuz  Kimi vatan haini, rüşvetçi, menfaatçi kimseler soygunculuğu kural edinmişlerdir  Bunlara göre devletin malı çalıp çırpmakla, yemekle tükenmez; bir yolunu bulup da bu maldan aşırıp yararlanmayandan daha budala kim olabilir  Dibi görünmeyen suya girme  İç yüzünü iyi bilmediğin, anlamadığın, öğrenmediğin, bir işe girişme; yoksa tehlikeye düşüp zararlı çıkabilirsin  Dikensiz gül olmaz  Hoşumuza giden, bizi sevindiren, fayda temin ettiğimiz hemen her güzel şeyin kusurlu, eksik ve kötü bir yanı da bulunabilir  Eğer bunları elde etmek istiyorsak, hoşa gitmeyen ve bize sıkıntı veren bu yanlarını da hoş görmeliyiz  Dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim  İnsanların başına kimi felâketler, sıkıntılar da çok kez dilleri yüzünden gelir  Dilini tutmayan, ne zaman ve nasıl konuşacağını bilmeyen insanların başlarına belâ geldiği ve bu yüzden pişmanlık duydukları çok görülmüştür  Dilin cismi küçük, cürmü büyük  Konuşma organımız olan dil, küçük hacimli bir nesnedir  Küçük olmasına küçüktür ama büyük suçlar onunla işlenir  Kimi zaman sarf ettiği kötü sözler insanın başını belâya sokup felâketini hazırlayabilir  Dilin kemiği yok  Dil kolayca her yana dönebilir  Bu özelliğe sahip olan dilde, her türlü kelimeler de kolayca çıkar; insan doğru olmayan, birbiriyle çelişkili sözleri söyleyebilir; önce söylediğini sonra inkâr edip başka şekle çevirebilir  Dinsizin hakkından imansız gelir  Acımasız, kötü, insafsız ve ahlâksız bir kişinin hakkından ancak ondan daha kötü bir kişi gelebilir  Doğmadık çocuğa kaftan (don) biçilmez  Daha ihtimal dahilinde olan, henüz ne olacağı belli olmayan, ele geçmeyen, ortaya çıkmayan bir şey için önceden hazırlık yapmak ve kesin karar vermek doğru değildir  Çünkü beklediğimizin aksine bir durumla karşılaşıp zarar görebiliriz  Doğrunun yardımcısı Allah`tır  Hak ve adaletten kopmayan, işlerinde doğruluktan ayrılmayan kişiye Yüce Allah her zaman yardım eder  Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar  Özellikle çıkarlarını düşünen insanların çoğaldığı, fedakârlığın azaldığı yerlerde yalan dolan, hile, ahlâksızlık artar ve insanlar iki yüzlü olurlar  Böyle bir ortamda doğru sözlü olan, sözünü esirgemeyen ve sakınmadan herkesi eleştiren kişiyi kimse sevmez  Herkes onu kınar, yanından ve yöresinden uzaklaştırmaya çalışır  Çünkü bu kişi doğru sözleriyle ahlâksızlık üzerine bina edilmiş menfaat düzenini bozmaya çalışır ve çok kimseyi rahatsız eder  Dolayısıyla çıkarları zedelenen, kusurları yüzüne söylenen, ikiyüzlülükleri yüzlerine çarpılan insanlar tarafından hor görülüp kovulurlar  Doğru söz (ağıdan) acıdır  Kimi insanlara (özellikle yalancı, çıkarcı, ahlâkı bozuk) kusurlarını, yanlışlarını, düzensizliklerini, yolsuzluklarını ortaya çıkaran sözleri yüzüne karşı söylemek çok acı gelir  Çünkü çoklukla bu tür insanlar ya açıklarının ortaya çıkmasını istemezler ya da doğru sandıkları hareketlerinin yanlış olduğunu kabul etmezler  Dokuz at bir kazığa bağlanmaz  1  Her tedbir, tehlikenin büyüklük oranı düşünülerek alınmalıdır  Gücü büyük olan tehlikelere küçük ya da zayıf tehlikelerle önlenemez  2  Bir işin başına, birbiri ile anlaşması mümkün olmayan birden çok yetkili kimse getirilmemelidir  Çünkü her biri bir yana çeker, anlaşamaz ve birbirlerine düşerler  İşi aksatıp geciktirirler  Dolu bardak su almaz  Bilinmeli ki, her insanın kaldıracağı, taşıyacağı bir yük vardır  Eğer bu yükten fazlası kendisine yüklenir ve taşıması istenirse verimli bir sonuç da umulmamalıdır  Çünkü gücünün üstündeki bir yükün altından yıkılıp kalması, çöküp ezilmesi kaçınılmazdır  Bu bakımdan her kişiye ancak yapabileceği bir işi yüklemek lâzımdır  Dolu küpün sesi çıkmaz  Bk  “Boş fıçı çok langırdar  ” Domuz derisi post olmaz, eski düşman dost olmaz  İslâm dinine göre domuzun her şeyi pistir  Eti haramdır, beslenmesi yasaktır  Bu nedenle onun derisi de kullanılamaz  Üstünde namaz kılınamadığı gibi oturulamaz da  Eski düşman da domuz derisi gibidir  Ne kadar iyi niyet beslerse beslesin, yakınlık gösterirse göstersin ona güvenilemez; dostluğuna inanılamaz  Hiç ummadığımız bir zamanda bize kötülük yapabilir  Çünkü kolay kolay düşmanlık duyguları silinmez  Dost acı söyler  Dost sevilip güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi görüşülen kimsedir  Dostlar hiçbir çıkar kaygısı gütmeden yaklaşırlar insana  Düşman kimselerin aksine, insanın iyiliğini isterler  Sevinci paylaştıkları gibi üzüntüyü de paylaşırlar  Bu bakımdan dostlarımız olanlar eksikliklerimizi, kusurlarımızı, yanlışlıklarımızı yüzümüze karşı söylemekten çekinmezler  Bizi memnun etmek için değil doğruyu göstermek için konuşurlar  Amaçları bizi düzeltmek, acı da olsa gerçeği yüzümüze söylemektir  Bu bakımdan iyiliğimiz için söyledikleri sözlerden ötürü onlara kırılmamalıyız  Dost başa bakar, düşman ayağa  Temiz giyinip kuşanmak hem dost, hem de düşman için oldukça önemlidir  Bu durum başımızı yukarıda görmek isteyen dostlarımızı sevindirecek, ayağımızın kaymasını bekleyen düşmanlarımızı da kahredecektir  Dost dostun eyerlenmiş atıdır  Hakikî dost, dostunun en sıkışık zamanında yardımına koşmaya hazır durumda bekler  Dost ile ye, iç; alış veriş etme  Her türlü alış verişin temelinde çıkar yatar  Dolayısıyla çıkarların çatıştığı yerde tatsızlıkların baş göstermesi, giderek de dostluğu bozması mümkündür  O hâlde dostluklarını sürdürmek isteyen kimseler birbirleriyle alışveriş yaparken ya çok dikkatli olmalı, ya da alışveriş yapmaktan mümkün olduğunca kaçınmalıdırlar  Dost kara günde belli olur  Varlıklı, iyi, güzel ve mutlu günlerimizde bizimle dostluk kuran, arkadaşlık eden, yanımızdan ayrılmak istemeyen çok olur  Herkesin mutluluktan bir pay almaya çalıştığı böyle günlerimizde, etrafımızdaki bu kişilerin hepsine gerçek dost diyebilir miyiz? Kuşkusuz hayır  Bu ancak işlerimizin kötü gittiği, üzüntülerimizin arttığı, felâketlerin bizi boğmaya çalıştığı günlerimizde belli olur  İyi ve mutlu günlerimizde olduğu gibi, bizi kara günlerimizde de yalnız bırakmayan, sıkıntılarımızı paylaşan kişiler gerçek dostlarımızdır  Dostluk başka, alış veriş başka  Alış verişin temelinde çıkar, dostluğun temelinde ise fedakârlık yatar  Bunu bilip dost kalmak isteyenler alış verişlerini arkadaşlık ilişkisinden ayrı tutarlar  Bu kişiler arasındaki dostluk, birinin ötekine fedakârlık yapmasını gerekli kılmaz  Dostun attığı taş baş yarmaz  Dostun acı sözünden veya sert davranışından bize kötülük gelmez  Biliriz ki, onun bu yaptığı bizim iyiliğimiz içindir  Duvarı nem, insanı gam yıkar  Bk  “Demir nemden, insan gamdan çürür  ” Dünya malı dünyada kalır  Mal, varlık, servet, insanın hoşuna gidecek durum ve şartların bütünü bu dünya içindir  İnsan bunların hiçbirini öldükten sonra öbür dünyaya götürecek güçte değildir  Öbür dünyaya götüreceği ise iyilik ya da kötülükleridir  Bu bakımdan dünya malına fazla tamah etmemeli, kendisini sıkıntıya sokmamalı, gerek kendisi ve gerekse başkaları için malını harcamaktan kaçınmamalıdır  Dünya Sultan Süleyman`a bile kalmamış  Peygamber Hz  Süleyman, aynı zamanda büyük ve zengin bir hükümdardı da  İnsan, cin, hayvan ve rüzgâr bile Allah`ın izniyle onun hükmüne tâbi idi  Ancak o bile bu eşsiz egemenliğine rağmen ölümden kurtulamadı, öbür dünyaya gitti  O hâlde ibret alınmalı, bu dünyaya tamah edip bel bağlanmamalıdır  Dünya tükenir, yalan tükenmez  Dünyada yalancıları saymak mümkün değildir  Yalancıların çokluğu, yalanın hemen her yerde barınmasına imkân hazırlamıştır  Yalanın ortadan kalkması, insanların yalan söyleme alışkanlıklarından vazgeçmeleriyle mümkündür  Ancak bu da çok zordur, dolayısıyla yalan sürüp gidecektir  Düşenin dostu olmaz, hele bir yol düş de gör  Zenginliğini, makamını, itibarını kaybeden ve bir felâketle karşılaşan kişinin etrafında kimse kalmaz; iyi, güzel ve mutlu günlerin dostları birer birer kaybolur; çünkü çıkar sağladıkları kaynak kurumuştur  Bunun böyle olduğunu ise, ancak bu duruma düşen bilir  Düşman düşmana rahmet (gazel, yasîn) okumaz  Hiçbir zaman düşmandan bir yakınlık, yumuşama ve bir iyilik umulup beklenmemelidir  O, eline fırsat geçse kötülüklerin en beteriyle üstünüze yürür  Düşmez, kalkmaz bir Allah  Hayatta hiçbir şey olduğu gibi kalmaz  Hemen her şey değişip hâlden hâle girer  Sağlıklı bir insan hastalanabilir, zengin de yoksul düşebilir  Küçük imkânlar içinde olanlar büyük imkânlara kavuştukları gibi, büyük imkânlar içinde olanlar da ellerindekini yitirebilirler  Olumlu ve olumsuz tüm değişmelerin dışında kalan sadece Yüce Allah`tır  Bu bakımdan insan kendini büyük görmemeli, elindeki imkânların sürekli varolacağını düşünüp de kibirlenmemelidir   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri'nin Açiklamalari |  | 
|  10-10-2012 | #6 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri'nin Açiklamalari- E - Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane  Her canlı gibi insan da yaşar ve ölür  Her insanın da Yüce Allah tarafından takdir edilmiş bir ömrü vardır  İnsan bunu ne uzatabilir ne de kısaltabilir  Ecel saati gelen kimse bir nedenle ölür  Ancak ölüm nedeni olarak gösterilen hastalık, kaza gibi bir şeyler aslında bir bahanedir  Asıl neden kişinin kendisine takdir edilen yaşam süresinin dolmasıdır  Eceli gelen köpek cami duvarına işer  Tutum ve davranışlarıyla herkesin nefretini kazanmış, büyük bir cezayı hak etmiş ve çaresiz kalmış kimse, şaşkınlığa düşer; sanki hak ettiği cezanın biran önce uygulanmasını ister gibi daha büyük suçlar işler; kendisini yargılayacak kimselere çatar, onları kötüler, öfkelerini üzerine çeker  Bütün bu hareketleri onu kötü bir sona ulaştırır  Eden bulur, inleyen ölür  Bir durumun nasıl sonuçlanacağı olayın gidişatından bellidir  Birilerine kötülük yapmayı kural edinenler, yaptıkları kötülüğün cezasını eninde sonunda görürler; bu dünyada olmasa bile öbür dünyada  Öte yandan inlemekten kurtulamayan ağır hasta da ölür  Eğilen baş kesilmez  Bize teslim olan, hatasını anlayıp af dileyen, bize sığınan kişi bağışlanmalıdır  Bu davranış Türk-İslâm geleneğinin önemli bir kuralıdır  Eğreti ata (el atına) binen tez iner  Başkasının malına, yetkisine ve gücüne güvenerek iş yapan yarı yolda kalır  Çünkü kısa bir süre sonra bunları asıl sahibine iade etmek zorunda kalacaktır  Eğri otur, doğru söyle  Yalnızca seni ilgilendiren konularda özgür sayılabilirsin, sana kimse karışamaz; istediğin gibi yer, içer, giyinir ve oturursun  Ancak toplumu ilgilendiren konularda doğru konuşmalı, yalandan kaçınmalısın; eğer çıkar kaygısı ile yalan söyler, doğruyu eğri diye gösterirsen toplumu ayakta tutan güven duygusunu sarsmış olursun  Ekmeden biçilmez  1  Verim alınmak isteniyorsa mutlaka emek ve çaba harcanmalı; para yatırılmalıdır  2  Birine iyilik yapıp fedakârlık göster ki, benzer şekilde karşılığını alabilesin  Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını  Bir işten sağlıklı bir sonuç almak istiyorsan onu sağlam temel üzerine oturt  Nitelikli tohumdan güzel ve bol ürün alındığı bilinen bir şey  Bunun gibi nitelikli insan, nitelikli araç ve gereçle iyi iş yapılır; olumlu sonuç alınır  Elçiye zeval olmaz  İki taraf arasında uzlaşma sağlanması, bir işin bitirilmesi için birinin yanına söz götürmekle görevli kimse, götürdüğü sözler ne kadar kötü de olsa, bu sözlerden sorumlu tutulamaz  Çünkü o sözleri söyleyen değil sadece iletendir  Bu bakımdan cezalandırılamaz  El elden üstündür  Bir kimse, kendisinden üstün olan bir başkasının da olabileceğini bilmeli; “hiç kimse bu işi benden daha iyi yapamaz” dememelidir  El el ile, değirmen yel ile  Nasıl ki bir değirmenin dönüp buğdayı öğütebilmesi için rüzgâra ihtiyacı varsa, insanın da birtakım ihtiyaçlarını karşılaması, işlerini görebilmesi için diğer insanlara ihtiyacı vardır  Çünkü toplum hayatı yardımlaşma esası üzerine kurulmuştur, insan tek başına bütün işleri yürütemez ve başarıya ulaşamaz  El elin eşeğini türkü çağırarak arar  Hiç kimse, başkasının içine düştüğü derdi tam anlamıyla kavrayamaz  Çünkü üzücü olaylar sadece ilgili kimseleri kederlendirir, onlara acı verir  Bu bakımdan birinin derdine çare bulacak kimseler olayla ne kadar ilgilenseler de keyiflerini bozmazlar, derinden acı duyarak işe girişmezler, acele etmezler  El eli yıkar, iki el de yüzü  Toplu yaşama biçimi herkese bir görev yükler  Bu görevlerin yapılması bir yandan düzeni sağlar, bir yandan da sıkıntıların ortadan kalkmasını  Dolayısıyla karşılıklı yardımlaşma esasına dayalı bu görev iyilikleri çoğaltır, toplumu güçlü kılar  El için kuyu kazan, evvelâ kendi düşer  Başkasının kötülüğünü düşünen, bunun için tuzaklar kuran kimse, kurduğu tuzağa önce kendisi düşer, hiç kimsenin yaptığı kötülük yanına kalmaz, ona yarardan çok zarar getirir  El ile gelen düğün bayram  Bir topluluğun hep birlikte uğradığı bir sıkıntıya yakınmasız katlanılır; çünkü insanın sadece kendisi değil, herkesin sıkıntı içinde olduğu düşünülür  El kazanı ile aş kaynamaz  Başkasının hazırladığı imkânları kendi hesabımıza kullanarak iş yapamayız  Her en imkânlar geri alınıp iş yarıda kalabilir, başarısız olabiliriz  El mi yaman, bey mi? Baştakiler ne kadar güçlü görünürlerse görünsünler, asıl güç halktadır; halk yöneticilerden her zaman ağır basar  El yarası onulur (geçer, iyi olur) dil yarası onulmaz (iyi olmaz)  Silâh, bıçak, taş ve sopa ile açılan yara çabuk iyi olur  Ama acı sözlerin gönülde açtığı yara kolay kolay iyi olmaz  Çünkü hatırlandığı her an acı tazelenir ve kişiyi üzer  Emanete hıyanet olmaz  Bize güvenerek korumamız altına bırakılan şeylere el uzatmamalı, kötülük etmemeli, haince davranmamalıyız  Böyle bir davranış ne dinimiz İslâm`a, ne de örf ve âdetlerimize yakışır  Bize düşen onların güvenine lâyık olmak ve emaneti titizlikle korumaktır  Emek olmadan yemek olmaz  Özenle ve çok çalışmadan bir şey kazanıp meydana getiremeyiz  Yiyip içmek, harcamak ve kısacası yaşayabilmek için haksız bir yolla değil, alın teri dökerek kazanmamız şarttır  Er ekmeği er kursağında kalmaz  Mert, cömert olan insanlar gördükleri iyiliği unutmazlar; bunun karşılığını mutlaka bir gün öderler  Erkek arslan dişisinden kuvvet alır  Toplum hayatında kadınların yeri ve görevi asla küçümsenemez  Bu bakımdan erkekler daima arkalarında güçlü bir kadının desteğine ihtiyaç duyarlar  Bu desteğe kavuşanların başarıları daha da artar  Er olan ekmeğini taştan çıkarır  Çalışkan, namuslu, gücüne ve kendine güvenen kişi aç kalmaz; başkasına muhtaç olmamak için en zor işlerde bile çalışır, her zorluğa katlanır, rızkını arayıp bulur  Erteye kalan, arkaya kalır  Bir iş zamanında yapılmalı, başka bir zamana bırakılmamalıdır  Yoksa başarılı bir sonuç alınamaz  Geç kalan, sırasını geçiren, erken davranmayan fırsatı kaçırdığı için o şeyden fayda temin edemez  Esirgenen göze çöp batar  Titizlikle korunmak istenen, üzerine fazla düşülüp titrenen şeye çoklukla bir zarar gelir  Bunu önlemek insanın elinde değildir  Bu bakımdan bir şey üzerinde gereğinden fazla, aşırı ölçüde durulup titrememelidir  Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez  Temeli çok eskiye dayanan ve devam eden dostluklar sağlamdır  Kolay kolay bozulmaz  Çünkü dostluğu yaşatabilmeyi başaran eski dostlar pek çok sıkıntılı, acı ve tatlı günleri birlikte paylaşmışlar; birbirlerine duydukları güveni içinde oldukları zamana kadar taşıyabilmişlerdir  Bu bakımdan kimi ufak tefek meseleler yüzünden birbirlerine düşman olamazlar  Öte yandan yeni dostlar arasında ise böyle bir dostluktan söz edilemez  Çünkü birbirlerini yeterince denememişler, sıkıntılara ve acılara birlikte göğüs gerip tavırlarını tam olarak ortaya koyamamışlardır  Dolayısıyla dostluğu oluşturacak güven bağı henüz oluşmamıştır  Eşeğe altın semer vursalar, eşek yine eşektir  Hiçbir yeteneği, bilgisi olmayan, kavrayıştan ve faziletten yoksun kimse, hangi mevkiye geçerse geçsin, ne kadar yetki ve mal sahibi olursa olsun değerli ve saygın kılınamaz  Kısa zaman içinde gerçek kişiliğini, bayağı ve kötü olduğunu tavır ve davranışlarıyla belli eden bu gibi kimselerin aslını kimi unsurlarla değiştirmek mümkün değildir  Eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah`a ısmarla  Akıl insan içindir  İnsan önce aklını kullanarak işlerinin iyi yürümesi için tedbir almalı, sonra da tevekkül etmeli, yani o konuda yüce Allah`a güvenmelidir  Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme; kimi uzun, kimi kısa der  Kimi işlerimiz vardır ki onları yalnız yapmamız daha uygundur  Eğer ona buna açar, şundan bundan fikir almaya çalışırsak her kafadan bir ses çıkar; birbirine ters öneriler kafamızı karıştırır, işin içinden çıkmamız da güçleşir  Eşek bile bir düştüğü yere bir daha düşmez  İçine düştüğümüz kötü durumlardan, başımıza gelen felâketlerden ders almalı, zarar gördüğümüz işe bir daha bulaşmamalı, hata yapmaktan geri durup kendimizi korumalıyız  Eşek hoşaftan ne anlar; suyunu içer, tanesini bırakır  Kavrayışsız, bilgisiz, kaba ve zevksiz kimseler bir şeyin gerçek değerini bilemez; küçümser, anlamsız bulup hiçler, güzellik ve inceliğin farkına varamaz  Etle tırnak arasına girilmez  Ortaya çıkan aile anlaşmazlıklarında bir yanı tutmak doğru değildir  Karı-koca, ana-baba ile evlâtlar birbirine çok yakın insanlardır  Bunlar kimi zaman birbirlerine darılıp küsebilirler, ancak bu durum gelip geçicidir  Bunu fırsat bilip onların aralarını açmaya çalışmak yanlış, yanlış olduğu kadar da faydasız bir davranıştır  Etme bulma dünyası  Şurası muhakkak ki, yaptığı kötülük hiç kimsenin yanına kalmaz; cezasını çoklukla bu dünyada çeker  Bu dünyada görmese bile, öbür dünyada mutlaka görür  Ev alma komşu al  İnsanlar bir arada yaşarlar  Dolayısıyla yakınlarında oturan komşularının ilişkiler açısından önemi büyüktür  Kötü komşular ile yan yana yaşamak oldukça zordur  Kavgalara, gürültülere ve anlaşmazlıklara yol açar  Bu bakımdan, ev almadan önce, komşuların nasıl insanlar olduklarını öğrenmek, incelemek her zaman yarar sağlayacaktır  Evdeki hesap çarşıya uymaz  Bir iş, bir sorun hakkında önceden yapılan tasarılar, hesaplar ve plânların çoklukla hayat gerçeklerine aykırı düştüğünü uygulamada açıkça görürüz  Bu sebeple geleceğe dönük hesaplarımızda bu gerçeği daima göz önünde bulundurmalıyız  Evi ev eden avrat, yurdu şen eden devlet  Mutluluk havası ancak düzenli, temiz, güzel ve ekonomik açıdan rahat bir evde eser  Bunu sağlayan da kadındır  Eğer kadın becerikli, tertipli ve nazik değilse, yuva yaşanılır bir yer olmaktan çıkar  Benzer bir şekilde, içinde yaşanılan yurdu şen eden de devlettir  Eğer devletin başında bulunanlar beceriksiz, zalim, hain ve kendi çıkarlarını düşünen insanlarsa, bunların ülke insanını mutlu etmesi düşünülemez  Evli evinde, köylü köyünde gerek  Yaşanan sosyal hayat bir düzeni kurarken, kişilere de toplumda uygun bir yer, bir iş göstermiştir  Dolayısıyla herkes buna uymalı; hem kendinin, hem de toplumun rahatını ve düzenini bu şekilde sağlamayı görev bilmelidir  Aksine bir hareket huzursuzluğa ve kargaşalığa yol açar   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri'nin Açiklamalari |  | 
|  10-10-2012 | #7 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri'nin Açiklamalari- F - Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp  İnsanın kusur ve eksiği, ahlâkî yönü varlıkla belirlenemez  Bu bakımdan yoksul olması, geçimini sağlamakta güçlük çekmesi utanılacak bir durum değildir  Asıl utanılacak durum ve davranış, gücü varken tembellik edip çalışmamak ve yoksul düşmektir  Fare (sıçan) deliğe sığmamış, bir de kuyruğuna (kıçına) kabak bağlamış  1  Yapamayacağı kadar ağır bir iş varken başka bir iş daha yüklenmek son derece sakıncalıdır  İnsan önce kendi işini yapıp düzlüğe çıkmalı, daha sonra başkalarının yükünü omuzlamayı düşünmelidir  2  Kendisi sığıntı durumunda iken yanına bir kişi daha almak yanlış ve tutarsız bir davranıştır  Faydasız baş mezara yaraşır  Mademki yaşıyor, o hâlde bir işe yaramalıdır insan  Ne kendisine, ne de etrafına bir yararı, bir kârı dokunmayan ve ona buna yük olan kişinin yaşaması ile ölmesi arasında bir fark yoktur  Fazla (artık) mal göz çıkarmaz  O an için ihtiyaç duyulmayan mal, ne kadar ve ne türden olursa olsun elden çıkarılmamalıdır  Hiç umulmadık bir günde ona gerek duyulabilir  Ayrıca malın çok olmasının kimseye bir zararı da yoktur  Fırsat her vakit ele geçmez  Ele geçirilen imkân veya durumdan en iyi biçimde yararlanmak gereklidir  Çünkü insanın karşısına çok seyrek çıkar  Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar  Yoksulun şansı hemen hemen hiç gülmez  Onun eline geçen imkânlar da öyle çok değildir  İmkânları sınırlıdır; bunun için, hangi işe el atarsa atsın, zengin gibi kazanamaz  Umduğundan fazla kazandığı görülmemiştir   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri'nin Açiklamalari |  | 
|  10-10-2012 | #8 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri'nin Açiklamalari- G - Gafile kelâm, nafile kelâm  Çevresindeki gerçekleri görmeyen, sezmeyen, bilgisiz, dalgın kimseye ne söylense kâr etmez  O, bildiği gibi hareket eder  Dolayısıyla ona söylenecek her söz boşa gider  Gammaz olmasa tilki pazarda gezer  Gizli-saklı, kanunsuz yollarla çıkar sağlamayı iş edinen kimseleri, söz getirip götüren kimselerin varlığı korkutur  Dolayısıyla bunlar yakayı ele vereceklerinden çekinerek, herkesin içinde öyle uluorta dolaşamazlar  Garip kuşun yuvasını Allah yapar  Kimsesiz, zavallı, yoksul ve güçsüz kişiye yüce Allah yardım eder  Hiç ummadıkları bir yerden kendilerine yardım eli uzanır ve darda kalmazlar  Yüce Allah onları korur, gözetir ve mal sahibi yapar  Gâvurun ekmeğini yiyen, gâvurun kılıcını çalar  Kişi geçimini kimden sağlıyorsa, kimin hizmetinde ise, ne kadar merhametsiz ve acımasız olursa olsun, ne kadar fikirleri uyuşmazsa uyuşmasın onun yanında olur; onun istediklerini yerine getirir  Gelene git denilmez  1  Kendiliğinden gelen güzel bir şeyi, faydayı geri çevirmek doğru olan ve yakışık alan bir şey değildir  2  Gelenek ve göreneklerimize göre, kendiliğinden gelen konuğu kabul etmeyip geri çevirmek doğru bir davranış olmaz  Gelen gidene rahmet okutur (Gelen gideni aratır)  Bir işe veya göreve sonradan gelen, orada daha önce çalışandan daha başarısız ve geçimsiz olabilir  Dolayısıyla beğenmediğimiz o eskiyi bize aratır ve “keşke o gitmeseydi, o çok iyiydi” dedirttiği olur  Gemisini kurtaran kaptan  Tehlikeli, güç bir duruma düşüp de ortalık iyice karışınca kimileri kendi başlarının çaresine bakarlar  Bunlar ne yapıp yapıp kurtulur ve iyi sonuca ulaşırlar  Gençliğin kıymeti ihtiyarlıkta bilinir (anlaşılır)  İnsanın gençliği göz açıp kapayıncaya kadardır  Ne olup bittiği pek anlaşılamadan geçip gider  İnsan ihtiyarlayınca şöyle düşünür, yapılacak pek çok şeyin varolduğunu fark eder  Ancak iş işten de geçmiştir  Çünkü bunları yapacak ne gücü ne de zamanı vardır  İşte o an, gençliğin ve gençlik günlerinin ne denli kıymetli olduğunu anlar  Gençlikte para kazan (taş taşı), kocalıkta kur kazan (ye aşı)  Gençlik, insanın en verimli çağıdır  Güç ve enerji doludur  İnsan işte bu dönemde çalışıp para biriktirmeli, mal-mülk sahibi olmalıdır  Çünkü ihtiyarlayıp gücünü yitirdiği, çalışamadığı dönemde ona ihtiyaç duyacaktır  Elinde olduğu için de rahat yaşayacak ve sıkıntı çekmeden gün geçirecektir  Gidilmeyen yer senin değildir (olmaz)  Ulaşıp yanına varamadığımız, kendisinden yararlanamadığımız yer bizim olsa ne olur? Bizim dediğimiz yer, elimizde bizzat tutup kendisinden yararlandığımız yer olmalıdır  Gidip de gelmemek, gelip de görmemek (bulmamak) var  Bulunduğu yerden uzaklara gidecek kimsenin geri dönmemesi, döndüğünde de bıraktıklarını bulamaması mümkündür  Bu sebeple yola çıkacak kişi bunu düşünmeli ve yakınları ile helâllaşmalıdır  Göğe direk, denize kapak olmaz  Öyle işler vardır ki, insanın gücünü ve imkânlarını aşar; gerçekleştirilmesi mümkün değildir  Dolayısıyla bu tür işlerle uğraşmak, bu yolda hayallere kapılmak boşunadır  Gönlün yazı var, kışı var  Hayat inişli çıkışlıdır  Hayatın bu durumu insanı etkiler  Dolayısıyla insanın bir günü diğerine uymaz  İnsan bazen iyimser, neşeli, umutlu ve mutluluk doludur; bazen de kötümser, üzgün, neşesiz, mutsuz ve bezgindir  Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz  Gönül; sevgi, istek, düşünüş, anma ve hatır gibi kalpte var sayılan duygu kaynağıdır  Bu kaynak insanı yeterince nazik ve içli kılar  Dolayısıyla kaba ve sert hareketler karşısında fazla dayanamaz, çabucak incinip kırılır ve gücenir  Kırılan bir gönlü kolay kolay onarmak ve eski hâline getirmek de oldukça güçtür  Öyleyse etrafımızdaki insanlarla olan ilişkilerimizde dikkatli olmalı, gönül kırmaktan kaçınmalıyız  Gönülden gönüle (kalpten kalbe) yol vardır  (Kalp kalbe karşıdır)  İnsanları bir araya getiren huy, zevk, alışkanlık, fikir ve inanç birliğidir  Dolayısıyla bu insanların gönüllerinde de bir duygu birliği vardır  Biri öteki için ne düşünüyor ve ne hissediyorsa, ötekide beriki için benzer şeyi düşünür ve hisseder  Gönül ferman dinlemez  Ne denli engel, ne denli yasak konursa konsun gönül sevdiğinden asla vazgeçmez  Çünkü insanın gönlüne söz geçirmesi oldukça zordur  Gönülsüz namaz göğe (göklere) ağmaz (Gönülsüz davara giden köpekten hayır gelmez)  İçten gelen bir istekle kılınmayan namazın kabul olunacağı her zaman şüphe götürür  Benzer şekilde içten gelen bir heves ve şevkle yapılmayan işten de hayır gelmez  İnsanlara zor kullanarak yaptırılan işlerden verim alınamaz  Verim ancak sevilerek, zevk alınarak yapılan, işlerden umulabilinir  Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır, ya baş  İstenmeden, zorla yenen yemek insana nasıl dokunup zarar verirse (sindirim sistemini bozma, bulantı ve kusma yapma), zorla ve istenmeden yapılan iş de benzer bir şekilde kötü ve hayırsız bir sonuç verir  Gön yufka yerinden delinir  (İp inceldiği yerden kopar)  Hemen her iş, olay, durum ve konunun zayıf ve çürük bir yanı vardır  Bu yanın bilinmesi, dayanma ya da çökmede oldukça önemlidir  Düşman bu zayıf noktayı bulup yararlanmasını bilirse yenilgiyi kolay tattırır  Benzer şekilde bir zayıf noktasını bulup sağlamlaştıranlar, düşmanlarının zafer yolunu kapatmış ve güçlerini artırmış olurlar  Görenedir görene, köre nedir köre ne? Bir şeye karşı takınılacak sağlıklı tavır, onu görmeye ve anlamını kavramaya bağlıdır  Görmesini bilmeyen, yeterli bir kavrayışa da ulaşamaz  Dolayısıyla onun için hiçbir şeyin anlamı olamaz  Gören gözün hakkı vardır  Kendisinden faydalanılan, elde de yeterince bulunan, başkalarında bulunmayan yiyecek ya da imrenilecek bir şeyden gören kimselere de mümkünse vermek gerekir  Çünkü göz görünce gönülde o şeyi arzu eder  Görünen köy kılavuz istemez  Apaçık ortaya çıkan belli gerçekler karşısında duraksamak, ayrıcı bir açıklama yapmaya kalkışmak yersizdir  Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur  Ayrı düşenlerin arasındaki sevgi de zamanla azalır  Çünkü insan, sevdiği kimseyle sıkça görüşüp sevgisini ve muhabbetini tazeleme imkânı bulamaz  Dolayısıyla ilgi bağı kopar, yavaş yavaş da o kimseyi unutur  Göz görmeyince gönül katlanır  Yakınımızda bulunmayanların özlemine, acısına daha kolay dayanabiliriz  Çünkü bizden uzakta yaşayan sevdiğimiz bir kimseyle istesek de ilgilenemeyiz  Dolayısıyla görüşmekten umudumuzu keser ve ayrılığa katlanırız  Ama yakınımızda bulunan ve her gün gördüğümüz kimseyle ilgilenmeden edemeyiz  Onun her zaman gördüğümüz acısına da tahammül edip katlanmamız oldukça güçtür  Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulamaz  Gözü bir türlü doymayan, sürekli çıkarını düşünen, onun peşinde koşan ve bu uğurda her türlü işe kalkışan kimse, yakasını tehlikelerden kurtaramaz; başına türlü belâlar gelir  Gülme komşuna, gelir başına  Birinin başına gelen kötü bir durum, gün olur senin de başına gelir  Başına gelen felâkete başkalarının gülmesi seni nasıl incitirse, senin başkalarının kötü hâline gülmen de onları incitir  O hâlde birilerinin başına gelen kötü durumdan ötürü, onlarla sakın alay etme  Gülü seven dikenine katlanır  Seven kişi, sevdiği kimse veya sevdiği iş yüzünden başına gelecek sıkıntılara ses çıkarmadan katlanır  Bilir ki, sevdiğini elde etmek için birçok güçlüğe göğüs germek, fedakârlıkta bulunmak zorundadır  Gün doğmadan neler doğar  Yüce Allah`tan başka kimse yarının ne getireceğini bilemez  Yarın birçok değişikliklere gebedir  Beklenmedik bir sırada umut verici durumlarla da karşılaşma imkânı vardır  Güneş balçıkla sıvanmaz  Açıkça meydana çıkmış, hemen herkesin bildiği gerçeği inkâr etmek, gizlemeye çalışmak, yalan dolanla değiştirmeye yeltenmek mümkün değildir  Buna güç yetirecek insan yoktur  Güneş girmeyen eve doktor girer  Güneşin insan sağlığı açısından önemi tartışma götürmez  Güneşin girmediği yerlerde mikropların daha çabuk çoğaldığı, güneş yüzü görmeyen insanların da daha çabuk soluklaştığı bilinen gerçeklerdendir  Güneş birçok hastalığa iyi gelirken, sağlığın da baş koruyuculuğunu yapar  Görülüyor ki güneşli evde hastalık olmaz  Güvenme dostuna, saman doldurur postuna  Dost sandığı birtakım kimseler, çıkarları söz konusu olduğunda sana kolaylıkla kötülük edebilirler  Üstelik bunu, senin onlara duyduğun güvenden yararlanarak yaparlar  Bu bakımdan herkesi dost sanma ve onlara inanma  Güvenme varlığa, düşersin darlığa  Varlık gelip geçicidir  Kimde ne zaman, ne kadar duracağı belli olmaz  Bu bakımdan insan varlığına, zenginliğine güven duyarak öyle olur olmaz işlere kalkışmamalı; har vurup harman savurmamalı, tutumlu davranmalıdır  Gelecekte işlerinin kötüye gitmeyeceğini, yoksul düşmeyeceğini, darda kalmayacağını kim söyleyebilir? Güzün gelişi yazdan bellidir  Başlangıç ve gidişat bir işin nasıl sonuçlanacağı konusunda aşağı yukarı bir fikir verir  İyi başlamayan, sürekli aksayan, aksiliklerden bir türlü kurtulamayan işin olumlu sonuçlanacağı pek düşünülemez   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri'nin Açiklamalari |  | 
|  10-10-2012 | #9 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri'nin Açiklamalari- H - Hacı hacı olmaz gitmekle Mekke`ye, dede dede olmaz gitmekle tekkeye  Bir işte asıl olan iyi niyet, samimiyet ve içtenliktir  Bunlar olmadan bir işi görünüşte ve şeklen yapmakla o iş gerçekten yapılmış olmaz  Böyle yapılırsa gerçekten iyi sonuç alınıp amaca ulaşılamaz  Haddini bilmeyene bildirirler  Hemen herkesin toplumda belli bir konumu, sınırı ve yetkisi vardır  Bulunduğu durumu söz ve davranışlarıyla aşanlar sert bir karşılık görürler, cezalandırılırlar, yola getirilirler  Hak deyince akan sular durur  Bir meselenin çözümünde, bir anlaşmazlıkta adaletli ve tarafsızca davranılır, doğru yol tutulur, hakkaniyet gözetilirse hiç kimse bir şey söyleyemez, herkes verilen kararı kabul eder  Hak gelince, batıl gider  Kur`anıkerim`deki “Hak geldi, bâtıl zâil oldu” âyetinden yola çıkılarak oluşturulan bu atasözünde, “Hak”, Yüce Allah`ın emri, hükmü anlamındadır; “bâtıl” ise doğru ve gerçeğin karşıtıdır  Dolayısıyla bir anlaşmazlık sırasında doğrudan ve gerçekten yana olunur, insaflı ve adaletli hüküm verilirse, doğru ve gerçeğin karşısında olan zalimler çekip gitmek zorunda kalırlar  Hak yerde kalmaz  Gerçek, doğru, adalet, insaf ve haklı kazanç hiçbir şekilde yok edilemez  Kişinin hakkı olan şey ya bu dünyada, ya da öbür dünyada kendisine verilir  Hakkı hor görenler, çiğnemeye kalkışanlar, inkâr edenler büyük bir aldanış içindedirler  Hak yerini bulur  Haksızlık er veya geç ortaya çıkar, bunun da hesabı kuşkusuz sorulur  Suçlunun cezalandırılması, hakkıyla hakkının verilmesi bu dünyada veya öbür dünyada mutlaka gerçekleşir  Hamala semeri yük değildir (olmaz)  İnsana kendi işi ağır gelmez  Çünkü üstlendiği iş ve sorumluluk yaşadığı hayatın tabiî bir sonucudur  Hamama giren terler  Bir işe girişen kimse, o işin güçlüklerini, sıkıntılarını ve masraflarını göze almalıdır  Çünkü bu işin durumunu, sorumluluğunu kendi isteğiyle kabul etmiştir  Haramın temeli olmaz (Haramdan şifa olmaz)  Yüce Yaratıcı`nın yasak ettiği yollardan, emeksiz ve haksız olarak bir şeye el atıp sahip olmak haramdır  Bu çeşit kazanç insana ne tat verir, ne de yarar getirir  Kişi o şeyden gereği gibi faydalanamaz, geldiği gibi çabuk gider, hayrını göremez  Harman dövmek keçinin işi değil  Hemen her işin bir yapılma biçimi ve ustası vardır  Ağır, önemi büyük işleri öyle herkes yapamaz  Hele bu işler acemi kimselere hiç bırakılamaz  Bu tür işlerden iyi sonuç almak isteyenler, işlerini mutlaka ehline vermelidirler  Hastalık sağlık bizim (insan) için  Sağlıklı bir insan organizmasında birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla fizyolojik görevlerin aksaması, dolayısıyla sağlığın bozulması son derece tabiîdir  Bu sebeple, hasta olmamak için önceden tedbir almalı, her halükârda hastalığa yakalanırsa da bunu büyütmemeli insan  Hatasız kul olmaz  Hiçbir insan tam değildir  Her insan bilerek ya da bilmeyerek yanılıp yanlışlığa düşebilir, suç işleyebilir, günaha girebilir  Kusurları bakımından insanlara fazla yüklenmek doğru değildir  Önemli olan insanların hatalarını yüzüne vurmak değil, hatalarını azaltmada onlara yardımcı olmaktır  Hay`dan gelen, Hu`ya gider (Selden gelen, suya gider)  Sözün gerçek anlamında “Hay” ve “Hû” Allah demektir  Yani Allah`tan gelen, yine Allah`a gider anlamındadır bu söz  Ancak halk arasında mecazî bir anlam kazanmıştır  Kolay ve emeksiz kazanılan şeyler elden kolay çıkar  Elde kalıcı olanlar, emek sarf edip alın teri dökerek kazanılan şeylerdir  Hayır dile komşuna, hayır gele başına  Kim başkaları için iyi niyet besler, iyilik diler, hayır isterse, başkaları da onun için aynı şeyleri düşünür  Kural o ki, iyilik ve kötülük karşılıklıdır  İyilik isteyen iyilik bulur, kötülük isteyen de kötülük  Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar söyleşe söyleşe ( konuşa konuşa) anlaşır  İnsanlar konuşarak birbirlerini daha iyi anlarlar  Çünkü konuşma, anlaşma yollarının başında gelir  İnsanlar duygu ve düşüncelerini konuşarak karşı tarafa aktarırlar, tartışırlar ve birbirlerini tanımaya çalışırlar  Hayvan yularından, insan ikrarından tutulur  Yular, bir hayvanın idare edilmesinde oldukça önemlidir  Bir yere döndürülmesi, çekilip götürülmesi, bir yere bağlanıp tutulması yular vasıtasıyla olur  Bir insanı ise sözü (ikrarı) bağlar  Verdiği sözden dönen kimse, itibarını da yitirmiş sayılır  İhbarını düşünen kimse sözünden caymaz  Eğer cayarsa, bu kendisine hatırlatılır; sözünün istikametine yönelmesi istenir  Hayvanı yardan düşüren bir tutam ottur  Bk  “Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur  ” Hekimden sorma, çekenden sor  Bir hastanın ne çektiğini, hekim değil hasta bilir  Çünkü ateş düştüğü yeri yakar  Bunun gibi bir derde düşenin, bir felâkete uğrayanın, sıkıntılar içinde kıvrananın çektiği çileyi, ancak kendisi bilir, çare sunan, çözüm yolu gösterenler değil  Hekimsiz, hâkimsiz yerde oturma  Sağlığımızı yitirdiğimiz, hastalandığımız zaman kapısını çalacağımız tek kişi hekimdir  Haksızlığa uğradığımız, can ve mal emniyetini kaybettiğimiz yerde başvuracağımız kişi de hâkimdir  Bu önemli iki kişinin bulanmadığı yerde oturmak son derece sakıncalıdır  Her ağacın meyvesi olmaz  Etrafımızda yaşayan insanların dış görünüşlerine bakarak onlardan bir verim beklenmemelidir  Dıştan bize verimli gibi görünen nice insanın yararsız olduğu, onlardan bir fayda gelmediği çok görülmüştür  Her ağaçtan kaşık olmaz  Kimi nesne, iş ya da durumun kendine has bir özelliği vardır  Bu bakımdan özelliği bulunan bir şey için herhangi bir malzeme, madde veya kimse kullanılamaz  Görünüşe aldanmamalı, uygun olan seçilmelidir  Her çok azdan olur  Çoğun temelinde az yatar  Önce az olanlar, birike birike çoğu meydana getirmiştir  Bu bakımdan azlar önemsiz görülüp atılmamalı, aksine sabırla bir arada tutulup biriktirilmelidir  Her damardan kan alınmaz  İnsanların yapıları birbirine uymaz  Kimi iyi, kimi kötü huyludur  Kimi yardımsever, kimi bencildir  Bu sebeple herkesten yardım istenmez, istense de yardım gelmez  Şu hâlde insan kimden yardım isteyeceğini belirlerken dikkatli olmalı, her önüne gelenden yardım istememelidir  Her deliğe elini sokma, ya yılan çıkar ya çıyan  Hiç kimse içyüzünü iyi bilmediği, yeterince incelemediği, hakkında bilgi sahibi olmadığı, denemediği bir işi yapmaya kalkışmamalıdır  Yoksa kendini tehlikeye, altından kalkamayacağı zararlı sonuçlara atmış olabilir  Her Firavun`un bir Musa`sı olur  Her zalimden toplumu kurtaracak, zalime yaptıklarının hesabını soracak bir kurtarıcı mutlaka çıkacaktır  Her horoz kendi çöplüğünde öter  Herkes ancak kendi çevresinde bir değer taşır, kuvvet bulur ve sözünü geçirebilir  Çünkü asıl yeri orasıdır, bağlıları çevresindedir, orada güvence altındadır, orada rahat etmektedir  Her inişin bir yokuşu vardır  Hayatın akışında hiçbir durum olduğu gibi kalmaz  Olumlu, olumsuzu, iyi, kötüyü, yükselme, alçalmayı; başarı, başarısızlığı kovalar  Bunun tersi de kaçınılmazdır  Bu bakımdan işleri bozulan, başarısızlığa uğrayan kimse üzülmemeli; kötü durumunun devamlı olmadığını bilmeli, umut var olmalıdır  ¡ Her işin başı sağlık  İnsanın yapacağı her şey vücut sağlığına bağlıdır  Sağlıklı olmayan kimse hiçbir iş yapamaz  Bir iş yapamayan, başarılı olamayan kimse de yaşadığı hayattan bir tat almaz; mutlu olamaz  Her kaşığın kısmeti bir olmaz  Her insanın talihi, kaderi bir değildir  Bu bakımdan kazançlarının farklı olması da doğaldır  Bir işte kişiler aynı çabayı gösterseler, aynı emeği verseler de biri diğerinden daha az kazanır  Çünkü kısmeti o kadardır  Herkes bildiğini okur  İnsanlar çoklukla kendi akıllarını beğenirler  Dolayısıyla başkaları ne derse desin, onların düşüncelerine uymaktansa kendi düşüncelerine göre iş yapmayı daha uygun bulurlar  Herkesin arşınına göre bez vermezler  Genel kurallar herkesin istek ve ihtiyacına göre bozulamaz  Dolayısıyla bir durumun ölçülerimize göre gerçekleşmesini beklemek doğru değildir  İstenen ölçüde değil, gerektiği oranda yarar sağlanacağı bilinmeli  Herkesin ettiği yoluna gelir  Bir kimse başkasına nasıl davranıyorsa, başkaları da ona öylece karşılık verirler  İyilik eden iyilik, kötülük eden de kötülük görür  Herkesin tenceresi kapalı kaynar  Kimsenin durumu, içinde bulunduğu yaşayış şartları başkalarınca gereği gibi bilinemez  Herkesin yorulduğu yere han yapılmaz  Bir yerde, bir düzende herkesin uymak zorunda olduğu genel kurallar vardır  Bunlar kişinin dileği doğrultusunda değiştirilemez  Herkes kaşık yapar ama sapını ortaya getiremez  Herkes bir iş yapar ama istenildiği kadar güzel ve kusursuz biçimde yapıp da ortaya çıkaramaz  Bunu becerenlerin sayısı da bir hayli azdır  Herkes ne ederse kendine eder  Kişi çevresine nasıl davranırsa, çevresi de ona benzer şekilde davranır  İyilik eden iyilikle, kötülük eden kötülükle karşılaşır  Kişi, muhatap olduğu davranışların sorumlusudur  Her koyun kendi bacağından asılır  Herkes kendi davranışlarından sorumludur  Herkes kendi hatasının cezasını kendi çeker  Hiç kimse başkasının yaptığı bir hatadan ötürü hesap vermez  Her kuşun eti yenmez  1  Herkes zorbalığa boyun eğmez  Bu zorbalığa karşı gelecekler de vardır  Öyleleri çıkar ki, seni alt eder, pişman bile olursun  2  Kimi işlerin altından kalkmamız mümkündür  Ama öyle işler de vardır ki, asla başaramayacağımız işlerdir  Öyle görünüşe aldanıp da o işin altına girmeyelim  Yoksa hiç ummadığımız bir zarar görebiliriz  Her şeyin bir vakti var, horoz bile vaktinde öter  Bir işten olumlu sonuç bekleniyorsa zamanında yapılmalıdır  Çünkü gerekli şartlar ve elverişli ortam o zamandadır  Bu bakımdan bir işi zamanından evvel yapmaya kalkışmak ne kadar zararlıysa, sonraya bırakmak da o kadar zararlıdır  Bir işte acelecilik kadar, geç kalmışlık da başarısızlığa neden olur  Her şeyin yenisi, dostun eskisi (makbuldür)  Sürekli kullanılan eşya yıpranır, eskir, gözden düşer, gittikçe de insana sıkıntı verir, yenisini aratır  Ancak dostluk böyle değildir  Dostluk eskidikçe güç ve değer kazanır  Çünkü birçok hatıralar birlikte yaşanmış, birlikte birçok imtihandan geçilmiş, bağlar gittikçe sağlamlaşmıştır  Eski dostluk içten olduğu için aranır, yeni dostluklar ise henüz gönüllerde kökleşmediği için pek makbul değildir  Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır  Herkesin kendine özgü bir çalışma yöntemi, bir iş yapma biçimi vardır  Çünkü kişilikleri, bilgileri, yetenekleri, yöntemleri ve yolları birbirinden farklıdır  Her yiğidin gönlünde bir arslan yatar  Herkesin kendine göre yüksek bir emeli vardır  Hoşlandığı, sevdiği, kavuşmak istediği bu emeli devamlı gönlünde taşır, onun özlemiyle yaşar  Her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez  Gerçekleştirmek istediğiniz bir iş için uygun şartları dilediğiniz anda bulmanız mümkün değildir  Çünkü olaylar dileğimize göre oluşmaz  Bu bakımdan fırsat elimize geçtiğinde ondan hemen yararlanma yoluna gitmeliyiz  Her ziyan bir öğüttür  Bilerek ya da bilmeyerek uğradığı her zarar kişiye ders olur  Kendisini bu duruma düşüren yanlış hareketi bulur, aynısını tekrarlamayarak doğabilecek başka zararlardan kendisini korur  Hesapsız kasap, ya bıçak kırar ya masat (Hesabını bilmeyen kasap, ne satır bırakır, ne masat)  1  Alacağını ve borcunu bilmeyen, gelirini giderini işine göre ayarlamayan kişi, elinde avucunda bulunanı da kaybeder; zarara uğrar  2  Önlemini iyi almadan, ne yapıp edeceğini iyi düşünmede, bir iş girişiminde bulunan kişi, başarıya ulaşamaz; o iş için gerekli olan imkânları da yitirir  Hırsızlık bir ekmekten, kahpelik bir öpmekten  Hırsızlığın büyüğü küçüğü olmaz  Kişi bir ekmek de çalsa hırsız olur, yavaş yavaş da hırsızlığı meslek edinir  Kahpelik de benzer şekilde oluşur  Bugün bir öpücük verip de bunu önemsemeyen kız ya da kadın, yarın sokaklara düşer  Dolayısıyla bir öpücük bir namus kirletmeye ve kahpeliğe kapı aralamaya yeter  Hiddetle kalkan nedâmetle oturur  Öfkeyle, kızgınlıkla hareket eden kişi ne yaptığını pek bilmez; sağı solu incitir, kırar  Kısa bir zaman sonra etrafa ve kendisine verdiği zararı anlar ve pişman olur  Ne var ki iş işten geçmiştir bir kere  Hocanın (imamın) dediğini yap (söylediğini dinle), arkasından gitme (yaptığını yapma)  Bir din görevlisinin anlattıkları dinin buyruklarıdır  Ancak insan beşerdir, şaşar  O da hatalı, kusurlu olabilir; hatta bile bile yanlış da yapabilir, söyledikleriyle yaptıkları birbiriyle çelişebilir  Bu bakımdan dikkatli ol; bu gibi yanlış yola sapmışların peşinden, onlar dinin buyruklarını anlatıyorlar diye sakın gitme  Hocanın (öğretmenin) vurduğu yerde gül biter  Öğretmen ne yaptığını bilen adamdır  Eğer bir öğrenciye vurmayı gerekli görmüşse, bunu mutlaka eğitmek amacıyla yapmıştır  Sakın ola ki, bu tavrından ötürü ona darılıp gücenmeyiniz  Tam tersine onun bu tavrından ötürü sevininiz  Çünkü onun vurduğu yerde meydana gelen kızarıklık, öğrencinin yarın yapacağı yanlışlıklardan, edineceği kötü alışkanlıklardan kurtuluşunun bir işareti olarak görülmelidir  Horoz ölür, gözü çöplükte kalır  Yaşanılmış, erişilmiş, alışılmış bir durum veya makam yitirildikten sonra, yine o durum veya makamda gözü kalır insanın  Kişinin bu tutkusu ihtiyarlık, hatta ölüm hâlinde bile devam eder  Horozu çok olan köyde sabah geç olur  Karışanı çok olan işlerden güç sonuç alınır  Çünkü her kafadan bir ses çıkar, herkes başka bir yol seçer, işin nasıl yapılacağı konusunda kesin karar verilemez  Dolayısıyla böyle bir işi sonuca ulaştırmak da oldukça güç olur  Huy canın altındadır  Bk  “Can çıkmayınca huy çıkmaz  ” Huylu huyundan vazgeçmez  Doğuştan gelen özellikler kolay kolay değiştirilemez  Bunun için ne kadar uğraşılsa boştur  Çünkü, o huy biçimi, kişinin karakterinin ayrılmaz bir parçası olmuştur  Bunun için onu kolay kolay söküp atamaz   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri'nin Açiklamalari |  | 
|  10-10-2012 | #10 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri'nin Açiklamalari- I - Irmak kenarına çeşme yapılmaz  Bir yerde ihtiyacı karşılayan bir şey varsa, onun yanına yine aynı ihtiyaca yönelik ve üstelik de daha küçük bir şeyi yapmak gereksizdir; ayrıca bu, boşuna bir çabadır; geri durmak gereklidir  Irmaktan geçerken at değiştirilmez  Yürütülmekte olan bir işin tam ortasında, işi tehlikeye düşürebilecek bir yöntem, bir araç-gereç değişikliği girişiminden kaçınılmalıdır  Yoksa işimizi büsbütün bozup büyük bir zararla karşılaşabiliriz  Bu tür girişimler için en uygun zaman kollanmalı, değişiklik zamanında ve yerinde yapılmalıdır  Irz insanın kanı pahasıdır  Irz, bir kimsenin başkaları tarafından dokunulmaması, saygı gösterilmesi gereken iffetidir  Dolayısıyla her şeyden önemlidir  Bu bakımdan kişi kanını döker, canını verir ama namusunu kirlettirmez  Isıracak it dişini göstermez  Kötülük edecek kimse, bunu daha önceden haber vermez  Dolayısıyla bize açıktan açığa cephe alan, bunu gürültü ve patırtısıyla belli eden kimselerden değil, bize sinsice yaklaşan ve yaklaştığını da belli etmeyen kimselerden çekinmeliyiz; asıl tehlikeli olan ve bize zararı dokunacak kimseler onlardır  Isırgan ile taharet olmaz  1  Kötü, zararlı kişiden iyilik beklenmez  2  Her işin aracı farklıdır  İyi sonuç bekleniyor ve zarara uğranmak istemiyorsan uygun araç-gereç seçilmelidir  Islanmışın yağmurdan pervası yoktur  Daha önce kötülük görmüş, zarara uğramış kimse, kendisini bu duruma düşüren şeyden artık çekinip korkmaz  Issız eve it buyruk  Sahip çıkılmayan, başında bulunulmayan mal ya da iş, seviyesiz ve niteliksiz, bayağı kişilerin eline geçer; onlarca kullanılır ve idare edilirler   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri'nin Açiklamalari |  | 
|  10-10-2012 | #11 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri'nin Açiklamalari- İ - İbadet de gizli, kabahat de  Yüce Allah`ın buyruklarını yerine getirmek her insana borçtur ve gösterişten uzaktır  Gerçek iman sahipleri ibadetlerini başkaları görsün diye yapmazlar  Eğer böyle yaparlarsa ibadetleri, ibadet olmaktan çıkar  Benzer şekilde kabahat de başkalarına gösterilecek bir şey değil, tam tersi utanılacak bir şeydir  Bu bakımdan onu da açıktan açığa yapmak insana yakışmaz, gizlenmeli ve örtülmelidir  İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır  Hoşlanılmayan bir davranışın en küçüğünü, başkalarından önce kendimizde deneyip etkiyi görmeli; ondan sonra bunun daha büyüğünü başkalarına uygulamanın ne denli uygun olup olmayacağına karar vermeliyiz  İki at bir kazığa bağlanmaz  Kendi başına buyruk, kimseden izin almaksızın dilediği gibi davranan iki kişi, aynı iş üzerinde görevlendirilip çalıştırılamaz  Her an aralarında anlaşmazlığın çıkması, bunun da kavgaya dönüşmesi kaçınılmazdır  İki baş bir kazanda kaynamaz  Fikirleri, eğilimleri ve davranışları birbirinden farklı olan iki kişi belli bir konuda, bir iş üzerinde uyuşamazlar; görüş ayrılıkları yüzünden ortaya bir şey çıkaramazlar  İki cambaz bir ipte oynamaz  Kurnazlıkta eşit olan iki kimse bir iş üzerinde birlikte çalışamazlar; birbirlerini aldatmak, saf dışı bırakmak için uğraşırlar  Bunda ısrarlı olmaları, her ikisini de daha tehlikeli bir duruma iter  İki dinle (bin işit) bir söyle  Haddinden fazla konuşmak, gereksiz ve yanlış sözlerin ağızdan çıkmasına yol açar  Ayrıca konuşan kişiyi de itici yapar  Bu bakımdan az konuşmalı, çok dinlemelidir  Hem yerinde konuşabilmek için de dinlemek şarttır  Çünkü söylenenler ancak bu şekilde kavranır, çenesi düşüklükten de bu şekilde kurtulur insan  İki el bir baş içindir  1  Yüce Allah, insanları geçimlerini sağlayabilecek bir güçle donatmıştır  Bu gücü kullanan insan, başkalarına muhtaç olmadan yaşayabilir  2  İnsan ancak kendi geçimini sağlayabilecek bir güce sahiptir  Başkalarına yardım edecek bir durumda değildir  İki karpuz bir koltuğa sığmaz  Kimisi, önemi büyük birkaç işi bir arada yapmaya kalkışır  Bu ise çok zor ve sakıncalıdır  Çünkü gücü ve dikkati dağıtır  Buna aldırmayanlar çoklukla yapmaya kalkıştıkları işleri sekteye uğratırlar  İki ölç, bir biç  Hangi iş olursa olsun, bir işe kalkışmadan önce işin ayrıntıları iyice düşünülmeli; boyutları gözden geçirilmeli; nasıl başlanıp nasıl gelişeceği ve nasıl sonuçlanacağı, ne alıp ne götüreceği dikkatle hesaplanmalı ve daha sonra işe başlanmalıdır  İnsan beşer, kuldur şaşar  Hiçbir insan hatasız değildir  Çünkü insan zayıf yaratılmıştır  Dolayısıyla şaşırıp yanlışlık yapması da kaçınılmazdır  Bu bakımdan dalgınlıkla, şaşkınlıkla yapılan hatalara hoşgörüyle bakılmalıdır  İnsan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde  İnsan doğduğu andan itibaren sosyal bir hayatın içine girer  Dolayısıyla herkes gibi o da yaşamak için çabalamaya başlar  Ne var ki, yaşadığı hayat şartlarının zorluğu, insanı doğduğu yerin dışına iter  İnsan da istemeden geçimini temin ettiği yerde kalır, orayı yurt edinir  İnsan göre göre, hayvan süre süre (alışır)  Bir işi öğrenmenin en iyi yolu, o işi görmekten, denemekten ve defalarca yapmaktan geçer  Bunu sürekli yapan insanlar hem tecrübe, hem de alışkanlık kazanırlar; dolayısıyla o işi kolayca yaparlar  Hayvanların bir işe alışmaları ve o işi öğrenmeleri ise, o işi tekrar tekrar yapmaları ile sağlanır  İnsan insanın (adam adamın) şeytanıdır  Çoklukla görülür ki, kötü ve art niyetli kimi uygunsuz kişiler, bazı saf ve iyi niyetli kişileri kurdukları tuzaklarla doğru yoldan saptırıp yanlış yola sürüklerler  İnsanoğlu çiğ süt emmiş  Şurası muhakkak ki, insanın ne zaman ne yapacağı belli olmaz  Çoklukla güven de vermez  Hiç umulmadık bir anda nankörlük edip çıkarı için iyilik gördüğü kimseye bile kötülük yapabilir  İnsan yedisinde ne ise, yetmişinde de odur  Kişi pek çok özelliğini doğuşuyla birlikte getirir  Bunun yanı sıra, yedi yaşına kadar da çevresinden etkilenerek kimi davranışlar kazanır ve bir huy edinir  Edindiği bu huy ihtiyarlasa da kolay kolay değişmez  İp inceldiği yerden kopar  Bir durum, bir olay ve bir iş en zayıf yerinden, en çürük noktasından bozulur veya kopar  İslam`ın şartı beş, altıncısı insaf demişler  “Kelime-i şahadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekât vermek” İslâm dininin beş temel buyruğudur  Eğer bu beş şarta bir şart daha eklenecek olsaydı, bu mutlaka “insaflı olmak” olurdu  Çünkü insaf sahibi olmak, Müslümanlar için son derece önemli bir vasıftır  İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü  Birinden bir şey isteyen biraz utanır ama isteği yerine getirmeyen daha çok utanması gerekir  Darda kalanın, ihtiyacı olanın, bir şeyi başkasından istemesinde utanılacak bir yan yoktur  İşine hor bakan (sanatını hor gören) boynuna torba takar  Kişi, nasıl olursa olsun işini ya da sanatını küçük görmemelidir  Eğer böyle görürse işinin, sanatının gereğini yerine getirip para kazanamaz  Para kazanamayınca da geçim darlığına düşer  Sonunda ona buna avuç açar, dilencilik yapmaya başlar  İş insanın aynasıdır  Bir kişi hakkında yargıya varmak, nasıl bir kişi olduğunu öğrenmek mi istiyorsunuz? O hâlde onun yaptığı işe bakınız  Çünkü yaptığı o iş, onun ne kadar sorumlu, bilgili ve yetenekli olduğunu açığa çıkarır  İşleyen demir ışıldar (pas tutmaz)  Durağan durumdan hareketli duruma geçmek ve çalışmak, insandaki hantallığı, isteksizliği ve uyuşukluğu söküp atar; onu canlı, yetenekli ve verimli kılar  Ruhen ve bedenen güçlendirdiği gibi, maddî yönden de kazançlı yapar  İş olacağına varır  Her işin kendine has bir akışı ve sonucu vardır  Ne yapılırsa yapılsın, ne tedbir alınırsa alınsın, o iş, ulaşacağı sonuca ulaşır  Bunu değiştirmek mümkün değildir  Bu bakımdan işin istediğin biçimde sonuçlanmadı diye kaygılanıp üzülme  İşten artmaz, dişten artar  Kazanç ne kadar çok olursa olsun, tutumlu davranılmazsa para biriktirilemez  Tasarruf, savurganlık yapmamak, tüketimi kısmakla mümkündür ancak  İt derisinden post olmaz  Ahlâksız, bayağı ve değersiz kimseler bir göreve veya mevkiye gelip önemi büyük, yüce bir amaç için hizmet yapamazlar  İtin (köpeğin) duası kabul olunsaydı gökten kemik yağardı  Eğer art niyetli, aşağılık kişilerin istedikleri yerine gelseydi, onlar mutlu olurken dünya kötülüklerle dolar; iyilere de barınacak yer bulunamazdı  Şükür ki bunların dilekleri yerine gelmemektedir  İt itin ayağına (kuyruğuna) basmaz  Hilebaz, ahlâksız, başkalarına kötülük etmeyi kural hâline getiren insanlar birbirlerini gayet iyi tanırlar  Bu yüzden birbirlerini anlayışla karşılar, birbirlerine rahatsızlık verip kötülük etmekten mümkün olduğunca kaçınırlar  İtle çuvala girilmez  Bilgisiz, düzenbaz, bayağı, taşkın kimselerden uzak dur  Onlarla iş yapmak, yakın ilişki kurmak, tartışmaya girmek, hatta kavga bile etmek sakıncalıdır  İtle yatan bitle kalkar  Bk  “Körle yatan şaşı kalkar  ” İt ürür, kervan yürür  Gerçekleşmesi doğal olan işlere, durumlara karşı çıkılsa da engellenemez  Bu bakımdan kötü niyetli kimselerin sözlerine ve davranışlarına aldırış etmeden, doğru bilinen yolda ilerlemeye devam edilir  İyi dost kara günde belli olur  Bk  “Dost kara günde belli olur  ” İyi evlât babayı vezir, kötüsü rezil eder  İstenilen ve beğenilen nitelikleri taşıyan, yararlı olup iyilik sunan evlâtlar baba ve anne için övünç kaynağı; kötülük yapan, sağlıksız, yararsız ve şerefsiz insanlar da utanç kaynağı olurlar  İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı  İyilik yapan bir kişiye iyilik yapmak kolaydır  Doğal olan bu tavrı hemen herkes gösterebilir  Önemli olan kötülüğü dokunan birine iyilik edebilmektir ki, bunu herkes yapamaz  Bunu ancak mert, faziletli ve olgun kimseler başarabilir  İyilik eden iyilik bulur  Bir karşılık beklemeden yardım yapan, kayıran, yardımcı olan, yararlı işlerde bulunan kimse, hemen herkes tarafından sevilir  Günü geldiğinde iyilik görenler, bunun karşılığını ona iyilik yaparak öderler  İyilik et, denize at, balık bilmezse Hâlik bilir  Yaptığın iyiliklerden karşılık bekleme; yaptığın iyilik boşa çıksa da kıymeti bilinmese de sen iyilik yapmaya devam et  Bunu Yüce Allah görür  Bu davranışından ötürü seni bu dünyada olmasa bile öbür dünyada mutlaka ödüllendirir  Hem de kat kat fazlasıyla  İyilik (muhabbet) iki baştan  Gerek iş, gerek evlilik, gerekse herhangi bir konuda iki kişi arasında kurulacak sağlıklı bir ilişkide yalnız birinin iyi davranış göstermesi yeterli değildir  Ötekinin de iyi davranış sergilemesi zorunludur  Tek taraflı iyilik bir yere kadardır  İyi olacak hastanın hekim ayağına gelir  Eğer Yüce Allah, kötü durumda olan birinin düzelip iyi olmasını murat etmişse, türlü sebepler yaratarak ona hiç ummadığı yerlerden yardım gönderir  Onun rahata kavuşmasını sağlar   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri'nin Açiklamalari |  | 
|  10-10-2012 | #12 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri'nin Açiklamalari- K - Kaçan balık büyük olur  Çok önemsiz, çok küçük de olsa, her nedense elden kaçırılan fırsat ah vah edilerek gözde büyütülür  Kaçanın anası ağlamamış  Karşı koyamayacağı bir tehlikeden ve saldırıdan kaçan kişi kazançlı çıkar  Ayrıca yakınlarının üzülmesine yol açacak bir olaya da fırsat vermemiş olur  Kalaylı bakır küflenmez  Saf, temiz, dürüst ve namuslu kimseye kimse kara çalamaz; onun şahsiyetine kimse leke süremez  Kalıp kıyafetle adam, adam olmaz  Ne kadar güçlü, gösterişli, sağlıklı bir vücuda sahip olursa olsun; bu vücudu ne kadar iyi, güzel ve çekici giyim, kuşamla donatırsa donatsın, bütün bunlar kişiyi değerli kılmaz  Kişiyi değerli kılan güzel ahlâkı, becerisi, üretkenliği, bilgisi ve çalışkanlığıdır  Kalp kalbe karşıdır  Sevgi karşılıklıdır  Birinin hissettiğini diğeri de hisseder, birinin düşündüğünü diğeri de düşünür  Zevk, alışkanlık, arzu ve isteklerde de birlik mevcuttur  Kanaat gibi devlet olmaz  Elindekinden hoşnut olan, onu yeter bulan, fazlasını istemeyen, ihtiras beslemeyen kişi kolay doyuma ulaşır ve mutlu olur  Bundan ötürü de kolay kolay yokluk çekmez, sıkıntıya düşmez  Kanatsız kuş uçmaz (olmaz)  Gerekli şartları sağlanmayan, araç ve gereci temin edilmeyen, kimi dayanaklardan yoksun bırakılan iş ya da insandan başarı beklenemez  Kanı kanla yumazlar, kanı su ile yurlar  Bir kötülük, kötülük yapılarak düzeltilemez; hatta böyle bir karşılıkta bulunmak işi daha da vahim hâle sokar, içinden çıkılmaz yapar  Kötülük ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılabilir  Kara haber tez duyulur  Ölüm veya felâket haberi, kötü haber çabuk duyulur; ağızdan ağıza geçerek hızla yayılır  Karaya sabun, deliye öğüt neylesin  Esası, özü bozuk olan şeyi düzeltmek hemen hemen imkânsızdır  İnsanlar için de durum aynıdır  Kimi akılsız, anlayışsız, yoldan çıkmış kimseleri de doğru yola getirmek mümkün değildir  Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş  Kardeşler ne kadar geçimsiz, anlaşmaz, kavgalı, dargın olurlarsa olsunlar yine de kötü bir durumda birbirlerine yardım ederler  Çünkü onları birbirine bağlayan bir kan bağı vardır ortada  Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış  Bk  “Kardeş, kardeşi atmış, yar başında tutmuş  ” Karga, kekliği taklit edeyim demiş; kendi yürüyüşünü şaşırmış  İnsanlar yetiştikleri çevrenin eğitimini alırlar  Bu bakımdan görgüleri, beceri ve bilgileri, davranışları, yol ve yöntemleri birbirinden farklıdır  Buna rağmen kimi kişiler özenti hastalığına yakalanırlar ve onu bunu taklit etmeye başlarlar  Ancak bunu beceremezler, bunu beceremedikleri gibi tabiî davranışlarını da yitirir, gülünç duruma düşerler  Karga yavrusuna bakmış, “benim ak-pak evlâdım” demiş  Yaptığı iş ne kadar kusurlu, çocuğu ne kadar çirkin olursa olsun, kişiye bunlar iyi ve güzel görünür  Başkalarının bu konuda ne diyeceği o kadar önemli değildir  Kartala bir ok değmiş, o da kendi yeleğinden  Kişi, hayatta karşılaşacağı en büyük kötülüğü çoklukla en yakınlarından görür  Kâr, zararın kardeşidir (ortağıdır)  Ticarette sadece kâr etmek düşünülemez, zarar da edilebilir  Ticarete atılan kimse bunu göze almalı, alış verişe öyle girmelidir  Katıra “baban kim?” demişler, “dayım attır” demiş  Kişi kusurlu yanının açığa çıkmasını istemez, bunu gizlemeye çalışır  Sadece iyi yanıyla görünmeye ve övünmeye gayret eder  Kaynayan kazan kapak tutmaz  İçin için gelişen olaylar veya duygular bir yerde patlak verir, önüne geçilemez, kolay kolay yatıştırılamaz  Kaza geliyorum demez  Can veya mal kaybına sebep olan kötü olayın ne zaman olacağını kestirmek mümkün değildir  Bu bakımdan önceden kimi tedbir alınmalı, ansızın ortaya çıkacak kazaya karşı hazırlık yapılmalıdır  Kazanmayanın kazanı kaynamaz  Yiyip içmek, geçimini temin etmek isteyen insan çalışıp kazanç sağlamak zorundadır  Kazancı olmayan insanın geçinmesi mümkün değildir  Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez  Büyük çıkarlar beklenen yer için küçük fedakârlıklar yapılmalı, kimi sıkıntılara girilmeli ve bundan kaçınılmamalıdır  Kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu  Sen başkasına kötülük yaparsan, o da sana kötülük yapacaktır  Her şeyin bir karşılığı vardır  Unutma ki, her ne edersen onun karşılığını alırsın  Keçi can derdinde, kasap yağ derdinde  Kötü bir duruma düşmüş, büyük zarara uğramış kimi kimseler acı içinde kıvranırken, kimileri de küçük yararlarını düşünürler ve hiç umursamadan bu durumdan istifade etmeye çalışırlar  Keçi nereye çıkarsa oğlağı da oraya çıkar  Küçükler daima büyüklerini taklit ederler, örnek alırlar  Anne_baba ne yaparsa çocuk da onu yapar; hangi yola giderse çocuk da o yola gider  Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur  Açgözlü, gözü doymaz, hırslı insanlar küçük bir çıkar için bütün varlığını tehlikeye atar  Kedinin boynuna ciğer asılmaz  Kendisine güvenilmeyecek birine bir şey bırakmak, emanet etmek doğru değildir  Yoksa o şey ya zarar görür, ya da yok olur  Kedi uzanamadığı (yetişemediği) ciğere pis (murdar) der  Kimileri, çok istedikleri hâlde elde edemedikleri şeyi hor göstermeye kalkışırlar; beğenmiyor görünürler  Böyle davranmakla asıl yapmak istedikleri şey, kendi çaresizliklerinin ortaya koyduğu açığı kapatmaya çalışmaktır  Kele, köseden yardım gelmez  Yardıma muhtaç olan kişi, ihtiyaç duyduğu şey konusunda kendi dururken başkasına yardım edemez  Kendi derdine çare bulamamış, kendi işini halledememiş ki, başkasına nasıl yardım etsin? Kelin ilâcı olsa başına sürer  Bk  “Kele, köseden yardım gelmez  ” Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur  Önce değersiz bulunan, beğenilmeyen bir kimse, küçük bir şey veya bir fırsat elimizden çıkıp yok olunca birden kıymet kazanır; çok önemli ve iyi gibi görülür  Kem göz, kalp akçe sahibinindir  Kötü sözü kimse kabul etmediği gibi, sahte parayı da kimse kabul etmez  Kötü söz söyleyenin, geçmeyen para da onu kullananındır  Kendi düşen ağlamaz  Girdiği bir işte kendi zararına kendi sebep olan bir kimsenin yakınmaya hakkı yoktur  Çünkü bildiğini okumuş, istediği gibi davranmış, kimseyi dinlememiştir  O hâlde kötü sonuca da katlanmalıdır  Kesilen baş yerine konmaz  Bir iş yapıldıktan sonra eski durumuna getirilemez  Bu bakımdan bir işe girişmeden, bir davranışta bulunmadan önce, işin nasıl sonuçlanıp sonuçlanmayacağını iyi hesapla; pişman olup olmayacağını iyi düşün taşın ve ondan sonra harekete geçip geçmeme konusunda karar ver  Keskin sirke küpüne (kabına) zarar verir  Öfkeli, sert, sinirli kimsenin zararı kendisinedir  Kendini yıprattığı, sağlığına zarar verdiği, toplum içinde saygınlığını yitirdiği gibi işlerini de bozup alt üst eder  Kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz  Kişi öncelikle kime danışacağını, kimin peşinden gideceğini iyi bilmelidir  Çünkü seçtiği kişi kötü, işe yaramaz biri olabilir ve onun başını belâya sokabilir  Kılıç kınını kesmez  Ne kadar sert ve öfkeli olursa olsun hiçbir kişi yanındakilere, yakınlarına zarar vermez  Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan  Kişi, kiminle arkadaşlık ederse, ondan etkilenir; onun alışkanlıklarına, düşüncelerine eğilim duyar; huyunu, gidişini kapar  Kırkından sonra azanı teneşir paklar  Yaşlandıktan sonra yaşına uymayan davranışlarda bulunan, ahlâksız bir yola sapan, kötü işlere bulaşan insanları doğru yola getirmek çok zordur  Bu gibi kimselerin sonu da iyi değildir  Kırk yıllık Kâni, olur mu Yani  İyi alışkanlıklar edinmiş ve bunu uzun yıllar sürdürmüş kişi, kolay kolay bu yapısından vazgeçip de kötülük edemez  Kısmetinde ne varsa kaşığına o çıkar  Kişi ne kadar çalışırsa çalışsın, çabalarsa çabalasın alın yazısındaki şeye ulaşır  Yüce Allah, ona ne nasip etmişse ancak ona kavuşur; bu az da olur, çok da  Kızı gönlüne (keyfine) bırakırsan ya davulcuya varır, ya zurnacıya  Evlenme çağındaki kızı büyükleri uyarmazlarsa uygun olmayan birisiyle evlenir  Çünkü yaşı gereği hem tecrübesiz, hem de eğlenceye düşkün olur ve ileriyi göremez  Bu bakımdan anne baba tarafından denetlenmeli, uyarılmalıdır  Kızını dövmeyen, dizini döver  Kızını, çocuğunu daha küçük yaşta eğitme yoluna gitmeyen, terbiye kurallarını öğretmeyen, gerekirse dövmeyen ileride çok pişman olur; ancak iş işten geçmiştir  Kimi köprü bulamaz geçmeye, kimi su bulamaz içmeye  Hayat sıkıntılarla, çelişkilerle doludur  Buna bir de insanların nasipleri arasındaki tutarsızlıklar eklenince hayat daha da çekilmez olur  Kimileri bolca bulurken, kimileri hiç bulamaz  Bu da toplumu kargaşaya sürükler  Gerekli olan şey dengeyi sağlamaktır  Kiminin parası, kiminin duası  Öyle işler vardır ki, kiminden para, kiminden de dua alınarak yürütülür  Bu dünyada para kadar dua da önemlidir  Canı gönülden yapılan duanın önemi büyüktür  Kimse ayranım (yoğurdum) ekşi demez  Herkes sattığı malı; kendi işini, tutumunu ve davranışını över  Kendine yönelik eleştiriler yapılsa da aldırmaz, kusur kabul etmez, o methe devam eder  Kimseden kimseye hayır yok (gelmez)  İnsan, yapacağı işte başkasının yardımına güvenirse, hayal kırıklığına uğrar  Bu bakımdan bir işe girerken kendine dayanmalı, kendi gücüne güvenmelidir  Kimsenin âhı kimsede kalmaz  Güçlü bir kimsenin dine, yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, kıyım, acımasızlık, haksızlık ve cefa asla karşılıksız kalmaz  Zalimler, er veya geç zulme uğrayanların âhını, bedduasını alırlar ve perişan olurlar  Koça boynuzu yük değil  1  Kişiye kendisinin ve yakınlarının işini görmek ağır gelmez  2  Kişi, kendini savunacak araç-gerecini, güvenlik sistemlerini taşımaktan ve kullanmaktan geri durmaz, bunlar ona yük değildir  Komşu komşunun külüne muhtaçtır  Hayat şartları insanları bir arada yaşamaya zorunlu kılmıştır  Bir arada yaşama sosyal hayatı, sosyal hayat da karşılıklı olarak yardımlaşmayı beraberinde getirmiştir  Dolayısıyla insan her meselesini tek başına halledemez olmuş, yakınındakine başvurmak zorunda kalmıştır  Bu bakımdan komşular birbirlerine en küçük şey için bile muhtaçtırlar  Çünkü en önemsiz şeyin yokluğu, büyük bir işin aksamasına yol açabilir  Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür  Başka bir kimsenin malı, kişiye olduğundan daha değerli görünür  Çünkü insan nefsi doymak bilmez, başkasının elindekine imrenir  Hele insanlar birbirlerini çekemiyorlarsa birinin elindeki mal, diğerini sürekli rahatsız eder  Kork Allah`tan korkmayandan  Allah korkusu, öte dünyaya inanan insanları pek çok kötülükten uzak tutar  Çünkü yaptığı kötülüklerin cezasız kalmayacağını bilir ve kolay kolay kötülük yapamaz  Ama insan yüreğinden Allah korkusunu söküp attı mı, şeytanla baş başa kaldı demektir  Artık onun düşünemeyeceği kötülük yoktur, her türlü fenalığı eline fırsat geçti mi kolaylıkla yapar  Bu bakımdan böylelerinden çekinmek, uzak durmak, kendini korumak gereklidir  Korku dağları bekletir  1  Korku varlığını her yerde duyurur  Yapacağı işe karşı verilecek cezadan korkan kimse o işi yapmaktan çekinir  2  Cezadan veya zulümden kaçan dağlara kaçar, gizlenir, zor da olsa orada yaşamaya çalışır  Korkulu rüya (düş) görmektense uyanık yatmak yeğdir (hayırlıdır)  Tehlikeli bir işe girişmektense o işin sağlayacağı kazançtan vazgeçmek daha iyidir  Çünkü sonu pek iyi görülmeyen, her gün ha battım ha batacağım korkusu veren işten insana pek hayır gelmez  Korkunun ecele faydası yoktur  Kişi korkmakla kendisine gelecek bir kötülüğü önleyemez  Bu sebeple korkuyu sürdürmek yerine gelecek tehlikelere karşı önlem alma yoluna gitmek gereklidir  Çünkü gelecek olan gelecek, olacak olan olacaktır  Üzüntü, korku ise bunu önleyemeyecektir  Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler  İstenilen nitelikteki şey bulunamayınca onun daha düşük nitelikte olanına da razı olunur  Çünkü bir ihtiyaca, kalitesi düşük de olsa cevap verecektir  Köpeğe gem vurma kendisini at sanır  Hiçbir değeri olmadığı hâlde kendisine değer verilen, lâyık olmadığı hâlde bir makama getirilen kişi, kendisini gerçekten kıymetli sanıp buna da inanmaya başlar  Köpek ekmek veren kapıyı tanır  Şurası unutulmamalıdır ki, köpek bile kendisini besleyen yeri bilir; o yerin insanına karşı bunu iyi davranışlarıyla belli eder  O hâlde insan bunu görmeli ve bunun çok ötesinde olmalıdır  Kendisine iyilik eden, yardımcı olan kimselere karşı gerekli saygıyı göstermeli, nankörlük etmemeli ve kendisine uzanan şefkatli elleri unutmamalıdır  Köpek sahibini ısırmaz  Köpek bile kendisini besleyen, kendisini koruyan sahibine saygılı davranır  Peki, kişi ne kadar kötü olursa olsun iyilik gördüğü, geçimini sağladığı yere nasıl kötülük edecektir? O da nankörce davranıp zarar veremez  Köpeksiz sürüye (köye) kurt dalar (iner)  Koruyucusuz kalan yere veya ülkeye düşman girer, saldırır, ne var ne yok hepsini talan eder  Eğer elinizdeki yeri ya da ülkeyi iyi koruyup gözetirseniz, düşman sizden uzak durur ve kötü sonlarla karşılaşmazsınız  Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler  Kişi işini gördürünceye kadar yardım beklediği kimseye dil döker, onu över, ne kadar kötü de olsa onu göklere çıkarır  Ancak işini gördürdükten sonra bu tavrı birdenbire değişir  Karşısındaki kimse, sanki o övdüğü kimse değildir  Kuşkusuz bu tavır iki yüzlü kimselerin tavrıdır ki namuslu insanlar bundan uzaktırlar  Körler memleketinde şaşılar padişah olur  Bilgisiz, anlayışsız, beceriksiz insanların bulunduğu bir yerde, çok az bilgi, anlayış ve becerisi bulunan kişiler başa geçip yönetimi ele alırlar  Körle yatan şaşı kalkar (İtle yatan bitle kalkar)  Değersiz, kötü, ahlâksız kişilerle ilişki kurup arkadaşlık yapanlar ister istemez onlardan etkilenir ve kötü huylar kaparlar  Çünkü insanı en çok etkileyen yakınında bulunduğu insanlardır  Kötü komşu insanı (adamı) hacet sahibi eder  İnsanlar en çok birbirlerine yakın olan insanlarla yardımlaşırlar  İnsanın yardımlaşacağı insanlardan biri de komşusudur  Eğer komşu kötü huylu biri ise, kendisinden emanet olarak istenen bir şeyi vermez  Emanet isteyen de geri çevrildiği için ihtiyaç duyduğu şeyi satın almak zorunda kalır  Böylelikle o kötü komşu, insanı bir alet-eşya sahibi yapmış olur  Kötülük her kişinin kârı, iyilik er kişinin kârı  Bk  “İyiliğe iyilik her kişinin kârı…” Kötü söyleme eşine, ağu katar-aşına  Yakın ilişkide bulunduğun kimselere (aile fertleri, komşu, arkadaş, mesai arkadaşları vs  ) iyi davran, onları incitip kırma  Eğer böyle yaparsan onlar da senin hakkında hiç iyi düşünmezler, sana daha büyük kötülük yapma yoluna giderler  Kul azmayınca Hak yazmaz  Kişinin başına gelen felâketler hep onun azgınlığı, sapkınlığı yüzündendir  Çünkü Yüce Allah hiçbir kuluna zulüm yapmaz  Doğru yolda giden toplumlar selâmete ermişler, sapanlar ise felâketlerle karşı karşıya kalmışlardır  Kul hatasız (kusursuz) olmaz  Bk  “Hatasız kul olmaz  ” Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez  Sıkıntıda olan, dara düşen ve kendisine inanan insanları Yüce Allah darda koymaz  Onlara en sıkışık anlarında yardım eder, yeter ki o kullar kötü yola sapmadan sabrederek yollarına devam etsinler  Kurda, “Neden boynun (ensen) kalın?” demişler; “İşimi kendim görürüm de ondan” demiş  Kendi işini kendisi gören, başkasına bırakıp yaptırmayan kişinin içi rahattır; çünkü işin bütün yükü ve sorumluluğu ona aittir  Dolayısıyla hiç kaygılanıp üzülmez de, keyfine bakar  Kurt dumanlı havayı sever  Kötü niyetli kimseler ortalıktaki karışıklıklardan yararlanma yoluna giderler  Çünkü o anda dikkatler dağılmıştır, kimin ne yaptığı belli değildir  Dolayısıyla kendilerine engel olacak kimselerin bulunmadığı bu ortamı sever ve bu ortamın oluşmasını istekle beklerler  Kurt kocayınca köpeklere maskara olur  Güçlü, kuvvetli bir kurt ile köpekler kolay kolay başa çıkamazlar, ondan çekinip korkarlar  Bunun gibi her bakımdan güçlü, kuvvetli iken herkesi korkutan, tedirgin eden, yıldıran kişi, bu gücünü-kuvvetini kaybettikten sonra onun bunun, aşağılık kimselerin eğlencesi ve oyuncağı hâline gelir  Kurt tüyünü (köyünü) değiştirir, huyunu değiştirmez  Kötü, zalim kimseler kılık-kıyafetlerini, oturdukları ev ve yerlerini değiştirseler de huylarını değiştirmezler; onların bu kötü yapıları devam edip gider  Kuru lâf karın doyurmaz  Anlamsız, yersiz, boş sözlerle bir iş yapılamaz  Bir işten olumlu sonuç alınmak isteniyorsa, o konuda eylemde bulunmak, yararı dokunan davranışlar göstermek gereklidir  Kurunun yanında yaş da yanar  Bir düzeni kurmak, huzuru sağlamak için girişilen bir eylem sırasında suç işlemiş kötülerin yanı sıra, suçsuzların da cezalandırıldığı ve zarara uğratıldığı görülür  Kusursuz dost arayan dostsuz kalır  Eksiksiz, noksansız kişi olmaz, hiç kimse mükemmel değildir  Bu sebeple kusursuz dost aramak boşunadır  Arayan da dostsuz kalır  Dost bulmak istiyorsak, insanları kusurları ile kabullenip sevmeliyiz  Kuzguna yavrusu güzel (anka) görünür  Bak  “Karga yavrusuna bakmış…” Küçük suda büyük balık olmaz  1  Yetenekli, büyük kişiler küçük çevrelerde yetişse bile barınıp kalamaz  Bu kişiler kendilerini besleyecek, barındıracak ve olgunlaştıracak daha büyük çevrelere, kültür ortamlarına ihtiyaç duyarlar  2  Küçük kazançlar, küçük ortamlarda; büyük kazançlar da büyük ortamlarda elde edilir  Sınırlı, küçük bir ortamda yapılan işten bol kazanç sağlanamaz  Kürkçünün kürkü olmaz, börkçünün börkü  Başkalarının ihtiyaçlarını karşılayan bir meslek dalında çalışıp çabalayan kişi, kendi ihtiyaçlarını ha bugün, ha yarın diyerek ihmal eder ve savsaklar   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri'nin Açiklamalari |  | 
|  10-10-2012 | #13 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri'nin Açiklamalari- L - Lâfla peynir gemisi yürümez  Yalnız konuşarak, yaparım ederim diyerek bir yere varılmaz ve hiçbir iş gerçekleştirilemez  Atıp tutmaktan ziyade harekete geçip uygulamak ve çalışmak lâzımdır  Lâf torbaya girmez  Ağızdan söz bir kez çıktı mı artık onu gizlemek mümkün değildir  Çünkü onu herkesin duyması kaçınılmazdır  Bu sebeple söz ağızdan çıkmadan önce iyice düşünmeli, nereye varıp varmayacağı hesaplanmalı ondan sonra sarf edilmelidir  Lâtife lâtif gerek  Şaka yaparken bile kaba, kırıcı olmamak, incelikten ayrılmamak gerektir  Leyleğin ömrü laklakla geçer  Aylak, işsiz-güçsüz, bir iş yapmak istemeyen kişi zamanını boş ve anlamsız konuşmalarla geçirir  Çene çalmaktan başka bir işe yaramayan bu kimselerle bir arada bulunarak zaman harcamaktan kaçınmak bir zorunluluktur  Lodosun gözü yaşlı olur  Güneyden veya güney batıdan esen rüzgâr, ardından çoğunlukla yağış getirir  Lokma çiğnenmeden yutulmaz  Her iş bir emekle yapılır  Emek, çaba ve diğer yardımcı güçleri sarf etmeden bir şey elde edilemez  Alın teri dökülmeden kazanılan şeyden hayır gelmez  Nasıl ki çiğnemeden yuttuğumuz şey midemize zarar veriyorsa, emek vermeden elde ettiğimiz şey de bize zarar verir; çünkü helâl değil, haramdır  O hâlde bir şey elde etmek istiyorsak çalışmak, alın teri dökmek ve emek vermek zorundayız   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri'nin Açiklamalari |  | 
|  10-10-2012 | #14 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri'nin Açiklamalari- M - Mahkeme kadıya mülk değil  Hiçbir kimse, hizmet için bulunduğu kamuya ait bir makam ya da mevkide ömrünün sonuna kadar kalamaz  Ayrıca o yeri kendi malı ve mülküymüş gibi de kullanamaz  Gün gelir, onu o yere getirenler onu oradan alır, yerine bir başkasını getirebilirler  Bu sebeple geçici de olsa devlete ait olan yerleri işgal edenler, o yerlerde yetkilerini yanlış yolda kullanmamalıdırlar  Mal bulunur, can bulunmaz  Mal ve mülk kazanmakla elde edilir  Bugün kaybeden, yarın gayretli çalışması sonucu yine bulabilir  Ama can öyle mi ya? Canını kaybeden onu bir daha elde edemez  Bu bakımdan insan canının kıymetini bilmeli, onu tehlikeye atmamalı  Unutmamalıdır ki, ancak sağlığı yerinde olan insan mal kazanabilir  Mal canın yongasıdır  İnsan, malına gelen zarardan, canına gelmişçesine acı duyar  Çünkü onu kazanırken çok uğraşmış, canını dişine takmış, didinip durmuş ve mal sanki onun bir organı gibi olmuştur  Mart kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır  Mart ayı şiddetli soğukların olduğu bir aydır  Zaman zaman güneş görünse ve havalar ısınıyor gibi olsa da soğuklar şiddetini azaltmaz  Çoklukla bugünlerde yakacak tükenir, insanlar zor durumda kalırlar, evde bulunan kazma-kürek saplarını bile yakmak zorunda kalırlar  Mart`ta yağmaz, Nisan`da dinmezse sabanlar altın olur  Mart ayı oldukça soğuk bir aydır  Bu ayda yağmurun yağması ürün için iyi değildir  Nisan ise havaların ısınmaya başladığı bir aydır  Bu ayda yağacak yağmur, hem de çok yağacak yağmur ürün için oldukça faydalıdır, verimi artırır ve çiftçiyi son derece memnun eder  Maşa varken elini ateşe sokma  1  Bir işten gelebilecek zarardan kendini koruyacak bir yol vardır, o yolu tut  Kendini zarardan koruduğun gibi rahat da edersin  2  Yaptırabileceğin biri varken tehlikeli bir işe kendin girme  Mayasız yoğurt çalınmaz (tutmaz)  Bir işin başarıyla yürütülebilmesi, bir işten verim alınabilmesi için uygun bir ortama, gerekli araç-gerece, az da olsa bir sermayeye ihtiyaç vardır  Mazlumun âhı, indirir şahı (yerde kalmaz)  Bk  “Kimsenin âhı kimsede kalmaz  ” Merhametten maraz doğar  Bir kimsenin karşılaştığı kötü durum karşısında üzüntü duyar ve o kişiye yardımda bulunur, iyilik ederiz  Ne var ki, kimileri kendisine gösterilen bu yakın ilgiyi kötüye kullanır ve başımızı derde sokar  Mermer iyi taştan, iyilik iki baştan  Bk  “İyilik iki baştan olur  ” Mescide gerek olan meyhaneye haramdır  Her özellikli şeyin gerekli olduğu bir yer vardır  Onun dışında başka bir yerde kullanılamaz  Kullanılırsa son derece zararlı olur  İçki Müslüman`a haramdır, dolayısıyla içemez ve bulunduramaz  Domuz eti Hıristiyanların sofrasına konabilir ama Müslümanların sofrasına sokulamaz  Aksi takdirde Müslümanlığın özüne zarar verilmiş olur  Meyveli ağacı taşlarlar  Öyle sıradan kimselerle pek uğraşan olmaz  Ama toplumda bir konum edinmiş, bilgili, becerikli ve başarılı kimse kolayca hedef olur; hücumlara maruz kalır  Çünkü onun toplumdaki konumu kimilerinin kıskançlık duygularının kabarmasına yol açar  Mızrak çuvala sığmaz (girmez)  Herkesin gözü önünde duran, apaçık bilinen gerçeklerin gizli tutulması, örtbas edilerek yokmuş gibi gösterilmesi imkânsızdır  Minareyi çalan kılıfını hazırlar  Kolay kolay saklanamayacak kadar büyük bir yolsuzluk yapan kimse, sorumluluktan kurtulma yollarını iyiden iyiye düşünür ve ortaya çıkmasını önleyecek tedbirleri önceden alır  Mirî malı balık kılçığıdır, yutulmaz  Devletin malını mülkünü kendisine mal etmek son derece zor ve tehlikelidir  Böyle bir teşebbüste bulunsa da rahatça kullanamaz, günün birinde er veya geç bunun hesabı kendisinden sorulur  Misafir kısmeti ile gelir  Geleneklerimiz ve dinimiz olan İslâm, yoldan gelene, yolcuya, konuğa gerekli ilgiyi göstermeyi ve ikramda bulunmayı emreder  Bu bakımdan evimizi konuğa açmalı, onu başımıza gelmiş bir külfet gibi görmemeliyiz  Eğer dinimizin buyurduğu gibi davranırsak misafiri ağırlamakta güçlük çekmeyiz, evimize bereket dolar  Çünkü ikram edene, sakınmadan verene, Yüce Allah misliyle verir  Dolayısıyla misafir kısmetini de getirmiş olur  Misafir on kısmetle gelir; birini yer dokuzunu bırakır  Bk  “Misafir kısmeti ile gelir  ” Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer  Bir yere konuk olan, ev sahibinin kendisine özel olarak yapılmış çok güzel şeyler ikram edeceğini düşünebilir  Ancak umduğuna kavuşamaz; çünkü ev sahibi, evde ne varsa onu ikram eder  Bu bakımdan özel yiyeceklerle ağırlanacağını düşünmemelidir  Misafir üç gün misafirdir  Geleneğimiz bir yerde haddinden fazla kalınmasını ve ev sahibine fazla sıkıntı verilmesini hoş görmez  Konuğun bir evde kalmasını üç günle sınırlar  Üç günden fazlası ev sahibini sıkıntıya soktuğu gibi, misafiri de zor durumda bırakır  Bu bakımdan, konuk, ev sahibinin durumunu anlamak ve üç günden sonra o yerden ayrılıp ev sahibini rahatlatmalıdır  Unutulmamalı ki suratlarının asılmasına sebep olduğumuz insanların yanına bir daha zor gideriz  Muhabbet iki baştan  Bk  “İyilik iki baştan olur  ” Mum dibine ışık vermez  Konumu ve yapısı gereği etrafına ışık saçan mum, kendi dibini aydınlatamaz  Güçlü kişiler de uzaktakileri kollayıp kayırdıkları ve çokça yardım yaptıkları gibi kendi yakınlarına o kadar fayda sağlayamazlar  Çünkü onlar her şeyden önce çıkarlarını düşünen insanlar olmaktan uzaktırlar  Mühür kimde ise Süleyman odur  Hz  Süleyman`ın peygamber ve hükümdar olduğunu belirten bir mührü vardı  Bu yetki gücünün işareti olarak görülmüş, burdan hareketle söze şu anlam verilmiştir: Bir işte yetki kimde ise kuvvet ondadır, onun buyrukları geçer  Mürüvvete endaze olmaz  Yiğit, mert, iyiliksever, cömert olmanın ne ölçüsü, ne de sınırı vardır  Kişi bu hasletlerini olabildiğince geniş ve sınırsız tutabilir; tuttuğu oranda da kendini değerli, eşsiz bir insan yapar   | 
|   | 
|  | 
|  | Atasözleri'nin Açiklamalari |  | 
|  10-10-2012 | #15 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atasözleri'nin Açiklamalari- N - Ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına  Kişi, çalışma miktarına ve biçimine göre karşılık görür  Çok ve iyi çalışan iyi, az ve kötü çalışan da kötü sonuçla karşılaşır  Elde edilen verimin iyi veya kötü olmasında niyetin rolü de büyüktür  Ne ekersen onu biçersin  Nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün  Birine kötülük yapan ondan kötülük, iyilik yapan da iyilik görür  Ne karanlıkta yat, ne kara düş gör  İleride zarara uğrayıp üzülmek istemiyorsan, karşına çıkabilecek tehlikelere karşı şimdiden tedbir al  Bk  “Korkulu rüya görmekten…” Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli  Kişi ummadığı bir duruma ulaşabilir, varlıklı ve başarılı olabilir  Bu duruma ulaşan kimse çok şımarmamalı, sağında solunda bulunan kimseleri küçük görmemeli, bu durumun sürüp gideceğini düşünmemelidir  Yarın elinde olanı, bulunduğu konumu kaybedeceğini ve kötü duruma düşeceğini de hesaba katmalıdır  Nerde birlik, orda dirlik  Hangi yerde, toplumda duygu, düşünce ve inanç birliği varsa dirlik ve düzenlik de oradadır  Orada insanlar mutlu, huzurlu, başarılı ve uyumlu bir hayat sürerler  Nerde hareket, orda bereket  Hareket olan yerde bolluk olur  Çünkü orada devamlı iş, çalışma ve üretim vardır  Üretimin olduğu yerde de yokluktan değil, bolluktan söz edilir ancak  Ne verirsen elinle, o gider seninle  Yaşadığı sürece yoksula, yetime, yolda kalmışa yardım eden, onları doyurup giydiren ve gözeten kimse, bunların karşılığını öbür dünyada alacaktır  Hatta Yüce Allah, ona kat kat fazlasıyla verecektir  Ne yavuz (azgın) ol asıl, ne yavaş (şaşkın, miskin) ol basıl  Sertlikten kaçın, ona buna saldırıp kimseyi ezme, yoksa seni kötü biçimde cezalandırırlar  Çok sessiz, uyuşuk, pısırık, korkak ve yumuşak da olma; yoksa seni hırpalayıp ezerler  İkisinin ortası bir yol izle  Nikâhta keramet vardır  Nikâh evlenenleri sevgi bağıyla bağlar  Daha önce tanışmadan evlenenler, evlendikten sonra anlaşır ve birbirlerini severler  Bekâr durmaktansa evlenmek yeğdir  Nisan yağmuru altın araba, gümüş tekerlek  Bk  “Mart`ta yağmaz, Nisan`da dinmezse…” Niyet hayır, akıbet hayır (selâmet)  Bir şeyin yapılması önceden iyi niyetle istenip düşünülmüşse, o şeyin sonu hayırlı olur  Kötü niyetle yapılan işten hayır gelmez | 
|   | 
|  | 
|  |