Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
deyimler, hikayeleri

Deyimler Ve Hikayeleri

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Ve Hikayeleri



Saman Altından Su Yürütmek

Vaktiyle köyün birinde ahalinin tarlaları ve meyve sebze bahçelerini suladığı bir su kaynağı varmış Bu kaynak köyün ortak malıymış Civarda başkaca su kaynağı olmadığından bütün köylü arazisini bu kaynaktan nöbetleşe sıra ile sularmışKimin ne vakit, ne kadar su kullanacağı belliymiş ve herkes kendi sırasını takip eder, komşularının hakkına da saygı gösterirmiş Ancak her köyde olduğu gibi bu köyde de açıkgöz bir adam varmış Sebze bahçesi su kaynağının hemen yakınında bulunan bu adam,herkes gibi sırası geldiğinde gider, kaynaktan suyunu alırmış ama bununla yetinmeyip kaynak ile bahçesi arasına gizli bir su yolu kazmışKimseler farketmesin diye de su yolunun üzerini taşla tahtayla kapatıp üstüne de saman balyaları yığmış Su , diğer vakitlerde bu saman altından aka aka açıkgözün tarlasına kadar gidermiş
Yaz ortasında herkesin tarlası susuzluktan yanıp kavrulurken, onun ki fidanların boy üstüne boy attıkları, yemyeşil bir halde olurmuşÜstelik bostanın ortasındaki sulama havuzu da, her zaman silme doluymuş Köylüler "Bu işin içinde bir iş var" diyerek araştırmışlar ve kısa bir süre sonra da bu uyanığın saman altından su yürüttüğünü farketmişler


Alıntı Yaparak Cevapla

Deyimler Ve Hikayeleri

Eski 10-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Ve Hikayeleri



Osmanlı döneminde esnaf ve sanatkarların bağlı bulunduğu teşkilat, ticaretin yanında sosyal hayatı da düzene sokuyordu Kusurlu malın, malzemeden çalmanın ve kalitesiz işin önüne geçmek için de ilginç bir önlem alınmıştı Bir ayakkabı aldınız veya tamir ettirdiniz diyelim Ama kusurlu çıktı Böyle durumlarda heyet şikayeti ve sanatkarı dinliyor Eğer şikayet eden gerçekten haklıysa, o ayakkabıların bedeli şikayetçiye ödeniyordu Ayakkabılar da ibret-i alem olsun diye ayakkabıyı imal edenin çatısına atılıyordu Gelen geçen de buna bakıp kimin iyi, kimin kötü ayakkabı tamir ettiğini biliyordu Böylece pabuçları dama atılan ayakkabıcı maddi kazançtan da oluyor ve gerçekten pabucu dama atılmış oluyordu
Alıntı Yaparak Cevapla

Deyimler Ve Hikayeleri

Eski 10-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Ve Hikayeleri



Bebek yahut küçük çocukların, manevi itibarına ve ermişliğine inanılan kişilere götürülerek ağzına tükürttürülmesi ve ardından da ileride o kişi gibi ulu bir zat olması için dua istenmesi yakın zamanlara kadar geçerli olan Anadolu adetlerinde biriydi Eski tekkelerin eşikleri bu sebeple çok aşınmış olsa gerektir

Bütün bunlardan anlaşılan o ki argodaki ağzına tükürmek deyiminde bir üstünlük mücadelesi vardır Birisinin ağzına tükürdüğünü veya tükürmek istediğini “ağzına tükürdüğüm” veya “ağzına tüküreyim” gibi basma kalıp deyimlerle ifade eden kişi, söz konusu meselede ağzına tükürülenden daha usta olduğunu veya olabileceğini ima etmeye çalışmakta, “bu konu da ben onun ağzına tükürürüm!” diyerek de bir nevi tehdit savurmaktadır

Ağza tükürmenin yalnızca hasta okumağa özgü bir gelenek olmadığını şu hikayeden anlamak mümkündür:

Vaktiyle, saçma sapan şiirler yazan bir şair, Molla Camii’nin meclisinde,

-Üstat, demiş, dün gece rüyamda şiirler yazıyordum ki Hızır aleyhisselamı gördüm Mubarek ağzını tükürüğünden bir parça benim ağzıma tühledi

Molla cami adamın şiirlerinde keramet sezilmesi için böyle söylediğini ve güya Hızır’ın feyiz verici nefesine mas har olduğuna dair yalancı şöhret peşinde koştuğunu anlayıp cevabı yapıştırmış:

- Be ahmak, öyle değil Bence Hızır aleyhisselam bu şiirleri senin yazdığını görünce yüzüne tükürmek istemiş, ama o sırada ağzın açık olduğundan, tükürük suratına geleceği yerde ağzına girmiş!

Alıntı Yaparak Cevapla

Deyimler Ve Hikayeleri

Eski 10-10-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Ve Hikayeleri



Türkçe de bakla ile alakalı iki deyim vardır Her ikisinde de illiyet, kurutulmuş baklanın zor ıslanması ve zor yumuşamasıyla ilgilidir
Kurutulmuş baklanın ağza alındığında ıslanıp yumuşaması uzun bir süreyi
ilzam eder Sır saklama ve dilini tutma konusunda kendisine itimat edilemeyen kişiler için " ağzında bakla slanmaz" deyiminin kullanılması bu yüzdendir Yani duyduğu bir sırrı hemen başkasına anlatır, demlenesiye kadar yahut bir baklanın ıslanacağı müddet kadar olsun beklemez demeye gelir Baklayla ilgili diğer deyim baklayı ağzından çıkarmaktır Deyim, içimizden geçtiği halde mekan ve zaman müsait olmadığı için nezaket veya siyaset en söyle ( me ) diğimiz şeyler için birisinin bizi ikazı zımnında "çıkar ağzından (dilinin altından) baklayı" demesine işarettir

Deyimin hikayesi şöyle:

Vaktiyle çok küfürbaz bir adam yaşarmış Zamanla kendine yakıştırılan küfür bazlık şöhretine tahammül edemez olmuş Soluğu bir tekkede almış ve durumu tekkenin şeyhine anlatıp sırf bu huyundan vazgeçmek
için dervişliğe soyunmaya geldiğini söylemiş Şeyh efendi bakmış, adamın niyeti halis, geri çevirmek olmaz, matbahtan bir avuç bakla tanesi getirtmiş Bunlara okuyup üfledikten sonra yeni dervişe dönüp tembih etmiş:
-Şimdi bu bakla tanelerini al Birini dilinin altına, diğerlerini cebine koy Konuşmak istediğin vakit bakla diline takılacak, sende küfür etmeme isteğini hatırlayıp o an da söyleyeceğin küfürden geçeceksin Bakla ağzında
ıslanıp da erimeye başlayacak olursa cebinden yeni bir baklayı dilinin
altına yerleştirirsin
Adamcık şeyhinin dediği gibi tekkede kalıp kendini kontrol etmeye başlar Bu arada şeyh efendi de bir yere gidince onu yanından ayırmamaktadır Yağmurlu bir günde şeyh ile derviş bir sokaktan geçerlerken bir evin penceresi hızla açılır ve gençten bir kız çocuğu başını uzatarak,
- Şeyh efendi, biraz durur musun? Deyip pencereyi kapatır Şeyh efendi söyleneni yapar, illa yağmur sicim gibi yağmaktadır Sığınacak bir saçak altı da yoktur Üstelik niçin durdurulduğunu henüz bilmemektedir ve kız da pencereden kaybolmuştur Bir ara evin kapısına varıp kızın ne istediğini sormak geçer içinden ve tam kapıya yöneleceği sırada kız tekrar pencerede görünür ve,
- Şeyh efendi, der, birkaç dakika daha bekleseniz
Şeyh içinden "lahavle" çekse de denileni yapmamak tarikat adabına mugayir olduğundan biraz daha beklemeyi göze alır O sıra da küfürbaz derviş kendi kendine söylenmeye başlamıştır Yağmurun şiddeti gittikçe artmakta, bizimkiler de iliklerine kadar ıslanmaktadırlar Nihayet pencere üçüncü kez açılır ve kız seslenir:
- Gidebilirsiniz artık!
Şeyh efendi merak eder ve sorar:
- İyi de evladım bir şey yok ise bizi niçin beklettin?
- Efendim, der kız, elbette bir şey var, sizi sebepsiz bekletmiş değiliz Tavuklarımızı kuluçkaya yatırıyorduk Yumurtaları tavuğun altına koyarken bir kavuklunun tepesine bakılırsa piliçler de tepeli olur, horoz çıkarmış Annem sizi geçerken gördü de yumurtaları kuluçkaya koydu Münasebetsizliğin bu derecesi üzerine şeyh efendi,
- **** derviş, der, çıkar ağzından baklayı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.