10-09-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Adam Smith Eleştirileri(Siyasal Bilimler)
ADAM SMITH ELEŞTİRİLERİ-3
Smith’ in serbest piyasalar ve özel mülkiyeti savunan klasik faydacı argumanı bir çok cephede eleştirmelerinin saldırısına uğramıştır En yaygın eleştiri argumanının gerçekçi olmayan varsayımlara dayandığıdır Smith’ in argumanları arz ve talebin gayri kişisel kuvvetlerinin fiyatları en düşük seviyelerine inmeye zorlayacaklarını var sayar çünkü ürün satıcılar çok çeşitli ve her biri kurum (şirket, teşebbüs) öğlesine düşük olduğundan hiçbir satıcı tek başına bir ürünün fiyatını dengeleyemeyecektir Bu var sayım büyük firmaların sadece birkaç çalışanı istihdam ettiği ve bir çok küçük dükkan ile ufak tefek tüccarın müşterinin nazarı için rekabet ettiği Smith’ in zamanında muhtemelen yeterince doğruydu Halbuki (ancak) günümüzde bir çok endüstri ve Pazar tamamen veya kısmen tekelleşmiş ve küçük firma işletmesi artık geçerli değildir Bir veya birkaç teşebbüsün (şirketin) kendi fiyatlarını belirleyebildikleri bu tekelleşmiş endüstriler de fiyatların ister istemez en düşük seviyelerine inecekleri artık doğru değildir Endüstri devlerinin tekel gücü fiyatların yüksek yapay seviyelerde ve üretimi düşük yapay seviyelerde tutmalarına imkan tanır
İkincileyin eleştirmenler Smith argumantlarının bir ürünü üretmek için kullanılan bütün kaynakların üretici tarafından ödeneceğini ve üreticinin karlarını azamileştirmek için bu maliyetleri azaltmaya çalışacağını var saydığının iddia etmektedirler Bir sonuç olarak toplum kaynaklarının daha verimli bir şekilde değerlendirilmesine yönelik bir eğilim olacaktır Bu var sayımın aynı zamanda bir ürünün üreticisinin ödemede bulunmadığı ve kaynaklar kullanıldığında (tüketildiğinde) da yanlışlı kanıtlanır Örnek olarak, üreticiler temiz havayı kirleterek onu kullandığında (tükettiğinde) veya zararlı kimyasalları nehirlere, göllere veya denizlere dökerek topluma sağlık maliyetleri yüklediklerinde ödemede bulunmadıkları toplum kaynaklarını kullanmış oluyorlar Neticede bu maliyetleri azaltmak için hiçbir nedenleri yoktur ve sonuç toplumsal kayıptır Bölesi bir kayıp Smith’ in çözümlemelerinin görmezlikten geldiği genel bir sorunun özel bir durumudur Smith iş aktivitelerinin çevre üzerindeki dış etkenlerini hesaba katmada başarısız olmuştur Kirlilik böylesi etkilenmiş bir örneğidir Fakat daha başkaları da vardır, ileri teknolojileri sunmanın toplum üzerindeki etkileri, yüksek (ileri) mekanizeleşmenin çalışanlar üzerindeki psikolojik etkileri, tehlikeli ürünleri taşıma (yükleme) nın çalışanların sağlığı üzerindeki yıpratıcı etkileri ve doğal kaynakların kısa dönem kazançları için tüketilmesinden kaynaklanan ekonomik şoklar Smith şirketin bu dış etkilerini görmezlikten gelmiş ve firmanın aktiviteleri sadece kendisini ve alıcıları etkileyen kendince -muhteva (kendi kendisini kapsayan) bir emir varsayılmıştır
Üçüncü olarak eleştirmenler Smith’ in çözümlemesini yanlış bir şekilde bütün insanların sadece “doğal” ve öz- çıkarlı kar arzusu ile güdülenebileceklerini var saymıştır Smith, en azından ulusların zenginliği adlı eserinde, bir insanın ilişkilerinde (alış verişlerinde) “sadece kendi öz kazancını düşündüğünü” var sayar İnsanın doğası “ekonomik mantık” kuralını izler: alabileceğinden çoğunu almak için verebileceğinin en azını ver Yinede bir insan iyi ekonomik düzenleme bu “doğal” güdülenmeyi tanıyan ve kamu yararına hizmet etmek için kişisel çıkarı zorlayan rekabetçi piyasalarda serbestçe oynamasına müsaade eder Halbuki, diye öne süren eleştirmenler insan doğası ile ilgili bu teori açıkça yanlıştır İlkin insanlar sık sık (düzenli olarak) diğerlerinin iyiliğine ilgi duyar ve başkalarının hakları adına kendi öz- çıkarlarını kısarlar Pazarlarda satıp alırken bile dürüstlük ve açıklık emreden sınırlamalar davranışlarımızı etkiler İkincileyin eleştirmenler “alabileceğinin çoğu almak için verebileceğininin en azını ver” kuralına izlemenin olmazsa olmaz bir şekilde “mantıklılık” olmadığını öne sürerki birçok durumda herkes diğerlerine ihtimam gösterdiğinde herkes daha iyi bir durumda olur ve o zaman da böyle bir ihtimam göstermek mantıkidir Üçüncüleyin eleştirmenler eleştirmenler insanlar “mantıklı ekonomik adamlar” gibi davranıyorlarsa, bu böylesi bir davranışın doğal olmasından değil fakat rekabetçi Pazar ilişkilerinin benimsenmesinin insanları birbirlerini “mantıki ekonomik adamlar” olarak zorlanmasından dolayı olduğunu öne sürerler Bir toplumun piyasa sistemi insanları bencil yapar ve sonra bu yaygın bencillik kar güdüsünün “doğal” olduğunu düşünmenizi sağlar Kapitalizm bizzat kendi kurumlarıdır ki bencilliği maddeciliği materyalizmi ve rekabetçiliği doğururlar Gerçekte ise insanlar türlerinin diğer üyelerine (ailelerinde örneğin) ihtimam gösterme doğal eğilimi ile doğarlar Rekabetçi pazarlar etrafında inşa edilmiş toplumun temel manevi kusurlarından birisi şudur ki böylesi toplumlarda erdeme yönelik bu doğal cömertlik eğilimi huysuzluğa yönelik kişisel çıkar eğilimleri ile aşama aşama yer değiştirir Kısacası böylesi toplumlar manen kötü karakterleri cesaretlendirdiklerinden manen kusurludurlar Von M ve H’nin insan planlamacıların kaynakları verimli bir şekilde tahsis edemeyecekleri argümanına gelince, Fransız Hollandalı ve İsveçli planlama örnekler ekonominin bazı sektörleri dahilinde planlamanın von M ve H nin tasavvur ettikleri kadar olanaksız olmadığını göstermiştir Hatta von M ve H’nin argümanı “merkezi bir planlama kurulunun” müşteriler ve üreticiler hakkında her şeyi bilmesine gerek kalmaksızın ve içinden çıkılması imkansız denecek kadar ayrıntılı hesaplamalara gömülmeksizin (girilmeksizin) bir ekonomideki malları verimli bir şekilde tahsis edebileceğini gösteren sosyal ekonomist oz tarafından teorik olarak cevabını almıştır Merkezi planlamacılar için gerekli olan tek şey üreticilerin envarterlerinin hacmi ile ilgili raporlar edinmek ve mallarını buna göre fiyatlandırmaktır Envarter (fazlalığı arttığı fiyat indiriminin gerekli olduğunu gösterirken envarter ,açıkları fiyatların yükseltilmesi gerektiği gösterecektir Bütün malların fiyatlarını bu yolla belirlerken merkezi planlama kurulu kaynakların ekonomi içerisinde verimli bir akışını yaratabilecektir Fakat şu da kabul edilmelidirki bazı komünist uluslarda-özellikle eski sovyetler birliğinde kalkışılan geniş ölçekli planlama türü yani iş ölçekli iflas ile neticelenmiştir Planlama mübadelelerin çoğunlukla Pazar kuvvetlerine dayandığı bir ekonomide ancak bir unsur olarak kaldığı müddetçe mümkündür
KEYNESÇİ ELEŞTİRİ
Adam simith’in klasik varsayımlarına yöneltilen en etkili eleştiri ingiliz ekonomist JMK(1883-1946) dan gelmiştir Simith hükümetin herhangi bir yardımı olmadan Pazar kuvvetlerinin otomatik rolü (oynaması) iş gücü dahil tüm ekonomik kaynakların tam kullanımını temin edeceğini varsaymıştır Eğer bazı kaynaklar kullanılmayacak olsa maliyetleri düşer ve girişimciler bu ucuzlamış kaynakları kullanmak sureti ile üretimlerini geliştirmeye teşvik bulunacaklardır Bu kaynakların alımı da dönüşlü olarak bu kaynaklardan üretilen ürünlerin satın alacak insanlara gelir yaratacaktır Böylece mevcut bütün kaynaklar kullanılacak ve talep onlardan üretilen malların arzını soğurmak için her zaman genişleyecektir (bu ilişki günümüzde say yasası olarak alınmaktadır ) ancak Kayns’den beri ekonomistler hükümet müdahalesi olmadan mallara olan talebi arzı soğuracak kadar yeterince yüksek olmayabileceğini öne sürmüşlerdir Bunun sonucu yükselen işsizlik ve ekonomik depresyona kayma olacaktır kayns mal ve hizmetlere olan toplam talebin ekonominin şu üç sektörünün talebinin toplamı olduğunu ileri sunmuştur İş yerlerine hükümet Bu üç sektörün toplam talebi tam istihdam seviyesinde ekonomi tarafından arz edilen mal ve hizmetlerin yekun (toplam) miktarlarından az olabilir Toplam talebe toplam arz arasındaki eşleşmezlik aileler gelirlerini mal ve hizmetlere harcamak yerine paraya kolayca tahvil edebilir senetlerde saklayabilirler Bunun bir neticesi olarak toplam talep toplam arzdan düşük olduğunda sonuç arzda bir daralma olacaktır İşletmeler bütün mallarını satamadıklarını görecek ve böylece üretimden dolayısıylada istihdamdan kesinti yapacaklardır Üretim düşdükçe ev geliride aynı zamanda düşecek ve fakat emirlerin birktirmeyi arzuladıkları miktar daha da hzlı düşecektir Nihayet ekonomi talebi arzı bir kez daha eşit olduğu ancak yaygın bir iş gücü ve diğer kaynakların kullanılmadığı sabit dengeli bir noktaya ulaşacaktır
Kayns’e göre hükümet toplam talebi düşüren ve işsizlik (istihdamsızlık) yaratan tasarruf eğilimini etkiyebilir Hükümet faiz oranlarını etkisi ile artık tasarrufları önleyebilir ve para arzını düzenlemek sureti ile faiz oranlarını etkileyebilir Para arzı yükseldikçe ne kadar yükselse ödünç verme oranları o denli düşük olacaktır, ikinci olarak hükümet vergileri yükseltip indirmek sureti ile ailelerin sahip olabileceği (bulundurabileceği) para miktarını doğrudan etkileyebilir, üçüncü olarak hükümet harcamaları aile ve iş yerindeki talep durgunluğunu (kesat) telafi ederek toplam talep ve toplam arz arasındaki açığı kapatabilir (ve ilaveten enflasyon yaratarak) Böylece simith’in iddaalarının aksine ekonomide hükümet müdaalesi toplum faydasını azamileştirmek için gerekli bir unsurdur Tek başlarına serbest piyasalar zorunlu olarak toplum kaynaklarını koordine etmenin en verimli araçları değildirler Hükümet harcamaları ve mali politikalar istihdamsızlığı önlemek için gerekli talebi yaratmaya hizmet edebilir Bu görüşler “kaynsçı ekonomi biliminin” esasları olmuştur
Unem ployment işsizlik dernek olsada sadece iş gücünün değil fakat diğer kaynaklarıda ilgilendirdiğinden istihdamsızlık denmiştir Fakat kayns’in görüşleride zorlu zamanlarda iflas etmişlerdir 1970’lerde ABD(ve diğer batılı ekonomistler) stagflasyon olarak tanımlana enflasyon ile istihdamsızlığın eş anlamlı gerçekleşmesi ile karşı karşıya kalmışlardır Standard keynesçi çözümleme bu ikisinin birlikte vuku bulmaması gerektiğine inanmamıza yönlendirirdi bizi: Enflasyonu doğursa dahi artan hükümet harcamaları talebi arttırarak istihdamsızlığı gidermeliydi Halbuki 1970’lerde standart keynesci istihdamsızlık tedavisi (arttırılmış hükümet harcaması) artan enflasyonu yaratma beklene etkisini yapmış fakat istihdamsızlığa çare olamamıştır
Özellikle 1970’lerde enflasyon ve inatçı istihdamsızlık ikiz sorunlarıyla başetmektedir Keynesci ekonominin bariz iflasına çeşitli teşhisler sunulmuştur Bunlar arasında kayde değer olanları “post keynescilik sonrası keynesci okul” diye bilinen ekol tarafından öncülüğü yapılan yeni keynesci yaklaşımlardır Örneğin uzun süre keynesciliğin ateşli bir savunucusu ve bir “post keynesci” olan JH günümüzün endüstrilerinin çoğunda (günümüzün birçok endüstrisinde) fiyatlar ve ücretler (maaşlar) keynesin varsaydığı gibi artık rekabetçi Pazar kuvvetleri tarafından belirlenmediği görüşünü ileri sürmektedir : bunlar yerine aksine üreticiler ve sendikalar arasındaki konvansiyonel anlaşmalarla belirlenmektedir Bu fiyat belirleme anlaşmalarının nihai etkisi istihdamsızlığın devam etmesine artmasına rağmen süren enflasyonun sürmesidir Hicks’in bu çözümlemesinin doğru olsun veya olmasın, başarılı post keynesci okularından biri stagflasyon sorunlarına daha yeterli cevap veren yeni keynes yaklaşımlarını (son zamanlarda) yakınlarda geliştirmiş bulunmaktadır Hicks’in teorileri gibi post keynesci teoriler istihdamsızlığın hükümet harcamaları vasıtasıyla toplam talebin arttırılması “etkin talep ilkesi” ile tedavi edebileceği yönündeki keynesin anahtar iddiasını sürdürmektedir Fakat Keynesin aksine hicks ve diğer post keynesciler sendikalaşan iş gücü piyasaları ile en çağdaş endüstrilerin oligo polistik doğasını daha ciddiye alırlar (ve geniş sendikalar ile şirketler gelir payları için mücadele ederken sosyal anlaşmaların ve mütabakatların oligopolistik pazarlarda oynadığı rolü) O zaman hükümetin rolü keyns tarafından tahayyül edilenden daha geniştir Hükümet harcamaları arttırarak toplam talebi desteklemekle yetinmeli aynı zamanda geniş oligopolistik grupların gücünede hakim olabilmelidir
EN UYGUN OLANININ YAŞAMASI:SOSYAL DARVİNCİLİK
19 uncu yüzyıl sosyal darvinciler ; adam simith’in tanımladıklarından daha öte ve daha yüce yararlı sonuçları olduğunu öne sürmekle serbest pazarları faydaları delillerine yeni bir hüküm eklemişlerdir Ekonomik rekabetin insanın derlemesini gerçekleştirdiği iddiasındadırlar Sosyal darvinciliğin doktorinleri adını çeşitli canlı türlerini bazı şeyleri yaşamasını desteklerken diğerlerinin yok olmasına sebeb olan bir çevrenin eylemi: sonucu evrimleştiğini iddia eden Charles Darvin (1809-1882) den alırlar: desteklenen bu bireysel farklılıkların ve varyasyonların konulması ve hasarlı olanların yok edilmesine ben doğal seçi yada en iyi uyanın (en uygun olanın) yaşaması (yaşamını sürdürmesi) diyorum “en uygun olanın yaşaması” ile sonuçlanan çevresel faktörler hayvanlar dünyasının rekabetçi baskılarıdır Darvin bu rekabetçi “yaşam mücadelesinin” bir sonucu olarak yanlıza en uygun olanlar desteklenen karakterlerini nesillerini aktaracak kadar yaşadıklarından türleri aşama aşama değişirler diye devam eder
Daha darvin teorisinin yayınlanmadan önce filozof HS (1820-1903) ve diğer düşünürler darvinin tanımladığı evrimsel süreci insan toplumlarındada işlediğini öne sürmeye başlamışlardı bile Spencer sosyal toplum istatik adlı eserinde , nasıl ki hayanlar dünyasındaki rekabet yanlızca en uygun olanın yaşamasını sağlıyorsa öylece de iktisadi dünyadaki serbest rekabetinde en kabileyetli bireylerin yaşaması ve doruğa yükselmesini temin ettiğini iddia eder Bu şu anlama geliyor
ALINTI: zahmet cefa ve ölüm doğanın cehaleti olduğu kadar yetersizliğe iliştirdiği cezalardır ve aynı zamanda onların tedavi etmeninde araçlarıdırlar Kısmen gelişmişliğin en aşağı seviyedekiler elemine ederek kısmende başarabilenler deneyimin o bitip tükenmez terbiyesine (eğitimine ) tabi tutarak dağcı varoluşun koşullarını hem anlayan ve hemde onlara ayak uydurabilen bir ırkın gelişimini güvenceye alır Agresive iş davranışları (çalışma) kendilerini rekabetçi iş dünyasında başarılı kılan bireyler “en uygun” e dolayısıylada en iyidirler Nasıl ki en uygun olanın yaşamını sürdürmesi bir hayvan türünün süregen ilerleme ve gelişimini sağlıyorsa öylece de kimi bireyleri zenginleştirip diğerlerini yoksullaştıran serbest rekabet insan ırkının aşama aşama gelişimi ile neticelendirecektir Hükümetin bu katı rekabete müdahale etmesine müsaade edilmemeli çünkü bu ancak ilerlemeyi engeleyecektir Özellikle hükümet yaşamak için rekabete geri kalanlara ekonomik yardımda bulunmamalıdır Eğer bu ekonomik uygunsuzlar yaşamaya devam ederlerse kalitesizliklerini sonraki nesillere aktaracaklar ve insan ırkı azalacaktır
Spencer’in görüşlerinin kusurları çağdaşlarına bile açıktı Eleştirmenler, bir şeylere ve şirketlere iş dünyasında ilerlemesine ve “yaşamlarını sürdürmelerine” yardım eden yetenek ve özelliklerin olmazsa olamz bir şekilde yerkürede insanlığın devamını sağlayacaklardan olmadığını ortaya koymada gecikmediler İş dünyasındaki ilerleme insafsızca başkalarını bertaraf etmekle elde edebilirler Diğer yandan insallığın devamı insanların birbirlerine yardım etmede karşılıklı rıza ve işbirlikçi tavırların geliştirilmesine pekala dayanabilir
Sosyal darvincilerin görüşlerinin altında yatan temel sorun, halbuki; “en uygun olanının yaşamını sürdürmesin””en iyi olanının yaşamını sürdürmesi” anlamına geldiği temel negatif varsayımdır Yani doğanın işleyişinden doğan her ne olursa olsun zorunlu olarak iyidir Yanlışlık ki çağdaş yazarlar “doğal yanlışlık” diye anarlar, doğrusu doğal olarak her ne meydana geliyorsa en iyi olan için oluyordur anlamına gelir Halbuki zorunlu olarak olanın veya doğanın yaratığının zorunlu olarak en iyisi için olduğunu çıkarsamak temel bir mantık hatasıdır
3 3 MARKSIST ELEŞTİRİ
Karl Marx (1818-1883), özel mülkiyet kurumlarının ve serbest piyasaların yaratmakla suçlandığı eşitsizliklerin hiç şüphesiz en acımasız ve en etkili eleştirmenidir Sanayi devriminin en yüksek seviyesinde olduğu dönemde yazan Marx sanayileşmenin ingiliz ve avrupalı çalışan köylü sınıfları üzerindeki (üzerinde yaptığı) öğütücü ve sömürücü etkilerin birinci elden bir tanığıydı Yazılarında kapitalizmin çalışanlara dayattığı acı ve sefaleti ayrıntılarıyla anlatır: Sömüren çalışma saatleri, sağlıksız fabrika şartlarından kaynaklanan akciğer hastalıkları ve erken ölümler; günde 12 ila 15 saat çalışan 7 yaşındaki çocuklar; on kişi için yapılmış bir mekanda otuz saat paydozsuz çalışan 30 terzi kadın
Marx çalışanları sömürmenin bu vakaları kapitalizmin zorunlu olarak ürettiği eşitsizliğin temelinde yatan aşırılıkların septomlarından (belirtilerinden) başka bir şey olmadığını iddia eder Marx2a göre kapitalist sistemler yalnızca iki (gelir) ücret kaynağı sunarlar: bir kişinin kendi iş gücünün satışı ve üretim araçlarına sahip olmadan hiçbir şey üretemeyeceklerinden bir ücret karşılığında kendi iş güçlerini (üretim araçları) sahibine satmak zorundadırlar Halbuki sahip iş güçlerinin tam değerini ödemez, sadece geçinmek için ihtiyaç duyacaklarından başka iş güçlerinin değeri ile aldıkları geçinme ücreti arasındaki fark (“artı değer”) sahip tarafından alıkonulur ve sahibin karlarının kaynağıdır Böylece sahip üretim araçlarına sahip oluşunu bir manivela gibi kullanarak çalışanları, ürettikleri artı değeri alıkoymak suretiyle onları sömürebiliyor Bunun bir sonucu olarak üretim araçlarını ellerinde bulunduranlar aşama aşama zenginleşirken çalışanlar gittikçe (nispeten) fakirleşirler Kapitalizm adaletsizliği arttırır ve toplumsal ilişkileri zayıflatır
|
|
|