![]() |
Platon (Eflatun) Devlet-İdealar Evreni |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Platon (Eflatun) Devlet-İdealar Evreni[İdealar Evreni] ― Hatırlarsan, ruhu üç bölüme ayırdıktan sonra, bu bölümlere göre doğruluğun, ölçünün, yiğitliğin ve bilgeliğin ne olabileceğini anlatmıştık ![]() ― Bunu hatırlamasam, söyleyeceklerini dinlemeye hakkım olmazdı ![]() ― Ondan önce neyi söylediğimizi hatırlıyor musun? ― Neyi? ― Demiştik ki, bir insanın bu değerlere tam bir aydınlıkla ulaşabilmesi için daha uzun bir eğitimin çemberlerinden geçmesi gerekirse de, önce söylediklerimizden de bu sonuç çıkarılabilir ![]() ![]() ![]() ― Ben yeter buluyorum, ötekiler de öyle ![]() ― Ama dostum, bu kadar önemli şeyler konuşurken, en keskin doğruluğa ulaştırmayan bir yolla yetinilemez ![]() ![]() ![]() ― Çoklarının yaptığı budur; kafa tembelliği yüzünden ![]() ― İşte devletin ve kanunların bekçisi olacak insanın hiç düşünmemesi gereken bir şey varsa, o da budur ![]() ― Elbette ![]() ― Demek ki dostum, bekçi en uzun eğitim yolundan gitmeli, bedeni gibi kafasını da geliştirmeli, yoksa göreceği işe en uygun, en yüksek bilime ulaşamaz ![]() ― Ne demek istiyorsun? Bizim söylediğimizden daha yüksek bir doğruluk ve öteki değerlerden daha üstün bir şey olabilir mi? ― Evet, bunlardan üstün bir şey daha vardır, bu değerlerin, şimdiye kadar yaptığımız gibi, bir taslağını vermekle kalmamalıyız ![]() ![]() ― Olur elbet, ama bu kadar önemli saydığın incelemenin ne olduğunu, bununla neye varılacağını sormadan bırakır mıyız seni? ― Bırakamazsanız, sorun! Hem ben bu soruna birkaç kez dokunmuştum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ― Yoktur, tabi ![]() ― Öte yandan şunu da bilirsinki, iyi dediğimiz şey, halk için zevkte, aydın kişiler içinse, düşüncededir ![]() ― Bilirim, elbet ![]() ― Şunu da bilirsin dostum, bu ikinciler de düşüncenin ne olduğunu açıklayamaz ve sonunda buna iyinin düşüncesi demekle kalırlar ![]() ― Evet, işin tuhafı da bu ![]() ― Tuhaf ya; bir yandan biz iyinin ne olduğunu bilmiyorsunuz derler, bir yandan da iyinin ne olduğunu bilmiyormuşuz gibi konuşmazlar ![]() ![]() ― Doğru söylüyorsun ![]() ― Ama, iyiye zevk diyenler, daha mı az aldanıyorlar? Kötü zevkler olduğunu kabul etmek zorunda değiller midir? ― Şüphesiz ![]() ― Öyleyse, aynı şeylerin hem iyi, hem kötü olabileceğini de kabul ediyorlar demektir, değil mi? ― Öyle ya ![]() ― O zaman da bir sürü belalı çatışmalar ortaya çıkıyor ![]() ― İster istemez ![]() ― Açıkça gördüğümüz şu değil mi? Doğruluk, dürüstlük karşısında birçokları görünüşte kalırlar ve bu görünüşteki değerler ne kadar boş olursa olsun, onların ardına düşer, onları elde eder, ya da elde etmiş görünürler ![]() ![]() ― Orası öyle ![]() ― Peki, herkesin iyi diye aradığı, hayatının amacı saydığı, doğru dürüst ne olduğunu bilmeden, her şey gibi, onu da sağlam hiçbir temele oturtmadan, bu yüzden de ondan edinebileceği faydaları edinmeden sadece önemini sezmekte kaldığı, o en değerli, en üstün, en iyi şey, bizim her şeyimizi emanet edeceğimiz bekçiler için de karanlıklarda mı kalsın? ― Öyle şey olur mu? ― Herhalde bence, doğrunun, dürüstün bekçiliğini etmek, bunların iyiyle olan ilgisini bilmedikçe boştur ![]() ![]() ― Haklısın ![]() ― Öyleyse, kuracağımız devletin eksiksiz olması için, bu bilgiye ermiş bir bekçisi olması gerekir ![]() ― Elbette, ama Sokrates, sence bu iyi ne olabilir? Bilgi mi, zevk mi, yoksa başka bir şey mi? ― Bunu sormanı bekliyordum, dostum, bu konuda başkalarının görüşleriyle yetinmeyeceğini biliyordum ![]() ― Şu da var ki, Sokrates, başkalarının görüşlerini açıklamayı becerip de, kendi görüşlerimizi ortaya koyamamak aklın alacağı bir şey değildir ![]() ![]() ― Biliyormuş gibi konuşmasın, ama kendi düşüncesini söylüyormuş gibi konuşsun ![]() ― Peki, tam bir bilgiye dayanmayan görüşlerin de saçma şeyler olduğunu bilmez misin? Bu görüşlerin en iyileri bile körlere benzer ![]() ― Yoktur ![]() ― Sence, bunaklık, karanlık dolambaçlı şeyler görmektense, sağlam, ışıklı, açık düşünceler dinlemek daha iyi değil midir? ― Aman Sokrates, işin sonuna gelmiş gibi duraklama, diye haykırdı Glaukon; bize, doğruluğu, ölçüyü ve öteki değerleri anlattığın gibi, iyinin de ne olduğunu anlatmazsan rahat edemeyeceğiz ![]() ― Anlatırsam, ben de rahat edeceğim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ― Peki, söyle, şimdi dalı olsun anlat da, sırası gelince ağacı da anlatırsın ![]() ― Dilerim ki size borcumu ödeyebileyim ![]() ![]() ![]() ![]() ― Açabileceğimiz kadar açarız gözümüzü, ama sen konuş ![]() ― Önce size şimdiye kadar birkaç defa söylediklerimi hatırlayın da, baştan anlaşalım ![]() ― Hangi söylediklerini? ― Birçok güzel şeylerin, birçok iyi şeylerin, birçok daha başka şeylerin varlığını kabul ediyor, dilde de bunları birbirlerinden ayırt ediyoruz ![]() ― Evet ![]() ― Kendiliğinden güzel, kendiliğinden iyi olan da vardır, diyoruz ![]() ![]() ― Doğru ![]() ― Sonra, birçok şeyler görülür, kavranamaz ![]() ![]() ― Çok doğru ![]() ― Görünen şeyleri, hangi gücümüzle görürüz? ― Görme gücümüzle ![]() ― Sesleri, duyma gücümüzle, daha başka nesneleri de, daha başka duygularımızla ![]() ― Şüphesiz ![]() ― Herhalde fark etmişsinizdir ki, duyularımızı yapan usta, görme ve görülmeye, ötekilerden daha çok emek vermiş ![]() ― Hiç düşünmemiştim bunu ![]() ― Düşün öyleyse: Ses ve duyma, duymak ve duyurmak için bir başka şeyi gerektirir mi? Öyle bir şey ki, onsuz biri duymaz, öteki duyulmaz olsun ![]() ― Hayır, böyle bir şeyi gereksinmezler ![]() ― Hepsi demeyelim ama, duyularımızın çoğu, böyle bir şeyi gerektirmez ![]() ― Yoktur ![]() ― Gözlerimizde istediği kadar görme gücü olsun, onları istediğimiz gibi kullanalım ![]() ![]() ![]() ― Nedir, bu demek istediğin? ― Işık dediğin şey ![]() ― Doğru ![]() ― Demek ki, görme ve görülmede, öteki duyularla nesneler arasında olmayan değerli bir bağ vardır ![]() ![]() ― Hiç de değil, ışığı nasıl küçümserim! ― Sence, gökteki Tanrıların hangisi bu bağı elinde tutar? Hangisinin yardımıyla gözlerimiz, görebildiği kadar görür, görülebilen şeyler de görülür? ― Güneş Tanrı demek istiyorsun… Herkese göre ışığın kaynağı odur? ― Peki, görmenin bu Tanrıyla nasıl bir ilişiği olduğunu bilirsin? ― Nasıl? ― Görme yetisi ve bu yetiyi içinde taşıyan göz dediğimiz şey güneş değildir, tabii ![]() ― Değildir, elbet ![]() ― Ama, duyular arasında güneşe en yakın olanı gözdür, değil mi? ― En yakını tabi ![]() ― Ondaki görme yetisi de, güneşten akıp gelen bir güç gibi değil midir? ― Doğru ![]() ― Peki, görmenin kendi değil, sebebi olan güneş de, gördüğümüz bir şey değil midir? ― Doğru ![]() ― Öyledir ![]() ― Şimdi şunu iyi belle, iyinin doğurduğunu söylediğim varlık güneştir ![]() ![]() ![]() ― Nasıl! Daha iyi açıkla bunu ![]() ― Bilirsin ki, renkleri gün ışığıyla değil de gece ışıklarıyla aydınlanan nesnelere bakıldığı zaman, göz onları güçlükle görür, kendini kör olmuş, gözü keskinliğini yitirmiş sanır insan ![]() ― Evet ![]() ― Ama, nesneler gün ışığıyla aydınlandı mı, aynı göz onları apaçık görür; kör olmadığı ortaya çıkar ![]() ― Şüphesiz ![]() ― Ruh için de şöyle düşün: ruh, bakışlarını gerçeğin ve varlığın aydınlattığı bir nesneye çevirdiği zaman onu kavrar, bilir ve tam bir anlayışa varır ![]() ![]() ![]() ― Öyledir ![]() ― İşte, nesnelere gerçekliğini, kafaya da bilme gücünü veren iyi ideasıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ― Bilimi ve gerçeği doğuran, onlardan daha güzel olan bu iyinin sence görülmedik bir güzelliği olmalı ![]() ![]() ― Tanrı korusun ![]() ![]() ― Nasıl? ― Güneş, görünen nesnelere, yalnız görülme özelliğini sağlamakla kalmaz ![]() ![]() ― Yok ![]() ― Bilinen şeyler için de öyledir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O zaman Glaukon kahkahayı bastı: ― Ey Güneş Tanrı! Ama da yükseklere çıktın! ― Kabahat sende, dedim, ne diye bu konuda düşüncemi söyletiyorsun bana? ― Sen gene kesme, söyle ![]() ![]() ![]() ― Elbette çok şeyler unuttum ![]() ― Peki ![]() ![]() ― Atlayacağım, hem de çok şeyler atlayacağım diye korkmuyorum ![]() ![]() ― Aman çalış ![]() ― Dediğimiz gibi, iki şey düşün şimdi: Bunlardan biri, kavranan dünyanın başında olsun; öteki, görülen dünyanın başında ![]() ![]() ― Evet ![]() ― Şimdi, iki ayrı uzunlukta, ortasında kesilmiş bir çizgi düşün ![]() ![]() ![]() ![]() ― Evet, anlıyorum ![]() ― Şimdi bir tarafına yansı dediğim çizginin öbür yarısını al ![]() ![]() ― Peki ![]() ― Şuna bir diyeceğin var mı? Görünen dünya sahte ve gerçek diye ikiye ayrılır ![]() ― Evet ![]() ― Şimdi kavranan dünyanın çizgisini nasıl keseceğiz, onu düşün ![]() ― Nasıl? ― Şöyle: Böldüğümüz çizgini ilk parçasında ruh, deminki parçaya asıllarını koyduğumuz nesneleri birer yansı olarak ele aldığı için, araştırmalarına varsayımlardan gitmek zorunda kalır; ilkeye değil, sonuca götüren yolda girer ![]() ![]() ― Bu dediğini iyi anlamadım ![]() ― Peki, baştan alalım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ― Evet, bilirim ![]() ― Şunu da bilirsin ki, bu adamlar görünen şekilleri ele alıp bunlar üzerinde fikir yürütürken asıl düşündükleri bu şekiller değil, bunların benzediği başka şekillerdir ![]() ![]() ![]() ― Doğru ![]() ― İşte kavramlar bölümü derken bunları anlıyordum ![]() ![]() ![]() ![]() ― Anlıyorum ![]() ![]() ― Şimdi kavramlar çizgisinin ikinci bölümüne gelelim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ― Anlıyorum, ama pek o kadar da değil ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ― Çok iyi anlamışsın ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ― Anlıyorum, dedi, koyduğun sırayı da uygun buluyorum ![]() |
![]() |
![]() |
|