|  | Az Sonra!!! |  | 
|  10-06-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Az Sonra!!!Kendimize göre ne kadar emîniz  Hayatımızda hiç kimseyi aldatmadık! Belki alenen kimseyi aldatmadık, oyalamadık  Fakat farkına varmadan oyaladığımız, aldattığımız birisi var: Kendimiz    Her zaman sığındığımız bir kelime: “Biraz sonra yaparım  ” Dilimizde küçük bir cümle… O anda rahatlatıcı bir ilaç gibi  Çocukken alışmışızdır; annemiz çağırdığında, “Biraz sonra giderim  ” “Ödevlerimi yarın yaparım  ” Derken gençlik zamanımız geldi  Ertelemekten hiçbir şey yapamadık! Kazandığımız bir tek kuytu kafes var: “AZ SONRA!” Yememizde, içmemizde kısacası fânî ömrümüzde hiç aksama yok  Hatta sipariş verdiğimiz bir yemek on dakika gecikse kıpır kıpır olur, yerimizde duramaz, “Vücûdumuzun gıdası!” deriz  Peki, ya rûhumuzun gıdası olan namazımız, ibâdetlerimiz gecikince neler oluyor? O kadar huzursuz oluyor muyuz? Niye huzursuz olalım ki, ilâcımız hazır: “AZ SONRA!” “Bugünün işini yarına bırakma!”,”Bir günün öncekinden daha mükemmel olsun!” düsturlarına rahatlıkla göz yumabiliyoruz! Derken bir gün, bir ay, bir yıl, bir ömür geçip gidiyor… Az bir ömür olan dünya hayatı için “Az sonra!” denilebilir  Fakat ilim veya ibâdet cihetinde bu kafes bizi hüsrâna sürüklüyor  Söz gelimi ibâdetteki sabrımızı sağa sola dağıtırsak, merkezi zayıflatırız  Yani o andaki vakti öldürür, nefis düşmanının silahını kuvvetlendiririz  Gençliğini hep ertelemekle geçiren bir insan sayısız nimetleri kaybeder  Başta Peygamberimiz (sav)’in, “Sancağımdan başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde Allah ’a ibâdet ile büyüyen gençler benimledir  ” mükâfatından mahrum kalır  “İhtiyarlayınca yaparım!” der, ömür biter! İşlediği bir kusurda tövbesini erteleyen kimse kiri birikmiş çamaşır gibidir  Bedîüzzaman Hazretleri’nin dediği gibi “Günah, kalbi siyahlandıra siyahlandıra nûr-ı îmânı kalpten çıkarır  ” Tövbesiz bir seher vakti, bir Berat, bir Kadir, geçer giderken diğer Berata kadar belki ömrü biter  Beynimizde yine aynı efsunlu bir levha: “BİR DAHAKİ SENEYE!” Hiç düşündük mü? Sahâbe-i Kirâm, Kur’ân ve sünneti yaşamakta bizim gibi değillerdi  Doğrusu biz onlar gibi hiç olamadık! Onlar, kızgın kumlarda namaz kıldılar, oklar arasında tövbe ettiler  Hatta bazı sahâbeler îman ettiler, cihat ettiler, bir namaz vaktine dahi erişemeden şehit oldular  Rahmetli dedem anlatırdı: Bir gün dokuma tezgâhında çalışan bir işçi, patronundan namaz kılmak için izin ister  Îman ve itâatten nasipsiz zavallı patron, işçiye der ki: “Namaz kazâ olur, iş kaza olmaz!” Bu hâtıra zaman zaman aklıma gelir  Bizim namazımız, ilmimiz gibi uhrevî hayatımız hep kazalarla süslü, hep ertelemelerle dolu  Oysa dünya hayatımız dakik mi dakik  Dünyamızla ilgili neleri erteliyoruz Hak aşkına? Uhrevî işlere gelince, “Ebedî dünyada kalacak gibi” nazlanıyoruz maalesef! “Hiç kat î senedimiz var mı ki gelecek seneye belki yarına çıkacağız!” Ne bir dakika geri ne bir dakika ileri; ertelenmeyen ölüm zamanı gelince kimse demiyor, diyemiyor: “AZ SONRA!" | 
|   | 
|  | 
|  |