Mu Kıtası |
|
|
#1 |
|
Ergenekon
|
Mu KıtasıMu kıtası, on binlerce yıl önce Büyük Okyanus’da yer aldığı ileri sürülen hipotetik bir kıtadır Mu kıtası konusu Batı’da 1930’lu yıllarda İngiliz albay James Churchward’un (1852-1936) kitaplarıyla gündeme gelmiştir![]() Mu Kıtası varsayımının bilimdeki kabul derecesi İlk kez J Churchward tarafından ortaya atılan, geçmişte üzerinde ileri bir uygarlığın bulunduğu, Büyük Okyanus’da bir kıtanın varlığı konusundaki tez, çeşitli belge ve bulgular mevcut olmakla birlikte, henüz arkeologlar arasında yaygınlık kazanmamış bir görüş veya bir varsayım olmaktan öteye gidememiştir Churchward’a, izleyicilerine ve aynı görüşü paylaşan araştırmacılara göre, 100 000 yıldan fazla bir zaman önce bu kıtanın üzerinde günümüz uygarlığından birçok alanda, özellikle manevi alanda daha ileri sayılabilecek bir uygarlık bulunuyordu ABD’li iki jeofizikçi Mu uygarlığı konusunda bir yorum yapmamakla birlikte, Pasifika adını verdikleri bir kıtanın yaklaşık 300 000 yıl önce Büyük Okyanus’da bulunduğu konusunda görüş birliğindedirler Avrupalı bazı araştırmacılar ve Teozoflar ise bu kıtaya Lemurya adını vermişlerdir![]() Bilimsel çevrelerin genel olarak kabul ettiği levha tektoniği teorisi eskiden popüler olan batık kıta inancını söndürmüştür Levha tektoniğine göre kıtasal kütleler daha hafif SiAl (silikon/aluminyum) tipi kayalardan oluşur ki bunlar kelimenin tam anlamıyla daha ağır olan ve okyanus tabanını oluşturan SiMg (silikon/magnezyum) kayalarının üzerinde yüzerler Büyük Okyanus tabanında SiAl tipi kayanın bulunduğuna dair herhangi bir kanıt da yoktur Buradan yola çıkarak, diğer batık kıta savlarıyla birlikte, her ne kadar ilk başlarda büyük bir popüleriteye sahip olsa da Mu kıtası savı da bilim çevrelerince genel olarak kabul görmemektedir![]() Churchward'un İddiası Churchward'un iddia ettiğine göre Mu uygarlığını araştırmasına başlaması, Batı Tibet'teki, adını vermediği gizli bir tapınağın arşivlerinde bulunan, çok eski bir dilde yazılmış olan Naacal Tabletleri'ni okumasıyla başlamıştır Söylediğine göre, bu tabletleri okuyabilme becerisini de yine o tapınakta bulunan bir Tibet rahibinden öğrenmiştir Churchward sonraki yıllarda, Amerikalı jeolog William Niven'in Meksika'da ortaya çıkardığı tabletler üzerinde çalışmıştır Churchward’a göre, günümüzde Mexico Müzesi’nde bulunan, 1921–1923 yılları arasındaki kazılarda keşfedilen bu 2600 tablet, Tibet’te öğrendiği Naga-maya dilinde yazılmıştı Churchward’a göre bu tabletler 15 000 yıl önce yazılmıştı![]() Varsayımı savunanların görüşleri Yaklaşık 50 yıl boyunca 20’den fazla ülkeye giderek Mu uygarlığı hakkında veri toplayan James Churchward’un ve Mu varsayımını destekleyenlerin Mu uygarlığı hakkındaki görüşleri kısaca şöyle özetlenebilir:
Mu dinine, kolonilerine (örneğin Uygur İmparatorluğu kolonisi fikri) ve Mu kıtasının nasıl battığına ilişkin iddialar Mu varsayımını savunanlar arasında da genel geçer kabul görmemiştir ve farklı düşünceler mevcuttur![]() İleri sürülen kaynaklar Churchward'un yararlandığı ve tezini desteklediğini ileri sürdüğü kaynaklar şöyledir:
Arkeolog Egisto Roggero, baron D’Espiard de Cologne, Hans S Santesson, J Churchward’dan sonra konuyla ilgilenen önemli araştırmacılar arasında sayılırlar Mu araştırmacılarına göre, Büyük Okyanus'daki, Mu kıtasından arta kalan, çoğu insanlarca meskun olmayan adalardaki devasa kalıntılar da Mu varsayımını destekler niteliktedir![]() Mu uygarlığının varlığını desteklediği öne sürülen çeşitli bulgular şunlardır: Yonaguni, Japonya yakınlarındaki sualtı yapıları
Mu araştırmacılarına göre, Mu kıtasından her kıtaya göçler yapılmışsa da başlıca göçler Kuzey ve Güney Amerika'ya, Orta-Asya'ya, Mısır ve Anadolu'ya yapılmıştır Churchward'a göre 70 000 yıl önce mevcut olan Uygur imparatorluğu Avrupa içlerine kadar uzanmaktaydı Uygur imparatorluğu birine Churchward'un manyetik felaket adını verdiği iki büyük doğal afetle (-diğer afet dağların yükselmesidir-) darbe yemiş ve sağ kalanlar aralarında Avrupa'nın birçok kavminin de bulunduğu çeşitli ari kavimleri oluşturmuşlardır Kimilerine göre, Mu ya da Orta-Asya kökenli bu kavimlerin hemen hemen hepsinde (yaklaşık 40 dilde)telaffuzları az çok ufak farklarla, "baba" anlamına gelen ata sözcüğü mevcuttur Churchward Uygurlar'ın torunları olan bu kavimlerden bazıları olarak Keltler'i, Basklar'ı ve Asyalı İskitler'i sayar Yine Churchward'a göre Osiris Mu kıtasında eğitilmiş, Atlantis'te reform yapmış, Atlantis'li bir bilge ya da peygamberdir; öğretisi sonradan "Osiris dini" adını almış olup Hermes-Thot tarafından Mısır'a getirilmiştir A B D ’nde “uyuyan peygamber” lakabıyla anılmış Edgar Cayce’in “akaşik okumalar”ına göre, Atlantis gibi Mu kıtası'nın da batmasına neden olan etken, Atlantisliler'den satanik yol mensuplarının, ellerindeki nükleer güçleri yıkıcı amaçlarla kullanmaları yüzünden yerkabuğunun dengelerini bozmalarıydı![]() Tahsin Mayatepek'in araştırmaları M K Atatürk, 1930’lu yıllarda James Churchward'un kitaplarından haberdar olur olmaz onun kitaplarını getirtmiş ve içerdiği bilgileri en kısa zamanda öğrenebilmek için bu kitapları 60 çevirmene kısım kısım taksim ederek hızla çevirtmiştir Ardından Tahsin Mayatepek'i Meksika’ya elçi olarak göndermiştir Meksika’da Maya kültürünü inceleyen Tahsin Mayatepek, incelemeleri sonuncunda çok sayıda sözcüğün Türk ve Maya dillerinde aynı olduğunu saptamıştı Bu sözcüklerden biri de Türkçe’deki “tepe” sözcüğüydü (Maya dilindeki karşılığı “tepek” idi ve tepe anlamına geliyordu) Bunun üzerine M K Atatürk Meksika’ya elçi olarak atadığı Tahsin beyin soyadını “Mayatepek” olarak değiştirmiştir Fakat Tahsin Mayatepek’in iki kültür arasında bulduğu ortak noktalar sözcüklerden ibaret değildi; her iki kültür arasında, Mayalar’ın ayyıldızlı davullarından, Şamanik kültüründen, kilim desenlerinden, sembollerinden tüy takma alışkanlıklarına kadar pek çok ortak nokta mevcuttu Tahsin Mayatepek, çalışmalarını belge ve fotoğraflarla 3 ciltlik bir defter halinde toplayarak Atatürk'e gönderdi Bunların ikisi 1970'lere kadar TDK kütüphanesinde bulunuyordu (No:57-56) Üçüncü defter kayıptır Bu defterlerde dini tören, ibadet ve tapınaklarda da benzerlikler bulunduğu belirtiliyordu![]() Pek çok dilde ortak bir sözcük Kimi araştırmacılara göre Türkçe'de "baba" anlamına gelen ata sözcüğünün az çok ufak söyleniş farklarıyla dünyanın farklı kıtalarında yaşayan kavimlerin dillerinde bulunması ve bunların hepsinde yine "baba" anlamına gelmesi, bütün bu kavimlerin geçmişte ortak bir kökeni olduklarını ortaya koymaktadır Baba anlamına gelen birbirine yakın sözcüklerden ve kullanıldıkları dillerden bazıları 1936’daki Türk Dil Kurultayı’nda şöyle saptanmıştır:
• Malta ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tata
|
|
Efsanevi Mu Kıtası |
|
|
#2 |
|
KRDNZ
|
Efsanevi Mu KıtasıMu, Büyük Okyanus'ta yer aldığı iddia edilen efsanevi batık kıta
Bilim çevrelerinde levha tektoniği konusundaki bilgi birikimi sayesinde Atlantis gibi bir efsane olduğu konusunda görüş birliği vardır Levha tektoniğine göre kıtaları oluşturan SiAl (silisyum/alüminyum) kayalar, okyanus diplerini oluşturan SiMG (silisyum/magnezyum) kayalar üzerinde "yüzerler" Büyük Okyanus dibinde Mu kıtasını kanıtlayacak herhangi bir SiAl kayaya rastlanmamıştır![]() Mu Kıtası varsayımının bilimdeki kabul derecesi ;İlk kez James Churchward tarafından ortaya atılan, geçmişte üzerinde ileri bir uygarlığın bulunduğu, Pasifik Okyanusu’nda bir kıtanın varlığı konusundaki görüş, çeşitli belge ve bulgular mevcut olmakla birlikte, henüz arkeologlar arasında yaygınlık kazanmamış bir görüş veya bir varsayım olmaktan öteye gidememiştir Türkler'in de Mu Kıtasından geldiği söylentileri de varsayım olarak eklenmiştir Mu Kıtası, Türkiye'nin ilk cumhurbaşkanı M Kemal Atatürk'ün talimatıyla kurulan bir ekip tarafından araştırılmıştır![]() Churchward'un İddiası ; Churchward'un iddia ettiğine göre Mu uygarlığını araştırmasına başlaması, Batı Tibet'teki, adını vermediği gizli bir tapınağın arşivlerinde bulunan, çok eski bir dilde yazılmış olan Naacal Tabletleri'ni okumasıyla başlamıştır Söylediğine göre, bu tabletleri okuyabilme becerisini de yine o tapınakta bulunan bir Tibet rahibinden öğrenmiştir Churchward sonraki yıllarda, mineralog ve arkeolog olan Dr William Niven tarafından Meksika'da ortaya çıkarılan tabletler üzerinde çalışmıştır Churchward’a göre,Mexico City yakınlarında 1921–1923 yılları arasındaki kazılarda keşfedilen bu 2600 tablet, Tibet’te öğrendiği Naga-maya dilinde yazılmıştı Churchward’a göre bu tabletler 12 000 yıldan daha eskiydi![]() Varsayımı savunanların görüşleri :Yaklaşık 50 yıl boyunca 20’den fazla ülkeye giderek Mu uygarlığı hakkında veri toplayan James Churchward’un ve Mu varsayımını destekleyenlerin Mu uygarlığı hakkındaki görüşleri kısaca şöyle özetlenebilir: Yeryüzünde insanın ilk ortaya çıktığı kıta Mu kıtasıdır ![]() Mu kıtası kuzeyden güneye 3000 mil, doğudan batıya 5000 mil kadar uzanan,üç kara parçasından oluşan büyük bir kıtaydı Günümüzde Polinezya, Mikronezya ve Melanezya takımadalarını oluşturan adalar, muhtemelen bu kıtadan arta kalan kara parçalarıdır ![]() Bu kıta, kıtanın altında yer alan gaz odacıklarının patlamalara yol açması nedeniyle, yaklaşık 12 000 yıl önce 64 milyon nüfusuyla birlikte sulara gömülmüştür![]() Bu kıtada 70 000 yıl önce tek tanrılı bir din bulunuyordu Aynı tarihlerde Mu'lular diğer kıtalarda koloniler oluşturmaya başlamışlardı ki, anavatan dışındaki en büyük imparatorluk, başkenti günümüzde Gobi Çölü’nün uzandığı bölgede bulunan Uygur İmparatorluğu’ydu Mu dininin öğretimini Naakaller adı verilen rahipler üstlenmişlerdi ve sembolizme dayalı bir öğretimleri vardı Mu dininin esası, Tanrı’nın tek oluşuna ve ruhsal gelişim için sürekli olarak tekrar doğmak inanışına dayanıyordu ![]() Atlantis’teki din Mu’nun tek tanrılı dininden başka bir şey değildir ![]() "Ra" sözcüğü güneş anlamına gelirdi ki, daire ile ifade edilen güneş sembolü, bir ad ve sıfat vermek istemedikleri, "O" diye hitap ettikleri Tek Tanrı'yı simgelemede kullanılırdı; Mu imparatoru da “Mu’nun güneşi” anlamında Ra-Mu adıyla ifade edilirdi Ra sözcüğü sonradan diğer kıtalara ve Atlantis yoluyla Mısır'a da taşınmıştır![]() Dört ırktan oluşan Mu'lularda yazı dilleri farklı olmakla birlikte, konuşma dilleri ortaktı ![]() ![]() Mu'lular günümüz uygarlığına kıyasla manevi alanlarda çok daha ileriydiler ![]() Telepati, durugörü, çift bedenlenme, astral seyahat gibi, uygarlığımızda ancak kimi medyumlarda ve mistiklerde görülebilen olağanüstü yetenekler Mu'lularda olağan yetenekler olarak mevcuttu (Bu, Churchward’un değil, bazı izleyicilerinin görüşüdür)![]() Mu uygarlığının en önemli çöküş nedeni, teşevvüş adı verilen, bir aşamadan diğerine geçilirken yaşanan kargaşa dönemini atlatamamasıdır (B Ruhselman’a göre)Genelde bu iddiaların herhangi birini destekleyecek arkeolojik veya antropolojik bulgu bulunmamaktadır Mu dinine, kolonilerine (örneğin Uygur İmparatorluğu kolonisi fikri) ve Mu kıtasının nasıl battığına ilişkin iddialar Mu varsayımını savunanlar arasında da genel geçer kabul görmemiştir ve farklı düşünceler mevcuttur![]() Churchward'un yararlandığı ve tezini desteklediğini ileri sürdüğü kaynaklar şöyledir: Dr William Niven'in 1921-1923 yılları arasında keşfettiği, günümüzde Mexico Müzesi’nde bulunan 2600 tablet Yucatan'da hazırlanmış eski bir Maya kitabı olan 'Troano El Yazması' British Museum'da bulunmaktadir Bir başka Maya kitabı olan Cortesianus Kodeksi Bugün Madrid Ulusal Müzesi'nde bulunmaktadır Paul Schlieman tarafından Tibet'teki bir Budist tapınağında keşfedildiği ileri sürülen “Lhassa Belgesi” Yucatan'da (Meksika) Churchward’un batan Mu kıtasının anısına inşa edilmiş olduğunu ileri sürdüğü Uxmal tapınağı'ndaki yazıtlar Bu tapınaktaki yazıtlarda “geldiğimiz yer olan Batı ülkelerinin anısını korumak için inşa edilmiştir” ifadesi bulunmaktadır Meksiko şehrinin 96 km güneybatısında yer alan Xochicalo Piramiti yazıtları Bu piramit, üzerindeki yazıtlara göre, “Batı ülkelerinin yıkımının anısına” inşa edilmiştir Perezianus ve Dresden kodeksleri Auguste Le Plongeon ve Brasseur de Bourbourg adlı araşturmacılar da Churchward'la aynı dönemde Mu konusunda araştırmalarda bulunmuşlardır; kimilerine göre konuyu ilk kez Le Plongeon gündeme getirmiştir Arkeolog Egisto Roggero, baron D’Espiard de Cologne, Hans S Santesson, J Churchward’dan sonra konuyla ilgilenen önemli araştırmacılar arasında sayılırlar Mu araştırmacılarına göre, Büyük Okyanus'daki, Mu kıtasından arta kalan, çoğu insanlarca meskun olmayan adalardaki devasa kalıntılar da Mu varsayımını destediği iddia edilmektedir Ancak bu iddiaların hiçbiri bilimsel yönden Mu efsanesine kanıt sağlamamaktadır![]() Mu'dan yapılan göçler :Mu araştırmacılarına göre, Mu kıtasından her kıtaya göçler yapılmışsa da başlıca göçler Kuzey ve Güney Amerika'ya, Orta-Asya'ya, Mısır ve Anadolu'ya yapılmıştır Churchward'a göre 70 000 yıl önce mevcut olan Uygur imparatorluğu Avrupa içlerine kadar uzanmaktaydı Uygur imparatorluğu birine Churchward'un manyetik felaket adını verdiği iki büyük doğal afetle (-diğer afet dağların yükselmesidir-) darbe yemiş ve sağ kalanlar aralarında Avrupa'nın birçok kavminin de bulunduğu çeşitli ari kavimleri oluşturmuşlardır Kimilerine göre ,Mu ya da Orta-Asya kökenli bu kavimlerin hemen hemen hepsinde (yaklaşık 40 dilde) telaffuzları az çok ufak farklarla, "baba" anlamına gelen ata sözcüğü mevcuttur Churchward Uygurlar'ın torunları olan bu kavimlerden bazıları olarak Keltler'i, Basklar'ı ve Asyalı İskitler'i sayar Yine Churchward'a göre Osiris Mu kıtasında eğitilmiş, Atlantis'te reform yapmış, Atlantis'li bir bilge ya da peygamberdir; öğretisi sonradan "Osiris dini" adını almış olup Hermes-Thot tarafından Mısır'a getirilmiştir ABD’nde “uyuyan peygamber” lakabıyla anılmış Edgar Cayce’in “akaşik okumalar”ına göre, Atlantis gibi Mu kıtası'nın da batmasına neden olan etken, Atlantisliler'den satanik yol mensuplarının, ellerindeki nükleer güçleri yıkıcı amaçlarla kullanmaları yüzünden yerkabuğunun dengelerini bozmalarıydı![]() Tahsin Mayatepek'in araştırmaları :Atatürk, 1930’lu yıllarda James Churchward'un kitaplarından haberdar olur olmaz onun kitaplarını getirtmiş ve içerdiği bilgileri kısa zamanda öğrenebilmek için bu kitapları 60 çevirmene kısım kısım taksim ederek hızla çevirtmiştir Ardından Tahsin Mayatepek'i Meksika’ya elçi olarak göndermiştir Meksika’da Maya kültürünü inceleyen Tahsin Mayatepek, incelemeleri sonuncunda çok sayıda sözcüğün Türk ve Maya dillerinde aynı olduğunu saptamıştı Bu sözcüklerden biri de Türkçe’deki “tepe” sözcüğüydü (Maya dilindeki karşılığı “tepek” idi ve tepe anlamına geliyordu) Bunun üzerine Atatürk Meksika’ya elçi olarak atadığı Tahsin beyin soyadını “Mayatepek” olarak değiştirmiştir Fakat Tahsin Mayatepek’in iki kültür arasında bulduğu ortak noktalar sözcüklerden ibaret değildi; her iki kültür arasında, Mayalar’ın ayyıldızlı davullarından, Şamanik kültüründen, kilim desenlerinden, sembollerinden tüy takma alışkanlıklarına kadar pek çok ortak nokta mevcuttu Tahsin Mayatepek, çalışmalarını belge ve fotoğraflarla 3 ciltlik bir defter halinde toplayarak Atatürk'e gönderdi Bunların ikisi 1970'lere kadar TDK kütüphanesinde bulunuyordu,Üçüncü defter kayıptır Bu defterlerde dini tören, ibadet ve tapınaklarda da benzerlikler bulunduğu belirtiliyordu![]() Tahsin Bey, 1932 senesinde Atatürk’le kendi aralarında yaptığı sohbetlerden birinde kayıp kıta Mu ve Mayalardan bahsetmişti Bu sohbet, bir süredir bu konuda belirgin biradım atmayı düşünen Atatürk’ü harekete geçirecekti![]() Tahsin Bey, Atatürk’ün isteğiyle 1935 senesinde Meksika Büyükeliçiliği’ne atandı Ancak Büyükelçi Tahsin Bey’in Vazifesi çok daha farklıydı; Mustafa Kemal Atatürk Tahsin Bey’i Mu Kıtası, Mayalar ve Türkler arasındaki ilişkiyi araştırmakla görevlendirmişti |
|
Cevap : Efsanevi Mu Kıtası |
|
|
#4 |
|
[KAPLAN]
|
Cevap : Efsanevi Mu KıtasıKonunun tekrar olabilmesi için başlıkların benzer olması yeterli değildir Eğer içerdiği bilgiler farklı, ancak anlatılan şey anıysa konular karantinaya alınmaz, birleştirilir Sevgili Rock_alltime Böylece bir konu hakkında daha fazla bilgi sahibi olma olanağı sunulmuş olur
|
|
|
|