07-03-2009
|
#1
|
KRDNZ
|
Çepnilerin Anadolu'nun Türkleştirilmesindeki Yeri Ve Önemi - 2
Araştırma Doç Dr Ali Çelik
İşte bu Boz Ulus’un Orta Anadolu’ya göç eden ana kümesi arasında Kantemir Çepnisi denilen bir Çepni oymağı da vardı 1691 yılında bir çok Boz Ulus oymakları gibi Çepniler de Rakka bölgesine yerleştirildiler Çepniler bu bölgeden iki defa kaçtılar 1728 tarihli bir vesikada Kantemir Çepnisi’nin Rakka’daki iskan yerlerine gitmemek için Bergama taraflarına göçtüğü bildirilmektedir Balıkesir bölgesi ile Manisa ve Aydın vilayetlerindeki Çepniler bu bölgeye on yedinci yüz yıldan sonra gelmiş Halep Türkmenleri ile Boz Ulus’a mensup Çepnilerdir Tahrir defterlerinden Adana’nın Sarı Çam yöresinde küçük bir Çepni oymağının yaşadığını Dulkadir eli arasında da 34 vergi nüfuslu küçük bir Çepni oymağı ile aynı bölgede Çepni adlı bir de kalenin bulunduğunu öğreniyoruz
16 yüz yılda Boz ok(Yozgat)ta 42 vergi nüfuslu Çepni adlı küçük bir oymak yaşıyordu
Yine orada varlığını bu güne kadar sürdüren Çepni adlı bir köy vardı
Yine 16 yüz yılda Çorum’a bağlı Alp Oğuz köyünde Çepni Özü adı bir cemaat yani bir oymakla Hamid sancağının(Isparta vilayeti)Göl Hisar kazasında da 70 vergi nüfuslu bir oymak görülmekte idi Eski İl Koş(Koç)Hisar Gölü’ne Dökülen İn Suyu’ndan başlayıp Güneydoğu’ya doğru Ereğli’nin batısındaki Akçaşehir’e kadar uzanan topraklardan meydana gelmişti Koç Hisar Gölü’nün güney ucuna çok yakın olan Eski İl köyünün bu kazanın merkezi olduğu anlaşılıyor Eski İl’de yaşayan Çepnilerin büyük bir kısmı Yavuz Selim devrinde(1512-1520)yedi köyde yerleşmiş olup ancak 27 evlik bir oba eski yaşayışını sürdürüyordu Bu oba asrın sonlarına doğru henüz yerlesik hayata geçmemişti
Turgut yöresindeki Çepni oymağı I Selim devrinde 44 vergi nüfuslu küçük bir oymak idi
Adana’nın Saru Çam nahiyesinden gelip Ankara’ya bağlı Şerefli Koç Hisar kazasına yerleşen yaşayan Orun-Guş oymağının arasında da 133 nüfulu bir Çepni obası vardı
Sivas yöresinden Ankara yöresine kadar yayılan ve 27 oymaktan meydana gelen Ulu Yörük veya Ulu Yörük Türkleri denilen büyük topluluğunun oymakları arasıda da birkaç Oğuz boyuna mensup teşekküller de vardı İşte bunlardan biri de Çepniler’di Çepniler’in yurtlarının Ak Dağ Madeni’n kuzeyinde Zile’nin güneyinde meşhur Çamlı Bel’in batısında bulunduğu anlaşılıyor 1520 tarihinde Çepniler’in 17 kışlakları vardı Onlar bu kışlakların da çiftçilik yapmakta idiler 1575 yılında ise 32 kışlakta oturmakta nüfusları da dört misli artmış bulunmakta idi 19 yüzyılın ikinci yarısının başlarında Çepniler’in oymak geleneğini korudukları görülüyor O yılarda Çepni oymağı ile Kara Hisar-ı Behramşah Boz Ok sancağına bağlı idari yörelerden birini teşkil etmekte idi 1720 tarihli bir fermanda Anadolu’nun çeşitli yerlerinde içlerinde 50 hanelik bir Çepni topluluğunun da bulunduğu Türkmen boyları bölgeyi Arap eşkiyasının mazarratından korumak ve ziraatle uğraşmak üzere Harran Ovasına yerleştirilmişlerdi Daha önce belirtildiği gibi Vilayetname’den anlaşıldığına göre Kırşehir’in Suluca KaraÜyük(Hacı Bektaş)sakinleri de Çepniler’den idiler Tahrir defterine göre Kırşehir bölgesinde Çepni adını taşıyan bir köyde vardı
ÇEPNİLERİN DOĞU KARADENİZ BÖLGESİNİN TÜRKLEŞTİRİLMESİNDEKİ ROLLERİ
Selçuklu Devleti’nin 1040 yılında Horasan’da kurulması ve daha sonra Selçuklu Hükümdarı Alp Arslan’ın 1071 yılında Malazgirt savaşının kazanmasından sonra Anadolu kapıları Türklere açılmış ve batıya doğru göç eden Türkler Anadolu’da yurt edinmeye başlamışlardır Yerleştikleri her yere Türkçe ad veren bu Türkmen boyları en yoğun olarak Antalya-Eskişehir Bölgesi (30,000çadır)Kastamonu Bölgesi(100,000çadır)İçel Bölgesi Malatya-Maraş Bölgesi Kuzey Suriye Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde yurt tutmuşlardır Bizim konumuz olan Çepniler ise Sinop bölgesine yerleşmişlerdir
Tarihi kayıtlardan Karadeniz Çepnilerin bu bölgeye ne zaman geldiklerini tam olarak öğrenememekle birlikte 13 yy da bu bölgeye hakim olduklarını ve Trabzon Rum Devleti hükümdarı Giorgi’yi mağlup edebilecek kadar da güçlü olduklarını biliyoruz
Moğolların Anadolu’yu istilası ile ortaya çıkan bunalımlardan istifade etmek isteyen Giorgi,Karadeniz ticareti için çok büyük önem taşıyan bir limana sahip olan Sinop’u almak istemiş ve bir donanma ile 1277’de Sinop’a saldırmışsa da,kendisini gemilerle denizde karşılayan(Türkân-ı Çepni)Çepni Türkleri tarafından mağlup edilerek geri püskürtülmüştür
Bu olayı İbn Bibi El Evamirü’l-Ala’iye Fi’Umuri’l-Ala’iye (Selcuk Name)Adlı eserinde şöyle anlatmaktadır: “O sırada Sinop tutgavulu (muhafız kuvvetleri komutanı)Tayuğa gelerek “Canik hükümdarı(Caniti)asker ve cephane(zeredhane)dolu kadırgalarla Sinop’a saldırmak için geldi Çepni Türkleri ile o diyarı korumak için görevlendirilmiş olan komutanlar (server)onlara karşı koyarak onları ateş ve su arasında sıkıştırıp canlarına ve evlerine darbe indirdiler Her tarafı yerle bir ettiler Onları kahrederek her şeyden mahrum,mahzun ve ümitsiz bıraktılar” dedi
Düzenli bir orduya karşı kazandıkları bu zafer,Çepnilerin o dönemde hem kalabalık hem de teşkilatlı bir topluluk olduklarının bir göstergesidir
Bu Çepnilerin Sinop bölgesine yerleştikleriyle ilgili herhangi bir delil yoktur ama, bu dönemle ilgili belgelerden Türklerin sürekli olarak doğuya doğru ilerledikleri anlaşılmaktadır
Brjer’in verdiği bilgilere göre,Trabzon Rum İmparatoru 2 Jean (Yuannis) zamanında (1280-1297)Türkler Ünye(Halibia)yöresini fethetmişlerdir Bu Türklerin Sinop Çepnileri olmaları kuvvetle muhtemeldir
Trabzon Rum İmparatorluğun saray tarihçisi Panaretos’a göre İmparator Giorgi (1260-1280)hükümdarlığının 14 yılında yani 1280 yılında Toresion dağında Türkmenler’e tuzak düşmüştür Panaretos,2 Jean’ın 1297 yılında öldüğünü,onun zamanında Türklerin Halibia (Ünye yöresi) yöresini ellerine geçirdiklerini söyledikten sonra Trabzon dolaylarına kadar uzanan büyük bir istilâ hareketlerinde bulunduklarını yazar Öyle ki çok yerler gayr-i meskun bir duruma gelmiştir Yukarıda da söylendiği gibi,bu Türkler veya onların çoğu büyük bir ihtimalle Çepniler ve başlarındakiler de Bayram Bey ailesidir
İmparator 2 Aleksios (1297-1330)1301 Eylül’ünde Giresun’a gelip oradaki Türk beylerinden Küçük Ağa’yı ağır bir yeniliye uğratmıştır Yine Panaretos da Bayram Bey’in bir pazarı ele geçirdiği bildiriliyor Bu,Ordu vilayetini fetheden ve orada beylik kuran (Bayramlu beyliği)Bayram Bey’e dair ilk haberdir Bu esnada batı ucundaki Türkmenlerde geniş çapta fetihlere girişmişlerdir Bayram Bey 1332 yılında da çok sayıda asker ile Hamsi köye gelmiş ise de ağır kayıplar vererek geri dönmüştür
1355 yılında Haldia dükü Kabasisika harekete geçip Şiran’ı zaptettiği gibi, Suriyana kalesi de boşaltıldığı için Trabzon İmparatorluğunun sınırları içine alınmıştı Bundan çok memnun kalan İmparator 3 Aleksios elden çıkmış olan Şiran’a gelmiş,tahribatta bulunmuş ve orayı kuşatmış,tutsak almış ise de dönerken az sayıda bir Türk’ün takip etmesi üzerine imparatorun kuvvetleri panik halinde kaçmışlar,birçok kimse öldürülmüş ve Haldia Dükü de tutsak alınmış,imparator ve bu hadiseleri yazan müverrih Panaretos güçlükle Trabzon’a gelebilmişlerdir İmparatoru mağlup ve kaçmaya mecbur eden Türkler şüphesiz Çepnilerdir
Ertesi yıl (1356)imparator ve müverrih Panaretos batıya giderek noeli Giresun’da geçirmişler ve Yasun Burnu’nda “Epifani” kutlanmış ve orada 18 Türk öldürüldükten sonra geriye dönülmüştü Ertesi yıl(1357)Bayram Bey’in oğlu Hacı Emir Bey kalabalık bir asker ile Maçka yöresine kadar gelerek oraya yağma ve talan ettikten sonra geri dönmüştür
Bu ilerleme sırasında Çepnilerin Ordu bölgesine yerleştikleri ve Bayram Bey’in idaresinde bir beylik kurulduğu sanılmaktadır
İmparator 3 Aleksios,1380’de Tirebolu yöresine gelerek (Mart),Harşit çayının sağ kıyısına çok yakın yerde ve denize 5 km mesafede bulunan Bedroma kalesinden 600 kadar yayayı uzak yerlere gönderdikten sonra,yayanın kalabalık kısmı ve atlı askerle Harşit’in yukarı kısmına yürüyüp Çepnilerin kışlağına kadar gitmiş ve onların çadırlarını yıkmış,yakmış
öldürmüş ve Çepniler’in elindeki tuzakları kurtardıktan sonra geri dönüp Vakfıkebir’deki Büyük Liman’da birkaç gün kalmıştır Daha önce gönderilen 600 kadar yaya askere gelince onlar,Kotzanta (Kürtün yöresi,Suma Kalesi)yöresine bir akın düzenleyip yakıp yıkmışlar ve adam öldürmüşler,dönüşte kendilerini kovalayan Türklerle de kıyıya varıncaya kadar dövüşmüşler ve bu yüzden Türklerden birçokları ölmüşlerdir Onlardan 42 kişi ölmüş Türklerden ise erkek,kadın ve çocuk olmak üzere 100’den fazla insan hayatını kaybetmiştir
Görüldüğü üzere imparator Çepnilere karşı bir öç alma seferi düzenlemiş ve onların elindeki bazı tutsakları kurtarmıştır Anlaşılacağı gibi Çepniler muhtemelen 14 yy da kuzeye doğru ilerleyerek Kürtün yöresine ve ona komşu yerlere gelip oraları kışlak yapmışlar, yazın da kuzeydeki yeşil dağlara çıkmışlardır Onlar ertesi yy da kuzey ve kuzey batıya doğru ilerlemelerini sürdüreceklerdir
Ordu bölgesini fethederek Bayramlı Beyliği’ni kuran Bayram Bey’in torunu ve Hacı Emir Bey’in oğlu Süleyman Bey’de 1397’lerde Giresun’u fethetmişlerdir 15 yy başlarında kuvvetli olan bu beyliğin ne zaman ve nasıl ortadan kalktığı bilinmemektedir
Çepniler 14 yüzyıldan itibaren bu yöreye gelip orayı yurt edinmişlerdir Bu yurtları Kuzey Karadeniz’e kadar ulaşmıştır Çepniler Kürtün’den hareket ederek Hurşit vadisi yolu ile Karadeniz’e erişmişler ve bu vadinin iki yanındaki toprakları yurt edinmişlerdir Doğu Karadeniz bölgesine yaylalardan geçitlerden ve Harşit vadisinden inen Türkmenlerin olduğunu belirten Osman Turan da Şarki Karadeniz bölgesine yaylalardan gecitlerden ve Harşit vadisinden inen Türkmenler mevcut olmakla beraber bu havali daha ziyade Samsun’dan itibaren sahili takip eden Oğuz Çepni boyu tarafından Türkleştirilmiş Canik bölgesine adını veren Hıristiyan Çan kavmi tedricen kaybolmuştur
Türkmenler 1302’de Giresun’a kadar ilerlemiş ve bir takım küçük beylikler kurmuşlardır
Demek suretiyle yukarıdaki görüşü paylaşmaktadır
14 yüzyılın ilk yarısında Yukarı Kelkit vadisinde de kalabalık bir Çepni kümesinin yaşadığı ve bu Çepnilerin 1348 yılında Erzincan hakimi Ahi Ayna Bey Bayburt Valisi Mehmed Akkoyunlu Tur Ali Bey Doğu Suriye Türkmen reislerinden Bozdoğan Bey’in Trabzon’a düzenledikleri sefere katıldıkları ve şehri üç gün kuşattıktan sonra alamayarak geri döndükleri görülmektedir
1404 yılında Trabzon’dan Erzincan’a giden İspanyol Elcisi Ruy Gonzalesde Clavijo(Klaviyo)Zegan (Zıgana) kalesi ile buradan Erzincan Türk Beyliği arasındaki yerlerin “Kabasitan”lı derebeyler elinde olduğunu “Çabanlı(Çepni) Türklerinin bunlarla savaşıp yıldırdığı bilinmektedir
Yine Klaviyo’nun “Bu dağların ve kalelerin hakimi olan Kabasika bize nasıl yaşadığını anlatmaya başladı Kendisi bu çıplak yerlerde ömür sürermiş Bu havali şimdilik(Tümer’ün korkusundan)sükûn içinde yaşamakta ise de daima(Bayburt-Ovası batısında Sinür köyünde ocakları bulunan Bayundulu/Akkoyunlu ve Kelkit başları ile Kürtün bölgesi kuzeyinde ve Alucra’daki (Çepnülü)Türklerin taarruzuna uğramış Ertesi (2Mayıs) gün öğleden sonra yine Kabasika’ya ait bir kaleye vardık Buradakiler de gelip bizden para aldılar(Zegana’dan beri dört yerde)Yolumuza devam ettik
Öğleden sonra bir vadiye vardık Orada Çabanlı(Çepnilü)Türklerin ait bir kale (Gümüşhane ile Kelkit ilçe merkezi arasında ve tam orta yerde Ulu Kal’a bulunduğunu anladık
Kabasika ve bu Türkler arasında harp vaziyeti devam ettiğinden Kabasika’nın adamları bize bir müddet duraklamayı ihtar ederek keşfe çıktılar şeklindeki açıklamaları dan da anlaşıldığı gibi 1405 tarihinde Çepni nüfus bölgesi Gümüşhane’ye kadar uzanmaktadır
14 yüzyılın ortalarına doğru ise Çepnilerin kuzeye doğru ilerleyerek Harşit çayı çevresinde yurt tuttukları kışlaklarını yukarı Harşit’te kurmuş oldukları görülüyor
15 yüzyıldaki Bizans müverrihlerinden Halkokondil Trabzon’un doğusundan Amasra’ya kadar bütün Karadeniz kıyılarında Çepnilerin oturduğu bildiriyor
Fatih Sultan Mehmet tarafından 1461’de Trabzon alındıktan sonra Görele Tirebolu Bedreme ve Giresun kaleleri de fethedilerek Canik yolu ile Tokat’a ulaşılmıştır Daha sonraki yılarda da doğuda Gürcistan sınırındaki kalelerle Gümüşhane-Trabzon arasındaki Torul yöresi alınmış ve Trabzon’un fethi tamamlanmıştır
Osmanlıların Trabzon’u fetihleriyle bölgedeki Türkleştirme hareketinin hız kazandığı muhakkaktır Ayrıca Osmanlılardan çok önce Kürtün-Dereli –Giresun-Tirebolu-Eynesil arasıdaki kırsal kesime hakim olan Çepni beylerinin fetihte Osmanlılara yardım ettikleri elde edilen başarılarda rol oynadıkları fetihten sonra Osmanlı Devleti’nin bunların hemen hepsine zeamet ve tımar gibi dirlikler vererek onları hizmetine almasından anlaşılmaktadır Ayrıca Çepni halkının büyük bir kısmı müsellem olarak hizmette alınmış cami ve zaviyelerde görevlendirerek vergiden muaf olmuşlardır Halkın geri kalanının ekseriyeti de muafin(vergiden affolunmuşlar)sayılmıştır
15 yüzyılın ikinci yarısında tamamen yerleşik hayata gecen Çepniler köylerde oturmaktadırlar Bu bölge deki köyler arasında hiçbir Hıristiyan köyü yoktur
Hıristiyanlar kıyılardaki Giresun-Tirebolu-ve Görele kalelerinde yaşamaktadırlar
Bu yüzyılda köylerde oturan Çepnilerin darı ektikleri bal istihsal ettikleri meyve yetiştirdikleri köylerin çoğunda doğan şahin atmaca yuvalarının bulunduğu palazlanan yavruların satılması suretiyle gelir elde edildiği ve bu gelirlerden devlete vergi ödendiği ilk zamanlarda köylerde fazla koyun bulunmadığı ancak sonraları bir çok köyün koyun vergisi de ödediği otuz yıl kadar sonra buğday ekilmeye başlandığı verilen bilgiler arasındadır
Mahmut Goloğlu ise Trabzon Tarihi adlı eserinde Laz-Çepni çatışmasının asıl sebebinin ayanlar olduğunu on sekizinci yüzyılın ilk yarısında şehir kasaba ve köylerde halka baskı yaparak devlet otoritesini kıran ve derebeyi durumuna gelen birbirlerini çekemeyip aralarındaki yarışmayı silahlı çatışma dercesine çeviren ayanlardan bazılarının Trabzon bölgesinde bulunduğunu ve Trabzon’un doğusundaki bu tür ayanların Lazlara batısındakilerin de Çepnilere dayandırdıklarını her ikisi de aynı boyun çocukları olan bu iki zümreyi birbirine karşı kullandıklarını belirtiyor ve bunun sona erdirilişini şöyle anlatıyor:
“Lazlarla Çepniler arasındaki geçimsizlik oldukça eski idi Gerek Çepni gerekse Laz ağaları bölgelerinde bağımsız gibi yaşarlardı Onlardan yana olanlar da ağarlından başka devlet adamı ve ağa konaklarından başka hükümet dairesi tanımazlardı Derebeylerinin özel askeri birlikleri bile vardı Meselâ Tirebolu’daki bir derebeyi,silahlı adamlarını Trabzon Hükümetinin gözü önünde şehirden geçirip Rize’de Tuzcuzade ya da Lazistan’da Pansazade ailelerine karşı savaşa götürürdü Ve ağaların hükümet gözündeki değerleri,bu çatışmalardaki başarı derecelerine göre idi Gücünü ıspatlayan ağayı hükümet kendine kazanmak ister ve ona mesela (kapıcıbaşılık) gibi rütbe ve görevler verilirdi
İşte Trabzon bu durumda iken,yaklaşık olarak 1938’de (Çeteci Abdullah Paşa)Trabzon Valiliğine getirildi Trabzon’a gelir gelmez Laz-Çepni mücadelesine el koydu ve kısa sürede taraflar arasındaki çatışmayı bastırdı
Tirebolu’lu (Hüseyin Avni)Alpaslan “Trabzon Eli Laz mı?”Türk mü?” adı eserinin” Trabzon Tigresindeki Türkler Nice Türedi” adlı bölümünde Şakir Şevketin Trabzon tarihinden şu bilgileri aktarıyor:
“İkinci Mehmet Han Trabzon tigresini ülkesine kattıktan sonra ovadan yüzbin Çepni Türkü geldi Trabzon tigresine yerleşti Bu Çepniler, ilk önce Türkeli’nden (Türkistandan)İran toprağına göçmüş!Kızılbaşlığı örenmiş!Bunlardan,İran’da tek durmamış!Uslu oturmamış!?Bundan ötürü Hanları,bunları elinde istememiş!Bunlarda, Anadolu’ya geçmiş
Anadolu’ya geçen Çepnilerden yüzbin kişi daha çoğu Giresun,Tirebolu,Görele, Büyük Liman’da bulunmak üzere,Trabzon tigresine yerleşmiş!?Birtakımı da batıya doğru yürümiş!Balıkesir,İzmir,yanlarına yayılmış!İzmit’tekiler yerli Türklere karışmış,Çepnilikden çıkmış!Ancak Balıkesir İzmir tigresindeki Çepniler,Çepniliklerini korumuş!
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|
|
|