Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960) |
|
|
#1 |
|
KRDNZ
|
Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960)Dönemi Şekillendiren Faktörler II Bu soğuk savaşın gelişmelerini ele almadan önce, bir başka mühim noktaya da temas etmek istiyoruz Nasıl ki, I'inci Dünya Savaşından sonraki dünya, 19'uncu yüzyılın dünyasından çok farklı olmuş ise, 1945'ten sonraki dünya da, 1918'in dünyasından çok farklı bir yapıda olmuştur 1) Bir kere, II 1917 Bolşevik İhtilalinden II Daha önce milletlerarası münasebetlerin başlıca ağırlık noktaları olan, galip gelmiş İngiltere ve Fransa ile, yenilmiş devletler olan Almanya, Japonya ve İtalyanın kendilerini toparlamaları daha uzun bir zaman alacaktır Kısacası, II 2) Sovyet Rusya'nın sivrilmesinin bir mühim neticesi de, ilk defa olarak milletlerarası münasebetlere doktrin ve ideoloji unsurunun girmesidir Komünist düzenin karşısında olan ülkeler, Sovyet Rusyanın komünizmi bütün dünyaya yayma çabalarına karşı koyunca, milletlerarası mücadelenin konusu, farklı dünya görüşlerinin çatışması ve hürriyet düzeni ile totaliter komünist düzenin mücadelesi haline gelmiştir 3) Günümüz dünyasının en mühim gelişmelerinden biri de, sömürgeciliğin tasfiyesidir 50'yi aşmaktadır Sömürgelerin bağımsızlıklarını kazanmaları ise, daha ilerde göreceğimiz üzere, milletlerarası politikaya Üçüncü Blok, Üçüncü Dünya veya Bağlantısızlar Bloku denen yeni bir kuvvetin girmesi neticesini vermiştir 4) II Halbuki bugün artık böyle değildir Elliyi aşan bağımsız devleti ile Afrika, artık sömürgeciliğin Kara Afrikası olmayıp, milletlerarası münasebetlerin yeni bir ağırlık alanıdır Latin Amerika ise, 19'uncu yüzyıldaki uyuşukluğundan silkinmeye başlamıştır Nihayet, Üçüncü Dünya Ülkelerine de Asya-Afrika-Latin Amerika grubu dendiğini de unutmayalım 5) Milletlerarası münasebetlerin alan genişlemesi, sadece dünyanın düzeyi üzerinde olmayıp, günümüzde bu münasebetler yukarıya doğru da bir alan genişlemesi yaparak, uzaya intikal etmiştir Lakin ilk adımlarını II 6) Günümüzün dünyasının, bilhassa II Yeni dünyamızı şekillendiren faktörler genel olarak bunlardır |
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960) |
|
|
#2 |
|
KRDNZ
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960)Batılıların Avrupa'da Dengeyi Kurması Bu konuyu 7 başlık altında toplayabiliriz : Truman Doktrini Marshal Planı Batı Avrupa Birliği Berlin Buhranı NATO'nun Kuruluşu Yugoslavya'nın Kominform'dan Çıkarılması Beş Barış Anlaşması Batı Avrupa Birliği Uydu ülkelerde Sovyetlerin yaptıkları komünist darbeleri içinde, Batılı devletler üzerinde en fazla tepki uyandıranı 1948 Şubatındaki Çekoslovak darbesi olmuştur Diğer taraftan, bu darbe ile Sovyetlerin, doğu ve orta Avrupa ile Balkanlardaki hakimiyeti, egemenliği de tamamlanmış oluyordu Komünistlerin Çekoslovakyada iktidarı ele geçirmeleri, Sovyet Rusya’nın niyetleri bakımından, Batılılar için bir alarm oldu İşte bu şartlar içinde, İngiltere ve Fransa ile, Benelux grubu alenen Belçika, Hollanda ve Lüksemburg arasında, 4 Mart 1948 de Brüksel’de başlayan toplantı, 17 Mart 1948 de Batı Avrupa Birliği’ni kuran bir antlaşmanın imzası ile sona erdi Batı Avrupa Birliğine başlangıçta, İskandinav Ülkeleri de dahil edilmek istenmişse de, bu ülkeler, Sovyetler Birliği ile komşulukları dolayısiyle, bu devleti kışkırtmak istememişler ve bu ittifaka dahil olmaktan kaçınmışlardır Batı Avrupa Birliği Avrupa’daki Sovyet tehdit ve yayılmasına karşı alınmış ilk askeri tedbir oluyordu Berlin Buhranı 1948 yılı gelişmeleri içinde en mühim hadise Berlin Buhranı dediğimiz ve Sovyetlerin Batılıları Berlin'den çıkarmak için giriştikleri teşebbüs neticesinde ortaya çıkan buhrandırÖte yandan, Batılıların Batı Berlin'deki ve Batı Almanya'daki faaliyetleride Sovyetler için can sıkıcı olmaktaydı, Amerika, İngiltere ve Fransa, kendi işgal bölgelerinde gerçek anlamda demokratik bir rejim tatbik ediyorlar ve ayrıca ekonomik kalkınma için de her türlü çabayı sarfediyorlardı Üç müttefik bununla da kalmadı ve Amerika ile İngiltere 1946 Aralık ayında Almanya'daki işgal bölgelerini birleştirerek buna Bizonia adını verdiler Berlin Buhranı çıkınca, Fransada 1948 Haziranında kendi işgal bölgesini Bizonia ile birleştirdi ve böylece üç müttefikin işgal bölgeleri Trizonia adını aldı![]() Sovyetler nihayet Batılıları Batı Berlin'den atmaya karar verdiler ve Batı Almanya ile Batı Berlin arasındaki her türlü ulaşıma önce kısıtlamalar koydular ve 1948 Mart ayından itibaren de bütün ulaşımı kestiler Ayrıca, Berlinin elektrik santraline el koyarak Batı Berlinin elektriğini dahi kestiler Batı Berlin'de 2 milyon kadar insan yaşamaktaydı ve bunların beslenmesi gerekiyordu Bu durum Sovyetlerle Müttefikler arasında büyük bir gerginlik doğurdu Amerika gücünü ortaya koyarak, kurduğu bir "hava köprüsü" ile her gün Batı Berlin'e günde 3-4 bin ton yiyecek ve yakacak taşımaya başladı Amerika havalarda üstün olduğu için Sovyetler karşı çıkmaya cesaret edemedi Amerika ve Batılılar Batı Berlin'den çıkmamaya kararlı idi![]() Amerika aylarca Batı Berlin halkını havadan besledi Savaş bittikten sonra Almanya dört işgal bölgesine ayrılmakla birlikte, Batılılar, bu işgal statüsünün sona ererek, yani barış yapılınca, Almanya'nın bütünlüğünün tekrar kurulabileceğini ümit etmekte idiler Buna karşılık Sovyetler de 30 Kasım 1948 de Doğu Berlin'de komünistlere ayrı bir belediye meclisi kurdurarak bunu tanıdılar Öte yandan, Federal Alman Cumhuriyeti'nin kurulmasına karşılık olmak üzere Sovyetler de kendi işgal bölgelerinde 1949 Ekiminde Demokratik Alman Cumhuriyetini kurdular Berlin Buhranı, savaş sırasında Batılılarla Sovyet Rusya arasındaki işbirliği ve ortaklığın tamamen ölmüş olduğunu ve şimdi dünyanın Doğu ve Batı Blokları olarak ikiye bölündüğünü kesinlikle gösteren bir hadise olmuştur Beş Barış Anlaşması 1945-1949 döneminin Avrupa gelişmelerini kapamadan önce,yine bu dönemde, yenilmiş olan beş devletle yapılmış olan barış antlaşmalarından da kısaca söz etmek gerekir 1945-1948 arasındaki devrede Batılılarla Sovyetler arasında yapılan çeşitli konferanslardan sonra, II Kendileriyle barış antlaşması yapılan devletler şunlar olmuştu: İtalya, Romanya, Bulgaristan, Macaristan ve Finlandiya İtalyan barış antlaşması ile İtalya, batıda Fransaya küçük bir toprak bıraktı Yine bu barış antlaşmaları ile Romanya Transilvanyayı yeniden ele geçiriyordu Yenilen devletler olan Romanya, Bulgaristan ve Macaristan Sovyet Rusyaya, Çekoslovakyaya ve Yunanistan'a tamirat borcu ödeyeceklerdi Marshal Planı Truman Doktrini, esas itibariyle Yunanistan ve Türkiyeye askeri yardımı öngörmüştür Fakat bu sırada Avrupanın durumu iktisaden son derece kötüdür Amerika Batı Avrupanın bu ekonomik sıkıntılarına yardımcı olmak için her şeyi yaptı Bu sebeple Amerika Avrupaya yapacağı yardım için başka bir formül aradı ve bu formül Dışişleri Bakanı George Marshall'ın 5 Haziran 1947 günü Harvard Üniversitesi'nde verdiği bir nutukta açıklandı Marshall Planı adını alan bu teklifi görüşmek üzere 27 Haziran 1947 de Paris'te bir toplantı yapıldı 12 Temmuzda İngiltere, Fransa, Belçika, İtalya, Portekiz, İrlanda, Yunanistan, Türkiye, Hollanda, Lüksenmburg, İsviçre, İzlanda, Avusturya, Norveç, Danimarka ve İsveç'in katılmasiyle toplanan 16'lar konferansı 22 Eylülde, Amerikaya sunulmak üzere bir Avrupa Ekonomik Kalkınma programı hazırladı Dış Yardım Kanunun çıkması üzerine 16 Avrupa ülkesi, 16 Nisan 1948 de Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı'nı kurdular Amerika Dışişleri Bakanı George Marshall'ın ismine karşılık Sovyet Dışişleri Bakanı Molotov'un adını alan yeni ekonomik işbirliği sistemi, Komünist uydularının Sovyet kontrolu altına daha fazla girmesinden başka bir şey değildi NATO'nun Kuruluşu Marshall Planı ve Truman Doktrini, Sovyetlerin Orta Doğu ve Avrupa'da girişmiş oldukları yayılma faaliyetlerine karşı Birleşik Amerika'nın almış olduğu ilk tedbirlerdir Daha önce de belirttiğimiz gibi, Sovyetlerin Avrupa'da girişmiş oldukları yayılma çabaları ve bilhassa 1948 Şubatındaki Çekoslovak darbesi, 1948 Martında, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg arasında Batı Avrupa Birliği denen bir ittifak sisteminin kurulması neticesini vermiştir Fakat Amerika Monroe Doktrininden beri Avrupa ile ittifaklara girmiyordu Vandenberg Kararı, Amerika'nın 1823'ten beri tatbik etmekte olduğu Monroe Doktrinini veya inziva politikasını resmen terketmesinden başka bir şey değildi Amerika, dış politikasında bu esaslı değişikliği yaptıktan sonra, Batı Avrupa Birliğini daha müessir ve geniş bir ittifak sistemi haline getirmek için Kanada ve Batı Avrupa ülkeleri ile temasa geçti ve bu temaslar ve müzakereler sonunda 4 Nisan 1949 da 12 Batılı ülke arasında, kısa adı ile NATO (North Atlantic Treaty Organization) denen Kuzey Atlantik İttifakı kuruldu NATO'nun kuruluşu ile Sovyetlerin Avrupa'daki yayılması, o günden bugüne, durdurulmuştur Türkiye ve Yunanistan'ın 1952 de, Batı Almanya'nın 1955 de ve İspanya'nın da 1982 yılında NATO'ya katılması ile NATO üyelerinin sayısı bugün 16'ya yükselmiştir Truman Doktrini
Daha önce de işaret ettiğimiz veçhile, 1946 yılında Sovyet Rusya'nın üç ana istikamette yayılma çabalarına giriştiğini görmekteyiz Dikkat edilirse bu üç istikamet geleneksel olarak İngiltere'nin hayati alaka ve çıkar alanları idi Amerika kararını vermekte gecikmedi Amerikan Kongresi 22 Mayısda Yunanistan'a 300 milyon ve Türkiyeye de 100 milyon dolarlık bir askeri yardım yapılmasını kabul etti Truman Doktrini savaş sonrası Amerikan dış politikasında, neticeleri günümüze kadar ulaşan fevkalade mühim bir dönüm noktasını teşkil eder Yugoslavya'nın Kominform'dan Çıkarılması Batı Bloku'nun, Sovyet yayılması ve tehlikesi karşısında kendisini Avrupa'da toparlamaya ve Sovyetler karşısında güçlü bir duruma gelmeye başladığı sırada, Sovyet Blok'unda da mühim bir çatlak ve çatışma meydana gelmiş ve Sovyetlerin Balkanlarda en kuvvetli kolu sayılan Yugoslavya Moskova'dan kopmuştur Yugoslavya'nın Kominform'dan ve Moskova'dan kopması, esasında, iki devlet arasında 1945'tenberi gelişmekte olan sürtüşmelerin bir neticesi olup, bu sürtüşmeler 1948 yılı başından itibaren bir çatışma haline gelmiştir 1 2 3 4 5 Bu hadise ve Yugoslavya'nın Sovyet Bloku'ndan kopması, Sovyet Rusya için ağır bir darbe olmuştur |
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960) |
|
|
#3 |
|
KRDNZ
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960)
|
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960) |
|
|
#4 |
|
KRDNZ
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960)1957 Suriye Buhranı İkinci Dünya Savaşı sonunda Suriye Fransa'dan yakasını tamamen kurtararak tam bağımsızlığına kavuşmakla birlikte, uzun müddet içerde siyasi istikrara kavuşamamıştır 1949 yılı başlarında Albay Hüsnü Zaim bir hükümet darbesi yaparak iktidarı ele geçirmişse de, iktidarı uzun ömürlü olmamış ve 14 Ağustos 1949 da Albay Sami Hınnavi tarafından devrilmiştir Nitekim 1957 yılı başından itibaren Suriye'nin gittikçe sola kaymaya ve bu ülkede komünistlerin tesirinin artmaya başladığını görüyoruz Halit el-Azm 1956 Temmuzunda Savunma Bakanı olarak bir heyetle Moskova'ya gitti ve orada Sovyetlerle bir takım anlaşmalar imzaladı Anlaşmaların açıklanmasından bir süre sonra, 17 Ağustosta, ılımlı bir kişi olarak bilinen Suriye Genelkurmay Başkanı General Nizameddin, emekliye sevkedildi ve yerine, gençliğinde Fransız Komünist Partisine üye olmuş bulunan Albay Afif el-Bızri getirildi Bu gelişmeler, Suriye'nin komşuları Türkiye, Irak ve Ürdün ile İsrail ve Lübnan'da büyük heyecan uyandırdı Ağustosun son haftasında, Irak Kralı Faysal ve Ürdün Kralı Hüseyin İstanbul'a gelerek Türkiye Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes ile görüşmelerde bulundular Lakin, Türkiye'nin bu tedbirleri Suriyeyi yumuşatmak yerine, aksine Türkiye-Suriye münasebetlerini gerginleştirdi Başbakan Menderes, Bulgan'in mesajına 30 Eylülde cevap verdi Sovyetler bu şekilde Türkiye üzerinde baskı yoluna giderken, öte yandan da Suriyeyi destekleme gösterilerine giriştiler Ekim ayında Türk-Sovyet gerginliği ve Suriye krizi daha da şiddetlendi Sovyetlerin tehditleri karşısında Amerika'nın Türkiyeyi destekleyen bu tutumu Sovyetleri yumuşattı Buhranın sona ermesinde rol oynayan bir başka sebep de, 14 Eylül 1957 de Suriye ile Mısır'ın imza ettikleri bir anlaşma ile, 1 Şubat 1958'den itibaren Birleşik Arap Cumhuriyeti adı ile bir birlik kurmaya karar vermeleri idi Fakat bu yeni birleşik devletin ömrü uzun olmadı 1957 Suriye buhranını neticelerinden biri de şu oldu: Bu kriz sırasında Amerika şunu da gördü ki, kendisi komünizmin Orta Doğu'da yayılmasını önlemeye çalışırken, Araplar için endişe kaynağı bu değildi, esas mesele onlar için İsrail davası idi |
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960) |
|
|
#5 |
|
KRDNZ
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960)1958 Lübnan Buhranı |
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960) |
|
|
#6 |
|
KRDNZ
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960)Bağdat Paktı ve Doğurduğu Neticeler |
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960) |
|
|
#7 |
|
KRDNZ
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960)Eisenhower Doktrini |
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960) |
|
|
#8 |
|
KRDNZ
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960)Irak'ta Monanşinin Yıkılması Suriye ile Mısır'ın 1 Şubat 1958 de Birleşik Arap Cumhuriyeti adı altında birleşmeleri üzerine, aynı aileden (Haşimi) gelen iki monarşi olan Ürdün ve Irak da 14 Şubatta bir Arap Birliği kurmaya karar verdiklerini açıkladılar Batı taraftarı olan bu iki monarşinin birleşme kararları Mısır'ın sert tepkisi ile karşılaştı ve Kahire radyosu bu iki ülkeye karşı hücumlarını yoğunlaştırdı Buna paralel olarak, Bağdat sokaklarında da Ürdün-lrak birliği aleyhine gösteriler başladı Yani birliğe karşı lrak'ın kendi içinden bir muhalefet baş göstermişti![]() Lübnan buhranı Irak'da bardağı taşıran damla oldu Lübnan'da karışıklıkların çıkması en fazla Irak'ı telaşlandırdığı gibi, Lübnan Cumhurbaşkanı Camille Chamoun da Türkiye ve Irak'ın Lübnan'a müdahale etmesini istiyordu Bu sebeple, Irak Başbakanı Nuri Said Paşa, Lübnan müdahalesine hazırlık olmak üzere Irak'ın doğu bölgesindeki askeri birlikleri ülkenin batısına sevketmeye karar verdi İşte bu birliklerin komutanı General Kasım, birlikler Bağdat'tan geçerken, 14 Temmuz 1958 gecesi, ani bir darbeye girişti Darbenin başında General Kasım'dan başka, General Abdüsselam Arif de bulunuyordu Kasım'ın askerleri Kraliyet sarayına baskın yaptılar Saray muhafızları karşı koymadıkları gibi, darbeyi yapan askerlerle birleştiler Bu baskın sırasında küçük yaştaki Kral Faysal ile Kral naibi amcası Prens Abdülilah öidürüldü Başbakan Nuri Said Paşa Bağdat'tan gizlice kaçarken halk tarafından tanındı ve linç edildi Monarşinin sona ermesi Irak halkı tarafından sevinçle karşılanırken, General Kasım darbesinden dolayı Kahire ve Moskova bayram yapmaktaydı Buna mukabil, Irak'daki darbe Batı'da büyük endişe ile karşılandı Amerikaya göre, bu gelişmelere kuvvetli bir cevap verilmeyecek olursa, durum Batı'nın Orta Doğudan tamamen tasfiyesi ile sonuçlanabilirdi Bundan dolayıdır ki, Amerika 15 Temmuzdan itibaren Lübnan'a asker çıkarmaya başladı Irak'daki darbe Ürdün monarşisini de tehlikeye sokuyordu Bu sebeple Ürdün Kralı Hüseyin Amerika ve İngiltereden yardım istedi Bunun üzerine İngiltere 2 200 kişilik bir paraşütçü birliğini Ürdün'e gönderdi Bu birliklerin havadan nakli için İsrail İngiliz uçaklarına toprakları üzerinden uçuş izni verdi Çünkü, Ürdün'de Kral Hüseyin düşecek olursa, İsrail harekete geçmeye kararlı idi Irak gelişmelerinden endişe duyan bir diğer Arap devleti de Suudi Arabistan idi Kral Suud Bağdat Paktı ülkelerinin lrak'a müdahale etmelerini istiyordu Denebilir ki, Irak ihtilalinden en fazla endişe duyan ve o nisbette de şiddetli tepki gösteren tek devlet Türkiye olmuştur Türkiye, İran ve Pakistan devlet başkanları Irak'daki durumu müzakere etmek için 14-17 Temmuz günlerinde İstanbul'da toplandılar Toplantı sonunda yayınlanan ortak bildiride, Irak'daki darbe, bir "milletlerarası haydutluk" ve bir "vahşet" olarak vasıflandırılmaktaydı Bundan dolayı Türkiye 17 Temmuzda Amerikaya başvurup, Irak'a müdahaleye kararlı olduğunu bildirdi ve Amerikanın kendisini manen ve maddeten desteklemesini istedi Ürdün de Türkiyenin Irak'a müdahalesini istemekteydi Türkiyenin Irak'a müdahaleye niyetlenmesi Sovyetleri harekete geçirdi Sovyetler derhal ağırlıklarını General Kasım tarafına koyarak, 24 Temmuzda Türkiyeye verdikleri bir muhtırada, bölgede silahlı bir çatışmayı başlatmanın getireceği "ağır sorumluluklar" konusunda Türkiyeye uyarmada bulunmuşlardır Aynı zamanda Rusyanın güney bölgeleri ile Bulgaristanda askeri manevralar yapılıyordu Türk-Sovyet münasebetleri, tekrar 1957 yazındaki havasına dönmüştü Sovyetler, aynı sertliği sadece Türkiyeye karşı değil, aynı zamanda Amerika ve İngiltereye karşı da gösterdiler ve bu yüzden yeni bir Doğu-Batı gerginliği ortaya çıktı Bu gerginlik üzerine, Amerika Dışişleri Bakanı Dulles, kendi insiyatifi ile, Türkiye, İran ve Pakistana, Türkiyenin Kafkaslar bölgesinden Hayber geçidine kadar olan 3 000 millik bir sınır bölgesinin savunma garantisini verdi Mamafih Sovyetler de daha ileri gitmediler Çünkü Türkiyenin Irak'a müdahalesi mümkün olmadı Zira, Amerika böyle bir müdahaleye taraftar olmadığı gibi, Türkiyede de muhalefet ve aydınlar, Türkiyenin Iraka yapacağı bir müdahale ile girişeceği bir maceraya şiddetle karşı gelmişler ve bu da hükümetin cesaretini kırmıştır Sovyetlerin yumuşamasında, Irak'a bir Batı müdahalesi ihtimalini bertaraf etmiş olmalarının tesiri olduğu gibi, bu sırada Çin ile gelişmekte olan görüş ayrılıklarının da rolü olmuştur Bu sebeple, Sovyet Rusya ile Batılılar arasında Orta Doğu konusunda bir yakınlaşma havası ortaya çıkmış ise de, herhangi bir anlaşmanın gerçekleşmesi mümkün olmamıştır Mamafih gerginliğin tavsamış olduğu da bir gerçekti
|
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960) |
|
|
#9 |
|
KRDNZ
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960)İngiliz-İran Petrol Anlaşmazlığı 1951-1954 Bu mesele, halen günümüzde karşılaştığımız veya çok sözü edilen "Körfez Petrolleri ve Batı" meselesinin başlangıcını teşkil etmiştir dense yeridir Diğer taraftan, bu meselenin patlak vermesi, Sovyetlerin İran üzerindeki baskılarından, beş yıl gibi kısa bir süre sonra olduğu için, bu bakımdan da ehemmiyet ifade etmektedir Nihayet, bu anlaşmazlık Batı'nın hatalı ve yanlış "sömürü" tatbikatının bir neticesi olarak ortaya çıkmış ve bu tatbikatın son kalıntısınıda temizlemiştir İran petrollerinin bulunduğu 20'inci yüzyılın başından beri bu petrolleri Anglo-Iranian Oil Company adlı bir İngiliz şirketi işletmekteydi Bu işletme hakkını düzenleyen en son anlaşma şirket ile İran hükümeti arasında 29 Nisan 1933 de imzalanmıştı II Dünya Savaşından sonra İran bu anlaşmanın değiştirilmesini istedi Çünkü Şirketin İran'a ödediği para çok azdı İran bu paranın arttırılmasını istedi ve 17 Temmuz 1949 da, 1933 anlaşmasına ek bir anlaşma imzalandı Bu anlaşma Şirketin İran'a ödeyeceği parayı çok az arttırmıştı Halbuki bu sırada Amerikan şirketlerinin Venezuela ve Suudi Arabistan ile yaptıkları anlaşmalarda, üretimden elde edilen kar yarı yarıya paylaşılmakta idi Bu anlaşmanın İran Milli Meclisince tasdik edilmesi gerekiyordu Fakat Meclis'teki Milli Cephe grubu ile onun lideri Dr Musaddık bu anlaşmaya karşı çıktılar Dr Musaddık'a göre, İran petrolleri devletleştirilmeliydi Dr Musaddık'ın çabaları sonucu İran Meclis'i 28 Aralık 1949 da, anlaşmayı tasdik etmeyip reddetti Bunun üzerine bütün İran'da petrolün millileştirilmesi için gösteriler başladı Bu gösterileri komünist Tudeh Partisi ile, aşırı sağcı Molla Kaşani'nin fanatik şiileri destekliyordu Şirket bu durum karşısında gerileyip, Amerikan şirketleri gibi kardan 50 hisse vermeği kabul etti ise de, bir defa ok yaydan çıkmıştı Şimdi millileştirme İranın her tarafından gelen bir sesti Bu şartlar altında Musaddık, İran petrollerinin millileştirilmesini öngören bir kanun tasarısını 19 Şubat 1951 de Meclis'e sundu Müzakereler sırasında, Başbakan Ali Razmara, 3 Mart 1951 günü yaptığı bir konuşmada, "teknik, ekonomik ve politik sebeplerle" millileştirmenin mümkün olamıyacağını söyledi Fakat dört gün sonra camiden çıkarken öldürüldü Durum artık bütün açıklığı ile ortada idi Bu şartlar altında İran Şahı Dr Musaddık'ı 28 Nisan 1951 de Başbakanlığa getirmekten başka çare göremedi Meclis de 30 Nisanda İran petrollerinin millileştirilmesini öngören kanunu kabul etti Bir ferman ile kanun İran Şahı tarafından da tasdik edildi Bu andan itibaren İngiltere hükümeti sahneye çıkmaya başladı İngiltere'nin işe karışması, bu devletle İran arasında milletlerarası bir anlaşmazlığın patlak vermesi demekti Bunu önlemek için İngiltere'nin arkasından Amerika araya girerek uzlaştırma çabalarına başladı 1951'in Temmuz ve müteakip aylarında Amerika'nın yaptığı aracılık bir netice vermedi Çünkü, Şirket İran petrollerinin satış tekelini elinde tutmak istiyordu İran da bunu kabul etmedi İran ancak belli bir miktarın satış hakkını Şirkete vermek, gerisini kendisi satmak istiyordu İngiltereye gelince: Bir yandan meseleyi Milletlerarası Adalet Divanına götürürken, bir yandan da İran üzerinde baskıda bulunmak üzere İran sularına bir kruvazör ile bir miktar asker gönderdi Fakat daha fazla ileriye gidemedi Çünkü 1921 Sovyet-İran anlaşmasına göre, Sovyet Rusya işin içine girebilirdi 1951 Ekiminde İngiltere'de yapılan genel seçimlerde İşçi Partisi düşüp, Muhafazakarlar iktidara gelince, Amerika'nın ağırlığı İngiltere tarafına kaymaya başladı Lakin ne var ki, 1952 Mayısında İran'da yapılan seçimlerde de Dr Musaddık'ın Milli Cephesi ile Tudeh'çiler Mecliste çoğunluğu almışlardı Bu ise, Dr Musaddık'ı büyük oyununu oynamaya sevketti: 1953 Şubatında Şah'ı tahtından feragate zorladı ve Şah da bu isteği kabul zorunda kaldı Şimdi Dr Musaddık İran diktatörü idi Lakin bu andan itibaren de işler karışmaya başladı![]() Şahın tahtından feragati ve daha sonra da ülkeden ayrılıp Roma'ya kaçmak zorunda kalışı, bir yandan Ordu'yu harekete geçirirken, öte yandan Molla Kaşani'nin de Musaddık aleyhine dönmesine sebep oldu Çünkü Musaddık her gün biraz daha komünist Tudeh partisi'nin kontroluna giriyordu Bu sebeple, General Zahidi liderliğinde Ordu'nun 19 Ağustos 1953 de girştiği darbe başarılı oldu ve Musaddık düşürülerek tutuklandı Üç gün sonra da İran Şahı halkın sevgi gösterileri arasında ülkesine döndü Başbakanlığa getirilmiş olan General Zahidi, petrol anlaşmazlığının çözümü için Amerika'nın aracılığını istedi ve Amerika'nın aracılığı ile, Anglo-İranian Oil Company ile Amerikan petrol şirketlerinin oluşturduğu bir komisyon ve İran arasında 5 Ağustos 1954 de bir anlaşma imzalandı Konsorsiyomda Anglo-İranian şirketinin hissesi % 40, Hollandaya ait Royal Dutch Shell şirketi % 16, Fransız Petrol Şirketi % 6 ve geriye kalan 5 Amerikan Şirketinin herbiri de % 8'er hisseye sahip olacak ve İran petrolleri bu şirketler tarafından ortak olarak işletilecekti Komünist Tudeh Partisi'nin dışında, Sovyetlerin bu hadisede çok aktif rol oynadıkları söylenemez Zira Stalin'in ölümünden sonra başlayan iktidar mücadelesi bunda büyük rol oynayacaktır
|
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960) |
|
|
#10 |
|
KRDNZ
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960)İsrail'in Kuruluşu ve Arap İsrail Savaşı 1948-1949 ![]() Daha önce de belirttiğimiz üzere, I Dünya Savaşı sonunda İngiltere'nin "manda"sına verilen Filistin, yahudilerle Araplar arasındaki çatışmalar yüzünden İngiltere'nin başına dert olmuştu İki -savaş- arası döneminde İngiltere'nin Araplarla Yahudileri uzlaştırmak için harcadığı çabalar bir netice vermediği gibi, Filistin topraklarını bu iki millet arasında taksim etmek istemesi de bir çözüme ulaşmadı Yalnız ne varki, İngiltere, Filistin'deki durumun daha kötüye gitmesini önlemek için 1939 yılında, Filistin'e yapılacak yahudi göçlerini çok sınırladı Fakat bu sefer Avrupa'nın çeşitli yerlerinden Yahudiler Filistin'e kaçak olarak girmeye başladılar Bu kaçak göçleri Haganah adlı gizli bir teşkilat organize ediyordu Filistin'deki İngiliz kuvvetleri bu kaçak göçleri önlemeye çalışınca İngiliz askerleri ile Yahudiler arasında silahlı çatışmalar çıktı Bu çatışmalarda Irgun adlı yahudi tethiş teşkilatı aktif bir rol oynamakta idi II Dünya Savaşı bittiğinde Filistinin durumu buydu İngiltere bir süre uğraştıktan sonra, Filistin'den yakasını kurtarmaya karar verdi ve 2 Nisan 1947 de meseleyi Birleşmiş Milletlere götürdü Meseleyi ele alan Genel Kurul, iki haftalık müzakerelerden sonra, Filistin meselesine bir çözüm bulması için bir özel komisyon kurdu Bu komisyona büyük devletler sokulmamıştı Şunu da belirtelim ki, İngiltere'nin 2 Nisanda Birleşmiş Milletlere müracaatı üzerine, Mısır ve Irak 21 Nisanda, Suriye, Lübnan ve Suudi Arabistan da 22 Nisanda Birleşmiş Milletlere başvurarak, Genel Kurul gündemine, "Filistin'in bağımsızlığının ilanı" maddesinin konulmasını istemişlerdir B M Filistin Komisyonu, 16 Haziran-24 Temmuz tarihleri arasında bizatihi Filistin'de yaptığı incelemelerden sonra, Ağustos ayında raporunu yayınladı Bu raporda Komisyon, oybirliği ile, Filistin'in bağımsızlığını teklif ediyordu Lakin bu bağım sızlık nasıl olacaktı? Bu noktada Komisyon ikiye ayrıldı Kanada, Çekoslovakya, Guatemala, Hollanda, Peru, İsveç ve Uruguay’ın desteklediği çoğunluk teklifine göre, Filistin Araplarla Yahudiler arasında taksim edilmeli ve iki ayrı bağımsız devlet kurulmalıydı Kudüs şehri ise milletlerarası statüye sahip olmalıydı Hindistan, Yugoslavya ve İran tarafından desteklenen azınlık teklifine göre de, Filistin, Yahudi ve Arap devletlerinden meydana gelen "federal" bir devlet olmalıydı Yahudiler çoğunluk planını, Araplar ise azınlık planını tuttular Çünkü Araplara göre, azınlık planı veya teklifi, Filistin'in toprak bütünlüğünü korumaktaydı Komisyonun bu teklifleri, Genel Kurulun Kasım 1947 toplantısında tartışıldı Neticede Genel Kurul, 27 Kasım 1947'de, Filistin Komisyonunun çoğunluk teklifini benimsedi ve 13 aleyhe ve 10 çekimsere karşı, 33 oyla Filistinin Araplarla Yahudiler arasında taksimine karar verildi Fakat karara göre, Filistin'de kurulacak Yahudi ve Arap devletleri arasında bir ekonomik birlik kurulacak ve Kutsal Kudüs şehri de milletlerarası statüye sahip olacaktı Büyük devletlerden Birleşik Amerika, Sovyet Rusya ve Fransa taksim lehinde, İngiltere ise çekimser oy vermişti Türkiye Arap ülkeleriyle beraber taksimin "aleyhinde" oy vermiştir Sovyet Rusya'nın Araplara ters düşerek taksim lehinde oy vermesi iki sebepten kaynaklanıyordu Birincisi, bu sırada Sovyetlerin, Arap ülkelerindeki komünist partileri vasıtasiyle yaptıkları kışkırtmalar, Arapları korkutmuş ve dolayısiyle Arapların Sovyet Rusyaya karşı muhalif tutum almalarına sebep olmuştu İkincisi, yine bu sıralarda Orta Doğu'da genellikle İngiltere hakim olduğundan, Sovyetler Orta Doğu'yu karıştırarak İngiltere'nin durumunu sabote etmek istemişlerdir ![]() Sovyetlerin hesaplarının yanlış çıktığı söylenemez Zira, B M Genel Kurulunun taksim kararı bütün Arap dünyasında tepki ile karşılandı Arap ülkeleri 17 Aralık 1947 de Kahire'de yaptıkları toplantıda, Filistin'in taksimi kararını önlemek için savaşa gitme kararı aldılar İşin daha ilginç tarafı da, Arapların tepkisini gören Amerika'nın taksim kararına oy verdiği halde, şimdi fikir değiştirip, Filistin'in Birleşmiş Milletlerin vesayeti altına verilmesini teklif etmesiydi Bu teklif ise, hem yahudilerin ve hem de Arapların tepkisine sebep oldu B M kararı üzerine İngiltere yaptığı bir açıklamada, 15 Mayıs 1948'den itibaren Filistin'deki bütün kuvvetlerini çekeceğini ilan etti ve Nisan 1948'den itibaren kuvvetlerini çekmeye başladı Bu çekme işinin tamamlanmasından bir gün önce de, David Ben Gurion başkanlığında 14 Mayıs 1948 günü Tel-Aviv'de toplanan Yahudi Milli Konseyi, İsrail Devleti'nin kuruluşunu ilan etti İsrail Devleti kurulur kurulmaz, Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak orduları 15 Mayıstan itibaren İsrailin üzerine yürümeye başladılar Birinci Arap-İsrail savaşı başlamıştı İşin ilginç tarafı, Amerika yeni İsrail devletini 14 Mayıs günü tanıdığı halde, Sovyet Rusya Arap-İsrail savaşının çıkmasından iki gün sonra tanıdı Yani Sovyetler açıkça Araplara karşı cephe almış oluyorlardı Kaldı ki, bununla da yetinmediler İngiltere ve Amerika, savaş çıkar çıkmaz Filistin kıyılarını abluka altına alıp, Filistin'e silah sevkiyatına ambargo koydukları halde, Sovyetler, kurdukları bir hava köprüsü vasıtasiyle Çekoslovakya'dan yahudilere hafif toplar ve otomatik silahlar sevketmeye başladı Arap-İsrail savaşı bir yıl kadar sürdü İsrailin ancak 75 000 kişilik muntazam bir ordusu olmasına ve beş Arap devletinin saldırısına uğramasına rağmen, Araplar her yerde ağır yenilgiye uğradılar İçlerinde en iyi döğüşeni Ürdün ordusu oldu Savaş çıktığı andan itibaren Birleşmiş Milletler de bir ateşkes sağlamak için taraflar arasında aracılık çabalarına girişti Bu çabalara, Arapların beceriksizliği ve yenilgileri de eklenince Arap ülkeleri için İsrail ile ateşkes imzalamaktan başka çare kalmadı İsrail-Mısır ateşkes anlaşması 24 Şubat 1949 da Rodos'ta, İsrail-Lübnan ateşkes anlaşması 23 Mart 1949 da Ras-en Nakura'da, İsrail-Ürdün ateşkesi 3 Nisan 1949 da Rodos'ta ve İsrail-Suriye ateşkesi de 20 Temmuz 1949 da Manahayim'de imzalandı Irakın İsrail ile sınırı olmadığı için herhangi bir ateşkes anlaşması imzalaması da söz konusuolmadı İsrail Araplarla yaptığı muharebelerde çok başarılı olduğu için, ateşkes anlaşmalarının çizdiği fiili sınırlar içindeki İsrail toprakları, Birleşmiş Milletlerin taksim kararında kendisine verilenden çok genişti İsrail Filistin topraklarının hemen hemen dörtte üçünü ele geçirdi Keza, taksim kararına göre, Kudüs şehri milletlerarası statüye sahip olacağı halde, savaşın sonunda yarısı İsrailin eline geçti, yarısı da Ürdün'de kaldı 1967 savaşında İsrail Kudüs'ün diğer yarısını da ele geçirecektir 1948-1949 Arap-İsrail savaşı, Orta Doğu'nun yapısını değiştiren bir takım neticeler doğurmuştur ki, bunları şu şekilde sıralayabiliriz: 1) Savaş Filistin'de yaşayan bir milyon kadar arabı yerinden yurdundan etmiş ve bir Mülteciler Meselesi ortaya çıkmıştır Yahudilerden korkan bir çok Arap yurtlarını terkederek komşu Arap ülkelere sığındıkları gibi, bazı Arap komutanları da, muharebe sahası olabilecek yerlerdeki Arapları buralardan ayrılmaya teşvik etmiştir Komşu ülkelere iltica eden bu Arapların sayısı hakkında kesin bir şey söylenememiştir Bunların sayısı hakkında 550 000 ile 940 000 arasında değişen rakamlar verilmiştir Sonuncu rakam Birleşmiş Milletlerindir Mülteciler Meselesi günümüze kadar çeşitli safhalardan geçerek bugün bir Filistin Meselesi, yani bağımsız bir Filistin devletinin kurulup kurulmaması meselesi haline gelmiştir ![]() 2) Arap ülkeleri içinde en kuvvetli orduya sahip olduğu sanılan Mısırın, savaşta en ağır yenilgiye uğrayanlardan olması, Mısır'da monarşinin, yani Kral Faruk rejiminin devrilmesi neticesini vermiştir Yenilgide devlet idaresindeki bozuklukların büyük rolü olduğunu gören bir kısım Mısırlı genç subay, Yarbay Cemal Abdünnasır'ın liderliğinde Hür Subaylar Komitesi adı ile gizli bir teşkilat kurdular ve 23 Temmuz 1952 de yaptıkları darbe ile Kral Faruk'u devirip ülkeden çıkardılar Bu hadise Mısır'ın tarihinde yeni bir dönemi başlattığı gibi, Orta Doğu'da da yeni bir dönem açmıştır Zira, Başkan Nasır'ın bundan sonraki bütün çabası "gerici" dediği Arap monarşilerini yıkmak ve bunların yerine "sosyalist-cumhuriyetçi" rejimler kurmaya yönelik olacaktır Bu ise bölgede yeni gelişmelere ve yeni mücadelelere yol açacaktır 3) Bir avuç denebilecek bir İsrail ordusu karşısında beş Arap devletinin askeri gücünün yenik duruma düşmesi, Arap dünyasında bir "milliyetçilik" duygusunu tahrik etmiş ve bir Arap Milliyetçiliği hareketi başlamıştır Keza Arap Milliyetçiliği de Nasır'ın eseridir Bu milliyetçiliği tahrik eden ve Araplara milli bir şahsiyet vermek için çaba harcayan bilhassa Nasır olmuştur Nasır, bütün Arapları birleştirip milli ve büyük bir arap dünyası kurmak ve onun başına geçmek istemiştir Kısacası, Arap milliyetçiliği ateşini yakan Nasır olmuştur 4) Bu birinci Arap-İsrail savaşı ateşkes anlaşmaları ile neticelenmişti Yani barış yapılmadığına göre; mevcut durum geçici bir durumdu Yani Araplar için bir intikam imkanı vardı Bu intikam da İsrailin ortadan kaldırılması idi İşte bu duygular Arap milliyetçiliği ile birleşince, bundan sonraki Arap-İsrail savaşlarının da tohumları atılmış olmaktaydı Zincirleme reaksiyon gibi, 1948-1949 savaşı bundan sonraki Arap-İsrail savaşlarının birinci halkasını teşkil ediyordu Batılılar bilhassa bu son noktayı gördükleri ve bu düşüncede yatan tehlikeyi sezdikleri için, yeni savaşların çıkmasını önlemek amacı ile bir takım tedbirler almak istediler Amerika, İngiltere ve Fransa, 25 Mayıs 1950 de bir Deklarasyon yayınlıyarak, Arap ülkelerine ve İsraile, ancak bunların iç güvenliklerinin gerektireceği kadar silah satacaklarını ve bunu da, bu silahların başka bir devlete karşı kullanılmaması şartı ile yapacaklarını bildirdiler Kısacası, Batılılar Orta Doğuya bir silah ambargosu tatbik etmekte idiler Bu Deklarasyona Sovyet Rusya'nın katılmamış olması, büyük bir boşluk doğuruyordu Silah satışı bakımından Sovyetlerin ellerinin serbest kalması, bu devletin Orta Doğuya girmesini de kolaylaştıracaktır
|
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960) |
|
|
#11 |
|
KRDNZ
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960)Sonuç 1954-1959 arasındaki Orta Doğu buhranlarının en mühim neticelerinden biri, hiç şüphesiz, Sovyet Rusyayı Orta Doğu politikasının aktif bir unsuru haline getirmiş olmasıdır Bunun tek sebebini, Batı'nın bu bölgede yapmış olduğu hatalarda görmek yanlıştır Şüphesiz bu hataların bir tesiri olmuştur Fakat esas faktör; 1952 Temmuzunda Mısır'da monarşinin yıkılmasından sonra Başkan Nasır'ın takip etmiş olduğu çok geniş amaçlı ve hatta Mısır'ın kendi güç ve imkanlarını aşan geniş çerçeveli politikasıdır Denebilir ki, Nasır başlatmış olduğu politika ile, kendi kontrolunu aşan gelişmelere sebep olmuş ve bu gelişmeler de Orta Doğu'da milletlerarası politikanın karmaşık bir yapı alması neticesini vermiştir İşte bu karmaşıklıktır ki, Sovyet Rusyayı bu bölgede milletlerarası politikanın, bundan sonra daima hesaba katılması gereken bir unsuru haline getirmiştir Sovyet Rusya'nın Orta Doğu'da aktif hale gelmesi, Türkiyeyi Batı'ya daha fazla kaydırmıştır Çünkü Sovyetlerin, Türkiye'nin güneyine de inmeleri, Türkiye için ciddi güvenlik endişeleri doğurmuştur Bu endişeler Amerika tarafından da paylaşılmış olmalı ki, 1958 sonunda, Amerika Türkiye'de füze üsleri tesis etmeye karar vermiş ve bu da Sovyetlerin protestosuna ve Türk-Sovyet münasebetlerinin yeniden gerginleşmesine sebep olmuştur Orta Doğu'daki bu gelişmelerin Türkiye açısından en mühim neticelerinden biri de, Türkiye'nin Arap Orta Doğusundan tamamen kopmuş olmasıdır Türkiye'nin Arap dünyası ile münasebetlerini düzeltmesi ve yeni bir düzene sokabilmesi için, bugüne kadar çaba harcaması gerekecektir Bu çabanın uzun süreli olmasında Türkiye'nin isteksizliği veya iyiniyet eksikliği değil, Arap dünyasının da kendi içinde böiünmelere, anlaşmazlıklara veya bölünmelere veya anlaşmazlıklara sebep olan gelişmelere maruz kalması da büyük rol oynayacaktır
|
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960) |
|
|
#12 |
|
KRDNZ
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960)Süveyş Buhranı 1956 Süveyş Buhranına ait gelişmeler, II Süveyş Kanalı bir Fransız şirketi tarafından yapılmış ve 17 Kasım 1869 günü de dünya deniz trafiğine açılmıştır İngiltere, şimdi Süveyş Kanalı'ndan geçen ve Hindistanla bağlantısını teşkil eden "İmparatorluk Yolu"nu güvenlik altına almak için 1882 de, bir Osmanlı toprağı olan Mısırı işgal edince, Kanal üzerindeki kontrolu da daha kuvvetlenmiş olmaktaydı İtalya 1935-36 da Habeşistan'ı işgal edince, İngiltere'nin İmparatorluk Yolu için bir tehdit yaratmış olmaktaydı II Fakat savaştan sonra Mısır'da hava çok değişmiş bulunuyordu Şimdi gizli Mısır Komünist Partisi de gayet aktif idi Buna karşılık, 1929 da Şeyh Hasan el-Banna tarafından kurulan Müslüman Kardeşler (El-İhvan El-Muslimin) teşkilatı ise, koyu teokratik ve Batı aleyhtarı bir kuruluş olarak, o da İngiliz aleyhtarlığını körüklemekteydi Bu sırada muhalefette olan Wafd Partisi ise İngiltere aleyhtarlığının öncülüğünü yapmaktaydı 1945 yılı sonunda Mısır'ın yaptığı müracaat üzerine, Mısır ile İngiltere arasında müzakereler başladı ve iki taraf arasında 1946 Ekiminde bir anlaşma meydana geldi Bu anlaşmazlık karşısında Sudanlılar da ikiye ayrıldılar Sudan meselesi İngiltere ile Mısır arasında o kadar çetin bir anlaşmazlık oldu ki, Mısır, daha önce varılan anlaşmayı da tanımadığını bildirerek, hem Süveyş ve hem de Sudan meselelerini B Bu savaştan sonra İngiltere, Mısır'da değilse bile Süveyş'te kalmak hususundaki kararını daha da yoğunlaştırdı ve meseleyi başka bir açıdan, Orta Doğu Komutanlığı denen bir askeri ittifak çerçevesinde ele almaya karar verdi Orta Doğu'nun savunması için, bu dört devlet ile Mısır, Orta Doğu Komutanlığı denen müşterek bir kuvvet teşkil edeceklerdi Görüldüğü gibi, İngiltere Süveyş'ten çıkmamak için böyle dolambaçlı bir yol seçmişti Türkiyenin buna katılmasına gelince: Türkiye bu sırada NATO'ya girme çabasındadır Mısır Batılıların bu teklifini derhal reddettiği gibi, Mısır parlementosu, 15 Ekim 1951 de kabul ettiği kanunlarla, 1936 tarihli İngiltere-Mısır Süveyş anlaşmasını, 1899 tarihli Sudan "condominium" anlaşmasını feshettiği gibi, Mısır Kralı aynı zamanda Sudan Kralı olarak da ilan edildi Durum bu safhada iken, Yarbay Abdünnasır başkanlığındaki Hür Subaylar Komitesi, 23 Temmuz 1952 günü yaptıkları bir darbe ile Krallığa son verip idareyi ellerine aldılar ve 26 Temmuzda da, İskenderiyede bulunan Kral Faruk'u tahtından feragate zorlayıp ülkeden çıkardılar Askeri idarenin içerde otoritesini sağlamlaştırabilmesi ve ihtilalin öngördüğü düzenin kurulabilmesi için, tabiatiyle dış münasebetlerde barış ve istikrara ihtiyacı vardı Süveyş konusundaki anlaşma da, 19 Ekim 1954 de imza edildi Dokuz yıldır süregelen bir anlaşmazlık bu suretle çözümlenmekle beraber, bu antlaşmanın ömrü uzun olmadı Nasır 1954 sonbaharında, yaptığı bu Süveyş antlaşması ile Batıyla münasebetlerini bir düzene sokarken, bir yandan Arap dünyası içinde bir takım faaliyetlere girişmişti İşte tam bu sıradadır ki, Bağdat Paktı ortaya çıkıyordu 1955 başlarında İsrail ile Mısır arasında Gazze bölgesinde çatışmalar başlayınca, Mısır Amerika ve İngiltereden silah satın almak istedi Bunun üzerine, Nasır 27 Eylül 1955 günü yaptığı bir konuşmada, Batılıların Mısıra silah satmayı reddetmesi üzerine, Mısırın da bir kaç gün önce Çekoslovakya ile bir anlaşma yaparak bu ülkeden silah satın almaya karar verdiğini açıkladı Batılılar bu yeni gelişmeden çok endişe etmekle beraber, tutumları farklı oldu Nasır 1953'denberi, Nil nehri üzerinde yapılacak olan Avsan Barajı projesine çok ehemmiyet veriyordu Mısır, Çekoslovakya ile silah anlaşmasını yapar yapmaz, 1955 Eylülünde Dünya Bankasına başvurarak 240 milyon dolar kredi istedi Nasır bu teklifi hemen kabul etmedi ve Dünya Bankasının cevabını beklemeyi tercih etti Senato'nun kararına Mısırın tepkisi gayet sert oldu Bu sebeplerle, bu hadise İngiltere ve Fransa tarafından büyük tepki ile karşılandı Sovyetler Mısırın yanında yer aldılar Süveyş Kanalını Mısırın kontrolundan çıkarmak için yaz aylarında Batılılar arasında bir çok temaslar ve toplantılar yapıldı Hazırlanan plan gereğince, İngiltere ve Fransa, 30 Ekimde İsraile ve Mısıra verdikleri 12 saatlik birer ültimatomla, her iki devletin de Süveyş Kanalının iki kıyısından 16 Km Bu arada İsrailin Sina'daki askeri harekatı gayet başarılı geçti İngiltere ve Fransa, aynı zamanda Mısır havaalanlarını da bombardıman ederek Akdenizden Süveyş Kanalı bölgesine asker çıkarmaya başladılar İngiltere ve Fransa Mısıra karşı saldırıya geçerken, Polonyadaki ayaklanma ile Macar ihtilaline güvenmişlerdi Bulganin aynı gün Amerika Cumhurbaşkanı Eisenhower'a da bir mesaj göndererek, Amerika ve Sovyet Rusyanın Mısıra ortak bir kuvvet göndererek savaşı durdurmalarını istiyor ve bu savaş durdurulmadığı takdirde bunun Üçüncü Dünya Savaşına gidebileceğini söylüyordu Ne Amerikan hükümeti ve ne de Amerikan kamuoyu İngiltere ve Fransanın giriştiği bu saldırıyı tasvib etmemişti 1956 Süveyş buhranının en mühim neticesi, şüphesiz, Sovyet Rusyanın Mısırı bir kere daha kurtarmış olmasıydı |
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960) |
|
|
#13 |
|
KRDNZ
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960)Ürdün Hadiseleri |
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960) |
|
|
#14 |
|
KRDNZ
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960)
|
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960) |
|
|
#15 |
|
KRDNZ
|
Cevap : Soğuk Savaş Dönemi (1945-1960)Çin'de Komünizm |
|
|
|