Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hikaye, maupassant, tarzı, özellikleri

Maupassant Tarzı Hikaye Özellikleri

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Maupassant Tarzı Hikaye Özellikleri



Maupassant Tarzı Hikaye Özellikleri
Maupassant Tarzı Hikaye Özellikleri

Maupassant Tarzı Hikaye Özellikleri Nelerdir?

Maupassant Tarzı Hikaye Örnekleri

Alıntı Yaparak Cevapla

Maupassant Tarzı Hikaye Özellikleri

Eski 09-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Maupassant Tarzı Hikaye Özellikleri



Maupassant Tarzı Hikayenin Özellikleri

Klasik tarz hikayedir Anlatımı bakımından romana benzeyen, ancak romandan daha kısa yazı türüdür Hikâyede olaylar genellikle yüzeyseldir Kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir ânı içinde anlatılır Genellikle kişilerin tek yönü üzerinde (çalışkanlık, titizlik, korkaklık vs) durulur Bu da romanda aynı dönemlerde oluşmaya başlamış ve özellikle Realizm döneminde önemli bir tür haline gelmiştir

Dünya edebiyatındaki temsilcisi Guy De Maupassant olduğu için Maupassant tarzı hikaye de denir Bizde Maupassant tarzı hikâyenin en büyük temsilcisi Ömer Seyfettin’dir

Alıntı Yaparak Cevapla

Maupassant Tarzı Hikaye Özellikleri

Eski 09-11-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Maupassant Tarzı Hikaye Özellikleri



maupassant tarzı hikaye örnekleri

AND
Küçük hocanın ağır tokadı, büyük hocanın uzun sopası ki, rast geldiği kafayı mutlaka şişirirdi Ben, hiç dayak yeme-miştim Belki iltimas ediyorlardı Yalnız bir defa büyük hoca kuru ve kemikten elleriyle, yalan söylediğim için, sağ kulağımı çekmişti; o kadar hızlı çekmişti ki, ertesi günü bile yanıyordu ve kıpkırmızıydı Hâlbuki kabahatim yoktu; doğru söylemiştim Bahçedeki abdest fıçısının, musluğu koparılmıştı Büyük hoca bu kabahati yapanı arıyordu Bu, mavi cepkenli, kırmızı kuşaklı, hasta ve zayıf bir çocuktu Haber verdim, falakaya konacaktı İnkâr etti Sonra diğer bir çocuk çıktı Kendi kopardığını, onun kabahatli olmadığını söyledi ve yere yattı Bağıra bağıra sopa yedi O vakit büyük hoca: "-Niçin yalan söylüyorsun, bu zavallıya iftira ediyorsun?" diye kulağıma yapıştı; yüzünü buruşturarak darıldı

Ağladım, ağladım; çünkü yalan söylemiyordum Evet, musluğu koparırken gözümle görmüştüm Akşam azadından da dayağı yiyen çocuğu tuttum:
—Niçin beni yalancı çıkardın, dedim Musluğu sen koparma-mıştın
—Ben koparmıştım
—Hayır, sen koparmamıştın Öbür çocuğun kopardığını ben gözümle gördüm
Israr etmedi, yüzüme baktı, bir an durdu ve eğer hocaya söylemeyeceğime yemin edersem saklamayacaktı, anlatacaktı Ben hemen yemin ettim, merak ediyordum:
—Musluğu Ali koparmıştı, dedi, ben de biliyordum; ama o çok zayıf ve hastadır Görüyorsun, falakaya dayanamaz Belki ölür; daha yataktan yeni kalktı —Ama sen niçin onun yerine dayak yedin?
—Niçin olacak, onunla ant içtik; o bugün hasta, ben iyi ve kuvvetliyim Onu kurtardım işte!
—İyi anlamadım, tekrar sordum:
—And ne?
—Bilmiyor musun?
—Bilmiyorum
O vakit güldü ve benden uzaklaşarak cevap verdi:
— Birbirimizin kanlarını içeriz; buna ant içmek derler Ant içenler kan kardeşi olurlar Birbirlerine ölünceye kadar yardım ederler, imdada koşarlarSonra dikkat ettim, mektepte pek çok çocuk birbirleriyle ant içmişlerdi; kan kardeşi idiler Bir gün bu yeni öğrendiğim âdetin nasıl yapıldığını gördüm

Tatil günleri bizim evin bahçesine, bütün komşu çocukları toplanırdı Akşama kadar birlikte oynardık Arkamızdaki evlerin sahibi Hacı Budakların benim kadar bir çocukları vardı ki, en çok adı hoşuma giderdi: Mistik 0,hepimizden kuvvetliydi Sanki adı gibi her tarafı yuvarlaktı; başı, kolları, bacakları vücudu Hatta elleri Bütün çocukları güreşte yenerdi Yazın, her cuma sabah büyük bir deste söğüt dalı getirirdi Bu dallardan kendimize atlar yapar, cirit oynar, yarışa çıkardık Yarışta da hepimizi geçerdi Onu hiçbirimiz tutamazdık! İşte yine böyle bir cuma günü Mistik, söğüt dallarıyla geldi Ben en uzununu kendime ayırdım
Kendi atımı yapıyordum Mıstık'la diğer çocuklar sıralarını bekliyorlardı Nasıl oldu, farkına varamadım, söğüdün kabuğu birden yarıldı, Arasından kayan çakı, sol elimin şahadet parmağını kesti Sulu kırmızı bir kan akmağa başladı O saatte aklıma bir şey geldi; ant içmek Parmağımın acısını unuttum! Mistik'a:
—Haydi, dedim hazır elim kesildi Kan kardeş olalım Sen de kes
Tereddüt etti Siyah gözlerini yere dikerek büyük, yuvarlak başını salladı

—Olur, mu ya? Ant için kol kesmek lâzım
—Canım, ne zararı var? Diye ısrar ettim, kan değil mi? Hepsi bir Ha koldan, ha parmaktan Haydi, haydi Razı oldu Elimden aldığı çakı ile kolunu, hatta biraz de-rince kesti, kan o kadar koyu idi ki, akmıyor bir damla, halinde kabarıyor, büyüyordu Parmağımın kanı ile karıştırdık Evvelâ ben emdim Bu tuzlu sıcak bir şeydi Sonra da benim parmağımı, emdiBilmiyorum aradan ne kadar zaman geçti Belki altı ay, belki bir yıl Mıstık'la kan kardeşi olduğumuzu âdeta unutmuştum Gene birlikte oynuyor, mektepten eve birlikte dönüyorduk Bir gün hava pek sıcaktı Büyük hoca bizi yarım azad etti Tıpkı perşembe günü gibi Mıstık'la sokağın tozları içinde yavaş yavaş yürüyorduk

Büyük, geniş bir yoldan geçiyorduk Kenarda, yıkılmış bir duvarın temelleri vardı Birdenbire karşıdan iri, kara, bir köpek çıktı Koşarak geliyordu Arkasından, birkaç odam kalın sop-larla kovalıyorlardı Bize: "-Kaçınız, kaçınız; ısıracak!" diye bağırdılar Korktuk, şaşırdık Öyle kaldık Evvelâ ben biraz kendimi toparlayarak: "-Aman kaçalım!" dedim Gözleri ateş gibi parlayan köpek bize yetişmişti O vakit Mistik: "-Sen arkama saklan!" diye haykırdı Önüme geçti Köpek, onun üzerine hücum etti İlkin hızla birbirlerine çarptılar Sonra tıpkı güreşir gibi boğaz boğaza geldiler Köpek de ayağa kalkmıştı Biraz söyle savaştıktan sonra ikisi de yere yuvarlandılar Bu muharebe bana pek uzun geldi Titriyordum Sopalı amcalar, yetiştiler Köpeğe kollarının bütün kuvvetiyle birkaç tane indirdiler Mistik kurtuldu Zavallının kollarından, burnun-dan kan akıyordu Köpek, kuyruğunu bacaklarının arası-na sıkıştırmış, ağzı yerde dörtnala kaçtı Mistik: "-Bir şey yok Acımıyor Biraz çizildi" diyordu Evine götürdüler, ben de hemen evimize koştum Ertesi günü Mistik mektebe gelmemişti Daha ertesi günü yine gelmedi Anneme Hacı Budaklara gidip Mistik'ı görmemizi söyledim Hastaymış yavrum, dedi İnşallah iyi olunca gene oynarsınız, şimdi rahatsız etmek ayıptırOndan sonra ben, her sabah Mistik'ı iyileşmiş bulacağım ümidiyle gittim Fakat heyhat! O hiç gelmedi Köpek kudurmuş

Ömer Seyfettin

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.