Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
devletinin, hatay, kararı, katılma, kuruluşu, türkiye’ye

Hatay Devletinin Kuruluşu Ve Türkiye’Ye Katılma Kararı

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hatay Devletinin Kuruluşu Ve Türkiye’Ye Katılma Kararı



1936 Fransa – Suriye Ön Antlaşması ve Sancak’a Etkileri
Hatay Devletinin Kuruluşu ve Türkiye’ye Katılma Kararı
1936 ‘ya gelindiğinde uluslar arası ortamda önemli ve kaygı verici gelişmeler yaşanmaya başlamıştı Bir yıl önce Habeşistan’ı işgal eden İtalya, Akdeniz’de ciddi bir tehdit haline gelmiş, Almanya Hitler’in yönetimi altında Versaillea zincirlerini kırarak Ren bölgesini silahlandırmaya başlamıştı Böyle bir ortamda, dikkatlerini Avrupa’da yoğunlaştırmak isteyen Fransa, zaten geçici olarak üstlendiği Suriye’deki manda yönetimini sona erdireceğini açıkladı Kendisine karşı düşmanca duygular başlayan bir halkı doğrudan yönetmek yerine, bağımsızlığını vereceği dost Suriye’yle ittifak yapmayı güvenliği açısından daha anlamlı buluyordu
Ayrıca, Suriye’de yapılan harcamalar ekonomik durumu giderek zayıflayan Fransa için ciddi bir mali yüktü ve 1936’da iktidara gelen halk cephesinin sosyalist Başbakanı Leon Blum, ideolojisine uygun olarak, muhafazakârların ve askerlerin karşı çıkmalarına rağmen sömürgelerine ve manda yönetimi altındaki ülkelere bağımsızlıklarını vermek gerektiğini düşünüyordu Tüm bunlara Suriye’de kararın altında yatan nedenleri tamamlamış oluruz

9 Eylül 1936’da Suriye ile Fransa arasında imzalanan ve Suriye’deki manda yönetimini sona erdiren ön anlaşma, Suriye ve Fransız parlamentoları gerekli onay işlemlerini tamamladıktan 3 yıl sonra ve Suriye’nin Milletler Cemiyeti üyesi olmasıyla yürürlüğe girecekti Söz konusu ön anlaşmada Sancak’a ilişkin bir madde bulunmamakla birlikte, 3 maddede, “Yüksek Akif Taraflar manda rejiminin sona erdiği gün, Fransa Hükümeti tarafından Suriye ile ilgili olarak ya da bu memleket adına imzalanan bütün, antlaşma, sözleşme ve diğer milletlerarası taahhütlerden doğan hak ve vecibelerini yalnız Suriye Hükümetine devretmek için bütün tedbirleri alacaktır” deniyordu Bu durumda Sancak Türklerinin statüsü tehlikeye girmekteydi Nitekim antlaşma Türkiye’de büyük tepki uyandırdı
Suriye konuyu görüşmeye yanaşmayınca, 26 Eylül 1936’da Milletler Cemiyeti Konseyi’nde bir konuşma yapan Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Fransa’nın Suriye ile yaptığı antlaşmanın bir benzerini Sancak halkıyla da imzalanmasını ve “Sancak’ın, Suriyeliler gibi, kendi işlerini kendisinin görmesine olanak verilmesini” istedi Fransa ise böyle bir antlaşmanın Suriye topraklarının parçalanması anlamına geleceğini ve bunun da manda sözleşmesiyle yasaklanmış olduğunu bildirdi
4 Hatay Devletinin Kuruluşu ve Türkiye’ye Katılma Kararı

Sancak, ayrı bir varlık olarak kabul edildiğinde, Fransa’nın istatistiklerine göre nüfusu 219000 idi Bunun %39,7’si Türk, %28’i Alevi, %11’i Ermeni, %10’u Sünni Arap, %9’u Rum Ortodoks, %3’ü Kürt, Çerkez, Yahudi, İsmailî ve Arnavut’tu
15 Nisan 1938’de yapılması öngörülen seçimleri düzenlemek ve denetlemek üzere Milletler Cemiyeti tarafından Sancak’a gönderilen Seçim Komitesi 1937 yılında çalışmalarını sürdürdü Fransız manda memurlarıyla işbirliği halinde çalışmalarını sürdüren Komite, kısa sürede Sancaklı Türklerin ve Türkiye’nin tepkisini çekti Sancak’ta yaşanan çatışmalar, tekrar gerilimin artmasına yol açtı Sorun I seçmenlerin hangi topluluklara yazılacakları konusunda odaklanıyordu Topluluk ayırımları hem de dinsel, hem de etnik aidiyete göre yapılmış olduğu için Seçim Komitesi Türkler aleyhine karar alabiliyordu
Sorun daha çok Aleviler konusunda çıkıyordu Alevi topluluğunun bir kısmının anadili Türkçe, bir kısmının Arapça’ydı ve yönlendirmeye göre kendilerini bazen Türk, bazen Arap, bazen de Alevi topluluğuna yazdırabiliyorlardı

Sorunun başlangıcından beri “Hatay benim şahsi meselemdir” diyen Atatürk; 29 Ekim 1937’de Fransız Büyükelçisine “Ben toprak büyütme dileklisi değilim Barış bozma alışkanlığım yoktur Ancak muahedeye dayanan hakkımızın isteyicisiyim, onu alamazsam edemem Büyük Meclisin kürsüsünden milletime söz verdim Hatay’ı alacağım Milletim benim dediğime inanır Sözümü yerine getirmezsem onun huzuruna çıkamam, yerimde kalamam” diyerek bu konudaki kararlılığını dile getirdi Nitekim 1 kasım 1937’de TBMM’nin açılış konuşmasında da; “Yarın ki Türk Fransız münasebetlerinin dilediğimiz yolda inkişafına, Hatay işinin iyi bir yönde yürümesi esaslı bir ölçü ve amil olacaktır kanaatindeyim” sözleri ile Sancak Sorunu’nun Türk – Fransız ilişkilerinin geleceğini belirleyeceğinin altını çiziyordu
Sancak’ta çalışan Seçim Komitesi’nin Ankara’ya danışmaksızın bir Seçim Yönetmeliği hazırlayarak Milletler Cemiyeti Konseyi’ne göndermesi üzerine sert tepki gösteren Türkiye, 23 Aralık 1937, 1930 tarihli Türk – Fransız Dostluk Antlaşmasını feshetti 29 Mayıs 1938’de hastalığı giderek ağırlaşmasına rağmen Atatürk güneye ordu denetleme gezisine çıkarak Mersin ve Adana’ya gitti, güney sınırına 30000 kişilik bir kuvvet yerleştirdi
Türkiye’nin Sancak konusundaki kararlılığı Avrupa’daki koşullarla birleşince yani giderek saldırganlaşan revizyonist devletlere karşı, Akdeniz’de Türkiye’yle ittifak yapmanın önemi arttıkça İngiltere’den de gelen uyarılarla Fransa geri adım atmak zorunda kaldı İlk olarak Milletler Cemiyeti Konseyi Seçim Yönetmeliği’nde Türkiye’nin istediği düzeltmeleri yaptı ve seçim işlemleri yeniden başladı Türkiye Seçim Komisyonu’nun çalışmalarından yine hoşnut değildi 20 Haziran’da ikili görüşmeleri başlattığı Fransa ile birlikte Milletler Cemiyeti Konseyi’ne başvurarak Seçim Komitesi’nin çalışmalarının durdurulmasını istedi İki ülkenin birlikte yaptıkları başvuru üzerine Milletler Cemiyeti Seçim Komitesi 29 Haziran’da Sancak’tan ayrıldı Böylece seçim uluslar arası denetimden çıkarılmış oldu

KATILIMIN GERÇEKLEŞMESİ

23 HAZİRAN 1939’da Üçlü İttifak’ın ikinci adımı olan Türk – Fransız ortak Demeci yayınlandığı gün, Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu’yla Ankara’daki Fransız Büyükelçisi Rene Massipli, “Türkiye ile Suriye Arasında Toprak Sorunlarının Kesin Çözümüne İlişkin Antlaşmayı imzaladılar

Antlaşmanın 1 maddesinin “Fransa aşağıda gösterildiği gibi düzeltilmesini, kendi bakımından kabul eder” biçimindeki ifadesiyle Hatay toprakları Türkiye’ye dahil ediliyordu Bu topraklar “en geç 23 Temmuz 1939’a dek Fransız kuvvetlerince boşaltılacak ve o gün Fransız makamlarının elindeki yetkilerin geçirilmesi de sona erdirilmiş olacaktı 7 madde ile Türkiye () belirtilen iş bu antlaşma ile düzeltimmiş olan sınırın, ülkenin kesin sınırını oluşturduğunu açıklıyor, hatta () Suriye’nin toprak bütünlüğüne () yönelik herhangi bir davranışı” kınıyor ve ”kendi ülkesi üzerinde bu nitelikteki her eylemi yasaklamayı ve gerektiğinde cezalandırmayı”yükümleniyordu Anlaşılan Avrupa’daki irredentimden gözü korkmuş olan Fransa, Türkiye’nin daha ileri gitmesinden çekinmişti
Anlaşmanın 9 maddesi “Bağıtlı yüksek taraflardan Türkiye, kendi toprakları ve Fransa, Suriye toprakları üzerinde iki komşu ülkenin güvenlik ya da rejimlerine karşı eylemlerin hazırlanması ve gerçekleştirilmesini önlemek için gerekli tüm önlemleri alacaklardır” diyerek Kürt ayaklanmacılara karşı önlem almaktaydı
Bu anlaşma daha yürürlüğe girmeden, 29 Haziran’da toplanan Hatay Meclisi oy birliğiyle Türkiye’ye katılma kararı aldı Türkiye, 7 Temmuz’da bir yasayla Hatay ilini kurdu ve katılma işlemi tamamlandı Fransız askerleri Hatay’dan çekildiler Türkiye ile Fransa arasında imzalanan antlaşma da yürürlüğe grime işlemleri tamamlandıktan sonra Milletler Cemiyeti Resmi Gazetesinde yayınlandı
Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının ertesinde Suriye meclis başkanı Fransız Hükümetine ve Milletler Cemiyeti Konseyi’ne birer telgraf çekere, olayı protesto etti Hatay’ın kendi ülkesinin ayrılmaz bir parçası olduğunu, alınan tararları ve katılma işlemlerini kabul etmeyeceğini, bu antlaşmanın 1921 Ankara, 1923 Lozan, 1926 Ankara Antlaşmalarına ve 1930 son sınır protokolü ile 1937 kararına aykırı olduğunu açıkladı Nitekim Suriye, bağımsızlığını ilan ettiği gün Şam’daki yabancı büyükelçiliklere yolladığı genelge notada, Fransa’nın Suriye adına yaptığı uluslar arası antlaşma ve antlaşmalara saygılı olmak kararında bulunduğunu bildirmesine rağmen, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını hiçbir zaman kabul etmeyecekti
Hatay’ın Türkiye’ye katılmasına bir itiraz da Roma’dan geldi 10 Temmuz’da Fransa’ya bir nota yollayan İtalya, 1920’de son Roma’ya katılan devlet olarak kendisine haber verilmeden ve izni olmadan yapılan antlaşmanın mandanın amacına ve ilgili halkların isteklerine ters düştüğünü bildirdi

Hatay Anlaşmazlığı

İşgalden kurtulan Adana'ya 15 Mart 1923'de ilk defa şeref veren Büyük Atatürk, yol kenarında Antakya ve İskenderun’u sembolize eden iki genç kızın hıçkırıklar arasında "bizi de kurtar" sesine, bizim olan İskenderun ve An*takya'yı yine bizim yapacak şu cevabı verdi:
" Kırk asırlık Türk Yurdu ecnebi elinde kalamaz" 1923 yılının Gazi Mustafa Kemal’i için bu söz, Hatay davasının başından beri bir bayrak gibi dalgalanmıştır
Şevket Süreyya Aydemir'e göre, Hatay dâvasına Atatürk'ün bağlılığı Birinci Cihan Harbine son veren Mütareke ve o bölgenin haksız işgali ile başlar Haksız işgale karşı milis kuvvetlerin direnmesi orada da kendini göstermiş, işgal kuvvetlerine karşı Hataylılar kurtuluş için çarpışmışlardır
20 Ekim 1921'de imzalanmış olan Ankara itilâf namesi, İskenderun San*cağını Suriye'den ayırarak ayrı bir statüye tabî tutuyordu Bu itilâf namenin 7 maddesi, İskenderun bölgesi için özel bir idare usulü kurulacağından bu bölgenin Türk ırkından olan sakinlerinin kültürlerinin gelişmesi için her türlü kolaylıktan faydalanacağını ve Türk parasının orada resmî mahiyet taşı*yacağını öngörmüştür, itilâf name hükmüne uygun olarak 8 Ağustos 1922'de Sancakta bir bölgesel idare kurulmuştur
Fransa, Suriye ile anlaşarak manda idaresine son vermeyi karar*laştırmıştı Hatta 8 Eylül 1936 tarihli parafe edilen antlaşma ile Suriye'de man*da idaresinin son bulduğu bu antlaşma taslağında öngörülüyor, ancak Sancak'ın durumundan söz edilmiyordu Türkiye'de bu durum, Sancak'ın kaderi hakkında genel bir kaygı uyandırdı Türk Hükümeti Sancak meselesinin önemi üzerine eğilerek 6 Ekim 1936'da Milletler Cemiyeti Asamblesi’nde ve daha sonra 9 Ekim 1936'da da Fransa'ya verilen bir nota ile Türk görüşünü belirtti Şöyle ki:
"Fransa mandası çerçevesi içerisinde Suriye ve Lübnan'ın elde ettiği tekamül doğru ve haklı bir benzeyiş sebebiyle, İskenderun ve Antakya'ya da teşmil edilmelidir ve tâbi oldukları vesayetten sonra Suriye ve Lübnan'a bahşedilen istiklâl İskenderun’un muahedat ile müstefit olacağı geniş otono*miden sonra bu mıntıka içinde tanınmalıdır
Atatürk, davaya verilen önemi 1 Kasım 1936 TBMM’ni açış nutkunda kesin ve belirli şekilde dünya kamuoyuna duyurmuştur:

"Bu sırada, milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca büyük me*sele, hakiki sahibi öz Türk olan "İskenderun-Antakya" ve havalisinin mukad*deratıdır Bunun üzerinde, ciddiyet ve katiyetle durmaya mecburuz
Daima kendisine dostluğa çok ehemmiyet verdiğimiz Fransa ile aramızda, tek ve büyük mesele budur Bu işin hakikatini bilenler ve hakkı sev*enler, alâkamızın şiddetini ve samimiyetini iyi anlarlar ve tabiî görürler"
Fransa, Sancak'ın Suriye'den ayrılamayacağını açıklamakla Türk görüşüne kesin red cevabı vermiş oluyordu
Lord Kinross'a göre "Quai d'Orsay, Suriye'nin parçalanmasına pek çabuk razı olamıyordu Zira, bu askerî bir çekilme anlamına gelecekti Öte 5 yandan Atatürk, Ren havzası için bile savaşı göze alamamış olan bir memleketin, herhalde Hatay için dövüşmeye kalkamayacağını iyi biliyordu Ama yine de Fransızların "amour propre" unu (izzeti nefis) kollamak gerektiğini anlıyor Bu yüzden, Bir yandan Hatay üzerinde baskısını sürdürürken, bir yandan da konferans masasında sabırlı davranacaktı"
Meselenin Milletler Cemiyeti’nde görüşülmesi ve Sancak bölgesine üç müşahidin gönderilmesi ile, Sancak davası milletlerarası plânda da önemini arttırmış oldu İngiliz Dışişleri Bakanı Mr Anthony Eden'in aracılığı ile 24 Ocakta bir prensip anlaşmasına varıldı Anlaşmanın şartları şunlardır:
Sancak başlı başına bir mevcudiyettir (Entite distincte) Dahilî işlerinde tam istiklâle sahiptir Haricî işleri Suriye tarafından idare edilecektir Sancak ve Suriye için aynı gümrük ve para usûlü mevcuttur Türkçe, Sancak'ta resmî bir dildir Sancak statüsünün tatbiki ancak Milletler Cemiyeti'nin kontrolü altında olacaktır Sancakta mecburî askerlik uygulanmayacak, istihkâm yapılmayacaktır Sancak'ın mülkî bütünlüğü Türkiye ile Fransa tarafından emniyet altına alınacaktır
Milletler Cemiyeti'nce de 27 Ocakta Sander Raporu adı altında uygun görülen anlaşma daha sonraları Cemiyet'in kurduğu bir Komisyon eliyle Hatay'ın anayasasını hazırlamak imkânını vermiştir Anayasa, Milletler Cemiyeti Konseyi tarafından 29 Mayıs 1937'de kabul edildi Ancak bu anayasayı uygulamak hususunda Fransa engeller çıkarıyordu Anayasanın 29 Kasım 1937'de yürürlüğe gireceği öngörülmüşken seçim sisteminde baş gösteren görüş ayrılığı, Suriye'nin itirazları, işleri sürüncemede bırakıyordu Seçim sistemi üzerinde bir anlaşmaya varılarak seçimlerin 15 Temmuz 1938'de yapılmasına karar verildi

Alıntı Yaparak Cevapla

Hatay Devletinin Kuruluşu Ve Türkiye’Ye Katılma Kararı

Eski 09-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hatay Devletinin Kuruluşu Ve Türkiye’Ye Katılma Kararı



Fransız memurların davranışı halkı çileden çıkarıyordu Mayıs 1938’de Türkiye hududa, 30000 kişilik bir kuvvet yığdı Almanya'nın 1938 Martı'nda Avusturya'yı ilhakı karşısında Fransa, Mihvere karşı Doğuda kuvvetli bir Türkiye'ye ihtiyaç duyuyordu Boğazların da Avrupa'da artan kriz ve uyuşmazlıklar sebebiyle önemi de artmıştı Haziran 1938'de Antakya'da Türk ve Fransız Askerî heyetleri arasında yapılan görüşmeler sonucu, 3 Temmuz 1938'de anlaşma imza edilerek Hatay'ın toprak bütünlüğü ile siyasî statüsünü korumak amacı ile her iki devlet 2500 er kişilik askerî kuvvet göndermeyi kabul etmişlerdi Türk ordusu 4 Temmuz 1938'de Hatay'a girerek güven ve huzuru sağlamış oldu
Türkiye ile Fransa arasında imzalanan dostluk antlaşması da bu iki devleti birbirine yak*laştırıyordu Yapılan seçimler sonucunda Meclis 2 Eylül 1938'de ilk top*lantısını yaptı ve bağımsız Hatay Cumhuriyetini ilân etti
Hatay Meclisinde tüm Milletvekilleri Türkçe yemin etmiş, Devlet Başkanlığına Tayfun Sökmen seçilmişti 5 Eylül 1938 kurulan hükümetin başına da Abdurrahman Melek getirilmişti
İkinci Dünya harbine doğru tehlikeli gelişmeler olması, Türkiye ile İngiltere'yi birbirine yakınlaştırdığı gibi Fransa’yı da Türkiye'ye yaklaştırmıştır 23 Haziran 1939'da bir taraftan Paris'te Dışişleri Bakanı Bonnet ile Türk Büyükelçisi Suat Davaz arasında, Türk-İngiliz ortak demecinin tıpkısı imza*lanırken, Ankara'da da Dışişleri Bakanı Şükrü Savaşoğlu ile Fransız Büyükelçisi Renet Massigli arasında Hatay'ın Türkiye'ye bırakılmasına ilişkin Anlaşma imzalanmıştır Anlaşma Türkiye ile Suriye arasında ülke sorunlarının kesinlikle çözümünü öngörüyordu
23 Haziran 1939 Tarihli Anlaşma, 13 Temmuz 1939'da yürürlüğe gir*miştir
Ancak Hatay Meclisi, Anlaşmanın yürürlüğe girmesini beklemeden 29 Haziran 1939'da oybirliği ile Türkiye'ye katılma kararı vermiştir Anlaşma ve ekleri de 30 Haziran 1939 gün ve 3658 sayılı Kanunla onaylanmıştır Türkiye'de ayrıca 7 Temmuz 1939'da bir kanunla Hatay ilini kurup bağlanma işlemini ke*sinleştirmiştir

OLAYIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Hatay’ın Türkiye’ye katılması iki savaş arası dönemde Türk dış politikası üzerine yapılan değerlendirmelerde bazı soru işaretlerine yol açmaktadır Genel kanı, söz konusu dönemde uluslar arası konjonktürün son derece elverişli olmasına rağmen Ankara’nın statükocu politika izlediği, güç kullanarak toprak genişletme eğilimi içinde olmadığıdır Bu genel kanıya rağmen, Hatay örneği, tıpkı öteki revizyonist devletler gibi Türkiye’nin de, sınıra asker yığarak güç tehdidinde bulunma yoluyla toprak genişlettiği düşüncesini doğurabilmektedir Ancak Türkiye’nin her aşamada diplomatik görüşmeleri sürdürdüğünü, Milletler Cemiyeti Kararlarına uygun davrandığını ve gerektiğinde bu kararı kendi isteği doğrultusunda yine diploması yolu ile değiştirerek doğrudan güç kullandığı yani “kitaba uygun” hareket ettiğini unutmamak gerekir
Tüm bu verilere rağmen Hatay konusunun belleklerden silinmediği, çok daha sonra ortaya çıkan Kıbrıs Sorunu’nda özellikle 1983’te KKTC’nin ilanı sırasında, muhalefet edenlerce Ankara’nın önüne çıkarılarak Türkiye’nin genişleme eğilimine örnek olarak gösterildiği, ayrıca 1980’ler ve 90’larda Türkiye’nin Musul’u almasını isteyenler tarafından da örnek olarak ileri sürüldüğü, daha da önemlisi sürekli düşmanlığına yol açtığı da bir gerçektir
1923 – 1939 döneminde Türk dış politikasının Orta Doğu’ya ilişkin iki temel sorunu olan Musul ve Hatay ilginç benzerlikler gösterir Her ikisi de Misak-ı Milli sınırları içinde kabul edilmiş, her ikisinde de Lozan’da geri adım atılmış, her ikisi de yeniden gündeme geldiğinde Milletler Cemiyeti çerçevesinde konu görüşülmüş, her ikisinde de doğrudan güç kullanılmamış, sınıra asker yığmakla yetinilmiştir Bununla birlikte Musul konusunda bir başarı elde edilemezken, Hatay’ın Türkiye’ye katılması sağlanmıştır
Bunun nedenlerine baktığımızda iki önemli etkeni görmekteyiz Birincisi Musul’da hayati önem taşıyan petrol olması, Hatay’da ise benzer bir ekonomik zenginliğin bulunmadığının sonunda anlaşılmasıydı İkinci önemli etken ise, 1920’lerin uluslar arası ve iç koşullarının 1930’lardan sonra son derece farklı oluşudur Gerçekten 1920’lerde savaştan galip çıkan güçlü İngiltere karşısında yeni kurulan devletini ayakta tutmaya, çağdaşlaştırmaya ve iç isyanlara karşı korumaya çalışan göreve zayıf bir Türkiye vardı
Oysa 1930’larda Avrupa’daki revizyonist devletlerin tehdidi altında ekonomik ve siyasal olarak istikrarsız, İngiltere’nin baskısını hisseden Fransa’nın karşısında temellerini sağlamlaştırmış halk desteğine sahip bir Türkiye bulunuyordu 1920’lerin Versailles düzenin sahibi olan Batı, bu düzenin yıkıldığı, 1930’larda ve II Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde kendi güvenliği için askeri açıdan Türkiye’ye büyük bir gereksinim duyuyordu

KAYNAKLAR

1Senem BAYKAL, Baskın ORAN, Çağrı ERHAN, Erol TELLAH, Finda KESKİN, Melek FIRAT, Mustafa AYDIN, Tuğrul ARAT, Ömer KÜRKÇÜOĞLU, İlhan UZGEL, Gökçen ALPKAYA, Hikmet ULUĞBAY, Kudret ÖZERSOY, Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşı’dan Bugüne, Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt:1
2Prof Dr Hamza EROĞLU, Türk İnkılâp Tarihi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.