Atatürk'ün İlkecilik Yönü,Atatürk'ün İlkecilik Tarafları,Atatürk'ün İlkecilik Görüşü

Atatürk'ün İlkecilik Yönü,Atatürk'ün İlkecilik Tarafları,Atatürk'ün İlkecilik Görüşü
Atatürk'ün İlkecilik Yönü,Atatürk'ün İlkecilik Tarafları,Atatürk'ün İlkecilik Görüşü

ATATÜRK’ÜN İLKECİLİK YÖNÜ

Türk Milletinin bugün ve gelecekte tam olarak bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması, devletin millet egemenliği esasına dayandırılması, aklın ve ilimin rehberliğinde Türk kültürünün çağdaş uygarlık düzeyi üzerine çıkarılması amacı ile temel esasları yine ATATÜRK tarafından belirtilen devlet hayatına ve ekonomik hayata, toplumun temel kurallarına ilişkin gerçekçi fikirlere ve ilkelere ihtiyaç olduğunun bilinci ile yola çıkan Atatürk bu konuda önemli adımlar atmıştır

Atatürk’e göre, oluşturulan ilkelerin, kişi ve millet olarak benimsenmesi, mevcut ve gelecekteki saptırıcı ve tutucu akımlara karşı korunması, Türk Devletinin gelişmesinin, güçlenmesinin ve parlak geleceğinin güvencesidir

Çünkü bunlar, “Milli varlığı sona ermiş sanılan büyük bir milletin istiklalini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son prensiplerine dayanan milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunun” ifadesidir

Atatürk, 19 Masyı 1919’da Anadolu’ya “Milli egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak” kararı ile çıkmıştır Nitekim bu konuda, “daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da, Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamasına başladığımız karar, bu karar olmuştur”demiştir

Bu kararın dayandığı en kuvvetli muhakeme ve mantık şuydu:
“Esas, Türk Milleti’nin haysiyetli bir millet olarak yaşamasıdır Bu esas, ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla gerçekleşebilir

Atatürk, ilkelerinde birçok amacı gütmüş ve bu amaçlar doğrultusunda ilkelerinin arkasında durmuş, Türk Milleti’nin de gösterdiği çaba ve geyret ile tam bağımsızlığı kazanmakla yetinmemiş, ülkeyi diğer dünya ülkeleri seviyesinden üstün tutmayı amaçlamıştır

Atatürk ilkelerinde temel amaç olarak;

-“İnsanca yaşamak”

-“Türkiye’nin hür, bağımsız, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı olmasını sağlamak”

-“Türkiye’nin emniyetini amaçlayan , hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir barış istikametini, prensip kabul etmek”

-“Türk Milleti’ni yüksek ve inkılapçı bir seviyeye ulaştırmak”

-“Milletin yüksek karakterini yaradılıştan sahip olduğu zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini” “En değerli varlığımız olan milli birlik, iyi geçinmek ve çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerindeki olgunluğunu millet varlığını ve yurt erginliğini korumak”, azim ve kararını “devamlı olarak ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek”

-“Devletimizi çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkartmak”

-“Yurtta barış, Dünyada barış” için çalışmak
gibi maddeleri benimsemiştir

Türk Milleti’nin Atatürk ilkeleri ile kavuşacağı yüksek ve onurlu seviyeyi Atatürk şöyle belirtmiştir:

“Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır”

Sonuç olarak; Atatürk’ün Türk Milleti için söylediklerini, fikirlerini, yapmak istedikleri, yaptıkları ve başarmaya çalıştıkları,
Atatürkçülüğün öngördüğü genel niteliklere uygun olarak, aklın ve ilmin rehberliğinde gerçekleştireceğimiz vazifelere dönüştürmek, başarılı şekilde çalışmak için bütün vatandaşların, Türk Milleti’nin mutluluğu ve Türk Devleti’nin parlak geleceği için esastır

Atatürk düşüncesine göre, ilkerlerin topluma yerleşmesi esastır Çünkü bu ilkeler, hem ulusal, hem kamusal açıdan gelişip ilerlemenin, egemen ve uygar olmanın, yeni kavramlara ve yeniliklere açık olmanın gereğidir
Atatürk’ün, ilkelerinin temelleşme düşüncesi, “Milletin beynini paslandıran, uyuşturan anlayışları yok etmek, boş fikirleri kafalardan söküp atmak, onun yerine bilimin ışıklarını koymak”tır Bu bakış yorumlandığında, Türk Milleti içinde, Atatürk ilkelerinin bir eksen görevi yaptığı açıktır Bu ilkelerin hedefi, ülkeyi ve ulusu, sadece teknolojik yeniliklerle ve bir kısım kurumların çağdaşlaştırılması ile yetinmenin ötesinde, aydınlanma çağının ve aklın ortamına çekmektir Halk kitlelerine gerçeği aramak ve öğretmek akışkanlığını kazandırmaktır Atatürk bu hedefi şöyle açıklamıştır:
“- Akıln ve mantığın çözümleyemeyeceği mesele yoktur Bu dünyadaki herşey insan kafasından çıkar Akıl, mantık ve zeka ile hareket etmek, bizim en belirgin özelliğimizdir Hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeği kanıtlar Bütün ilerlemeler, insan düşüncesinin eseridir Fikri harekete geçirmek birinci işimiz olmalıdır Fikir bir kere harekete başladı mı, herşey yavaş yavaş düzene girer ve düzelir Daima gerçeği arayan ve onu buldukça ve bulduğumuza inandıkça ifadeye cesaret eden insanlar olmalıyız”
Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesi, büyük aşamalar yapması, Atatürk ilkelerini yaşamasıyla orantılıdır Bu ilkeler, toplumumuzun gelişme ülküsünü her zaman taze tutacaktır Çünkü, bu ilkelerde geri dönüş fikri yoktur Geçmiş, ancak tarihimizin malı olarak kıymetlidir ve ileriyi düşünüp tasarlamamızda değer ifade eder Bugünkü yaşayışın geleçeğe ve gelişmelere açık olması kaçınılmazdır Bu ise tüm sosyal, bilimsel, teknolojik, siyasal gelişmelerin izlenmesiyle mümkündür
Atatürk’ün ilkecilik düşüncesinin yaşamasında gençlerimize düşen sorumluluklar vardır Atatürk bu sorumluluğu çok veciz bir biçimde, Nutuk’un sonunda, “Türk Gençliğine hitabe” olarak adlandırdığımız bir paragraf içinde açıklamıştır