Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
geçmesi, hayatı, karakteri, murad’in, tahta

İv. Murad’İn Hayatı Ve Karakteri İv. Murad’İn Tahta Geçmesi

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İv. Murad’İn Hayatı Ve Karakteri İv. Murad’İn Tahta Geçmesi



IV MURAD’IN HAYATI VE KARAKTERİ
ıv Murad’ın hayatı ve karakteri ıv Murad’ın tahta geçmesi
IV MURAD’IN TAHTA GEÇMESİ

Göstermiş olduğu yiğitlik yeteneklerinden dolayı Gazi lakabını elde etmiş olan Murad, H 1018 yılında dünyaya gelir ve Mustafa’nın tahttan indirilişinden sonra H 1032 yılının Zilka’de ayının dördünde Osmanlı İmparatorluğu’nun tahtına oturur (H 1032 / M 1622)
1634 yılından sonra devlet işlerine bizzat el koyan IV Murad, Sinan Paşa köşkünde ayak divanı topladı Yeniçeri ve Bölük Ağaları’nın kendisine itaat edeceklerine dair onlara yemin ettirdi Genç Padişahların ilk yıllarında büyük karışıklıklar ve isyanlar çıkmıştı Veziriazamı Hafız Ahmet Paşa böyle bir isyanda öldürülmüştü Kışkırtıcı olarak bildiği Sadrazam Topal Recep Paşa’yı idam ettirdi Bu arada bir çok kışkırtıcıyı ortadan kaldırdı 1635’de büyük bir ordu ile Revan seferine çıktı Ardından Tebriz’i yakıp yıkan ordu geri dönünce İranlılar Revan’ı geri aldılar IV Murad 1638’de Bağdat seferine çıktı Ele geçirilen Bağdat’a yeniçeri Ağası Hüseyin Ağa vali olarak tayin edilerek; IV Murad İstanbul’a döndü Böylece 17 yıldır devam eden Osmanlı-İran Savaşı sona erdi 1639’da Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalandı Bu antlaşmaya göre Bağdat ve çevresi Osmanlı ülkesine kalırken, Revan ve Azerbaycan İran’a bırakıldı
IV Murad’ın babası I Ahmed, annesi Kösem Sultan’dır Amcası I Mustafa’nın yerine padişah olarak tahta çıktığında on dört yaşındaydı Devlet işlerini yirmi üç yaşında ele almıştır Şair padişah içkiyi yasaklamıştır Her alanda ıslahat yaparak devleti güçlendirmeye çalıştı Bu konuda devletin ileri gelenlerinden raporlar istedi Bu arada yapılan raporların en meşhuru Koçi Beğ’in raporudur (Koçi Beğ Risâlesi) Revan ve Bağdat seferlerinden sonra Topkapı sarayında bu isimlerle birer köşk yaptırdı Türbesi I Ahmet’in türbesinin yanındadır
Henüz on iki yaşında bulunan genç Sultan Murad, yaşına göre uzunca boylu idi (15 Zilkade 1032/10 Eylül 1623) Beyzi çehreli, kara saçlı, soluk renkli, büyük ve tehdit edici gözlü bir çocuktu Çok genç padişah –halk arasında “Kösem” adı verilen- annesi Mahpeyker sultanın vasiliği altında taht’a çıkmıştı Mahpeyker henüz genç sayılabilirdi Kuvvetli ve enerjik bir karaktere sahipti
Sultan Murad, gelenek üzere, taht’ta çıkışının ertesi günü kılıç kuşanmak üzere Hz Peygamber’in mihmandarı Eyüp Sultan Türbesi’ne gitti Yeniçeri ve sipahiler önce, culûs bahşişinden vazgeçmişlerdi Fakat, çok kısa bir süre sonra bunun verilmesini gürüldü ile istemeğe başladılar Nihayet, iç hazine açılarak bu para dağıtıldı
SULTAN MURAD'IN KARAKTERİ HAKKINDA AÇIKLAMALAR
Sultan Murad'ın bu birinci sultanlık devresinde -ki Abaza'*nın itaati ve Zitvatorok antlaşmasının yenilenmesi belli başlı olay*larındandır- şimdi onyedi yaşma basmış olan genç hükümdara bir göz atmak faydasız olmayacaktır Sultan Murad uzun boylu idi Çehresi esmerleşmişti Gözleri kara, görünüşü sertti Kabul zamanlan düzenliydi Her şeyi öğrenmeğe merakı vardı Kendisi için yeni olan her şeye önem verirdi Etrafında olup biten her türlü durumu kavramak isterdi Kardeşi Osman gibi, kıyafet değiş*tirerek başkent sokaklarını dolanmayı severdi O zamana kadar en çok uğraştığı şeylerin başında gelen timar ve zeamet dağıtı*mında yaptığı İslahattır ki: bu konuda ilân olunan emirler, Sad*razam Husrev Paşa'nın yahut Defterdar'ın himmet eserleri olmakla beraber, Sultan Dördüncü Murad kanunu unvanım taşır
Artık genç hükümdar, o zamana kadar -mahmisi olan Kız*lar Ağanı Mustafa ile birlikte- kendi adına sultanlık eden anne*sinin vasiliğinden bıkmağa başlamıştı Bunların iltifatlarına kavuşmuş olup Sultan Murad'ın hemşireleri den biriyle evlendirilmiş bulunan Kaplan Hasan Pasa'yı dedikodulara yol açacak kadar fazla korumaları, Padişah'ı kızdırıyordu Memnuniyetsizliğini açığa vurmak ve onun taraftarlarını korkutmak için Sulfan Murad, Kaptan Hasan Pasa'nm elinden genç karısını aldı Bu olayı Padişah'ın -Anadolu'da haksızlıklarından dolayı idam olunan- ikinci eniştesi Kara Mustafa'nın yok edilişinden az önce vukua gelmiştir
Padişah'ın kızgınlığını yatıştırmak için Valide Sultan oğluna, harcamaları on bin altın tutan, bir şenlik yaptı Valide, mükel*lef şekilde donatılmış atlar da hediye eyledi Yine bu sıralarda genç Padişah'ın hayatını tehlikeli bir hastalık tehdit eyledi
Sul*tan Murad düzensiz yaşamak ve kendi hevesine göre ömür sür*mek yüzünden hastalanmış olduğu halde doktorların tavsiye ettiği ilâçları kullanmayı da istemiyordu Gençliği sayesinde hastalığı at*latmış ve iyileşmiştir
İSTANBUL'DA YANGIN
1633 Eylülünün başlarında İstanbul'u tahrip eden yangınların en korkunçlarında biri, Cibali Kapısı dışında teçhiz edilmekte olan bir gemi kalafatçısının dikkatsizliği yüzünden etrafı sardı (27 Safer 1043/2 Eylül 1633) Yangın oradaki gemilere süratle yayılmış ve Aya Kapısına kadar sahili izleyerek Mustafapaşa çarşısını, Hamza Paşa sarayını, ona bitişik Yahya Paşa sarayını, Çeşmi Efendinin muhteşem sarayım yaktı Oradan üç dehşetli kola bölündü Biri Sultan Selim camiine doğru gitti, öteki sahil boyunca genişleyerek Fatih yakınındaki Haydar Paşa sarayına, Üsküplü camiine, Unkapanı’na, Zeyrek camiine yöneldi Üçüncü kol da Sultan Fatih Mehmed Camii’nin yolunu tutarak caminin sağında ve solundaki caddeyi, sarayları, Büyük ve Küçük Karaman’ı, Saraçhane’yi yaktı ve Sarıgüzel’i yürüdü
Padişah, bostancılar ve vezirler maiyetinde oldukları halde, Sultan Selim Camii çevresinden yangını söndürmeğe çalışırken, ateş onların arkasındaki yeniçerilerin eski ve yeni kışlalarını (odalarını) ve ihtilâl askerinin sürekli merkezi olan orta camii kaplıyordu Ateş hattı oradan da uzunluğuna limandan Molla Gürani’ye –ki hemen hemen tüm İstanbul’un genişliği demektir- ve yaygınlığına da Fener kapısından Bali paşa ve Lütfi paşa camilerine, Unkapanı yakınlarından At Pazarı’na kadar uzandı Bu geniş ve tehlikeli yangında iki mahallede sadeci iki ev kurtuldu Yanan ev sayısının yirmi bin kadar olduğu tahmin olunmuştur
KAHVEHANELERİN KAPATILMASI
Bu büyük felâket halk arasında memnuniyetsizlikleri arttırdı Kahvehanelerde açıkça duygular belirtilmeğe başlandı Bu görüş ve eğilimlerin yeni bir fesada bahane olabilmesi endişesi üzerine hükümet bütün kahvehanelerin derhal kapatılması hakkında bir emir yayınladı (Rebiü'l-evvel 1043/Eylül 1633) Alınan karar hemen ve hızla uygulandı Daha önceleri Sultan üçüncü Murad ve Sultan Birinci Ahmed samanlarında da bu türlü buyruklar yayınlanmış, ancak bunlar kısa bir süre için uygulanmış idi Bu defa ise, aksine başkent ve imparatorluğun diğer şehirlerinde kahvehaneler; Sul*tan Murad'ın ve halefi Sultan İbrahim'in sultanlıkları süresince kapalı kalmışlardır Ancak Sultan Dördüncü Mehmed çağında açıl*malarına izin verilmiştir
TÜTÜN KULLANMANIN YASAKLANMASI

Kahvehanelerin kapatılmasından sonra tütünün kullanılması*nı yasaklayan bir emir de yayınlandı ki, aksine hareket edenler idam cezasına uğrayacaklardı Bunun görünüş sebeplerinden biri bu yüzden yeni bir yangının çıkabilmesi ihtimali olmuştur
Fakat gerçekte işsizlerin toplanmalarına engel olmak, genel memleket iş*lerinden bîr arada konuşabilecek toplantı yerlerini kapatmak üze*re bu, yüksek zabıtaya ait, bir tedbirden ibaret idi
Kesinlikle konulan bu inzibatî tedbir, bunu alanlar ve uygulayanlar hakkında kötü sözlere, hicviyelere sebep olmuştur Halk; «zararsız bir duman hakkında bunca tedbire ne lüzum vardır; hü*ner: mazlumların ahının dumanım ortadan kaldırabilmektir» di*yordu Bu yasaklamalara uymayanlar hakkında hayatlarına mâl ola*cak cezalar uygulanıyordu Bizzat Padişah kola çıkıyordu Sokak*ta fenersiz tutulan bir çubuk, yahut bir fincan kahve ile ele geçiri*len kimse cellâda teslim ediliyordu Her sabah sokak ortasında bı*rakılan zavallıların cesetleri, gecenin merhametsiz siyasetine ta*nıklık ediyorlardı Edirne'de hâlâ kahvehane bulunduğuna dair alınan bir haber üzerine, bunları kapatmak ve sahiplerini astırmak için Bostancıbaşı acele ile Edirne'ye gitti Her gün bu yasak ve ke*yif verici maddecikleri kullananlardan bir kaçı sadece bu eğilim*leri dolayısıyla başlarını veriyorlardı Sultan Murad gece gündüz kıyafet değiştirip şehri ve yakın köyleri dolaşırdı Bir yerde toplan*mış kimseler bulunsalar, Padişahı görür görmez dağılırlardı Sa*dece Padişah, kitaplarıyla gezintiye çıkan ulema, yahut teşbih ve seccadesiyle bir yerde toplanan dervişler, ya da divitleri, kalemle*ri ve yazı yazmak için gerekli eşyalarıyla bir araya gelmiş olan ka*tiplere sözü olmadığını -Kâğıthane'de bir köşkte bir araya gel*miş olan ve meşhur mutasavvıf Sivasîzâde ile sohbette bulunan topluluk dolayısıyla- ifâde etmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

İv. Murad’İn Hayatı Ve Karakteri İv. Murad’İn Tahta Geçmesi

Eski 09-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İv. Murad’İn Hayatı Ve Karakteri İv. Murad’İn Tahta Geçmesi



ABAZA PAŞA’NIN AYAKLANMASI

Bu padişahın hükümdarlığının başlamasıyla birlikte Osmanlıla*rın, tembel ve uyuduk birisinden çok, genç ve faal bir hükümdara bo*yun eğmeyi yeğledikleri anlaşılır Erzurum'daki Abaza Paşa, ta Mus*tafa zamanında Anadolu eyaletlerini vurmaya ve açıkça hükümdarına karşı gelmeye başlar Fakat şimdi yine devlet yönetiminin genç Sultan Murad'ın elinde kaldığı sürece, yağmalan ve yakıp yıkmayı cezalan*madan sürdürebileceğini sanıyordu Ama padişah bu adamın küstah*lığını frenlemek ve ortaya koyduğu kayıpları engellemek amacıyla taht'a geçişinin ikinci yılında (H1033-M1G23) Sadrazam Çerkez Mehmet Paşa'yı büyük bir orduyla Anadolu'daki ayaklanmalara karşı gönderir Sadrazam, Abaza Paşa'ya (2) Kayseri yakınlarında şid*detli bir saldırıda bulunur ve kanlı ve inatçı bir savaştan sonra yenilgi*ye uğratır ve Erzurum'a kaçmaya zorlar Buna karşın Çerkez Paşa, bu zaferden hemen sonra, Tokat'ta ölmemiş olsaydı, bu ay aklanmalara bir son verdirebilirdi
ALİ PAŞA'NIN BAĞDAT'A SALDIRMASI

Sultan Murad, Abaza'nın kuvvetlerinin tamamen yok edildiğini sanarak, kendisini küçümser ve daha büyük işlere girişir Bu amaçla Anadolu kuvvetleriyle birleşmesi ve gecikmeden Bağdat üzerine sal*dırması için Diyarbakır Valisi Hafız Ali Paşa komutasında büyük bir orduyu Anadolu'ya gönderir Ali Paşa hiç oyalanmadan derhal pa*dişahın buyruğunu yerine getirir Ve beş ay süreli bir kuşatmadan son*ra kahraman garnizon tarafından büyük kayıplara uğratılarak püskür*tülür ve yaklaşmakta olan şiddetli kışa yakalanmadan geri çekilmek zorunda kalır
HALİL PAŞA'NIN ERZURUM'U KUŞATMASI

Bu sebepten dolayı Hafız Ali Paşa mevkiinden alınır ve yerine Sadrazam Halil Paşa getirilir Fakat bu da, padişahın beklediklerine ya*nıt veremez Zira İranlılara karşı gitmesi için emir aldığı halde, Abaza Paşa'yı ele geçirmek ümidiyle Erzurum doğrultusunu tutar Asi Paşa, sadrazamın kente yaklaştığını görünce, İran'a gidiyor gibi yaparak, kendisini gafil avlamak emri aldığını sanır Bu nedenle bir zamandan beri askeri birliklerinin saklanmasına yarayan Erzurum'a çekilir ve gerekli erzak ve savaş gereçleriyle doldurduktan sonra kente kapanır Halil Paşa, Abaza'nın bu çekilme olayını, korkup kaçtığına yorar ve yılmak bilmeyen düşmanı tümüyle yok edebileceğine inanarak, İran seferinden vazgeçer ve Erzurum üzerine yürüyerek kuşatır
TÜRKLERİN YENİLGİSİ

Halil Paşa, fazla yorulmadan üne erişeceğini umarken, son derece gözden düşer ve ayıplanır Zira Abaza, kenti u kadar yiğitçe savunur ki, herkes tarafından dünyanın en iyi ve akıllı paşası olarak kabul edilir Bu, düşmanını püskürtmekle kalmaz, fakat küçük ve seçkin kuvvetlerle Osmanlı karargâhına ansızın girer ve hiçbir direnmeyle karşılaşmadan muhafızları kılıçtan geçirterek, tüm orduya Öyle hır dehşet salar ki, bunun arkasından hemen imha edilmesi gelir Bu suretle bir avuç insan, çok kalabalık bir ordunun bir kısmını öldürerek, daha büyük bir kısmını ise tutsak ederek yenmeyi başarır Halta sad*razam bile silahını bırakarak, birkaç adamıyla birlikte güçlükle kurtulur
BAĞDAT'IN İŞGALİ

Bu kentin önlerine geldiğimle Murad, yiğitlik duygusundan çok öç alma duygusuna kapılarak, oluz gün içinde kente öylesine bir hiddet ve şiddetle saldırır ki, bu bir savaştan çok bir katliamı andırıyordu Bu süre içinde her iki tarafın askerlerini imha etmek için her çareye başvurulur Ateş kılıç ve topa ara verilmez
Her gün saldırılar yenile*niyor ve padişah kılıç elinde olduğu halde, dövüşten çekilmeye giri*şenleri zorla savaşa sokuyordu Bunun da ötesinde çok gevşek hareket ettiğini sandığı sadrazamını bile kendi eliyle öldürmesi şaşılacak şey*dir Sonunda Osmanlı kuvvetlerinin yiğitliği ve padişahın sebatı saye*sinde Bağdat kenti işgal edilir Bunun üzerine sultan kendiliğinden (es*lim olan otuz binden çok İranlının kendi gözleri önünde basını vurdurur Iran şahının, savunması uğruna tüm ordusunun kremasını ve aşağı yukarı en seçkin soylularını kullandığı ve ele geçirilmesi için de Sultan Murad'ın tüm Osmanlı kuvvetlerini kullandığı bu pek tanınmış kent, sonunda bu biçimde ele geçirilir Bu son yenilgiden sonra İran*lılar, Osmanlı kuvvetlerine karşı kafa tutmaya bir daha cüret edemez*ler
SULTAN MURAD'IN ÖLÜMÜ

Bağdat'ın fethinden sonra Sultan Murad, yıkılmış olan surların onarılması ve Irak eyaletinin işlerini yoluna koymak için bir süre da*la kalır burda Fakat başlattığı yeni işlerin tamamlanması için yeni vezir Mustafa Paşa'yı bırakarak, kendisi kışı geçirmek üzere Diyarba*kır'daki karargahına gider ve ilkbaharda da maiyetinin eşliğinde İstan*bul'a döner (H 1048-M 1638) Ve burada Hıristiyanlara karşı yeni se*fere girişmeyi tasarladığı bir sırada, on beş gün gibi çok kısa bir sürede öldüren bir hastalığa tutulur ve otuz bir yıl yaşadıktan ve on yedi yıl hükümdarlık ettikten sonra H1049 yılının şevval ayının on beşin-de öbür dünyaya göçer (M 1639)
SULTAN MURAD'IN ÖZELLİKLERİ

Bu padişahın ahlakı ve Özel yaşamı hakkında Türkler ciltler dolusu kitap yazmışlardır, takat bazılarının kuşku uyandıran öyküler ol*dukları sanılmaktadır Bu itibarla, ben size ancak en güvenilir vakanüvislerin teyid ettikleri baz) şeyleri aktaracağım Bunların gözlemleri-ne göre en önemli şey budur: Murad'ın imparatorluğun şerefine ya*kışmayan ve doğa yasalarına uymayan söyler yaptığı, yani kendisinin bazı dostlarıyla başkentin dışındaki bahçe ve eğlence yerlerine gitmek alışkanlığında olduğunu ve buralarda bir padişaha yakışmayacak bir biçimde eğlendiğini Yani ateş yaktığını, yemek pişirdiğini, masaya şa*rap getirdiğini ve arkadaşlarıyla çok samimi bir şekilde içtiğini ve bun*dan başka seksenlik kadınları, henüz on beşinde olan gençlerle ve yi*ne genç kızları da çok ihtiyar adamlarla evlendirmekten hoşlandığını ve bunlara benzer sayısız acayip şeyler yaptığını aktarırlar
SULTAN MURAD'IN AYYAŞLIG1 (İÇKİYE DÜŞKÜNLÜĞÜ)

Kendisini mazur göstermek için bu eğlence alemleriyle, insanların karakterlerini ve meyillerini daha yakından tanımaktan ve taşra ha*yatının tadını çıkartmaktan başka amacı olmadığı söylenebilir Bir ku*suru daha vardı; o da, aynı hastalığa tutulmuş olan tüm kendisinden önceki padişahtan gölgede bıraktığı içkiye düşkünlüğü idi Bu tutku*ya tutulmasını Bekri Mustafa'ya borçludur Ve bunu alışkanlık haline getirdikten sonra tek başına içmekten hoşlanmamaya başlar ve müftü ile kazaskeri de kendisiyle birlikte içmeye zorlardı Sonunda yu*karda belirttiğim gibi kim olursa olsun, herkesin şarap içip satabilece*ğine ilişkin bir de ferman yayımlar Fakat şaraptan hoşlandığı kadar, afyon ve tütünden de o kadar nefret ederdi Bundan ötürüdür ki, bu i-ki maddenin kullanılmasını ölüm cezasıyla yasaklar Bu konuda o ka*dar ileri gider ki, afyon çiğneyen veya tütün içip satanları gördüğü tak*dirde bizzat kendi eliyle öldürürdü Bütün bunlara karşın, tiryakinin birisi, kendine özgü bir buluşu sayesinde bu cezadan kurtulmayı başa*rır Tütün içmeden dayanamayan bu kimse, evinin yanına derin bir kuyu kazar ve anlaşılmasın diye üstünü yeşil otla örtüverir Günlerden bir gün, tam kuyunun içinde bulunduğu bir sırada padişah gelir ve tiryakinin nerde olduğunu sorar Adamları nerde olduğunu söylerler ve ağzında bir çubuk (pipo) olduğu halde padişahın huzuruna getirilir
Sultan Murad, emirlerine karşı geldiğini görünce, kılıcını çeker ve saplamak üzere iken dehşete kapılan tiryaki "Ey esirenin oğlu, defol burdan, senin fermanın hükmü, sadece toprak üstündekilere geçerlidir, toprağın altındakilere değil" diye sesi çıktığı kadar bağırmaya başlar Ve bu yapay buluşuyla tiryaki, salt hayatını kurtarmakla kalmaz, fakat da-ha başka ayrıcalıklar yanında istediği kadar sigara içme iznini de elde eder Sultan Murad hakkında daha çok şeyler söylenmiştir, fakat adamlarına özellikle "neşeli yaşam sürmek isterseniz, şarap içiniz, fakat in-san pisliği yemeyin" kuralını yinelediği söylenmektedir
SULTAN MURAD'IN ZORBALIĞI

Bu kusurundan ötürü, yönetenler için olduğu kadar devlet için de çok zararlı olan başka bir huyu meydana gelir ki, o da zorbalığı Ger*çekten, kanla besleniyor sanılacak kadar kana susamış olup, ölümden zevk alıyordu Çoğu zaman gece yansı kadınlar koğuşundan sıvışarak gizli kapılardan çıkar ve elinde yalın kılıç ve sırtında kemersiz bir en*tari olduğu halde yalınayak deliler gibi sokaklarda koşar ve karşısına çıkanı kılıçtan geçirirmiş Kimi kez de sarhoş olup keyiflendiği zaman yukarı pencereden ok atar ve rast gele oradan geçene nişan alırmış Baş*ka bir zaman da, giysi değiştirerek sırf kötülük etmek amacıyla, bir yan*dan öte yana koşturur ve nedensiz birkaç zavallı öldürmeden saraya dönmezmiş Bu suretle başkenti öyle büyük bir korku kaplar ki, hiç kimse adını bile söylemeye cesaret edemez olmuş Kalp hastası olan*lar ve afyon çiğneyenler Murad'ın adını duydukları zaman bayılırlarmış Çünkü bunları asla esirgemez ve ya hepsini öldürür ya da afyon yerine şarap içmelerine baskı yaparmış Böylece Murad, on yedi yıl*lık hükümdarlığı esnasında içlerinde birçok paşanın ve devlet adam*larının da bulunduğu on dört bin insanın kanına girmiştir
SULTAN MURAD'IN İYİ YETENEKLERİ

Sultan Murad kusurları yanında, bedensel olduğu kadar ruhsa yeteneklerle de donanmıştı Öyle ki, doğa sanki, kusurlarıyla olduğu gibi erdemleriyle de kendini gösteren bir insan modeli yaratmak istemiş*tir Bir askerde aranan bütün vücut kabiliyetleri bu sultanda vardı: Ok atma sanatında meşhur savaşçı Tozkoparan istisna edilirse, bütün Türk ulusu içinde eşsizdi Bugün dahi görülen ve aralarında birinden öteki*ne bin beş yüz arşın uzaklık bulunan iki mermer sütun vardı ve Mu*rad'ın attığı okun bu iki sütunun arasındaki uzunluğu aştığı söylenmek*tedir
Aynı zamanda Osmanlılar arasında en iyi süvari idi Cirit atma*da da çok ustaymış O kadar ki, hiçbir Tatar onun kadar güvenli ve uza*ğa atamazmış Bundan başka ayağına da çok çabukmuş O kadar ki, en hızlı Arap atı bile onu geçemezmiş Ruhsal yeteneklerine gelince, buhususta da geri kalır yanı yokmuş
Dimitri KANTEMİR – Osmanlı İmparatorluğu’nun Yükseliş ve Çöküş Tarihi (Çev Dr Özdemir ÇOBANOĞLU), I Cilt, 3 Basım, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul

Adalet ERGENEKON – Tarihimiz ve Osmanlı Padişahları, Murat Ders Yayınları

Joseph von HAMMER – Osmanlı Tarihi, Cilt II (Çev Mehmet ATA), Baskı yılı 1997, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Bilim ve Kültür Eserleri Dizisi

Joseph von HAMMER, age

Dimitri KANTEMİR, age

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.