Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Devletinin Ana Nitelikleri ( Atatürk İlkeleri )
Türk Devletinin Ana Nitelikleri (Atatürk ilkeleri)
Türk Devletinin Ana Nitelikleri ( Atatürk ilkeleri )
Türk Devleti, “Türk Milletinin maddî ve manevi huzuruna her şeyden fazla önem vermektedir ” Millî varlığın temelini millî şuurda ve millî birlikte gören Türk devleti “Millî ideal sonuçlarını halkın güvenle çalışmasında, ilerleme hevesinde, millî birlik ve millî irade şeklinde” daha belirgin hale gelebileceğine inanmaktadır
Türk Devletinin nitelikleri ve bu niteliklerin dayandığı ilkeler, Türkiye’yi dinamik idealine ulaştıracak esaslardır
Atatürk, Türk bağımsızlığını sağladıktan sonra Türk’ün bir daha felaketlere ve tehlikelere düşmemesini sağlayacak bir devlet sistemi kurmuş ve devletin dayanıp uygulayacağı ilkeleri belirlemiştir
Bu ilkeler milletin bütün ihtiyaçlarına uygun olarak seçilmiş ve Atatürkçülükte devlet sistemi, bu ilkeler üzerine kurulmuştur Bu ilkeler çeşitli toplum sorunlarının çözülmesinde anahtar ve araç görevini de yapacaktır Devlet sistemini oluşturan, devletin niteliklerini belirleyen Atatürk ilkeleri, Cumhuriyetçilik, Millîyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik ve İnkılapçılıktır
Diğer bir deyişle Türk Devleti (Cumhuriyetçi, Millîyetçi, Halkçı, Devletçi, Lâik ve İnkılapçıdır ”
1- Cumhuriyetçilik: Cumhuriyet, millî egemenlik idealini, milletin irade ve egemenliğini, vatandaşın devlete, devletin vatandaşa karşı hak ve vazifelerini en iyi olarak düzenleyen yönetim şeklidir Cumhuriyetçiliğin en başta gelen niteliği, Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ” İlkesinde yansır Çünkü; Çağdaş Türk devletinin dayandığı temel prensiplerden biri olan bu ilkenin en iyi korunduğu ve gözetildiği yönetim şekli Cumhuriyettir Atatürk’ün sözleri ile “Cumhuriyet rejimi demek demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir ”
Cumhuriyet yönetiminde millete dayanan meclis, meclise dayanan      hükümet vardır
Cumhuriyet yönetiminde düşünce serbestliği önemli yer teşkil eder
2- Millîyetçilik: Milletler topluluğu içerisinde, Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir Atatürkçülüğün birlik ve beraberlik meydana getirme hususundaki ilk temel ilkesi Millîyetçiliktir
Türk milleti dil, kültür ideal birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu doğal, toplumsal, ekonomik ve siyasi bir bütündür Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumak Türk milletinin görevidir
Türk milleti birdir ve bütündür Türkiye’de ben Türk’üm diyen herkes Türk’tür “Her Türk hür doğar, hür yaşar” Türk milleti Türk devletinin egemenliğinin kaynağı ve kayıtsız şartsız sahibidir Siyasi kuvvet, millî irade ve egemenlik milletin bir bütün halinde ortak kişiliğine aittir; birdir, bölünemez, ayrılamaz ve devredilemez
Atatürk’ün tanımladığı Türk millîyetçiliği millî olmayan akımların ülkeye girmesini önlemekle birlikte, dünyada yaşayan bütün Türkleri sever Onlarla olan doğal ilişkileri kabul eder Kardeş sayar, onların uygar ve zengin olmasını onların gelişmelerini diler
Atatürk, “Türkiye dışında kalmış Türkler önce kültür meseleleri ile ilgilenmelidirler Nitekim biz Türklük davasını böyle uygun bir ölçüde ele almış bulunuyoruz Büyük Türk tarihine Türk dilinin kaynaklarına zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz Baykal ötesindeki Yakut Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz,” diyerek millî sınırlar dışındaki Türklerle olan ilişkilerimizin esaslarını göstermiştir
Atatürk milliyetçiliği millî birlik ve beraberliği öngörür, insancıldır, diğer milletlerin de iyiliğini göz önünde bulundurur
Atatürk, Millîyetçiliği büyük sorunların çözülmesinde bir güç kaynağı olarak görür Türk milletine mensup olmakla övünmeyi, millete inanmayı, güvenmeyi esas alarak bu hususu “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” vecibesi ile açıklamış ve bu fikri “Türk Öğün! Çalış, Güven” düsturu ile harekete dönüştürmüştür
3- Halkçılık : Atatürkçülükte halkçılık, yurdu ayrıcalık iddialarından ve sınıf kavgalarından koruyan bir ilkedir Halkçılığın birinci unsuru demokratlıktır Atatürkçülükte Halkçılık demokrasi ile eş anlamlıdır Halkçılıkta sosyal düzen halkın idaresine ve çalışmasına dayalıdır ve eşitliği öngörür Kanunlar önünde herkes eşittir
“Türk milleti en eski tarihlerinde, ünlü kurultayları ile bu kurultaylarda devlet başkanlarını seçmeleri ile demokrasi fikrine ne kadar bağlı olduklarını göstermişlerdir Ancak, Türk devletlerinin bu yöntemden vazgeçerek hükümdarlar tarafından despotça yönetilmeleri onların çökmelerine sebep olmuştur
Atatürkçülük, çağdaş uygarlık seviyesine erişmek için sadece siyasal düzeyde ve üst yapıda kalmayarak, sosyal ve ekonomik alt yapıya yönelme ve bu yapıda halkı, halk için, halkın gücü ile kalkındırmayı amaçlar Halkçılık iç barışı öngörür sınıf mücadelelerini reddeder Millî gelirin dağılımını çeşitli usullerle dengeler
4- Devletçilik : Atatürk Devletçiliği, kişisel çalışma ve faaliyeti esas alır bununla birlikte mümkün olduğu kadar az zaman içinde dinamik ideale kavuşmak için milletin genel çıkarlarının gereğine göre, bütün işlerde özellikle ekonomik alanda devletin fiilen ilgilenmesini benimser Devletin ilgilenmesi, yapma, yaptırma, yönlendirme, teşvik, yardım etme, yapılanları düzenleme ve kontrol anlamına gelir Devlet kendini daha güçlü kılmak için vatandaşların eğitimi, güvenliği ve sağlığı ile ilgili işleri yapar veya yaptırır Aynı zamanda memleket içinde güvenliği ve adaleti sağlamak, vatandaşların hürriyetini güven altında bulundurmak, dış siyaset ve diğer milletlerle olan ilişkileri iyi idare etmek, savunma kuvvetlerini daima hazır tutmak ve milletin bağımsızlığını sağlamak, devletin öncelikli görevleridir
Devletçilik ilkesi, bireysel ekonomik teşebbüs veya faaliyete imkân verir, devletin rehberliğini öngörür
Devlet ekonomik işlerde özel teşebbüsü teşvik eder, bu faaliyetleri düzenleme ve kontrol etme görevini üstlenir
Toplum yararına hizmet eden kuruluşların artırılmasına önem verir
5- Lâiklik : Lâiklik, terim olarak, din ile dünya, özellikle din ile devlet işlerinin ayrılması anlamını taşır Fakat, Atatürk lâikliğinin daha geniş ve kendine özgü bir anlamı vardır Türkiye Cumhuriyetinde lâiklik ilkesi, kişilerin vicdan ve ibadet hürriyetlerini sağlamak ve korumak, dinî faaliyetlerin iman ve ibadete inhisar ettirilmesini, dünyevi kurumları ve faaliyetleri bilimsel ve en ileri teknolojiyi yol gösterici olarak yürütmeyi sağlamak, dinin hakkını dine, devletin hakkını devlete vermek amaçları ile uygulanan, dini devletten ayıran bir ilkedir Lâiklik ilkesi devletin diğer ilke ve esaslarını bütünleyerek güçlendirir Dinin, dinî olmayan hususlardan ayrılmasını tespit edecek esasların uygulanmasını gerçekleştirerek, dinin özüne dönmesini bu suretle kişilerin bütün sadeliği ile dindar olmalarını sağlar
Atatürk, devlet idaresinde, bütün kanunların nizamların ve usullerin din kurallarına değil bilimsel esaslara ve en ileri teknolojiye, yurt ile dünya ihtiyaçlarına göre düzenlenmesini ve uygulanmasını öngörür Böylelikle bilimsel eserler ve modern teknoloji yaygın ve etkili bir şekilde uygulanarak bütün kurumların çağın gereklerine uygun bir biçimde değişip gelişmesini sağlar
Atatürk’ün şu sözleri lâikliğin dayandığı temelleri açıklamaktadır “Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz Bizim yolumuzu çizen; içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti ve bir de milletlerin tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir ”
Bu açıklamalardan ortaya çıkan gerçek şudur; Atatürkçülükte ifade edilen lâikliği dinsizlik manasına almak çok yanlıştır Atatürkçülükte lâiklik, dinin hakkını dine, devletin hakkını devlete verir ve böylece din ile devleti kesin olarak birbirinden ayırır Şu esaslı noktayı da belirtmek gerekir ki, çağımızda bilim ve teknolojide büyük ilerlemeler olmakla birlikte, dinin karşıladığı ihtiyaç, ortadan kalkmamaktadır Vicdan ve din hürriyeti Atatürkçülüğün temelindeki hürriyetlerdir Her kişi istediği dinin gereklerini yapmakta özgürdür
Laiklik sayesinde vicdanlar özgür olmuştur Atatürk “          İbadetler güvenlik ve genel adaba aykırı olamaz; siyasî gösteri şeklinde de yapılamaz ” demek suretiyle dinî baskının yapılamayacağını da ifade etmiştir
6- İnkılapçılık : Atatürkçülüğün inkılapçılık anlayışı, zamanına göre geri kalmış kurumların ortadan kaldırılması ve yerine ilerlemeyi, gelişmeyi kolaylaştıracak, geliştirecek kurumların konması esasını getirir Bu inkılâpçılık anlayışı iyiye, doğruya, faydalıya yöneliktir
Türkiye’yi dinamik idealine ulaştırmak için en güçlü araç olarak “yüksek ve inkılâpçı bir kültür seviyesine varmayı” amaçlayan Atatürkçü inkılâpçılık anlayışı, akıl, bilim ve ileri teknolojinin yol göstericiliğinde sürekli gelişmektir Bu nedenle Atatürk “büyük davamız, en medeni ve refah seviyesi yüksek bir millet olarak varlığımızı yükseltmektir Bu yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde de köklü bir inkılâp yapmış olan büyük Türk milletinin dinamik idealidir Bu ideali en kısa bir zamanda başarmak için, fikir ve hareketi beraber yürütmek zorundayız Bu teşebbüste başarı, ancak, türeli bir planla ve en akılcı bir şekilde çalışmakla olur ” demek suretiyle fikirlerin uygun hareketlerle ve tedbirlerle zaman kaybetmeden hemen uygulanmasını belirtmiştir
|