Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
imparatorluğu, roma

Roma İmparatorluğu

Eski 05-27-2009   #1
[KAPLAN]
Varsayılan

Roma İmparatorluğu





Roma İmparatoluğu'nun en geniş halinde sınırları




Tarihinden Anekdotlar


Roma tarihinin büyük bir bölümü efsanelere dayalıdır Venüs'ün soyundan gelen ikiz erkek kardeş Romolo ve Remo (Romulus ve Remus), Tiber (Tevere) Irmağı'nda bir beşik içerisinde başıboş bırakılırlar

Taşan ırmak onları Palatino Tepesinin eteklerine fırlatır Bebekleri bulan dişi kurt, onları kendi sütü ile besler Daha sonra bir çoban onları bularak evine götürür ve büyütür

Büyüdükleri zaman, doğuştan lider olan Romulus, bir saban ile şehir surlarını inşa eder Şehir nüfusunu artırmak için gönüllü maceraperesteleri çağırır ve komşu krallık olan Sabine'lerin kadınlarını kaçırır

Romulus'dan sonraki döneme imzalarını atan Etrüsk'lü krallar, Roma'da demokratik temeller oluşturarak,Roma'nın bir kaç yüzyıl içerisinde topraklarını sürekli olarak genişleten lider bir kuvvet olmasını sağlamışlardır
İlk krallardan sonra, Senato ve Konsüllerden oluşan bir cumhuriyet rejimini de deneyen Roma, yüzyıllar süren bir dönem boyunca bilinen dünyanın büyük bir bölümünü ele geçirmiştir

Bu yüzyıllar boyunca Roma'nın meşhur olan liderleri:

Galleri ve Mısırı ele geçiren Julius Caesar (Giulio Cesare),
MS 64'de bir çok kasabayı yakan Nerone (Neron),
Augustus (Augusto),
Trajan (Traiano),
Hadrian (Adriano), vb'dir

Roma'nın gücü, Büyük İmparatorluğun en geniş sınırlarına sahip olduğu 3 yüzyılda düşmüştür Savunması oldukça zor olduğundan İmparatorluk Doğu Roma İmparatorluğu ve Batı Roma İmparatorluğu olmak üzere ikiye bölünmüştür

Papalı Roma

Roma İmparatorluğu doneminde büyük yayılma özelliği gösteren hıristiyanlık, önceleri cezalandırılmakta iken, sonraları müsamaha edilmiştir Constantine doneminden serbest bırakılan din daha sonra devletin resmi dini olmuştur Dinin lideri, Roma'nın Piskoposu, San Pietro (St Peter)'nun halifi, Roma helkının en yetkili ruhani lideri durumuna gelmiş, İmparatorların gidişinden sonra çok zorlu dönemlerde yaşamışlardı

Roma, 546 yılında Almanlar, 846 yılında Saracenler ve 1084'de İmparator tarafından kuşatılan Papa'yı kurtarmak için gelen Robert Guiscard'lı Normanlılar tarafından tahrip edilir Papa'nın Avinion'da sürgünde olduğu dönemde Roma, önemli ailelerin kontrolü altında kalmıştır Döndüğünde tamamen harap olmuş bir şehir bulan Papa XI Gregorio'dan sonraki dönemde Roma, Papa'nın sürekli kalacağı bir yer olmuştur IV Sisto (1471-1484), II Giulio (1503-1513) ve X Leo (1513-1521) gibi Papaların etkisiyle Roma, İtalya'nın önemli artistik merkezlerinden birisi olmuştur Rönesanas burada büyük gelişme göstermiştir: Bramante ve Michelangelo San Pietro Bazilikasını yeniden inşa etmişler ve IV Sisto Sistina Şapelini inşa ettirmiştir Perugino, II Sodoma, Raffaello and Michelangelo gibi büyük artistler burada çalışmışlar ve 1527'de Roma, V Charles tarafından bir kez daha yağmalanmıştır

Risorgimento ve Modern Roma

''Barbarları dışarıya atmak'' ve kendi rejimini kurmak olan Papa II Giulio'nun düşünceleri, İtalyanlar tarafından ulusal hislerin yeniden doğmasını sağlamış ve İtalya Organizasyonu ve Birliği kurulmasına öncülük etmiştir Bu nedenle 1846 yılında Papa ilan edildiğinde IX Pio, Liberal idareyi kabul eden bir lider olmuşturNe yazık ki, bir hıristiyan olarak Avusturya'ya karşı savaş ilan etmeye vicdanı el vermezç Bu nedenle, İtalya'nın baskısına uğrar Sonunda, şiddetli saldırılara karşı kendisini şüphe ve sıkıntılar içerisinde bulan IX Pio, kaçarak Gaeta'da sığınacak yer bulur

Böylece, İtalya Birliği Papa olmadan kurularak Piemonte-Sardunya Kralı II Vittorio Emanuele, 13 Mart 1861 tarihinde İtalya'nın kralı ilan edilir
Fakat Roma, Katoliklerin başkenti, onu elden kaçırmıştır Diplomatik ataklar onun geçici hükümdarlığını 1870 yılına kadar feragat etmesini ikna edememiştir

Vittorio Emanuele, Kutsal Baba ile yapılan son bir temasın ardından, Papa'nın muhafızlarının direnmesine rağmen Roma'yı ele geçirir O zamandan itibaren Papa, kendisini İtalya Devletinin bir mahkumu olarak kabul eder ve bu Roma Sorunu'nun çözümü, 1929 yılında Laterano Anlaşmasını imzalayan ve daha yatıştırıcı olan XI Pio tarafından gerçekleştirilir

Benito Mussolini'nin Roma'da kurmuş olduğu rejimin hemen ardından, aynı yılın Mart ayından sonra kurulmuş olan Vatikan Şehri, Roma'nın en önemli turistik merkezlerinden birisi durumundadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Roma İmparatorluğu

Eski 05-27-2009   #2
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Roma İmparatorluğu



Romanın Kuruluş Hikayesi

Aeneas soyundan gelen Rhea Silvia (Ilia) ile Mars'ın iki ikiz çocuğu doğar Amcaları kral Amulius çocukların ileride kendi tahtına göz koyabileceğini düşünmektedir Bu nedenle Rhea Silvia'yı öldürür Bebekleri ise boş bir tekneye bindirerek taşmak üzere olan Tiber nehrine bırakır Nehrin taşması ile tekne karaya vurur ve parçalanır

Dişi bir kurt bebekleri bulur Ve onları sütü ile beslemeye başlar Sonra onları Picus adında bir çoban bulur ve evine götürür

Karısı Canenzo bebekleri sever ve onları kendi çocukları kabul eder Picus ve Canenzo bebeklere Romulus ile Remus isimlerini verirler ve onları büyütürler Çocuklar büyüyünce babalarından çobanlık yapmayı öğrenirler ve çobanlık yapmaya başlarlar Bir gün kral Amulius'un askerleri ile çobanlar arasında bir tartışma çıkar Askerler Remus'u yakalayarak gerçek dedeleri olan Numitor'a götürürler Numitor ikizlerin torunları olduğunu anlar ve onlarla işbirliği yaparak Amulius'u devirir Numitor kral olur

Remus ve Romulus kaderlerinde yazılı olan şehri kurmaya karar verirler Fakat şehri kimin kuracağına dair tartışmaya başlarlar ve sonra da tanrılardan yardım istemeye giderler Kurdun onları bulduğu kayaya gidip otururlar Bu kayada Remus'un başının üzerinden altı kuş geçer Romulus'un başının üzerinden ise on iki kuş geçer Böylece kurucu belli olur Roma'yi Romulus kurar

Ama kardeşi Remus bunu bir türlü kabullenemez ve aralarındaki sorun gün geçtikce büyür Sonunda Remulus kardeşi Remus'u öldürür Remulus Roma nüfusunu arttirmaya karar verir Komşuları Sabinelilerle bir anlaşma yapar ve Sabine kralı Tatius ile birleşir İki lider ülkeyi yönetmeye başlarlar Tatius öldükten sonra Romulus iki kralliği birlikte yönetir Romulus'un ölümünden sonra ise, ülke 100 senatörden oluşan "patres"ler ile senatörlar arasından seçilen ve 12 kişiden oluşan bir konsey tarafından yönetilmeye başlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Roma Uygarlığı

Eski 05-27-2009   #3
[KAPLAN]
Varsayılan

Roma Uygarlığı




Lorenzo A Castro'nun 1672 yılında yaptığı Aktium Savaşı tablosu




Roma Uygarlığı


Romalılar, 2000 yıldan fazla süreden beri İtalyalı olan eski bir halk topluluğudur Kendilerinin, MÖ 753'de Roma şehrini kuran ikiz kardeşler; Remus (Remo) ile Romulus (Remolo)'un soyundan geldiklerine inanırlar MÖ 510 yılına kadar süren monarşi donemine kadar güçlü komşuları olan Etrüskler ile birlikte yaşayan Romalılar, tarihlerindeki ilk Cumhuriyetle tanışırlar Sonradan ortaya çıkan halk savaşlarının sonunda, yani MÖ 27 yılında Augustus (Augusto) tarafından İmparatorluk kurulur Bu İmparatorluk zamanla, İngiltere dahil olmak uzere Avrupanın büyük bir bölümünü, Kuzey Afrikayı, Anadolu'nun hemen ardından Hindistan'a kadar olan büyük bir bölgeyi egemenliği altına alır Başkentleri Roma, Tiren Denizi (Mar Tirreno)'ne yaklaşık 30 km uzaklıkta ve Tiber (Tevere) nehrinin her iki yakasını içine alan bir bölgede bulunmaktadır Romalılar, Roma'nın Remus ile Remulus tarafından kurulduğuna inanırlar

* Cumhuriyet

Roma Cumhuriyeti, bir senato ve genellikle 12 kişilik bir halk konseyinden oluşmakta idi Senato, günümüzdeki Millet Meclisinin görevini üstlenmekle birlikte, Konsey tarafından yılda bir kez seçilen iki lider tarafından yönetilmekte idi Senato ve liderlerin görevi hem kanun çıkarmak, hem de devleti idare etmekti
Roma Cumhuriyetinin bu özelliği sayesinde ülkenin en becerikli insanları iktidara getirilerek birbirleri arasında bir rekabet ortamı yaratılmış, böylece iktidara gelen kişiler hem zamanlarını hem de zenginliklerini devlet için harcayarak ülkeyi güçlü hale getirmişlerdir Dolayısı ile, önce İtalya'daki komşuları, daha sonra da Akdeniz ve Orta Doğu'daki uygarlıklar üzerinde kendi egemenliklerini kanıtlamışlardır
Ne yazik ki rekabetin ters etkileri de görülmüş; Cumhuriyetin ilk yıllarında Patrici ve Plebeiler arasında yaşanan güç çatışmaları çoğunlukla bir çok insanın ölümü ile sonuçlanmıştır Cumhuriyetin son yıllarında ise, Roma'nın topraklarını aşırı bir şekilde genişletmesi bazı senatörlerin gücüne güç katmıştır MÖ 44 yılında Sezar (Giulio Cesare) 'ın kendisini zorla diktatör ilan ettirmesi halk tarafından korku ile karşılanmış ve kendisini aynı zamanda Kral ilan etmesinden endişe duyulmuştu Böylece, Cumhuriyeti korumak isteyen bazı senatör üyeleri ona suikast düzenlemişler, sonucunda ise halk savası başlamıştır En sonunda, Sazar'ın yeğeni Octaviano savaşı zaferle sonuçlandırarak kendisini Augustus (Augusto) unvanı ile onurlandırmış ve Roma İmparatorluğunu kurmuştur Augustus, MÖ 27 ile MS 14 yılları arasında hükümdarlık yapmıştır

* Roma ve Kartacalılar

Kartaca (Carthage), Afrika kıyısında bulunan güçlü bir ticaret şehri idi Romalıların İtalya'yı ele geçirmesinden çok önce, Kartaca'lılar Sicilya, Sardenya, Kuzey Afrika ve İspanya'yı kontrolleri altında bulundurmakta idiler Romalılar, İtalya'yı ele geçirdikten sonra topraklarını daha da genişletmek için MÖ 264 ile MÖ 146 yılları arasında Kartaca'lılar ile bir çok savaş yapmışlardır

Roma, Kartacalılar ile üç korkunç savaş yapmıştır Yaptıkları ilk Pon (Punic) savaşında, gemi yapma sanatını ve Kartacalıları denizde nasıl yenebileceklerini öğrenmişlerdir İkinci Pon savaşında ise Kartaca Generali Hanibal, ordusu ile Alp Dağlarını aşarak bütün İtalya'yı ele geçirmiştir Romalılar, hiç vazgeçmeden savaş üzerine savaş yaparak İtalya'yı geri almış, daha sonra Afrika'ya geçerek Hanibal'ın ordusunu MÖ 202'de Kartaca yakınlarındaki Zama'da yenilgiye uğratmışlardır
Romalılar, Hanibal'den o kadar çok korkmuşlardır ki sonunda Kartaca'yı yıkarak tamamen yok etmeye karar vermişlerdir MÖ 149 ile MÖ 146 yılları arasındaki üçüncü Pon savaşlarında Romalılar, Kartaca şehrini yakarak tamamen tahrip etmişlerdir Kuzey Afrika, Romalıların eline geçince de eski kalıntılar üzerine yeni bir şehir kurarak buraya lejyonlerini yerleştirmişlerdir

Romalı yazarlar, Kartacalıların çok barbar olduklarını, hatta çocuklarını tanrılara kurban verdiklerini savunurlar Fakat, başka kaynaklar da Kartacalıların uygar ve ticaretçi bir millet olduğunu ve çok zengin bir kültüre sahip olduğunu bildirmektedir Romalılarla savaşa girmelerinin sebebi, her iki tarafında digerinin ne istediğini bilememesidir Yine, hem Romalılar hem de Kartacalılar diğerinin yapabileceklerinden korkmakta idiler Pon (Punic) savaslarının sonucunda, Roma, daha önce Kartacalıların elinde bulunan Afrika ve İspanya'yı topraklarına katmış oldular

* Roma ve Britanya

Britanya (İngiltere) Sezar, MÖ 55'de Galya bölgesinden geçirdiği ordusu ile bu adaya saldırı düzenlemesine ragmen başarısızlığa uğrayarak MÖ 54'de geri çekilmiştir Romalılar, Britanya'yı ancak İmparator Claudio döneminde MS 43'de ele geçirebilmiş ve MS 55'de Londra'ya taşınan başkenti, Colcester şehri olarak seçmişlerdir

Romalılar, İngilterenin ileri gelenlerine önem vererek Romanın ileri gelenleri gibi davranmışlar, onlara villalar, kasabalar vererek, zengin bir Romalının haklarından da yararlandırmışlardır Böylece, bu kişilerin halk üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırmışlardır

Romalıların kontrolü altında yaklaşık 350 yıl kalan Britanya, barış ve huzurlu bir ortamın bulunduğu bir yer olarak, Romalıların, tatillerini geçirdiği en gözde yerlerden biri haline gelmiştir

Roma döneminden kalan en önemli anıtların başında; Roma İmparatorluğunun Kuzey sınırlarının belirlenmesi amacı ile Adriano (Hadrianus)'nun emri ile ve üç Romalı lejyön tarafından inşa edilen ve uzunluğu 79 mil olan Adriano Surları ve Hamamları gelir

MS 410'da Saksonlara karşı yapılacak savaş için yardım isteyen Romalı İngilizler, başka yerlerde çok meşgul olduğu için Roma İmparatoru Honorius (Onorio)'dan " Kendi savunmanızı kendiniz yapın " cevabını alırlar Bu durum, Romalıların İngilizler üzerindeki himayesinin sonu olur

* Roma ve Anadolu

Asia Minore (Küçük Asya), Türkiye'nin sahip oldugu topraklara eski dönemlerde verilen isimdir Roma'nın Cumhuriyet ile yönetildiği dönemlerde, Büyük İskenderin Generalleri tarafından yönetilen Küçük Asya'nın Batı bölgesi MÖ 133 yılında Bergama Kralı III Attalos'un vasiyeti ile, Doğu bölümü ise Antiochus'a karşı yapılan küçük bir savaş sonucu Romalılara katılmıştır

Anadolu'da barış ve huzur içinde yaşayan Romalılar, MÖ 88'de Pontus Kralı Mithridates tarafından Küçük Asya'dan dışarı çıkarılmak istenmiştir Bu dönemde yaklaşık 40000 Roma askeri öldürülmesine rağmen, Romalılar MÖ 63'de Mithridates'i yenmeyi başarmışlardır Yenilgiye dayanamayan Mithrades, çok küçük yaşdan beri vücudunu zehire karşı alıştırdığından, kendi kılıcını vucuduna sokarak intahar etmiştir

* Roma ve Yunanistan

Yunanistan (Grecia) Uygarlığın babası olarak gördüklerinden Yunanlılara karşı büyük saygı duyuyorlardı Onların mimarisi ve tanrıları gibi bir çok şeylerini kopya etmişlerdir Fakat bu kopya edilenler, Roma geleneklerine geliştirilerek uygulanmıştır

Romalılar, Yunanlılarla ilk olarak Güney İtalya'daki şehirlerde ilişki kurmuşlardır Bu şehirlerin bazıları Romalılardan korunma isteğinde bulunmuşlar, diğerleri ise Batı Yunanistan'da bulunan Epirus'lu Pyrrhus'dan yardım beklemişlerdir MÖ 280'de Pyrrhus, sahip oldugu filler sayesinde İtalya'yı işgal etmesine ragmen, Romalılar, direnmeyi bırakmamışlar Phrrhus, Romalılarla yaptığı savaşlarda çoğu askerini kaybettiği için kazandığı savaşlar kendisine çok pahalıya mal olmuştur Dolayısı ile, İtalya'dan çekilmek zorunda kalmıştır

Bu dönemlerde yunanlılar, Makedonyalıların kontrolu altında yaşamakta idiler Fakat, Roma Generali Flaminio, Makedonyalılarla MÖ 196'da yaptığı savaşı kazanarak Yunanistan'ın özgür bırakılmasını beyan etmiştir Yunanlıları özgür bırakarak, Romalı generallerin hiç birisinin daha önce yapmamış olduğu bir şey yapmış ve ülkedeki önemini artıracağını düşünmüştür Fakat, durum böyle olmamıştır
Romalılar, kendilerinin özgür bırakılmasından memnun kaldıklarını düşündükleri Yunalılar, hiç doğru olmadığı halde bir çok şey için, sanki hala vergi verdiklerini savunarak Romalılardan sürekli şikayetçi olmuşlardır Sonunda Romalıların sabrı taşmış ve Yunanlılara bir ders vermeye karar vermişler MÖ 146 yılında Corinth'e giren Romalılar diğer şehirlere örnek olması için, tüm şehri yakıp yıkmışlar, geriye kalan tüm Yunan şehirleri ise Roma'ya teslim olduklarını beyan etmişler Böylece, yunanlılar, küçük bir parça da olsa ellerindeki özgürlüklerini kaybetmislerdir

* Roma ve Galyalılar

Galya (Gallia), Bugünkü Fransa topraklarına Roma döneminde verilen isimdir Gallia (İngilizce; Gauls), Romalıların, Roma'nın Kuzeyinde yaşayan barbar kavimlar için kullandıkları bir terimdir Eski Roma Cumhuriyeti döneminde, Kuzey İtalya'da yaşayan insanlar da aynı isimle anılmakta idi Fakat, Galyalılar, her biri farklı lider ve geleneklere sahip çok sayıda kavimlerden oluşmakta idi

MÖ 387'de Galyalılar, Romaya saldırı düzenlemişlerdir Efsaneye göre; Galyalılar, bir gece sessiz sedasız Capitoline tepelerine (Kampidolyo) kadar gelirler Fakat, tapınakda bulunan kazlar Galyalıların yaklaştıklarını duyarak ve kaçışarak kaz seslerini çıkartırlar Kaz seslerini duyan Roma'lılar, tehlikenin farkına varırlar ve şehirlerini Galyalılara karşı savunurlar Şehir, Galyalılardan kurtarıldıktan sonra da kaz kutsal bir hayvan olarak ilan edilir

MÖ 59 yılında Sezar, Galya'ya bir sefer düzenleyerek on yıl içerisinde bütün Galya kavimlarini kontrolü altına alır Sezar, "Galya Savaşları" adında bir günlük yazmıştır Elbette, günlüğü yazarken kendisi hakkında hep övücü şeyler yazmayı ihmal etmemiştir

* Roma ve Mısır

Mısır (Egitto) Roma Cumhuriyeti döneminde Mısır, Büyük İskender'in Generallerinden birisi olan Ptolemeo tarafından yönetilmekte idi Ptolemeo, Büyük İskender öldükten sonra onun vücudunu Mısır'a kaçırmıs, daha sonra da İskenderiye şehrinde onun adına büyük bir mezar inşa ettirmiştir Roma Cumhuriyeti döneminde oldukça ekonomik bakımdan zayıflamış olan Ptolemeo, MÖ 168'de Küçük Asya'daki Krallara karşı Roma'dan yardım istemiştir

Bir Roma elçisi, Küçük Asya Kralı ile Mısır sınırında buluştuklarında, elindeki bir değnek ile kumun üzerine bir çizgi çizer ve "Bu çizgiyi geçecek olursan, Roma seninle savaşa girer" der Kral, korkarak ordusunu geri çeker

Bu olaydan sonra Mısır, Roma'nın koruması altına girmesine ragmen, Octaviano'nun MÖ 31 yılında lejyönlerini göndermesine kadar Roma topraklarına katılmaz İmparator olup Augustus ünvanını alan Octaviano, hiç bir Roma senatörünün burayı kontrol etmesine izin vermeyerek, Mısır'ı İmparatorluk memurları aracılığı ile idare etmiştir Bunun en önemli nedeni ise Mısır'da üretilen buğdayın Roma'yı beslemesidir

* İmparatorluk

Roma da imparatorluk kurulmadan çok zaman önce de imparatorlar vardı; Romalı halk seçtiği liderlerin savaşlar kazanmasını, dolayısı ile Roma'nın topraklarını genişleterek gücünü artırmasını istemekte idiler MÖ 264'de tüm İtalya'yı ele geçiren Roma, Akdenizde bulunan diger güçlerle ticaret yapmaya başlamıştır Daha sonra, Afrika'da bulunan Kartacalılarla bir çok savaş yapan Roma, bu ülkeyi de ele geçirerek İmparatorluğunun sınırlarını Akdenizin ötesine taşımıştır

Sezar döneminde Roma, Doğuda Küçük Asya (Anadolu), Batıda Galya'yı da topraklarına katmıştır Böylece, MÖ 27 'de Augustus kendisini İmparator ilan ettiğinde Roma İmparatorluğu oldukça genişlemişti Augustus, bir yandan askeri bir diktatörluk yaratmış, diger yandan Cumhuriyeti muhafaza etme yoluna gitmiştir Dolayısı ile, bir İmparator olarak ordunun kontrolünü elinde bulundurduğundan halka istediklerini kolaylıkla yaptırmıştır İmparatorluğu şehirlere ve lejyönlere ayırarak idaresine güvendiği insanları getirmiştir

Generallerinden birisi olan Varus'un, MS 9'da, üç lejyonunun, Almanya ormanlarındaki bir karşı grup tarafından tuzağa düşürülerek yok edilmesine kadar Roma, topraklarını genişletmeyi sürdürmüştür Bu olaydan sonra, artık İmparatorluğun topraklarını genişletmemesini söylemesine rağmen, İmparatorların ünlü olmasının yaptıkları savaş ve zaferlere göre orantılı olduğunu savunan Claudio ve Traiano gibi sonraki İmparatorlar ülkenin genişlemesini sürdürmüşlerdir Dolayısıyla, İmparator Adriano (Hadrianus) dönemine gelindiğinde ülkenin sınırları çok aşırı genişlediğinden, artık bu işe bir nokta koymanın zamanı geldiğini düşünen İmparator Adriano, ülke sınırlarına son şekli vermek amacı ile surlar ve anıtsal kapılar yaptırmıştır

Yaklaşık 500 yıllık bir ömür süren Roma İmparatorluğu, kendilerini Romalı yapmak isteyen barbarlar tarafından yıkılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Roma İmparatorluğu

Eski 05-27-2009   #4
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Roma İmparatorluğu



Roma İmparatorluğu, Roma Cumhuriyeti'nin Augustus liderliğinde MÖ 1yy'da yeniden örgütlenmesiyle kurulan antik Roma devletidir Uzun yıllar Akdeniz çevresinde hüküm süren Roma İmparatorluğu, Kavimler Göçü'yle başlayan karışıklıklardan sonra MS 395 tarihinde doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrıldı Batı kısmı (Batı Roma İmparatorluğu) 476 yılında Kavimler Göçü'nde Avrupa'ya gelen Kuzey Kavimlerinin saldırıları sonucunda yıkılmış, doğu kısmı da varlığını Doğu Roma İmparatorluğu veya Bizans İmparatorluğu olarak 1453'de Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethine kadar sürdürmüştür


"Roma İmparatorluğu" ünlü Latince Imperium Romanum'un Türkçe'sidir Bu deyişte imperium sözcüğü bir bölge, vilayet anlamında kullanılmaktadır Roma İmparatorluğu dünyanın Romalıların egemenliği altında kalan kısmı için kullanılan bir isimdi, denilebilir Aslında Roma kent sınırlarının aşılması ve yayılma politikası imparatorluk döneminden çok önce başlamıştı Roma İmparatorluğu en geniş olduğu dönemde yaklaşık 5900000 km2 büyüklüğündeydi Avrupa tarihinin "klasik antikite" dönemindeki en geniş imparatorluğuydu


Augustus'un otokrasisinden yüzyıllar önce Roma (Roma Krallığı ve Roma Cumhuriyeti) zaten İtalyan Yarımadası'nı aşmış, önemli rakiplerini yenilgiye uğratmıştı Augustus'un reformları Roma devletini bir imparatorluğa çevirmiş, 3 yüzyılın sonlarındaki Diokletian reformuna kadar sistem büyük oranda değişmeden devam etmiştir Diokletian reformu imparatorluğu tetrarşiye dönüştürmüştür Her ne kadar Diokletian'ın sunduğu politik sistem kısa bir süre boyunca varlığını korusa da, imparatorluğun ikiye bölünmesine yol açmıştır Bu da Roma'nın egemenliğinin iki yüzyıl daha boyunca, Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu olarak sürdürmesine olanak sağlamıştır


Batı İmparatorluğunun geleneksel çöküş tarihi 4 Eylül 476'dır Yaklaşık binyıl sonra, 1453'te, daha çok Bizans İmparatorluğu olarak anılan Doğu Roma İmparatorluğu Osmanlıların egemenliğine geçmiştir Augustus'tan Batı imparatorluğunun çöküşüne kadar Roma Batı Avrasya'da egemen olmuş, nüfusun yarısını barındırmıştır
Konu başlıkları

  • 1 Roma İmparatorluğu'nun gelişimi
  • 2 İlk imparator
  • 3 Cumhuriyetten imparatorluğa: Augustus (MÖ 27 - MS 14):
    • 31 Kaynaklar
  • 4 Julio-Claudian Hanedanı (14-68)
    • 41 Tiberius (14-37)
    • 42 Caligula (37-41)
    • 43 Claudius (41-54)
    • 44 Nero (54-68)
  • 5 Dört İmparator Yılı
  • 6 Flavius Hanedanı (69-96)
    • 61 Vespasianus (69-79)
    • 62 Titus (79-81)
    • 63 Domitianus (81-96)
  • 7 Antoninler (96-180)
    • 71 Nerva (96-98)
    • 72 Trajan (98-117)
    • 73 Hadrianus (117-138)
    • 74 Antoninus Pius (138–161)
    • 75 Marcus Aurelius (161–180)
    • 76 Commodus (180-192)
  • 8 Severuslar hanedanı (193-235)
  • 9 Üçüncü Yüzyıl Krizi (235-284)
  • 10 Diocletianus ve Tetrarşi (235-284)
  • 11 Konstantin hanedanı (305-363)
    • 111 Konstantin ve oğulları
    • 112 Julianus ve Jovianus (361-364)
  • 12 Valentinianus Hanedanı (364-392)
    • 121 Valentinianus ve Valens
    • 122 Edirne Savaşı (378)
  • 13 Theodosius hanedanı (379-457)
    • 131 Batıda huzursuzluk
    • 132 İmparatorluğun son kez bölünmesi
  • 14 Batıdaki imparatorluğun çöküşü ve yıkılışı (395-476)
  • 15 Doğu Roma İmparatorluğu (395-1453)
  • 16 Ayrıca bakınız
  • 17 İlgili Filmler
  • 18 Notlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Roma İmparatorluğu

Eski 05-27-2009   #5
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Roma İmparatorluğu



Roma İmparatorluğu'nun gelişimi

Geleneksel olarak tarihçiler imparatorluğu Principatus ve Dominatus olarak iki döneme ayırırlar Principatus Augustus'un iktidara gelmesinden Üçüncü Yüzyıl Krizi'ne kadarki dönemi, Dominatus ise Diocletianus'tan batı imparatorluğunun yıkılışına kadarki dönemi kapsar Bu ayrıma göre Principate (Latince "birinci vatandaş anlamına gelen princeps kelimesinden gelir) döneminde mutlakıyetin gerçekleri resmî olarak cumhuriyetçi yapının ardında saklanırken Dominate (Latince "sahip" ya da "efendi" anlamına gelen dominus kelimesinden gelir) döneminde altın taçlar ve ihtişamlı imparatorluk törenleriyle açıkça gözler önüne serilmiştir Daha yakın dönemlerde tarihçiler aradaki farkın daha ince olduğuna karar vermişlerdir Bazı tarihi yapılar bin yıldan uzun süre devam ederek Doğu Roma dönemine kadar sürmüş ve emperyal ihtişamın görüntüsü imparatorluğun ilk günlerinden itibaren yaygın olmuştur

İlk imparator

Roma'nın ilk imparatorunun kim olduğuna dair kesin bir yanıt vermek mümkün değildir Tamamen teknik açıdan bakıldığında net olarak bir "ilk imparator"dan bahsetmek kolay değildir zira bu unvan Roma'nın anayasal sisteminde bulunan resmî bir konum değil farklı rollerin birleşmesinden oluşan bir pozisyondu


Jül Sezar bir Dictator Perpetuus (yaşam boyu diktatör) idi Bu Roma Cumhuriyeti'nde resmî bir pozisyon olan diktatörlüğün kural dışı bir biçimiydi Yasalara göre normalde bir diktatörün yönetimi asla altı aydan fazla olmazdı Bu yüzden Sezar tarafından oluşturulan diktatörlük biçimi Roma Cumhuriyeti'nin temel ilkeleri ile oldukça çelişiyordu Ancak ne kadar kural dışı olursa olsun resmî olarak yetkileri bu cumhuriyet unvanına dayanıyordu ve dolayısıyla da kendisi bir cumhuriyet yetkilisi olarak kabul edilir Hiç değilse kendisi öyleymiş gibi davranıyordu Aralarında birçoğu kendisi tarafından merhamet göstererek bağışlanmış eski düşmanlarının da bulunduğu bir dizi senatör Sezar'ın kendisini kral ilan edip bir monarşi kurmasından giderek endişe duymaya başlamışlardı Bu yüzden Sezar'a suikast düzenlemek için bir komplo hazırlamışlar ve MÖ 44 yılının 15 Mart günü diktatör suikastçilerin bıçak darbeleriyle öldürülmüştür


Sezar'ın siyasi vârisi, ablasının torunu olan Octavianus selefinin hatasında ders çıkarmış ve hiçbir zaman herkesin endişe ettiği diktatörlük unvanı için bir talepte bulunmayarak çok daha dikkatli bir biçimde iktidarını cumhuriyetçi yapıların ardında gizlemiştir Bunun amacı cumhuriyetin onarıldığı hülyasını beslemekti Octavianus kendisine Augustus (soylu, yükseltilmiş kişi) ve Princeps ("Roma Cumhuriyeti'nin birinci vatandaşı" ya da "Roma Senatosu'nun baş lideri" anlamında) gibi unvanlar edindi Princeps devlete iyi hizmette bulunanlara verilen bir unvandı Pompey de bu unvana sahipti
Bunlara ilaveten Augustus'a meşe ve defne yaprağından yapılmış çelengi giyme hakkı da verilmişti Ancak şunun altı çizilmeli ki bu unvanların ya da çelengin hiçbiri Augustus'a resmî olarak ilave güçler ya da otorite kazandırmıyordu Resmî olarak kendisi yalnızca fazlasıyla değer verilen Roma vatandaşı bir konsüldü Augustus, Marcus Aemilius Lepidus'un MÖ 13'te ölmesinin ardından Pontifex Maximus da oldu Augustus bir dizi ilave, sıradışı gücü çok fazla unvan talebinde bulunmadan elinde topladı Nihayetinde ihtiyacı olan şey unvanlar değil yetkinin kendisiydi

Cumhuriyetten imparatorluğa: Augustus (MÖ 27 - MS 14):


Lorenzo A Castro'nun 1672 yılında yaptığı Aktium Savaşı tablosu






Roma İmparatorluğu'nun Dünya haritası üzerindeki en geniş sınırları




Aktium Savaşı Marcus Antonius ve Kleopatra'nın yenilgisi sonuçlanmış ve her ikisi de savaşın ardından intihar etmişti Octavianus, Kleopatra'nın oğlu ve eş-yönetici Caesarion'u öldürtmüştü Ceasarion, muhtemelen Jül Sezar'ın tek oğluydu Dolayısıyla Caesarion'u öldürerek Octavianus, Jül Sezar ile yakın kan bağı bulunan herhangi bir erkek rakip olasılığını da ortadan kaldırmış olmuştu Roma'nın tek ve yegane yöneticisi olan Octavianus askerî, malî ve sayasi meselelerin tam kapsamlı bir onarımına girişti Bu girişimler Roma dünyasını istikrara oturtmayı ve pasifize etmeyi, aynı zamanda da yeni rejimin kabul görmesini sağlamayı amaçlıyordu
Octavianus'un Roma aleminin yöneticisi olmasının ardından Roma senatosu kendisine Augustus ismini verdi Bu sırada ilk adı olarak imperator (Baş komutan) unvanını zaten kullanmaktaydı Bu cumhuriyet döneminden beri kullanılan bir unvandı


Sezar'ın evlatlık vârisi olan Augustus, Sezar adıyla çağrılmayı tercih etmişti Sezar aile adının bir parçasıydı Julio-Claudian yönetimi yaklaşık bir asır sürdü (MÖ 1 yüzyılın ortalarında Jül Sezar'ın iktidara gelmesinden MS 1 yüzyıl ortalarında imparator Nero'ya kadar) Flavius hanedanı döneminde ve Vespasianus ve oğulları Titus ve Domitianus'un hükümdarlığında Sezar kavramı fiiliyatta bir aile isminden resmî bir unvana dönüşmüştü Çar, kayzer ve şah gibi bu unvanın türevleri bugüne kadar gelmiştir
İç savaşlar yüzünden o güne kadar rastlanmamış sayılara ulaşan (50 civarında) Roma lejyonlarının sayısı 28'e düşürüldü Özellikle içlerinde sadakatleri şüpheli olan bazı lejyonlar dağıtıldı Bazıları Gemina (ikiz) unvanıyla birleştirildi[1] Ayrıca Augustus göürnüşte İtalya'da barışı muhafaza edebilmek için dokuz özel cohortes oluşturdu ve bunların en azından üçünü Roma'da konuşlandırdı Bu cohortes sonradan Praetorian muhafızları olarak bilinen birimler haline geldi


Octavianus otokrasi ve krallığın Romalıların yüzyıllardır tecrübe etmedikleri ve sakındıkları şeyler olduğunun farkındaydı Octavianus bir tiran olarak görülmek istemiyordu ve anayasal cumhuriyet yanılgısını korumaya çalıştı Roma Cumhuriyeti anayasasını hâlâ işlevselmiş gibi göstermeye çalıştı Gaddar Lucius Cornelius Sulla gibi geçmişteki Roma diktatörleri bile Roma'yı asla bir, iki seneden fazla olmamak üzere kısa süreliğine yönetmişti (Jül Sezar haricinde) MÖ 27'de Octavianus resmen tüm tüm yetkilerini Roma senatosuna bırakmaya çalıştı Dikkatlice kurgulanmış bir şekilde o sırada büyük bölümü kendi taraftarları olan senatörler bu teklifi teddettiler ve Roma cumhuriyeti ve halkının iyiliği için yetkileri elinde tutmaya devam etmesi için yalvardılar Anlatılana göre Octavianus'un konsüllükten çekileceği önerisi Roma'daki plebler arasında isyanlara neden olmuştu Senato ve Octavianus arasında "Birinci Uzlaşma" olarak bilinen bir anlaşma sağlandı Bu anlaşma Augustus'u halkın otokratı olarak meşrulaştırdı ve bir tiran olarak görülmeyeceğini temin ederek Pax Romana olarak bilinen uzun dönemin başlangıcı oldu


Octavianus eyaletlerin idaresini senatoyla paylaştı Lejyonların büyük bölümünün konuşlandığı sınırlardaki huzursuzluk yaşanan eyaletler imparator tarafından seçilen imparatorluk legatusları tarafından yönetiliyordu Bu eyaletler imparatorluk eyaletleri olarak sınıflandırılıyordu Senato eyaletlerinin valileri ise senato tarafından seçiliyordu Bu eyaletler genellikle huzurluydu Africa senato eyaletinde yalnızca bir lejyon vardı






Augustus'un İstanbul Arkeoloji Müzesi'ndeki büstü




Augustus imparatorluk eyaletlerinden toplanan vergilerin kendisi tarafından seçilen ve yalnızca kendisine hesap veren kişilerin idaresindeki fiscusa gönderilmesini emretmişti Senato eyaletlerinden toplanan vergilerin senatonun kontrolündeki aerariuma gönderilmesine devam edildi Bu durum Augustus'u senatodan daha zengin hale getirdi Lejyonerlerin maaşlarını daha rahat ödeyebilir hale gelen Augustus böylece askerlerin sürekli saadetini de sağlamış oldu Bu durum son derece zengin olan ve aynı zamanda tüm imparatorluğun en önemli hububat tedarikçisi olan Mısır imparatorluk eyaleti ile garanti altına alınmıştı Senatörlerin bu eyaleti ziyaret etmeleri bile yasaktı zira büyük ölçüde imparatora ait olduğu kabul ediliyordu


Augustus MÖ 23 yılında konsüllükten feragat etti ancak consular imperium konumunu koruyarak "ikinci uzlaşma" olarak bilinen Augustus ve senato arasında ikinci bir anlaşmaya yolaçtı Augustus'a tribunate (tribunicia potestas) yetkileri verildi (unvanın kendisi değil yalnızca yetkileri) Bu yetkilere göre senato ve halkı kendi isteğiyle toplayabiliyor, meclis ya da senatonun eylemlerini veto edebiliyor, seçimlere başkanlık edebiliyor ve tüm toplantılarda ilk konuşma hakkına sahip oluyordu Ayrıca Augustus'un tribunate yetkileri içinde censuraya ait güçler de vardı Buna göre genel ahlâkı teftiş edebiliyor, yasaları halkın çıkarına olduğunu garanti altına almak için tetkik edebiliyor, nüfus sayımı yaptırabiliyor ve senatodaki üyelikleri belirleyebiliyordu Roma tarihinde hiçbir tribunate bu güçlere sahip olmamıştı ve Roma sisteminde tribunate ve censuranın güçlerini tek bir konumda toplandığı görülmemişti Augustus hiçbir zaman cansura görevine seçilmemişti Censura yetkilerinin kendisine tribunate yetkilerinin bir parçası olarak mı yoksa kendi kendisine mi bu sorumlulukları üstlendiği hâlâ bir tartışma konusudur


Tüm bunlara ilaveten Augustus Roma şehrinin yegane yetkilisi ilan edildi Evvelce praefectusların kontrolünde olan şehirdeki tüm askerî güçler artık Augustus'un emrindeydi Ayrıca tüm prokonsüllerin üzerinde iktidar yetkisi verildi Bu yetkiyle Augustus herhangi bir eyalete müdahele etme ve herhangi bir valinin kararlarnı geçersiz kılma hakkını elde ediyordu Yine bu yetkiyle Augustus görünürde tüm Roma ordusunun lideri olduğundan başarılı bir generale zafer bahşedebilecek tek birey olmuştu
Bu reformlar Roma cumhuriyeti geleneğine göre alışılmadık şeylerdi Ancak senato artık Sezar'ı öldürme cesaretini gösteren cumhuriyetçi patricilerden oluşmuyordu Bu senatörlerin büyük bölümü iç savaşlarda ölmüştü ve senatodaki muhafazakâr cumhuriyetçilerin Cato ve Cicero gibi liderleri çoktan ölmüşlerdi Octavianus senatoyu süpheli unsurlardan temizlemiş ve kendi taraftarlarıyla doldurmuştu Tüm bu işlemler sırasında senatonun ne kadar özgür olduğu ve perde arkasında ne tür anlaşmaların yapıldığı bilinmemektedir


Tuna ve Elbe nehirleri boyunca imparatorluğun sınırlarını güvenlik altına almak amacıyla Octavianus İllirya, Moesia, Pannonia ve Germania'nın işgal edilmesini emretti Başta her şey planlandığı gibi gittiyse de sonrası felaketle sonuçlandı Ayaklanan İlliryalı kabileler bastırılmak zorunda kaldı ve Publius Quinctilius Varus komutasındaki üç lejyon pusuya düşürüldü ve MS 9 yılında Varus Savaşı'nda Arminius liderliğindeki Germen barbarlar tarafından yok edildiler Tedbirli davranan Augustus Ren'in batısındaki tüm toprakları güvenlik altına aldı ve karşı baskınlarla kendini tatmin etti Ren ve Tuna nehirleri Roma İmparatorluğu'nun kuzeydeki kalıcı sınırları haline geldi

Kaynaklar

Augustus dönemi öncesindeki cumhuriyet dönemine oranla çok daha zayıf bir şekilde kaydedilmiştir Bu dönemle ilgili önemli başlıca kaynaklar şunlardır:
  • Res Gestae Divi Augusti, Augustus'un fazlasıyla gayretkeş otobiyografisi,
  • Velleius Paterculus'un Historiae Romanae adlı kitabı Augustus döneminin yıllık olaylarını en iyi aktaran ancak dezorganize birçalışmadır,
  • Yaşlı Senca'nın Controversiae ve Suasoriae adlı kitapları

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Roma İmparatorluğu

Eski 05-27-2009   #6
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Roma İmparatorluğu



Julio-Claudian Hanedanı (14-68)

Augustus'un kızı Julia'dan üç torunu vardı Hiçbiri Augustus'un yerine geçebilecek kadar uzun yaşamadı Dolayısıyla yerine karısı Livia'nın ilk evliliğinden olan üvey oğlu Tiberius geçti Augustus Roma'nın en eski patrici ailesi olan Julius ailesinden geliyordu Diğer tarafta Tiberius ise Julius ailesi kadar eski olmayan Claudius ailesinden geliyordu Onların haleflerinin hepsi de Tiberius'un kardeşi Nero Claudius Drusus dolayısıyla Claudius ailesinden ve Augustus'un ilk evliliğinden olan kızı Yaşlı Julia (Caligula ve Nero) veya Augustus'un kızkardeşi Küçük Octavia (Claudius) vasıtasıyla Julius ailesindendi Bu yüzden tarihçiler bu hanedandan "Julio-Claudian" adıyla bahseder

Tiberius (14-37)

Tiberius'un yönetiminin ilk yılları huzurlu ve nisbeten tehlikesizdi Roma'nın tüm gücünü güvence altına aldı ve hazineyi zenginleştirdi Ancak çok geçmeden Tiberius'un salatanatına paranoya ve iftira hâkim oldu 19 yılında birçok kimse tarafından yeğeni Germanicus'un ölümünden sorumlu tutuldu 23 yılında oğlu Drusus öldü Tiberius giderek kendi içine çekildi Bir dizi ihanet davası ve idam başlattı İktidarını muhafız komutanı Lucius Aelius Sejanus'a bıraktı Kendisi 26 yılında Capri adasındaki villasında yaşamak üzere emekli oldu Yönetimi bıraktığı Sejanus iştahla zulmetmeye devam etti Sejanus 31 yılında Tiberius'un yanında eş konsül olarak ve imparatorun yeğeni Livilla ile evlenerek gücünü pekiştirdi Bu noktada kendi kazdığı çukura düştü O güne kadar kendi çıkarına kullandığı imparatorun paranoyası kendi aleyhine döndü Aynı yıl Sejanus birçok yakınıyla birlikte idam edildi Zulüm 37 yılında Tiberius'un ölümüne kadar sürdü

Caligula (37-41)

Tiberius öldüğü sırada yerine geçebilecek kişilerin büyük bölümü gaddarca öldürülmüştü Akla yatkın olan vâris (ve Tiberius'un kendi tercihi) küçük yeğeni Germanicus'un oğlu Gaius'du (daha bilinen adıyla "Caligula" ya da "ufak papuçlar") Caligula zulme son verip amcasının kayıtlarını yakarak iyi bir başlangıç yaptı Ancak ne yazık ki çok geçmeden hastalığa yakalandı 37'nin sonlarında Caligula aklî dengesizlikler göstermeye başladı Modern yorumcular hastalığının aklî dengesizliğe, hipertiroidi ve hatta sinir krizine (belki de Caligula'nın konumundan ötürü) yolaçan ensefalit olduğunu düşünmektedirler Sebebi ne olursa olsun o noktada hükümdarlığında bariz bir değişim olmuş ve hayatını ele alanların kendisinin deli olduğunu düşünmelerine neden olmuştur

Caligula'nın hayatıyla ilgili bilinenlerin çoğu Suetonius'un Oniki Sezar'ın hayatları adlı çalışmasında anlattıklarıdır Suetonius'a göre Caligula bir keresinde en sevdiği atı Incitatus'u Roma senatosuna atamaya kalkmıştı Deniz tanrısı Neptün ile savaşmaları için askerlerine Britanya'yı işgal etmelerini emretmiş ama son dakikada fikrini değiştirip Fransa'nın kuzeyinde deniz kabuğu toplatmıştı Kız kardeşleriyle ensest ilişkilere girdiğine inanılmaktadır Heykelinin Kudüs'deki tapınağa dikilmesini emretmişti Eğer arkadaşı kral Herod tarafından bu fikrinden vazgeçirilmemiş olsa şüphesiz bir isyana sebep olacaktı İnsanları gizlice öldürtüp, sonra da sarayına davet ederdi Gelmediklerinde ise şaka yollu intihar etmiş olabileceklerini söylerdi 41 yılında Caligula muhafız komutanı Cassius Charea tarafından öldürüldü İmparatorluk ailesinden göreve gelebilecek tek kişi amcası Tiberius Claudius Drusus Nero Germanicus'du

Claudius (41-54)

Claudius uzun süre ailenin geri kalanı tarafında zayıf ve aptal biri olarak görülmüştü Oysa ne amcası Tiberius gibi paranoyak, ne de yeğeni Caligula gibi deliydi Bu yüzden de imparatorluğu makul bir dirayetle yönetebilme becerisine sahipti Bürokrasiyi iyileştirmiş ve vatandaşlık ve senato tutanaklarını daha etkin hale getirmiştir Ayrıca Britanya'nın işgaline ve kolonileştirilmesine devam etmiş (43) ve imparatorluğa doğuda yeni eyaletler katmıştır Ostia'da Roma için kışlık bir liman inşa ettirmiş böylece kötü hava koşullarında imparatorluğun diğer kısımlarından hububatın gelmesi için bir yer sağlamıştır

Kendi aile yaşantısında ise Claudius o kadar başarılı değildi Karısı Messalina kendisini aldatıyordu Claudius bunu öğrendiğinde Messalina'yı idam ettirdi ve yeğeni Genç Agrippina ile evlendi Agrippina beraberindeki bir dizi azledilmişle birlikte Claudius'un üzerinde aşırı derecede bir nüfuz oluşturdular ve her ne kadar ölümüyle ilgili çelişkili anlatımlar olsa da Claudius'u 54 yılında karısının zehirlemiş olması kuvvetle muhtemeldir Claudius ertesi yıl tanrılaştırıldı Claudius'un ölümü Agrippina'nın kendi oğlu 17 yaşındaki Luciuc Domitius Nero'nun önünü açmış oldu

Nero (54-68)

Nero 54 yılında 68'e kadar iktidarda kaldı Hükümdarlığı sırasında dikkatini daha fazla diplomasi, ticaret ve imparatorluğun kültürel sermayesinin arttırılmasına verdi Tiyatroların inşa edilmesi için emirler verdi ve spor oyunlarını destekledi Hükümdarlığı sırasında Partlara karşı başarılı bir savaş yürütüldü ve barış antlaşması yapıldı (58-63), Briton isyanı bastırıldı (60-61) ve Yunanistan ile kültürel bağlar geliştirildi Ancak Nero bir tiran ve 64 yılında "Roma yanarken lir çalan imparator" olarak hatırlanır Askeri bir darbe sonucunda Nero gizlenmek durumunda kaldı Anlatılanlara göre Roma senatosu tarafından idam edilmesi söz konusu olunca 68 yılında intihar etti Son sözleri "İçimde nasıl bir sanatçı ölüyor" idi

Dört İmparator Yılı

Nero'nun 68 yılında intihar etmek zorunda kalmasının ardından "dört imparator yılı" olarak bilinen kısa bir iç savaş (MÖ 31'de Antonius'un ölümünden beri yaşanan ilk iç savaş) yaşandı 68'in Haziran ayı ile 69'un Aralık ayı arasında Roma Vespasianus'un Flavius Hanedanının ilk hükümdarı olarak başa geçişine kadar Galba, Otho ve Vitellius'un iktidara gelip gitmelerine tanık oldu İç savaş Roma İmparatorluğu tarihinde döngüsel siyasi huzursuzluğun simgesi olmuştur İç savaş nedeniyle yaşanan askerî ve siyasi anarşinin Batavia'daki isyan gibi çok ciddi sonuçları olmuştur

Flavius Hanedanı (69-96)

Flavius Hanedanı kısa süreli bir hanedan olmakla birlikte düşkün duruma gelmiş bir imparatorluğa tekrardan istikrar getirmişti Özellikle daha merkeziyetçi yönetimlerinden ötürü bu hanedandan gelen üç imparator da eleştirilmişse de 3 yüzyıla kadar varlığını sürdürebilecek kadar istikrarlı bir imparatorluk için gerekli reformları yapmışlardı Öte yandan askerî kökenleri senato daha da marjinalleşmesine ve birinci princeps ya da vatandaştan imperator ya da imparatora doğru katî bir yönelime neden olmuştur

Vespasianus (69-79)

Vespasianus Roma İmparatorluğu'nun doğusunun büyük bölümünün yönetiminden sorumlu son derece başarılı bir Roma generaliydi Kendisi Galba'nın imparator olma talebini desteklemiş, Galba'nın ardından da tahtın en büyük müsabığı haline gelmiştir Otho'nun intihar etmesinin ardından Vespasianus Roma'nın kışlık hububat tedarikçisi Mısır'ı kontrolü altına almayı başararak rakibi Vitellius'u yenebileceği güçlü bir konuma gelmişti 20 Aralık 69 günü Vespasianus'un taraftarları Roma'yı işgal ettiler Vitellius kendi askerleri tarafından öldürüldü ve ertesi gün altmış yaşındaki Vespasianus Senato tarafından imparator olarak onaylandı

Muhalif senatörleri kovdu Aynı zamanda Nero'nun eylemleri ve takip eden yıllardaki krizler nedeniyle 200'e düşen senatör sayısını 1000'e çıkardı Yeni senatörlerin çoğu Romalı değil, daha ziyade İtalya ve batı eyaletlerindeki şehir merkezlerindendi

Roma'yı Nero'nun aşırı harcamaları ve iç savaşlar yüzünden oluşan malî yükten kurtardı Bunu yapmak için yalnızca vergileri artırmadı aynı zamanda yeni vergiler de koydu Ayrıca censura yetkileriyle tüm şehirlerin ve eyaletlerin malî yapılarını dikkatlice inceleme fırsatı buldu Bu eyalet ve şehirlerin çoğu bir asırdan fazla zaman öncesine dayanan bilgi ve yapılandırmalara göre vergi vermekteydi Bu sağlam malî politikalar vasıtasıyla hazineyi kâra geçirmeyi başardı ve bayındırlık işlerine girişti Amphitheatrum Flavium'un (Kolezyum) yapım emrini ilk Vespasianus vermişti Ayrıca bir forum ve ortasında da bir Huzur tapınağı inşa ettirmişti İlave olarak sanata hatırı sayılır miktarda sübvansiyon ayırdı
Vespasianus görev süresince eyaletlerde de etkin bir imparatordu Hispania'ya ayrıca önem vermiş ve üç yüz kasaba ve şehire Latin hakları vermişti Bu şekilde batı eyaletlerinde yeni bir şehirleşme dönemini teşvik etti Senato'ya yaptığı ilavelerle senatoda eyaletlerin daha fazla nüfuz sahibi olmalarını sağladı ve bu sayede imparatorlukta birliği teşvik etti İmparatorluğun sınırlarını da genişletti Bu genişlemelerin çoğu Vespasianus'un başlıca hedeflerinden biri olan sınır savunmalarının güçlendirilmesi için yapılmıştı 69 yılındaki kriz orduda düzensizliğe neden olmuştu En belirgin sorunlardan biri eyalet leyonlarının eyaletlerinin isteklerini temsil ediyor olması gerekenlere sadakatiydi Bunun başlıca nedeni destek birliklerinin askere kaydoldukları memleketlerinde konuşlandırılmış olmasıydı Vespasianus bu uygulamayı değiştirdi Destek birliklerini imparatorluğun diğer bölgelerinden adamlarla karıştırdı ya da birlikleri başka bölgelere gönderdi Ayrıca yeni bir askerî darbe ihtimalini iyicene azaltmak için lejyonları sınır boyunca dağıttı Belki de en önemli askerî reformu İtalya dışında Galya ve Hispania'dan da, bu bölgelerin Romanizayonu ile paralel olarak lejyoner toplamasıydı

Titus (79-81)

Vespasianus'un büyük oğlu Titus hükümdar olmak üzere hazırlanmıştı Babasının yanında başarılı bir general olarak hizmet vermiş, doğunun güvenlik altına alınmasına yardımcı olmuş ve sonunda Suriye ve Yahudiye'deki Roma ordularının komutanı olarak o sırada devam etmekte olan Yahudi isyanını bastırmıştı Bir süre babası ile birlikte konsül olarak görev yaparak tecrübe kazandı Başa geçtiğinde Roma toplumunun saygın bulmadığı bazı ilişkileri yüzünden endişeye sebep olmuşsa da kısa sürede erdemli biri olduğunu ispat etmiş, tevekkülünün göstergesi olarak babası tarafından sürgüne gönderilen birçok kişiyi bile geri çağırmıştır
Ancak kısa süreli saltanatına iki felaket, 79'da Pompeii'deki Vezüv yanardağının patlaması ve 80 yılında Roma'nın büyük bölümünü yerle bir eden yangın damgasını vurmuştur Bu trajedilerin ardından yapılan yeniden inşa faaliyetlerindeki cömertliğiyle son derece popüler hale gelmiştir Titus babasının zamanında başlanan büyük amfi tiyatro ile son derece gurur duyuyordu 80 yılında henüz tamamlanmamış yapıda açılış törenleri düzenledi 100 gün süren müsrif gösterilerde 100 gladyatör yer aldı Titus 81 yılında 41 yaşında tahminen bir hastalık yüzünden öldü Kardeşi Domitianus tarafından yerine geçmek için öldürüldüğü iddia edilmişs de bu iddianın pek bir dayanağı yoktur

Domitianus (81-96)

Flaviusların otokratik yönetimlerinden ötürü hepsinin senato ile ilişkileri zayıftı ancak içlerinde yalnızca Domitianus ciddi sorunlarla karşılaşmıştı Konsül ve censura olarak sürekli hâkimiyetinin daha evvelden bir örneği yoktu Ayrıca genellikle bir imperator olarak tamamıyla askerî kıyafetler giyiyordu Bu Principatus dönemi imparatorlarının gücünün dayanağının, princeps'ten gelen imparatorluk gücü olduğu fikrine tersti Senatodaki itibarı bir yana Domitianus, Roma halkını Roma'daki tüm ev sahiplerine yardım yapılması, yeni tamamlanan Kolezyum'daki sıra dışı gösteriler ve babası ve ağabeyi döneminde başlanmış olan bayındırlık ilerinin devam ettirilmesi gibi çeşitli yollarla memnun etmişti Ayrıca babası gibi malî işlere kafasının yattığı anlaşılmaktadır zira müsrifliğine rağmen haleflerine iyi durumda bir hazine bırakmıştı

Ancak hükümdarlığının sonlarına Domitianus son derece paranoyak bir hale gelmiştir Bu paranoyanın temelleri muhetemelen babasından gördüğü muamele ile bağlantılıydı Geçmişte kendisine önemli sorumluluklar verilmişse de önemli konularda başkalarının gözetimi olmadan kendisine güvenilmemiştir Germania valisi ve komutanı Antonius Saturnius'un 89 yılındaki isyanının ardından bu paranoya şiddetli ve hatta marazı seyirmelere dönüştü Paranoyası yüzünden çok sayıda kişinin tutuklanmasına, idam edilmesine ve birçok mülke el konmasına (ki bu müsrifliğini açıklayabilir) yol açtı Sonunda iş öyle bir noktaya geldi ki en yakın danışmanları ve aile üyeleri korku içinde yaşar hale geldi 96 yılında senatodaki düşmanları, Stephanus (Julia Flavia'nın kâhyası), Praetor muhafızları ve imparatoriçe Domitia Longina tarafından düzenlenen bir suikastle öldürüldü

Antoninler (96-180)

Sonraki yüzyıl "Beş İyi İmparator" dönemi olarak bilinir Bu dönemde imparatorluk makamı barışçıl bir şekilde el değiştirmiştir Bu dönemin imparatorları selefleri henüz hayattayken halef olarak evlat edinilmişlerdi Haleflerin belirlenmesi seçilecek bireylerin meziyetlerine bağlı olsa da evlatlık sisteminin başarıyla devam etmesinin adrındaki esas nedenin sonuncu hariç bu dönemdeki imparatorların hiçbirinin doğal vârisinin olmaması gösterilmiştir

Nerva (96-98)

Başa geçtikten sonra Nerva yeni bir tarz ortaya koydu İhanetten hapsedilmiş olanları serbest bıraktı, ihanetten kovuşturma açılmasını yasakladı, haczedilmiş mülkleri sahiplerine geri verdi ve Roma Senatosu'nu yönetimine dahil etti Muhtemelen bu şekilde davranmasının sebebi nispeten popüler (dolayısıyla da hayatta) kalmak içindi ancak yine de bu yaklaşımı tam anlamıyla yardımcı olmadı Ordu içinde Domitianus'a destek hâlâ çok güçlüydü ve 97 yılının Ekim'inde Praetor Muhafızı Palatin tepesindeki imparatorluk sarayını kuşatarak Nerva'yı rehin aldı Nerva ordunun taleplerini kabul etmeye zorlandı, Domitianus'un ölümünden sorumlu olanları teslim etmeyi kabul etti ve hatta isyancı muhafızlara teşekkür eden bir konuşma yaptı Bu olaydan kısa süre sonra yönetimini güçlendirmek için Germen sınırındaki orduların komutanı olan Trajan'ı evlat edindi Nerva'ya yönelik ayaklanmanın sorumlusu muhafız Casperius Aelianus daha sonra Trajan'ın iktidarı sırasında idam edildi

Trajan (98-117)

112 yılında Partların Nero'nun devrinden beri elli yıldır Romalılar ile egemenliğini paylaştıkları Ermenistan tahtına kabul edilemez birini getirme kararları üzerine Trajan Ermenistan'a sefere çıktı Kralı devirdi ve ülkeyi Roma İmparatorluğu'nun kontrolüne soktu Ardından güneye Part İmparatorluğu üzerine gitti ve Babil, Selevkeia ve son olarak da başkent Tizpon'u ele geçirdi Basra körfezine doğru devam ederek burada imparatorluğun yeni eyaleti Mezopotamya'yı ilan etti ve Büyük İskender'in yolundan gitmek için çok yaşlı olmasına hayıflandı Ama durmadı 116 yılında Susa'yı ele geçirdi Part kralı I Osreos'u devirdi ve yerine kendi kuklası Parthamaspates'i getirdi Roma İmparatorluğu doğuda bir daha onun zamanındaki kadar genişlemedi

Hadrianus (117-138)

Askerî idare bakımından mükemmeliği bir yana Hadrianus'un hükümdarlığına büyük çaplı askerî çatışmalardan ziyade imparatorluğun geniş topraklarının savunulması ağırlık koydu Savunulmasının mümkün olmadığını düşünerek Tarajan'ın Mezopotamya'da ele geçirdiği topraklardan geri çekildi 121 yılında Partlarla savaşın eşiğine gelindi ancak Hadrianus barış yapılmasını sağladı Hadrianus'un ordusu Simon Bar Kokhba önderliğinde Yahudiye'de çıkan büyük Yahudi isyanını (132-135) bastırdı

Hadrianus eyaletleri kapsamlı bir şekilde gezen ilk imparatordu Gittiği yerlerde yerel inşaat projelerine para yardımlarında bulundu Britanya'da meşhur Hadrianus Duvarını inşa ettirdi Ayrıca Kuzey Afrika ve Almanya'da benzer savunma hatları yaptırdı İç politikaları barış ve refah üzerine kuruluydu

Antoninus Pius (138–161)

Antoninus Pius'un dönemine tamamen barış hâkimdi Mauretania, Yahudiye ve Britanya'da kimi askerî huzursuzluklar olduysa da hiçbiri ciddi değildi Antoninus Duvarının Britanya'daki huzursuzluk üzerine inşa edildiği sanılmaktadır

Marcus Aurelius (161–180)

Bu dönemde Germen kabileler ve diğer halklar kuzey Avrupa sınırına birçok saldırıda bulundular Doğudaki savaşçı kabileler yüzünden özellikle Galya ve Tuna'nın öteki yakasına yöneldiler Marcus Aurelius'un bu kabilelere karşı yaptığı seferler Marcus Aurelius sütununda anılmıştır Asya'da canlanan Part İmparatorluğu yeni saldırılarda bulunmuştur Marcus Aurelius bu saldırıları karşılamak için eş imparatoru Verus'u doğudaki lejyonlara komuta etmesi için gönderdi

Commodus (180-192)

Commodus'un 180 ile 192 yılları arasındaki hükümdarlığı ile "Beş İyi İmparator" dönemi son erdi Commodus, Marcus Aurelius'un oğluydu Bir yüzyıl aradan sonraki ilk doğrudan vâris olarak gayet iyi işlemiş olan evlatlık vâris sistemini sonlandırmıştır 177'den itibaren babasıyla birlikte eş imparator olmuştur 180 yılında babasının ölümünün ardından tek başına imparator olduğunda ilkin Roma halkının gözünde ümit vaat etmişti Ancak babası ne kadar cömert ve bağışlayıcıysa Commodus da tam tersiydi Edward Gibbon, Roma İmparatorluğu'nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi adlı eserinde Commodus'un ilk yıllarında iyi bir yönetim gösterdiğini belirtir Ancak aralarında ailesinden kimselerin de bulunduğu bir suikast girişiminin ardından Commodus paranoyaklaşmış ve akıl sağlığını kaybetmiştir Pax Romana (Roma barışı) Commodus'un hükümdarlığı ile sona ermiştir Bir anlamda suikast girişiminin Roma İmparatorluğu'nun uzun soluklu çöküşünü başlattığı da söylenebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Roma İmparatorluğu

Eski 05-27-2009   #7
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Roma İmparatorluğu







Severuslar hanedanı (193-235)

Severuslar dönemi Septimius Severus (193-211), Caracalla (211-217), Macrinus (217-218), Elagabalus (218-222) ve Alexander Severus'un (222-235) giderek sorunlu hale gelen hükümdarlıklarını kapsar Hanedanın kurucusu Luciuc Septimius Severus Afrika'daki Leptis Magnus şehrinin önde gelen ailelerinden birindendi Julia Domna ile yaptığı evlilikle Suriyeli seçkin bir aile ile ittifak kurmuştu Elagabalus ve Alexander Severus gibi Suriye kökenli imparatorlara iktidar yolunu açan taşralı geçmişleri ve kozmopolit ittifakları Roma İmparatorluğu'nun Antoninler döneminde elde ettiği geniş siyasi yapıyı ve ekonomik kalkınmayı ortaya koyar Genelde başarılı bir yönetici olan Septimius Severus ordunun desteğini tam sadakat için verdiği sağlam ücretlerle sağladı ve equestrian subayları yönetimdeki kilit pozisyonlardaki senatörlere vekil tayin etti Bu şekilde imparatorluk yönetiminin iktidar merkezini başarılı bir şekilde imparatorluğa yaydı

Septimius Severus'un oğlu "Caracalla" takma adlı Marcus Aurelius Antoninus 212 yılında Roma vatandaşlığını Roma İmparatorluğu'nun tüm özgür sakinlerine sağlayan Constitutio Antoniniana yasasını çıkartarak İtalyalılarla taşralılar arasındaki tüm yasal ve siyasi ayrıcalıkları kaldırdı Ayrıca Caracalla Roma'daki meşhur Caracalla Kaplıcalarını yaptırdı Kaplıcanın tasarımı sonradan yapılan birçok anıtsal kamu binasına örnek olmuştur Giderek dengesizleşen ve otokratikleşen Caracalla praetor prefect Macrinus'un 217 yılındaki suikastine kurban gitti Macrinus kısa süreliğine senato sınıfından olmayan ilk imparator olarak görev yaptı Ancak imparatorluk sarayındaki kadınların komplosuyla 218 yılında Elagabalus 218 yılında başa geçti Ardından 222 yılında hanedanın son üyesi Alexander Severus imparator oldu Severuslar döneminin son aşamasında senato az da olsa eski gücüne kavuşmuş ve bir dizi malî reformlar yapılmıştı Doğuda Sasani İmparatorluğu'na karşı ilk başlarda elde edilen başarılara karşın Alexander Severus'un orduyu kontrol altında tutmaktaki yetersizliği sonunda ayaklanmaya ve 235 yılında suiakaste uğramasına neden oldu Alexander Severus'un ölümü art arda gelen asker-imparatorların ve neredeyse yarım yüzyıl süren iç savaş ve çekişmelerin önünü açtı

Üçüncü Yüzyıl Krizi (235-284)

Üçüncü Yüzyıl Krizi 235 ile 284 yılları arasında Roma İmparatorluğu'nun parçalandığı ve yıkılmanın eşiğine geldiği dönem için kullanılan bir isimlendirmedir Bu döneme "askerî anarşi" dönemi de denir
Augustus'un MÖ 1 yüzyıldaki iç savaşlara son vermesinin ardından imparatorluk sınırlı sayıda dış istilaların yaşandığı, iç barışın ve ekoonomik refahın hâkim olduğu bir dönem (Pax Romana) yaşamıştı Ancak üçüncü yüzyılda imparatorluk askerî, siyasi ve ekonomik krizler yaşayarak çökmeye başladı Sürekli barbar akınları, iç savaş ve hiperenflasyon vardı Sorunun bir bölümü Augustus'un kurmuş olduğu düzenden kaynaklanıyordu Augustus konumunu önemsiz göstermek için imparatorların veraseti ile ilgili kurallar koymamıştı

1 ve 2 yüzyıllarda veraset yüzünden çıkan anlaşmazlıklar kısa süreli iç savaşlara neden olmuştu Fakat 3 yüzyılda bu iç savaşlar sürekli hale geldi ve imparator adaylarının hiçbiri rakiplerine üstünlük sağlamayı ya da imparator olarak konumunu uzun süre muhafaza etmeyi başaramadı 235 ve 284 yılları arasında 25 farklı imparator Roma'yı yönetti İkisi dışında bu imparatorların hepsi de ya cinayete kurban gitti ya da savaş alanında öldürüldü Roma ordusu sınırlara teksif edilmişti Bu yüzden istilacılar bir kere sınırı geçtikleri vakit onları durdurmak mümkün değildi Vatandaşların yerel yönetimlere iştirakı azalması imparatorları müdahale etmeye zorladı ve bu da giderek merkezî hükümetin sorumluluklarını artırdı

Bu dönem Diocletianus'un başa geçmesiyle sona erdi Diocletianus becerisiyle ya da şansıyla kriz döneminde yaşanan derin sorunların büyük bölümünü çözdü Ancak temel sorunlar devam edecek ve sonunda batı imparatorluğunun yıkılmasına neden olacaktı Bu dönemdeki değşim Geç Antikitenin başlangıcı ve Klasik Antikitenin de sonudur

Diocletianus ve Tetrarşi (235-284)

İmparatorluğun batı ve doğu imparatorlukları olarak ikiye ayrılması aşamalı bir süreçti 285'in Temmuz ayında Diocletianus rakibi Carinus'u yendi ve tek başına imparator oldu

Diocletianus iç baskılara ve iki cephedeki askerî tehditlere karşı imparatorluğun tek bir imparator tarafından yönetilmesinin mümkün olmadığını gördü Bu nedenle imparatorluğu ikiye böldü ve AugustusMaximianus ise batının imparatoru oldu Bu şekilde ileride Batı Roma ve Doğu Roma imparatorluklarına dönüşecek yapıları oluşturmuş oldu unvanıyla hüküm sürecek eşit iki imparator mevkii yarattı Diocletianus imparatorluğun doğusunun, eski arkadaşı

293 yılında her iki Augustusun da kendilerine idarî meselelerde yardımcı olmaları ve bir verâset sistemi oluşturmak için Sezar adıyla birer alt imparator atamalarıyla imparatorluk biraz daha bölündü Galerius Diocletianus'un altında, Constantius Chlorus da Maximianus'un altında Sezar oldular Bu yapı modern uzmanların tetrarşi (Yunanca: "dörtlü yönetim") adını verdikleri yapıyı meydana getirdi Roma'da yıllarca en yetkilli kişinin kim olacağı ile ilgili kanlı tartışmalar imparatorlar barışçıl bir yolla başa geçmelerini sağlayan bu yapıyla sona erdi İmparatorluğun iki yarısında da her Sezar kendisini seçen Augustusun yerine geçecek ve kendine yeni bir Sezar seçecekti 1 Mayıs 305'te Diocletianus ve Maximianus konumlarından feragat ettiler İki Sezar'ı da Galerius seçti Kendisi için yeğeni Maximinus'u, Constantius için ise Flavius Valerius Severus'u seçti Bu düzenleme Diocletianus ve Maximianus döneminde ve onların ardından kısa bir süre işledi Roma devleti içindeki gerilimler eskisine göre daha az şiddetliydi Roma İmparatorluğu'nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi adlı eserinde Edward Gibbon bu düzenlemenin dört yönetici arasındaki evlilik bağları nedeniyle iyi işlediğini belirtir Gibbon yeni düzenlemeyi "müziğin koro bölümüne" benzetir Diocletianus ve Maximianus'un çekilmeleriyle armoni bozulmuştur
Ateşli bir pagan olan Diocletianus başlangıçta bir süre tolerans gösterdiyse de imparatorluk içinde sayıları sürekli artan Hıristiyanlardan rahatsızdı Bu nedenle onları Nero'dan beri görülmemiş bir şekilde cezalandırdı Bu tarihte Hıristiyanlarıın maruz kaldığı en büyük zulümlerden biriydi

Konstantin hanedanı (305-363)


Konstantin ve oğulları

Tetrarşi 25 Temmuz 306'da Constantius Chlorus'un ölümüyle sona erdi Constantius'un Eboracum'daki askerleri ve oğlu Konstantin'i hiç vakit kaybetmeden Augustus ilan ettiler 306'nın Ağustos ayında Galerius Severus'u Augustus pozisyonuna atadı Roma'da ise Maximianus'un oğlu Maxentius 28 Ekim 306'da Augustus ilan edildi Maxentius'u prateor muhafızı desteklemişti Bu durumda imparatorluğun beş yöneticisi olmuştu Dört Augustus (Galerius, Konstantin, Severus ve Maxentius) ve bir Sezar (Maximinus)

307 yılında Maximianus oğlu Maxentius'un yanında Augustus mevkine döndü Böylece imparatorluğun yönetici sayısı altıya çıkmış oldu Galerius ve Severus İtalya'ya Maximianus ve Maxentius'un üzerine sefere çıktılar Severus 16 Eylül 307'de Maxentius tarafından öldürüldü İtalya'daki iki Augustus Konstantin'i Maximianus'un kızı ve Maxentius'un kızkardeşi Fausta ile evlendirerek Konstantin ile ittifak kurdu 307 yılı sonunda imparatorlukta dört Augustus (Maximianus, Galerius, Konstantin ve Maxentius) ve bir Sezar vardı

311 yılında Galerius Hıristiyanlara yönelik zulme resmen son verdi ve Konstantin 313 yılında Milano fermanıyla Hıristiyanlığı yasal hale getirdi
Konstantin'in ölümünün ardından imparatorluk üç oğlu arasında bölündü Batı en büyük oğlu II Constantinus ve en küçük oğlu Constans arasında paylaşıldı Doğu ise Konstantinopolis de dahil olmak üzere II Constantius'un oldu

II Constantinus 340 yılında en küçük kardeşi ile girdiği çatışmada öldü Constans ise ordunun Augustus ilan ettiği Magnentius ile girdiği çatışmada 18 Ocak 350 tarihinde öldürüldü Magnentius'a ilk muhalefet Roma'da kendini Augustus ilan etmiş olan Constans'ın baba tarafından kuzeni Nepotianus'tan geldi Nepotianus annesi Eutropia ile birlikte öldürüldü Diğer kuzeni Constantia, Vetriano'yu Magnentius'a karşı kendini Sezar ilan etmeye ikna etti Vetriano 350 yılının 1 Mart'ından 25 Aralık'a kadar kısa bir süre başta kaldı Daha sonra meşru Augustus Constantius tarafından çekilmeye zorlandı Mütegallibe Magnentius Constantius ile çatışma halinde 353 yılına kadar batıda hüküm sürmeye devam etti En son yenilgisinin ardından intihar etti ve böylece Constantius yegane imparator konumuna geldi

Ancak 360 yılında Constantius'un yönetimine yeniden muhalefet geldi Constantius baba tarafından kuzeni ve üvey kardeşi Julianus'u 355 yılında batının Sezar'ı ilan etmişti Sonraki beş yıl boyunca Julianus aralarında Alamanların da bulunduğu istilacı Germen kabilelere karşı bir dizi zafer kazanmıştı Bu sayede Ren sınırını güvenlik altına almış ve muzaffer Galyalı askerleri boşta kalmıştı Constantius o sırada Pers hükümdarı II Şapur'a karşı başarısız giden harekâtında ordusunu güçlendirmek için Julianus'un askerlerinin doğuya gönderilmesini emretti Bu emir üzerine Galyalı askerler ayaklandı Julianus'un Augustus ilan ettiler Gerek Constantius, gerekse Julianus bir iç savaşa hazır değildi Constantius'un 3 Kasım 361'de ölmesi bu savaşın yaşanmasını engelledi

Julianus ve Jovianus (361-364)

Julianus iki yıl boyunca tek başına hüküm sürdü Yıllar önce Hıristiyan olarak vaftiz edilmişti ancak kendisini Hıristiyan olarak görmüyordu Hükümdarlığı döneminde amcası ve üvey babası Konstantin ve kuzenleri ve üvey kardeşleri II Constantinus, Constans ve II Constantius tarafından paganlığa getirilen kısıtlamalar ve cezalandırmalar kaldırıldı Aksine Hıristiyanlığa yönelik benzer kısıtlamalar ve gayri resmî cezalandırmalar getirildi 362 yılında pagan tapınakları yeniden açıldı ve tapınak mülkleri yeniden tesis edildi Önceden sürgüne gönderilmiş olan Hıristiyan piskoposlar geri çağrıldı Geri gelen Ortodoks ve Ariusçu piskoposlar sürtüşmelerine kaldıkları yerden devam ettiler ve bu da kiliseyi büsbütün zayıflattı

Julianus'un kendisi geleneksel bir pagan değildi Kişisel inançları büyük ölçüde neoplatonizm ve antik Yunan ayinlerinden oluşuyordu Rivayete göre Büyük İskender'in reenkarnasyonu olduğuna inanıyordu İnançlarını anlatan felsefe çalışmaları yapmıştı Ancak kısa süreli paganizmi diriltme çabaları ölümüyle sona ermiştir Julianus II Şapur ile olan savaşa devam etmiştir Savaşta ölümcül bir yara almış ve 26 Haziran 363 günü ölmüştür Gibbon'ın Roma İmparatorluğu'nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi kitabına göre okla ölümcül bir yara aldıktan sonra kampına götürülmüş ve burada bir veda konuşması yapmış ancak bu konuşmada bir vâris göstermeyi reddetmiştir Ardından generalleriyle ruhun doğası üzerine tartışmış, ardından bir bardak su istemiş, suyu içtikten kısa süre sonra da ölmüştür Döneminin pagan kaynakları tarafından bir kahraman, Hıristiyan kaynakları tarafındansa hain olarak gösterilmiştir Gibbon Julianus'tan olumlu bahsetmiştir Çağdaş tarihçiler kendisini tartışmalı biri olarak görür

Julianus'un hiç çocuğu yoktu ve bir vâris de göstermemişti Subayları biraz muğlak bir subay olan Jovianus'u imparator seçtiler Perslere Trajan döneminde kazanılan toprakları bırakan antlaşmayla tanınır Hıristiyanların imtiyazlarını geri vermiştir Hıristiyan kabul edilmesine karşılık inançları ile ilgili çok fazla şey bilinmemektedir 17 Şubat 364 günü ölmüştür

Valentinianus Hanedanı (364-392)


Valentinianus ve Valens

Yeni Augustus'un seçimi yine subaylara kaldı 28 Şubat 364 günü Pannonialı subay Valentinianus Bitinya'da Nikaia'da Augustus seçildi Ancak ordu bir yıl içinde iki kere lidersiz kalmıştı, bu yüzden subaylar Valentinianus'tan bir eş yönetici seçmesini talep ettiler 28 Mart'ta Valentinianus küçük kardeşi Valens'i eş yönetici olarak seçti ve imparatorluğu Diocletianus'un yaprığı şekilde böldü Valentinanus Batı Roma'nın, Valens ise Doğu Roma'nın başına geçti

Valens'in seçilmesi çok geçmeden tartışmalara neden oldu Julianus'un anne tarafından Kilikyalı bir kuzeni olan Procopius'un Julianus'un muhtemel vârisi olacağı düşünülmüş ancak hiçbir zaman böyle bir belirleme yapılmamıştı Jovianus'un seçilmesinden beri saklanmaktaydı 365 yılında Valentinianus Paris'te ve ardından da Reims'de Alamanlara karşı seferdeyken Procopius Konstantinopolis'teki iki lejyonu rüşvet yoluyla yanına alıp Doğu Roma başkentinin kontrolünü ele geçirdi 28 Eylül'de Augustus ilan edildi ve çok geçmeden Trakya ve Bitinya'yı kontrolüne aldı İki muhalif Doğu Roma imparatorunun savaşı Procopius'un yenilgisine kadar sürdü Valens Procopius'u 27 Mayıs 366'da idam ettirdi
4 Ağustos 367 tarihinde Valentinianus ve Valens tarafından üçüncü bir Augustus daha ilan edildi Valentinianus'un sekiz yaşındaki oğlu Gratianus, vekâleti güvence altına almak için kâğıt üstünde eş yönetici seçildi
375'in Nisan ayında Valentinianus Pannonia'yı istila etmiş olan Germen kabilelerin üzerine sefere çıktı Tuna üzerine bugün Slovakya sınırları içinde olan Komarno'da elçilerle yapılan bir görüşmede Valentinianus öfkeli bir şekilde bağırırken kafasındaki damarlardan biri çatladı ve 17 Kasım 375'te bu rahatsızlıktan ötürü öldü

Gratianus o sırada henüz 16 yaşında olduğu ve imparator olmak için hazır değildi Buna karşılık Pannonia'daki askerler henüz üç yaşında olan kardeşini II Valentinianus adıyla imparator ilan ettiler

Gratianus bu kararı kabu etti ve Batı Roma'nın Galya bölümünün idaresini üstlendi İtalya, İllirya ve Afrika resmî olarak kardeşi ve üvey annesi Justina tarafından idare ediliyordu Ancak esas yetki yine de Gratianus'un ayağındaydı

Edirne Savaşı (378)

Bu sırada Doğu Roma İmparatorluğu da Germen kabilelerle sorunlar yaşıyordu Bir doğu Germen kabilesi olan Teuringi Hun istilasından kaçmak için topraklarını terk etmişti Liderleri Alavivus ve Fritigern ile Doğu Roma'ya sığınmışlardı Valens onları müttefik olarak 376 yılında Tuna'nın güneyine yerleşmelerine izin vermişti Ancak eyalet kumandanlarıyla sorunlar yaşayan kabile Romalılara karşı ayaklandı

Sonraki iki yıl boyunca çatışmalar devam etti Valens bizzat kendisi 378 yılında bir sefer düzenledi Gratianus amcasına Batı Roma ordusundan destek gönderdi Ancak sefer Romalılar açısından felaketle sonuçlandı İki ordu Edirne yakınlarında karşılaştı Valens sayısal üstünlüğünden ötürü kendine çok güveniyordu Bazı subayları Gratianus'u beklemesini önerdiyse de diğerleri Valens'i hemen saldırmaya ikna ettiler 9 Ağustos 378'de savaş Romalıların bozguna uğraması ve Valens'in ölümüyle sonuçlandı Tarihçi Ammianus Marcellinus savaşta Roma ordusunun üçte ikisinin yokolduğunu hesaplamıştır Ordunun kalan üçte biri geri çekilmeyi başarmıştır
Savaşın çok uzun vadeli sonuçları olmuştur Kayıpların içinde tecrübeli askerler ve değerli yöneticiler vardı Yerlerine geçebilecek çok fazla kimsenin olmaması imparatorlukta liderlik sorunu doğrmuştu Ayrıca Roma ordusu asker toplamakata da zorlanmaya başlamıştı Sonraki yüzyılda ordunun büyük bölümü Germen paralı askerlerinden oluşacaktı

Bir diğer sorun ise Valens'in ölümüyle Gratianus ve II Valentinianus'un yegane iki Augustus olarak kalmış olmalarıydı Bu durumda Gratianus fiilen tüm imparatorluktan sorumlu hale gelmişti Ancak Gratianus Doğu Roma için bir Augustus arayışına girmişti Eski bir seçkin general olan Kont Theodosius'un oğlu Theodosius'u seçti Kont Theodosius bilinmeyen bir nedenle 375'te idam edilmişti Theodosius 19 Ocak 379'da Augustus ilan edildi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Roma İmparatorluğu

Eski 05-27-2009   #8
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Roma İmparatorluğu



Theodosius hanedanı (379-457)


Batıda huzursuzluk

Gratianus Batı Roma'yı bir süre başarıyla yönettiyse de giderek kayıtsızlaştı Zamanla Frank generali Merobaudes ve piskopos Milanolu Ambrose'nin kuklası haline geldiği kabul edilir Gratianus Roma'da geleneksel paganlığı yasaklayarak ve Pontifex Maximus unvanından feragat ederek Roma Senatosunun bir bölümünün desteğini kaybetti Romalı askerler arasında da barbar kabul edilen kimselerle yakınlığından ötürü popülaritesini yitirdi Anlatılanlara göre kişisel hizmetleri için Alanları işe alıyor ve halk önüne İskit savaşçısı kılığında çıkıyordu

Bu arada Gratianus, II Valentinianus ve Theodosius'a dördüncü bir Augustus daha katıldı Theodosius büyük oğlu Arcadius'u 383'ün Ocak ayında Augustus ilan etti Arcadius bu sırada beş veya altı yaşındaydı ve gerçek anlamda bir yetkisi yoktu Yine diğer üç Augustus tarafından da eş yönetici olarak tanındı

Gratianus'un azalan popülaritesi yılın sonraki bölümlerinde dört Augustus içinde sorunlar yaratacaktı Britanya'da bulunan İspanyol Kelt general Magnus Maximus 383 yılında askerleri tarafından Augustus ilan edildi ve Gratianus'a karşı ayaklanıp Galya'yı işgal etti Gratianus Lütes'ten Lugdunum'a kaçtı ve burada 25 Ağustos 383'te 25 yaşında öldürüldü
İznik itikatını benimsemiş olan Maximus dine aykırı düşüncelere karşı cezalar getirdi Bunun sonucunda Augustusun kilise üzerinde bir yetkisinin olmadığını savunan Papa Siricius ile arası açıldı

Gratianus'un ölmünün ardından Maximus, o sırada on iki yaşında olan II Valentinianus ile mücadele etmek zorunda kaldı İlk birkaç yıl Alpler iki rakip Batı Roma imparatoru arasında sınırdı Maximus Britanya, Galya, Hispania ve Afrika'yı kontrol ediyordu Maximus kendisine başkent olarak Augusta Treverorum'u (Trier) seçmişti

Maximus çok geçmeden resmen tanınmak için II Valentinianus ve Theodosius ile müzakerelere başladı 384 yılına gelindiğinde müzakereler sonuçsuz kalmıştı Maximus yalnızca meşru bir imparatorun yapabiileceği bir şeyi yaptı ve çocuk yaştaki oğlu Flavius Victor'u Augustus ilan etti O yılın sonunda imparatorluğun başında beş Augustus (II Valentinianus, Theodosius, Arcadius, Magnus Maximus ve Flavius Victor) vardı
Theodosius 385 yılında karısı Aelia Flaccilla'nın ölümünün ardından II Valentinianus'un kız kardeşi Galla ile evlendi ve böylece iki Augustus arasındaki ilişkiler güçlendi

386 yılında Maximus ve Victor sonunda Theodosius taafından resmen tanındı Ancak Valentinianus ikisini de tanımadı 387 yılında Maximus rakibinden kurtulmaya karar vererek Alpleri üzerinden Po vadisine geldi ve Milano'yu doğrudan tehdit etmeye başladı Valentinianus ve annesi Selanik'e kaçtılar ve burada Theodosius'dan yardım istediler Theodosius 388 yılında batıya sefere çıktı ve Maximus'u yendi Maximus 28 Temmuz 388 günü Aquileia'da yakalandı ve idam edildi Magister militum Arbogast Falvius Victor'u öldürmek üzere Trier'e gönderildi Theodosius Valentinianus'u yeniden başa getirerek kendisni desteklemeye ve diğer taht gaspçılarına karşı korumaya devam etti

İmparatorluğun son kez bölünmesi


Theodosius'un ölümünün ardından BatıDoğu Roma İmparatorlukları ve

██ Batı Roma İmparatorluğu
██ Doğu Roma İmparatorluğu




II Valentinianus 392 yılında Viyana'da öldürüldü Arbogast Eugenius'u imparator yapmayı planlıyordu Ancak doğu imparatoru Theodosius Eugenius'u imparator olarak tanımayı reddetti ve batıyı işgal ederek Arbogast ve Eugenius'u Frigidus Savaşında yenilgiye uğratıp öldürdü Böylece imparatorluğu kendi yönetimi altında birleştirmiş oldu
Roma İmparatorluğu' nun bölünmesinin nedenleri:
  • Paralı askerlerin ayaklanması
  • Valilerin ayaklanması
  • Ekonomik sıkıntılar
  • Savaşların uzaması
  • Hristiyan halkın ayaklanması
  • Kavimler göçünden gelen kavimlerin Roma savunmasını çökertmeleri
Theodosius imparatorluğun tümünü yöneten son imparatordur 395 yılında ölümünün ardından imparatorluğu oğulları Arcadius ve Honorius arasında bölüştürüldü Arcadius başkenti Konstantinopolis olmak üzere doğunun imparatoru, Honorius da başkenti önceleri Milano sonradan ise Ravenna olan batının imparatoru oldu Roma devleti beşinci yüzyıl boyunca farklı iktidar merkezlerinde iki farklı imparatora sahip olmaya devam etti Latince resmî yazışmalarda Yunanca kadar kullanılıyordu İki imparatorluk siyasi olarak değilse de ismen, kültür bakımından ve tarihî bakımdan aynı devletti

Batıdaki imparatorluğun çöküşü ve yıkılışı (395-476)

395'ten sonra Batı Roma'nın başındakiler genellikle kukla imparatorlardı Çoğu zaman imparatorluğun gerçek yöneticileri magister militum ve patriciStilicho, 411-421 yılları arasında Constantius, 433-454 yılları arasında Aetius ve 457-472 yılları arasında Ricimer) unvanlarını almış güçlü askerlerdi (395-408 yılları arasında

Roma şehri 410 yılında isyancı Vizigotlar tarafından üç gün boyunca, 455 yılında da daha önce görülmemiş bir şekilde Vandallar tarafından ondört gün boyunca yağmalanmıştı

474 yılının Haziran ayında Julius Nepos Batı Roma imparatoru oldu 475 yılında magister militum Flavius Orestes ayaklandı ve oğlu Romulus Augustus'u Roma imparatoru yaptı Nepos Dalmaçya'ya kaçtı Öte yandan Doğu Roma imparatoru Zeno kendisini tanımadığı için Romulus teknik olarak bir gaspçıydı ve Nepos hâlen yasal olarak Batı Roma'nın imparatoruydu Yine de Romulus Augustus son Batı Roma imparatoru olarak bilinir
476 yılı genel olarak Batı Roma İmparatorluğu'nun sona erdiği tarih olarak kabul edilir O yıl Orestes hizmetindeki Germen paralı askerlerinin İtalya'dan toprak edinme taleplerini reddetti Aralarında Herulların de olduğu askerler ayaklandı Ayaklanmanın başında Germen Odeakr vardı Odeakr ve adamları Orestes'i yakalayıp idam ettiler Birkaç hafta içinde Ravenna ele geçirildi ve Romulus Augustus tahttan indirildi Odeakr çok geçmeden İtalya'nın geri kalanını fethettii

Doğu Roma İmparatorluğu (395-1453)

Batı Roma İmparatorluğu'nun 5 yüzyılda yıkılmasına karşılık daha zengin olan Doğu Roma İmparatorluğu ayakta kalmayı başardı ve 6 yüzyılda imparator Jüstinyen yönetiminde İtalya ve İllirya'nın bir bölümünü Ostrogotların, kuzey Afrika'yı Vandalların ve Hispania'nın güneyini de Vizigotların elinden almayı başardı Güney Hispania'nın işgali kısa süreli olduysa da kuzey Afrika bir yüzyıl kadar Doğu Roma'nın elinde kaldı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.