|  | Fecr-i Ati Dönemi Gelişmeleri |  | 
|  05-21-2009 | #1 | 
| 
Şengül Şirin   |   Fecr-i Ati Dönemi GelişmeleriFecr-i Ati Dönemi Gelişmeleri 1901’de, Servet-i  Fünun mecmuası etrafında, kendilerine Fecr-i Âtî adını veren yeni bir  nesil toplanmıştırFecr-i  Ati bir Türk edebi akımıdır  Servet-i  Fünun topluluğu dağıldıktan sonra 1909 yılında Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Refik Halit, Fuat Köprülü, Ali Canip, Şehabettin Süleyman, Celâl Sahir, Tahsin Nihat, Emin Bülent gibi isimler bir araya gelerek yeni bir topluluk oluştururlar  Topluluk, sanat hayatına bir bildiriyle başlar  Sanatın saygıdeğer ve şahsi olduğu anlayışını benimserler  Onlar Servet-i  Fünun’u batılı edebiyatı tam olarak oluşturamamakla suçlarlar  Fransız  edebiyatını örnek alırlar  Dilleri süslü, sanatlı,  ağdalı ve ağırdır  Aşk, ve tabiatı konu olarak işlemişlerdir  Aşk genellikle hissi ve romantiktir  Tabiat tasvirleri ise gerçekçi değil,  Haşim’de olduğu gibi şahsîdir  Kısa ömürlü olan bu topluluk, Servet-i  Fünunculardan daha sade bir dil kullanmış sembolizm, empresyonizm ve  romantizm gibi akımları eserlerine uygulamışlar,  Avrupaî edebiyat ile Milli edebiyat arasında bağ oluşturmuşlardır  Aruzla şiir yazan Fecr-i Âtî şairlerinin en tanınmış ve en orijinali Ahmet Haşim’dir  Şiire herhangi bir yenilik getirmemişler, Servet-i  Fünun’un devamı olmaktan öteye gidememişlerdir  Sanat anlayışlarında birlik ve bütünlük olmadığı için 1912’de dağılmışlar, ferdî olarak değişik alanlarda eserler vermişlerdir   Akımın temelinde eskiyi yıkmak ve yerine yeniyi yani o günkü anlamıyla batılı düşünce sisteminden kaynaklanan felsefi edebiyata uygulamayı amaç edinmişlerdir  Fecr-i ati’nin  kelime anlamı “geleceğin aydınlığı” demektir  Fecr-i Ati‘nin Edebiyat-ı Cedide’ye tepki olarak doğan bir akım olduğunu savlamıştır  Fecr-i  Ati batıdaki benzerlerinde olduğu gibi belli ilkeler çevresinde  birleşen bir yazın topluluğu biçiminde ortaya çıkmıştır  Sanat anlayışları Babıali’deki Hilal basımevinin bir odasında ilk toplantısını yapan ve Faik Ali’nin bulduğu Fecr-i Ati adını benimseyen topluluğun sanat anlayışı   yayımladıkları  bildiride yer alan şu düşüncede odaklaşır: “Sanat şahsi ve muhteremdir  ” Örnek olarak da şiirde simgeciler, öykü ve romanda Maupassant, tiyatroda İbsen alınır  Sonuçlar Ama Fecr-i Aticiler, kurumlaşmak isterken gözettikleri, yazının ve toplumsal bilimlerin ilerlemesine çalışmak, sanatçılar arasında birlik ve dayanışmayı sağlamak gibi amaçları yaşama geçiremediler  Edebiyat-ı Cedide’ye karşı olmakla birlikte ne tepkilerini açık seçik ortaya koyabildiler, ne de özellikle dil açısından ondan kopabildiler  Üstelik her fırsatta tersini belirtmelerine karşın Edebiyat-ı Cedide’nin süreği sayıldılar  Bir dergi çıkaramamaları ve başlangıçta Servet’i-Fünun dergisi çevresinde toplanmaları da buna yol açtı  Meşrutiyet’le gelen görece özgürlük ortamından yararlanarak çıkarılmış değişik eğilimlerdeki dergilerde yazmaları ise dağınıklık getirdi  Ayrıca, “sanat şahsi ve muhteremdir” ilkesini, herkesin ayrı ayrı görüşlere sahip olması, sanatı değişik biçimlerde anlaması olarak yorumlamaları bu dağınıklığı çabuklaştırdı  Belli bir sanat anlayışında, belli değer ölçülerinde birleşmeyi değil, bireysel özgürlüğü ve bunun sonucu olarak da çeşitliliği savunuyorlardı  Her biri yalnız kendi duyuşuna, kendi beğenisine göre bir güzellik yaratma çabası içindeydi  Bu durumun, Fecr-i Ati’nin bir yazın akımı değil, birbirlerine arkadaşlık duygularıyla bağlı genç sanatçıların oluşturduğu bir topluluk olduğunu gösterdiği savlanır  Nitekim, her biri sanatını bir başka yolda geliştirecek, değişen toplum koşullarında değişik sanat anlayışlarına varacaktır   
				__________________  Arkadaşlar, efendiler            ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,            müritler, meczuplar memleketi olamaz  En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet            tarikatıdır   | 
|   | 
|  | 
|  |