Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
davranışsal, yaklasım

Davranışsal Yaklasım...

Eski 09-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Davranışsal Yaklasım...



<H1 style="MARGIN: 0px 1cm; TEXT-INDENT: 1cm; LINE-HEIGHT: 150%; TEXT-ALIGN: justify" align=center>DAVRANIŞSAL YAKLAŞIM

[color="#0000ff"]İnsan zihninin işleyiş biçimini incelemek ilk başlarda psikolojinin temel konusu olarak kabul edilmiştir başlangıçta felsefenin yoğun etkisi altında olan psikoloji bireyin düşünme ve anlama yetenekleri üzerinde çalışmayı ön plana almıştır içebakış yöntemini kullanan o devrin psikologları düşüncenin yapısını anlamaya çalışıyordu psikologların çoğunun felsefe eğitimi almış olması ve psikolojik araştırma becerilerinin olması içe bakış yönteminin düzensiz bir şekilde kullanılmasına yol açtı

Araştırmalarda elde edilen güvenilir olmaktan uzak ve ne anlama geldiği belirsiz veriler psikologlar arasında ciddiye alınmaya başlandı Bu yüzden Amerikalı psikolog James b Watson 1920’lerde zihinde olup biten düşünce ve duygularla hiç ilgilenmeden bireyin gözlenebilen davranışlarını incelemeyi amaçlayan davranışsal yaklaşımı önerdi

Davranışsal yaklaşım,bireyin gözlenebilen ve dolayısıyla, ölçülebilen davranışlarını incelemeyi psikolojinin tek bilimsel yöntemi olarak savunur Bu görüşe göre içebakış düşünce ve duygu gibi, deneğin kendisinden başka kimsenin gözlemesine olanak vermeyen bir olgu içerdiğinden özneldi Davranışsal yöntem ise herkesin gözleyebildiği bir olgu içerdiğinden nesneldi Bilimsel yöntemin nesnelliği fizik, kimya, biyoloji gibi diğer bilim dallarında oldukça yerleşmiş bir özellik olduğundan davranışsal yöntemin nesnel olma özelliği onun bilimsel yöntemle eş anlamlı imiş gibi algılanmasına yol açtı

Davranışsal yaklaşım (U-D) psikolojisi olarak da bilinir Uyarıcının cinsi, şiddeti ve tekrarı ile davranışın türü, kuvveti ve frekansı arasındaki ilişkiyi inceler Ayrıca, davranışı pekiştiren ödüllendirme koşullarını da ele alır Harvard Üniversitesi profesörlerinden BF Skinner, bu konudaki çalışmasıyla ün yapmıştır Uyarıcı –davranış psikolojisi organizmanın içinde olup biten biyolojik veya bilişsel süreçlerle ilgilenmesi amacı çevredeki uyarıcı koşullarla ortaya çıkan davranış arasındaki ilişkiyi incelemektir Organizmanın içindeki süreçlerle ilgilenmediği için bu yaklaşıma “boş organizma” yöntemi adını verenler de olmuştur Öğrenme süreci, çevredeki ödüllendirme koşullarıyla açıklanır U-D yaklaşımı gazete haberi olarak verilen Mehmetşah Demirtaş’ın karısını ve iki çocuğunu öldürmesini, onun içinde yaşadığı çevrenin ödüllendirme koşullarında arar Mehmetşah belirli bir toplumda yetişmiş ve belirli ödüllendirmelerle koşullandırılmıştır Karısını ve çocuklarını öldürmek onun içinde bulunduğu koşullar yönünden en ödüllendirici davranıştır Cezaevindeki dedikodu Mehmetşah’a karısının ne yaptığını bildiren kişi veya kişilerin gözünde küçük düşmek bir erkek olarak yaşamının sonuna kadar namusu lekeli olarak onursuzca yaşamak seçeneklerinin yanında karısını öldürerek namusunu temizlemek Mehmetşah Demirtaş’ın içinde bulunduğu koşullar içinde en ödüllendirici öğrenilmiş davranışlardır

Basitleştirerek özetlemeye çalıştığımız U-D psikolojisi, psikoloji biliminin gelişiminde önemli bir basamağı oluşturur Bir bilim olarak üniversitelerde ve sosyal yaşamda psikolojinin yaygın olduğu Amerika Birleşik Devletleri’nde U-D yaklaşımı 1930-1960 yılları arasında en belirgin yaklaşım olmuş ve birçok araştırmanın temelini oluşturmuştur Daha sonraki yıllarda ise Avrupa’da daha kuramsal ve bilişsel süreçlere ağırlık veren psikolojik yaklaşımların gelişmesiyle, etkisi zayıflamıştır Günümüzde psikologlar bilişsel süreçleri hesaba katmadan yalnızca nesnel çevre koşullarıyla U-D yaklaşımı içinde, bireyin davranışlarının açıklamanın olanaksız olduğunu düşünürler

[color="#0000ff"]Bu yöntemin insana uygulanması bilinç sorununu yeniden ortaya çıkarmayacak mıydı? Bilinci bir yana olanaklı mıydı? Davranışçı devrim denen şeyin yaratıcısı ABD’li Watson’un ilkin hayvan ruhbilimiyle uğraşmış olması bu bakımdan ilginçtir Watson’a göre ruhbilim insanların nesnel olarak gözlenebilir davranışlarının incelenmesidir ve davranış kavramı da U-Y (uyarı-yanıt) çifti kavramına indirgenmektedir Ne tür olursa olsun bir davranış belli bir anda çevreden gelen uyarılar topluluğu olan U’ ya gösterilen tepkiler (kaslara ya da salgı bezlerine ilişkin) topluluğundan, yani Y’ tan başka şey değildir Düşünce bile dilsel “davranıştan” belirtik ya da örtük “gırtlak-dudak” tepkilerinden başka bir şey değildir U ve Y, öznenin dışındaki gözlemleyici tarafından saptanabilir ve burada içebakış hiçbir zaman işe karışmaz; ruhbilimcinin görevi de davranışın genel yasalarını saptamak, uyarılar bilinince tepkileri önceden kestirmek ve tepkilerden, bunları doğuran uyarılara yönelmektir

Davranışçılığın başarısı sıkı bir olguculuk yani nesnel olarak gözlenebilen olgulardan ve bunların yasalarından başka şeyi göz önünde tutmayan bir yöntem olarak ortaya çıkmasından ileri gelir Ama davranışçılık her davranışın eninde sonunda koşullu reflekse indirgenebileceğini yani ruhsal olanın, organik olanın bir üst yapısından başka şey olmadığını ileri sürerek, metafiziksel hava taşıyan bir kurama düşmekten kaçınamamıştır Nitekim davranışçılık, Watson’ un basitleştirici şemalarına deneyin zorla kabul ettirdiği düzeltmeler sayesinde verimli olabilmiştir

[color="#0000ff"]Uyarı- yanıt:
Watson’ un göz önünde tuttuğu dar anlamda davranış kavramı bilince başvurmayı bir yana bırakır Bu görüş açısına göre bilinç çok öznel olduğu için bilimsel inceleme konusu edilemez Bir insanın ya da herhangi bir canlının davranışı her zaman uyarı ve yanıt terimleri içinde dile getirilebilir Uyarı terimi dış ortamda (ışık ya da ses dalgaları; koku duyusunu etkileyen parçacıklar; şoklar; asitlerin ve elektrik akımlarının etkileri vb) ya da iç ortamdan (kasların hareketi ve salgı bezlerinin salgıları) gelen bütün uyarmaları belirtir Yanıt da çeşitli kasların yaptığı hareketlerin, uyarı etkisiyle kendini gösteren her çeşit salgıyı dile getiren bir terimdir Uyarı- yanıt ilişkisi rasgele bir ilişki değildir ve bir uyarılmanın gerçekleşmesine yöneliktir Davranış ruhbiliminin amacı belli bir uyarılar topluluğu ile bunlara verilen yanıtlar arasındaki değişmez ilişkilerin saptanması ve bu terimlerden biri bilinince öbürünün önceden kestirilmesi ya da ortaya çıkarılmasıdır Watson psikanalizdeki içe bastırma gibi uzun vadeli yanıtları ve uyarı ile yanıt arasında yer alan sinirsel süreçleri bir yana bırakmıştır Ona göre yanıtın (Y), durumun (D) bir işlevi ( İ) olduğu Y= İ(D) söylenebilir Yani yanıt belirli bir biçimde gösterilen bir tepkidir
İnsan kahvaltı eder bisiklete biner konuşur utanır güler ve ağlar tüm bunlar davranış biçimleridir ;bir organizmanın gözlenebilir gözlene bilir etkinlikleridir davranışçı yaklaşım sayesinde bir psikolog içsel fonksiyonlarını yerine davranışlarına bakar inceleyebilir Davranışın psikolojininsek inceleme konusu olduğu yolundaki görüş bu yüzyılın başında Amerikalı psikolog john B Watson tarafından ortaya atılmıştır Bu tarihten önce psikoloji zihinsel deneyimleri incelenmesi olarak tanımlanıyor ve psikolojiyle ilgi veriler geniş oranda içe bakış biçimindeki kişisel gözlemlerden oluşuyordu

İçe bakış kişinin kendi algı ve duygularını dikkatlice inceleyip kaydetmesi anlamına gelmektedir İçebakış bir uyaranın (örneğin ,çakan bir ışık)yol açtığı anlık duygusal izlenimlerin kaydedilmesinden duygusal deneyimlerin (örneğin, psikoterapi sırasında) uzun süreli araştırılmasına uzanan geniş bir yelpazeye sahiptir Tanımlanan bu iki tür içebakış her ne kadar bir birine benzemiyor gibi görünse de bunları diğer bilimsel alanlardaki gözlemlerden ayıran özel bir ortak nitelikleri vardır Doğal bilimlerle ilgili bir gözlemi nitelikli herhangi bir bilim adamı tekrarlaya bilirken içebakış yöntemiyle elde eden bir gözlemi yalnızca bir gözlemci bildirebilir

Watson içebakışın gereksiz bir yaklaşım olduğunu düşünüyordu Ona göre psikoloji bir bilim olacaksa verilerinin gözlemlenebilir ve ölçülebilir olması gerekiyordu İçebakış yöntemiyle kişinin algı ve duygularını yalnızca kendi gözlemleye bilir oysa bir kimsenin davranışları başkalarınca gözlemlenebilmektedir Watson psikolojinin yalnızca insanlarının ne yaptıklarını davranışlarını inceleyerek nesnel bir haline getirilmesinin mümkün olabileceği görüşü savunmuştur

Watson’un konumu sonradan davranışçılık adını aldı;davranışçılık 20yy’ın ilkyarısında psikolojinin yönüne belirlemiştir,ondan doğan uyaran davranım psikolojiside özellikle Harvat psikologlarından BFSkiner’in çalışmaları sayesinde etkisini hala sürdürmektedir Uyaran davranan psikoloji(ya da kısaca S-R psikolojisi ) davranışsal karşılıkları açığa çıkaran uyaranların bu karşılıklara neden olan ödül ve cezalar ile ödül ve ceza örüntülerini değiştirilmesi ile elde edilen davranış değişiklerini inceler

S-R psikolojisi organizma içerisinde ola gelenleri dikkate almaz Bu nedenle kimi zaman S-R psikolojisine kara kutu yaklaşma adı verilmiştir Kutunun içindeki sinir sisteminin etkinlikleri yok sayılır ya da göz ardı edilir S-R psikologları psikoloji bilimin kutunun içinde neler olduğunu merak etmeksizin doğrudan kutunun içine girenlerle oradan çıkanlarla tem ellendirebileceğini savunurlar Böylece öğrenilmiş davranışın nasıl değiştiği gözlemlenerek –örneğin hangi ödül ve ceza örüntülerinin en az hata ile en hızlı öğrenmeyi sağladığına bakılarak bir öğrenme kuramı geliştirilebilir Yararlı olması için kuramın öğrenmenin sinir sisteminde oluşturduğu değişikleri belirlemesine gerek yoktur Bilimde ve mühendislikte mekanik sistemlerin böyle bir yaklaşımla incelenmesine girdi çıktı analizi adı verilmektedir Tam bir S-R yaklaşımında bireyin bilinçli deneyimleri dikkate alınmaz Bilinçli deneyimler yalnızca bunu yaşayan kişinin farkında olduğu olaylardır Zorlu bir problemi çözdünüz sırada zihninizden geçen düşüncelerin farkında olabilirsiniz Öfke korku ya da heyecanın nasıl bir duygu olduğunu bilirsiniz Bir gözlemci eylemlerinizden hangi duyguları yaşamakta olduğumuzu çıkarabilir Ancak bilinçlilik süreci duygunun o anda farkında olma yalnızca size aittir Bir psikolog kişinin bilinç deneyimleri hakkında söylediklerini kaydede dilebilir ve bu nesnel bilgiden yola çıkarak kişinin zihinsel etkinlikleri hakkında çıkarsamalarda bulunabilir Ama S-R psikologları genellikle uyaran ve davranım arasında gerçekleşen zihinsel süreçleri inceleme yoluna gitmezler

Günümüzde pek az psikolog kendisini katı bir davranışçı olarak tanımlayacaktır Yine de psikolojide bir çok çağdaş gelişmenin kaynağını davranışçıların çalışmaları oluşturmuştur 5
NÖROLOJİ

[color="#0000ff"]Her davranışın temelinde son derece karmaşık sinirsel süreçler yer alır Beyinde oluşan sinirsel süreçler belirli bir düzen izleyerek kaslara geçer ve gözlene bilen davranışlar halinde dışa yansır İnsan beyni 13 milyarı aşkın sinir sistemi hücresi ve bağlantılardan oluşur Bu karmaşık düzenin nasıl çalıştığını ayrıntılarıyla bilebilmek yoğun araştırma gerektirir
Normal insan beyni üzerine deneysel araştırma yapmak,okuyucunun kolayca tahmin edebileceği nedenlerden dolayı, ahlaki ve yasal yönlerden mümkün değildir Bu yüzden beynin işleyişiyle ilgili bilgilerimiz, hayvanlar üzerinde yapılan deneysel araştırma bulgularına olduğu kadar, trafik kazalarından sonra yapılan beyin ameliyatlarından yapılan gözlemlere dayanır Örneğin ,trafik kazsı sonucu beynin belirli bölgesi yaralanmış kişinin hatırlamayla ilgili sorunları , bellekle beyin bölgesi arsında ilişki olduğunu düşündürür
Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar, beynin işleyişiyle bireyin davranışı ve yaşantısı arasında bir ilişki olduğunu kanıtlamıştır Örneğin, beyne yerleştirilen elektrotların uyarılmasıyla hayvanlarda ,kızgınlık ve korku belirten davranışlar ortaya çıkmıştır Aynı biçimde insan beyninin belirli bölgelerinin elektrikle uyarılmasıyla hoş ve hoş olmayan izlenimlerin ortaya çıktığı gözlenmiştir beyin ameliyatı süresince beynin belirli bölgelerinin elektrikle uyarılması geçmişteki olayların son derece ayrıntılı ve açık bir biçimde hatırlanmasına yol açmıştırbu yaklaşımı uygulayan bir psikolog, girişte gazete haberi olarak verdiğimiz davranış nörobiyojik süreçler çerçevesi içinde incelediği zaman Mehmetşah Demirtaş davranışını beyin değişik bölgelerinin işleviyle açıklamaya çalışır İlerde daha ayrıntılı olarak tartışacağımız gibi beynin değişik bölgelerinin işleviyle açıklamaya çalışır İlerde daha ayrıntılı olarak tartışacağımız gibi ,beynin değişik bölgelerinin işlevleriyle açıklamaya çalışır İlerde daha ayrıntılı olarak tartışacağımız gibi, beynin değişik bölgeleri birbirinden farklı işlevler görürler Bu işlevlerden biri beyin kabuğuyla ilgilidir Korteks olarak adlandırılan beyin kabuğu, çoğu kere saldırgan eğilimlerin sınırlama ve ket vurma gibi bir işlev görür Beyin kabuğu, entelektüel faaliyet içinde bulunan eğitilmiş kişilerde daha çok gelişir ve bu nedenle, yüksek eğitim görmüş kişilerde saldırgan davranış daha azdır

Davranışı nörobiyolojik süreçlerle açıklayanlar, kişinin salgı bezlerinin çalışmasını, kanın kimyasal yapısını ve bireyin beslenme düzeyinin de açıklamalarına temel etken olarak alırlar Bu şekilde düşünen psikologlara göre çevrede olan değişiklikler, örneğin havanın basıncındaki, ısısındaki, veya nemindeki değişiklikler, vücuttaki nörokimyasal değişiklikler kendini gösterir Bizim bahar yorgunluğu dediğimiz ruh halinin altında iklimle ilgili faktörler yatar
İnsan beyninin son derece karmaşık bir işleyiş düzeni olması ve araştırmaların deneysel olarak yapılamaması, davranışın nörobiyolojik temeller üzerindeki bilgimizin oldukça sınırlı kalmasına yol açar Buna karşılık bireyin davranışını, davranışın içinde oluştuğu çevre koşullarıyla açıklamaya çalışan psikologlar davranışsal yaklaşım geliştirirler Böylece deneysel yöntemin rahatlıkla kullanılabileceği bir yaklaşım olanağı doğar

</H1>[color="#0000ff"]İnsan zihninin işleyiş biçimini incelemek ilk başlarda psikolojinin temel konusu olarak kabul edilmiştir başlangıçta felsefenin yoğun etkisi altında olan psikoloji bireyin düşünme ve anlama yetenekleri üzerinde çalışmayı ön plana almıştır içebakış yöntemini kullanan o devrin psikologları düşüncenin yapısını anlamaya çalışıyordu psikologların çoğunun felsefe eğitimi almış olması ve psikolojik araştırma becerilerinin olması içe bakış yönteminin düzensiz bir şekilde kullanılmasına yol açtı

Araştırmalarda elde edilen güvenilir olmaktan uzak ve ne anlama geldiği belirsiz veriler psikologlar arasında ciddiye alınmaya başlandı Bu yüzden Amerikalı psikolog James b Watson 1920’lerde zihinde olup biten düşünce ve duygularla hiç ilgilenmeden bireyin gözlenebilen davranışlarını incelemeyi amaçlayan davranışsal yaklaşımı önerdi

Davranışsal yaklaşım,bireyin gözlenebilen ve dolayısıyla, ölçülebilen davranışlarını incelemeyi psikolojinin tek bilimsel yöntemi olarak savunur Bu görüşe göre içebakış düşünce ve duygu gibi, deneğin kendisinden başka kimsenin gözlemesine olanak vermeyen bir olgu içerdiğinden özneldi Davranışsal yöntem ise herkesin gözleyebildiği bir olgu içerdiğinden nesneldi Bilimsel yöntemin nesnelliği fizik, kimya, biyoloji gibi diğer bilim dallarında oldukça yerleşmiş bir özellik olduğundan davranışsal yöntemin nesnel olma özelliği onun bilimsel yöntemle eş anlamlı imiş gibi algılanmasına yol açtı

Davranışsal yaklaşım (U-D) psikolojisi olarak da bilinir Uyarıcının cinsi, şiddeti ve tekrarı ile davranışın türü, kuvveti ve frekansı arasındaki ilişkiyi inceler Ayrıca, davranışı pekiştiren ödüllendirme koşullarını da ele alır Harvard Üniversitesi profesörlerinden BF Skinner, bu konudaki çalışmasıyla ün yapmıştır Uyarıcı –davranış psikolojisi organizmanın içinde olup biten biyolojik veya bilişsel süreçlerle ilgilenmesi amacı çevredeki uyarıcı koşullarla ortaya çıkan davranış arasındaki ilişkiyi incelemektir Organizmanın içindeki süreçlerle ilgilenmediği için bu yaklaşıma “boş organizma” yöntemi adını verenler de olmuştur Öğrenme süreci, çevredeki ödüllendirme koşullarıyla açıklanır U-D yaklaşımı gazete haberi olarak verilen Mehmetşah Demirtaş’ın karısını ve iki çocuğunu öldürmesini, onun içinde yaşadığı çevrenin ödüllendirme koşullarında arar Mehmetşah belirli bir toplumda yetişmiş ve belirli ödüllendirmelerle koşullandırılmıştır Karısını ve çocuklarını öldürmek onun içinde bulunduğu koşullar yönünden en ödüllendirici davranıştır Cezaevindeki dedikodu Mehmetşah’a karısının ne yaptığını bildiren kişi veya kişilerin gözünde küçük düşmek bir erkek olarak yaşamının sonuna kadar namusu lekeli olarak onursuzca yaşamak seçeneklerinin yanında karısını öldürerek namusunu temizlemek Mehmetşah Demirtaş’ın içinde bulunduğu koşullar içinde en ödüllendirici öğrenilmiş davranışlardır

Basitleştirerek özetlemeye çalıştığımız U-D psikolojisi, psikoloji biliminin gelişiminde önemli bir basamağı oluşturur Bir bilim olarak üniversitelerde ve sosyal yaşamda psikolojinin yaygın olduğu Amerika Birleşik Devletleri’nde U-D yaklaşımı 1930-1960 yılları arasında en belirgin yaklaşım olmuş ve birçok araştırmanın temelini oluşturmuştur Daha sonraki yıllarda ise Avrupa’da daha kuramsal ve bilişsel süreçlere ağırlık veren psikolojik yaklaşımların gelişmesiyle, etkisi zayıflamıştır Günümüzde psikologlar bilişsel süreçleri hesaba katmadan yalnızca nesnel çevre koşullarıyla U-D yaklaşımı içinde, bireyin davranışlarının açıklamanın olanaksız olduğunu düşünürler

[color="#0000ff"]Bu yöntemin insana uygulanması bilinç sorununu yeniden ortaya çıkarmayacak mıydı? Bilinci bir yana olanaklı mıydı? Davranışçı devrim denen şeyin yaratıcısı ABD’li Watson’un ilkin hayvan ruhbilimiyle uğraşmış olması bu bakımdan ilginçtir Watson’a göre ruhbilim insanların nesnel olarak gözlenebilir davranışlarının incelenmesidir ve davranış kavramı da U-Y (uyarı-yanıt) çifti kavramına indirgenmektedir Ne tür olursa olsun bir davranış belli bir anda çevreden gelen uyarılar topluluğu olan U’ ya gösterilen tepkiler (kaslara ya da salgı bezlerine ilişkin) topluluğundan, yani Y’ tan başka şey değildir Düşünce bile dilsel “davranıştan” belirtik ya da örtük “gırtlak-dudak” tepkilerinden başka bir şey değildir U ve Y, öznenin dışındaki gözlemleyici tarafından saptanabilir ve burada içebakış hiçbir zaman işe karışmaz; ruhbilimcinin görevi de davranışın genel yasalarını saptamak, uyarılar bilinince tepkileri önceden kestirmek ve tepkilerden, bunları doğuran uyarılara yönelmektir

Davranışçılığın başarısı sıkı bir olguculuk yani nesnel olarak gözlenebilen olgulardan ve bunların yasalarından başka şeyi göz önünde tutmayan bir yöntem olarak ortaya çıkmasından ileri gelir Ama davranışçılık her davranışın eninde sonunda koşullu reflekse indirgenebileceğini yani ruhsal olanın, organik olanın bir üst yapısından başka şey olmadığını ileri sürerek, metafiziksel hava taşıyan bir kurama düşmekten kaçınamamıştır Nitekim davranışçılık, Watson’ un basitleştirici şemalarına deneyin zorla kabul ettirdiği düzeltmeler sayesinde verimli olabilmiştir

[color="#0000ff"]Uyarı- yanıt:
Watson’ un göz önünde tuttuğu dar anlamda davranış kavramı bilince başvurmayı bir yana bırakır Bu görüş açısına göre bilinç çok öznel olduğu için bilimsel inceleme konusu edilemez Bir insanın ya da herhangi bir canlının davranışı her zaman uyarı ve yanıt terimleri içinde dile getirilebilir Uyarı terimi dış ortamda (ışık ya da ses dalgaları; koku duyusunu etkileyen parçacıklar; şoklar; asitlerin ve elektrik akımlarının etkileri vb) ya da iç ortamdan (kasların hareketi ve salgı bezlerinin salgıları) gelen bütün uyarmaları belirtir Yanıt da çeşitli kasların yaptığı hareketlerin, uyarı etkisiyle kendini gösteren her çeşit salgıyı dile getiren bir terimdir Uyarı- yanıt ilişkisi rasgele bir ilişki değildir ve bir uyarılmanın gerçekleşmesine yöneliktir Davranış ruhbiliminin amacı belli bir uyarılar topluluğu ile bunlara verilen yanıtlar arasındaki değişmez ilişkilerin saptanması ve bu terimlerden biri bilinince öbürünün önceden kestirilmesi ya da ortaya çıkarılmasıdır Watson psikanalizdeki içe bastırma gibi uzun vadeli yanıtları ve uyarı ile yanıt arasında yer alan sinirsel süreçleri bir yana bırakmıştır Ona göre yanıtın (Y), durumun (D) bir işlevi ( İ) olduğu Y= İ(D) söylenebilir Yani yanıt belirli bir biçimde gösterilen bir tepkidir
İnsan kahvaltı eder bisiklete biner konuşur utanır güler ve ağlar tüm bunlar davranış biçimleridir ;bir organizmanın gözlenebilir gözlene bilir etkinlikleridir davranışçı yaklaşım sayesinde bir psikolog içsel fonksiyonlarını yerine davranışlarına bakar inceleyebilir Davranışın psikolojininsek inceleme konusu olduğu yolundaki görüş bu yüzyılın başında Amerikalı psikolog john B Watson tarafından ortaya atılmıştır Bu tarihten önce psikoloji zihinsel deneyimleri incelenmesi olarak tanımlanıyor ve psikolojiyle ilgi veriler geniş oranda içe bakış biçimindeki kişisel gözlemlerden oluşuyordu

İçe bakış kişinin kendi algı ve duygularını dikkatlice inceleyip kaydetmesi anlamına gelmektedir İçebakış bir uyaranın (örneğin ,çakan bir ışık)yol açtığı anlık duygusal izlenimlerin kaydedilmesinden duygusal deneyimlerin (örneğin, psikoterapi sırasında) uzun süreli araştırılmasına uzanan geniş bir yelpazeye sahiptir Tanımlanan bu iki tür içebakış her ne kadar bir birine benzemiyor gibi görünse de bunları diğer bilimsel alanlardaki gözlemlerden ayıran özel bir ortak nitelikleri vardır Doğal bilimlerle ilgili bir gözlemi nitelikli herhangi bir bilim adamı tekrarlaya bilirken içebakış yöntemiyle elde eden bir gözlemi yalnızca bir gözlemci bildirebilir

Watson içebakışın gereksiz bir yaklaşım olduğunu düşünüyordu Ona göre psikoloji bir bilim olacaksa verilerinin gözlemlenebilir ve ölçülebilir olması gerekiyordu İçebakış yöntemiyle kişinin algı ve duygularını yalnızca kendi gözlemleye bilir oysa bir kimsenin davranışları başkalarınca gözlemlenebilmektedir Watson psikolojinin yalnızca insanlarının ne yaptıklarını davranışlarını inceleyerek nesnel bir haline getirilmesinin mümkün olabileceği görüşü savunmuştur

Watson’un konumu sonradan davranışçılık adını aldı;davranışçılık 20yy’ın ilkyarısında psikolojinin yönüne belirlemiştir,ondan doğan uyaran davranım psikolojiside özellikle Harvat psikologlarından BFSkiner’in çalışmaları sayesinde etkisini hala sürdürmektedir Uyaran davranan psikoloji(ya da kısaca S-R psikolojisi ) davranışsal karşılıkları açığa çıkaran uyaranların bu karşılıklara neden olan ödül ve cezalar ile ödül ve ceza örüntülerini değiştirilmesi ile elde edilen davranış değişiklerini inceler

S-R psikolojisi organizma içerisinde ola gelenleri dikkate almaz Bu nedenle kimi zaman S-R psikolojisine kara kutu yaklaşma adı verilmiştir Kutunun içindeki sinir sisteminin etkinlikleri yok sayılır ya da göz ardı edilir S-R psikologları psikoloji bilimin kutunun içinde neler olduğunu merak etmeksizin doğrudan kutunun içine girenlerle oradan çıkanlarla tem ellendirebileceğini savunurlar Böylece öğrenilmiş davranışın nasıl değiştiği gözlemlenerek –örneğin hangi ödül ve ceza örüntülerinin en az hata ile en hızlı öğrenmeyi sağladığına bakılarak bir öğrenme kuramı geliştirilebilir Yararlı olması için kuramın öğrenmenin sinir sisteminde oluşturduğu değişikleri belirlemesine gerek yoktur Bilimde ve mühendislikte mekanik sistemlerin böyle bir yaklaşımla incelenmesine girdi çıktı analizi adı verilmektedir Tam bir S-R yaklaşımında bireyin bilinçli deneyimleri dikkate alınmaz Bilinçli deneyimler yalnızca bunu yaşayan kişinin farkında olduğu olaylardır Zorlu bir problemi çözdünüz sırada zihninizden geçen düşüncelerin farkında olabilirsiniz Öfke korku ya da heyecanın nasıl bir duygu olduğunu bilirsiniz Bir gözlemci eylemlerinizden hangi duyguları yaşamakta olduğumuzu çıkarabilir Ancak bilinçlilik süreci duygunun o anda farkında olma yalnızca size aittir Bir psikolog kişinin bilinç deneyimleri hakkında söylediklerini kaydede dilebilir ve bu nesnel bilgiden yola çıkarak kişinin zihinsel etkinlikleri hakkında çıkarsamalarda bulunabilir Ama S-R psikologları genellikle uyaran ve davranım arasında gerçekleşen zihinsel süreçleri inceleme yoluna gitmezler

Günümüzde pek az psikolog kendisini katı bir davranışçı olarak tanımlayacaktır Yine de psikolojide bir çok çağdaş gelişmenin kaynağını davranışçıların çalışmaları oluşturmuştur 5
NÖROLOJİ

[color="#0000ff"]Her davranışın temelinde son derece karmaşık sinirsel süreçler yer alır Beyinde oluşan sinirsel süreçler belirli bir düzen izleyerek kaslara geçer ve gözlene bilen davranışlar halinde dışa yansır İnsan beyni 13 milyarı aşkın sinir sistemi hücresi ve bağlantılardan oluşur Bu karmaşık düzenin nasıl çalıştığını ayrıntılarıyla bilebilmek yoğun araştırma gerektirir
Normal insan beyni üzerine deneysel araştırma yapmak,okuyucunun kolayca tahmin edebileceği nedenlerden dolayı, ahlaki ve yasal yönlerden mümkün değildir Bu yüzden beynin işleyişiyle ilgili bilgilerimiz, hayvanlar üzerinde yapılan deneysel araştırma bulgularına olduğu kadar, trafik kazalarından sonra yapılan beyin ameliyatlarından yapılan gözlemlere dayanır Örneğin ,trafik kazsı sonucu beynin belirli bölgesi yaralanmış kişinin hatırlamayla ilgili sorunları , bellekle beyin bölgesi arsında ilişki olduğunu düşündürür
Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar, beynin işleyişiyle bireyin davranışı ve yaşantısı arasında bir ilişki olduğunu kanıtlamıştır Örneğin, beyne yerleştirilen elektrotların uyarılmasıyla hayvanlarda ,kızgınlık ve korku belirten davranışlar ortaya çıkmıştır Aynı biçimde insan beyninin belirli bölgelerinin elektrikle uyarılmasıyla hoş ve hoş olmayan izlenimlerin ortaya çıktığı gözlenmiştir beyin ameliyatı süresince beynin belirli bölgelerinin elektrikle uyarılması geçmişteki olayların son derece ayrıntılı ve açık bir biçimde hatırlanmasına yol açmıştırbu yaklaşımı uygulayan bir psikolog, girişte gazete haberi olarak verdiğimiz davranış nörobiyojik süreçler çerçevesi içinde incelediği zaman Mehmetşah Demirtaş davranışını beyin değişik bölgelerinin işleviyle açıklamaya çalışır İlerde daha ayrıntılı olarak tartışacağımız gibi beynin değişik bölgelerinin işleviyle açıklamaya çalışır İlerde daha ayrıntılı olarak tartışacağımız gibi ,beynin değişik bölgelerinin işlevleriyle açıklamaya çalışır İlerde daha ayrıntılı olarak tartışacağımız gibi, beynin değişik bölgeleri birbirinden farklı işlevler görürler Bu işlevlerden biri beyin kabuğuyla ilgilidir Korteks olarak adlandırılan beyin kabuğu, çoğu kere saldırgan eğilimlerin sınırlama ve ket vurma gibi bir işlev görür Beyin kabuğu, entelektüel faaliyet içinde bulunan eğitilmiş kişilerde daha çok gelişir ve bu nedenle, yüksek eğitim görmüş kişilerde saldırgan davranış daha azdır

Davranışı nörobiyolojik süreçlerle açıklayanlar, kişinin salgı bezlerinin çalışmasını, kanın kimyasal yapısını ve bireyin beslenme düzeyinin de açıklamalarına temel etken olarak alırlar Bu şekilde düşünen psikologlara göre çevrede olan değişiklikler, örneğin havanın basıncındaki, ısısındaki, veya nemindeki değişiklikler, vücuttaki nörokimyasal değişiklikler kendini gösterir Bizim bahar yorgunluğu dediğimiz ruh halinin altında iklimle ilgili faktörler yatar
İnsan beyninin son derece karmaşık bir işleyiş düzeni olması ve araştırmaların deneysel olarak yapılamaması, davranışın nörobiyolojik temeller üzerindeki bilgimizin oldukça sınırlı kalmasına yol açar Buna karşılık bireyin davranışını, davranışın içinde oluştuğu çevre koşullarıyla açıklamaya çalışan psikologlar davranışsal yaklaşım geliştirirler Böylece deneysel yöntemin rahatlıkla kullanılabileceği bir yaklaşım olanağı doğar


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.