Wear |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Wear1 giymek: wear a dress elbise giymek He isn´t wearing any socks Ayağında çorap yok 2 (gözlük, kolye, küpe v b ´ni) takmak 3 göstermek; -i olmak: He wears his age well Yaşını göstermiyor I don´t think the meeting went well; he isn´t wearing a smile on his face Toplantının iyi gittiğini sanmıyorum; yüzü gülmüyor 4 (silah) taşımak: If he isn´t wearing a gun, he´s not a real cowboy Tabanca taşımıyorsa gerçek kovboy değil 5 (out) eskitmek, yıpratmak, aşındırmak; eskimek, yıpranmak, aşınmak: The child has worn out its pants Çocuk pantolonunu eskitti When a machine wears out it should be replaced Bir makine yıprandığında yenilenmeli 6 out yormak, tüketmek; tükenmek: This work is wearing me out Bu iş beni yoruyor My patience is wearing out Sabrım tükeniyor 7 dayanmak: These shoes will wear for another month or two Bu ayakkabılar bir iki ay daha dayanır![]() i 1 dayanıklılık, dayanma 2 eskime, yıpranma, aşınma 3 giyim eşyası, giysi, elbise![]() |
|
|
|