Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami - Multimedya > Dini Resimler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
islâm, tıbbı

İslam Tıbbı

Eski 04-08-2009   #1
Equinox
Icon47

İslam Tıbbı



İslam Tıbbı

Ortaçağ İslam medeniyetinde, İslam medeniyetinin dili Arapça ile ifade edilen tıp teori ve uygulamalarının bütününe verilen addır Tıp tarihinde Arap tıbbı terimi de kullanılmakla birlikte dönemin önemli bazı figürleri Arap olmadığı gibi Rey, Hamedan gibi Fars şehirlerinde yaşamaktaydılar
İslam tıbbı, İslam peygamberi Hz Muhammed dönemindeki geleneksel Arap tıbbından olduğu kadar, antik Helen (Grek-Roma) tıbbı Unani'den, antik Hint tıbbı Ayurveda'dan ve antik Iran tıbbından etkilenmiştir


Kaynakları

İslam tıbbı Hz Muhammed'in sözleriyle başlatılmaktadır Sahih-i Buhari, Sünen-i Ebu Davud ve Muvatta gibi hadis kaynaklarında Muhammed'den sağlık ile ilgili aşşağıdaki ve benzer sözler (hadis) aktarılmıştır:
  • "Allah devası olmayan hiçbir hastalık yaratmamıştır" (Sahih-i Buhari)
  • "Tıbbi tedavileri kullanın zira Allah yaşlılık haricinde tedavisi olmayan bir rahatsızlık yaratmamıştır" (Sünen-i Ebu Davud)
  • "Rahatsızlığı gönderen onun devasını da göndermiştir" (Muvatta)
Peygamberin yukarıdaki hadislerinin de yönlendirmesiyle müslümanlar ölüm dışında her hastalığın bir tedavisi olduğuna inanmışlardır İslam tıbbının ilk dönem yazarları genellikle doktorlardan çok din adamları olmuştur
Huneyn İbn İshak'a göre göz anatomisi, Mısır 13yüzyıl


İlk Müslüman hekimin Hz Muhammed’in ashabından ve aynı zamanda teyzesinin kocası olan Hâris b Kelede (Kaladân) olduğu aktarılmaktadır Rivayete göre Kelede, Hz Muhammed’in teşvikiyle tıp sanatını öğrenmek ve araştırmak için Cündişapur’a (İran) gitmiştir
Peygamberin bu teşvikine karşılık ilk dönemlerde müslümanlar arasında tıbba ilgi yeterince fazla olmamış ve bunun neticesi olsa gerek İslâm coğrafyasındaki ilk hekimlerin çoğunluğu Hıristiyan,Yahudi veya İranlı bir kökenli olduğu görülmektedir Ancak Arapça’nın bilim dili oluşu ve özellikle de bir tıp dili haline gelmesiyle, tıbbî irfanın Arap Müslüman kültür havzasında işlerlik kazanması gerçekleşti

Tarihçe
İslam tıbbının doğuşu ve gelişimi kabaca üç evreden geçmiştir:
  1. Yabancı kaynakların Arapça'ya tercüme edildiği ilk evre Bu evre yaklaşık olarak M S 7 ve 8 yüzyıllar arasına tekabül etmektedir
  2. Müslüman tıp adamlarının tıb bilime özgün katkılarının ve başarılarının olduğu ikinci evre Bu evre M S 9-13 yüzyıllar arasındadır
  3. M S 13 yüzyıl sonrasındaki üçüncü evre Bu evrede diğer bilim alanlarında olduğu gibi tıp alanında da bir durgunlaşma ve gerileme sözkonusu olmuştur
İlk evrede Suriyeli ve İranlı bilginler Yunanca ve Süryanice antik literatürden felsefe, astroloji ve tıp gibi alanları da içeren bilim dallarından tercümeler yapmışlardır Abbasi Halifesi el-Memun gibi müslüman idareciler tercümanları paraca destekleyerek bu faaliyetlerin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır Tercümanların büyük çoğunluğu Hristiyan olmakla birlikte müslüman idareciler tarafından saygı görmüş ve faaliyetleri desteklenmiştir
MS 9 yüzyılda Hüneyn İbn İshak Yunan tıbbının babası Galen'in çok sayıda eserlerini Arapça'ya çevirmişti Ayrıca Gundişapur'daki Ortaçağ Pers döneminin eserleri ve Hint dünyasından Suşruta Samhita, Çaraka Samhita gibi eserler de Arap diline aktarılmıştı Kısa bir zaman sonra müslüman doktorlar anatomi, bakteriyoloji, mikrobiyoloji, oftalmoloji, patoloji, farmakoloji, fizyoloji, psikoloji, cerrahi ve farmakolojik bilimler gibi tıbbın çeşitli alanlarında katkıda bulunmaya başladılar İslam doktor ve bilginleri bu medeniyenin önemli bir parçası olan tıp alanında teori ve pratiği biraraya getirdikleri geniş ve kompleks bir tıp literatürü oluşturmuşlardır Galen ve Hipokrat'ın eserlerini de içeren Helen tıp bilgisi bu literatür vasıtasıyla daha sonra Batı'ya yeniden aktarılmıştır

İslam Tıp Bilginleri
İslam tıp bilginlerinden özellikle İbn Sina'nın Batı tıp tarihinde önemli etkisi olmuştur Onun Kanun fi'tıb adlı eseri Latince'ye çevrilmiş, yalnız 15 ve 16yüzyıllarda otuzbeşden fazla baskı yapmıştır
İslam dünyasında İbn sina kadar ünlü bir diğer isim Horasan'ın Rey kentinde doğan ve Galen üzerine çalışmalarıyla kendisine İslamın "Calinos"u ismi takılan, Zekariya Razi’dir (854-932) Elliden fazla tıbbi eserin sahibi olan ve Al-Mansuri adlı eseri 15yüzyılda Latince'ye çevrilen Razi, Hipokrat’ın pratiği ile Galen’in teorilerini birleştirmiştir Eserlerinden altısı tıbbi deontolojiye aittir Sülfürik asiti keşfetmiş ve farmakolojiye birçok yeni ilaçlar katmıştır
İspanya’da, Kordoba’da doğan Abül Kasım Zehravi (936-1013) İslam dünyasının en büyük cerrah ve anatomistidir Dönemi için modern sayılacak cerrahi esasları tıbba kazandırmış, ilk kez cerrahi aletlerin çizimlerini yapmış, dağlama ve amputasyon yöntemlerini uygulamıştır En ünlü cerrahi eseri “Al-Tasrif fit Tıp” adını taşımaktadır
İslam dünyasının önemli hekimlerden biri de 13yüzyılda Şam'da ve Kahire'de çalışmış olan İbn Nefis’tir “İbn Sina Kanunu’nun Anatomi Kısmına şerh” adlı eserinde Galen’in dolaşım sistemine itiraz etmiştir Galen’in ileri sürdüğü kalbin sağ ve sol karıncığı arasındaki duvarda deliklerin bulunduğu görüşünü reddetmiştir Nefis’e göre söz konusu yerde herhangi bir delik bulunmamaktadır Bu da kalbin sağ tarafına gelen kanın akciğerlere gidip oradan sol karıncığa geçmesi demektir Yani, günümüzde bildiğimiz küçük kan dolaşımı dediğimiz olaydır Bu açıklama zamanında İslam ve Osmanlı dünyasında biliniyor olmasına rağmen Avrupa tarafından fark edilmemiştir

Dört Unsur
Phythagoras'a göre doğaya dört ana yön (kuzey, güney, doğu, batı), dört temel eleman (ateş, hava, su, toprak) ve bunların dört fiziksel özelliği (sıcaklık, soğukluk, kuruluk, yaşlılık) gibi dörtlü ritim hakimdir M Ö 5 yüzyılda Sicilyalı Empedokles (492-432) bu görüşlerden etkilenerek evrenin esas ve tali derecede birbirine zıt dört temel elemandan meydana geldiğini öne sürmüştü Bunlar:
  • Ateş (kuru-sıcak)
  • Hava (yaş-sıcak)
  • Su (soğuk-yaş)
  • Toprak (soğuk-kuru)
Empedokles'in bu teorisi Hippokrates tarafından benimsenip insan bedenine uygulanmıştı Humoral Patoloji Teorisi denilen bu anlayışa göre beden 4 unsurdan müteşekkil bir yapıydı Bu teori Doğu ve Batı tıbbında yaklaşık 2500 sene yürürlükte kalmıştır Günümüzde ise bazı yönleriyle halk tıbbında yaşamaya devam etmektedir



Antik Yunan tıbbındaki Humoral Patoloji Teorisi (dört unsur) veya İslam-Arap tıp dünyasında Ahlat-ı erbaa denilen teori İbn-i Sina'nın (980-1037) Kanun fi't-tıbb adlı eserinde, duygusal, zihinsel durumlar ve tavır ve rüyalar dahil edilerek genişletilmiştir






__________________
CHP’siz Atatürkçü,MHP’siz milliyetçi,AKP’siz Müslümanım,Allah istismarcılardan korusun
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.