|  | Amir Bin Abdullah Anberi Hayatı |  | 
|  09-01-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Amir Bin Abdullah Anberi HayatıAmir Bin Abdullah Anberi Kimdir Amir Bin Abdullah Anberi Hayatı Tâbiînden ve evliyânın meşhurlarından  Sahâbî olduğuna dâir rivâyetler de vardır  İsmi Âmir bin Abdullah bin Abdülkays et-Temîmî el-Basrî'dir  Künyesi, Ebû Amr'dır  Bâzı kaynaklarda da Ebû Abdullah künyesiyle ve Âmir bin Abdülkays ismiyle geçmektedir  Benî Temîm kabîlesinin Benî Anber koluna mensub olduğundan Anberî nisbesiyle anılmaktadır  Doğum târihi belli değildir  674 (H  55) senesinde Kudüs'te vefât etti  Eshâb-ı kirâmdan hazret-i Ömer'i, hazret-i Osman'ı ve Abdullah bin Mes'ûd gibi büyükleri gördü  Hazret-i Ömer'den ve Selmân-ı Fârisî'den hadîs-i şerîf rivâyet etti  Kendisinden, Hasan-ı Basrî ve Muhammed bin Sîrîn rivâyette bulunmuşlardır  Âmir bin Abdullah, hazret-i Ömer'in halîfeliği sırasında Medâin ve Tüster'in fethine katıldı  Sonra da Basra'ya yerleşti  Basra'da vâli Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den kırâat ilmini öğrendi  Kendisi de ders verir, vaktinin çoğunu Kur'ân-ı kerîm ve kırâat ilmini öğretmekle geçirirdi  Ayrıca yapılan savaşlara katılır, cihâd ederdi  Savaşa çıktıkları zaman arkadaşlarının hizmetini, müezzinliği o yapardı  Ayrıca arkadaşlarına mümkün olan her ikrâmı yapmaya çalışırdı  Bu üç hususu kendisinin yapmasını şart koşar, kabûl edenlerle yol arkadaşı olurdu  Yaşayışı gâyet sâdeydi  Az yer ve çok ibâdet ederdi  Hiç evlenmemişti  Hâli bir yerden bir yere gitmek üzere olan yolcu gibi olup, dünyâya rağbet etmezdi  Geceleri namaz kılar, gündüz oruç tutardı  Namaza durduğu zaman şeytan gelip secde edeceği yere uzanırdı  Bunun farkına varıp şeytanı secde yerinden eliyle kovardı  O namaz kılarken şeytan yılan şeklinde gelip gömleğinin içine girer, kolundan çıkardı  Bu hali görenler hayret edip, namazdan sonra, yanına yaklaşıp, yılanı niçin kovmadığını sorarlardı  O ise; "Vallahi ben namaza durduktan sonra koynuma girip gömleğimin kolundan çıktığını söylediğiniz bu yılandan hiç haberim yok, farkında değilim  Allahü teâlâdan başkasından korkmaktan Allah'dan utanırım  " derdi  Bir gün bir kâfile ile yolculuğa çıkmıştı  Epey yol aldıktan sonra karşılarına korkunç bir arslan çıkıverdi  Yolcular korku ve şaşkınlık içinde donakaldılar  Dehşete ve telâşa düştüler  Onların bu hâlini görüp ne oldu size? diye sorunca, kendilerine doğru yaklaşmakta olan arslanı gösterdiklerinde, arslana yaklaşıp ağzını tuttu  Aslan onu görünce sâkinleşti hareketsiz bir halde durdu  Kervandakiler oradan geçip gittiler  Sonra arslanı bıraktı  Hiç kimse zarar görmedi  Kışın şiddetli soğuklarda abdest alacağı zaman soğuk su, sıcak su olurdu  Biri bir şey hediye ettiği zaman alıp cebine kor, karşılaştığı herkese verir ve o hiç eksilmezdi  Son derece kanâatkâr ve merhamet sâhibi idi  Garibleri, özürlü ve delileri toplar onlara yemek yedirir, ikrâmda bulunurdu  Bunlar yemeği, ikrâmı ne bilir diyenlere; "Allahü teâlânın bilmesi kâfidir  " cevâbını verirdi  Bir ibriği vardı  Abdest almak isteyince ibrikten su akardı  Acıkınca da aynı ibrikten süt akardı  "Dünyâda gam ve kederler var  Âhirette ise hesab ve Cehennem var! İnsan nasıl rahat ve ferahlık içinde olabilir! Mal, kadın, uyku ve yemek dünyâ lezzetleridir  İlk ikisine ihtiyâcım yok, uyku ve yemeğe gelince onları da gayretimle yenmeğe çalışacağım  " buyururdu  Vefâtına sebeb olan hastalığa tutulduğu zaman; "Niçin ağlıyorsun, ölümden mi korkuyorsun?" dediler  "Benden daha çok ağlamaya lâyık kim var? Dünyâ hırsıyla veya ölüm korkusuyla ağlamıyorum  Fakat yolun uzunluğundan ve azığın azlığından ağlıyorum  Gecelerimi hep Cennet'e kavuşma ümidiyle ve Cehennem'e düşme korkusuyla geçirdim  Şimdi hangisine gideceğimi bilmiyorum! Sıcak günlerde oruç tutmaktan, uzun gecelerde namaz kılmaktan mahrum kalacağım için ağlıyorum  Çünkü dünyâ, kederler, üzüntüler yeridir  Âhiret ise, cezâ ve mükâfat yeridir  " Buyurdu ki: Kalbimde Allahü teâlânın sevgisi, muhabbeti yerleştikten sonra başıma gelen şeylere aldırmam  Bu muhabbet olduktan sonra günüm nasıl geçerse geçsin, nasıl sabahlarsam sabahlayayım umurumda değil!   Duâ isteyen birine; "Allahü teâlâya itâat et, emirlerine uy, sonra duâ et, kabûl eder  " dedi   | 
|   | 
|  | 
|  |