Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
doğru, kılavuzu, yolun

Doğru Yolun Kılavuzu

Eski 02-16-2009   #1
gülgüzeli
Varsayılan

Doğru Yolun Kılavuzu



Mübarek EROL • 109 Sayı / BAŞYAZI


Müberra dinimiz İslâm hayat ile içiçedir Hayatı İslâm’dan İslâm’ı hayattan ayırmak mümkün değildir Bu iki temel unsuru birbirinden ayıranlar, ayrılmış zannedenler, ilâhi mesajın gerçeğini tanımayan ya da anlamayan zavallılardır

Din insan yaratılışının bir neticesidir Ayrıca insanın günlük hayattan bunalan varlığına bir hayat iksiridir Kendi var oluşunu, hayatını bu fıtrî iksirle bütünleyip anlamlı hale getiremeyenler, başka tatmin yolları ve idealleri ararlar

Dinin gayesi “güzel insan” yetiştirmektir Bu gaye Hakk’a kulluğu idrak ile mümkün olur ki, bu idrak iman ile başlar İmanın yeri kalp olduğu için hamurunda tabii olarak sevgi de olması gerekir Sevgisi olmayan insanların dindarlıkları sadece bir dış görüntüden ibaret kalır

Cenab-ı Mevlâ kullarının hidayetini diler Bunun için insana bir takım üstün vasıflar ihsan etmiştir Ayrıca aralarından müstesna yaratılışlı bazı kullarını peygamber olarak vazifelendirmek suretiyle ihsanda bulunmuştur Peygamberlerin olmadığı zamanlarda ise onların vârisleri olan salih, veli kullarıyla bu lütfunu devam ettirmiştir

Peygamberlerin sonuncusu olan Fahr-i Alem sav Efendimiz’in, kıyamete dek gelecek bütün insanlara rehber ve örnek olduğunu Cenab-ı Mevlâmız Kur’an-ı Kerim’de bizlere bildirmiştir Bunun anlamı şudur: Bütün insanlık imanî ve ahlâkî davranış mükemmelliğine ulaşabilmek için Fahr-i Alem sav Efendimiz’in mübarek hayat ve faaliyetlerini layıkıyla öğrenmek, öğrendiklerini kendi istidadı nisbetinde yaşamak durumundadır

Bu, O’na duyulan muhabbet ve O’nun ruhaniyetine yakınlık nisbetinde gerçekleşir O’nun ahlâkıyla ahlâklanabilmek dünya ve ahiretteki üstünlüklerin en yücesidir Çünkü O insanlığın en mükemmel örneği, bütün insanî hasletlerin zirvesidir

İlâhi tecelliye mazhar olup, Yüce Mevlâ’yı sevmenin ve O’ndan gereğince korkmanın en üstün mertebesini, en hayırlı nesil olan Ashab-ı Kiram yaşamıştır Onlar Fahr-i Alem sav Efendimiz’in yanında, İslâm’ı O’ndan görerek yaşamış, ilâhi nurları seyrederek Dosdoğru Yol’da feyz ve aşkla ilerlemişlerdir

Yine Ashab-ı Kiram, bizzat görerek Kur’an-ı Kerim’i Efendimiz sav’in hayatında canlı olarak müşahade etmişlerdir Daha da önemlisi, Efendimiz sav o mübarek ashabına ilâhi nur ile nazar etmiştir Böylece onların manevi hayatlarını kemale erdirmiş, bu şekilde ilâhi feyzler Fahr-i Cihan sav’den ashabına intikal etmiştir

Sahabe-i Kiram işte bu feyzle gittikleri, fethettikleri yerlerde İslâm’ı en güzel şekilde temsil etmişlerdir Bununla da kalmamış, devraldıkları manevi mirası kendilerinden sonraki nesil olan Tabiîn’e de aktarmışlardır Yani Tabiîn nesli bu ilâhi nuru Ashab-ı Kiram’da seyretmişlerdir

Daha sonraları ise fetihlerin artmasıyla elde edilen ganimetler ve maddi refah dünyaya meyli artırmaya başladı İslâm’a yeni giren kimselerin henüz müslümanca bir hayatın özünü kavrayamamaları sonucu Fahr-i Alem sav’in zühd ve takva hayatı unutulmaya başladı

Bu tehlikeli gidişi gören ârifler, rabbanî alimler, İslâm’ın dünyaya bakışını yani Eşsiz İnsan’ın hayatını yeniden ihya için insanlığı zühd ve takvaya çağırdılar İşte bu davete icabet ederek islâmî hayatı dışı ve içiyle yaşamaya gayret edenlere “tasavvuf ehli” veya “mutasavvıf” denmiştir

Tasavvuf, Hakk’a yakınlık yolunda bilgi ve muhabbeti elde etmek ve sonuçta yaratılış gayesi olan Hakk’ın rızasına kavuşmak için nefsi terbiye ile olgunluğa ulaşma yoludur İfrat ve tefritten uzak, dengeli bir hayat tarzı ile halk içinde Hak ile olabilmektir

Ne insanlardan kopuk bir hayat, ne de Hak’tan uzak bir perişanlık… Yani tasavvuf, bir yönü Hak ile diğer yönü halk ile olan iki taraflı, iki kanatlı insanı yetiştirir ki, bu insan Rabbine marifet ve itaatle, mahlukata merhamet ve şefkati birleştirir

Tasavvuf yolunda aslolan, vücudun merkezi hükmünde olan kalbin ıslahıdır Fahr-i Cihan sav Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin; vücutta bir et parçası vardır ki o düzelirse bütün vücut düzelir O bozulursa da bütün vücut bozulur İyi bilin, o kalptir” (Buharî)
Görüldüğü gibi tasavvuf, dinin değişmez kaynakları ile sabit, bütün Hak dostlarının hayatıyla ispat edilmiş bir ilimdir Bu ilim kesin dinî delillere dayalıdır ve her türlü şaibeden, yabancı tesirden uzaktır

Fakat başka pek çok konuda olduğu gibi tasavvuf da çeşitli mahfillerde tartışma konusu yapılmıştır Özellikle meseleye yabancı bir gözle, art niyetle bakanlar veya baştan olumsuz bir tavır almış olanlar, tasavvufun kaynağı hakkında hiçbir temele dayanmayan iddialar ortaya atmışlar, hezeyanlar savurmuşlardır Elbette bunlar müslümanların umumi vicdanında mahkûm olmuş, genel kabul görmemiştir

Sûfilerden, tasavvuftan söz ederken, Fahr-i Alem sav’in yanıbaşında, ilim irfan ve maneviyat tahsil etmek için Peygamber Mescidi’nde ikamet eden “Suffe Ehli”ni hatırlamak gerekir Bu mübarek sahabe topluluğu Fahr-i Alem sav’in teşvikiyle zühd ve takvada temayüz etmişlerdi Hatta Efendimiz sav, ashabın zenginlerinden bu grubun geçimi için yardımcı olmalarını talep etmişti Sadece bu örnek bile tasavvufî hayat demek olan zühd ve takva hayatının Sünnet-i Seniyye’deki yerini göstermeye yeter Sûfiliğin nebevî tasdike dayandığını ispat eder

Fakat tarihin seyri içinde her müessesede olduğu gibi tasavvuf içinde de cahil insanlar olmuş, bu temiz isim altında kasıtlı ve kasıtsız birçok nahoş hareketler zuhur etmiştir Fakat aslı dinin temel unsurları olan bu yol asla böyle hareketleri içine almamış, müsamaha göstermemiştir Tasavvuf-tarikat adına yanlış yapanları sert bir tavırla reddetmiştir
Evliyadan sâdır olan olağanüstü hallere keramet denir Fakat dine büyük bir titizlikle uymayan, güya tasavvuf adına hareket eden kişilerden zuhur eden hallere ise istidraç denir Ki bu da şeytanın yoludur Görülse ki bir adam havada uçuyor, suda yürüyor; eğer İslâm’ı yaşamada en ufak ihmali varsa bu halin tasavvufla, tarikatla münasebeti yoktur
Zamanımızda imanın gerektirdiği hayat anlayışından büyük ölçülerde uzaklaşmalar olmuştur Anlayışlar, düşünceler, insanlararası münasebetler, örf adet ve değer yargıları, kulluk anlayışı değiştirilmiş, hepsinin yerine tek ölçü olarak akıl ve nefs getirilmiştir O halde denize düşenin can simidine yapıştığı gibi günümüzün tehlikelerine karşı tasavvufî hayata sarılmak gerekir Rabbanîlerle beraber olmaya koşmak gerekir

Bu yolu inkâr etmeyip, bu zamanda gerçek mürşit bulamadığını iddia edenler, insanlar arasında önceden de şimdi de evliya zatların bulunduğunu bilmeleri gerekir Temiz bir niyetle onları arayanların yolları kolaylaşır, bir şekilde menzile ererler

Rabbimizin tevfik ve inayeti ile…

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.