Equinox
|
Hasan Sabbah,Haşhaşiler ve Alamut Kalesi
HASAN SABBAH:
Hasan Sabbah (1034 - 1124), Büyük Selçuklu Devleti zamanında yaşamış olan, tarihin eski ezoterik ve Batıni örgütü Haşhaşileri kuran ve ölene kadar liderliğini yapan İranlıdır Tarihteki en gizemli insanlardan biri olarak adı geçer
Konu başlıkları:
* 1 Hayatı
* 2 İsmailiyye
* 3 Dini Liderliği
* 4 Hakkındaki Efsaneler
* 5 Popülerleştirme
* 6 Ölümü
* 7 Diğer
* 8 Hakkında Yazılan Akademik Eserler
* 9 Bahsedilen Popüler Eserlere Örnek
Hayatı:
İran'da Kum kentinde dünyaya gelmiştir Zamanın önde gelen okulllarında okuma şansı bulmuştur Ailesiyle birlikte Rey şehrine gittiğinde burada Şii inancının önderleriyle temas etmiş ve Şiiliği benimsemiştir Dini çalışmalarını geliştirmek için Fatimilerin hakim olduğu Kahire'ye gitmiştir İran'a döndüğünde Selçuklu Türk sarayında yüksek bir memuriyetle işe başlayacaktır Ünlü yönetici Nizamülmülk'ün emrinde çalışmaya başlayacaktır Bu aşamadan sonra hayat hikayesinde belirsizlik başlar Bazı iddialara göre Nizamülmülk, Ömer Hayyam ve Hasan Sabbah birlikte aynı dönemlerde öğrencidirler ve kim hayatta en çabuk yükselirse diğerlerine yardım edecektir Bu efsanenin doğruluğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır Bundan sonra kesin olarak bilenen ise Hasan Sabbah'ın yoğun dini çalışmalarından sonra örgütlenmeye başladığı ve Alamut kalesini ele geçirip burada üslenmesidir
İsmailiyye:
İslamiyetin tarihinde yaşamış olduğu farklı mezheplerden biri olan Şiilik mezhebi İran'da yaygındır Bu mezhepin üyelerinin Selçuklu hakimiyetindeki bölgelerde Sünni yöneticiler tarafından baskıya maruz kaldıklarından dolayı Şiilik gizli olarak kendisini varetmiştir Hasan Sabbah'ın da mensup olduğu İsmailiyye tarikatının inancına göre 12 imamdan yedincisi olan Cafer öldükten sonra oğlu İsmail'i imam tayin etmiştir Ancak İsmail babasından önce ölmüştür İsmailiye tarikatı ise İsmail'in ölmediğini ve gizlenmek için ortadan kaybolduğunu, zamanı gelince geri döneceğini savunur Bunun haricinde Hasan Sabbah'ın bağlı bulunduğu Nizari kolu ise 18 imam Mustansır'dan sonra ise Musta'li değil Nizari'nin gelmesi gerektiğini savunur
Dini Liderliği:
Aslında bütün dini arkaplanına rağmen o dönem Ortadoğu'da ve diğer ülkelerde din kisvesi altında verilen mücadelelerin ve savaşların aslında ekonomik ve sosyal bir altyapısını bulmak mümkündür Söylenen efsanelerin aksine Hasan Sabbah aslında ülkesi işgal altında bulunan bir liderin halkını baskı ve işgalden kurtarmak amacıyla yaptıklarını yapmıştır Dini bir arkaplan sayesinde bilgisiz halkın desteğini kazanarak silahlı bir örgüt kurmuş ve güçlü devletler arasında yüzyıllarca varolacak ve dikkate alınması gereken bir yapı kurmuştur haşhaşla adam uyutup suikast işletir
Hakkındaki Efsaneler:
Hasan Sabbah hakkında yazılan birçok popüler eserin aksine konuyu bilimsel olarak değerlendiren eserler de mevcuttur Bunlardan en önemlisinin yazarı Farhad Daftary'ye göre döneme ait bilgi kaynakları sadece Şii inanca düşmanlık besleyen Sünni kaynaklar ve İslami tarihi hiç anlamayan yanlı Haçlı kaynaklarıdır Buralardan kaynaklanan yanlış bilgilendirme ve karalama kampanyasının sonucu olarak esrar, haşhaş, intihar fedaileri, bakirelerin gezdiği bahçeler efsaneleri türetilmiştir Gerçekte olan ise sağlam bir örgütlülük yapısına dayanan bir vurucu güçtür
Popülerleştirme:
Bahsedilen temelsiz popülerleştirmelerden bazıları:
* Haşhaş kullanımı:
Suikast işletmek için militanlarına haşhaş vererek onların zihinlerini avucuna aldığı Haşhaş kullandıklarına dair bir delil yoktur; ayrıca Alamut Kütüphanesi'nde de bununla ilgili (haşhaş kullandıklarıyla) bir bilgi bulunamamıştır
* Gösteri amaçlı intiharlar:
Merkezleri, yüksek bir kayalığın tepesinde kurulu olan Alamut Kalesi'ydi Misafirleri Alamut Kalesi'ne gittiklerinde Hasan Sabbah onları etkilemek için kalenin yukarısında duran müritlerinden üçüne işaret ederek aşağıya atlamalarını istemiş ve onlar da hiç tereddüt göstermeden atlayınca misafirleri bu olaydan oldukça etkilenmişlerdir Bu tavır o insanların uyuşturucu almadan bunu yapmalarının mümkün olmadığı fikrine ****ürmüştür
* Cennet Bahçeleri:
Bu iddiaya göre Hasan Sabbah'ın tarikata yeni giren gençlere, öldükten sonra cennet vaadettiği söylenmektedir Bu gençlere haşhaş verdikten sonra (sadece söylentidir, yine resmi bir kayıt bulunamamıştır), Alamut Kalesi'nin efsanedeki Cennet Bahçeleri'nde uyanmalarını sağlıyordu Bu bahçelerde çok güzel kızlar, türlü türlü lezzetli meyveler ve yemeklerle karşılanan gençlere burasının cennet olduğu söyleniyor ve tekrar haşhaşla uyutulduktan sonra tekrar kaleye ****ürülüyordu Böylelikle ölünce cennete gideceğine tamamen inanan bu insanlar Hasan Sabbah için ölmekten korkmuyorlardı
* Ömer Hayyam ve Nizmülmülk ile sınıf arkadaşlığı
Sanılanın aksine Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ve Nizam-ül Mülk sınıf arkadaşı değillerdir Bunun doğru olabilmesi için üçünün de Nişapur 'da okuması gerekmektedir Nizam-ül Mülk , Hasan Sabbah'dan on altı yaş büyüktür Hasan Sabbah da öğrenimini doğduğu şehir Kum'da ve Rey şehrinde yapmıştır
Ölümü:
1124 yılında ölen Hasan Sabbah öldüğünde arkasında güçlü bir silahlı örgüt ve sadece İran'da değil tüm Mezopotamya'da korkulur bir askeri ve siyasal güç bırakmıştır Tarikat Moğol istilası yıllarına kadar ayakta kalmıştır Alamut kalesi ise 1256 yılında Moğol komutan Hülagû Han tarafından savaşmadan alınmış ve sonrasında da yakılıp yıkılmıştır
Diğer:
"Suikast" kelimesinin İngilizce karşılığı olan "Assasination" kelimesi, bu tarikatın Arapça ismi olan Haşhaşilikten çevrilerek İngilizce'ye geçmiştir
Hakkında Yazılan Akademik Eserler:
* Hasan Sabbah Gerçeği/ Eşitlikçi Dervişan Cumhuriyetleri, Faik Bulut
* The Assassin Legends: Myths of the Isma'ilis, Farhad Daftary
Bahsedilen Popüler Eserlere Örnek:
* Alamut: Fedailerin Kalesi, Wladimir Bartol
HAŞHAŞİLER:
Haşhaşiler (Arapça: حشیشیة Hashīshīya ya da حشاشون Hashīshūn), Haşişin ya da Haşhaşiyyin de denir
8 yüzyılda İsmaililiğin Nizarî kolundan çıkan bu topluluğun 14 yüzyıla dek faaliyetlerini sürdürdükleri sanılmaktadır Kapalı bir topluluk olan haşhaşiler radikal bir din akımının takipçileri olarak ortaya çıktılar Suikasti, Eyyubilere, Selçuklulara ve Abbasilere karşı siyasi yaptırım aracı olarak kullandılar Avrupa dillerine Haçlı Frankları tarafından taşınan assassin sözcüğünün kökeni haşhaşindir
Kendilerine el-da’va-t-ul-cedide (yeni dava, yeni öğreti) ya da fedaayiin (Arapça fedailer –bir amaç uğruna kendini feda etmeye hazır olan) derlerdi
Tanım:
İran kökenli bu örgüt, bölgeyi hakimiyetlerinde bulunduran ve İsmailileri baskı altına almaya çalışan Selçuklulara karşı mücadele etmek amacıyla cinayeti sistemli bir saldırı aracı olarak kullanmaya başladılar Hedef aldıkları kişiyi öldürme konusunda çok titiz ve başarılıydılar Eylemlerinin başka kayıplara yol açmama, masum olarak gördükleri diğer bireylere zarar vermemesi konusunda çok dikkatli davranırken etrafa saldıkları korkuyla elde ettikleri etkin nüfuzu koruyabilmek için cinayetleri genelde halka açık mekanlarda, bilhassa camilerde işlemeyi tercih ediyorlardı Hedeflerine kılık değiştirerek yaklaşan haşhaşiler, kurbanlarına kurtulma olasılığı tanımamak için zehir, ok ve yay gibi araçlardan kaçınıp, hançer kullanmayı tercih ediyorlardı Kurbanlarını gece vakti boğazını keserek öldürüyorlardı Hiçbir koşul altında intihara girişmeyip hep yakalandıkları kişiler tarafından öldürülmeyi yeğlediler
Assassin sözcüğünün kökeni:
İngilizcedeki assassin sözcüğünün Arapça haşhaşin (afyonkeş) sözcüğünden türediği varsayılır Bununla birlikte bazılarına göre sözcüğün kökeni Marko Polo'nun 1273'teki Alamut ziyaretini anlattığı anılarında bahsettiği, haşhaştan çok alkollü içecekleri andıran bir uyuşturucudur
Bazı yazarlara göre de sözcük "Hasan'ın takipçileri" (Hasan Sabbah, Alamut Şeyhi ya da Şeyh-ul-Cebel --Arapça Dağın Şeyhi) Bazılarına göre de, o çağlarda uyuşturucu kullanımı toplumda kabul görmeyen bir alışkanlık olduğundan haşhaşin toplum dışı, serseri sözcükleriyle eş anlamlıydı Bir başka deyişle, Hasan Sabbah'ın İsmaili örgütünün bu sözcükle anılması uyuşturucu kullandıklarının ispatı olmayabilir Bir başka rivayete göre, göreve çıkmadan önce sakinleşmek için haşhaş kullandıklarıydı Bazıları kullandıkları maddenin bir uyarıcı olduğunu ve savaşta onları çılgına çevirdiğini iddia ederler Bu maddenin erginleme törenlerinde yeni üyeye ölümden sonra kendisini bekleyen ödülleri göstermek için kullanıldığı da söylenir
ALAMUT KALESİ:
Alamut Devleti, (Farsça: قلعه الموت Kale-ye Alamūt veya الموت Alamūt; 1090 - 1256) Kurucusu Şiilik meşrebinin İsmailîlik mezhebinin Nizarilik koluna bağlı Hasan Sabbah'tır Tarihe "haşhaşiler" ve "kiralık katil" olarak geçen İsmaililer'in bu şekilde tanımlanmalarının nedenlerinden biri Marco Polo'nun anılarında aktardığı bilgilerdir
Heft Bab-ı Seyyidne Kelam-i Pir olarak anılan kurucusu Hasan Sabbah, Yemen’den gelip Küfe yakınlarında Himyari’de yerleşmiş, oradan İran’a geçerek bir süre Kum’da kalan, daha sonra Rey’de yaşamaya başlamış Sabbah ailesinin üyesidir Kısacası Hasan Sabbah İran’da doğup yetişmiş, Yemen kökenli Küfeli bir Arap’tır Devlet, İsmaililik öğretileri, inanç ve yaşam biçimi temelleri üzerine kurulmuştur
Alamut Kalesi
Moğolların Alamut kuşatması:
Alamut Devleti'nin merkezi olarak sarp dağların tepesine yaptırılan bir kaledir İddialara göre burası Hasan Sabbah'ın fedailerine sahte bir cennet vaad ederek kendi Haşhaşilik öğretisini yaydığı mekandır Ögretisini yaymak için fedailerine cennetin anahtarlarını elinde bulundurduğuna inandırmış ve bu sayede suikastçılar yetiştirmiştir Dünya üzerinde suikast kavramının ilk ortaya atıldığı yerdir Zamanın Haçlı kaynaklı tarihçileri Hasan Sabbah fedailerinin kendilerini feda edecek kadar davya bağlı olmalarını anlamlandıramamış ve siyasi suikastleri yerine getirmesi için haşhaşın uyuşturucu etkisini kullanıldığını öne sürmüşlerdir
Alamut'un Komutanları (1090-1256):
* Hasan Sabbah (1090–1124)
* Buzurg-Ummid (1124–1138)
* I Muhammad (1138–1162)
* II Hassan (1162–1166)
* II Muhammad (1166–1210)
* III Hassan (1210–1221)
* III Muhammed (1221–1255)
* Ruknud-Dīn Khurshāh (1255–1256)
Yıkılışı:
Hasan Sabbah'ın ölümünden sonra yerine Rudbarlı bir Türk ve sağ kolu olan Kiya Muhammed Buzurg Umid (1124 - 1138), Alamut Piri olur Alamut Devleti’nin 1256 yılında Moğollar tarafından yıkılıncaya dek de aynı soydan Türkler yönetime gelirler Nizari İsmaililer Hazar Denizi’nin güneyine Deylem ve Gilan’a da egemen olmuşlardır
__________________
CHP’siz Atatürkçü,MHP’siz milliyetçi,AKP’siz Müslümanım,Allah istismarcılardan korusun 
|