gülgüzeli
|
Bu Çağda Müslüman Olmanın Bedeli!
Yaratıcısı, Peygamberi, dini, kıblesi, devleti, milleti, memleketi bir olan topluluğun bunca birleri; uyum sağlamayı ve bir olmayı, o da muhabbeti ve kardeşliği gerektirir
Bu birliğin ve kardeşliğin reçetesi 3 maddedir:
1–Benim fikir ve görüşüm doğrudur veya daha güzeldir demeye hakkın var; fakat yalnız benim yolum doğrudur
demeye hakkın yoktur
2–Her söylediğin doğru olsun Fakat başkaları hakkında bildiğin her doğruyu söylemek doğru değildir Başkalarının kusurlarını görmemek ve hoşgörülü olmak gerek
3–Düşmanlık etmek istersen, kalbindeki düşmanlığa düşmanlık et, onu kaldırmaya çalış Çünkü düşmanlığa en layık olan şey, düşmanlık duygusudur Nasıl ki sevilmeye en layık olan da sevgidir
İnsanların uyum, anlaşma ve birlik içinde olmaları; toplum da müsamahanın, hoşgörünün ve gönüllerde şefkat ve sevginin mayalanmasıyla mümkündür
"Benim elimle olmadıktan sonra, başkalarının başarısını da, getireceği hayrı da istemem " Dememeli  Çünkü bu tür düşünceler gizli şirk ifadesidir Anlaşmak, uzlaşmak, kaynaşmak, sevmek ve sevilmek bu bencil duygularla ve düşüncelerle başarılamaz
İnsanın sadece "BEN" demesi, ötekini, başkasını benimseyememesi, imanın gerektirdiği neticelere ters düşer Hakiki mü´min, hizmet zamanında "Ben" der, kendini hatırlar Ancak ücret alma vaktinde, kendini unutur; "Sen "der, kardeşini ileri sürer
İşte emredilen kardeşlik budur Böylece insan kardeşinde fani olur Adeta bir bedende tek ruh gibi yaşar Hayırda, huzurda, mutlulukta kardeşini tercih eder
Her mü´min, önce "SEN" deyince, ortada ne SEN kalır, ne de BEN  Artık söz konusu olan BİZ´dir Birbirlerini sevenlerin bir olan gönüllerinden çağlayan sevgiler, toplumu sarsılmaz bağlarla birleştirir Sevginin çocuğu olan birlik, beraberlik böylece doğar Birlikten de dirlik meydana gelir, dirilik ve dinginlik hâsıl olur 
* * *
Bu sevgi ve güven ortamını yıkan, iman zayıflığıdır İman bütün güzellikler gibi, birlik ve beraberliğin, kardeşliğin de kaynağıdır İnsanları, var ve bir olan Yüce Yaratıcı´nın güzel isim ve sıfatları etrafında bir ve beraber eder, kardeşleştirir Aynı Yaratıcı´nın en güzel ve en değerli yaratığı olarak insanları, TEVHİD inancı ile
BİR´E bağlar; binin, binlercenin kulluğundan kurtarır
İşte bu imanın zayıflaması, ahlakın zayıflamasını, ahlakın zayıflaması da, sevginin ortadan kalkmasını doğurur Sevginin kaybolup gitmesi, önce aileyi vurur Sevginin ilkokulu olan ailenin çöküşü, insanların yüreklerini çölleştirir Yüreği çölleşen insan, artık insan değildir, o artık robotlaşmış bir başka canlıdır Ruhsuz, duygusuz ve vicdansızdır artık 
Böyle birinin yüreğinde sevgiye yer yoktur Bir sevgi etrafında bir ve beraber olmak ona anlamsız gelir Çünkü o, maddenin kıskacında, azatsız bir köledir
Ömrü; yatak, yemek ve tuvalet üçgenine sıkışmış zavallı bir mahlûk, insan olabilir mi? Bu mahlûkun, hani şu en muhteşem yaratılmış, en üstün donatılmış, en şerefli kılınmış olan insanla bir ilgisi kalmış mıdır?
İnsan omuzlarına ağır bir İlahi emanet konulmuş olan varlıktır
İnsan, imtihandadır
İnsan, kulluk yarışmasındadır
İnsan, olgunlaşmak ve Cennet´e layık hale gelmek liyakatindedir
İnsan, İlahi aşkın zirvesinde, Cennet aşkını bile, ´ın rızası uğruna terkedebilendir
İnsan, omuzladığı bu ağır ve zor görevler dolayısıyla, başkalarına muhtaçtır Tek başına bu ağır ve zor imtihanı başarması imkânsıza yakın zorluktadır
Bu sebeple, birbirini sevmeye, saymaya, desteklemeye, affetmeye, iyilikle ve hoşlukla karşılamaya muhtaçtır Hatta BİR için birlik olsun, dirlik ve dirilik olsun diye; gülmeyi değil güldürmeyi, almayı değil vermeyi, yaşamayı değil yaşatmayı düşünür  Hedefi, topyekûn insanlığın saadeti ve huzurudur
Gerçek mü´min, kendisini bütün yeryüzünden sorumlu bilir Çünkü yeryüzü O´nun Rabbi´nin eseri ve sanatıdır Hele de insan, yeryüzünün en şerefli misafiri olarak, herşeyin emrine verildiği aziz bir varlıktır 
Bu izzetin hakkını vermek için, mü´min de verir, verir, verir  İnsanlardan teşekkür bile almayı beklemeden verir, hep verir  Malını, mülkünü, ömrünü, saadetini, dünyevi zevklerinin bütününü feda eder  Bütün meselesi, ´ın rızasını kazanmaktır
Mü´minin en birinci mürşidi, daha doğarken, kendisine inananların derdine düşmüş ve "Ümmeti" demiştir İlk ve son sözü, kendisine inananları anmak ve onların derdine düşmek anlamında,"Ümmeti" olmuştur
O´nun en yakın ve ilk talebesi, aziz ve sadık dostu Hazreti Ebubekir, ondan aldığı ilhamla,"Ya Rabbi, vücudumu büyüt, büyüt, büyüt ve beni Cehennemine koy  Orada bütün günahkârlar adına ben yanayım" diye yakarmış 
O Güzeller Güzeli´nin has evladı, evliyanın şahı Abdülkadir Geylani, münacaatında,"Bütün günahlardan dolayı af ve mağfiret" dileniyor " Yani herkesin, her günahı adına ´tan bağışlanma talebinde bulunuyor
Onun çağdaş bir talebesi olan Bediüzzaman ise, "Bu milletin imanını selamette görürsem, Cehennem´in alevleri içinde yanmaya razıyım Çünkü vücudum yanarken ruhum gülistan olur" diyor
Her zaman, iyi insanları kucaklayan, koruyan ve bağrına basanlar olmuştur Fakat kötüleri, günahkârları da böylesine düşünen, seven ve dahası onlar için kendini feda eden bir anlayış başka yerde var mıdır?
Fedakârlık zorla olmaz Fedakârlık sevgiyle ve samimiyetle yapılabilir Fedakârlık içten gelir Zorla hiçbir güzellik olmaz  Fedakârlık da sevgisiz yapılamaz
* * *
Şimdiye kadar kin ve nefretin çözdüğü bir mesele olmamıştır Kanla, kinle ulaşılmış bir huzur ve mutluluğu tarih yazmıyor En küçükten, en büyüğe, bütün barış ve güven ortamları, daima sevgiyle sağlanabilmiştir
Nasıl aile yuvasında yıkıcı, kırıcı rencide edici davranışlar, dağıtır, bozar ve kaçırırsa; millet hayatında da aynı etkileri doğurur Ancak, dikensiz olmadığı gibi, huzursuzluk yaşamayan toplum da olmaz
* * *
Önemli olanın dövüşmesini bilenlerin, barışmasını da becerebilmesidir  Bütün Müslümanlara düşen görev; barıştırıcı, birleştirici, kaynaştırıcı olmaktır Aksine hareket etmenin çok büyük bir vebal ve günah olduğunu bilmemiz gerekir
Mü´mine düşen görevi Rabbimiz şöyle açıklar:
"Mü´minler ancak kardeştirler O halde ihtilaf eden (anlaşamayan) kardeşlerinizin arasını düzeltin " (Hucurat,10)
Barışı, huzuru, sevgiyi ortadan kaldıran fitne, adam öldürmekten daha beter ve şiddetli bir günahtır
Çünkü çıkarılan bir fitne bir değil, bazan binlerce adamın ölümüne sebeb oluyor Fitne çıkmasın diye, elden gelen bütün tedbirleri almak gerekir Bu tedbirlerin başında ise, insanın iç dünyasında sağlam bir iman parıldamalıdır sürekli  Ayrıca, imanın gereği ve özelliği olan sevgi yayılmalı ahlakımızdan 
Ve ayrıca, her duyduğunuz habere inanmayacaksınız Hele de çizgiden çıkmış olanların,(fasıkların) dediklerine hemen inanmayacaksınız ve araştıracaksınız Doğruluğundan emin olmadığınız haberin yayıcısı olmayın
Dedikoduyu, gıybeti, laf taşımayı bir yana bırakacağız
İyi, güzel, sevindiren haberler vereceksiniz Efendiler Efendisi´nin bildirdiğine göre, başkalarına ferahlık verecek haberleri yaymak, sevaptır Huzur veren, mutluluk taşıyan, sevindiren haberler, aynı zamanda kalbimizin kuvvetidir Moral gücümüz, iyi haberlerle beslenir ve kuvvetlenir
Rahmetli Mehmed Akif Bey, ne güzel söyler:
“Girmeden tefrika bir millete düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez ”
* * *
Bu birliği becerebilecek miyiz?
Yeryüzünde bir kere olan, niçin bir kere daha olmasın?
Güzeller Güzeli, Saadet Asrı´nı taş taş inşa etti Kanın, gözyaşının ve terin direncini sabırla yaşadı ve yaşattı Bu acı ve zor yoldan mutluluk çağına vardı ´ın yardımıyla 
Bize de aynı yol açıktır Sağlam bir irade, güçlü bir azim ve bereketli bir sabır ile, biz de yeniden ve bir daha, Efendimiz´in sevgi sancağını yücelteceğiz inşallah 
__________________
|