sudenaz
|
Allah'ın Habibi (A.S.) şu müjdeyi veriyor:
Allah' ın Habibi (A S ) şu müjdeyi veriyor:

"Allahu Tealâ bir kulu sevdiği zaman Cibril' i çağırır ve ‘ben falanca kulumu seviyorum, onu sen de sev’ buyurur Cibril de o kulu sever Sonra gök ehline seslenerek; ‘Haberiniz olsun, Allah falanca kulu seviyor, onu siz de sevin!’ der Onu gök ehli de sever Sonra o kul için yeryüzünde kabul ve kullar arasında ona karşı sevgi konur ”
"Şüphesiz Allah, melekleri, bütün gök ve yer ehli, hatta yuvasındaki karınca, denizdeki balık, insanlara hayır öğreten alim ve salih kimseye salât, dua ve istiğfar ederler "
Şimdi şu soruyu sormak gerekir: İmanı, edebi, irşadı ve hizmeti ile Allah' ın dostu olduğu gün gibi açık olan bir kâmil mürşide cümle alem hayran ve hürmet içinde iken, biz hangi mantıkla ilgisiz kalacağız, onu hafife alacağız, ondaki ilahi nur ve sevgiden mahrum olacağız? Hele de bu kıymetli şahsiyetlere dil uzatmak, onları alaya almak, karalamak, düşmanlık yapmak vahim bir talihsizliktir
Herkes, kalbindeki iman ve takva kadar Allah' ın sevdiklerini sever, O' nun dinine hizmet eder, ilahi emanetleri korur Yüce Rabbimiz ölçüyü şöyle ortaya koyuyor: "Kim Allah' ın şeâirini (varlığının delillerini ve dininin alâmetlerini) yüceltirse, bu kalbinin takvasındandır " (Hac, 32)
Büyük müfessir Taberî (Rh A ), ayetin şu manaya geldiğini belirtiyor: Mü' min kullarıma, bana ait olan her şeye hürmet, saygı ve usulünce muamele etmek haktır, borçtur " (Taberî, Camiu' l-Beyan)
Rasulullah (A S ) Efendimiz uyarıyor: “Allah adamlarını hafife alanın kendisi alçalır ” (Tirmizî, Ahmed) "Büyüğümüzü (hürmet ve edeble) yüceltmeyen, küçüğümüze merhamet göstermeyen, alimimizin (kıymet ve edebini) bilmeyen bizden değildir " (Ahmed, Hakim, Tirmizî)
Bazıları, tevhidi koruma niyetiyle takvasıyla meşhur velilere, özellikle de kâmil mürşidlere hürmet, tazim ve edepten kaçmakta ve aynı zamanda halkı da bundan sakındırmaktadırlar Bu kimseler, bilerek veya bilmeyerek imanî bir tehlike içine ve ilâhî tehdit altına girmektedirler
Oysa tereddüde ne gerek var? Bu ümmetin salihleri ve irşadla meşgul kâmilleri, hiçbir zaman yahudi ve hıristiyanların alimleri gibi ilâhî sınırları ve edebi çiğnemediler ki tehlike arzetsinler Kâmil velilere Allah için hürmet gösteren sadık talipler de onları kulluk vasfından ve mükellefiyet bağından çıkarmadılar ki şirke ve zarara girsinler Herkes herşeyini Kur' an ve Sünnet edebine göre yaptıktan sonra sonuç rahmet ve cennettir Bu hürmeti putlara yapılan tazime, zalimlerin önünde baş eğmeye veya mevki sahiplerine yağ çekmeye benzetenler, belli ki ilâhî edeb ve hürmeti bilmiyor; hak ile batılı, nur ile ateşi birbirine karıştırıyorlar
Bilinmelidir ki, kâmil mürşidin müridinden, üstadın talebesinden, imamın cemaatinden istediği edeb, kendi adına ve nefsi hesabına değildir Kâmil mürşid ve rabbanî alimler, talebelerini ilâhî edeble edeblendirmek ve onları Cenab-ı Hakk' ın huzurunda kabul görecek şerefli bir kul haline getirmek için uğraşırlar
İmam Şa' rani (K S ) der ki: "Mürid, mürşidi tarafına ayağını uzatmama edebine bile dikkat etmeli, en küçük adapsızlığı basit görmemeli, huzurunda ve gıyabında edebe dikkat etmelidir Bu edebi elde eden mürid, nihayet Allahu Teâlâ' ya karşı edebli olma haline yükselir Çünkü mürşid mürid için manen yükselme sebebi, marifet ve edeb mektebidir " (el-Envaru' l-Kudsiyye)
Kâmil mürşid, alim, arif ve salihtir Allah’ın dostu, Peygamberimiz’in vârisidir Terbiyemizle uğraşan manevi bir babadır O bütün vasıflarıyla hürmet ve saygıya layıktır İçeri girince ayağa kalkmak, ziyaret ederken elini öpmek, huzurda edeb için boyun büküp sessizce oturmak, devamlı yüzüne bakmaktan sakınmak hürmetin zahirî şeklidir
Rasulullah (A S ) Efendimiz’in şu uyarısı pek çok tehlikenin önünü kesmektedir:
"Ey insanlar! Sözünüzü dikkatli söyleyin Sakın şeytan sizi basit ve boş şeylere sevketmesin Ben, Abdullah' ın oğlu Muhammed ve Allah' ın Rasulüyüm Vallahi, sizin beni Allah' ın yücelttiğinden daha yükseğe çıkarmanızı sevmem "
Duaile 
|