08-24-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Hz. Hasan’İn (Radıyallahu Anh) Hilafeti Terk Etmesi
BİSMİHİ TEALA
İslam tarihinin önemli olaylarında birisi olan Hz Ali’nin (radıy u anh) oğlu Hz Hasan’ın (radıy u anh) müslümanlar arasında kan dökülmesini engellemek amacıyla Hz Muâviye (radıy u anh) lehine altı aydan bir kaç gün eksik olan hilafet makamından çekilmesi hadisesidir
Hz Ali ile Hz Muâviye (radıy u anhüma) arasında hicret’in 37 senesinde Sıffîn savaşı sonrasında ihtilafın giderilmesi amacıyla bir hakem tayin edilmiş,ancak Hz Amr ibn-i Âs’ın (radıy u anh) ortalığı karıştırması ve hileleri sebebiyle hakem hadisesi sonuçsuz kalmış bunun üzerine de Hz Ali’nin (radıy u anh) ordusunda ”Harici”ler fırkası ortaya çıkmıştı
Hariciler ihtilafın ”Hakem yanlız ALLAH’dır” (Celle celalühü) sözü ile bir hakem tarafından çözülmesini küfür olarak değerlendiriyor,ve Hz Ali’ye (radıy u anh) tevbe ve tecdid-i iman etmedikçe itaat etmeyeceklerini söylüyorlardı Hz Ali (radıy u anh) tarafından bunlara defalarca nasîhat edilmesine karşın bir netice elde edilememiş ve üzerlerine ordu gönderilmişti
Nehrvan savaşında Haricilerin çoğunluğu öldürülmüştü Geri kalanları farklı yerlerde fitne ve fesat hareketlerine devam etmekteydiler Hicret’in 40 senesinin Ramazan ayında Hz Ali,Hz Muâviye ve Hz Amr bin Âs’ın (radıy u anhum) sû-i kast ile öldürülmelerine karar verildi Diğer ikisi birer tesadüf eseri sû-i kast’tan kurtulmuşlar ancak Hz Ali’ye (radıy u anh) sû-i kast’la görevlendirilen Abdurrahmân ibn-i mülcem isimli habis Kûfe mescid’inde sabah namazı esnasında zehirli kılıcıyla Hz Ali’yi ağır yaralamış ve iki gün sonra da şehid etmiştir (Tarihciler sene ve ayında ittifak etmekle birlikte gün hususunda ihtilaf etmişlerdir İbn-i Cevzi (rahmetullahi aleyh) sû-i kast’ın Ramazan’ın 17 Cum’a günü olduğunu ifade ederken,İbn-i Heytem (rahmetullahi aleyh) Ramazan’ın 27 günü olduğunu kaydeder Hz Hasan’dan (radıy u anh) gelen bir rivayette sû-i kast’ın Kadir gecesi düzenlendiği ve iki gün sonra vefât ettiği kaydedilmiştir )
Vâkıdî (rahmetullahi aleyh) Hz Ali’nin (radıy u anh) şehâdet günü Hz Hasan’a (radıy u anh) biat edildiğini ifade ederken,bâzıları Hz Ali’nin (radıy u anh) defnedildiği gece,bâzıları da iki gün sonra biat edildiğini kaydederler Kûfe’liler Hz Hasan’a (radıy u anh) biat ederken,Şamlılar ise Hz Muâviye’ye (radıy u anh) biat etmişlerdir
İbn-i Hişâm’ın (rahmetullahi aleyh) beyânına göre, Hz Hasan (radıy u anh) kendisine biat edildikten sonra günlerce halkın ihtilafını düşünmüş,bir kısım insanların kendisine,bir kısmının ise Hz Muâviye’ye (radıy u anh) biat edilmesi sonucunda müslümanlar arasında kan dökülmesine gönlü râzı olmayıp hicret’in 41 yılının Rebiü’l- evvel ayının 5 günü hilafeti Hz Muâviye’ye (radıy u anh) terk etmiştir
Buhari (rahmetullahi aleyh) Hz Hasan’ın (radıy u anh) hilafettten ayrılışı esnasında yaşanan hadiseyi Hz Hasan-î Basri’den (rahmetullahi aleyh) şöyle rivayet etmektedir:
”Vâllahi Hasan ibn-i Ali (radıy u anh), Muâviye’yi (radıy u anh) dağlar misali (ardı arkası görülmeyen) bir ordu ile (Medayin) de karşılamıştı Hasan’ın (radıyalalhu anh) ordusunda kendilerini Hasan’ın (radıy u anh) uğrunda feda etmeye yemin etmiş kırk bin yiğit bulunmaktaydı Amr ibn-i Âs (radıyalalhu anh) harbe taraftar olmayan Hz Muaviye’yi (radıy u anh) ikna etmek için:
” Ben karşımızda öyle bir ordu görüyorum ki,o,karşısında ki kendisine denk orduyu bozguna uğratıp öldürmedikçe geriye dönmeyecektir ” dedi Savaşmayı istemeyen Muaviye (radıy u anh) Amr ibn-i Âs’a (radıy u anh) cevâp vererek:
” Eğer muhaliflerimiz askerlerimizi,yâhud askerlerimiz muhaliflerimizi öldürürlerse ALLAH’ın (Celle celalühü) yerine getirilmesini emrettiği insanların işlerini benim namıma kim yapar? Savaşta öldürülen insanların geride bıraktıkları çocuklarına ve kadınlarına bakmayı kim taahhüt eder?” dedi Ve sulh yapmak için Hz Hasan’a (radıy u anh) Kureyş’ten Abd-i Şems oğullarından Abdurrahmân ibn-i semüre ile Abdullâh ibn-i Âmir ibn-i Kureyz’i (radıy u anhuma) gönderdi Ve bunlara :
” Haydi şu adama (Hasan ibn-i Ali’ye (radıy u anh)) gidiniz,sulh yapmak istediğimi söyleyiniz,ne isterse isteklerini öğrenip bana geliniz” dedi Bunlar Hz Hasan’ın (radıy u anh) yanına gittiler,huzura girip görüştüler Ve Hz Muaviye’nin (radıy u anh) teklifini söyleyip,isteklerini sordular Hz Hasan (radıy u anh) bunlara cevâben:
” Biz Abdülmuttalib oğullarıyız Beytü’l-mal’den bize düşen hisse nedir ki? onunla etrafımızda ki muhtaclara infakta bulunacağız Açlıktan insanların kanı büzülmüş,birbirlerini kırdığını görüyorsunuz” dedi Onlar cevaben:
” Muaviye (radıy u anh) size mal,elbise erzak verecek onları dağıtırsınız,ve daha neye ihtiyacınız varsa, onu sormamızıve sizin bildirmenizi istiyor,” dediler Hz Hasan (radıy u anh):
” Bu söylediklerinizi yerine getirmeyi kim garanti edip üzerine alır?” dedi Muaviye’nin (radıy u anh) elçileri:
”Biz garanti ederiz” dediler Ve Hz Hasan (radıy u anh) ne istediyse onlar: ” Biz temin ederiz” diye karşılık verdiler Bu sûretle Hz Hasan sulh yapmaya razı oldu ”
Hasan-i Basri (rahmetullahi aleyh) bu malumatı verdikten sonra peygamber (Sall u aleyhi ve sellem) efendimizin büyük bir mucizesi olan şu hadis-i şerifi nakleder:
عن أبى بكرة رضى الله عنه قال رأيت رسول الله صلى الله عليه و سلم على المنبر والحسن بن على رضى الله عنهما إلى جنبه وهو يقبل على الناس مرة و عليه اخرى و يقول إن ابنى هذ سيد ولعل الله أن يصلح به بين فئتين عظيمتين من المسلمين
”Ebu Bekre (Nufey ibn-i haris) (radıy u anh) şöyle rivayet etmiştir:
” Bir kere gördüm ki, Resulullah (Sall u aleyhi ve sellem) minber üzerinde yanında Hasan ibn-i Ali’yi (radıy u anh) alarak bir cemâate bir ona dönüp işaret ederek:
”Bu benim oğlumdur,şeref sahibi bir efendidir Umarım ki ALLAH (Celle celalühü) onun sebebiyle yakında müslümanlardan iki büyük fırkanın arasını düzeltecek ” (Buhari)
|
|
|