08-24-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Sularimizda İstilaci Yeni Bir Tür; Gümüşi Havuz Bali'i
Soğuk bir Nisan günü, yağmurun birkaç gündür yıkadığı ormandan o bilindik toprak kokusu yayılıyor Sürekli duyduğum bir yer olduğu halde Ömerliye ilk defa geliyorum Anadolu yaşantısını barındıran bir yer olan Ömerli beldesi beklediğimden daha samimiydi Istanbuldan uzakta olmasına rağmen korkutucu bir hızla büyüyen şehir, bütün iştahıyla burayı da yutmaya hazırlanıyordu sanki Çocukluğumuzdan beri içimize işlemiş olan doğa sevgisi bizi buralara sürüklemişti Istanbulun en büyük içme suyu kaynağı olmasıyla birlikte bilinmeyenlerle dolu olan bir yerdi, Ömerli Baraj Gölü Bölgenin yerlilerinden bir balıkçının evi bize tarif edildiğinde heyecanımız daha da artmıştı Koşar adımlarla evi bulduk fakat evde kimse yoktu Sonra köyün kahvesine doğru yol aldık Ve bu şirin kahvede çaylarımızı yudumlarken, karşımıza orta boylu, yüzünde hayatın derin izlerini taşıyan, 50 yaşlarında, arayıp da bulamadığımız balıkçımız çıktı Ilk anlardaki çekingenliğinin sebebi bu yörede her türlü balıkçılığın yasak olması ve üniversiteden araştırıcı kimliğine sahip kişilerle konuşmaktı belki de Ancak, sohbet ilerledikçe tedirginlikler azaldı ve daha sıcak bir ortam oluştu Daha sonra yakaladığı balıkları bize gösterirken, onun paylaşma isteğini hissetmeye başladık Çeşit çeşit balıklar önümüze getirilirken, gümüşi renkte sazanı andıran daha önce yakından görmediğimiz bir balık dikkatimizi çekti Balığı sorduğumuzda aldığımız cevaplar o kadar çeşitliydi ki, balıkçıların ve yöre halkının uzun zamandır bu balığı tanıdıkları apaçık ortadaydı Halka göre Israil sazanı, Bulgar sazanı, Rus sazanı, Karakuta, Gökçenez gibi birçok isim alan bu balık, aslında bilimsel olarak Carassius gibelio denilen Sazangiller (Cyprinidae) ailesine ait bir tür olan gümüşi havuz balığı idi Bu balığa rastlamak bizim için oldukça ilginçti çünkü son yıllarda bu balığın sayısındaki hızlı artış, çevresel değişimlere karşı olan dayanıklılıkları ve dağılım alanlarının genişlemesi başta bilim adamları olmak üzere halkın da ilgisini çekmiş, böylece de çok konuşulur olmuştu Dağılım alanlarını Kore, Çin, Rusya gibi Asya ülkelerinin oluşturduğu gümüşi havuz balığı, Avrupaya 16-17 yüzyılda geçmişti Bu transferin, doğal nehir sistemleri veya insan tarafından taşınıp, sucul ekosistemlere bırakılmak suretiyle gerçekleştiği düşünülmektedir Türkiyede ilk olarak 1986 yılında Gala Gölünde görülen bu balık, kısa sürede hızlı bir yayılma göstermiş, önce bütün Trakya bölgesini istila etmiş, daha sonra da Türkiyenin, en doğudaki yerlerini de içine alacak şekilde, birçok bölgesinde görüldüğü bildirilmiştir
Aslında, sucul organizmaların aşılanması ve yetiştirilmesi çok eskiden beri, özellikle ılıman iklime sahip ülkelerde uygulanmaktadır Bu işlem genellikle değerli türlerin dağılım alanlarını genişletmek ve sucul ekosistemlerin balıkçılık üretimlerini artırmak için yapılmaktadır Hatta günümüzde bazı ülkelerde çeşitli göl ve rezervuarların balıklarının % 30-40lık bir kısmını aşılanmış türler oluşturmaktadır Ancak, yeni türlerin aşılanması her zaman bir ekosistemin üretkenliğinde önemli bir artışa yol açmaz Bu, ekonomik değeri az olan bazı balık türlerinin, değerli türlerin yerini almasına da yol açabilir Avcı karaktere sahip bazı aşılanmış balık türleri, çoğunlukla beslendikleri diğer balık türlerinin populasyonlarını azaltırlar hatta bazı durumlarda yok olmalarına bile yol açabilirler Bu şekilde tür çeşitliliğini azaltırlar ve balık topluluklarının kompozisyonunu değiştirirler Dikkatlice planlanmış ve kontrol edilmiş aşılamalarda bile büyük ekolojik ve ekonomik tehlike söz kon
Kaynak: Ayrıntılı bilgi için kureselfelaket com
|
|
|