Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
genel, kuralları, mecellenin

Mecelle'nin Genel Kuralları

Eski 08-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mecelle'nin Genel Kuralları




Mecelle'nin Genel Kuralları; İlk 100 Madde, (Kelime Anlamlı ve Kısmen Örnekli) 1869?1876 yılları arasında Ahmet Cevdet Paşa başkanlığındaki bir heyet tarafından bölüm bölüm hazırlanarak kabul edilen, İslam dünyasının ilk ve en önemli medeni kanunu Bir giriş ile 16 bölümden oluşmuştur ve 1851 madde içerirMecelle-i Ahkâm-ı Adliyye1- "İlm-i fıkh, mesâil-i şer'iyye-i ameliyeyi bilmektir"

İlm-i Fıkh: Fıkıh ilmi

Mesail: Meseleler

Mesâil-i şer'iyye-i ameliye: Amellerle ilgili şeri/hukuki meseleler


2- "Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir"

Örnek: Yitik bir malı koruyup sahibine verme niyetiyle alan kişinin, malın helak olması halinde onu tazmin etmesi gerekmezken; söz konusu malı sahiplenme niyetiyle almış olması halinde tazmini gerekir

Örnek 2: Bir devlet büyüğüne ibadet niyetiyle secde edilmesi *****, bunun saygı amacıyla yapılmış olması sadece günah olarak görülmüştür


3- "Ukudda itibar mekasıd ve meaniyedir; elfaz ve mebaniye değildir"

Ukud: Akitler, anlaşmalar

Mekasıd: Maksatlar

Meani: Manalar

Elfaz: Lafızlar, sözler, cümleler

Mebani: Açıklamalar


Bu madde, niyet ile ifade arasında aykırılık bulunduğu zaman geçerlidir Yoksa lafız tamamen bir kenara atılacak değildir Ayrıca bu madde, lafızların asıl manalarından başka manalarda da kullanılabileceği göz önüne alınarak tespit edilmiştir

Kaidede "ukud" kaydının bulunması, yeminlerle ilgili hükümleri istisna etmek içindir; zira yeminler amaca göre değil, kullanılan lafızlara göre değerlendirilir Kısastan af gibi


Örnek:


4- "Şekk ile yakin zail olmaz"

Şekk: Bir şeyin varlığına ve yokluğuna eşit derecede kani olmak

Yakin: Bir şeyin varlık veya yokluğundan birine, bir delil sebebiyle, aklın kesin olarak veya kuvvetli bir zanla karar vermesi

Zail olmak: Yok olmak


Yani: Var olduğu yakinen bilinen bir şeyin aksine kesin delil bulunmadıkça, sonradan meydana gelen bir şüphe ve tereddütten dolayı onun yok olduğuna hükmedilmez; yakin, ancak yakin ile zayi olur


Örnek: Abdestli olan bir kişi, abdestinin bozulup bozulmadığından şüpheye düşse, abdestinin bozulduğuna dair kesin bir bilgi olmadıkça bu şüpheye itibar edilmez, bu abdestle kıldığı namazlar sahih kabul edilir


5- "Bir şeyin bulunduğu hal üzere kalması asıldır"


Yani: Geçmişte sabit olduğu kesin olarak bilinen bir şeyin, aksine bir delil bulunmadıkça geçmişteki haline itibar edilir


Örnek: Kayıp kişinin hayatta olduğu geçmişte kesin olarak bilinmekte iken, öldüğüne dair kesin bir delil bulunmadıkça hayatta olduğu kabul edilir Dolayısıyla, bu durumdaki kişinin ölümüne dair kesin bilgi elde edilmedikçe, malları mirasçılarına paylaştırılamaz


6- "Kadim kıdemi üzerine terk olunur"

Kadim: Başlangıcını kimsenin bilmediği şey, eski

Kıdem: Eskilik


Örnek: Bir evin yağmur suları, eskiden beri komşusunun bahçesine akmaya devam ettiği halde, komşusu, "bundan sonra akıtmam" diyemez Çünkü bu uygulama "kadim" olmuştur


7- "Zarar kadim olmaz"


Örnek: Yayaların geçişini engelleyecek şekilde yapılmış balkonlar, kamu sağlığını tehdit eden kanalizasyon ve çöplükler, ne kadar eski uygulamalar olursa olsun kaldırılır veya tamir edilip zararları giderilir


8- "Bir zamanda sabit olan şeyin hilafına delil olmadıkça bekasıyla hükmolunur"

Beka: Kalıcılık


Örnek: Bir kimsenin başka birine borçlu olduğu, ikrar veya başka bir delille sabit olduktan sonra bu şahıs, borcunu ödediğini veya kendini bu borçtan ibra edildiğini iddia etse, söz, yeminle birlikte alacaklıya ait olur


9- "Bir emr-i hâdisin akreb-i evkatına izafeti asıldır"

Emr: İş

Hadis: Sonradan gerçekleşen

Akreb-i evkat: En yakın vakit

İzafet: Bağlantı


Konu, yeni ortaya çıktığı kabul edilen durumun ortaya çıkış tarihi ile ilgilidir Mevcut durumun sonradan mı meydana geldiği, yoksa eskiden beri mi var olduğu, tartışma konusu değildir


Örnek: Bir kimsenin, ölmeden önce bir ikrarda bulunduğu sabit olsa, bu ikrarın ne zaman meydana geldiğinde anlaşmazlık çıkması halinde, aksine bir delil olmadığı sürece bu ikrarın ölüm hastalığı (maraz-ı mevt) esnasında meydana geldiğine hükmedilir


10- "Beraet-i zimmet asıldır"

Beraet-i zimmet: Kişinin temiz ve borçsuz olması


Örnek: Ödünç alan kişi, ödünç malı iade ettiğini iddia ederse, bu kaide gereği onun sözüne itibar edilir


11- "Sıfat-ı arızada asl olan ademdir"

Sıfat: Asli ve arızi olmak üzere ikiye ayrılır Hayat, sağlık gibi, bir şeyin zatıyla kaim olan sıfatlar, "asli" sıfatlardır Mesela hayat, insanın sıfatıdır ve hayat olmazsa insan yaşayamayacağı için bu sıfat, asli sıfattır Ticaret malının kusurlu olması gibi, sonradan meydana gelen sıfatlar ise "arızi" olarak değerlendirilir

Adem: Yokluk


12- "Kelamda asl olan mana-yı hakikidir"

Asl olan: Tercih edilen

Mana-yı hakiki: Gerçek anlam, sözlük anlamı Bir söz duyulduğunda akla gelen ilk anlam

Mecaz: Kelimenin sözlük anlamında kullanılmayıp, ona benzeyen başka bir anlamda kullanılmasıdır


13- "Tasrih mukabilinde delalete itibar yoktur"

Tasrih: Sarih Kendisiyle maksadın tam olarak ve açıkça ortaya çıktığı lafızdır

Mukabil: Karşı

Delalet: Alamet, nişane Bir şeyin halinden başka bir şeyin anlaşılmasıdır


14- "Mevrid-i nassda ictihada mesağ yoktur"

Mevrid-i nass: Nassın bulunuğu yer, hakkında nass bulunan konu

Nass: Vahiy ile sabit olan ifade, Kuran ayetlerine ve hadislere verilen ortak ad; kanun metni

İctihad: Nassın bulunmadığı bir konuda bir alimin, araştırmaları sonucu belirttiği görüşü

Mesağ: İzin; ruhsat; cevaz


15- "Ala hilafil kıyas sabit olan şey saire makisun aleyh olamaz"

Ala hilafil kıyas: Kıyas kuralına ters olarak

Sair: Başka

Makisun aleyh: Kendisi üzerinden kıyas yapılan nass, hüküm; asl


16- "İctihad ile diğer ictihad nakz olunmaz"

İctihad: Nassın bulunmadığı bir konuda bir alimin, araştırmaları sonucu belirttiği görüşü

Nakz olunmak: Geçersiz kılınmak, bozulmak


17- "Meşakkat teysiri celb eder"

Meşakkat: Zorluk, sıkıntı

Teysir: Kolaylaştırma

Celb etmek: Çekmek


18- "Bir iş dıyk oldukta, müttesa olur"

Dıyk olmak: Daralmak

Müttesa: Genişletilen


19- "Zarar ve mukabele biz-zarar yoktur"

Mukabele biz-zarar: Zararla karşılık vermek


20- "Zarar izale olunur"

İzale olunmak: Yok edilmek


21- "Zaruretler, memnu olan şeyleri mübah kılar"

Zaruret: Yasak olan şeyin işlenmesini caiz kılan özür

Memnu: Yasaklanmış

Mübah: Yapılıp yapılmaması serbest olan


22- "Zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunurlar"


23- "Bir özür için caiz olan şey, ol özrün zevali ile batıl olur"

Caiz: Uygun, mahzursuz

Zeval: Ortadan kalkmak

Batıl olmak: Geçersiz olmak


24- "Mani zail olunca memnu avdet eder"

Mani: Engel

Zail olmak: Ortadan kalkmak


25- "Zarar kendi misli ile izale olunamaz"


26- "Zarar-ı âmmı def' için, zarar-ı hâs ihtiyar olunur"

Zarar-ı âmm: Geniş kapsamlı zarar

Zarar-ı hâs: Dar kapsamlı zarar

İhtiyar olunmak: Tercih edilmek


27- "Zarar-ı eşedd, zarar-ı ehaff ile izale olunur"

Zarar-ı eşedd: Çok şiddetli zarar

Zarar-ı ehaff: Daha hafif zarar

İzale etmek: Gidermek, yok etmek


28- "İki fesat tearuz ettiğinde ehaffı irtikab ile azamının çaresine bakılır"

Tearuz etmek: Çatışmak

Ehaff: Daha hafif

Azam: Daha büyük

İrtikab: Yapmak, tercih etmek


29- "Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur"

Ehven: Daha iyi

Şerreyn: İki kötü, zararlı şey

İhtiyar olunmak: Tercih edilmek


30- "Def-i mefâsid celb-i menâfiden evlâdır"

Def: Gidermek

Mefasid: Kötü ve zararlı şeyler

Celb: Elde etmek, çekmek

Menafi: Yararlı şeyler

Evlâ: Daha iyi


31- "Zarar bikaderil-imkan def olunur"

Bikaderil-imkan: İmkanlar elverdiğince

Def olunmak: Giderilmek


32- "Hacet umûmî olsun, husûsî olsun, zaruret menziline tenzil olunur"

Hacet: İhtiyaç

Umûmî: Genel

Husûsî: Özel


33- "Iztırar gayrın hakkını iptal etmez"

Iztırar: Zaruret hali Kişinin hayati tehlike karşısında, normalde yapmaması gereken şeyi yapmak zorunda kalma durumu

Gayr: Başkası

İptal etmek: Geçersiz kılmak


34- "Alınması memnu olan şeyin, verilmesi dahi memnu' olur"

Memnu: Yasaklanmış


35- "İşlenmesi memnu olan şeyin istenmesi dahi memnu olur"


36- "Adet muhakkemdir"

Muhakkem: Hakem kılınan


37- "Nâsın istimali bir hüccettir ki, anınla amel vacip olur"

Nâs: İnsanlar

İstimal: Uygulama

Hüccet: Delil

Anınla: Onunla

Amel: İş

Vacip olmak: Gerekmek


38- "Âdeten mümteni olan şey, hakikaten mümteni gibidir"

Mümteni: Mümkün olmayan


39- "Ezmanın tegayyürü ile ahkâmın tegayyürü inkâr olunamaz"

Ezman: Zamanlar

Tegayyür: Değişmek

Ahkam: Hükümler


40- "Âdetin delaletiyle mana-yı hakikî terk olunur"

Mana-yı hakiki: Gerçek anlam, sözlük anlamı, birinci anlam


41- "Âdet ancak, muttarit yahut galip oldukta muteber olur"

Muttarid: Düzenli


42- "İtibar gaalib-i şayia olup nadire değildir"

Galib-i şayi: Çok yaygın

Nadir: Az


43- "Örfen maruf olan şey, şart kılınmış gibidir"

Maruf: Bilinen


44- "Beynet-tüccar mâruf olan şey, aralarında meşrut gibi¬dir"

Beynet-tüccar: Tüccarlar arasında

Maruf: Tanınan, bilinen

Meşrut: Şart kılınmış


45- "Örf ile tayin nas ile tayin gibidir"

Tayin: Belirlemek

Nas: Kanun


46- "Vücudda bir şeye tabi olan, hükümde dahi ona tabi olur"

Vücud: Varlık

Örnek:

? Satın alınan kilidin anahtarı

? Sütü için alınan ineğin kendi sütünü emen yavrusu

? Satılan gebe hayvanın karnındaki yavrusu

? Öldürülen hamile bir kadının sadece kendisi için diyet ödenir, çocuk için ayrıca diyet olmaz


47- "Tabi olan şeye ayrıca hüküm verilmez"

Örnek:

? Bir hayvanın karnındaki yavru ayrıca satılamaz

? Taşınmaz bir malın geçiş ve suyolu gibi hakları, taşınmaz malın kendisinden ayrı olarak alınıp satılamaz


48- "Bir şeye malik olan kimse, o şeyin zarûriyyatından olan şeye dahi malik olur"

Zarûriyyat: Ayrılmaz parça durumunda olan şeyler

Örnek:

? Bir evi satın alan kişi, onun yol hakkını da almış olur

İstisna: Yeraltı suları, genel olarak kamu yararına ait sulardandır Dolayısıyla bir yere sahip olmak, onun altındaki sulara sahip olmayı gerektirmez


49- "Asıl sakıt oldukta, feri dahi sakıt olur"

Fer: Tabi olan

Sakıt olmak: Düşmek, hükümsüz olmak

Örnek:

? Alacaklı olan kimse alacağından vazgeçse, bu borç için kefil olan kişinin kefillik sorumluluğu da sona erer Fakat alacaklı kefili ibra etse asıl borçlunun sorumluluğu kalkmış olmaz


50- "Sakıt olan şey avdet etmez"

Avdet etmek: Dönmek

Örnek:

? Kişinin, sattığı malın ücretini alabilmek amacıyla malı elinde tutma hakkı vardır Ancak ücreti almadan malı teslim etmişse, bu hakkı ıskat etmiş sayılır Ücreti ödemediği için o malı müşteriden geri isteyip elinde tutma hakkını artık kullanamaz

? Alacaklı, alacaklıya borcunu hibe etse, bu hibesinden geri dönemez

? Bir arsada yol hakkı bulunan kimsenin rızasıyla orada bir bina yapılsa, o kimsenin yol hakkı sakıt olur


51- "Bir şey bâtıl oldukta anın zımnındaki şey de batıl olur"

Batıl: Geçersiz

Oldukta: Olduğunda

Zımn: Altındaki anlam; kapalı ifade


52- "Asıl sabit olmadığı halde fer'in sabit olduğu vardır"

Fer: Asla tabi olan


53- "Mâni ve muktezi tearuz edince mâni takdim olunur"

Mani: Engelleyici unsur

Muktazi: Gerektirici unsur

Tearuz etmek: Karşı karşıya gelmek, çatışmak

Takdim olunmak: Öne geçirilmek


54- "Aslın ibkâsı îfası kabil olmadığı hâlde bedeli îfâ olunur"

İfa: Yapmak, ödemek

Kabil olmak: Mümkün olmak


55- "Bizzat tecviz olunmayan şey, bittebâ tecviz olunabilir"

Bizzat: Kendisi, kendi başına

Tecviz olunmak: Uygun görülmek, onaylanmak

Bitteba: Tabi olmakla


56- "İbtidaen tecviz olunamayan şey bekâen tecviz olunabilir"

İbtidaen: Başlangıçta

Bekaen: Sonunda


57- "Beka, ibtidâdan esheldir"

Beka: Devam ettirmek

İbtida: Başlamak

Eshel: Daha kolay


58- "Teberru ancak kabz ile tamam olur"

Teberru: Bedelsiz akitler (Hibe, hediye, sadaka gibi)

Kabz: Karşı tarafın malı eline alması


59- "Raiyye, yani teba üzerine tasarruf maslahata menuttur"

Raiye, teba: Devlet başkanı veya başka bir idarecinin yönetimi altında bulunan bütün insanlar

Maslahat: Fayda

Menut:


60- "Velâyet-i hâssa velâyet-i amme'den akvâdır"

Velâyet: İster razı olsun ister olmasın, başkası üzerine tasarruf etmektir

Velâyet-i hâssa: Dar kapsamlı, yakın, özel velayet

Velayet-i âmme: Geniş kapsamlı, uzak, genel velayet

Akvâ: Daha kuvvetli


61- "Kelamın imâli, ihmalinden evlâdır"

İmâl: İşlemek

Evlâ: Daha iyi


62- "Bir kelamın imâli mümkün olmazsa ihmal olunur"


63- "Manayı hakiki müteazzir olduğunda mecaza gidilir"

Müteazzir: Zor


64- "Mütecezzî olmayan bir şeyin bazısını zikretmek, küllünü zikir gibidir"

Mütecezzî: Parçalara ayrılan

Küll: Hepsi


65- "Mutlak ıtlakı üzere cari olur Eğer nassen yahut delaleten takyid delili bulunmazsa"

Mutlak: Manası genel olup, herhangi bir kayıtla kapsamı sınırlandırılmamış, cüzleri belirlenmemiş sözcük

Itlak: Bir ibarenin veya sözün kayıt ve şarta bağlı olmayarak, delalet ettiği manaya hamledilmesi

Cari olmak: Geçerli olmak

Takyid: Sınırlandırmak


66- "Hazırdaki vasıf lağv, gaibdeki vasıf muteberdir"

Hazır: Konuşma anında orada bulunan

Gaib: Konuşma anında orada bulunmayan

Vasıf: Özellik

Lağv: Söylenip söylenmemesi itibara alınmayan söz

Muteber: İtibar edilen


67- "Sual cevabda iade olunmuş addolunur"

Addolunmak: Sayılmak


68- "Sâkite bir söz isnad olunmaz Lakin maraz-ı hacette sükût beyandır"

Sakit: Susan kişi

İsnad olunmak: Dayandırılmak

Maraz-ı hacet: İhtiyaç anı, burada, konuşulması gereken an

Sükut: Susmak

Beyan: Konuşmak, bir şey ifade etmek


69- "Bir şeyin umur-u batınada delili, o şeyin makamına kaim olur"

Umur-u batına: Görünmeyen, gizli işler

Delil: Alamet

Makamına kaim olmak: Yerine geçmek


70- "Mükâtebe, muhâtaba gibidir"

Mükatebe: Yazmak

Muhâtaba: Konuşmak


71- "Dilsizin işaret-i ma'hudesi, lisan ile beyan gibidir"

İşaret-i mahude: -Özellikle erbabınca- bilinen işaretler

Lisan: Dil


72- "Tercümanın kavli her hususta kabul olunur"

Tercüman: Konuşmaları tercüme eden kişi

Kavil: Söz


73- "Hatası zâhir olan zanna itibar yoktur"

Zâhir: Açık

İtibar: Değer, önem


74- "Senede müstenid olan ihtimal ile hüccet yoktur"

Sened: Dayanak

Müstenid: Dayanan

Hüccet: Delil


75- "Tevehhüme itibar yoktur"

Tevehhüm: Herhangi bir delile dayanmayan soyut ihtimal


76- "Burhan ile sabit olan şey, ıyanen sabit gibidir"

Burhan: Kesin delil

Iyan: Açıkça, gözle görülmüş


77- "Beyyine müddeî için ve yemin münkir üzerinedir"

Beyyine: Açıklama, delil getirme

Müddeî: İddia eden

Münkir: İnkar eden


78- "Beyyine, hilaf-ı zahiri isbat için, yemin aslı ibkâ içindir"

Hilaf-ı zahir: Görünenin tersi

İbka: Olduğu hal üzere devam ettirme


79- "Beyyine, hüccet-i müteaddiye ve ikrar, hüccet-i kâsıradır"

Hüccet-i müteaddiye: Etkisini sadece ilgili şahısta göstermeyip, başkasının hakkına da sirayet eden delil

İkrar: Açıktan söylemek; kabul etmek

Hüccet-i kâsıra: Etkisini sadece ilgili şahısta gösteren başkasının hakkına sirayet etmeyen delil


80- "Kişi ikrarı ile muahaze olunur"

İkrar: Açıktan söylemek; kabul etmek

Muâheze olunmak: Sorumlu tutulmak


81- "Tenakuz ile hüccet kalmaz Lakin mütenakızın aleyhi¬ne olan hükme halel gelmez"

Tenakuz: Tutarsız konuşmak, birbirine zıt düşünceler ortaya atmak; iki sözden her birinin, diğerinin ispat ettiği hükmü nefyetmesi; yani ikisinden birinin yanlış birinin doğru olmasıdir

Mütenakız: Çelişen

Halel: Zarar


82- "Şartın sübutu indinde ona muallâk olan şeyin sübutu lazım olur"

Sübut: Sabit olmak, gerçekleşmek

İndinde: Yanında, katında

Muallâk: Asılı, bağlantılı


83- "Bikaderil-imkan şarta riayet olunmak lazım gelir"

Bikaderil-imkan: Mümkün olduğunca, imkanlar elverdiğince

Riayet olunmak: Uyulmak


84- "Vadler suret-i taliki iktisâ ile lazım olur"

Vadler:

Suret-i talik:

İktisâ:


85- "Bir şeyin nefi zamanı mukabelesindedir"

Nef: Fayda

Zaman: Tazmin etme

Mukabele: Karşılık


86- "Ücret ile zaman müctemî olmaz"

Zaman: Tazmin

Müctemi olmak: Bir arada bulunmak


87- "Mazarrat menfaat mukabelesindedir"

Mazarrat: Zararlar

Mukabele: Karşı


88- Külfet ni'mete ve ni'met külfete göredir"

Külfet: Zorluk


89- "Bir fiilin hükmü failine muzaf kılınır ve mücbir olmadıkça amirine muzaf kılınmaz"

Fail: Fiili yapan

Muzaf kılınmak: Bağlanılmak, yüklenilmek

Mücbir olmadıkça: Zorlamadıkça

Amir: Emreden


90- "Mübaşir, yani bizzat fail ile mütesebbib müctemî oldukta hüküm, faile muzaf kılınır"

Mübaşir: Bir şeyi bizzat yapan

Mütesebbib: Sebep olan kişi

Müctemi: Toplanmış


91- "Cevaz-ı şer'i, zamana münafî olur"

Cevaz-ı şeri: Kanuni izin

Zaman: Tazmin

Münafi: Aykırı, zıt


92- "Mübaşir, müteammid olmasa da zâmin olur"

Mübaşir: Bir şeyi bizzat yapan

Müteammid: Kasıtlı

Zâmin: Tazmin eden


93- "Mütesebbib müteammid olmadıkça zâmin olmaz"

Mütesebbib: Sebep olan

Müteammid: Kasıtlı

Zâmin: Tazmin eden


94- "Hayvanatın kendiliğinden olarak cinayet ve mazarratı hederdir"

Hayvanat: Hayvanlar

Mazarrat: Zararlar

Heder: Boşa gitme; zararın hükümsüz olması ve tazmin gerektirmemesi


95- "Gayrın mülkünde tasarrufla emretmek bâtıldır"

Gayr: Başkası

Tasarruf: Sahip olma ve kullanma; yönetme

Batıl: Geçersiz


96- "Bir kimsenin mülkünde onun izni olmaksızın âhar bir kimsenin tasarruf etmesi caiz değildir"

Âhar: Başka


97- "Bilâ-sebeb-i meşru' birinin malını bir kimsenin ahz eylemesi caiz olmaz"

Bila-sebeb-i meşru: Kanuni bir sebep olmaksızın

Ahz eylemek: Almak


98- "Bir şeyde sebeb-i temellükün tebeddülü o şeyin te¬beddülü makamına kâimdir"

Sebeb-i temellük:

Tebeddül: Değişmek


99- "Her kim ki kendi tarafından tamam olan şeyi nakz etmeğe sa'y ederse sa'yi merduddur"

Nakz etmek: Bozmak

Say etmek: Gayret etmek, çalışmak

Merdud: Reddedilmiş, geçersiz


100- "Kim ki; bir şeyi vaktinden evvel istical eyler ise mahru¬miyetle muateb olur"

İstical eylemek: Aceleyle istemek

Muateb olmak: Azarlanmak, cezalandırılmakOsmanlı Devleti zamânında, Ahmed Cevdet Paşa Başkanlığındaki ilmî bir heyet tarafından, İslâm Hukûkuna bağlı kalınarak hazırlanan ve asıl ismi Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye olan meşhur kânun Mecelle, lügatte; içinde hikmet bulunan sahife, ciltlenmiş kitap, dergi vs mânâlarına gelir 1877 yılında Abdülhamîd Han zamânında tatbik edilmeye başlanmış 1926da yürürlükten kaldırılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.