| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Şizofrenide Ailenin Önemi 
 
            Şizofrenide ailenin önemi nedir? Şizofreni; düşünce, duygu ve davranışları etkilemesi nedeniyle ve süregen olma özelliğiyle diğer birçok tıbbi rahatsızlıktan farklı olarak toplumsal hayata yansıyan bir ruhsal rahatsızlıktır
  Bu nedenle şizofreni, şizofrenisi olan insanlarla birlikte yaşayanların bugününü ve geleceğini doğrudan etkilemektedir  Aile şizofreniden nasıl etkilenir? Şizofreniden etkilenme, yakınlığın derecesine ve yoğunluğuna; rahatsızlığın türü, süresi ve şiddetine bağlı olarak değişmektedir  Ailenin rahatsızlığa dair endişeleri tedavi için hekime başvurulma aşamasından çok daha öncesine dayanır  Şizofrenisi olan kişi rahatsızlığın başlangıç belirtilerinin görüldüğü dönemlerde ailesinin alışık olduğu biçimde davranamamaya başlar; gereğinden fazla ya da az uyur; korkuludur; içine kapanır; dış görünüşüne eskisi kadar özen gösteremez; aile ortamındaki, okuldaki ya da mesleğindeki yükümlülüklerini yerine getiremez; alışılmadık yaşantılardan bahseder, başkalarının görmediği, duymadığı şeyleri görmeye, duymaya ve bunlardan gerçekmişçesine söz etmeye başlar  Bu dönemde ailenin tavrı nedir? Aile önceleri bu yeni duruma karşı şaşkınlıktan, aldırmazlığa; inanmamaktan, büyük bir şok ya da düş kırıklığı yaşamaya kadar çeşitli tepkiler verir Aile kimi zaman değişiklikleri anlayışla karşılamaya yönelir, kimi zaman da kabul edilemez olarak değerlendirip şizofrenisi olan üyesini bu davranışları bilinçli olarak yaptığı düşüncesiyle onunla tartışmaya, çatışmaya başlar  Her iki durumda da değişikliklerin bir rahatsızlığa bağlı olduğu anlaşılana kadar aylar hatta yıllar geçebilir  Sonunda aile içindeki ortam aile bireyleri açısından dayanılmaz bir hal aldığında dışardan yardım almaya karar verilir Bu anda bile yardımın nerede aranacağı, kime başvurulması gerekeceği bir süre belirsiz olarak kalabilir  Ailenin şizofreni konusundaki bilgi eksikliği tedaviyi nasıl etkiler? Sorunun fark edilmesi ile çözümlemek için girişimde bulunulması arasında geçen sürede, ailede şizofrenisi olan bireye karşı belli bazı tutumlar yerleşir  Bu tutumlar tedavinin olumlu bir noktaya doğru yönlendirilmesi açısından bazen büyük güçlüklere neden olabilmektedir Rahatsızlığın fark edilme süresinin kısaltılması açısından bile şizofreni konusunda önceden bilgilendirilme büyük önem arz etmektedir  Şizofrenisi olan bir insana yakınları nasıl davranmalıdır? Yakınlarımıza yönelik beklentilerimizin gerçekleşmesi için onlara kendi doğrularımızı dayatmamızın her zaman istenen sonucu vermeyeceği düşüncesi şizofrenisi olan kişiyle İlişkide ileriye doğru atılmış bir adımdır  Bu dönemde ise sorun, onu orjinal bir nesne gibi görerek, -iyilik bahşedermişçesine- üstten bir tavır takınma riskidir  Bu tavır reddetmekten daha insani olabilir, ama karşımızdaki insana suni gelebileceğinden pek bir yarar sağlamaz  Eğer onunla ilgilenmek yerine tam bir dayanışma içine girmeye kalkarsak, bu kez de onun tarafından 'hepimiz zaten yitirilmiş durumdayız' biçiminde algılanmamız söz konusu olabilir ve gerçek bir insani ilişki noktasından yine uzağa düşeriz  Şizofrenisi olan kişiyle ilişkide önemli olan, onu zaafları ve gereksinimleriyle birlikte olduğu gibi kabul etmek ve ciddiye almaktır  Peki belirli bazı davranış ilkeleri var mıdır? Ailenin davranışlarının nasıl olması gerektiğine dair hazır reçeteler vermek yararsızdır  Ancak şizofrenisi olanların çevrelerinde olup bitenleri algılamakta ve değerlendirmekte zaman zaman güçlük çekebileceklerini varsayarak onlarla kısa, özlü ve net bir iletişim kurmak gerektiği söylenebilir  Örneğin açık davranarak, bir kerede birden fazla tercih arasında seçim yapmaya zorlamak yerine tek bir soru sormak, net bir istekte bulunmak daha uygun olabilir  Çok konuşmak ve ona kendi doğrularımızı iletmeye çalışmak yerine dinlemek; her söylediğine ya da her yaptığına müdahale etmek yerine duygusal olarak mümkün olduğunca tarafsız bir tutum takınmak, esnek ve uyum sağlayıcı tavırlar içinde bulunmak ilişki kurmamızı kolaylaştırır  Şizofreni konusunda yaşanan utanç ve suçluluk duyguları nasıl çözülmeli? Şizofreniye karşı doğru tutum geliştirmenin önündeki en önemli engellerden ikisi utanç ve suçluluk duygularıdır  Şizofreni kişiler arası ilişkilerle doğrudan nedensel ilişkisi bulunmayan, biyolojik yönleri ağır basan bir rahatsızlık olduğundan şizofreniden dolayı utanç ya da suçluluk duyguları yaşamak yersizdir  Aile bir şekilde şizofreniye neden olduğuna inanırsa şizofrenisi olan üyesini çevresinden gizlemeye çalışır ve giderek kendi toplumsal ilişkilerinden kopar Şizofreniyi yaşayanlar bunu hissederek daha da içine kapanabilir ve ailelerine karşı öfke duyabilirler  Bu davranışlar ailede daha fazla utanç doğurur ve utanç/suçlama kısır döngüsü devam eder  Şizofreni konusunda bilgilenme bu sorunu çözebilir Şizofreninin bir rahatsızlık olarak kabullenilmesinin faydası nedir? Şizofreninin kimi yeteneklerde kısıtlamalara neden olan biyolojik özellikli bir rahatsızlık olduğunun bilinmesi rahatsızlığı yaşayana ilişkin beklentilerin de gerçekçi bir noktaya çekilmesine yardım eder  Böylece şizofrenisi olan kişi de üzerindeki beklentilerin baskısından kurtulmuş olur  Şizofrenisi olan bir insanla aynı evde yaşam nasıl düzenlenmeli? Öncelikle evde, kendi odasında yalnızlığını yaşayabilme gereksinmesine saygı duyulmalıdır  Ayrıca ev ortamında yemek saatlerini ve gündelik hayata ait işleri önceden belirlemek yararlı olabilir  Ancak şizofrenisi olan bir insanın görünür bir neden olmaksızın özellikle yemek ve uyuma saati gibi konularda belirlemelere uymayabileceği de unutulmamalıdır  Konuşmanın mümkün olmadığı zamanlarda    Sıklıkla yaşanan bir sorun da içe kapanma hallerinde ne yapılması gerektiğidir  Genel olarak kişinin yalnız kalma isteğine karşı çıkılmamalıdır  Eğer içe kapanma aşırı ya da çok uzun sürmekte ise daha ciddi belirtilerin habercisi olabilir  O zaman hekimiyle ilişki kurmak gerekir  Ancak çoğu insanda içe kapanma kendi içsel karmaşasıyla başa çıkma yolu olarak ortaya çıkmaktadır  Bu gibi durumlarda şizofrenisi olan insanın mesafe isteğine saygılı olarak ihtiyaç duyduğunda ulaşabileceği bir uzaklıkta bulunmak yeterlidir  Şizofreni olan insanlar genellikle tek bir misafirle daha kolay başa çıkabilirler ama gruplar halinde toplantılar, ev oturmaları çoğu zaman onlar için zor ve kafa karıştırıcı deneyimlerdir  Onlar için hoş olabilecek boş zaman etkinlikleri bulmayı denemek daha uygundur  Yapması gereken şeyleri yapmadığı durumlarda    Ailelerin sıklıkla düştükleri bir başka yanılgı da istenmeyen bütün davranışların rahatsızlığa bağlanmasıdır  Şizofrenisi olan insanların da hepimizin yaşadığı gibi kötü günleri olabileceği bilinmelidir  Sorumluluk almaları gerektiğinde nasıl davranılmalıdır? Tedavisini düzenli sürdüren ve alevlenme belirtileri göstermeyenlerin ev içinde diğer bireylerden farklı bir yaklaşıma fazlaca gereksinimleri yoktur  Bazı aileler şizofrenisi olan bireylerine özerklik vermeye gönülsüzdürler  Çünkü kendi ana-babalık rollerini her konumda sürdürme gereksinimi içindedirler  Sorumluluk ve bağımsızlık sorunlarını çözmenin en iyi yolu, diğer aile bireyleriyle yapıldığı gibi, beklenen ve istenenleri şizofrenisi olan bireyle konuşmak ve bir uzlaşma zemininde birlikte karar vermektir  Çatışmanın bir hayat tarzı olarak yaşandığı ailelerde ise şizofrenisi olan bireyin mümkün olduğu kadar bu ortamdan uzak tutulması gerekir  Yanlış düşünceleri oluyor  Peki bu durumda ne yapmalı? Şizofrenide görülen düşünce bozukluklarını tartışarak değiştiremeyiz  Ona katılmak ya da karşı çıkmak yerine görüşlerine saygı duyulduğu belli edilerek kendi görüşümüz neyse onu dile getirmek gerekir  örneğin başka gezegenlerden mesajlar aldığını söyleyen bir insana, "Saçmalama  öyle şey olmaz" ya da "A  Evet  O mesajları ben de alıyorum" diyerek yanıt vermek yerine "Buna inandığını biliyorum, ama ben başka gezegenlerden buraya haber ulaştırıldığını düşünmüyorum" demek daha uygundur  Takip edildiğini düşünen bir insana takip edilmediğini çeşitli akla uygun kanıtlarla kanıtlamaya çalışmak yerine yanımızda güvende olduğu hissini vermek ise özellikle alevlenme dönemlerinde daha yerindedir  Ancak alevlenme dönemleri dışında da bu tavrı sürdürmek onu bize daha da bağımlı kılma riski içerdiğinden doğru değildir Bu anlamda karşımızdakini sürekli olarak güzel günlerin geleceğine inandırmak yerine iyi ve kötü günde dostluğumuzu vurgulamak yararlı bir yaklaşımdır  Tembellik ediyor, çalışmıyor    Şizofreninin bazı dönemlerinde görülen keyifsizlik, isteksizlik, yorgunluk, çevreye ilgisizlik gibi belirtiler dışarıdan bakan biri tarafından tembellik ya da miskinlik olarak yorumlanabilir  Böyle durumlarda şizofrenisi olan bir insanın çalışmaya bilinçli olarak karşı çıktığı için değil, rahatsızlığından dolayı yaşadığı belirtiler nedeniyle çalışmak istemediği bilinmelidir  Şizofrenisi olan bir kişi çalışabilir mi? Evet  Rahatsızlığın tedavi altında ve belirtisiz olarak seyrettiği dönemlerde kendi bilgi ve becerilerine uygun işlerde, eğer uygun bir mesai ve iş ortamı sağlanırsa rahatlıkla çalışabilirler İlaç kullanmak istemiyorsa   ? İlaç kullanmayı reddetme, şizofrenide en sık karşılaşılan sorunlardan biridir  Şizofrenisi olan insanlar rahatsız olmadıkları ya da iyileştikleri düşüncesiyle ilaç kullanmak istemeyebilirler Oysa şizofrenide kullanılan ilaçları rahatsızlık belirtilerinin düzeldiği dönemlerde dahil olmak üzere uzun süre kullanmak ve hekim gözetimi olmaksızın kesmemek gerekmektedir  Şizofrenide ilaç tedavisi varolan yakınmaların giderilmesi dışında rahatsızlığın nüksetmesini önlemek açısından da gereklidir  Eğer ilaç kullanmama isteği alınan ilaçların yan tesirleri nedeniyle ortaya çıkmışsa tedavinin yeniden düzenlenmesi için bir hekime başvurmak sorunu çözebilir Bu nedenle ailenin şizofrenide kullanılan ilaçların yan tesirleri konusunda bilgi eksikliğini gidermesi büyük önem taşımaktadır Ancak ilacı reddetme davranışı yan tesirlere bağlı değilse yeni bir rahatsızlık döneminin ilk işaretlerinden biri olabileceği konusunda dikkatli olunmalıdır  Bu noktada aile üyelerinin, şizofrenisi olan kişiyi ilaç kullanmaya ikna etmek yolunda sabırlı ve sakin olmaları gerekmektedir  Peki ilaç kullanmaya hiçbir şekilde ikna edilmezse   ? Eğer rahatsızlık aile açısından dayanılmaz bir hal almışsa ve şizofrenisi olan birey ilaç kullanmaya yanaşmıyor hatta hekime bile gitmek istemiyorsa o zaman tedavinin düzenlenmesi amacıyla yataklı bir kuruma yatırılma tek çare olarak gündeme gelir  Rahatsızlığının özelliği gereği herhangi bir yakınmadan söz etmeyen, tedaviyi kabul etmeyen, yataklı kuruma gönderilmeye direnen bireyin kendi rızası olmaksızın hastaneye sevki sırasında ise aile çok sıkıntı ve üzüntü verici anlar yaşar  Eğer hastane döneminde de hekimlerin bütün ilgisi sadece rahatsızlığı olan bireye yönelirse ailenin korkuları, kuşkuları, soruları ikinci planda kalacağı için ailenin rahatsızlık nedeniyle yaşadığı suçluluk artabilir Bu nedenle hastane yatışının ilk gününden itibaren şizofrenisi olan kişinin yakınlarının sorularına, endişelerine kulak verilerek onların da tedavi sürecine dahil edilmeleri gerekmektedir Hastanede ne kadar yatması gerekir? Elli yıl öncesinde böyle bir soruya; "Uzun süre" yanıtı verilirdi  Hatta bu rahatsızlığı yaşayan insanların ömür boyu hastanede yatmaları gerektiğinden söz edilirdi  Ancak günümüzde tedavide kullanılan ilaçlarla birlikte hastanede yatma süresi on beş-otuz gün arasına inmiştir  Şizofrenide hastanede yatırılarak tedaviden ne amaçlanmaktadır? Şizofrenisi olan bireyin rahatsızlık belirtileri kendisine ve çevresindekilere zarar verecek boyutlara ulaşmışsa ve ayakta ilaç tedavisi uygulanamıyorsa, bu iki sorunu çözümlemek amacıyla tedavi kısa bir süre için hastanede sürdürülür  Hastane döneminde yakınların tavrı nasıl olmalı? Bazen, aile yatış öncesi yaşadığı sıkıntılar nedeniyle, şizofrenisi olan üyesini hastanede ziyaret etmeye isteksizlik gösterebilmektedir  Oysa hastane döneminde ilk günden itibaren ziyaretlere düzenli olarak gitmek, tedaviyi üstlenen hekimlerden rahatsızlıkla ilgili bilgi almak gerekmektedir  "Bizden sonra ne olacak" Şizofrenisi olan insanların yakınlarını en fazla düşündüren sorunlardan biri olan bu soruya genel bir yanıt vermek mümkün değildir  Sorunun her ailenin kendine özgü nitelikleri temelinde ele alınıp tedaviyi sürdüren hekim ile birlikte değerlendirilerek açıklığa kavuşturulması en uygundur  
 |