|  | Hicret Olayı |  | 
|  08-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Hicret OlayıAlm  Einwanderung (f), Fr  İmigration (f), İng  İmmigration  İslâm târihinde Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâmın ve Eshâb-ı kirâmın Mekke'den Medîne'ye göçü  Hicret, lugatte göç etmek, bir memleketten başka bir memlekete gitmek mânâsınadır  Hemen hemen bütün peygamberler, dînin emirlerini yerine getirmek ve yaymak için hicret etmişlerdir  Bunlardan Lût, Mûsâ, İbrâhim ve Îsâ aleyhimüsselâmın hicretleri meşhurdur  Eshâb-ı kirâm da Medîne'ye hicretten önce iki defâ Habeşistan'a hicret etmişlerdir  Ayrıca Eshâb-ı Kehf'in de Allah yolunda yaptıkları hicret Kur'ân-ı kerîmde bildirilmektedir   Hicrî târihin başlangıcı olan hicret, hem İslâm târihinin hem de cihân târihinin en mühim hâdisesidir   Kıyâmete kadar nesh edilmeden (değiştirilmeden) bâki kalacak tek ve en son din olan İslâmiyet, hicret hâdisesi ile "devlet" olmaya doğru ilk adımlarını atmıştır  Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm ve ilk Müslümanlar; doğdukları topraklar olan Mekke'de kendilerine ve dinlerine tanınmayan hayat hakkını hicret ederek Medîne'de bulmuşlar, burada çoğalıp, güçlenip kuvvetlenerek Mekke'yi ve Arabistan Yarımadasındaki birçok beldeleri fethetmişler, ilk İslâm Devletini kurmuşlardır  Bundan sonradır ki, önünde durulmaz İslâm orduları asırlar boyu dünyânın dört bir tarafına bir îmân seli gibi akmışlar, İslâmiyetin nûrunu yeryüzüne yaymışlardır  Böylece İslâm medeniyeti bâtıl dinlerin, zulmün, hakâretin ve ilimde, teknikte geri kalmışlığın pençesinde inleyen insanlığı emniyete, adâlete, râhata, huzûra, dünyâ ve âhiret seâdetine kavuşturmuştur   Hicret'ten evvel Peygamberimiz İslâmiyeti, önce yakın akrabâlarına anlatıyordu  Müslüman olanların sayısı çok azdı  Müslüman olanlar da Mekkeli putperest müşriklerden çok işkence ve eziyet görüyorlardı  Peygamberimize İslâmiyeti açıkça anlatmasını emreden; "Emr olunduğun şeyi apaçık bildir  Müşriklerden yüz çevir  " (Hicr sûresi: 93) meâlindeki âyet-i kerîme gelince, açıkça İslâmiyete dâvet başladı  Bunun üzerine müşriklerin düşmanlıkları daha da arttı  Eziyet ve işkencenin sonu gelmiyor, gün geçtikçe daha da şiddetleniyordu  Mekke, Müslümanlar için yaşanmaz bir şehir hâline gelmişti  615 yılında Peygamberimizin müsâdesiyle Müslümanlardan 10 erkek ve 5 kadın, bundan bir yıl sonra da Ebû Tâlib'in oğlu Ca'fer-i Tayyâr başkanlığında 82 erkek ve 10 kadın daha Habeşistan'a hicret ettiler  Orada râhat ve huzûra kavuştular   İslâmiyetin günden güne yayılması üzerine şaşkına dönen müşrikler, bu sefer de Müslümanları Ebû Tâlib Mahallesinde kuşatma altına aldılar  Giriş-çıkışı yasakladılar  Yiyecek, giyecek ve hiç bir ihtiyâç maddesi sokmadılar  Üç sene büyük sıkıntılara mâruz bıraktılar   Mekkeli müşriklerin her gün artan düşmanlık ve zulümlerine rağmen Müslümanların sayısı gittikçe artıyordu  Peygamberimiz hak dîni, insanlara duyurmaya ve öğretmeye sabır ve yumuşaklıkla devâm ediyor, karşılaştığı herkesi, Allahü teâlâya îmân etmelerini, kendinin Allah'ın resûlü olduğunu, putlara tapmaktan vazgeçilmesini anlatıyordu  620 senesi hac mevsiminde Medîne'den gelenlerden 6 kişi Müslüman oldular  Bir sene sonra 12 kişi olarak geldiler ve Akabe denilen yerde Peygamberimize bîat ettiler  622 yılı hac mevsiminde de 73'ü erkek 2'si kadın 75 kişi Akabe Bîatını yaptılar  Peygamber efendimizin uğrunda canlarını seve seve fedâ edeceklerine söz verdiler ve Medîne'ye döndüler  Peygamber efendimizi de Medîne'ye dâvet ettiler  Bundan sonra İslâmiyet, Medîne'de süratle yayıldı  İkinci Akabe Bîatını duyan Mekkeli müşriklerin tutumları, çok şiddetli ve pek tehlikeli bir hâl aldı  Müslümanlar için Mekke'de kalmak tahammül edilemeyecek derecede idi  Peygamber efendimize durumlarını arz ederek, hicret için müsâde istediler  Bir gün sevgili Peygamberimiz, sevinçli bir hâlde Eshâb-ı kirâmın radıyallahü anhüm yanına gelip; "Sizin hicret edeceğiniz yer bana bildirildi  Orası Yesrib (Medîne)dir  Oraya hicret ediniz  " ve "Orada Müslüman kardeşlerinizle birleşin  Allahü teâlâ onları size kardeş yaptı  Yesrib'i (Medîne'yi) size emniyet ve huzûr bulacağınız bir yurt kıldı  " buyurdu  Resûlullah efendimizin izni ile tavsiyesi üzerine, Müslümanlar, Medîne'ye birbiri ardınca bölük bölük hicret etmeye başladılar   Resûlullah efendimiz, hicret edenlere son derece ihtiyatlı ve tedbirli davranmalarını sıkı sıkı tenbih ediyordu  Müslümanlar, müşriklerin dikkatini çekmemek için küçük gruplar hâlinde yola çıkıyor, mümkün olduğu kadar gizli hareket ediyorlardı  Medîne'ye ilk hicrette bulunan, müşriklerden çok eziyet görmüş olan Ebû Seleme'dir  Neden sonra işin farkına varan müşrikler, hicret etmek üzere yola çıkan Müslümanlardan görebildiklerini yoldan çevirmeye, kadınları kocalarından ayırmaya, gücü yettiklerini hapsetmeye ve çeşitli cefâlar yapmaya başladılar  Onları dinlerinden döndürmek için her türlü eziyeti yaptılar  Fakat bir iç harbin patlak vermesinden korktukları için öldürmeye cesâret edemediler  Ancak Müslümanlar da her fırsattan istifâde ederek Medîne'ye hicrete devâm ettiler   Bu arada hazret-i Ömer bir gün kılıcını kuşandı, yanına oklarını ve mızrağını alıp Kâbe'yi açıkca tavâf etti  Orada bulunan müşriklere yüksek sesle şunları söyledi: "İşte ben de dînimi korumak için Allah yolunda hicret ediyorum  Karısını dul, çocuklarını yetim bırakmak, anasını ağlatmak isteyen varsa önüme çıksın  " Böylece hazret-i Ömer ve yanında yirmi kadar Müslüman güpegündüz açıktan Medîne'ye doğru yola çıktılar  Onun korkusundan bu kâfileye hiç kimse dokunamadı  Daha sonra Eshâb-ı kirâmdan diğerleri de hicrete devâm ettiler  Bu arada hazret-i Ebû Bekr de hicret için izin istedi  Resûlullah efedimiz; "Sabreyle  Ümidim odur ki; Allahü teâlâ bana da izin verir  Berâber hicret ederiz  " buyurdu  Hazret-i Ebû Bekr; "Anam babam sana fedâ olsun  Böyle ihtimâl var mıdır?" diye sordu  Resûlullah da; "Evet vardır  " buyurunca sevindi  Sekiz yüz dirhem vererek hemen iki deve satın aldı  Beklemeye başladı  Nihâyet Mekke'de Peygamber efendimiz, hazret-i Ebû Bekr, hazret-i Ali, fakirler, hastalar, ihtiyarlar ve müşriklerin hapsettiği kimseler kaldı   Diğer taraftan Medîneliler (Ensâr), hicret eden Mekkelileri (Muhâcirleri) çok iyi karşılayıp, misâfir ettiler  Aralarında kuvvetli bir birlik meydana geldi  Resûlullah'ın da hicret edip, Müslümanların başına geçeceği ihtimâliyle Mekkeli müşrikler telâşa kapıldılar   Mühim işleri görüşmek için biraraya geldikleri Dârünnedve'de toplandılar, ne yapacaklarını konuşmaya başladılar  Bu toplantıya şeytan da "Şeyh-i Necdî" yâni Necdli bir ihtiyâr kılığında, düzgün kıyâfetli olarak katılmıştı  Çeşitli teklifler öne sürüldü  Hiç biri beğenilmedi  Kendisine söz verilen Şeyh-i Necdî kılığındaki şeytan onlara; "Sizin düşündüklerinizin hiçbiri O'na karşı çâre değildir  Çünkü O'nun öyle güler yüzü tatlı dili vardır ki; her tedbiri bozar  Başka çâre düşününüz  " diyerek fikrini söyledi  Kureyş'in reisi ve en azılı İslâm düşmanı olan Ebû Cehil; "En doğru fikir şudur ki, her kabîleden bir kuvvetli kimse seçelim  Herbiri ellerinde kılıçları ile Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) üzerine saldırsın  Kılıç vurup kanını döksünler  Böylece kimin öldürdüğü belli olmaz  Zarûrî olarak diyete râzı olurlar  Biz de O'nun diyetini verir, bu sıkıntıdan kurtuluruz  " dedi  Şeyh-i Necdî de bu fikri beğendi ve harâretle tasdîk etti   Onlar bunun hazırlığı içindeyken, Allahü teâlâ, Peygamber efendimize hicret emrini verdi  Cebrâil aleyhisselâm gelerek müşriklerin kararını ve o gece yatağında yatmamasını bildirdi  Peygamber efendimiz hazret-i Ali'ye kendi yatağında yatmasını ve bıraktığı emânetleri sâhiplerine vermesini söyledi  Geceleyin Yâsîn sûresinin ilk sekiz âyetini okuyarak, kendisini öldürmek için evini sarmış kâfirlerin üzerine bir avuç toprak saçtı ve evinden çıktı  Müşriklerden hiç kimse onu göremedi  Peygamber efendimizin saçtığı topraktan kime isâbet ettiyse Bedr Savaşında öldürüldü   Safer ayının yirmi yedinci Perşembe günü, Peygamber efendimiz ve hazret-i Ebû Bekr yanlarına bir miktar yiyecek alarak, bir kılavuz ile birlikte yola çıktılar  Bir saatlik mesâfedeki Sevr Dağında bulunan mağaranın önüne geldiler  Mağara'ya Resûlullah'tan izin alarak önce hazret-i Ebû Bekr girdi, içeriyi dikkatlice gözden geçirdi  Gördüğü çok sayıdaki delikleri, yılan ve akrep çıkmaması için gömleğini parçalayarak kapattı  Açık kalan bir deliği de ayağıyla kapayıp, Peygamber efendimizi içeri dâvet etti  Resûlullah'ın içeri girmesini müteakip Allahü teâlânın emriyle bir örümcek kapıya ağını ördü ve bir çift güvercin yuva yaparak yumurtladı   Eve girip de Peygamber efendimizi yatağında bulamayan müşrikler, her tarafı aramaya başladılar  İz tâkib ederek mağaranın önüne geldiklerinde, bir örümceğin mağaranın ağzını örmüş ve bir güvercinin de yuva yapmış olduğunu gördüler  İçeriye bakmadan geri döndüler  Allahü teâlâ, bu mûcize ile Peygamberini ve O'nun arkadaşını müşriklerin kötülüklerinden korudu  Ayaklarının ucuna baksalardı her ikisini de göreceklerdi  Bu durum karşısında, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem için endişelenen hazret-i Ebû Bekr'i Peygamberimiz teselli ediyor ve ona; "Üzülme, Allahü teâlâ bizimle berâberdir  " diyordu   Mağarada Peygamber efendimiz başını hazret-i Ebû Bekr'in dizine koyarak bir miktar uyumuştu ki, bir yılan hazret-i Ebû Bekr'in ayağını ısırdı  Izdırapla gözlerinden yaş aktı  Peygamberimiz uykudan uyanıp; "Yâ Ebâ Bekr! Seni ağlatan şey nedir?" diye sorunca, hazret-i Ebû Bekr de; "Ayağımı bir şey ısırdı, canım yandı  Fakat anam, babam sana fedâ olsun yâ Resûlallah!" dedi  Hemen Peygamberimiz yılanın soktuğu yere mübârek tükrüğünü sürdü ve Allahü teâlânın izniyle iyileşti  Peygamberimiz ve hazret-i Ebû Bekr üç gün üç gece bu mağarada kaldı  Hazret-i Ebû Bekr'in oğlu Abdullah, Mekke'de duyduklarını, geceleyin mağaraya gelip, haber veriyor, Ebû Bekr'in âzâdlı kölesi ve sürülerinin çobanı Âmir ise geceleri süt getiriyor ve izleri kayb ediyordu   Dört gece mağarada kalıp, Rebiülevvelin birinci Pazartesi günü mağaradan ayrılarak Medîne'ye doğru yola çıkan Resûlullah'ı ve hazret-i Ebû Bekr'i her yerde aramalarına rağmen bulamayan müşrikler âdetâ çılgına dönmüşlerdi  En azılıları olan Ebû Cehil, Mekke civârında tellallar bağırtarak Muhammed aleyhisselâmı ve hazret-i Ebû Bekr'i bulup getirenlere ve yerlerini bildireceklere 100 deve vâdediyordu  Onun bu vâdini duyan ve mala tamah eden bâzı kimseler silâhlarını alıp atlarına atlayıp yola düştüler  Bunlardan biri de Sürâka idi  Peygamber efendimize yaklaşınca atının ayakları dizlerine kadar kuma gömüldü  Sürâka şaşkına dönüp af diledi ve kurtulması için duâ istedi  Resûlullah'ın duâsı ile kurtuldu ve Peygamber efendimizin emri ile geri döndü  Sürâka, Mekke'nin fethinden sonra Müslüman olmuştur   Peygamber efendimiz ve hazret-i Ebû Bekr yollarına devâm ederek mîlâdın 622  senesi Eylülün yirminci ve Rebiülevvelin sekizinci Pazartesi günü Medîne yakınlarındaki Kubâ köyüne vardılar  Bugün Müslümanların hicrî güneş yılının başlangıcı oldu  Bu senenin Mayıs ayının 16  Cumâ gününe tesâdüf eden Muharrem ayının birinci günü de Müslümanların hicrî kamerî yılının başlangıcı olması hazret-i Ömer'in hilâfeti zamânında söz birliği ile kabul edildi  Birkaç gün burada kalan Peygamberimiz ilk iş olarak Kubâ Mescidini yaptı  Rebiülevvelin 12  Cumâ günü Medîne şehrine doğru yola çıktı  Rânûna Vâdisinden geçerken, öğle vakti olmuştu  Burada ilk Cumâ namazını kıldı ve ilk hutbeyi okudu  Namazdan sora her ikisi ve yanındakiler develerine bindi ve Medîne'nin yolunu tuttular  Medîne halkı, Peygamberimizin mübârek yüzünü görebilme heyecanıyla, yolları kaplamış ve bayram sevinci yaşıyordu  Enes bin Mâlik, Peygamberimizin Medîne'ye girdiği günden daha güzel ve neşeli bir gün görmediğini ifâde eder  Kadınlar ve çocuklar hep bir ağızdan: Seniyyet-ül-Vedâ'dan, Bedr doğdu üstümüze, Hakka dâvet ettikçe, şükr vâcib oldu bize Sen bize gönderildin, Emrullahı getirdin Medîne'ye hoş geldin, şeref verir dâvetin diyerek, kasîdeler söylüyorlardı  Medîne halkı görülmemiş bir tezâhüratta bulunuyor, herkes; "Bize buyrun, yâ Resûlallah!" diyerek, Peygamber efendimizi evlerine dâvet ediyorlardı  Resûl-i ekrem efendimiz devesini serbest bıraktı  Deve ilk defâ iki yetime âit bir arsaya çöktü ve çok durmadan kalktı  Biraz yürüdükten sonra tekrar aynı yere çöktü  Burası Peygamber efendimizin dayıları olan Neccâroğullarından Ebû Eyyûb-i Ensârî hazretlerinin evine yakındı  Peygamberimiz, bu zâta misâfir oldu ( Ebû Eyyûb-i Ensârî)  Ensâr (Medîneli Müslümanlar) dîni için vatanını terk eden muhâcir kardeşlerini barındırdı, evlerine misâfir etti, iş buldu, mülklerinden yer verdi ve her yardımı yaptı   Bu tür fedâkârlık ancak İslâm kardeşliğinde vardır  Nitekim Allahü teâlâ meâlen; "Ancak mü'minler kardeştirler  " (Hucurât sûresi: 13) buyurarak, gerçek sevgi ve samimiyetin maddî menfaatle değil, îmân ve inançla var olabileceğini buyurmuştur  Bu da açıkca Ensar ve Muhâcirîn'in arasında görülmektedir   Medîne'ye hicretin, İslâm târihinde büyük önemi vardır  Hicret'ten sonra Müslümanlığın kolayca ve süratle yayılması sağlanmış, İslâm dîninin merkezi Mekke'den Medîne'ye nakledilmiş oldu  Ensâr ve Muhâcirîn bu yeni İslâm merkezinde el ele vererek İslâm dîninin kuvvetlenmesi için her fadakârlığa katlanıyorlar, Resûlullah'ın etrâfında toplanarak ve İslâm dîninin esaslarına uyarak yeni bir nizam ve mesûd bir hayat kuruyorlardı  Eski sıkıntılı ve korkulu günler arkada kalmış, inançlarından dolayı insanlara işkence yapan müşriklerin ezâ ve cefâ veren ellerinin uzanamayacağı Medîne'de hürriyet ve emniyet havası içinde sâkin, tatlı bir hayat başlamıştı  Müslümanlar bir devlet olmuşlardı  Cihâd emri burada geldi  Medîne'deki kabîleler arasındaki kin ve düşmanlık kalktı, yerini İslâm kardeşliği ve sevgisi aldı   Hicretten sonra İslâmiyet süratle yayıldı  Medîne üzerine yürüyen müşrik orduları, yapılan savaşlarda mağlûb edildi  Daha sonra Mekke de fethedildi  İslâmiyet Arap Yarımadasının her tarafına yayıldı  Bundan sonra da İslâm orduları asırlar boyu, dünyânın dört bir yanına bir îmân seli gibi aktı  İslâm nûrunu dünyânın her tarafına yaydı  | 
|   | 
|  | 
|  |