|  | Kemah, Erzincan Tarihçe |  | 
|  08-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Kemah, Erzincan TarihçeTarihçe Kemah'ın " Tarih öncesi çağları hakkında kesin bilgilere sahip değiliz  Ancak,Erzurum çevresi gibi komşu yörelerde yapılan bazı araştırmalar, bölge tarihinin umumi manada, insanlık tarihinin en eski devirlerine, yani "Paleolitik Çağ"a (Yontma Taş Devri) kadar götürmektedir  Müteakib devirlerde ise Kemah bölgesinin ön tarihi hakkında bilgilerimiz ilmi boyutlar kazanmaya başlar: "Son K*****itik" ve "İlk Tunç Çağ " devrelerinde Doğu ve Güney-doğu Anadolu'da -Karaz türü çanak-çömlekleri adı ile tanımlanan- yaygın ve homojen, kendine has eserleriyle bir kültür gurubu ortaya çıkar  "Karaz-Kültürü" adının yanı sıra, buluntu yerlerine göre çeşitli isimler altında tarif edilen bu kültür, gerçekte çok mühim bir tarihi hadiseyi ve gelişmeyi yansıtmaktadır  Adı geçen arkeolojik materyal Hurrilere ait olup, dil yapısı bakımından Ural-Altay dil ailesi ile yakınlık gösteren bu kavmin çeşitli kollar halinde Trans-Kafkasya, Kura-Aras yöresinden Doğu Anadolu ve komşu bölgeler üzerine yaptıkları göç ve yayılmaları belgelemektedir  Araştırmacılar Kemah'ın yer aldığı Erzincan yöresini de, bu kültürün gelişim bölgesi içinde zikrederler  "Tarihi Çağlar" da, Kemah ve çevresi hakkındaki aydınlatıcı bilgileri, Hittit ve Assur çivi yazılı kaynaklarından edinmekteyiz: M  Ö  III  bindeki Hurri kabilelerinin ve Urartular gibi akraba boyların göçlerini müteakib, M  Ö  II  binde Doğu Anadolu'da birtakım küçük feodal beyliklerin teşekkül ettiği görülür  Bunlardan birisi de Kemah yöresindeki beyliktir  Hittit kaynaklarında, Erzurum ve Erzincan arasındaki bölge "Hayaşa/Hajaşa" olarak geçmektedir  Hititlerin amansız düşmanı olan Hayaşa beyliği'nin Kral I  Şuppiluliuma (M  Ö 1375-1345) devrinde bir çok çetin mücadelelerden sonra Hitit devletine tabi olduğu anlaşılmaktadır  Kaynaklara göre, bir ara durmuş olan Hitit-Hayaşa çekişmesi,Şuppiluliuma'nın ölümünden sonra tekrar alevlenmiştir  Bunun üzerine oğlu II  Murşillis, Hitit devletine karşı ayaklanan Hayaşalı'larla Kemah yakınlarında savaşmak zorunda kalmıştır  Anlaşıldığına göre Hititlerle mücadeleye devam eden Hayaşalılar, yeniden bağımsızlıklarını elde etmişlerdir  M  Ö  XIII  yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Assur devletinin Ön Asya'da gittikçe kuvvetlenmesi üzerine Doğu Anadolu'nun siyasi durumunda büyük değişikliler görülür: Doğu Anadolu ile Assur arasında bir " tampon devlet" niteliğinde olan Hurri-Mitanni (Hanigalbat) devletinin zayıflayarak tarih sahnesinden çekilmesini fırsat bilen Assur, Doğu Anadolu'ya amansız akınlar düzenlemeye başlamıştır  Bunun üzerine yukarıda zikrettiğimiz Hurri kökenli ve akraba Urartu kabilelerinin meydana getirdikleri Feodal beylikler, Assur'a karşı birleşirler  Böylece Doğu Anadolu'da, merkezi Van Gölü olmak üzere gelecekteki Urartu devletinin temelini oluşturan " Uruatri" ve "Nairi" konfederasyonları, yeni bir politik güç olarak ortaya çıkar  Hitit kaynaklarında "Hayaşa" adı altında tarif edilen Kemah bölgesi, Assur kaynaklarında zaman zaman Nairi konfederasyonunun hakim olduğu topraklar dahilinde zikredilmektedir  Bu feodal beylik, konfederasyonunun bir üyesidir  M  Ö  IX  yüzyılın ikinci yarısında, Doğu Anadolu'ya yapılan Assur seferleri gittikçe yoğunlaşır  Bunun üzerine, Uriatri ve Nairi konfederasyonları, birleşerek Urartu devletini kurarlar  Bu sırada, Assur kralı III  Salmanassar'ın (M  Ö  848-824) Fırat'ın kaynaklarına kadar ulaşan seferleri sırasında Suhme bölgesini de fethederek yağmaladığı görülür  Urartu kralı II  Argişti (M  Ö  714-685) devrinde, Kemah ve Erzincan yörelerinin Urartu devletine ilhak edilerek batı sınırında güçlü bir eyalet merkezi haline getirildiği anlaşılmaktadır  Medleri takiben Perslerin Doğu Anadolu'ya hakim olmaları ile- Kemah-Erzincan yöresi dahil-Doğu Anadolu'nun büyük bir kısmı, Pers Kralı I  Dareiros'un yeniden organizasyonu sonucunda-o çağlardaki adı ile-"Armina/Arminyia" Satraplığına,yani XIII  Satraplık bölgesine dahil edilmiştir  Bilahere Roma İmparatorluğu'nun hakimiyeti altına giren bu bölge, Roma, Part krallığı ve yerli krallık arasındaki mücadelelerde,bir kilit noktası teşkil etmiştir  Bölgede, Roma hakimiyetinin zayıflaması üzerine birçok yeni prenslikler kurulmuştur  Birbirleriyle sürekli mücadele halinde olan bu prenslikler zaman zaman Doğu Roma'nın veya İran'ın nüfuzu altına girmiştir  Kemah, eski çağlarda "Ani" ismiyle de bilinmektedir  I  Theodosios (379-395) devrinde Kemah'ın bulunduğu bölgenin adı "Daranalis" olarak geçer  Yine onun zamanında şehire "Theodosiopolis" adı verilmiştir  Şehir daha sonraki devirde Anastasios tarafından yeniden kurulmuştur  İslamiyetin zuhurundan kısa bir müddet sonra, bu bölge Arapların akınlarına maruz kaldı  Araplar, burasını evvela H  59 (M  678/679)'da, sonra 710 senesinde, daha sonra H  105 (M  723/724)'de Mervan bin Muhammed kumandasında ve tekrar Mesleme bin Abdülmelik idaresinde zaptetmişlerdir  H  133 (M  750/751)'de Bizans İmparatoru Konstantin tarafından kuşatılması üzerine, Abbasi halifesi Ebu Ca'fer el-Mensur, şehri Bizanslılara karşı tahkim etti  Bununla beraber 754/755'de Kemah, tekrar Bizanslıların hakimiyeti altına girdi  Bundan sonra burası, halifeler ile Bizanslılar arasında birkaç defa daha elden ele geçti  Sonraki asırlarda Bizanslılara tabi kaldı  Arap tarihçisi Belazuri H  149-150(M  766) yılında yapılan bir Kemah muhasarasını şöyle anlatır :"El-Mansur, H  149 da Bağdat'dan hareket edip,Hadisetü'l-Mavsıl (Musul) a geldi  İlk önce Hasan Bin Kahtebe'yi,onun arkasından da Muhammed bin Eş'as'ı kutsal savaşta (Bizans'a karşı cihad) bulunmak üzere gönderdi  İki komutanın emrindeki kuvvetlere Abbas bin Muhammed'i emir yaptı  Abbas'a onlarla beraber Kemh (Kemah) üzerine yürümeyi emretti  Muhammed bin Eş'as, Amid (Diyarbekir) de öldü  Hasan ile Abbas ilerlediler  Malatya'ya vardılar  Oradan yiyecek maddeleri yüklettiler  Oradan kalkıp,Kemah çevresine geldiler  Abbas, mancılılklar kurmayı emretti  Fakat kaledekiler mancılıklardan atılan taşlardan korunmak üzere, kalelerinin (duvarları) üstüne dikenli ardıç ağaçları yerleştirdiler, Müslümanları taşladılar  Bu taşların tesiriyle 200 müslüman şehid oldu  Müslümanlar Debbabe'ler (?) yaparak şiddetli bir surette savaştıktan sonra kaleyi fethettiler  Abbas bin Muhammed bin Ali ile birlikte Matar Varrak da, bu kutsal savaşlara katıldı  " Kemah'ın Türklerin hakimiyeti altına geçmesi Malazgirt zaferinden (1071) kısa bir müddet sonra oldu  Alp Arslan, Malazgirt zaferini müteakib kumandanlarından Emir Saltuk'a Erzurum ve havalisini; Emir Artuk Bey'e Mardin, Amid, Malatya ve civarını; Emir Danişmend'e Kayseri, Sivas, Tokat, Niksar ve Amasya'yı; Emir Çavudur'a Maraş, Saros ve mülhakatını; Emir Mengücek'e ise Erzincan, Kemah, Şarki-Karahisar ve havalisini ıkta ederek bu memleketlerin fethedilmesini emretmiştir  Bunun üzerine Kemah, Erzincan ve mülhakatını zabteden Emir Ahmed Mengücek Gazi, Mengücek Beyliği'ni kurarak, müstahkem bir kaleye sahip bulunması dolayısıyla, Kemah'ı merkez yaptı  Mengücek Gazi'nin ölümünden sonra yerine oğlu İshak geçti  İshak, Danişmend Ahmed Gazi'nin kızı ile evli idi  Artuklu emiri Belek Gazi'nin ülkesine saldırması üzerine ona karşı koyamıyacağını anlayan İshak, Trabzon dukası Konstantin Gabras'ın yanına giderek ondan yardım istedi (1119)  Gabras, İshak'ın teklifini kabul etti ve her ikisi de, askerleri ile Belek'in karşısıma çıktılar  Belek de bunlara karşı Danişmend Gazi ile ittifak yapmıştı  Her iki taraf Erzincan'a bağlı Şiran kalesi yakınlarında karşılaştılar  Burada yapılan savaşta Gabras ve Mengücek-oğlu ağır bir hezimete uğrayarak esir düşmüşlerdir (H  514/M  1120)  Gabras,fidye mukabilinde kurtulmuş, İshak ise Danişmend Gazi'nin damadı olduğundan serbest bırakılmıştır  İshak'ın ölümünden (1142) sonra Mengücek ülkesi, oğulları arasında paylaştırıldı  Kemah, Melik Mahmud'a; Erzincan, Davud Şah'a; Divriği ise Süleyman Şah'a düştü  Mengücek devletinin Kemah kolunun, Melik Mahmud'un ölümünden sonra çökmesi üzerine Kemah, Erzincan beyliği idaresine geçti  Davud Şah'ın 1151'de öldürülmesini müteakib, Kemah ve Erzincan, Divriği hükümdarı Süleyman Şah'a tabi kılınmışsa da, çok geçmeden, Davud Şah'ın oğlu Fahreddin Behram Şah (1165-1125), babasının beyliğine sahip çıkmıştır (1165)  Çok iyi bir hükümdar olan Fahreddin Behram Şah zamanında bilhassa Erzincan, mühim bir kültür ve ticaret merkezi haline gelmiştir  Burada, babası ve kendi adına basılmış paralar mevcut olduğu gibi, yine kendi ismini taşıyan bir medrese de bulunmaktadır  Yağı-basan'ın ölümü (1164) üzerine II  Kılıç Arslan, Danişmend Beyliğini, ülkesine katarak Mengüceklileri de kendisine tabi kılmıştır  Bu suretle Mengücek oğulları Selçukluların himayesi altında uzun müddet emniyet içinde yaşadılar  Nihayet Harizmşah Celaleddin Mengübirti ve Moğol istilaları dolayısiyle Doğu Anadolu hudutlarını emniyet altına almak isteyen Selçuklu Sultanı I  Alaaddin Keykubad (1220-2237), Erzincan ve Kemah'ı ülkesine ilhak ederek Mengücek devletine son verdi (1228)  Kösedağ savaşını (1243) müteakib Moğolların Anadolu'yu istilasından sonra, yapılan anlaşma gereğince Erzurum ve Bayburd havalisi ile birlikte Kemah ve Erzincan'da uzun bir müddet Selçukluların elinde kalmıştır  Nitekim H  695 (M  1295-96) yılında Erzincan'da II  Gıyaseddin Mes'üd adına basılmış paraların mevcudiyeti bu hususu teyid etmektedir  Son İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han'ın ölümünden (1335) sonra Kemah ve Erzincan havalisinin, Sivas, Ankara, Kayseri ve Şarki- Karahisar'a hakim olarakl bir devlet kurmaya muvaffak olan Eretna oğullarının idaresine geçtiği, gerek Alaaddin Eretna (öl  1352) gerekse oğlu Gıyaseddin Mehmed (1352-1365) namına basılan paralarla sabittir  Eretna oğullarının zaafından istifade ederek harekete geçen Erzincan emirlerinin de zaman zaman Kemah'ı hakimiyetleri altına aldıkları görülmektedir  Nitekim Erzincan emiri Ahi Ayna Bey'in ölümünü (1361) müteakib Şarki-Karahisar'dan gelerek Erzincan'ı alan Emirzade Pir Hüseyin Bey'in Bayburd'a kadar uzanarak burasını fethettiği bilindiğine göre, bu arada Kemah'ı da almış olması kuvvetle muhtemeldir  Pir Hüseyin 1379 yılında ölünce, Erzincan emirliği Eretna oğullarından Mutahharten (Taharten)'in eline geçti  Mutahharten, emir olur olmaz Erzurum, Çemişkezek, İspir, Bayburd, Tercan, Kemah ve Şebinkarahisar (Şarki-Karahisar) şehirlerini idaresi altına aldı  Kemah ve havalisi, bir müddet, Erzincan emiri Mutahharten ile son Eretna hükümdarı II  Mehmed Bey'i bertaraf ederek Sivas'ta hükümdarlığını ilan eden (1381) Kadı Burhaneddin Ahmed (öl  1398) arasındaki mücadelelere sahne olmuştur  Kadı Burhaneddin, Erzincan emiri Mutahharten üzerine yürüdüğü sırada (1394) Kemah valisi, kendisini karşılayarak itiatini bildirdi  Kadı, Erzincan topraklarında büyük tahribat yaptıktan sonra geri Sivas'a döndü  Çok geçmeden Mutahharten'in tekrar Kemah'a karşı harekete hazırlandığını haber alan Kadı Burhaneddin, ikinci kez Erzincan'a yürüdü  Bu esnada Kemah, Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey'in katl ve yağma hareketleriyle neticelenen hücumuna maruz kaldı  Kadı Pulu savaşında (1395) Mutahharten' yenilince, Kemah tekrar Erzincan emirinin eline geçti  Kadı Burhaneddin'in Kara Yülük Osman Bey tarafından öldürülmesinden sonra (1398) Sivas'ı Osmanlı ülkesine katan Yıldırım Bayezid,Timur hakimiyetini kabul etmiş bulunan Erzincan emiri Mutahharten'in kendisine tabi olmasını istedi  Fakat Erzincan emiri, bunu kabul etmeyerek keyfiyeti Timur'a bildirdi  Bu sıralarda Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf'la Sultan Ahmed Celayir'in Osmanlı'lara ilticalarından dolayı,Timur ile Bayezid'in arası açılmıştı  Timur, Erzincan emirinin bu müracaatı üzerine Sivas'a yürüdü  Ordusuna Kara Yülük ile Mutahharten rehberlik ediyorlardı  Sivas'ı yakıp yıktıktan sonra memleketine döndü (1400)  Buna çok müte'essir olan Bayezid, bizzat doğu hududuna gelerek Erzincan ile Kemah'ı Mutahharten'in elinden almış ve kendisinin hakimiyetini tanıması şartıyla Erzincan'ı tekrar ona vermiş ise de, Kemah kalesini iade etmiyerek buraya muhafız koymuş; Mutahharten'in ailesini de rehine alarak Bursa'ya göndermiştir  Fakat Timur, Yıldırım Bayezid'e karşı harekete geçince Kemah'ı zaptederek yine eski sahibi Mutahharten'e verdi  Kemah ve Erzincan civarı, bundan sonra, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın 1467'de Karakoyunlu devletini ortadan kaldırarak buraları hakimiyeti altına almasına kadar geçen devrede, birbirlerine rakib bu iki Türkmen topluluğu arasında sık sık el değiştirmiştir  Bunların birbirleriyle olan amansız mücadeleleri yüzünden başta Erzurum, Erzincan, Tercan ve Bayburd olmak üzere Doğu Anadolu'nun birçok şehir, köy ve kasabaları, büyük ölçüde tahribata uğramıştır  Bu bölgeler ancak Uzun Hasan (1453-1478) zamanında istikrar ve huzura kavuşabilmiştir  Fakat Uzun Hasan'ın ölümünden sonra Akkoyunlu devleti, uzun süren taht kavgaları yüzünden acze düşmüştür  İşte bu kargaşalıkların devam ettiği bir sırada birçok Türkmen boy ve uluslarını etrafına toplayarak Safevi devletini kuran Şah İsmail, 1500'de Azerbaycan, 1507'de Diyarbekir, nihayet 1508'de Bağdad'ı alıp Akkoyunlu Türkmen devletine son verdi  Bu arada bütün Akkoyunlu şehir ve kaleleri gibi çok müstahkem olduğu bilinen Kemah kalesi 1503'ten itibaren Safevilerin emrine girdi  Öyle anlaşılıyor ki, bu tarihten itibaren kale ve civarında bulunan Akkoyunlu Türkmenleri şuraya buraya veya Osmanlı ülkesine sığınmış, yerlerine Safevi taraftarı Türkmenler yerleştirilmiştir  Kaynak : Wikipedia | 
|   | 
|  | 
|  |