|  | İslam Alimlerinden Farkındalık |  | 
|  08-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   İslam Alimlerinden Farkındalıkİslami alimlerinden gelecek ve geçmiş ikilemi ya da an'la ilgili alıntılar    "Sofi vaktin oğludur; o, vaktini tasalanmayla ve geçmişi düşünmekle boşa harcamadığı gibi geleceği de fazla düşünmez  Çünkü  uzun  bir  ümitle  vaktini  Allah’a  yönelmekle,  kendini  arındırmakla  ve  o  zaman içerisinde  Allah  için  gerekli  olanları  düşünmekle geçirir  Sofinin tanımları şöyle yapılabilir: O, sadece bir yolu ve bir geleneği seçmemiştir  Her  zaman  ve  ne şekilde  olursa olsun Allah’la birliktedir  O, Allah’tan başkasına bakmaz  Bazen insanlarla alakadar olup, gönüllerinin  Allah’a  bağlanması  için  çaba harcar;  bazen  da  kendisi  Allah’la  alakadar olur  ve  bu  iki  alakadarlık  arasındaki  farkın önemli  olmadığını  görür  Her  ne  kadar  iki durum  arasında  fark  varsa  da,  ikisi  de Hak’tır  İşler niyetlere bağlıdır ve sofi kişi de vaktin oğludur  " -Şeyh bedrettin - Varidat "Elcevap: Emaneti gerçek sahibine satmak    İşte o satışta, beş derece kar içinde kar var     Üçüncü Kar: Her aza ve duygunun kıymeti, birden bine çıkar  Mesela akıl bir alettir  Eğer Cenab-ı Hakk'a satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, öyle uğursuz, bunaltan, usandıran, bıktıran bir alet olur ki: Geçmiş zamanın üzüntü verici acılarını ve gelecek zamanın korkutucu hallerini senin bu biçare başına başına yükletecek, kuvvetsiz ve zarar veren bir alet mertebesine iner  İşte bunun içindir ki: Fasık adam, aklını bunaltan ve canını sıkan bu durumdan kurtulmak için, galiben ya sarhoşluğa veya eğlenceye kaçar  Eğer Malik-i Hakiki'sine satılsa ve O'nun hesabına çalıştırsan; akıl, öyle tılsımlı bir anahtar olur ki: Şu kainatta sonsuz rahmet hazinelerini ve hikmet definelerini açar  Ve bununla sahibini, ebedi saadete hazırlayan bir Mürşid-i Rabbani derecesine çıkar    " -Bediuzzaman Said-i Nursi - Sözler [6  Söz] "Âsi, bunlar önce gelip geçenlere ait aslı yok masallar dedi ya…Kur’an hakkında söylenen bu söz, nifak eseridir  İçinde Allah nuru olan Lâmekân âleminde nerede geçmiş, nerede gelecek, nerede hâl, Geçmiş, gelecek, sana göredir  Yoksa hakikatte ikisi de birdir  Fakat sen iki sanırsın  Bir adam, onun babasıdır, bizim oğlumuz, Zeydin altında olan dam, Amr’ın üstündedir  Damın altta, üstte oluşu, o iki adama göredir  Hakikatteyse dam tek bir şeydir, işte o kadar! " -Mevlana Celaleddin-i Rumi - Mesnevi-i Şerif [3  Cilt -1150] "Geçmiş zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret  Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi  Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz  Sufi daima şu anın hakikatini yaşar  " -Şems-i Tebrizi "Âşıkların geçmiş zamandan bahsetmeleri yerinde bir iş değildir; geçmiş, gelecek, şu yok olan dünyâya aittir, Âşıkın sözü, hep içinde bulunduğu zamana aittir; elde olandan başkası, yoktur onun için, Sözünde sayı olsa bile onun maksadı, ancak birdir, Hak, Kur'ân'da, seçilmiş peygamberleri ayan - beyan anlattı; Herbirini ayrıca övdü, gizli sırrı açıkladı; Herbirinin yaratılışını, huyunu açıkladı; herbirini övdü ama, Hakk'ın bütün bunlardan muradı, Muhammed'di; yoksa ne diye «Sen olmasaydın» buyurdu?" [color="#40e0d0"]-Sultan Veled - İbtidaname "Bu yaşayıştan başka bir yaşayış bul; çünkü bu yaşayış, o yaşayışa karşı ölümdür, - O yaşayış, lâtîf, ebedî, geçmişten de, gelecekten de kurtulmuş bir yaşayıştır, Geçmiş, içinde bulunduğumuz, gelecek zaman, ecele dek, bu cihanın hâlidir; O-bu, bedenler âlemindedir; yoksa orda ne suret vardır, ne ad-san, Ard da yoktur, ön de; sol da yoktur, sağ da, ne üst vardır, ne alt, ne şüphe vardır, ne inanç Sarhoş, kendinden geçmiş, şaşırıp kalmış bir hâlde ruh âlemlerinde seyrân et, Bu sıfatlardan arındın mı, göklerin hepsi de ayağına baş kor, Ondan sonra ne âlemler seyredersin; Hakk'ın neliksiz-niteliksiz tecellîsini apaçık görürsün, Yokluktan kurtulur, varlık Kafdağı'na varırsın da ankaa gibi, kuşların padişahı olursun, İyiyi de parça - buçuğun görürsün, kötüyü de; kendini, sayısız tüm olarak seyredersin  " [b]-Sultan Veled - İbtidaname "Çayda akan su gibi, çölde esen yel gibi İşte bir gün daha kayboldu örümün  Ben ben oldukça iki günün gamını bir çekemem  Biri geçip giden gün biri gelecek gün  " [b]-Ömer Hayyam "Yüce Allah (c  c) şöyle buyurmaktadır: Ey âdemoğlu! Her kim dünyalık bir şey için üzüntü duyup kederlenirse, bu sadece Allah'tan uzaklaşmasını; dünyada ise sadece sıkıntısını ve âhirette de perişanlığını artırmaktan başka bir işe yaramaz  " -İmam Gazali - Kudsi Hadisler [4  Kudsi Hadis] "Zamanı hep maddede ve mekânda arıyor ve biliyoruz  Onu niçin içimizde ve ruhî hayatımızda aramıyoruz? Zaman içimizde de akıyor ve bir yere gelince duruyor  Biz, biri zamanda kayıtlı, öbürü zaman üstü ve bağımsız iki idrâk taşıyoruz  Bunlardan biri akıl, öbürü ruh    Biri anlamıyor, öbürü de anlamamayı anlamıyor  " [b]-Necip Fazıl Kısakürek - Vecdimin Penceresinden spatyom  com | 
|   | 
|  | 
|  | İslam Alimlerinden Farkındalık |  | 
|  08-21-2012 | #2 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   İslam Alimlerinden FarkındalıkKALBE GELEN DÜŞÜNCE ÇEŞİTLERİ Kalbe gelen düşüncelerin bir kısmı şeytandandır  Onları tanımak ve zararını kalpten uzaklaştırmak için önce Allahu Teâlâ'ya sığınmalı, sonra şu üç yolla onu defetmeye çalışmalıdır  1-Şeytanın tuzak, hile ve oyunlarını tanımalıdır  2-Şeytandan gelen vesvese ve çağrıyı basite alıp kalbi ona bağlamamalıdır  3-Kalp ve dil ile Allahu Teâlâ'yı zikretmeye devam etmelidir  Hiç şüphesiz yüce Allah'ı zikir, insanı şeytana karşı kuvvetlendirip koruyacak en güzel gıdadır  Şeytanın hile ve tuzaklarını tanımaya gelince, kalbe gelen düşünceleri ve çeşitlerini iyi tanıdığında hangisinin şeytana ait olduğunu farkedebilirsin  Kalbe Gelen Düşünce Çeşitleri Bil ki, havâtır dediğimiz düşünceler, kulun kalbinde meydana gelen birtakım etkilerdir  Bunlar, kalpte birtakım işleri yapmaya veya terketmeye sebep olur  Bütün bu düşüncelerin kalpte oluşması Allahu Teâlâ'dandır; çünkü her şeyin yaratıcısı O'dur  Bu düşünceler temelde dört kısımdır: 1- Bazı düşünceler vardır ki, başlangıcı itibariyle onları kalpte Allahu Teâlâ var eder; buna sadece "hatır (düşünce)" denir  2- Bazı düşünceler, insanın tabiatına uygun olarak kalpte oluşur  Buna nefisten gelen düşünce (hevâ) denir  3- Bazı düşünceler şeytanın çağrısından sonra meydana gelir, ona nisbet edilir, buna "vesvese" denir  4- Bazı düşünceler doğrudan yüce Allah tarafından kalpte yaratılır, buna "ilham" denir  Başlangıcı itibariyle Allahu Teâlâ'dan gelen düşünceler bazan hayır, ilâhî bir ikram ve kulu sorumlu eden bir delil olur  Bu düşünce, bazan kul için imtihan maksa- adıyla şer olarak da gelebilir  Yüce Allah tarafından gelen ilham ise ancak hayırdır, çünkü o, kulu hayra ve doğruya sevk için gönderilmiştir  Şeytan tarafından kalbe atılan düşünceye gelince; o, ancak aldatma yoluyla kötülük getirir  Çoğu zaman bu düşünce bir tuzak ve istidrâc olarak hayır şeklinde gelir  Nefsin hevâsı (kötü arzuları) tarafından kalbe gelen düşünce, ancak kötülüktür  Bunun içinde bazan hayırlı olan düşünce de mevcuttur; fakat bu hayır, gelen düşüncenin kendisinden değil, kulu daha hayırlı bir işten alıkoymaya yönelik bir hayırdır  İşte bunlar, kalbe gelen düşünce çeşitleridir  Sonra senin, şu üç konuyu bilmeye ihtiyacın vardır: Birinci konu: Allah hepsinden razı olsun, âlimler demişlerdir ki: "Kalbe gelen düşünceleri tanımak ve iyisini kötüsünden seçmek istersen; onları şu üç ölçüye vur ki, düşüncenin hangi türden olduğunu anlayasın: 1-Kalbine gelen düşünceyi, dinin ölçü ve hükümlerine arzet; eğer din onun hayırlı olduğunu söylerse, o hayırlıdır; tersini söylerse o kötüdür  Gelen düşünce ruhsat veya şüpheli şeylere giriyorsa, o da kötüdür  Eğer bu ölçüyle düşünceyi tam tanıyamadıysaan, onu salihlerin gidişatına arzet; şayet gelen düşünce onların güzel hallerine uyuyorsa o, hayırlıdır, yoksa kötüdür  Eğer bu ölçü ile de düşüncenin iç yüzü anlaşılmadı ise, onu nefsine ve arzularına arzet; şayet nefis ona tabii meyli ile meylediyorsa, o kötüdür; ancak nefis ona yüce Allah'ın rahmetini ümit ederek meylediyorsa, bu düşünce hayırlıdır  İkinci konu: Kalbe gelen düşüncenin ilk olarak şeytandan mı, nefisten mi yoksa yüce Allah'tan mı geldiğini bilmek istersen; onu şu yönleriyle değerlendir: 1 - Eğer düşünce ısrarlı bir şekilde aynı hal üzere geliyor ve kalpte sabit duruyorsa, o Allahu Teâlâ'dan veya nefistendir  Şayet gelen düşünce kötü, kararsız ve tereddütlü ise, o şeytandandır  2- Kalbindeki düşünce, yeni yaptığın bir günahın peşinden oluşmuşsa, o, Allahu Teâlâ'dan olup senin için önceki günahının bir cezasıdır  Eğer kötü düşünce bir günahın peşinden gelmeyip senden kaynaklanıyorsa, o, şeytandandır  3- Şayet kalbe gelen kötü düşünce zayıflamıyor, Allahu Teâlâ'nın zikri ile azalmıyor ve sürekli duruyorsa, o nefsin hevasından (kötü arzusundan) ileri gelmektedir  Eğer kötü düşünce, yüce Allah'ın zikri ile azalıyorsa, o şeytandandır  Üçüncü konu: Hayırlı bir düşüncenin Allahu Teâlâ'dan mı yoksa melekten mi geldiğini bilmek istersen, bu konuda şu üç duruma bak: 1- Gelen hayır düşünce, kesin bir hal üzere geliyorsa, o Allahu Teâlâ'dandır; eğer hayır düşünce sabit olmayıp kalpte gidip geliyorsa, o melektendir  2-Kalbe gelen hayır düşünce, senin bir gayretin sonucu ve yaptığın taatin peşinden oluşmuşsa, o Allahu Teâlâ'dandır; değilse melektendir  3-Kalbe gelen hayır düşünce, temel inanç esasları ve kalbin bâtınî amelleriyle ilgiliyse, o Allahu Teâlâ'dandır; eğer temel esasların dışındaki meseleler ve zahirdeki amellerle ilgiliyse, o çoğunlukla melektendir  Çünkü ekseri âlimlerin görüşüne göre melek, kulun iç âlemini bilmeye imkân bulamaz  Bazan şeytan tarafından kalbe hayır düşünce atılır; bu, kulu o hayrın üzerinde yavaş yavaş kötülüğe yaklaştırmak için olur  Bu durumda bak; kalbine gelen iş konusunda nefsini nasıl buluyorsun  Eğer nefsinde ilâhî haşyet olmadan işe karşı bir heves varsa, nefsin hiç düşünmeden işte acele ediyorsa, korku halinden uzak bir halde emniyet içinde ise, işin sonunu görmeden basîretsiz bir şekilde içine dalıyorsa, bil ki o düşünce şeytandandır; ondan sakın  Eğer nefsini bu saydıklarımızın aksi bir halde buluyorsan, bil ki o düşünce, Allahu Teâlâ'dan veya melektendir  Bu konuda derim ki: Aşırı arzu, insanda sevdiği işe karşı bir heyecan ve hareket meydana getirir; insan iyice incelemeden ve bir sevap düşünmeden o işe dalar  Teennî (yavaş ve ihtiyatlı hareket) etmeye gelince; bu, övülmüş bir haldir; ancak bazı durumlarda iyi değildir  Korkuya gelince; bu, ya ameli tamamlamada, ya onu hakkı ile yerine getirmede veya Allahu Teâlâ'nın onu kabul etmesinde olur  İşin sonunu görmeye gelince; bu, kalbe gelen düşünceyi iyice araştırıp onun kesin bir şekilde doğru ve hayır olduğunu tesbit etmektir  Bir işin, âhirette sevap kazanmak ve ilâhî rahmete ulaşmak için yapılması da ihtimal dahilindedir  Senin detaylarını da bilmen gereken bu üç konu, gizli ilimlerden ve bu işin iç yüzünü ortaya koyan kıymetli sırlardandır  Muvaffakiyet (hayırda başarıya ulaşmak) ancak yüce Allah'ın yardımı ile mümkündür  Kulunu hidayete ulaştıran O'dur  [İmam Gazali – Hak Yolun Esasları, 17  Bölüm] spatyom  com | 
|   | 
|  | 
|  | İslam Alimlerinden Farkındalık |  | 
|  08-21-2012 | #3 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   İslam Alimlerinden FarkındalıkALTMIŞINCI MEKTÛB Bu mektûb, yine seyyid Mahmûda yazılmış olup, Allahü teâlâdan baş- ka, birşey düşünmemeği bildirmekdedir: Hak teâlâ, hepimizi, her an kendinin esîri olmak şerefine kavuşdursun! Hakîkî kurtuluş, Ona esîr olmak, tutulmakdır  Ondan başka birşey düşün- memek, hâtıra birşey getirmemek, büyüklerimizin yolunda, pek kolay hâ- sıl olmakdadır  Hattâ, bu yolun büyüklerinden birkaçı, kırk gün çile çek- miş, kırk gün sonra, hâtırlarına dünyâ düşünceleri gelmez olmuşdur   Hâ-ce-i Ahrâr “kaddesallahü teâlâ sirreh” buyurdu ki, (Yok edilmesi lâzım ge- len dünyâ düşünceleri, dâimâ Allahü teâlâ ile olmağa mâni’ olan düşünce- lerdir  Yoksa bütün düşünceleri yok etmek lâzım değildir)  Bu büyüklerin sevgisi ile dolu olan bir dervîş [ya’nî, İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh”], (Rabbinin ni’metlerini say!) emrine uyarak, kendi hâlini şöyle bildirir ki, kalbden, düşünceler, o kadar yok olmuşdur ki, meselâ bu kalbin sâhibi Nûh aleyhisselâmın ömrü kadar [ya’nî Peygamberliği zemânı olan dokuzyüzel- li (950) sene] yaşasa, bu kadar zemânda kalbine bir düşünce gelmez  Bunun için uğraşmasına lüzûm olmaz  Çünki, uğraşmakla olan şey, devâmlı olmaz  Belki kalbine bir düşünce getirmek için senelerle uğraşsa, getiremez  Çile çekmek, uğraşmak demekdir  Uğraşmak, tarîkatda olur  Hakîkat ise güçlük çekmekden, uğraşmakdan kurtulmakdır  (Yâd-i gird)  tarîkatda olur  (Yâd-i dâşt)  hakîkatdadır  Düşüncelerin yok edilmesi, uğraşmakla olursa, devâm edemez  On gün, kırk gün, bir yerde kapanıp çile çekmek- le, düşünceler, devâmlı yok edilemez ve Allahü teâlâ ile berâberlik, devâm- lı olamaz  Çünki, uğraşmak tarîkatda olur  Tarîkatda kazanılanlar ise, de- vâmlı olamaz, tükenir  Hakîkatda devâm bulunmasına sebeb, hakîkatda, uğraşmak olmadığı içindir  Uğraşmak bulunan bir mertebede, sâlike, dün- yâ düşüncesi gelince, Allahü teâlâya olan teveccühü, bağlılığı bozar   Bu yolun başında bulunan sâliklerde hâsıl olan, devâmlı teveccüh, başkadır  Yukarda bildirilen devâmlı teveccühe (Yâd-i dâşt) denir ki, en yüksek mertebedir  Hâce Abdülhâlık-ı Goncdevânî “kuddise sirruh” buyurdu ki, (Yâd-i dâştdan sonra, mertebe yokdur, ötesi cehâletdir)  Tesavvuf hâllerini anlatmağa sebeb, bu yolun talebesini teşvîkdir  Evet, bu yola inanmıyanın, bu yazılara, boş lâf diyeceğini biliyoruz  Ba’zılarına doğru yolu gösterir  Ba’zılarının da, büsbütün sapıtmasına sebeb olur  Fâ- risî iki beyt tercemesi: Masal diye okuyan için, masaldır  Kıymetini anlıyana, tükenmez hazînedir  Nil nehri çingeneye kan göründü  Mûsâ aleyhisselâma ise, sâf sudur  [İmam-ı Rabbani – Mektubat, 60  Mektub] spatyom  com | 
|   | 
|  | 
|  |