|  | Babil'in Asma Bahçeleri Bulundu! |  | 
|  08-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Babil'in Asma Bahçeleri Bulundu!Lee Krystek Kral Nebuchadnezzar II döneminde antik kent Babil´e gelen her gezgin gördüklerinden büyüleniyordu  MÖ 450´de Heredot, kentin büyüklüğünü özellikle vurguluyor ve; "Babil, bilinen dünyanın en parlak ve ihtişamlı kenti olmalıdır" diyordu  Heredot´a göre, kentin dış duvarların uzunluğu 10 km´den fazlaydı, eni yaklaşık 2  5 m  , yüksekliği ise on metreye ulaşıyordu  Tarihçiye göre, duvarların eni dört atlı bir arabanın dönebilmesi için yeterliydi, iç duvarlar daha inceydi ama dıştakilerden daha dayanıklıydı  Duvarların arasında ve içlerinde kuleler, mabetler ve som altından yapılmış dev heykeller vardı  Kentin tam ortasında göğe ulaştığına inanılan Tanrı Marduk´a adanmış ünlü Babil Kulesi vardı  Bunlara karşın arkeolojik çevreler, Heredot´un anlattıklarını abartılı buluyorlar ve tartışıyorlar, örneğin dış duvarların iki km  uzunlukta ve en fazla iki metre yükseklikte olabileceğini belirtiyorlar  Heredot´un da her insan gibi görkemli ve çağına göre alışılmadık bir kent karşısında duygularına kapıldığını da ekliyorlar  Fakat ne olursa olsun, hatta Herodot hiç sözünü etmemiş olsa dahi yine de Babil ihtişamlı ve parlak bir kentti ve Babil´in Asma Bahçeleri, Dünyanın Yedi Harikası´ndan birisiydi   Siyasi bir evlilik ve vatan hasreti Araştırmalara göre, Bahçeler, Kral Nebuchadnezzar´ın 43 yıl süren saltanatı sırasında yapıldı ve yapımın MÖ 605´lerde yapıldığı sanılıyor  Karşıt tez, Bahçeler´in yapımına MÖ 810´larda beş yıl hükümdar olan Asur Kraliçesi Semiramis tarafından başlandığıdır  Ama bu dönem uzmanlara göre uygun değildir çünkü kentin gücü ve etkisi Kral Nebuchadnezzar döneminde zirveye ulaşmış, hayret verici tapınaklar, caddeler, saraylar ve duvarlar inşa edilmiştir  Nebuchadnezzar, Bahçeler´i hasta olan karısı Amyitis için yaptırmıştı  Kral Medes´in kızı olan Amyitis, iki ulusun birleşmesi ve dost olması için Nebuchadnezzar´la evlenmişti  Kraliçe´nin geldiği ülke yemyeşil ovalar ve dağlarla kaplıydı ama gelin geldiği Mezopotamya´nın dümdüz, kuru ve güneşte pişmiş topraklarıyla karşılaşınca mutsuz olmuş ve vatanını özlemişti  Bunun üzerine Kral, Kraliçesi´nin anavatanına benzer bir yer yapmaya karar vererek, yapay bir dağ ve üzerinde kat kat bahçeler inşa edilmesini istedi  Kraliçe´nin nereli olduğunu bilmiyoruz ama zengin bir doğa örtüsü olan ve dağlık bir yerden gelmiş olduğunu biliyoruz  Belki Yukarı Mısır´dan, belki de Güney Anadolu´dan    Asma Bahçeleri elbette ki, asılı değildi yani ipler veya askılarla bir yere asılmamıştı ama büyük olasılıkla öyle bir zan uyandırıyordu  Sözcüğün aslı Eski Yunanca´da "kremastos" veya Latince´de "pensilis" dir, anlamı "asılı" değil, "üzerine konmuş" şeklindedir yani teraslar veya balkonlar kasdedilmiştir   Sulama sistemi ve köle gücü Yunanlı coğrafyacı Strabo, Bahçeler´den MÖ 1  Yüzyıl´da söz eder ve; "Kemerler üzerine kurulu teraslar birbirlerinin üzerindeydi ve küp şeklindeki sütünlarla destekleniyordu  Boşluklara toprak doldurulmuş, ağaçlar ve dev bitkiler dikilmişti  Teraslar, sütünlar ve kemerler pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı  " der ve şöyle devam eder; "Ama en önemlisi ve efsanenin kaynağı merdivenlerdi, iki yanlarında su taşıyan aygıtlar bulunuyordu  Bu aygıtları sürekli çalıştıran insanlar, Fırat´tan iletilen suyu, Bahçeler´in içine akıtıyorlardı  " Strabo için dönemi gereği Bahçeler´in en ilginç yanı buydu  Babil çok az yağmur alan bir yerdi ve Bahçeler´in sulanması için Fırat´ın suyunun kullanılması gerekliydi  Suyun yükseğe taşınması, teraslara akıtılması ve her kattaki bitkilerin sulanması için büyük olasılıkla "zincir tulumba" sistemi kullanılıyordu  Bu tür bir sistemde, birisi ötekinin üzerinde olan iki büyük tekerlek bulunur, ikisi birbirine bir zincirle bağlıdır  Zincirin üzerine belli aralıklarla kovalar asılıdır, alttaki tekerleğin dibinde, su kaynağının oluşturduğu bir havuz bulunur  Tekerlek dönmeye başlayınca, kovalar havuza dalarlar ve suyla dolarlar sonra zincir su dolu kovaları üstteki tekerleğe iletir, orada kovalar ters dönerek içlerindeki suyu yukardaki havuza boşaltırlar  Ve boşalan kovalar tekrar geriye dönerek, yeniden suyla dolarlar ve bu böyle devam eder  Üstteki havuzda biriken su, kanallara açılan kapılar aracılığı ile küçük dereler halinde bahçelere yayılmaktaydı  Tulumbanın tekerlekleri, bir eksen veya şaft ile sabitlenmişti, şaftın döndürülmesi köleler sayesinde sağlanıyordu yani sonuçta kullanılan güç, insan gücüydü   Petrolün ilk kullanımı böyle mi oldu? Bahçe´nin yapımı sadece suyun yukarı taşınmasını amaçlamamıştı, seyrek de olsa yağmur sularının kanallardan akıtılarak depolanması ve kaynak olarak kullanılması da sağlanmıştı  Mezopotamya ovasında  taş bulmak ve taşımak çok güç bir işti, bu nedenle Babil´deki tüm mimaride tuğla kullanılıyordu  Tuğlalar, kil ve saman karıştırılarak yapılıyor sonra güneşte pişiriliyordu  Tuğlaların aralarında harç niyetine inceltilmeş katran veya zift konuyordu, bu da bize petrol akıntılarının o dönemde de Mezopotamya´da bulunduğunu gösteriyor  Aslında tuğlalar dayanıklı değildi çünkü suyla ıslanınca dağılıyorlardı ama Babil yapıları için bu pek sorun değildi zira yağmur suyu ile çok az karşılaşıyorlardı  Buna karşın Bahçeler sürekli olarak korunuyordu, su kanalları ve havuzlar tuğla yerine kimbilir nerelerden binbir zahmetle getirilen iri taş bloklarından yapılmıştı ve kalın zift tabakalarıyla korunuyordu  Bir diğer Yunanlı tarihçi olan Diodorus Siculus, katların dev taş plakalardan yapıldığını yazar ama bu yöntem Babil´de bilinen bir yöntem değildi  Döşenen plakaların araları sazlar ve katranla doldurulmuş ve seramikle kaplanmıştı  Diodorus, bazı önemli yerlerde döşeme olarak ince bir kat kurşun kaplama kullanıldığını ve bu şekilde sürekli nem nedeniyle oluşacak çürümenin engellendiğini de belirtiyordu  Bütün bu döşemelerin üzerine kat kat toprak yığılmış veya doldurulmuştu, yeterince kalınlığa ulaşıldıktan sonra dev ağaçlar dikilmişti  Toprak yumuşatıldıktan sonra ağaçların aralarına ve çevrelerine her tür bitki ekilmişti  Bitkilerin türleri ve olağanüstü güzellikleri büyüleyiciydi   Bir arkeoloğun inadı Bahçeler´in büyüklüğü ne kadardı? Diodorus, 12 m  uzunluk, 12 m  genişlik ve 2  5 m  yükseklikten söz ediyor  Birçok kaynağa göre bu ölçüler kentin duvarlarına eşittir, oysa Heredot kent duvarlarının yüksekliğinin on metreden yüksek olduğunu yazmıştır ve bu imkansızdır  Ne olursa olsun, Bahçeler´in görünümü çok güzel ve görkemli olmalıydı; yemyeşil yaprakların fışkırdığı dev bir yapay dağ, ovanın ortasında yükseliyordu  Ve sonuçta en önemli soruya geliyoruz; Bahçeler gerçekten var mıydılar? İşte en eski kaynak olarak Heredot bunu belirtmiyor yani onun Bahçeler´i gördüğünü anlamıyoruz  1899´da Alman arkeolog Robert Koldeway benzer bir soruyla yola çıktı  Yüzyıllar öncesinde, Babil 1899´daki gibi balçığa gömülü harabelerle dolu bir tepecik değildi  Buna karşın birçok antik kentin aksine yeri kesin biliniyordu ama ortada gözle görülür hiçbir yapı yoktu  Koldewey, Babil´i kazmaya başladı, kazılar 14 yıl sürdü, dış ve iç duvarları, Babil Kulesi´nin temellerini, Nebuchadnezzar´ın sarayını, kentin merkezine giden düzenli yolları ve caddeleri buldu  Koldewey güney bölgesini kazarken, 14 büyük odanın temelleriyle karşılaştı, taş tavan kemerleri hala duruyordu  Antik kayıtlarda kentin sadece iki yerinde, kuzey bölgesindeki duvarda ve Asma Bahçeler´inde taş kullanıldığı yazıyordu  Kuzey duvarı bulunmuştu ve gerçekten taştandı, öyleyse Koldewey Bahçeler´in mahzenini veya bodrumunu bulmuştu  Kazılara devam etti ve Diodorus´un yazdığı birçok şeyle karşılaştı, sonuçta daha altta üç büyük garip delik ortaya çıktı  Koldewey uzun uzun düşündükten sonra deliklerin tulumba zincirinin geçmesi ve su kovalarının yukarıya iletilmesi için yapıldıkları sonucuna vardı  Tesis, Koldewey´e buluntularına göre 3 veya 4  5 m  kadardı ama bu ölçü tarihçilerin tanımlamalarından çok küçüktü, buna rağmen buluşun etkileri bugün dahi sürüyor  Ama kazılar sürdürülemiyor çünkü artık Mezopotamya Irak adlı çok farklı devletin elinde bulunuyor   Amyitis´e ne oldu? Bugün geçmişe romantik bir bakış açısıyla baktığımızda, Kraliçe Amyitis´in bu fantastik armağanla mutlu olup olmadığını merak ediyoruz ama belki de mahzun Kraliçe Babil´in muhteşem Asma Bahçeleri´ne rağmen yine anavatanın yeşil renkli dağlarının özlemini çekerek, yemekten içmekten kesilmiş ve kaderine küserek yaşama veda etmişti  Gerçeği şimdilik bilmiyoruz, belki bir yerlerde yazılıdır ve bulunmayı bekliyordur  Ama biliyoruz ki, çok güçlü bir Kral dahi, mutsuzluk ve özlemle başa çıkamıyor  Kısacası madde, her zaman ruhun açlığını gideremiyor; hele bir de ruh maddeye açlık duymuyorsa    Alıntı | 
|   | 
|  | 
|  |