Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
spatyum

Spatyum

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Spatyum




Spatyuma, tam anlamıyla karşılamasa da, çeşitli tradisyonlarda öte-alem olarak ifade edilen ölüm-sonrası ortamın spiritizmdeki ya da deneysel spiritüalizmdeki karşılığı denebilir Ruhçu anlayışa göre ruhlar madde-dışı varlık olduklarından spatyumda 'perispri'leri ile bulunurlar Bu bakımdan spiritüalistler spatyumu ruhlar alemi olarak değil, ölüm-ötesi alem olarak nitelendirirler


Oluşumu


Ruhçuluğa göre, spatyumun maddeleri maddenin bilinen üç halinden (katı ,sıvı ve gaz) daha farklı hallerde olup, bilinen fiziksel maddelere oranla çok daha akıcı, çok daha az yoğunlukta ve atomik vibrasyonları çok daha hızlı, süptil maddelerdir Eski Yunan tradisyonunda bu maddeler için aether terimi kullanılmıştır Bu süptil maddelerin düşünceyle, imajinasyon yeteneğiyle şekil alabileceği kabul edilir


Öleni bekleyen ilk aşama


Ruhçuluğa göre ölen her insan ruhu önce, ölmüş olduğunu, daha doğrusu fiziksel bedenini terk etmiş olduğunu anlayamaz, bir bocalama, kargaşa dönemi geçirir Bu aşamaya spiritler “kendiliğinden imajinasyon” aşaması adını vermişlerdir İşte ruhçulara göre, cennet ve cehennem sembolleriyle simgelenen, aslında, bu aşamadaki varlığın kendi imajinasyon yeteneğiyle bilmeden kendisinin oluşturduğu huzur verici ya da huzursuz edici sahnelerden ibarettir Ölüm olayı ile fiziksel bedenini terk etmiş her insan ruhunu spatyumda vicdani bir hesaplaşma bekler Fakat burada kendi kendisiyle bir hesaplaşma sözkonusudur,herhangi bir cezalandırma sözkonusu değildir


Üst aşama ve ortamlar


Varlığın tekamül düzeyi elverdiği takdirde ulaşabileceği diğer aşamalar sırasıyla, "geçiş aşaması", "şuurlu ve idrakli imajinasyon aşaması" ve nihayet tekamül düzeyi çok yüksek ruhlara özgü olan "kozalite aşaması" olarak bilinir Bu son aşamanın sözkonusu olduğu kozalite planına (ortamına) yükselebilmiş bir varlık üç boyutlu alemdeki olayların neden sonuç zincirini çözebilecek, daha doğrusu, bu olayların akışındaki neden-sonuç ilişkilerini açıkça görebilecek durumdadır Fakat klasik spiritüalizmdeki öte-alem anlayışı, öte-alem tasarımı kozalite planında son bulur,yani daha ötedeki bir ortam kavramı klasik spiritüalizmde mevcut değildir Neo-spiritüalist görüşün getirdiği yeni bir kavram, işte bu kozalite planının da ötesinde bulunduğu varsayılan dört boyutlu alem kavramıdır


Teozofideki öte-alem tasarımı


Teozoflar fiziksel alem ile ruhsal alem arasındaki aracı-süptil alem için spatyum terimini kullanmazlar, bu aracı alemi astral, mantal, kozal plan gibi çeşitli tabakalar halinde düşünürler Genel teozofik kabule göre fiziksel dünya ile ruhsal alem arasındaki bu derecelenme 7 tabakadan oluşur


İlk Çağ filozoflarına göre spatyom


Başta Pisagor olmak üzere, İlk Çağ Filozoflarının hemen hemen hepsi ölüm ve ölüme yakın konuları öğretileri arasına almıştır


Öğretmeni Sokrat olan Eflatun, Atina'da MÖ 427-347 yılları arasında yaşamıştır Eflatun üç boyutlu fizik dünyanın dışında başka boyutların da varlığını kabul ediyordu Buna göre doğal olarak; insanın 'bedensiz', şuurlu kısmıyla ilgilenmiş ve düşüncelerinde hareket noktasını buna göre ayarlamıştı Eflatun'un öğretisinde fizik vücut ruh varlığının geçici bir aracıdır Dolayısıyla, fiziksel ölümden sonra, şuurun devamlılığı sözkonusudur


Bu gerçeği Fedon, Georgias ve Cumhuriyet adlı eserlerinde adlı eserlerinde yoğun bir şekilde işlemiştir Ayrıca, onun öteki eserlerinde de yer yer ölüm tanımlarına rastlanır Örneğin, bunlardan birinde ölümü, ruhun fizik bedenden ayrılması olarak tanımlar ve insanın bu 'bedensiz' tarafı daha az kısıtlamalara tabidir Bu durumun modern klinik ve deneysel çalışmalardaki ifadelerini özellikle DrMoody'nin 'Life After Life', 'Yaşam sonrası Yaşam' adlı eserinde görüyoruz


Eflatun, eserlerinin birçok yerinde, bedeninden ayrılmış olan ruhun, daha önceden ölmüş olanların ruhlarıyla karşılaşıp görüşebileceğinden sözeder ki, bu konuda gerek deneysel parapsikolojik araştırmalarda, gerekse spiritizm (deneysel ruhçuluk) çalışma ve celselerinde ortaya çıkmış olan vak'alarda izlenmiştir


Ayrıca, bir varlığın beden dışı deneyimleri çerçevesinde Eflatun, fizik yaşamdan ruhsal yaşama geçiş sırasında rehber varlıkların yardımlarından da söz etmiştir Bununla ilgili olarak, uykuyu (yarı) ölüme benzetmiş ve vücudun, 'ruhun hapishanesi' olduğuna değinmiştir Eflatun'a göre ruhun bedene bağlanması, bir tür uyuma ve unutmadır ve hatta, şuur kararmasıdır Ruh varlığı yeniden doğduğu zaman, eski deneyimlerini unutur; bedenini terkettiği zaman da, bunun tersi olur Dünyadaki yaşamı, otomatik olarak, bir film şeridi gibi hafızasından (sanki gözlerinin önünden) geçer Asıl konumuz olan ÖYD deneyimlerinde de benzerleriyle karşılaşacağımız bu motiflerle bağlantılı olarak ünlü filozof; ölümün bir uyanma ve (fiziksel yaşamı) anımsama, hatta yeniden yaşarcasına anımsama olduğunu vurgulamıştır


Bedenini terketmiş olan bir varlık bu aşamadan sonra, bir 'yargılama' aşamasından geçer ki; aslında, kendisini yargılayan, yine kendisidir Bu şekilde öte aleme intikal etmiş olan varlık, bir önceki hayatında yaptığı 'iyi' ya da 'fena' şeyleri / deneyimleri görür, anımsar ve yeniden yaşar Bunlarla ilgili olarak dünyada iken noksan bıraktığı içsel gelişim ihtiyaçlarını (bunlarla ilgili gerekli şuur hallerini) tamamlayana, onların doyumuna varana kadar, bu iş sürer


Eflatun, beden dışı deneyimlerle ilgili olarak, belki de en güzel örneği 'Cumhuriyet'in onuncu kitabında, 'Bir Erin Efsanesi' başlığı altında vermiştir: Bu er, bir savaşta şehit olanlar arasındadır Savaş bittikten sonra, şehitler sahipleri tarafından toplanarak, yakılmak üzere hazırlanan kuru dalların üzerine konur Dallar tam tutuşturulacağı zaman bizim er dirilir ve savaşta şehit olduktan, kuru dallar üzerine bırakılana kadar ki süre içinde beden ötesi (ya da isterseniz, 'ölüm ötesi') deneyimlerini, daha doğrusu (artık yeniden yaşama döndüğüne göre) ÖYD'lerini anlatır


Tarihin derinliklerinden bize gözkırpan ölüm ve ölümle ilgili öteki deneyimlerin ele alınarak işlendiği kaynaklar olarak da; Hermes, Orfe, Fisagor ile Rama ve Krişna'yı gösterebiliriz Felsefe ekolünün ötesinde olmak üzere; ölüm ve ÖYD konusunun tema olarak işlendiği en önemli kaynaklardan birisi de 'Tibet'in Ölüler Kitabı'dır: MÖ 8ci yy'da yazılı hale getirilmeden çok önceleri, kuşaklar boyunca ağızdan ağıza nakledilen bu eser; konuya vakıf olmayan kimseler tarafından öğrenilmesi ve istismar edilmemesi için son derece simgesel yazılmıştır Kitabı hazırlayan bilgelere göre; ölmesini bilmek bir yetenek, hatta bir marifettir Burada, ÖYD'lerini kendi kendine gerçekleştiren, ayrıntılarını ileride göreceğimiz, Oliver Fox ve Sylvan Muldon'u anımsamamak elde değil Tibet'in Ölüler Kitabı'na göre, ölüm denen 'geçiş' ya da ölüme yakın bir deneyim, büyük ölçüde, bir bilgi ve uygulama işidir Cenaze töreninin kaçınılmaz bir parçası olarak okunan bu eserle amaçlanan; hem bedenini terketmiş şahsa yardım, hem de dinleyenlere (bilgilenme açısından) inisiyatik ve ezoterik bir yardım oluyordu Ayrıca, öleni ağıtla değil; sevgi ve coşku dolu hafifletici tesirlerle dünyadan uğurlamak doğrudan doğruya uygulanan, inisiyatik ve bilgi esaslı bir adetti Böyle bir uygulamadan amaç da; fizik bedeninden ayrılan kimsenin spatyoma / ahirete uyumunu kolaylaştırmak, yani teşevvüşünü kısaltmaktı ki bu; kanımızca, ölen birine yapılabilecek en büyük yardımdır


İşte bunları anlatmak, bu halleri oluşturmak için, ruhun fiziksel ölümünden sonra, geçirdiği ve geçireceği merhaleler (Tibet'in Ölüler Kitabı'nda) anlatılır ki, bunlar da, DrMoody'nin çalışmalarıyla ortaya konan deneyimlerin hemen hemen aynıdır Bu benzerlikler şunlardır:


· Ruhun vücuttan çıkması, · Bir süre baygınlık (ne olduğunu bilememe, teşevvüş) geçirmesi, kendisini 'boşluk'ta bulması, · Bu 'boşluk' fiziksel bir boşluk değildir, · Burada, ruhun şuuru hala yerindedir, · Duyulan sesler: Tibet'in Ölüler Kitabı'nda, endişelendirici gürültüler, DrMoody'nin çalışmalarında, "rüzgar hışırtısı", "çıngırak sesleri" olarak geçer, · Bedeninden ayrılmış olan kimse, kendisi için yapılan cenaze törenini görür, katılanların ve tören etkinliklerinin seslerini işitir · Ölmüş olduğunun farkına varır, · Fiziksel yaşamında tanıdığı yerlerde ya da oraların yakınlarında dolaşır, · Hala bir bedende olduğunun farkına varır ki; buna, 'ışıldayan beden' de denir, · Bu bedeniyle; duvarlardan, kayalardan, hatta dağların içinden geçebilir, çünkü artık farklı bir boy



Alıntıdır

Kaynak:Vikipedi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.