![]() |
Hukuk Sözlüğü |
![]() |
![]() |
#1 |
|
![]() Hukuk Sözlüğüabideler ve asar-ı atika: anıt ve abideler abluka: bir devletin dışarı ile olan ilişkilerini zor kullanarak kesmek acele itiraz: verilen kararın tefhim yada tebliğinden itibaren belirli bir süre içerisinde ( genellikle bir hafta ) yapılması gereken, kanunda açıkça sayılan itiraz türüdür ![]() ![]() ![]() acenta: ticari mümessil ticari vekil, satış memuru veya müstahdem gibi bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak belirli bir bölge içinde daimi bir suretle ticari bir işletmeyi ilgilendiren akidlerde aracılık etmeyi veya bunları o işletme adına yapmayı meslek edinen kimse (TTK 116 vd ![]() acir: kiraya veren kimse aciz: bir şahsın borçlarını ödeyemeyecek durumda bulunması aciz vesikası: alacaklı alacağının tamamını alamamışsa kalan miktar için kendisine verilen vesika (İİK 143) açık artırma: bir malın, teklif veren kişiler arasında en yüksek bedeli öneren kimseye satılmasını sağlayan satış biçimi ![]() ada: çevresi yollarla sınırlandırılmış bulunan, çeşitli parselleri kapsayan arsa parçası ![]() adâd: adetler; sayılar adalet: haklılık; hakka uygunluk adem-i ifâ: yapmamak; yerine getirmemek; borcu ödememek adem-i iştirak: katılmamak adem-i selahiyet: yetkisizlik adem-i vüsuk: gercek olmamak adi kira: kiraya verenin, belli bir ücret karşılığında bir şeyin kullanılmasını kiracıya bıraktığı sözleşme ![]() adi şirket: iki veya daha çok kimsenin, ortak bir amaca ulaşmak için emeklerini ve mallarını birleştirmeyi kabul ettikleri sözleşme ile kurulan ortaklık ![]() adlî kaza: cezai, hukuki, ticari, nizalı, nizasız yargı adlî müzaharet: adli yardım ağlep: kuvvetli; büyük ahar: başkası; üçüncü kişi; yabancı ahde vefa: söze bağlılık, sözleşmeye bağlılık âhir: son; sondaki; en son; en sondaki ahit : söz verme ahkam: hükümler ahkâmı huzuriyye: hakim önünde yargılanmayla ilgili yöntem hükümleri ahkâmı mahsusa: özel hükümler ahkâmı müteferia: ayrıntılı hükümler ahkâmı mütehalife: aykırı değişik hükümler ahvâl: durumlar; haller; vaziyetler ahz: almak aile hukuku: Aile ilişkilerini düzeneleyen hukuk kurallarıdır ![]() aile şirketi: bir ailenin bireylerinden oluşan ortaklık ![]() aile yurdu: bir kimsenin, ailenin gereksiniminden büyük olmamak ve bizzat kendisinin veya ailesinin işletmesi ya da oturması koşuluyla, aile bireylerinin geçimi ve oturmasını sağlamak amacıyla ayırdığı taşınmaz ve ekleri ![]() akar: taşınmaz mal; kiraya verilen ve gelir sağlayan şeyler akarâtı mevkufe: vakfedilmiş, gelir getiren mallar akdetmek: sözleşmek; kararlaştırmak; düzenlemek; bağlamak akd-i mebhusünanh: sözü geçen akit, anlaşma, sözleşme akd-i mezbur: sözü geçen akit, anlaşma, sözleşme akd-i muvazaa: karşılıklı ödün verilerek yapılan akit, anlaşma, sözleşme akd-i sahih: geçerli, doğru, kusursuz akit, anlaşma, sözleşme âkideyn:her akitte akdi yapan iki taraf âkidîn: sözleşenler; sözleşme yapanlar âkit: bir işi karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri; sözleşme veya mukavele yapan alâhilâf'ül-kanun: kanun hilafına; yasaya aykırı olarak alâkadar: ilgili; ilişkili alât: aletler; araçlar aledderecat: sırasıyla; derecesine göre alelhesap: hesaplaşmak üzere; hesaba sayarak; sayışılmak üzere; doğan kârdan bir bölümünün ileride tamamı üzerinde hesaplatılmak üzere önceden ödenmesi ale-l-ıtlak: genel olarak; rasgele; bir sınır ile bağlı olmayarak ale-l-umûm: genel olarak; umumi bir biçimde; bütün alelusul: usulüne uygun; aleniyet: açıklık alettakrib: takriben; yaklaşık olarak amade: bir işi yapmaya hazır; hazırlanmış amel: iş; edim; fiil amele: işçi; emekçi, ırgat amelî: işe dayanan; iş üstünde; tatbikî; pratik; uygulamalı amenajman:doğal kaynakların işletilmesi âmil: yapan; etken; etmen; sebep; faktör âmir: emreden; buyuran; bir memurun vazife bakımından büyüğü; bir fiili yapmaya veya yapmamaya zorlayan, buna gücü yeten âmm:genel; umumi; herkese ait amme :kamu âmme hükmî şahsiyeti: kamu tüzel kişiliği amme intizamı : kamu düzeni anagayrimenkul: Kat mülkiyetine konu olan taşınmazın bütünü ![]() anayapı: Kat mülkiyetine konu olan taşınmazın esas yapı kısmı ![]() angaje: sözle veya yazılı olarak bağlanan; bağımlı ânif'ül-beyan: az önce beyan olunan, bildirilen anmuhakemetin: muhakeme yaparak; yargılama yoluyla antrepo: gümrüklere gelen ticari eşyanın konulduğu, korunduğu yer; ardiye; ambar âra: reyler; oylar arazi mahlule: mutasarrıfın mirasçı bırakmadan ölümü ile mahlûl olan arazi-i emiriyye arazi-i emiriyye: beytülmâle ait olarak devlet tarafından kişilere dağıtılan yerler, topraklar; beylik arazi arâzi-i haraciyye: haraca bağlı arazi; arâzi-i memlûke: mülk; timar toprağı; mülkiyet yolu ile tasarruf olunan yerler arâzi-i metrûke: halkın gereksinimi ve kullanımı için terk edilen arazi arâzi-i mevât: hiç kimsenin tasarrufu altında olmayan ve halka terk ve tahsis edilmemiş bulunan,yüksek sesli bir kimsenin sesi işitilmeyecek derecede köy ve kasabalar gibi yerlerden uzak bulunan kıraç, taşlık, pırnallık gibi yerler arazi-i mevkufe: geliri belirli bir konuya tahsis olunan yer; vakıf olunmuş arazi arazi-i miriye: devlete ait arazi arâzi-i öşriye: ürününden onda bir Devlet payı alınan ve üzerinde her türlü mülkiyet tasarrufları bulunan arazi âri: boş; çıplak; soyut; arınmış; yüksüz âriyet: ödünç; eğreti; ödünç sözleşmesi arîz ve amîk: genişlik ve derinliğine; enine boyuna; arz: sunma; gösterme; bildirme; önüne koyma; anlatma (bir büyüğe) arsa payı: Kat mülkiyetinde arsanın, kanunda belirtilen esasa göre bağımsız bölümlere ayrılan ortak mülkiyet payı ![]() arsa: Belediye sınırları içinde, belediye tarafından parsellenerek üzerine inşaat yapmak için ayrılan arazi parçası ![]() arzuhal: dilekçe asgarî: en az; en aşağı; en azından; en düşük; en küçük ashab-ı intikal: verasetin geçişinde hak sahipleri asrî: zamana uygun; çağdaş; modern ateh: bunama; bunaklık atıf: yollama; yöneltme; yükleme; bağlama; eğme; meylettirme; ilişkili bulma âtî: gelecek; gelen (kişi veya şey); gelecek zaman; istikbal avans: alacağına sayılmak üzere önceden yapılan ödeme; öndelik avârız: kazalar; belâlar; borçlanma ve hak kazanma yeterliliğini kısan veya yok eden haller avdet: dönüş; geri gelme; dönme ayn: para dışında, kazanılabilen bütün servet öğeleri aynî: mala ilişkin; eşyaya bağlı; malın mülkiyeti ile ilgili; herkese karşı ileri sürülebilen ayni haklar: Eşya üzerinde doğrudan doğruya mutlak egemenlik yetkisi veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haklar ![]() âzâ: uzuvlar; üyeler; organlar âzâde: serbest; hür; özgür azamî: en çok; en büyük; en yüksek azimet: gidiş; yola çıkma azil: Verilen temsil yetkisinin ortadan kaldırılması B bâ tapu: tapulu; tapu ile tasarruf olunan bâ'de'l-isticar: kira sözleşmesinden sonra bâ'de'l-istirdad: geri aldıktan sonra ba'dehû: daha sonra bâb: kapı bâdî olmak: sebep olmak bağıt: akit bağımsız bölüm: Kat Mülkiyeti Kanunu'na göre, ana gayrimenkulun ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya müsait bağımsız mülkiyete konu olabilen bölümleri ![]() bâhir: belli; besbelli; açık; apaçık bahri: denize ait bâ-husus: hele; özellikle; üstelik baîd: uzak; ırak bâîs olmak: sebep olmak; göndermek; gerektirmek baki: sürekli; daimî; artan; kalan; kalımlı; kalıcı; ölümsüz; saklı duran bakiye: artan bâlâ: yukarı; yüksek; üst; yüce bâligân-mâbelâğ: ziyadesiyle; bol bol baliğ: eren; varan; bulan; yetişen; toplam; büluğa; ergin; bariz: açık; göze çarpan; belirgin basiret : doğru görüş; uzağı görüş; önceden görüş; seziş; uyanıklık; anlayış; kavrayış; dikkat; sağgörü batıl : doğru ve haklı olmayan; çürük; bozuk; sakat; boş; hukuken geçersiz; dayanaksız; temelsiz; beyhude; hüküm ifade etmeyen bayi : bazı maddeleri satma izni olan kimse; satıcı; satış yeri becâ : yerine; uygun; bedava; karşılıksız; parasız; emeksiz bedâyî : sermayeler; anamallar; bedialar: göze güzel görünen şeyler; estetik bedel-i misil : emsaline uygun peşin para bedihî : açık olan; besbelli; apaçık; akla; kendiliğinden gelen bediî: güzellik ölçülerine uyan; güzel; güzellik beher: her biri belagat:iyi konuşma; sözle inandırma yeteneği; söz sanatlarını inceleyen bilgi dalı berât : rütbe, nişan ve imtiyaz verildiğini bildiren ferman beraat : aklanma berâyı tetkik: inceliyerek berhava : havaya gitmiş; kaybolmuş; uçurulmuş; yararsız; boş berî-üz-zimme : zimmetten kurtulmuş; aklanmış ber-mucib-i talep: talep mucibince; istem gibi ber-vech : olduğu gibi; olarak ber-vechi peşin: peşin olarak ber-vech-i bâlâ : yukarıda olduğu gibi beşerî : insanoğlu ile ilgili; insanî; insana mensup betekrar : tekraren; tekrarla bey ü şira : almak ve satmak bey'i bât: kesin satış bey'i bi-l vefâ: kararlaştırılan süre içinde satılanı geri almak koşulu ile yapılan satış sözleşmesi bey'i mukayaza: malı mal ile değiştirmek; trampa bey'i : satım; satma; satış; satılma; bey-i sarf: parayı paraya satmak; para bozmak beyn: ara beyn'en-nâs: halk arasında beytülmal : maliye hazinesi beyyine : bir olayın veya işlemin doğruluğunu ortaya koyabilmek için hakimi iknaya yönelik yöntem veya her türlü vasıta ; delil, şahit beyyine külfeti:mahkemede bir beyan ve iddiayı kanıtlama yükümlülüğü MK 6 ![]() bidâyet : başlama; başlangıç bidâyet mahkemesi: ilk mahkeme; davaları birinci derecede gören ve çözümleyen mercii bi-eyyi-hâl: herhalde; mutlaka; elbette bigüna: herhangi bir bi-hakkın: hakkıyle; hakkı olarak, gerçekten; tamamiyle bi-haseb-il verase: veraset nedeniyle; verasetten doğma bi-hükm'ül-kanun: kanun hükmü gereğince; yasa kuralı ile bila: … ![]() bilâ kayd ü şart: kayıtsız ve şartsız bil-ahire: sonra; sonradan bilâkis: tersine olarak; tam tersine; aksine; sonunda bilâ-müddet: süresiz bilâ-sebeb: sebepsiz bililtizam: bile bile beyanname: Bir makama veya kamuoyuna yapılan açıklama belgesi ![]() bilanço: Bir kuruluşun, belli bir tarihte, alacaklı ve borçlu bulunduğu değerleri gösteren özet muhasebe cetveli; işletmenin finansal durumu ve faaliyet sonuçlarını gösteren tablo ![]() bilâtefrik: tefrik etmeksizin; ayırmaksızın bilbeyyine: delil ile; tanık ile; ispat ile bil-cümle: bütün; hepsi; tamamı bil-farz: tutalım ki; diyelim ki; sayalım ki; söz gelişi bilfiil: gerçekten; fiilen; hakiki olarak; iş olarak; iş edinerek bilistirdad: geri alarak; geri alınarak bilmuvafakat : razı olarak bilmüzakere: müzakere ederek; üzerinde görüşüp tartışarak bilmüzayede: artırma ile; artırarak bi-l-müzayede: müzayede ile bi-l-rü'ye: görerek; görülerek bî-ma'nâ: manasız; anlamsız binâberin: bundan dolayı; bunun üzerine; bu nedenle binâen-alâ-zâlik: bundan dolayı; bunun üzerine binâen-aleyh: bunun üzerine; dolayısıyla; bundan dolayı bi-n-netîce: netice olarak; sonuç olarak binniyabe: naip eliyle; vekillik ile; vekaleten bîtâp: bitkin; güçsüz; takatsız; yorgun bî-taraf: tarafsız bitarıkıl'evlâ: evveliyetle; öncelikle bi-t-tabi: tabiatiyle; doğal olarak bono: Bir kimsenin diğer bir kimseye veya onun emir ve havalesine, belirlenen vadede, belirli bir tutarı ödeme taahhüdünü içeren, özel biçim ve hükümlere tabi ticari senet; emre yazılı senet ![]() borç ilişkisi: İki taraf arasında mevcut olup bir şeyin verilmesi,yapılması veya yapılmamasını öngören hukuki bağdır ![]() butlan: geçersizlik bürûz: belirme; ortaya çıkma C câmi: cem eden;: içine alan; içinde bulunduran; taşıyan; toplayan câmia : topluluk; zümre cânî: cinayet işlemiş olan kimse canîb-i beytülmal : hazine tarafı canîb-i vakıf : vakıf tarafı canîp : yön; taraf; cihet; yan cari : uygulanan; yürürlükte olan cây-i teemmül : etraflıca düşünülmeye değer; düşünülmesi yerinde olur cebrî : zorla yapılan; zor kullanarak yaptırılan; zor altında; güç kullanarak cebri icra : kendi istekleriyle borçlarını ödemeyen borçluların, borçlarını Devlet kuvveti ile ödemelerinin sağlanması; ilgili icra dairelerinin, (gereğinde) zor kullanarak, borçluyu borcunu ödemeye zorlamaları cebri satım: Malikinin isteğine bakılmaksızın, resmi makamlar tarafından yapılan satım celesat-ı âti: gelecekteki celseler, oturumlar celile: büyük; ulu celpname: yargılamada,davacı,davalı,tanık,bilirkişi gibi kimseleri mahkemeye getirtmek için yapılan çağrı cemetmek: toplamak; bir araya getirmek cemi ezmân: bütün zamanlar; zamanların toplamı cereme: başkası tarafından yapılan veya kaza sonucu ortaya çıkan zararı ödeme; para cezası cerh ü iptal: çürütme ve yok sayma; geçersiz hale getirme cevâmi': camiler; mescitler; toplanılan yerler cevâz: izin; müsaade; caiz olma cevâz bahş: izin veren; müsaade eden cevher: maya; öz; değerli taş; elmas ceza: Suç işleyen kişilerin karşılaşacakları tepkidir,yani kanunun suç işleyen kimseye uygulanmasını öngördüğü müeyyidedir ![]() ceza şartı: ceza koşulu; alacaklının zararını karşılama şartı cezrî: asıl ile ilgili; kökle ilgili; kökten; temelden cibâyet: alma; toplama; vergilerin ve başkaca devlet gelirlerinin tahsili cihet: yön; taraf; amaç cins tashihi: Tapu kütüğünde kayıtlı bir taşınmazın niteliğinin değiştirilerek kütüğe, başka bir nitelikte tescil edilmesi ![]() ciro: Çifte yetki veren havale; ticari senedin, arkasına yazılan yazı veya imza ile başkasına devri ![]() cismanî : cisimle, bedenle ilgili; bedensel cism-i câmid: cansız cisim cürmiyet : suç hali; suçluluk cürmü meşhut: suçüstü; göz önünde işlenen suç cürüm tasnii : bir kimse hakkında cürüm uydurmak cüz: bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri; kısım; parça; bölük dâfi: defi'de, savuda bulunan kimse Dahiliye Vekâleti: İçişleri Bakanlığı dâyin: borç veren; alacaklı deâvî: davalar def'aten: bir defada; birden def'i def: def'e karşı def'; savuya karşı savu defaât: kereler; kezler; yollar defâtir: defterler; birlikte dikilmiş kağıtlar defter-hâne: taşınmaz mallara ilişkin tasarrufların kayıt defter-i hakanî: eskiden taşınmaz mala ilişkin tasarruf işlemlerinin kayıt ve tescil edildiği defter defter-i hakanî idaresi: eskiden taşınmaz mala ilişkin tasarruf işlemlerinin kayıt ve tescil edildiği daire değer baha: bir malın iktisadi duruma göre kıymetini ifade eden fiyat delâlet: gösterme; yol gösterme; kılavuzluk; iz; işaret; aracılık delâlet-i bil'işare: işaret ederek, hatırlatarak gösterme delil: kanıt; tanıt; ipucu delil-i celî: aşikar delil; belli, apaçık kanıt demirbaş: Bir taşınmazın kiraya verilmesinde kiraya dahil olan, kiralamanın sonunda aynı cins ve değerde iade edilen veya değer eksilmesi kiracı tarafından tazmin edilen eşya demokratik devlet: halkın devlet yönetimine katılması esasına dayanan devlettir ![]() depozito: Bir sözleşmeden dolayı doğabilecek zararlara karşı verilen teminat; bir taahhüt sırasında yatırılan güvence parası ![]() der-akap: hemen; arkasından derc etmek: araya sokmak; arasına sıkıştırmak derceb etmek: cebe atmak; kendine alıkoymak derç: sokma; arasına sıkıştırma; gazeteye yazma; toplama; biriktirme der-dest-i rü'yet: dava görülmek üzere ele alınan, eldeki dava der-kâr: malum; aşikar; bilinen; belli dermeyan etmek: ileri sürmek; öne sürmek; ortaya koymak; anlatmak der-piş: en önde; göz önünde bulunan; öngörü der-pîş etmek: öngörme; göz önünde bulundurma der-uhte: üstüne alma; yüklenme; üstlenme; sağlama desise : hile; oyun; entrika devair :daireler Devlet Şurası: Danıştay Devletler Özel Hukuku: Kişilerle devlet arasındaki bağı (tabiyeti), bir ülkede yabancıların sahip olduğu hakları ve çeşitli ülkelerde geçerli olan kanunların çatışması nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıkları çözmeyi ve bunun için çeşitli bağlama kuralları getirmeyi konu alan hukuk dalı ![]() devremülk hakkı: Mesken olarak kullanılmaya elverişli bir yapı veya bağımsız bölümün ortak maliklerinden her biri lehine, bu yapı veya bağımsız bölümden yılın belli dönemlerinde istifade etmek üzere, müşterek mülkiyet payına bağlı olarak kurulan irtifak hakkı ![]() deyn: borç disiplin cezaları : Belli bir statü içinde bulunan kimselere hizmet ve iç düzenle ilgili kurallara aykırı davranışta bulundukları zaman uygulanan cezalardır ![]() Dîvân-ı Muhasebat: Sayıştay donatan : gemisini gemi ticaretinde kullanan gemi sahibidir dûçâr: tutulmuş; uğramış; yakalanmış dûn: aşağı; aşağılık; altta; aşağıda dûr: uzak düstûr: kanun; kaide; yasa; devlet yasalarını içine alan kitap; genel kural; başyasa; yasalar dergisi düzenleme: Bir sözleşmeyi veya işlemi yapan kimsenin iradesini dinledikten sonra, iki tanık önünde ve yöntemine uygun olarak noter tarafından baştan sona kadar yazılarak, ilgililer ve hazır bulunanlar tarafından imzalanıp noter tarafından da onanan senet E ebniye: binalar; yapılar ecnebî: yabancı; bir devlete göre,kendi uyruğunda bulunmayan gerçek veya tüzel kişiler ecr-i müsemmâ: taraflar arasında belirlenen ücret ecrimisil: bir malın kullanılmasından doğan yararların para ölçüleriyle takdiri eda: edim; borçlanılan şey; borcun konusu eda davası: davalının bir iş yapmaya,bir ifada bulunmaya veya bir iş yapmamaya,bir ifada bulunmamaya mahkum edilmesinin istenildiği dava edeb: iyi terbiye; naziklik; usluluk ef'âl :eylemler; fiiller, işler; ameller efrâd: fertler; bireyler ehil: ehliyetli; hak sahibi; bir hukuki işlem yapabilme yeteneğine sahip ehl-i hibre: bilirkişi ehl-i vukûf: bilirkişi ekalliyet(akalliyet): azınlık ekser: daha ziyade; ençok; çoğu; çoğunca ekseriyet: çoğunluk ekseriyeti ara : oy çokluğu eklenti: Bir konutun veya bir binanın kullanılış amaçlarından herhangi birini tamamlayan ya da kolaylaştıran yapı ![]() elfaz: kelimeler; sözler elîm: elemli; kederli acılı el-yevm: bugün; şimdi; halen emlâk-i sirfe: yeri ve üzerinde binalar ve ağaçları mülk olan taşınmaz mallar emlak vergisi: Konusu bina ve arazi olup, bu bina veya arazi malikinin, intifa hakkı sahibinin, her ikisi de yoksa malik gibi tasarruf eden kimsenin, bina ve arazinin değeri esas alınarak kanunda belirtilen oranlara göre ödediği vergi ![]() emr-i makzî: hükme bağlanmış iş emtea: ticaret konusu her türlü mal emval: mallar; mülkler emvâli menkule: taşınır mallar;taşınabilir mallar enfüsi: öznel; subjektif enkaz: bina yıkıntıları; yıkıntı; moloz; eski hayvanların bakiyeleri envai mesalih: işlerin çeşitliği erbaa: dört erbâb: ehil; becerikli; muktedir; yetenekler; sahipler; malikler erbâb-ı vukuf: bilirkişiler esbab-ı mucibe: gerekçe; gerektirici sebepler eshâb: sahipler; bir şeyin malikleri esham: pay senedi; hisse senedi eslem : en selâmetli; en emin; en doğru; en sağlam eşcar : ağaçlar esnaf : ister gezici, ister bir dükkan veya bir sokağın belli bir yerinde sabit olsun, iktisadi faaliyeti nakdi sermayeden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleridir ![]() eşhas : şahıslar; kişiler; kimseler eşkâl : biçimler; suretler; tarzlar evkaf : vakıflar evleviyet: tercihli; haydihaydi; öncelikle evrâk : yapraklar; kağıtlar; arşiv evrâkı müsbite: ispat edici belgeler; tesbit edici yazılar; tapu kütüğünü tamamlayan belgeler evsaf: nitelikler evsafı mümeyyize: belirgin nitelikler evvelâ :birinci olarak; herşeyden önce; ilk önce evvelemirde: herşeyden evvel; işin başlangıcında; ilk iş olarak ezcümle : özellikle; özet olarak; sözün kısası; toplucası ezmân : zamanlar, vakitler; anlar; çağlar fâhiş: aşırı; ağır; çok fazla F fariğ: bir şeyi veya hakkı başkasına devreden; ferağda bulunan; feragat eden; taşınmaz maldaki tasarruf hakkını başkasına bırakan kişi farz: zorunlu; baş koşul; boyun borcu; çok gerekli; varsayma fâsıl: ayıran; bölen fâsıla: aralık; ara fasl etme: halletme; neticelendirme fehime: anlayış fek: kaldırma; bir hukuki sınırlamanın kaldırılması; sona erdirme; bitirme fer' î: bağımlı; ekli; eklentili; ikinci derecede olan ferâgat: vazgeçme; el çekme; dinlenme ferağ: devir; devretme; bir hakkı birine geçirme; mirî veya vakıf arazinin yararlanma hakkının satışı ferd: tek; yalnız olan şey; eşi olmayan; tek olan sayı fesâd: karıştırıcı; arabozucu; karışıklık; bozukluk; dolan fesh: bozma; bozulma; dağılma; dağıtma; kapatma; kaldırma fesih: Devam etmekte olan bir hukuki ilişkiyi, tek taraflı olarak ve ileriye dönük olmak üzere sonlandıran bozucu yenilik doğurucu irade beyanı ![]() fevkinde: üstünde; aşan fıktan: yokluk fırka: insan kalabalığı grubu; parti fıtrî: tabii; yaradılışındaki; doğasındaki fi-i cârî: geçer değer fiil ehliyet: Bir kimsenin, kendi eylemleriyle haklar ve yükümlülükler yaratması yeteneği ![]() fi-l-vâki filhakika: hakikatte; gerçekte; doğrusu fuhûş: haddini aşma; kötülük; namusa aykırı hareket fuzûlî: boşuna; yersiz; lüzumsuz; haksız; boşboğaz; erkek adı fuzûlî işgal: bir taşınmaz malı sahibinin izin ve rızası olmadan ele geçirmek fürûht: satma; satım; satış G gaî (gaiye): gaye, maksat ve netice ile ilgili; amaca ilişkin gaip: görünmeyen; hazır olmayan; yitik; yok olan kişi; kaybolan ve kendisinden uzun zaman haber alınamayan kişi galle: gelir; hasılat; yarar garaz: (garez)gizli düşmanlık; asıl maksat; erek; amaç; hınç gars: ağaç dikme gasıb: başkasının bir eşya, para yada kıymetli malını elinden veya tasarrufundan zorla haksız yere alan kimse gasp :başkasının bir eşya, para yada kıymetli malını elinden veya tasarrufundan zorla ve haksız alınması gaybubet: kaybolma; yokluk; göz önünde olmayış; yitiklik gayr (gayir): ayrı; başka; özge; artık; diğer; yabancı gayrimenkul: Bir yerden bir yere taşınması olanaksız (taşınmaz) mal ![]() gayr-i melhûz: beklenmedik; imkansız; olanaksız gayr-i mümkün: olanaksız; imkansız gayrimenkul mükellefiyet: Bir taşınmaz malikinin, sahip olduğu mülkü nedeniyle ve özellikle o taşınmaz (gayrimenkul) teminat olmak üzere, diğer bir kimse lehine bir şey yapmaya veya vermeye zorunlu tutulması ![]() gayrimenkul tellallığı: Taraflar arasında (hiçbirine sürekli olarak bağlı olmaksızın), taşınmaza ilişkin sözleşmelerin (kira, satım vb ![]() ![]() gayrı vazıh: kapalı geçici tescil: Halen varolup da uyuşmazlığa neden olan ayni hakların korunması amacıyla tapu kütüğüne yapılan tescil ![]() geçit hakkı:Bir taşınmaz üzerinden başka bir taşınmaz malikinin geçebilmesi için kurulan bir ayni hak ![]() genel idare: Bütün ülkeyi kapsayan idare olup "merkez teşkilatı" ve "taşra teşkilatı"ndan oluşur ![]() genel vekaletname: Bir kimsenin, kendi adına her türlü işi yapması için başka bir kişiye vermiş olduğu vekillik belgesi ![]() gerçek kişi: İnsanlar ![]() gerçi: gerçekten; vakıa gıyâb: hazır ve mevcut olmama; göz önünde bulunmama; uzaklaşma; kaybolma; arka girift : dolaşık; karışık; bir birinin içine girgin; tutma; yakalama grev: işçilerin aralarında anlaşarak veya bir kurululun kararına uyarak topluca iş bırakmalarıdır ![]() gûna (gûne): türlü; gidiş; tarz; yol; sıfat güzeran: geçici; geçen H hacet: gerek; gereklilik hâcir: hicret eden; bir yerden başka bir yere göçen; sayıklayan (hasta) haciz: Borçlunun, borcunu kendi arzusu ile ödememesi durumunda, alacaklının talebiyle, borçlunun (borca yetecek miktardaki) mal ve haklarına devlet aracılığıyla (icra dairesi tarafından) el konulması ![]() hâdis: meydana gelen; çıkan; yeni çıkan hafiyyen : gizli olarak; saklı olarak; gizlice hafriyat : kazı; kazılar; toprak kazma; toprak çıkarma hail : duvar, çit, parmaklık, tahta perde gibi taşınmazları birbirinden ayıran işaret ve engeller haiz : sahip; elde bulunduran; taşıyan hak: Hukuk düzeni tarafından şahıslara tanınmış olan yetkilerdir hakikiye: hakikate mensup; gerçek; sahici; doğru; gerçekten hakk: doğruluk ve insaf; bir insana ait olan şey; dava ve iddiada hakikate uygunluk; harcanmış emek; pay; hisse hakkaniyet: hak ve adalete uygunluk; doğruluk hak ehliyeti: Sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan ölüm anına kadar olan dönemde herkesin sahip olduğu medeni haklardan (evlenme, mülk edinme vb ![]() ![]() hakk-ı mesil: su yolu hakkı hakk-ı mürûr: geçit hakkı hakk-ı şuf'a: önalım hakkı hakk-ı şürb: içme hakkı; sudan yararlanmada sıra hakkı haksız fiil: hukuk düzeninin izin vermediği, zarar verici eylemlerdir halel: bozma; bozukluk; eksiklik; zarar haleldar olmak: bozulmak; çiğnenmek hali sabıka irca: eski hale getirme halita: karışım harâc-ı mukaseme: arâzî-i hâriciyye mahsullerinden onda birden yarısına kadar alınan vergi harâc-ı muvazzaf: arâzî-i hâriciyye üzerine yerin tahammülüne göre,maktûiyet veçhile tayin olunan vergi Hariciye Vekâleti: Dışişleri Bakanlığı hârîm: başkasının giremeyeceği,girilmesine izin verilmeyen ev bölümü; harem harnup: keçi boynuzu hartama: pedavra; köknar ve lâdin ağaçlarından elde edilen, çatı örtüsü olarak kullanılan ince tahta; has: sıkıştırmadan bir yerin içine alma; hareketten menetme; etrafını çevirme; vakfetme hasârât: zararlar; ziyanlar; hasarlar hasb-el-kanun: kanun gereği hasb-el-memuriyye: memuriyet gereği hasebiyle: yüzünden; dolayısıyla; bu nedenle hasılat Kirası: Kiraya verenin, bir bedel karşılığında, hasılat veren bir malın veya hakkın kullanımını kiracıya bıraktığı sözleşme; ürün kirası ![]() hasîm: iki düşmandan herbiri hâsim: hasmeden; kat'eden, kesip atan hasren: muhasara ederek; etrafını çevirerek hâss: özgü hatîa: günah; kabahat; suç; yanlış; yanlışlık havale: Yollama ödeyicisinin, para, değerli kağıtlar veya benzeri nesneleri, yollayıcı hesabına yollama alıcısına ödemek ve yollama alıcısının da bunları kendi adına teslim almak üzere yetkili kılındığı sözleşme ![]() hâvi: kapsar; kapsayan; içeren; içerir havza-i fahmiyye: kömür havzası; kömür bulunan bölge haylûlet: engel olma; araya girme; yolu kapama hayr (hayır): iyilik; iyi; faydalı iş; yarar hayrât: sevap kazanmak için yapılan hayırlı işler; sevap için kurulan müessese hazine: Devletten ayrı bir kişilik oluşturmamakla beraber, bir taraftan bütçenin uygulanmasına ilişkin işlemleri, diğer taraftan da kamu gelir ve giderlerinin zaman olarak uygunluğunu sağlayan merkezi örgüt; Maliye Bakanlığı ve maliye dairelerinden oluşan örgüt; devlet kasası ![]() heder olma: ziyan olma hedm: yıkma; harap etme hidematı amme: kamu hizmeti hıfz: saklama; koruma hibe: bağışlama hilafı: tersi; aksi; zıddı hilkat: yaratılma; yaratılış; tabiat himaye: koruma; korunma; birine arka çıkma hini dava: dava sırasında hini hacet: gerektiğinde hisse-i şayia: yaygın hisse; ortak pay hitâm: son; bitim; tükenme; nihayet hizmet sözleşmesi: İşçinin, belirli veya belirsiz bir zaman süresi içinde iş görmeyi ve işverenin de ona bir ücret vermeyi üstlendiği sözleşme ![]() hod-be-hod: kendi başına;kimseye danışmadan;kendiliğinden huda: aktarma hudûs : sonradan peyda olma hukuki işlem: Bir veya birden çok kişinin, hukuksal bir sonuca yönelttiği irade açıklaması ![]() hukukun şeklî kaynakları : Hukuk Kurallarının hangi şekillere bürünmüş olarak bize verildiğini ve nerelerde bulunduklarını göstere kaynaktır ![]() hulâsa :özet hulûl : gelip çatma; girme; borcun vadesinin gelmesi hüsnü ceryan: iyi icra etmek husule gelmek: doğmak; ortaya çıkmak; meydana gelmek; oluşmak husûmet: hasım olma durumu; hasımlık; düşmanlık; (davada) karşı taraf olma husûsat: bakımlar; işler; şekiller; yollar; konular; meseleler; maddeler hususî: özel; kişiye ait hüccet :senet; delil; belge hükkâm: hakimler; yargıçlar hükmî şahsiyet: tüzel kişilik hükümsüzlük: bir hukuki işlemin, kanunun öngördüğü şekilde yapılamaması veya kanuna aykırı olarak yapılması halinde hukuki sonuç doğurmamasıdır ![]() hüsnüniyet : iyiniyet |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Hukuk sözlüğü |
![]() |
![]() |
#2 |
reyf
|
![]() Cevap : Hukuk sözlüğüdehşet derecede güzel ve kıymetli bir bilgi olmuş teşekkürler arkadaşım
__________________
SİLGİ KULLANMADAN RESİM ÇİZME SANATINA HAYATIN TA KENDİSİ DENİR ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Hukuk sözlüğü |
![]() |
![]() |
#3 |
|
![]() Cevap : Hukuk sözlüğüben teşekkür ederim yorumundan dolayı arkadaşım ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Hukuk Sözlüğü |
![]() |
![]() |
#4 |
Avatar
|
![]() Cevap : Hukuk Sözlüğübilgi için sağol sudenaz emeğine sağlık |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Hukuk Sözlüğü |
![]() |
![]() |
#5 |
|
![]() Cevap : Hukuk Sözlüğüvakit ayırdığın için ben tşk ederim ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|