![]() |
Türkçe’Nin Sırları ! |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türkçe’Nin Sırları !Şu fani dünya saâdetleri içinde hiçbir şey, aziz Türk çocuklarına Türk dilini öğretmek kadar güzel hizmet değildir ![]() Vatan çocuklarına bir milletin yarattığı ve yaşattıoğı dili, bütün güzellikleri, incelikleri, yücelikleri ve güzel sesleriyle öğretmek ![]() ![]() ![]() Onları, böyle bir dilin sihirli ifadelerine yükselterek; her an, daha çok duyan, düşünen, anlayan ve yaraotan insanlar olarak yetiştirmek ![]() ![]() ![]() Dilin, böylesine tılsımlı vasıta olduğunu bilmek ve bütün bunları, bilerek, severek yapmak ![]() ![]() ![]() Burada cesaretle söyleyebilirim ki yeryüzünde nice insan, böyle büyük bir sanatın, böyle şerefli bir hizmetin vazifelisi olduğunu düşünmemiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aradaki fark, bunu bilmekte ve bunu Türkçe’nin büotün incelik ve güzelliklerini benimseyerek, zevkle ve ülokü ile yapmaktadır ![]() Çünkü diller, milletlerin en aziz, en tılsımlı, en kıymetli servetleridir ![]() ![]() Çünkü yeryüzünde diller kadar millet fertlerini birobirlerine bağlayan, onlara birbirlerini sevip anlamakta, hele sevgilerini dile getirmekte aziz yardımcı olan başka kuvvet mevcut değildir ![]() Bir tarih boyunca ordu ordu insanları, savaş meydanlarından geçirerek, zafere, gazi veya şehit olmaya koşturan cihangirler, büyük başarılarını, birçok da, saovaşçılara duyurabildikleri hitabet dilinin büyüleyici güzelliğiyle kazandılar ![]() Bizim tarihimizde: Bu denizler, bu ırmaklar bize yetmez! Daha deniz, daha ırmak istiyoruz! Yurdumuzu öylesine büyültelim ki gök kubbesi ona çadır, güneş de bayrak olsun! diyen Oğuz Han; yine böyle bir hitabeyle, kendisine isyan etmiş bir orduya Çaldıran gibi zafer kazandıran Yavuz Sultan Selim ve daha nice cihangirler, tarihi zaferlerini, birçok da, kütlelere söz söyleyişlerindeki inandırıcı lisana borçludurlar ![]() Mermere can veren heykeltıraş gibi, kelimelere ses ve hayat veren söz sanatkarının da bu başarısı, söze musikinin duyurucu kudretini katabildiği ölçüde derin ve ölümsüzdür ![]() Avâzeyi bu âleme Davud gibi sal Baki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş mısralarında, yalnız şiir anlayışı bakımından değil, dil anlayışı bakımından da varılmış derin hakikat vardır ![]() Çünkü, tekrar edelim ki: Dillerin bir musiki kudreti kazanması, kelimelerin birer nağme güzelliği alması, kısa zamanda olmamıştır ![]() Denilebilir ki dil ve edebiyat sanatı, bu güzel neticeye varmak için, sanat ve edebiyat tarihinin daha ilk anlaorından başlayarak; sözü sesle birleştirmeğe çalışmıştır ![]() Bunun en açık delili, sözün en güzel sesli ifadesi olan şiir sanatının, başlangıçta musiki sanatından ayrı olmayışıdır: Bilindiği gibi, ilk şiirler, asırlarca, hatta çağlarca, musiki aletlerinden çıkan seslerle birlikte söylenmiştir ![]() Bir misal olarak, eski Yunanlılar, söze bir duyuruculuk vermek için, şiiri, lyre isimli sazla söylüyorlardı ![]() Eski İranlı’lar, bunun için, rûd, çenk, rebâb gibi sazlar kullanıyorlardı ![]() ![]() ![]() Eski Türkler, şiiri, kopuzla söylüyorlardı ![]() ![]() ![]() Bütün bunlar, dillerin daha ilk devirlerinde söz’ e musiki katmak ihtiyacındandır ![]() ![]() Düşünmelidir ki, söz’ün ses’e bu ölçüde ihtiyacı olduğunu, daha ilk insanlar, bizim kendilerine iptidai dedioğimiz insanlar anlamıştır ![]() Asırların, bazen çağların emeğiyle, böylesine güzel ses ve güzel mana kazanmış kelimelerin, neden, şu veya bu hoyratlıklar içinde ziyan edilmemesi lâzım geldiğinin (anlayanlar için) en büyük delili budur ![]() |
![]() |
![]() |
|