| 
 | |||||||
|    | 
|  | Konu Araçları | 
| bilimadamlarının, ilginç, özellikleri | 
|  | Bazı Bilimadamlarının İlginç Özellikleri |  | 
|  08-17-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Bazı Bilimadamlarının İlginç ÖzellikleriBilimadamları da hepimiz gibi insanlardır  Onların da zaafları,aşırı davranışları ve bir takım saplantıları olabilir  Bu özelliklerin çoÄŸu bize garip görünebilir  Aslında bunların hepsi normaldir  Zira onlar kendi konularında çok farklı olsalar da sonuçta bize benzerler  Almış olduÄŸum notlarda bana ilginç gelenlerin birkaçını paylaÅŸmak istiyorum  * Carolus Linnaeus,kendisini aşırı derecede üstün gören bir kiÅŸiliÄŸe sahipti  Övünmeyi o kadar ileri götürmüştü ki,dünyaya o güne dek kendisinden daha büyük botanikçinin gelmediÄŸini ileri sürmüştü  BulduÄŸu sınıflandırma sisteminin, bilim dünyasının en büyük baÅŸarısı olduÄŸunu sık sık açıklıyordu  Onun bu gibi övünmelerine şüpheyle bakan kiÅŸileri affetmez,adlarını zararlı otlara vereceÄŸini söylerdi  Linnaeus’un bir diÄŸer aşırı özelliÄŸi ise sekse olan yoÄŸun ilgisiydi  Bazı çiftkabuklular ile diÅŸilerin cinsel organları arasındaki benzerlik onun ilgisini çok çekiyordu  Bir midye türünün belli bölümlerine vulva,labia, pubes,anüs ve himen gibi isimler vermiÅŸti  Bitkileri sınıflandırmasını üreme organlarının doÄŸasına göre yapmıştı  Bir de bu bitkilere aşırı seviyede insanlara özgü cilveler yakıştırmıştı  Çiçekler ve çiçek davranışları için yaptığı açıklamalarda ‘rastgele cinsel iliÅŸki’,’kısır metres’ ve gerdek yatağı’ gibi benzetmeler yapardı  Bu durumda elbette birçok kiÅŸi kendisini yadırgıyordu  * Benjamin Thompson’un yaÅŸamı boyunca edindiÄŸi unvan ve yaptığı görevlerin listesi hayli uzundur  Sosyal yaÅŸamında kont ve sir ünvanları aldığı gibi devlet adamlığı ve askerlik yapmış,bu arada bilim tarihine adını da yazdırmıştır  1772 yılında,zengin bir dul olan Sarah Walker ile evlendi  New Hampshire’de bugün Concord olarak adlandırılan Rumford’a yerleÅŸti  Henüz 19 yaşındaydı ve karısı kendisinden 14 yaÅŸ büyüktü  O tarihlerde yürütülen bağımsızlık savaşında İngiltere kralına baÄŸlı kalanlardan biri oldu ve İngiliz yönetimine sadık kaldı  Üstelik İngiltere hesabına casusluk yaptı  1776 yılında,hürriyet davasına kayıtsız durduÄŸu gerekçesi ileri sürülerek tutuklanma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca ailesini geride bırakarak İngiltere’ye kaçmak zorunda kaldı  1805 yılında Fransa’da iken Lavoisier’in dul eÅŸi ile evlendi  Ancak bu evlilik yürümedi  BoÅŸandıktan sonra Fransa’da yaÅŸamaya devam etti  * Edmond Halley,günümüzde,adının verildiÄŸi kuyrukluyıldız nedeni ile anımsanır  Oysa bu kuyrukluyıldızı kendisi keÅŸfetmemiÅŸti  1682 yılında gördüğü bu cismin 1456,1531 ve 1607 yıllarında baÅŸkaları tarafından görülmüş olan kuyrukluyıldızla aynı olduÄŸunu anladı  Onun yörüngesini hesapladı  Bu gök cismi 1758 yılına kadar,yani ölümünden 16 yıl sonrasına kadar henüz adlandırılmamıştı  Halley gerçekten çok yönlü bir bilimadamı idi Gezegenimizin tarihlendirilmesi konusundaki ilk ciddi önerilerden birisini yaptı  Dünya denizlerindeki toplam tuz miktarının,her yıl eklenen tuz miktarına bölünmesi ile elde edilecek sayının okyanusların yaşını ortaya çıkaracağını ileri sürmüştü  Böylece Yerküre’nin yaşı konusunda kabaca bir fikir edinebilirdik  Ancak o tarihlerde ne denizlerde ne kadar tuz olduÄŸu,ne de her yıl eklenen tuz miktarını bilen yoktu  Böyle bir araÅŸtırma yapma olanağı da yoktu  Gemi kaptanlığı, kartograflık ve darphanade kontrolörlük gibi iÅŸleri yaptığı gibi derin deniz dalgıç hücresi gibi icatları da vardı  GeniÅŸ ilgi alanına afyonun etkileri bile girdiÄŸi gibi balıkları dört mevsim taze tutmaya yarayan metot da geliÅŸtirmiÅŸti  * Edwin Powel Hubble, Chicago Üniversite’sinde okurken matematik ve astronomi konusunda lisans derecesi aldı  Bu yıllarda iyi bir boksör olarak tanınıyordu  Ayrıca atletizmin pekçok dalıyla da ilgiliydi  Öğrenimini tamamladıktan sonra İngiltere’ye gitti  Oxford Üniversite’sinde hukuk öğrenimine baÅŸladı  İngiltere’de üç yıl kalıp döndükten sonra 1913’te avukatlık yaptı  Ancak bu iÅŸten kısa süre sonra vazgeçti  Lisede öğretmenlik ve basketbol koçluÄŸu gibi uÄŸraşılarda bulundu  Ama kısa bir süre sonra hepsinden bıktı  Gene astronomiye döndü  Çalışma yeri Wisconsin’deki Yerkes Gözlemevi’ydi  * Alçakgönüllü bilimadamları için bir örnek: Vardığı sonuçlara düşünerek ulaÅŸan Einstein,herkes tarafından merak edilen bir kiÅŸiydi  Bir gün ÅŸair Paul Valery, fikirlerini kaydetmek için bir defter tutup tutmadığını sorunca biraz ÅŸaşırmış  ’Hiç lüzum yok ki’ diye cevap vermiÅŸ  ’Aklıma nadiren bir fikir gelir’ DiÄŸer bir örnek: Dalton özel yaÅŸamında da Quaker’ların mütevazi davranış kurallarını uyguluyordu  1826 yılında bir Fransız kimyacı onunla tanışmak için Manchester’e geldi  Ünü bu kadar yaygın olan Dalton’u büyük bir enstitü binasında bulacağını sanmıştı  Sora sora ÅŸehrin arka sokaklarından birinde bulunduÄŸunu öğrendi  Oraya varınca küçük çocuklara temel aritmetik dersleri verdiÄŸini gördü  Oldukça ÅŸaşırıp Bay Dalton’la mı karşı karşıya olduÄŸunu sordu  Zira aritmetiÄŸin ilk 4 kuralını küçük bir çocuÄŸa öğreten bu kiÅŸinin Avrupa’da nam salan kimyacı olduÄŸuna inanamıyordu  Ama Dalton,aradığı kiÅŸinin kendisi olduÄŸunu söyledi  Küçük çocuÄŸun aritmetiÄŸini düzeltinceye kadar biraz oturmasını rica etti  * 1800’lü yılların başında İngiltere’de güldürücü gaz olarak bilinen diazot monoksit kullanımı oldukça yaygınlaÅŸmıştı  İnsanlara son derece keyifli bir sarhoÅŸluk duygusu verdiÄŸinden herkes bu gazı solumak için fırsat kolluyordu  Nitekim 50 yıl boyunca özellikle gençler,uyuÅŸturucu olarak diazot monoksit kullandı  Tiyatrolarda gönüllüler sıkı nefesler çekip neÅŸeleniyorlar ve komik sendeleyiÅŸlerle izleyenleri eÄŸlendiriyorlardı  Bu gaz ancak 1846 yılından sonra anestezik olarak kullanılmaya baÅŸlandı  İşte diazot monoksit gazının neÅŸe veren sarhoÅŸluÄŸuna kendini kaptıranlardan birisi de Humphry Davy oldu  Ama aynı zamanda bu gazın herhangi bir hastalığa neden olup olmadığını da sınıyordu  Amonyak ile azotun asit ve oksit bileÅŸiklerinin bileÅŸimini inceledi  Bilim ve edebiyat çevresindeki dostlarını, diazot monoksitin solunum etkilerini bilim dünyasına açıklamaları için ikna etti  Bu arada hidrojen ve karbon monoksitten oluÅŸan ve çoÄŸu kez yakıt olarak ta kullanılan su gazını deneme amacıyla solurken neredeyse yaÅŸamını yitiriyordu  * Othniel Charles Marsh ve Edward Drinker Cope,özellikle fosil konusunda uzmanlaÅŸmış kiÅŸilerdi  Her iki bilim adamının ortak yönleri fazlaydı  İkisi de şımartılmış,hırslı,bencil,kavgacı,kıskanà  §,güvensiz ve mutsuz kiÅŸilerdi  BaÅŸlangıçta birbirlerine hayranlık duyuyorlardı  Çok iyi dostluk kurmuÅŸlardı  Öyle ki fosil örneklerine birbirlerinin adını veriyorlardı  1868 yılında bugün bile bilinmeyen nedenlerle araları bozuldu  Aradan daha bir yıl geçmeden birbirlerine olan nefreti o kadar arttı ki sonraki 30 yıl boyunca bitmeyecekti  İlk 10 yıl karşılıklı nefretleri sessiz bir savaÅŸ gibiydi  Ama 1877 yılında olayların boyutu büyüdü  O yıl,Arthur Lakes adlı bir öğretmen, arkadaşı ile kırlarda yürüyüş yaparlarken Morrison civarında birtakım kemikler buldu  Kemiklerin dev bir ‘keler’e ait olduÄŸunu anladı  Bu kemiklerin bir kısmını Marsh’a,bir kısmını ise Cope’a gönderdi  Çok memnun olan Cope, Arthur Lakes’e 100 dolar yolladı ve bu keÅŸfinden özellikle Marsh’a bahsetmemesini istedi  Zor durumda kalan Arthur Lakes, Marsh’a baÅŸvurdu ve elindeki kemikleri Cope’a göndermesini rica etti  Marsh istenileni yaptı ama bu olayı hayatı boyunca unutmadı  Bu olay ikisi arasında sürmekte olan savaşı daha sert hale getirdi  Bazen emirlerindeki kazıcı ekiplerini birbirlerine taÅŸlatıyorlardı  Bir gün Cope,Marsh’a ait sandıkları açmaya çalışırken yakalanmıştı  Her ikisi de yazmış oldukları yazılarında birbirlerine hakaret ediyorlardı  Her biri diÄŸerinin bilimsel baÅŸarısını küçümsüyordu  Aslında bu durum çok ilginç bir sonuç veriyordu  İki araÅŸtırıcının birbirlerine olan nefreti çalışmalarını hızlandırmıştı  Onların bu rekabeti sayesinde,Amerika’da yaÅŸadığı bilinen dinozor türlerinin sayısı 9’dan 150’ye çıkmıştı  Hemen hemen her dinozor,bu ikisinden biri tarafından bulunmuÅŸtur  Bazen hırslarına o denli kapılıyorlardı ki,zaten bilinen bir ÅŸeyi yeniden keÅŸfediyorlardı  Artık yapmış oldukları sınıflandırma karmakarışık hale gelmiÅŸti  Bu iÅŸin düzene sokulması yıllarca sürmüştür  * William Thomson(Lord Kelvin),soÄŸuma olayını Yerküre’in yaşının belirlenmesine uygulamak istiyordu  Yerküre’in GüneÅŸ’ten koptuÄŸunda onunla aynı sıcaklıkta olduÄŸunu ve sürekli soÄŸuduÄŸunu varsayıyordu  1862 yılında Yerküre’in yaşının 200 milyon yıldan fazla olamayacağını hesapladı  Kesin olarak 98 milyon yıl olduÄŸunu söyledi  Zaman içinde yeni yeni rakamlar öne sürdü  1897 yılındaki tahmini 24 milyon yıldı  1899 yılında bu sürenin 20-40 milyon yıl arasında olduÄŸunu ileri sürdü  Oysa jeolojik bulgular bu sürenin 200 milyon yıldan çok daha fazla olduÄŸunu ortaya koymuÅŸtu  Bu konuda kesin bir rakam önerememesi, Yerküre’in gerçek yaşının çok ötesinde tahminler yapması o günlerin bilim dünyası içinde normaldi  Zira henüz radyoaktivite olayı bilinmiyordu  Yerküre’in GüneÅŸ’ten bağımsız bir ısı kaynağına sahip olduÄŸu anlaşılmamıştı  En önemlisi,GüneÅŸ büyüklüğünde bir cismin en fazla birkaç on milyon yıldan uzun süre boyunca ve yakıtını tüketmeden nasıl yandığını açıklayacak bilgi yoktu  Herkes GüneÅŸ ve gezegenlerin genç olması gerektiÄŸini düşünüyordu  Kelvin,yaÅŸamı boyunca 600’den fazla bilimsel makale yazdı  69 tane patent sahibi oldu  YaÅŸamının son yıllarında fizikte ortaya çıkan yeniliklere ilgisiz kaldı  Hatta karşı çıktı  * Newton gerçekten tuhaf bir kiÅŸi idi  Yalnız yaşıyordu  NeÅŸeli olduÄŸunu,güldüğünü gören yoktu  Herkese şüpheyle bakıyordu  Dalgınlığı dillere destan olacak ÅŸekildeydi  Bazı sabahlar uyanınca eÄŸer aklına bir fikir gelmiÅŸse saatlerce yataktan çıkmazdı  Üniversitede kendi laboratuvarında acaip deneyler yapıyordu  Bir keresinde sadece merak ettiÄŸi için bir çuvaldızı gözyuvasına sokmuÅŸtu  Niyeti gözle kemik arasında kalan bölgeye,yani gözün arkasına dek ulaÅŸmaktı  Mucize eseri bir ÅŸey olmadı  Ancak gözüne eziyet etmeye kararlı gibiydi  Nitekim bir gün,görüşünü nasıl etkileyeceÄŸini anlamak için dayanabildiÄŸince GüneÅŸ’e baktı  Tabii ki sonra karanlık bir odada günlerce kalmak zorunda kaldı  Ama bunların yanısıra üstün bir aklı vardı  Daha öğrenci iken,o günlerin matematiÄŸini kısıtlayıcı olarak niteliyordu  Tamamen yeni bir biçim olan diferansiyel ve integral hesaplarını buldu  Garip huyları gençliÄŸinde de olduÄŸu için bu hesaplarından 27 yıl kimseye bahsetmedi  Aynı ÅŸekilde optik alanında ışığı incelemiÅŸ,spektroskopi biliminin temellerini atmıştı  Ancak bulduÄŸu sonuçları 30 yıl açıklamadı  Nedeni,bazı kiÅŸilere olan küskünlüğü idi  Özel ilgisinin sadece bir kısmı gerçek bilimle ilgili olmuÅŸtu  Hayatı boyunca çalışmaya harcadığı zamanın yarısı simya ve dinsel uÄŸraÅŸlardı  Üstelik bu konuları içtenlikle ele almıştı  Ariusçuluk denilen son derece sapkın bir mezhebin gizli üyesi idi  İsa’nın ne zaman geri geleceÄŸini,kıyametin ne zaman kopacağını inceledi  Bu konularla ilgili matematiksel ipuçları yakalamaya çalışıyordu  Hz  Süleyman’ın Kudüs’teki kayıp tapınağının zemin planını yıllarca inceledi  Orijinal metinleri daha iyi tarayabilmek için kendi kendisine İbranice öğrenmiÅŸti  Aynı coÅŸkulu çalışmasını simyada da sürdürdü  1936 yılında ünlü ekonomist J  M  Keynes, Newton’a ait not dolu bir sandığın sahibi oldu  Açık arttırma ile satın aldığı bu sandığı merakla açtı  Ancak notlarda optik ve gezegen hareketlerine iliÅŸkin bilgiler yoktu  Adi metallerin kıymetli metallere çevrilmesine yönelik çalışmalar vardı  Üstelik bu yazılar kararlı bir arayış yansıtan uslupla yazılmıştı  Zaten bu durum 1970’li yıllarda kanıtlandı  Newton’un saç teli üzerinde analiz yapıldı  Üzerinde doÄŸal seviyenin 40 misli yoÄŸunlukta civa bulundu  Civa, simyacıların en çok incelediÄŸi bir elementtir  * James Hutton,yeni kayaçları ve kıtaları yaratıp,sıradaÄŸları yerden yükselten nedenin Yerküre’nin içindeki ısı olduÄŸu sonucuna varmıştı  1785 yılında birörneklilik ilkesini geliÅŸtirdi  Birörneklilik ilkesine göre,yer yüzeyi biçimleri,jeolojik çaÄŸlarda gerçekleÅŸen uzun fiziksel,kimyasal ve biyolojik süreçlerin sonucunda oluÅŸur  YaÄŸmur,akarsu,gelgit ve yanardaÄŸ gibi doÄŸal süreçlerin Yer’in geliÅŸimi üzerindeki etkisine iliÅŸkin olarak yıllarca sürdürdüğü çalışmalarının,gözlemlerinin ve tartışmalarının sonuçlarını topladığı bu makalesini 7 Mart 1785 yılında Royal Society’de okudu  Ayrıca jeolojik olguların gözlenebilir jeolojik süreçlere dayanılarak açıklanabileceÄŸini ileri sürüyordu  Ancak J  Hutton yazılarını çok karmaşık bir dille kaleme alıyordu  Cümleleri çok uzundu,imla kurallarına hiç dikkat etmiyordu  Öyle ki bu yazıları okuyup anlamak hemen hemen olanaksızdı  Bu özellikteki yazısını okumaya baÅŸladığında toplantıya katılanların hiç ilgisini çekmedi  Hatta onun hangi konudan bahsettiÄŸini bile anlamadılar  * Charles Lyell aşırı miyoptu  Hemen hemen tüm yaÅŸamı boyunca gözlerini kısmaktan ötürü baÅŸ aÄŸrıları çekti  Zaten son yıllarında görme duyusunu tamamen kaybetti  DiÄŸer bir huyu da düşüncelerine odaklanmayı baÅŸaramadığı zaman eÅŸyalar üzerinde garip pozisyonlara girmesiydi  ÖrneÄŸin iki koltuÄŸa birden uzanıyordu,veya başını koltuÄŸun minderine yaslayıp ayaÄŸa kalkıyordu  Düşüncelere daldığı zaman ise oturduÄŸu koltukta öyle aÅŸağılara kayardı ki kaba etleri neredeyse yere deÄŸerdi  * 19  yüzyılın baÅŸlarında bilimle ilgilenen ülkelerde,özellikle İngiltere’de maddi durumu elveriÅŸli bilim adamları fırsat buldukça kırsal bölgelere gidiyorlardı  Kılık ve kıyafetleri ise arazide iken bile tıpkı kentlerde olduÄŸu gibiydi  Öyle ki Oxford profesörü Papaz William Buckland,saha araÅŸtırmalarına akademik cüppesi ile katılıyordu  Papaz William Buckland,bilimsel konulara önemli katkılarda bulunmasına raÄŸmen daha çok garip davranışları ile anımsanır  Özellikle vahÅŸi hayvanlar koleksiyonu çok ünlüydü  Bazıları oldukça iri ve tehlikeli olan bu hayvanlar hem evinin içinde hem de bahçesinde serbestçe dolaşırlardı  Ayrıca doÄŸada bulunan ve kendisinin eline geçirebildiÄŸi her hayvanın tadına bakmakla da ünlüydü  Herhangi birgün evine gelen konuÄŸun,sofrada fırında piÅŸmiÅŸ hintdomuzu,fareli börek,kızarmış kirpi ya da haÅŸlanmış deniz salyangozu bulması mümkündü  Papaz William Buckland,bir tek köstepeÄŸi sevmiyordu  Bir diÄŸer tutkusu fosilleÅŸmiÅŸ dışkı idi  Koprolit denilen bu maddenin en önemli otoritesi idi ve bunları özel bir masa üzerinde sergiliyordu  * Henry Cavendish,1731 yılında Fransa’nın Nice ÅŸehrinde doÄŸmuÅŸ bir İngiliz vatandaşıdır  Annesi ve babası tarafından büyükbabaları Devonshire ve Kent dükleri idi  1742 yılında Londra yakınlarında bulunan bir ilahiyat okuluna girdi  1749-1753 yılları arasında Cambridge Üniversitesi’nde bir koleje devam etti ise de İngiltere Kilisesi’ne baÄŸlılık sözü vermekten kaçındığı için burayı bitiremedi  Babasının 1783 yılında ölümüne kadar onunla birlikte yaÅŸadı  Baba-oÄŸul oldukça sade bir yaÅŸam sürdürüyorlar ve beraberce bilimsel araÅŸtırmalar yapıyorlardı  Henry Cavendish 40 yaşında iken kendisine miras kalan bir servet sonunda birdenbire zengin oldu  Bir baÅŸka bilimadamının deyiÅŸiyle,hem tüm bilginlerin en zengini,hem de tüm zenginlerin en bilgini durumuna gelmiÅŸti  Zenginlik,yaÅŸam tarzını fazla deÄŸiÅŸtirmedi  Harcamalarının çoÄŸunu kitaplar ve bilimsel araçlar için yapıyordu  Evini büyük bir laboratuvara çevirmiÅŸti  Zamanla büyük bir kitaplık kurdu ve burasını bilimadamlarının yararına sundu  Giyimine hiç özen göstermezdi  Bilimsel yeteneÄŸi çok kuvvetli idi  Ama çalışmaları fazla yaygınlık kazanmadı  1760 yılında Royal Society’e üye olarak kabul edildi  1766 yılında çeÅŸitli gazların elde edilmesine ait makalelerden baÅŸlayarak yayımlamak amacı ile yazdığı konular olduysa da,pek çok araÅŸtırmasının ayrıntılarını yayımlamadı  Son derecede ketum bir kiÅŸiydi  Bilimsel alanın pek çok konusunda yaptığı deneylerden ve öngördüğü tezlerinden bahsetmezdi  Oysa bu deney ve öngörüleri kendi zamanından en az yüz yıl ilerisindeydi  James Clerk Maxwell 19  yüzyılın sonlarında onun notlarını yayımlamasaydı,yaptıklarının büyük kısmından kimsenin haberi olmayacaktı  Elektrik akımını ölçme olanağı olmadığı için kendi vucudunu ölçü aracı olarak kullanırdı  Akım ÅŸiddetini anlayabilmek amacıyla elektrotların uçlarını elleriyle tutuyor,elektrik ÅŸokunu parmaklarında mı,bileklerine kadar mı,yoksa dirseklerine kadar mı duyduÄŸuna bakıyordu  Henry Cavendish,çok aşırı derecede çekingendi  Herhangi bir insanla temas etmesi onun açısından büyük rahatsızlığa neden oluyordu  Bir gün kapısı çalınıp açtığında Avusturya’dan gelen bir hayranını karşısında bulmuÅŸtu   Gelen kiÅŸinin övgü dolu sözlerine birkaç dakika dayanabilmiÅŸ,hemen bahçeye kaçmıştı  Konutuna geri dönmeye ancak saatler sonra ikna edilebilmiÅŸti  Evin kahyası ile görüşmesi ancak mektuplaÅŸarak mümkün oluyordu  İnsan içine çıkması sadece bilimsel toplantılarda gerçekleÅŸiyordu  O da diÄŸer konukların sıkıca uyarılmaları ile saÄŸlanırdı  Kimse ona yaklaÅŸmamalı,hatta bakmamalıydı  EÄŸer bir konu hakkındaki görüşlerini merak eden olursa,ona sanki tesadüfen rastlamış gibi yaklaÅŸmalıydı  Tabii ki bu görüşme oldukça kısa sürerdi  * Max Planck,yaÅŸantısı boyunca mutsuz olaylarla karşılaÅŸtı  Çok sevdiÄŸi ilk karısını 1909 yılında kaybetti  Büyük oÄŸlu Karl,1916 yılında,Birinci Dünya Savaşı’nda cephede öldü  Çok baÄŸlı olduÄŸu ikiz kızları vardı  Biri doÄŸum yaparken öldü  Hayatta kalan diÄŸer kızı,kardeÅŸinin bebeÄŸini bakmak üzere aldı,ama eniÅŸtesine aşık oldu  Evlendiler ve iki sene sonra doÄŸum yaparken o da öldü  1944 yılında Berlin’deki evi müttefik bombardımanları sırasında isabet aldı  Bütün notlarını, günlüklerini,kitaplarını ve belgelerini kaybetti  Aynı yıl,hayatta kalmış tek oÄŸlu olan Erwin,Hitler’e karşı giriÅŸilen suikasta katıldığı gerekçesi ile kurÅŸuna dizildi  İkinci Dünya savaşının bitmesinden sonra Göttingen’e yerleÅŸen Max Planck,1947 yılında öldü  * Richard Owen,1824 yılında tıp eÄŸitimi için Edinburg’a gitti  Anatomiye merakı aşırı derecedeydi  Sık sık yasakları çiÄŸniyor,kadavralardan aldığı parçaları gizlice evine götürüyordu  Hem tip olarak hem de huy olarak insanlara sevimli gelmezdi  Herkes onun soÄŸuk karakterli ve küstah davranışlı olduÄŸunda hemfikirdi  Amacına ulaÅŸmak için düşünmeksizin herÅŸeyi yapacağından kuÅŸku duyulmuyordu  Ancak anatomi alanındaki tartışma götürmez yeteneÄŸi tüm olumsuzluklarını perdeliyordu  DiÄŸer taraftan R  Owen’ın neden olduÄŸu problemler birbirinin peÅŸisıra ortaya çıkıyordu  Thomas Huxley 1857 yılında Churchill’s Medical Directory’in yeni baskısında bir ÅŸey fark etti  R  Owen’ın ismini rehberde görmüştü  Londra’daki Madencilik Okulu’nun KarşılaÅŸtırmalı Anatomi ve Fizyoloji Profesörü olarak görünüyordu  Oysa o mevkide Thomas Huxley’in kendisi bulunmaktaydı  AraÅŸtırınca bu bilginin yayıncılara R  Owen’ın ilettiÄŸini öğrendi  O günlerde Hugh Falconer adlı bir doÄŸabilimci,heryerde ÅŸikayet edip duruyordu  Zira kendi keÅŸiflerinden birini R  Owen sahiplenmiÅŸti  Bu tip iddialar sürekli ortalıkta dolaşıyordu  Birkaç kiÅŸi,kendi örneklerini R  Owen’a incelemesi için verdiklerini,ancak onun kendi çalışmalarını sahiplendiÄŸini söylüyorlardı  En dikkat çekici olay ise bir hekimin başına gelenler oldu  Gideon Mantell uzun yıllar çalışarak çok sayıda fosil biriktirmiÅŸ ve kayıtlara geçirmiÅŸti  Ancak ÅŸanslı bir kiÅŸi deÄŸildi,iÅŸleri hep ters gitti  Zaman içinde karısını,çocuklarını,hekimliÄŸini ve fosil kolleksiyonunu kaybetti  Zavallı adam Londra’ya taşınmıştı ki kısa bir süre sonra bir kaza geçirdi  Bir at arabası kendisine çarpınca,belinden sakatlandı  R  Owen sistemli bir çalışmayla Mantell’in katkılarını kayıtlardan sildi  Onun yıllar önce adlandırdığı türlere yeni isimler verdi ve keÅŸifleri kendisi üstlendi   R  Owen’ın kuÅŸkulu iÅŸlerinin sonu gelmiyordu  Royal Society’nin bir komitesi ,ki baÅŸkanı da R  Owen’di,ödül verecekti  Belemnit adlı nesli tükenmiÅŸ bir yumuÅŸakça için yazılan bildiri birincilik kazanmıştı  Bu bildiriyi yazan R  Owen’di ve kendisine Kraliyet Madalyası verilmesi kararlaÅŸtırıldı  Oysa belemnit 4 yıl önce Chaning Pearce adındaki amatör bir doÄŸabilimci tarafından keÅŸfedilmiÅŸti  Üstelik bu keÅŸfin bildirisi Jeoloji DerneÄŸi’nin bir toplantısında sunulmuÅŸtu  İşin ilginç tarafı o toplantıya R  Owen’ın kendisi de katılmıştı  Ama ÅŸimdi, Royal Society’e kendi bildirisi gibi sunuyordu  Bir de bu yaratığa kendi adını da veriyordu: Belemnites owenii  Durum ortaya çıkınca Kraliyet Madalyası gene de elinden alınmadı   Bütün bu olayların intikamını Thomas Huxley aldı  Büyük gayretlerle, R  Owen’i Zooloji DerneÄŸi ve Royal Society’nin komitelerinden attırdı  İşte R  Owen’ın British Museum’da doÄŸa bilimleri bölümlerinin yöneticiliÄŸine geçmesi böyle oldu  Bu dönemdeki çalışmaları bilimin bulgularını halkın her kesimine sunmak için oldu  Nitekim 1880 yılında hizmete açılan DoÄŸa Tarihi müzesi onun eseridir  1892 yılında öldü  * 1761 tarihinde bilim dünyası Venüs geçiÅŸini gözlemlemeye hazırdı  Bilim adamları Sibirya’ya,Çin’e,Güney Afrika’ya,Endonezya’ya ve bunun gibi yüzü aÅŸkın bölgeye doÄŸru yola çıktılar  Fransa,İngiltere,İsveç,Rusya,İtaly  a,Alman ya ve daha pek çok ülkeye mensup bilim adamları dünyanın dört bir tarafına gözlem için koÅŸuyorlardı  Bu olayda dikkati çeken en önemli özellik,bilimsel bir çabanın tarihte ilk kez uluslar arası iÅŸbirliÄŸi ile yürütülmesidir  Ancak o dönemlerin ÅŸartları içinde hemen hemen her yerde pekçok sorun oluÅŸtu  SavaÅŸlar,hastalıklar,gemi kazaları ve bunlara benzer pekçok nedenlerle bilimadamlarının büyük kısmı yollarda kaldı  Hedefledikleri noktalara ulaÅŸmayı baÅŸaranların da sorunları bitmemiÅŸti  Gözlem yapmaya yarayacak aletleri kırılmış veya iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi nedeniyle bozulmuÅŸtu  Jean Chappe adındaki Fransız gözlemci Sibirya’ya ulaÅŸmak için aylarca yol gitti  Son derece kırılgan aletlerini her türlü sarsıntıdan korumak için özel bir çaba gösteriyordu  Fayton,gemi ve atlı kızaklar üzerinde geçen yolculuktan sonra nihayet Sibirya’ya ulaÅŸtı  Gözlem yapacağı noktaya varması için geçmesi gereken patika sular altında kalınca yoluna devam edemedi  Su baskınının nedeni,bahar yaÄŸmurlarının anormal oluÅŸundan dolayı nehirlerin taÅŸmasıydı  Jean Chappe hiç olmassa bulunduÄŸu yerden gözlem yapabilmesi için aletlerini gökyüzüne çevirince, yerli halk sel felaketinden onu sorumlu tuttu  Bu insanlara göre o garip aletler ve o garip yabancı uÄŸursuzluk getirmiÅŸti  Jean Chappe gözlem yapamadan kaçmak zorunda kaldı  Bir diÄŸer Fransız gözlemci Guillaume Le Gentil Venüs geçiÅŸini Hindistan’da gözlemlemek için bir yıl önce yola çıkmıştı  Ortaya çıkan birçok nedenden ötürü geçiÅŸin gerçekleÅŸeceÄŸi gün,o hala denizdeydi  Sürekli sallanan gemi üzerinden gözlemde bulunması olanaksızdı  Ama 1769 yılında olacak diÄŸer geçiÅŸi izlemek amacı ile yoluna devam etti  Hindistan’da bulunduÄŸu 8 sene içinde geliÅŸmiÅŸ bir gözlemevi kurdu  Aletlerini dikkatle hazırladı  Nihayet geçiÅŸin gerçekleÅŸeceÄŸi gün olan 4 Haziran 1769 günü sabah uyandığında hava çok güzeldi  Ama Venüs geçiÅŸi baÅŸladığı sırada bir bulut kümesi tam da GüneÅŸ’in önünde durdu  Tam 3 saat 15 dakika boyunca yerinden kıpırdamadı  Le Gentil bir nebze olsun gözlem yapamamıştı  Buna raÄŸmen büyük bir soÄŸukkanlılık göstererek aletlerini topladı ve en yakın limana gitti  Bu sefer de yolda dizanteriye yakalandı  Dönüşü bir yıl gecikti  Tam 11,5 yıl sonra evine vardığında dertlerinin bitmemiÅŸ olduÄŸunu gördü  YokluÄŸunda akrabaları ölümünü ilan etmiÅŸ ve malvarlığına el koymuÅŸlardı   | 
|   | 
|  | 
|  |