Prof. Dr. Sinsi
|
Mardinde Nerelerde Gezilir?
Mardin Gezilecek Yerler
Mardin Gezilecek Mekanlar
Mardin Yerleri
Mardin
Fırat ve Dicle nehirleri arasında Mezopotamya bölgesinde, tarih boyunca pek çok medeniyet yerleşmiş Bir dağın tepesinde kurulmuş olan Mardin ise, Yukarı Mezopotamya'nın en eski şehirlerinden biri M Ö 3000 yıldan başlayarak yerleşim yeri olarak kullanılan Mardin; Artuklu, Akkoyunlu, Osmanlı dönemine ilişkin bir çok yapının yanında Süryani Manastır ve Kiliseleri de bünyesinde barındıran önemli bir açık hava müzesi Roma kaynaklarında Maride olarak anılan kente Persler Marde, Bizanslılar Mardia, Süryaniler Merdo ya da Merdi, Araplarda Mardin derler
Mardin, mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri ile zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğu’nun şiirsel kentlerinden biri aynı zamanda Mardin'de, farklı dini inanışlar paralelinde, sanatsal açıdan da tarihi değeri olan camiler, türbeler, kiliseler, manastır ve benzeri dini eserler mevcut
Uzaktan bakınca, altın rengi taşlardan yapılmış Mardin evlerini, kentin üzerinde kurulduğu tepelerin kayalığı ile iç içe görürsünüz Dikkatli bir incelemeyle, oyma taşlar, evlerin ve kamu binalarının dekorasyonu kentin, mimari bakımdan bir hazine kutusu olduğunu ortaya koyar
Mardin Evleri
Tarihsel geleneğin günümüze dek sürdürülmesinin bir sonucu olarak özgün mimari karaktere sahip bir yapılaşmayla birlikte anılan Mardin’in, kentle özdeşleşen kagir evleri, gerek plansal özellikleri gerekse malzeme ve bezemeleriyle Anadolu konut mimarisinde ayrıcalıklı bir konuma sahip
Kentin bir açık hava müzesi şeklinde algılanmasına olanak tanıyan evler, kayalık ve volkanik bir tepenin güney yamacındaki kalenin eteklerinden ovaya doğru ve birbiri üzerine yükselen teraslar halinde yerleşmişler
Geleneksel Mardin Evleri, U ya da L planlı, geniş avlulu ve 2-3 katlı yapılar Kentin mimari kurgusunda kullanılan temel malzeme kolay işlenebilen kalker taşı Kapalı yaşam biçiminin tüm özelliklerini taşıyan evler, yükseklikleri 4 metreye varan duvarlarla çevrili Dış cephe, kapı ve pencereleri taş oymacılığının en güzel motiflerini yansıtan evler ön avlu cepheleri güneye bakacak şekilde inşa edilmiş
Mardin Evleri, iklimsel koşullar, dayanıklılık ve tasarım estetiği gibi pek çok unsuru bir arada sundukları ölçüde, kültürel miras bileşenlerimizden biri olmaya devam edecektir
Uzaktan bakınca, altın rengi taşlardan yapılmış Mardin evlerini, kentin üzerinde kurulduğu tepelerin kayalığı ile iç içe görürsünüz Dikkatli bir incelemeyle, oyma taşlar, evlerin ve kamu binalarının dekorasyonu kentin, mimari bakımdan bir hazine kutusu olduğunu ortaya koyar
Kentin mimari kurgusunda kullanılan temel malzeme kolay işlenebilen kalker taşı Kapalı yaşam biçiminin tüm özelliklerini taşıyan evler, yükseklikleri 4 metreye varan duvarlarla çevrili
Midyat
Mardin gibi bir müze kent olan Midyat, Mardin'den yaklaşık 1 5 saat uzaklıkta yer alıyor Mardin'e benzer evlerin, taş konakların, kemerli geçitlerin, minare gibi yükselen çan kuleleriyle Süryani kiliselerinin bulunduğu Midyat, bir ortaçağ kentini andırıyor Bölgeyi Süryaniler’in yavaş yavaş terk etmesi ve göç almasıyla şehir merkezi 2 km ötedeki Estel'e kaymış Telkari diye bilinen taş işçiliğinin en güzel örnekleri Midyat'taydı Bir kaç telkari ustası Midyat çarşısında mesleklerini sürdürmekte direniyorlar Mutlaka izlemelisiniz  
Dara Harabeleri
Mardin'in güneydoğusunda 30 km uzaklıkta Oğuz Köyü'nde yer alıyor Burası eski Mezopotamya bölgesinin en ünlü kenti Dara kent kalıntıları kayalar içine oyulmuş, çevresi 8-10 kilometreyi bulan geniş bir alana yayılmış Buralarda mağara evler var kent kalıntıları içinde kilise, saray, çarşı ve depoları zindan, tophane ve su bendini halen görmek mümkün Ayrıca köyün etrafında kayalara oyulmuş 6-7 tane kadar mağara eve rastlanıyor Bunların tarihi Geç Roma (Erken Bizans) dönemine kadar gidiyor
Beş Bin Yıllık Tarih
Verimli Mezopotamya ovasının ortasında yükselen, kalker ve lavlarla örtülü bir dağın yamacındaki Mardin, neredeyse bütün kültürlerin uğrak yeri olmuş Kentin doğum tarihi M Ö 3000 yılına dayanıyor İlk konuklar ise şöyle sıralanıyor: Subarular, Sümerler, Akadlar, Hititler, İran’dan gelen Midiler Daha sonra Asurlar, Urartular, Mitannîler, Aramîler, Persler  2 bin yıl sonra Büyük İskender İlk Hıristiyanlar, II yüzyılda Romalılar, Sasanîler, hemen ardından Bizanslılar Araplar, IX yüzyılda Hamdanîler, X yüzyılın sonunda Mervanîler, XI yüzyılda Türkmenler, XII yüzyılda Artuklular Haçlıların kılıç sesleri, ardından Eyyubîler sonra İlhanlılar Karakoyumlu ve Akkoyumlu beylikleri XVI yüzyılda Safevîler, Osmanlılar ve nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti Bir zamanlar birçok kültüre ve dine ev sahipliği yapmış olan bu yaşlı kentin tarihî dokusu; böylesine renkli, zengin ve karmaşık   
Mardin Kalesi
Diğer adı “Kartal Yuvası” olan Mardin Kalesi, Subari, Sümer, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Hamdaniler, Selçuklular, Artuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safaviler, Osmanlılar dönemlerini, kimi zaman zaferleri, kimi hayal kırıklıklarını yaşamış çok önemli bir kale
MS 330 yılında ateşe ibadet eden ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral gelip Mardin kalesinde kalmış Hasta olan kral, kalede iyileşince, kendisine bir kasır yaptırıp, 12 yıl burada yaşamış Daha sonra kendi memleketi Pers ve Babil'den birçok asker ve sivil getirip, onları bölgeye yerleştirmiş Getirilen halk sayesinde kent zenginlemiş, gelişmiş M S 442'daki bir veba salgını kale halkının sonu olmuş MS 542'e kadar Mardin Kalesi boş kalmış
M S 975 - 976'da Hamdaniler'-den Bin Abdullah Bin Ham, binlerce yıldır hakim bir konumda bulunan bu doğal kaleyi bir takım eklemelerle, daha korunaklı bir hale getirmiş
Kalenin ovadan yüksekliği bin metre kadar Kalenin bir kısmı sarp kayaların üzerine oturmuş Kalenin güney kesiminde bir kule hala ayakta
Deyr-ul Zaferan Manastırı
Mardin'in 5 km doğusunda, 4 yüzyılda yapılan bir manastır Deyr-ul Zaferan, Yukarı Mezopotamya'nın tarihi yapıtlarından en tanınmış olanlarından biri ve Süryani Kadim Cemaatinin dini merkezi Bugünkü Süryaniler’in ataları olan ve güneşe tapan Aramiler, M Ö 2 binden başlayarak 4 bin yıl boyunca burada her güneş doğuşunda bir ayin düzenleyerek güneşe kurbanlar sunuyorlarmış İsa Mesih'ten sonra Hristiyanlığı benimseyip kiliseler kurmuşlar Manastır kurulduğu dönemden kalma mozaikler bugün de duruyor Canlı bir tarih görünümünde olan manastırın en büyük özelliklerinden biri de içinde 52 Süryani patriğinin mezarlarının bulunması Manastırın 1 km kuzeyinde kayalara oyulmuş Meryem Ana Kilisesi (Theodoros Tapınağı) ve Mar Yakup Manastırı ile Deyr-ul Zaferan bir üçlü oluşturmakta Manastırın içinde tarihi bir İncil ve kutsal taş mevcut ve ilk tıp fakültesinin burada kurulduğu söyleniyor
Mar İzozil Manastırı
Yörenin en eski manastırı Mar Yakup ve Deyr ül Seyde Manastırları arasında yer alıyor 4 yüzyılın başlarında yaşayan Şamişatlı Mar İzozil’in ismi ile anılıyor Resmi kayıtlarda 18 yüzyıl sonlarına kadar işlevini sürdürdüğü belirtiliyor
Zinciriye Medresesi
Medrese mahallesinde yer alıyor 1385 tarihli yapı, dikdörtgen geniş bir alanı kaplayan cami, türbe ve çeşitli ek bölümlerden oluşmuş Süslemeleri oldukça zengin
Meryem Ana Kilisesi ve Patrikhane
1860 yılında Patrik Antuan Semheri tarafından yaptırılan kilisede; kemer, yuvarlak taş sütunlar ve avluda korkuluklar yer alıyor Patriğin oturma yeri ile İncil vaiz yeri, üzüm salkımlı motiflerinin ahşap el işçiliğiyle bambaşka bir görünüm sergilemekte 1895 yılında Antakya Patriği İğnatuos Benham Banni tarafından inşa edilen Patrikhane ise bugün müze olarak hizmet veriyor
Mar Gabriel Manastırı
Midyat'ın 18 km doğusunda yer alıyor Yerel adı Deyrülumur Kuş uçmaz kervan geçmez bir dağ başında yalnız, müstahkem bir manastır Süryani Cemaatinin ünlü ve büyük yapıtlarından olan manastır, yüksekçe bir tepeye yapılmış Manastırın temelleri M S 397 yılında atılmış ve kısa sürede tamamlanmış Değişik tarihlerde manastırın içinde ve dışında ekler yapılmış Bir kısmı Bizans mozaikleriyle bezeli Öteki yapıların çoğu 19 yüzyıl, bazısı yeni Cumhuriyet’ten sonra uzun süre terkedilen manastır, şimdiki metropolitin gayretleriyle yeniden canlandırılmış 
Maryakup Manastırı
Nusaybin’de yer alan bu manastır eskiden Arun adıyla anılmış ise de Suruçlu profesör Maryakup'un adıyla tanınmıştır I veya II yüzyılda inşa edildiği tahmin ediliyor
|