08-13-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İç Kulak Hastalığı
Meniere; İç kulak hastalığı
Meniere hastalığı ilk kez Fransız doktor Proper Meniere tarafından 1861 yılında tanımlanmıştır Baş dönmesi; Kulakta dolgunluk hissi, çınlama ve işitme kayıplarıyla ortaya çıkan bir iç kulak hastalığıdır
İç kulağın endolenfatik sistemde oluşan sıvı basıncı nedeniyle oluşan bu hastalık, sadece kulak kemiğinin kadavra üzerindeki bulguları ile ispatlanabilmektedir Meniere hastalığının sıklığı ve prevelansı nedir? Toplumda rastlanma sıklığı % 0 2’dir Hastaların yaklaşık üçte ikisinde patoloji tek kulakta sınırlı kalsa da, üçte birinde iki taraflıdır En sık 30-60 yaşlarında görülür Ailevi yatkınlık vardır Erkeklerde görülme sıklığı daha fazladır
Hastalığın belirtileri nelerdir?
Meniere hastalığının belirtileri; episodik (tekrarlayan) rotasyonel baş dönmesi atakları (dairesel savrulma şeklinde bir hareket), işitme kaybı (hastalığın ileriki dönemlerinde işitmenin giderek azalması), kulakta çoğu zaman sabit bir ses şeklinde duyulan çınlama ve etkilenen kulakta basınç hissi En çok rahatsızlık veren şikayet baş dönmesidir Ataklar süresi değişmekle beraber yarım ile bir saat devam eder
Neler olur o anda ?
O dönemde hastada bir panik, soğuk terleme, çarpıntı, bulantı ve kusma, yattığı yerden kalkamama hali, başını sabit hale getirme ihtiyacı belirir Herhangi bir hareket yokken, hastanın çevrenin döndüğü ile ilgili duyumu oluşur Hasta uykudan baş dönmesiyle kalktığını ifade edebilir Ataklar arasındaki dengesizlik birkaç gün sürer İlerleme gösteren dalgalı sinirsel tipte bir işitme kaybı vardır Özellikle düşük frekanslarda ortaya çıkar Bu, erken dönemlerde atakların hemen öncesinde ve sonrasında olur Ardından normale döner Geç dönemde atak sonrasında normale dönmesi gecikir Zamanla kalıcı hale gelir Çınlamanın şiddetindeki artış, atağın ilk belirtisi olabilir Erken dönemde gelip geçicidir Ancak ileri dönemde kalıcıdır Hastaların büyük kısmı gürültüye karşı toleransını kaybetmiş haldedir
Hastalığın nedenleri nelerdir?
Hastalığın nedenleri tam olarak bilinmemektedir Ancak iç kulaktaki denge sıvısının içeriğinde ve akımın düzenlenmesinde bozukluk vardır Endolenfatik kanal ve kese, beyin omurilik sıvısındaki basınç değişikliklerini iç kulağa yansıtır Ancak kafa içindeki basınçta sabit bir değişim (öksürme yada yatar pozisyondan oturur pozisyona geçme gibi), iç kulakta dolaşan endolenf ve perilenf sıvılarında aynı oranda etkiye sahip olduğundan, iç kulak etkilenmez Bu hastalığın teşhisi konusundaki zorluk; hastanın yaşadıklarını tam ifade edememesinden, hastalığın çok fazla varyasyonu olmasından, yapılacak testlerin rutin testler olmamasından kaynaklanmaktadır Teşhis için en değerli araç hasta ile doktor arasında semptomlar hakkında ortak bir dilin kullanılması ve çok detaylı bir hastalık hikâyesi alınmasıdır Etyolojiye yönelik çok değerli bilgiler bu aşamada alınır
İpuçlarını toplamak önemli
Geçirilmiş sifilis, kabakulak enfeksiyonları, otoinmün yada bağışıklık sistemini ilgilendiren bir hastalığın olması, alerji ve geçmişte bir kulak ameliyatının geçirilmiş olması, sebebe yönelik ipuçları toplamamızı sağlar Hastanın genel alanda, örneğin bir diabet yada tiroit hastalığının olması tedavide etkileyebileceğimiz alanı genişletecektir Hastalık nasıl teşhis edilir? Teşhis yollarında elimizde son dönemlerde hayli komplike ancak bir o kadar da neticeler veren testler bulunmaktadır
Bu testler şunlardır
Bunların başında işitme testleri gelmektedir Hastalıkta işitme kaybı ilk önce günlük konuşma frekanslarında iken, zamanla hem yüksek frekansta (tiz sesler) hem de konuşmayı ayırt etme (SRT) eşiğinde düşmekle görülür Diğer test ECOG (eloktokoklegrafi) ise iç kulak sıvısındaki basıncı gösterebilir Büyük bir oranda kişinin ileride bir Meniere hastası olup olmayacağı ile ilgili tahmin yapmamanızı sağlar En değerli test ENG (elektonistagmografi) ise denge fonksiyonlarını araştırır Karanlık bir odada yada bir video-maske ile yapılan bu test, kulakların hem pozisyonel hem de hava veya sıvıyla uyarılıp, gözde oluşan istemsiz hareketleri kaydetme (Vestibülo-oküler refleks) prensibine dayanır Bu test sayesinde hastalığın değişik evrelerinde iç kulağın denge rezervleri konusunda bilgi ediniriz
Farklı hastalıklarla da karıştırılabilir
Bu testler dışında, teşhis yollarında kullandığımız ancak spesifik çalışan dünyadaki belli merkezlerin teknik olanaklarından da yararlanabiliriz (Kompüterize Dinamik Posturografi , rotasyonel chair test gibi) Bazen Meniere hastalığı ile aynı semptomları veren çok nadir beyin tümörlerinden şüphelenildiğinde MRI ve CT yapılabilir
Hastalık nasıl tedavi edilir?
Meniere hastalığı ilaç tedavisi ve belli yaşam tarzı değişiklikleriyle ömrün sonuna kadar %90 oranında kontrol altında tutulur Hastalar fiziksel yada emosyonel stresi en aza inmiş bir yaşam tarzının yanında, düşük tuz diyetiyle beslenmelidir Hayvansal yağ içeriği az olan besinleri tüketmek ve kafein, alkol, sigara gibi iç kulakta sıvı basıncını arttırdığı düşünülen içeceklerden uzak durmak gerekir İlaç tedavisi olarak anti-vertijinöz ilaçlar, diüretikler, benzodiazepin türü ilaçlar kullanılmaktadır Bulantı ve kusma olduğunda bunlara ait ilaçların alınması yeterli olabilir Çoğu zaman psikolojik kompenentin kontrol edilmesi için bir anksioltik eklenmelidir
Bazı protokolleri var
Bir çınlaması olan hastalarda daha ön planda düşünülmelidir Hastalığın cerrahi tedaviye ihtiyaç gösteren kısmı sadece % 5-9’luk bir hasta grubudur Bunun da çeşitli tedavi protokolleri mevcuttur İşitmeyi gözden çıkarmayı yada riske etmeyi düşündüğümüz vakalarda labirentoktomi yapılabilir Endolonfatik şant veya kese ameliyatlarında baş dönmesiyu kontrol altına alma şansı % 5-70 arasında olup, işitme büyük oranda korunur Selektif vesibüler nörektomilerde baş dönmesi kontrolü % 80-90 oranındadır ve işitme kaybı riski en az düzeydedir Ancak bu, morbititesi (ameliyat sonrası hastanede kalış süresi) en fazla olan operasyon grubudur
Diğer tedaviler
Son dönemlerde yeni bir teknik olarak hem ofis şartlarında uygulanabilen hem de baş dönmesi kontrolü en az kese ameliyatları kadar başarılı olan intratimpanik (Kulak zarı arkasına) Gentamisin/kortizon prosedürleri yapılmaktadır Bu işlemlerde (özellikle gentamisin) her zaman, çok az da olsa işitmenin total olarak kaybedilme riski vardır Meniere hastası olan kişilerin bir kısmı önce kafa basıncının artışından, çınlama şiddetinden, işitmedeki dalgalanmalardan krizin geleceğini hissedebilir ve nispeten kontrollü bir atak geçirirler Ancak geri kalan hasta grubunda baş dönmesi ani geldiğinden, bu tür hastaların özellikle taşıt kullanmaları sakıncalıdır Aksi takdirde kişi hem kendisi hem de diğerleri için tehlikeli ve hasar verici olabilir Meniere hastalığında, hastalığın evresine göre tam bir şifa olmamasına rağmen hemen tüm vakalarda uygun prosedürlerle baş dönmesi kontrol altına alınabilir
|
|
|