![]() |
Görünüşe Ve Biçime Takılıp Kalma |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Görünüşe Ve Biçime Takılıp KalmaGörünüşe Ve Biçime Takılıp Kalma MEVLÂNÂ CELALEDİN er-RÛMÎ"YE GÖRE GÖRÜNÜŞE ve BİÇİME TAKILIP KALMAMA Tasavvuf, ahlâk, kelâm, edebiyat, eğitim, felsefe, siyaset gibi birçok alanda söz söylemiş olan Mevlânâ; hakkında pek çok eserin yazıldığı etkili ve popüler bir şahsiyettir ![]() ![]() Biz bu yazımızda, Mevlânâ"nın kendi eserlerine başvurarak, görünüşle gerçeğin, biçimle içeriğin her zaman birbirini tutmayacağını ve sadece görünüşe ve biçime takılıp kalmanın yanıltıcı olacağını incelemeye çalışacağız ![]() 1 ![]() Buradaki “görünüş” sözcüğü, gerçek/realite sözcüğünün karşıtıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görünüşle gerçeği birbirinden ayıramayanların büyük yanlışlara düşeceğini2 Mevlânâ, ilk etapta, şu beyitleriyle açıklamaya çalışır: Her iki sûretin birbirine benzemesi caizdir, acı su da, tatlı su da berraktır ![]() Birisi insanı nakışlarla bezenmiş balçıktan bir sûret görür, öbürü ilim ve amelle dolu bir balçık ![]() Biz de geceyi bir zenci gibi gördük, halbuki o huridir ![]() Sen bu cisimden ibaret değilsin, gözden ibaretsin ![]() ![]() Kendine gel de sûrete tapma, sûret sözüne takılma, cins oluşu, sûretle arama ![]() Sûret, cansız şeye, taşa benzer ![]() ![]() Görünüşle gerçeğin birbirini tutmayabileceği ile ilgili olarak Mevlânâ şu somut örnekleri vermektedir: Nice tatlılar var dır ki şeker gibidir, fakat o şeker içinde zehir gizlidir ![]() Sûret bakımından acı da birdir tatlı da ![]() ![]() ![]() ![]() Kara kuşu ile su kuşu, sûret bakımından birdir ama suyla yağ gibi hakîkatte birbirine zıttır ![]() Tuzağın tanesi meydandadır da kendisi gizlidir ![]() ![]() Adam, kuşun gölgesini sımsıkı tutmuş ![]() “Bu akılsız adam neye seviniyor” demekte ![]() Yine Mevlânâ, görünüşle gerçeğin birbirini tutmayacağını ah çekerek şöyle belirtir: Ah, o zâhirde görülen hakikatte görülmeyen, aslı olmayan hayal!13 ve bunları birbirinden ayırıp, yanlışa düşmemek için şu şekilde bir uyarıda bulunur: Dikkat et; altın suyu ile boyanan seni yoldan alıkoymasın! Dikkat et; bâtıl hayal seni kuyuya düşürmesin!14 Sırf görünüşlerine bakıp eşya ve olayları dıştan değerlendirmenin yanlış olacağı şu örneklerle daha da açığa çıkmaktadır: “Duvarın üzerinde bir takım dikenler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() “Cihanın gidişi bildiğin gibi değil ![]() “Eğer o (kıymetler, mânâ ve incelikler) ette ve deride gizli olmasaydı Ebu Cehl ile Mustafa arasında bir fark olmazdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Eğer her görünen şey, göründüğü gibi olmuş olsaydı, o kadar keskin ve aydınlık bir görüşe sahip olan Peygamber “Bana eşyayı olduğu gibi göster” diye feryat etmezdi ![]() ![]() Mevlânâ"nın, sadece görünüşlerine bakıp eşya ve olayları dıştan değerlendirmenin yanlış olacağını belirtmekle kalmayıp, görünüşe kanarak gerçeği görmeyenleri şiddetle kınadığına da şahit olmaktayız: Münkirin delili, ancak ve ancak şudur: Ben, şu görünen yurttan başka bir şey görmüyorum! Hiç düşünmez ki nerede görülen bir şey varsa o, gizli hikmetleri haber vermektedir ![]() Her görünen şeyin faydası, faydanın ilaçlarda gizli oluşu gibi o şeyin içinde gizlidir ![]() Fakat ahmaklar, görünüşe sarıldıklarından o ince şeyler onlardan adam akıllı gizli kalmıştır ![]() Hasılı maksada erişememişler, perde altında kalmışlar, îtirazları yüzünden de o ince şey fevt olup gitmiştir ![]() Yalnız görünüşe kapıldı ![]() ![]() ![]() Bence o (Bilal-i Habeşî) yarım akçe bile etmez ![]() ![]() (Ebûbekir) Sıddık"a ahmak diye cevap verdi, çocuk gibi bir cevize karşılık bir inci verdin ![]() Bence o iki cihana değer ![]() ![]() Fakat, bedava buldun da ucuz verdin ![]() ![]() Baht sana köle elbiselerini bürümüş de gelmişti ![]() ![]() Mevlânâ, insanların göründükleri gibi olmadığını, görünüşleri ile gerçek yapılarının farklılığını ve görünüşe göre değerlendirmede bulunmanın aldatıcı olduğunu, yaşadığı zamanın insanlarından müşteki olarak, şöyle dile getirir: Âlemin ahvali bildiğin gibi değil ![]() Görünüşte erenlere benzerler ama Özlerinde Müslümanlığın kokusu bile yok!24 Onun konumuzu ilgilendiren şikayetlerinden biri de insanların görünüşleriyle, özellikle dilleriyle başka, içleriyle veya gönülleriyle daha başka olmalarıdır ![]() 2 ![]() Mevlânâ"nın biçim (sûret) ve içerik (mânâ) kavramlarını hangi anlamda ve bağlamda kullandığını aşağıdaki örneklerden çıkarabiliriz: Sûret, sûreti olmayandan meydana gelir ![]() ![]() Tanrı elsizlik âleminde eller dokur ![]() ![]() Her insanın evveli sûretten ibarettir ![]() ![]() Her hayvanın evveli sûretten başka nedir ki? Ondan sonra lezzet gelir ki lezzet, meyvenin mânâsıdır ![]() Önce çadır kurarlar da, sonra Türkü konuk çağırırlar ![]() Bil ki sûretin çadırdır, mânân Türk ![]() ![]() “Bazı okuyucular da Kur"ân"ı doğru okuyor, fakat mânâsından haberi yok ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Biçim bir ölçeğe, mânâ ise onun içindeki taneye benzer ![]() ![]() ![]() ![]() “O, halde anlamış olduk ki iş, düşüncelerin elindedir ve sûretler, düşüncelere bağlıdır, onların âletleridir ![]() ![]() İyi bir arama ve araştırmada bulunurken yanlış bir sonuca varmamak için sırf biçime takılıp kalmamak gerekir ![]() ![]() Senin mânâ sandığın sûrettir, eğretidir ![]() Mânâ odur ki seni senden alır; sûretten müstağni kılar ![]() Seni kör ve sağır eden, insanı sûrete bir kat daha âşık eyleyen, mânâ olamaz ![]() Bu başarısızlıkta, sûretin altındaki mânânın / özün değerinin korunması ya da değersizliğinin örtülmesi gâyesiyle, zaman zaman sûrete yapılan müdâhaleler de etkili rol oynamaktadır: Nice altınları, hırsızların elinden kurtulsun diye, dumanla karartmışlardır ![]() Nice bakırlar vardır ki, aklı kıt olanlara satsınlar diye, onları altın suyuna bastırmışlar, altın yaldızla yaldızlamışlardır! ![]() Mevlânâ herkesin, sûretin gerisindeki mânâyı okuma seviyesinde olamayacağına, bunu hazmedemeyeceğine ve bu durumun doğurabileceği tehlikelere dikkat çekmektir: Eğer yalnız mânâya ait anlatış kifâyet etseydi âlem halkı, tamamıyla işten, güçten kalır, âlemin nizamı bozulur giderdi! ![]() Mevlânâ, şu beyitlerle, biçime takılıp kalanların içerikten, mânâdan habersiz kalabileceklerini anlatmaktadır ![]() Ey sûrete tapan! Türü, mânâyı elde etmeye çalış! Çünkü mânâ sûret tenine kanattır ![]() Bedenler, ağızları kapalı testilere benzerler ![]() ![]() Bil ki zâhiri sûret yok olur; fakat mânâ âlemi ebedîdir, kalır ![]() Kulağından vesveseler pamuğunu çıkar ki kâinatın çuş-u huruşunu duyasın ![]() Gözlerini ayıp kılından arıt da gayb bağını, gayb sevgilini gör ![]() Şu beyitlerde de, sadece sûrete takılarak mânâdan mahrum olmanın garâbeti dile getirilir: (Sırf görünüşte kılıç diye) tahta kılıcı muharebeye götürme; ah-ü figana düşmemek için önce bir kere muayene et ![]() Senin elin, ayağın, saçın, sakalın da gözünden yüzlerce defa büyüktür ![]() Fakat iki gözün, bütün âzalardan daha kıymetli olduğu meydandadır ![]() Padişahın cismi, sûrette birdir ama yüz binlerce asker, arkasından koşar ![]() Topluluk, sûret bakımından olursa beyhudedir ![]() ![]() Ömrünün boyunca gönül remzinden bir harfin bile kokusunu alamadın; a Kur"ân okuyan hâfızsın, ehilsin, ustasın ama bu, böyle ![]() Mânâdan mahrum olan diken, gül bahçesiyle bir arada bulunabilmek için güz mevsimini ister, güz mevsimini ! ![]() İçsiz tohum, fidan olur mu? Cansız sûret de hayalden başka bir şey değil ![]() Sûret kadehlerinden geç, onlara kapılma ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sus, oltanın şekillerine bağlı kaldıkça denizden payın yok senin ![]() Bir gürûhu, elbisesi tanıtır ![]() ![]() Mürâîlik sûreti de bir gürûhun adını zahitliğe çıkarmıştır ![]() ![]() Nakış ve sûretin mânâya set olduğunu ve ona ulaşmaya engel oluşturduğunu50 belirten Mevlânâ, mânâlarda taksim ve sayının, ayırma ve birleştirmenin yani onları niceliksel olarak değerlendirmenin yersiz olduğunu söyler ![]() Şu örnekte, sûrete takılıp kalmanın aldatıcı olacağına işaret edilmekte ve bu konuda insanlar uyarılmaktadır ![]() Bu yolda yüz binlerce, insan yüzlü iblis var; Böylece de sakın, her insan yüzlüyü insan sayma ![]() “Bizdensen şekli bırak, gönüle yürümeğe bak”53 diyen Mevlânâ, biçime kananlarla mânaya önem verenler arasındaki farkı şöyle belirtir: Şekle aldananlar, cevherlere gark olmuşlar ![]() ![]() ![]() İçyüzüne ehemmiyet verenler, mâna denizini bulmuşlar ![]() ![]() ![]() Mevlânâ, biçim için mânânın (içeriğin) feda edilemeyeceği üzerinde durur ve şöyle der: “Mânâya yönelmek, insana başlangıçta o kadar hoş gelmese de, gittikçe daha çok tatlılaşır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mevlânâ, bir mektubunda, konuyla ilgili olarak şu örneği verir: “Namaz üstün bir kulluktur ama, namazın canı, namazın anlamı, namazın sûretinden daha üstündür ![]() ![]() ![]() ![]() Bir takım mecazî ifadelerin hangi mânâya geldiğini bilmeyip, onları zâhiri anlamlarıyla almayı58 da görünüşle gerçeği, sûretle mânâyı ayırt edememe olarak sayabiliriz ![]() Kabuğu bir tarafa bırakıp öze yönelmeyi59 isteyen Mevlânâ, sadece biçime bakıp içeriği/mânâyı görmeyenleri şöyle kınamaktadır: Ben köpek değilim, Tanrı aslanıyım ![]() ![]() Sen sûrete kapılmış yolunu yitirmişsin ![]() ![]() Güzel ve iyi sûret, bil ki kötü huyla beraber olunca bir kalp akça bile değmez ![]() Testinin sûretiyle ne vakte dek oynayıp duracaksın? Testinin nakışından geç, ırmağa, suya yürü ![]() Sûretini gördün ama mânâdan gafilsin ![]() ![]() Şekil ve sûretin peşine düşen “şekil ve sûret âşıkları”nı, bal ümidiyle ayran çanağına düşen sineğe benzeterek64 aldanış içinde gören Mevlânâ, sırf biçime takılıp kalanları, birçok yerde, şu şekillerde şiddetle ayıplamaktadır: Ey özden habersiz gafil !Sen hâlâ kabukla öğünüyorsun! ![]() Ey sûrete tapan! Niceyedek sûret kaygısı? Senin mânâsız canın sûretten kurtulamadı gitti ![]() Eğer insan, sûretle insan olsaydı Ahmed"le Ebucehil müsavî olurdu ![]() Duvar üstüne yapılan insan resmi de insana benzer ![]() O parlak resmin yalnız canı noksan ![]() ![]() Sûrette kalırsan putperestsin ![]() ![]() Hacca gidersen hac yoldaşı ara ![]() ![]() Onun şekline, rengine bakma; azmine ve maksadına bak ![]() Rengi kara bile olsa değil mi ki seninle aynı maksadı güdüyor, aynı senin rengindendir, sen ona beyaz de;67 Sen kâfir gibi yalnız kalıba bakma ! ![]() Nice kişiler var ki sûret, onların yollarını kesti ![]() ![]() İblis"in gözü, eşsiz, örneksiz Adem"i topraktan başka bir şey görmedi ![]() Kendisi halkın gözü önündeydi, ama mânâsı gizliydi ![]() ![]() ![]() ![]() Mevlânâ şu beyitlerinde ise, sadece biçime bakanlara, kınamayı da aşarak, hakarete varacak derecede kızmaktadır ![]() Âlem, gözünde pek korkunç, pek büyük görünmekte ![]() ![]() ![]() ![]() Ey eşekten aşağı kişi, fikir âleminden emin ve gafilsin, bir taş gibi o cihandan haberin yok! Çünkü sûretten ibaretsin, akıldan nasibin yok ![]() Bilgisizlikten gölgeyi adam görüyorsun da o yüzden insan sence bir oyuncaktan ibaret, değersiz bir şey ![]() O fikir, o hayal, örtüsüz bir sûrette kol, kanat açıncaya kadar dur ![]() O, sonunda, yanlış yapmamak için sûreti aşmak gerektiğini, sûreti aşan veya onu kıranın ise Haydar gibi nice Hayber kapılarını koparacak güce ulaşacağını73 söyler ve kendi söylediklerine lafzan / biçimsel (lexical) yapışanları bu sözlerin azdıracağını, onlara yollarını kaybettireceğini; o sözlerdeki mânâya bakanları ise doğru yola sevk edeceğini74 sözlerine ekler ![]() ![]() Gözler, perdeleri delip hakikati görmeye başladı mı, bu nur, onun nurudur artık ![]() ![]() Zerrede ebedî varlık güneşini görür, katrada bütün denizi ![]() Mevlânâ"ya göre görünüşle gerçek, sûret ile mânâ arasındaki farkı, derin düşünen, sezgisi güçlü ve ilahî inâyete mazhar olan zevk ehli ayırabilir ![]() ![]() Sonuç Görüldüğü gibi, sadece görünüş ve biçime takılma ve onunla yetinme oldukça aldatıcı olabilmektedir ![]() ![]() ![]() Ünlü mistik şair ve mütefekkir Mevlânâ Celâleddîn er-Rûmî"nin de, görünüş - gerçek, biçim - içerik ayrımı üzerinde bir hayli durduğunu görmekteyiz ![]() ![]() ![]() Metinde de sıkça belirtildiği gibi, sadece görünüşlerine bakıp eşya ve olayları dıştan ve gelişigüzel değerlendirme insanı yanlışa sevkeder ![]() ![]() ![]() ![]() Biçimi bir ölçeğe, mânâyı ise onun içindeki taneye benzeten Mevlânâ, ölçüye takılıp taneyi görmezlikten gelmenin akıllıca bir iş olmayacağını söyler ![]() ![]() Mevlânâ, sûrete takılıp kalmanın aldatıcılığını uzunca işlerken bu konuda insanları yer yer uyarır, kınar, şiddetle ayıplar, bunla da kalmayarak neredeyse hakarete varacak derecede kızar ![]() Bu kadar önemle işlemesine rağmen Mevlânâ, sûretle mânâyı ayırmada insanın zaman zaman başarılı olamadığını ve herkesin, sûretin gerisindeki mânâyı okuma seviyesinde olamayacağını veya bu mânâları hazmedemeyeceğini belirtmeden de edemez ![]() ![]() Mevlânâ biçimi aşıp mânâyı görebilmek için insanın mânevî inkişâfının gelişmiş olmasını, feyze ulaşmasını, cezbeye dalmasını öngörür ![]() ![]() ![]() ![]() Mevlânâ, din konusunda da biçime takılıp kalmaktan kurtulmak için, insanın kabuklarından vazgeçerek, dinin iç yüzünü, özünü aramasını ister ![]() |
![]() |
![]() |
|