Allah'tan Korkmak |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Allah'tan Korkmak 'tan Korkmak 'tan korkmak, büyük makamlardandır Çünkü ü teâlâ buyuruyor ki:
Sevdiği kimselerin sevgisini kaybetmekten korkar Bunun için 'ı en çok sevenler, 'tan en çok korkanlardır Keza ü teâlâ'yı en iyi tanıyanlar da O'ndan en çok korkanlardır Çünkü hadis-i şerifte buyuruldu ki:
'tan korkup günahtan sakınan kimselere "müttaki' denir Müttakîler hakkında çok müjdeler vardır Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
korkusunun sebebi, ilim ve marifettir İlim ve marifet sahipleri, kendi ayıplarını, günahlarını ve ibâdetteki kusurlarını görerek, bunun yanında ü teâlâ'nın kendisine verdiği sayısız ni'metleri düşününce, yaptıklarından utanıp, kalbinde korku başlar Bu kimsenin hâli şuna benzer: Bir padişah bir kimseye iltifat ederek sayısız yardım ve ihsanlarda bulunsa, üstelik sadrazamlık rütbesi verse, bu kimsede, padişahın bu iyiliklerine karşılık nankörlük ve hıyanet etse, bunu da padişahın gördüğünü anlasa, o kimsenin kalbine bir korku ateşi düşer Korkunun dereceleri vardır İnsanın kendisini arzulardan men etmesine İFFET, haramlardan men etmesine VERA, şüphelilerden men etmesine TAKVA denir 'a yaklaşmağa mâni olan her şeyden men etmesine ise SlDK denir Böyle kimselere de SIDDÎK denir Bir kimse Cehennemden korkar, tevbesiz öleceğinden korkar, gaflete düşüp kalbinin kararacağından korkar, nimetlerin çokluğu sebebiyle zevke dalıp âhıreti unutacağından korkar, bütün kusur ve kabahatlerinin ortaya dökülüp rezil ve rüsvâ olacağından korkar En büyük korku da ezele ait olup imansızgitme korkusudur Basiret sahipleri akıbetlerinin ne olacağından korkarlar En büyük korku budur Çünkü ü teâlâ'dan celâl sıfatı sebebiyle korkmak, günahı sebebiyle korkmakdan daha üstündür Çünkü bu korku hiç gitmez Günâhı sebebi ile korkan kimse, günah işlemeyi bırakınca (Niçin 'tan korkayım) diye düşünür Bu bakımdan ü teâlâ'dan Celâl sıfatı sebebiyle korkmak daha üstündür Cenâb-ı Hak, Dâvûd aleyhisselâma (Benden kükremiş arslan gibi kork!) buyurdu Çünkü arslan, senden korkmaz, öldürmek isteyince de seni bir kabahatinden dolayı öldürmez ü teâlâ'yı da böyle düşünenin korkmaması mümkün değildir Korkanların çoğu, akıbetinin kötü olmasından korkmuşlardır Ebu Derda hazretleri buyurdu ki (Hiç kimse, ölüm zamanında imanının geri alınmıyacağından emin olmaz ) Sıddıklar kötü akıbetten çok korkarlar Süfyan-ı Sevrî'yi ağlarken gördüler ( 'ın afvı, senin günahından büyük olduğunu bilmez misin?) dediler (İmanla öleceğimi bilsem, dağlar kadar günahım olsa yine korkmam ) buyurdu Mürid, günah işlemekten, arif ise küfre düşmekten korkar İşte bu ilimlerden ve marifetten korku hâsıl olur Korkudan ise zühd, sabır, tevbe, sıdk, ihlâs ve nihayet bunlardan da muhabbet hâsıl olur Muhabbet makamı ise bütün makamların sonuncusudur Marifet, kendini ve Rabbini bilmek demektir Marifetten âciz olanlar ise, 'tan korkan marifet sahipleri ile sohbet etmeli, gafillerden uzak olmalıdır Hazreti Ebu Bekir, o büyüklüğüyle, (Keşke bir kuş olsaydım) diye ağlardı Hazret-i Aişe validemiz (Adım ve sanım olmasaydı) diye döğünürdü Ata Sülemi Hazretleri, kırk sene korkusundan gülmedi Bütün Enbiya'lar ve Evliya'lar korktukları halde biz neden eminiz? Ya onların çok günahı vardı da bizim yok, yahuttâ onların marifeti çoktu da bizim marifetten haberimiz yok![]() ![]() Gerçekte ise günahların gafletinden dolayı eminmişiz gibi hareket ediyoruz Büyükler ise marifetleri sebebiyle çok ibâdet ettikleri gibi, çok da korkarlardı ü teâlâ'nın mekrinden emin olmak, öldürücü zehir olduğu gibi, O'nun rahmetinden ümitsiz olmak da öldürücü zehirdir Mü'min, daima ümit ile korku arasında bulunmalı dır Nitekim Hazret-i Ömer buyurdu ki:
ü teâlâ'nın rahmetini ümit etmek, kulu Cennet'e çeken yular gibidir Havf, ya'ni 'tan korkmak ise, Cehennem'e düşmemek ve Cennete gitmesi için vurulan kamçı gibidir Ümitten muhabbet doğar Muhabbet makamından yüksek makam yoktur Hadîs-i şeriflerde buyuruldu ki:
ü teâlânın rahmeti senin günahlarından büyüktür Rahmeti gazabını aşmıştır ) Büyüklerden birisi vefat edince rü'yâda gördüler - ü teâlâ sana nasıl muamele etti?diye sordular Şöyle cevap verdi: - Yaptığım işlerden sorguya çekildim Bunu niçin yaptın, şunu niye böyle yaptın gibi sualler sordular Korktum Dedim ki, Ya Rabbi, seni bana böyle tanıtmadılar (Nasıl tanıttılar) buyurdu (Kulum Beni zannettiği gibi bulur ) Hadis-i kudsîyi söyledim Sonra dedim ki, - Ya Rabbi, ben rahmet bekliyordum Bunun üzerine (Sana rahmet ettim) buyurdu Cennete götürdüler Eşi benzeri bulunmayan ni'metlere kavuştum Bir kimse, en iyi tohumu bulup, mümbit toprağa eker, yabani otlardan temizler, gübreler ve gerekli ilaçlamalarım da yapar ü teâlâ da bu mahsûlü çeşitli âfetlerden korursa, bu beklemeğe ümit denir İyi tohum atmaz, kültürel ve ilâçlı mücadelesini yapmazsa, üstelik toprak da mümbit değilse, bu tarla dan iyi mahsûl almak için beklerse, bu bekleyişe ümit denmez Çünkü sebeplerin hepsine yapışmamıştır Ama yine imkânsız olmadığı için buna temenni denir Bunun gibi, doğru iman tohumunu kalbine yerleştirip, burasını fena ahlâk dikenlerinden temizlerse, ibâdet suyu ile iman ağacını sularsa, ölünceye kadar her türlü âfetlerden koruması için ü teâlâya sığınırsa, ya'ni gerekenleri geciktirmeden vazifesini zamanında yaparsa, buna ümit denir İman tohumu doğru olduğu halde, kötü ahlâktan temizlenmez ve ibâdet suyu ile sulanmazsa, rahmet beklemek ahmaklık olur Buna ümit denmez Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
Sebepleri ne atar, ne araya koyarsa temenni olur Sebeplere yapışmazsa ahmaklık olur Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
Tevbe etmediği hâlde günahına üzülürse, üzülmesi tevbeye sebep olur Çünkü, Cehennem tohumu ekip, Cennet beklemekten büyük ahmaklık yoktur Salih amel işlemeden, büyüklerin kavuştukları dereceyi ümit eden kimseden akılsızı yoktur![]() Ümitli olmak için ü teâlânın ni'met ve ihsanlarını düşünüp ibret almalıdır (Her bir kimse benim rahmetimden ümitsiz olmasın!) âyet-i kerimesini düşünmelidir Hadis-i şerifte, bu ümmete merhamet olunduğu, onların azabı dünyada çektikleri, hastalık, belâ, fitne, zelzele v s olduğu bildirilmiştir Hadis-i şerif de buyuruldu ki:
Resûlullah buyurdu ki: -Eğer kalbini riya ve hasetten, dilini gıybetten ve yalandan, gözünü nâmahremden ve ü teâlânın kullarına hakaretle bakmaktan korursan Cennette benimle olursun Bir Arap, Peygamberimize sual etti: -Kıyamet günü hesabı kim yapacak? - ü teâlâ yapar -Kendi kendine mi yapacak? -Evet ![]() ![]() -Arap güldü Peygamber aleyhisselâm sordu: -Niçin güldün? -Kerîm olan galip olunca afveder, hesap sorarsa kolaylık gösterir -Doğru söyledin ü teâlâdan kerîm kimse yoktur Sen akıllısın ü teâlânın sevgili kullarından birini aşağı görmek, Kâbeyi yıkmaktan daha kötüdür - ü teâlânın sevgili kulları kimlerdir? -Bütün mü'minler, ü teâlânın sevgili kullarıdır![]() Hadis-i şerifte buyruldu ki:
ü teâlâ, (Yaptıklarınızın karşılığını gördünüz Çünkü ben zulmetmem ) buyurduktan sonra Cehenneme götürürler Birisi çok hızlı yürür, diğeri ise yürümez Her ikisine bunun sebebini sorarlar Hızlı yürüyen (Emir, dinlememenin neye mal olduğunu anladım, onun için hızlı yürüyorum ) der Diğeri ise (Rabbime hüsn-i zan ettim Cehennemden çıkarınca, bir daha sokmaz diye ümit ettim ) der Her ikisini de Cenâb-ı Hakkın ihsanı ile Cennete götürürler![]() Kaynak: Bir Bilene Soralım -3, Türkiye Gazetesi |
|
|
|