Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gaziantep, gelenek, görenekleri

Gaziantep Gelenek Ve Görenekleri

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gaziantep Gelenek Ve Görenekleri




Genel Bilgiler

Yüzölçümü: 6819 km²
Nüfus: 1285249 (2000)
İl Trafik No: 27

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en büyük, Türkiye’nin ise 6 büyük kenti olan Gaziantep, nüfusu, ekonomik potansiyeli ve Büyükşehir statüsü ile bir metropol görünümündedir
Anadolu’nun ilk yerleşim alanlarından birisi olan, Kalkolitik, Paleolitik, Neolitik, Hitit, Mitani, Asur, Pers, Büyük İskender, Selevkoslar, Roma, Bizans, İslam, Türk-İslam, Osmanlı dönemlerini yaşayan Gaziantep, bu dönemlere ait eserleri günümüze kadar taşımıştır İlk uygarlıkların doğduğu Mezopotamya ve Akdeniz arasında bulunuşu, güneyden ve Akdeniz’den doğuya, kuzeye ve batıya giden yolların kavşağında oluşu, Tarihi İpek Yolu’nun buradan geçmesi uygarlık tarihine ve bugüne yön vermiş olup, ayrıca her dönemde kültür ve ticaret merkezi olma özelliğini korumuştur

Gaziantep ve çevresi tarihte ilk uygarlıkların doğduğu, Mezopotamya ve Akdeniz arasında bulunmaktadır Bu nedenle Gaziantep, tarih öncesi çağlardan beri insan topluluklarına yerleşme sahası ve uğrak yeri olmuştur Eski kent, bugünkü Gaziantep’in 12 km kuzeybatısında şimdiki Dülük Köyünde bulunmaktadır Yapılan arkeolojik araştırmalarda taş, kalkolitik ve bakır dönemlerine ait kalıntılara rastlanmış olması, yörenin Anadolu’nun ilk yerleşim alanlarından birisi olduğunu göstermektedir Bir süre Babil İmparatorluğu’nun egemenliğinde kalan Gaziantep, MÖ 1700 yıllarında Hitit Devletinin bir kenti olmuştur “ DÜLÜK” şehri ise Hititlerin önemli bir dini merkezi olduğundan ayrı bir önem taşımaktadır

Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinden Belkıs/Zeugma gibi birçok antik yerleşim alanlarının kalıntıları da günümüze kadar ulaşmıştır Selçuklular, Memlüklüler ve Osmanlılar dönemlerinde çok sayıda cami, medrese, han ve hamam yapılmış, kent aynı zamanda üretim, ticaret ve el sanatları yönünden de ilerlemiştir Günümüzde dahi bu han ve hamamlar işlevliğini korumakta, ticaretin ve özellikle de eşine rastlanmayan zengin el sanatlarının yaşatıldığı yerler olarak faaliyetini sürdürmektedir Bu dönemin mabetleri ise bütün ihtişamıyla varlığını korumakta olup, halkın ibadet ihtiyacını karşılamaktadır
I Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizler ve Fransızlar tarafından işgal edilen Gaziantep ve yöresi, akıllara durgunluk veren savunması ve eşsiz kahramanlığı ile bütün dünyada hayranlık uyandırmıştır TBMM Antep’e bu başarısından dolayı 8 Şubat 1921 tarihinde “GAZİ” lik ünvanı vermiştir Bu dönemin izlerini hâlâ görmek mümkündür

Coğrafi yönden GAP’ın giriş kapısı, sanayisi ve ticari hacmi ile GAP’ın merkezi olan Gaziantep, ekonomik yönden çevresindeki birçok ili etkisi altında tutmaktadır ¼’ü tarıma elverişli ovalardan oluşan ve bir bölümü Fırat nehrinin sularıyla sulanan Gaziantep; Antepfıstığı, zeytin, pamuk, üzüm, kırmızıbiber keten gibi ekonomik değeri yüksek sanayi bitkileri ile mercimek, buğday ve arpa gibi hububat ürünleriyle zengin bir tarım yöresidir Ayrıca; Gaziantep Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin tüm ürünlerinin işlendiği, iç ve dış pazara sunulduğu bir sanayi ve ticaret merkezidir IV tane Organize sanayi bölgesi, birçok sanayi alanları küçük sanayi siteleri ve serbest bölgesi ile ekonomi ve sanayide çok önemli bir noktadadır
Tüm dünya mutfakları arasında ayrıcalıklı bir yere sahip olan, seneler boyunca geleneklerinin ve yöresel özel damak lezzetinin zenginliğini koruyan Gaziantep Mutfağı, Gaziantep Turizmi’nde önemli bir yere sahiptir

Gaziantep, Kurtuluş Savaşı hatıraları, zengin tarihi ve kültürel çevresi, hizmete giren otoyolu, bölgenin ihtiyacı olan uluslararası havaalanı, GAP’ın kapısı durumundaki konumu, halâ önemini yitirmeyen tren garı, leziz yemekleri, zengin el sanatları, mozaikleri, camileri, kaleleri, antik kentleri, ören yerleri, hanları, hamamları, kastelleri, türbeleri, kiliseleri, yaylaları, ovaları, gezi ve mesire yerleri, adını verdiği baklavası ve fıstığı, sanayi tesisleri, ticari canlılığı ve diğer yönleri ile turizmin son yıllarda adından söz ettirdiği önemli merkezlerden birisidir

İlçeler:
Gaziantep Büyükşehir Statüsünde Metropol bir kent olup üç tanesi merkezde olmak üzere toplam 9 ilçesi bulunmaktadır

Şahinbey(Merkez), Şehit Kamil(Merkez), Oğuzeli (Merkez), Nizip, İslahiye, Araban, Yavuzeli, Nurdağı, Karkamış

Alıntı Yaparak Cevapla

Gaziantep Gelenek Ve Görenekleri

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gaziantep Gelenek Ve Görenekleri




Coğrafya


Akdeniz Bölgesi ile Güneydoğu Anadolu Bölgesinin birleştiği noktada konumlanan Gaziantep Suriye'ye komşu sınır ilimizdir Güneydoğu Torosların uzantıları olan Sof dağlarının bulunduğu ilde ayrıca Dülükbaba, Sam, Ganibaba ve Sarıkaya Dağları da yer almaktadır İslahiye, Barak, Araban, Yavuzeli ve Oğuzeli ilin önemli ovalarını, Fırat Nehri, Nizip Çayı, Afrin Çayı, Merziman Çayı ve Alleben Deresi ise ilin önemli akarsularını oluşturmaktadır

Yarısından fazlası ziraata elverişli olan il toprakları zeytin, fıstık, meyve ve sebze bahçeleri üzüm bağları pamuk ve buğday tarlaları ile kaplıdır İlin dağlık kesimlerinde kısmen çam, köknar, sedir ormanları, step ve yarı step bitki örtüsü bulunur

Gaziantep yaban hayatı açısından zengin bir ildir İl dahilindeki ormanlarda bol miktarda keklik, turaç, yaban ördeği, yaban kazı, çil, kınalı baykuş, güvercin, serçe, an kuşu, yaban domuzu, tavşan, su kuşları, kirpi ve bıldırcın bulunmaktadır

Gaziantep, Akdeniz ve kara ikliminin geçiş noktasında yer almaktadır İlin güney kesimleri Akdeniz ikliminin etkisinde olmakla beraber, genel olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve yağışlıdır İlde yağış en çok kış ve ilkbahar aylarında görülür


Alıntı Yaparak Cevapla

Gaziantep Gelenek Ve Görenekleri

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gaziantep Gelenek Ve Görenekleri




Tarihçe


Gaziantep tarihinin oluşumunda ve niteliğinde yer unsurunun önemi büyüktür Bölgenin, ilk uygarlıklarının doğduğu, Mezopotomva ve Akdeniz arasında bulunuşu güneyden ve Akdeniz'den doğuya, kuzeye ve batıya giden yolların kavşağında oluşu, uygarlık tarihine ve bugüne yön vermiştir Bu nedenle Gaziantep tarih öncesi çağlardan beri insan topluluklarına yerleşme sahası ve uğrak yeri olmuştur Tarihi İpek Yolunun da buradan geçmiş olması ilin önemini ve canlılığını devamlı olarak korumasını sağlamıştır

Gaziantep'in tarih devirleri Kalkolitik, Paleolitik, Neolitik dönemler, Tunç Çağı, Hitit, Med, Asur, Pers, İskender, Selefkoslar, Roma ve Bizans, İslam-Arap ve İslam-Türk devirleri olarak sıralanabilir Bu dönemlerin izlerini günümüzde de açık bir şekilde görmek mümkündür

Ayıntap olarak bilinen eski kent, bugünkü Gaziantep'in 12 km kuzeybatısında Dülük Köyü ile Karahöyük Köyü arasındadır Yapılan arkeolojik araştırmalarda taş, kalkolitik ve bakır dönemlerine ait kalıntılara rastlanmış olması yörenin Anadolu'nun ilk yerleşim alanlarından birisi olduğunu göstermektedir

Bir süre Babil İmparatorluğu`nun egemenliği altında kalan Gaziantep, MÖ 1700 yıllarında Hitit Devleti'nin bir kenti olmuştur "Dülük" şehri ise Hititlerin önemli bir dini merkezi olduğundan ayrı bir önem taşımaktadır

Gaziantep ve çevresi MÖ 700-546 yılları arasında Asur, Med ve Pers İmparatorluklarının yönetimine girmiştir Büyük İskender'in Pers Devletini yıkmasından sonra Romalılar'ın, MS 636 yılına kadar da Bizanslılar'ın egemenliği altında kalmıştır


Gaziantep, Kahramanmaraş'tan Halep'e, Birecik'ten Akdeniz kıyılarına ve Diyarbakır'dan İskenderun'a giden ana yollar üzerinde bulunduğundan, her dönemin kültür ve ticaret merkezi olma özelliğini korumuştur

İslamiyet'in buralardan Anadolu'ya yayılmış olması ve Hz Muhammed'in Peygamberlik mührünü görüp öpen ve O'nun vahiy katiplerinden olan Hz Ökkeşiye'nin türbesinin Nurdağı ilçesinin Durmuşlar köyü yakınlarındaki bir tepenin üzerinde bulunması Gaziantep için ayrı bir önem taşımaktadır

Hz Ömer zamanında İslamiyet'in Arap yarımadası dışına yayılması için sürdürülen mücadeleler esnasında, İslam ordusu, Gaziantep yöresi ile Hatay'ı Bizanslılar'dan aldı Böylece 639 yılında yöre halkı Müslümanlığı kabul etti Hemen ardından kansız ve savaşsız Suriye ve Antakya yöresi de İslam kuvvetlerinin eline geçerek vergiye bağlandı İşte Gaziantep'in ünlü Ömeriye Camii o dönemde fethin sembolü olarak yapılmıştır


1071 Malazgirt Savaşından sonra bölgede Selçuklu İmparatorluğu'na bağlı bir Türk Devleti kurulmuştur 1270 Yılında Moğolların istilası ile yıkılan kent, daha sonra Dulkadiroğullarının (1389) ve Memluklular'ın (1471) eline geçmiştir 1516 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Memluklular'a karşı yapılan Mercidabık (Kilis yakınında) Meydan Savaşından sonra Gaziantep ve yöresi Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetimine girmiş oldu

Osmanlılar döneminde çok sayıda cami, medrese, han ve hamam yapılmış, kent aynı zamanda üretim, ticaret ve el sanatları yönünden de ilerlemiştir 1641 ve 1671 yıllarında yöreyi iki kez ziyaret eden Evliya Çelebi burada 22 mahalle, 8 bin ev, 100 kadar cami, medrese, han, hamam ve üstü kapalı çarşı olduğunu anlatır
I Dünya Savaşı sonunda, Gaziantep önce İngilizler daha sonra da Fransızlar tarafından işgal edilmiştir Gaziantep Savunması, Ulusal Kurtuluş Savaşı tarihimizde yiğitlik kahramanlık ve fedakarlığın ulaşılmaz abidesi olmuştur Gaziantep Savunması, eşsiz kahramanlığı ile hem kendini hem de Güneydoğu Anadolu'yu düşman işgalinden kurtaran bir halk hareketi, milli birliğin ve benliğin bir şahlanışı olarak tarihteki yerini almıştır


Gaziantep Adının Kaynağı

Eskiden Ayıntap olarak adlandırılan Gaziantep, adını tarihin derinliklerinden sıfatını ise Milli Mücadeledeki kahramanlıklarla dolu müdafaasından almıştır
Eskiden Ayıntap ve Aynitap adıyla yazılır, geniş halk kitlesi tarafından ise Antep ve Entap olarak söylenirdi Gaziantep'in yetiştirdiği ünlü ilim adamı tarihçi Bedrüddin Ayni'nin ifadesiyle Gaziantep'in eski adı ve asıl adı “Kala-ı Füsus"tur "Kala-ı Füsus" yüzük kalesi demektir Bir başka rivayete göre buranın halkına zulüm eden Ayni adında kötü bir hakimi varmış Bir çok uygunsuz işler yaptıktan sonra ettiklerine pişman olmuş, tövbe etmiş ve yörede yaşayan halk tarafından "Ayni tövbe etti" denmiştir Daha sonra Ayni tövbe, Ayıntap olarak kalmıştır

Bir diğer rivayete göre ise Ayıntap adını suyunun güzelliğinden ve bolluğundan almıştır Ayın: pınar, kaynak ve suyun gözü anlamındadır Tap ise: parlak ve güzel anlamındadır Bundan dolayı ayıntap güzel pınar ve güzel kaynak manasına gelmektedir Yine Tap: güç ve takat anlamına da gelmektedir Şehre suyunun bolluğundan dolayı bu isimin verildiği söylenmektedir
Bir başka rivayette ise şehrin eski adının Hantap olduğu söylenir Tap: güç, takat ve arazi anlamında da kullanılmaktadır (Kelime tap ve tapkır olarak Gaziantep'in köylerinde halen kullanılmaktadır) Buna göre



Hantap; han toprağı manasına da gelmektedir Hantap zamanla Antap ve Antep olmuştur

Kurtuluş Savaşı'nda halkın göstermiş olduğu üstün kahramanlıklar sebebiyle şehre 8 Şubat 1921 tarihinde TBM Meclisi tarafından "GAZİ"lik ünvanı verilmiştir Layiha-i Kanuniye'nin l Maddesi "Ayıntap livası merkezi olan Ayıntap kasabasının namı Gaziayıntap'a tahvil olunmuştur" Böylece de Antep, Gaziantep olmuştur


Alıntı Yaparak Cevapla

Gaziantep Gelenek Ve Görenekleri

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gaziantep Gelenek Ve Görenekleri




Geleneksel Gaziantep El Sanatları

El Sanatları insanoğlu var olduğundan beri tabiat şartlarına bağlı olarak ortaya çıkmış olup, insanların ihtiyaçlarını karşılamak, örtünmek ve korunmak amacı ile ilk örneklerini vermiştir Daha sonra gelişerek çevre şartlarına göre değişimler gösteren el sanatları, ortaya çıktığı toplumun duygularını, sanatsal beğenilerini ve kültürel özelliklerini yansıtır hale gelerek "geleneksel" vasfı kazanmıştır
El sanatları, hemen hemen her insanda az yada çok var olan, kendi kültüründen aldığı yaşam tarzını, ecdadının deneyimlerini ve birikimlerini bir potada eritip günümüzde insanlara bir mesaj verme becerisidir Geleneksel el sanatlarımız geçmişi günümüze taşıma ve günümüzde yaşatma sanatıdır

El sanatları, üretildikleri çağa tanıklık eden belgeler olarak geleceğimize ışık tutan ve geçmişimizle bağlantı kurmamızı sağlayan değerler olmaları bakımından önemlidir Toplumların varlıklarını sürdürebilmeleri, kimliklerine sahip çıkmalarına ve muhafaza etmelerine bağlıdır Geleceğimizi hatırlayıp varlığımızı sürdürmemizi sağlayan el sanatları ürünlerini üreten sanatkarlar geçmişten günümüze Gaziantep’in il,ilçe ve köylerinde hep olmuş ve olmaya da devam edecektir

Geleneksel Gaziantep El Sanatları, Anadolu'nun binlerce yıllık tarihinden gelen çeşitli uygarlıkların kültür mirasıyla, kendi öz değerlerini birleştirerek zengin bir mozaik oluşturmuştur
Geleneksel Gaziantep El Sanatlarını; Sedefçilik, Bakırcılık, Kutnuculuk,Aba Dokumacılığı, Yemenicilik, Antep İşi El İşlemeciliği, Gümüş İşlemeciliği, Antep kilim ve halı dokumacılığı, Küpçülük, Kuyumculuk, semercilik, Zurnacılık ve müzik aletleri yapımcılığı, vb olarak sıralayabiliriz



Sedef Kakma İşlemeciliği


Bazı deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan ve sedefçilikte kullanılan sert, beyaz ve gökkuşağı pırıltılı, fosforik özelliği olan maddeye sedef, bu maddeyi işleyen kişiye de sedefkar denilir
Asırlardan beri bilinen sedef, zamanının tekniği ve milletlerin sanat anlayışına göre şekil almıştır XVyy’dan sonra Osmanlılar döneminde Türk-İslam sanatının tamamen emrine giren sedef, geometrik desenlerin bitmek tükenmek bilmeyen dizilişleri ile gelişimini sürdürmüştür Daha sonraları kıvrılma, dallanma, ana veya yardımcı bağlarla bağlanma, birbirini kesme ve düğümlenme gibi yollarla, çeşitli kompozisyon imkânı veren Rumiler, geometrik desenlerle birlikte kullanılmaya başlanmış ve doğadan stilize edilerek alınan çiçek motifleri de kullanılmaya başlanmıştır
Hammaddesi, midye kabuğu, çeşitli teller ve ceviz ağacı olan Sedef ve Sedefkârlık sanatı asırlarca değişik motif ve desenlerle zenginleştirilerek mimari yapılarda (mescit, saray) süsleme olarak, kullanım eşyalarında( koltuk takım, ayna, resim çerçevesi, sehpa, yazı masası, rahle, kavukluk veya çıralık, sandalye, mücevher sandığı, baston, etejer, kül tablaları) ve silah kabza süslemelerinde kullanılmıştır Türkiye’de sadece ilimizde yaygın bir şekilde sedef işlemeciliği yapılmakta ve üretilen sedef işlemeler Turistik bölgelere ve yurtdışına ihraç edilmektedir


Bakırcılık


Anadolu’da en çok kullanılan maden bakırdır Gaziantep’te bakır işleme el sanatının hangi tarihten beri devam edip geldiği ise bilinmemekle birlikte bakır ve bakır işlemeciliğinin tarihi insanlık tarihi kadar eskiye dayanmaktadır Ancak bu sanatla uğraşan büyüklerden ve bu işle iştigal edip bugün hayatta olmayan ustalardan edinilen bilgilere göre, bakır işlemeciliği tarihinin, insanlık tarihi kadar eski olduğudur Bakır eşya, bakırdan ve pirinç diye tabir edilen bakır ve çinkonun karışımından elde edilen maddeden işlenerek yapılır Antep bakır işlemesinin özelliği, yekpare olarak imal edilmesi, yani lehim ya da benzeri bir yolla birleştirme yapılmamasıdır Günümüzde en çok kullanılan maden işleme olan bakır kalaylanarak Ev, mutfak ve süs eşyası olarak ilimizde yaygın bir şekilde sürdürülmektedir Bakır mamullerinin işlenmesinde çakma ve çizme diye bilinen basit işleme yönteminin dışında, sadece ilimizde yapılan bir çekiç ve bir çelik kalemle yapılan işlemedir Bu işleme yönteminde bir tek parçanın işlenmesi bazen haftalarca hatta aylarca sürmektedir İlimizde üretilen bakır mamulleri yurt içinde ve yurt dışında oldukça beğenilmekte ve talep edilmektedir Gaziantep’te üretilen bakır işlemeler mutfak eşyaları ve turistik süs eşyaları olarak iki grupta toplanır

Mutfak Eşyaları:
Sahan(Yemek Tabağı), Tas (Ayran veya su içmek için kullanılan kap), Kazan (Yemek pişirmeye yarayan kap), Don Kazanı(Çamaşır yıkamada ve çamaşırları kaynatmada kullanılan kap), Masere Kazanı(Şire yani pekmez pişirmede kullanılan büyük kap), Seferiye Tası (İçerisine yemek koymada ve yemek taşımada kullanılan kap), Maşrapa(İçerisine su, ayran vb şeyler konulan kap), Satıl( Su taşımada kullanılan kap), vd

Turistik Amaçlı Süs Eşyaları:
İbrik(El yüz yıkamak ve abdest almak için içine su konulan kap), Cezve(Kahve pişirmede kullanılan kap), Vazo(İçerisine çiçek koymaya yarayan büyük ve küçük ebatları olan kap), Semaver ve Çaydanlık(Çay pişirmede kullanılan kap), Sini(Tepsi-Üzerinde yemek yemek için, içine kazan,tas ve benzeri şeylerin konulduğu kaptır), vd


Kutnuculuk


Kutnu kumaşı dokumacılığı Anadolu'da ve Gaziantep’te çok eskiden beri yapıla gelen ve yöremizde bir zamanlar çok önemli bir geçim kaynağı olmuş ve olmaya da devam eden bir el sanatıdır Ancak kutnu kumaşının tekstilde ayrı bir yeri var Kerem’in Aslı’ya söylediği rivayet edilen bir dize var: “Hint’ten gelirdi kutnu kumaşı” Tarihi bir değeri olan kutnu bezi dokumacılığı, Türkiye’de yalnızca Gaziantep’te tamamen el tezgahlarında, değişik şekillerde dokunan ipekli bir dokuma türüdür 16 yüzyıldan itibaren Gaziantep’te dokunan kutnu kumaşı, eskiden Anadolu’da özellikle alımlı giyinmek isteyen insanların hayallerini süslerdi Anadolu Selçukluları’ndan bu yana dokunan kutnu kumaşları Osmanlı padişahları tarafından da elbise olarak diktirilirdi Görkem, zarafet ve estetik ifade eden kutnu kumaşların hammaddesi filoş olan suni ipek ve pamuk ipliğidir İçinde sentetik hiçbir madde bulunmadığından sıhhi bir kumaş türüdür

Geçmişi çok eskilere dayanan kutnuculuk; dünyada basma sanatı yok iken, ipeğin çeşitli boyalara defalarca batırılarak, kendisine has renk ve motifler verilerek yapılan bir dokumadır Kutnu kumaşı yapılırken şu aşamalardan geçer: Önce bobin halinde olan ip, söküm işlemine tabi tutularak çile haline getirilir Söküm işlemi için yörede ‘devre’ adı verilen dört köşeli dolaplar kullanılır Çözgü iplikleri çile haline geldikten sonra boyama işine geçilir Yüz derecelik boya kazanlarında ipler boyayı emene kadar bekletilir Kazandan çıkartılarak sıkılan iplikler kurutulduktan sonra dokuma sırasında kopmaması için mezekçilere gönderilerek düzeltilmesi ve kopukların ayrılması sağlanır Daha sonra ‘taharlanan’ yani taraktan geçirilen ipler dokumaya hazır demektir

Daha çok el tezgâhlarında, kimi yerlerde ise motorlu atölyelerde dokunan kutnu kumaşı ‘kutnu ve alaca’ olmak üzere ikiye ayrılır ‘Mecidiye, hindiye, zencirli, kemha, darcı, sedefli, mekkavi, kürdiye, cütari, rehvancıoğlu, kırkalem, sultan, Osmaniye, mehtap mercan, sedyeli, çiçekli olmak üzere 60’tan fazla çeşidi olan kutnunun hakim rengi sarıdır Altın rengindeki sarı, kumaşa renk vermekle kalmaz, doğal bir parlaklık sağlar Kırmızı, mor, yeşil, bordo, pembe, mavi ve siyah renklerin de tercih edildiği kumaş, eskisi kadar olmasa da kimi yörelerde halen giysi olarak kullanılıyor
Kutnu kumaşı imalatı önceleri Halep, Hama ve Humus’ta üretilip Anadolu pazarına sunulurdu Daha sonraları bu ipekli dokumalar Gaziantep merkezinde, ilçelerinde ve köylerinde de üretilmeye başlandı
Şimdilerde kutnu kumaşı, yöresel bir kıyafet olarak kullanıldığı gibi, dekoratif amaçlı, çeşitli aksesuar, turistik giysi, çanta, terlik, perdelik kumaş ve folklor kıyafeti olarak ta kullanılmaktadır


Aba Dokumacılığı

Aba, geçmişte deve, öküz ve at tüyünden, keçi kılından ve koyun yününden dokunan özel bir kumaştan yapılan bir erkek giysisidir Günümüzde ise maliyetin düşürülmesi amacıyla polyesterden özel bir metotla dokunan, üzerinde çeşitli motiflerin bulunduğu, eskiden fakir kimselerin günümüzde ise halkoyunları ekiplerinde erkeklerin üstlerine giydikleri bir giysidir
Eskiden aba dokumasında kullanılan ipin en büyük özelliği doğal renkli oluşuydu Renkli dokunmak istenen abanın ipleri istenen renkte kök boyayla renklendirilirdi Günümüzde daha çok bordo renkli polyester ve değişik renklerde simli ipler kullanılmaktadır

Aba dokuyan ustalar daha çok kilimci ustalarından olduğundan abalarda da kilim desenleri kullanılmıştır Bugün bu ustalardan sadece bir iki usta günümüze kalmış olup, son yıllarda bu el sanatının unutulmaması için Gaziantep Üniversitesi tarafından yeni yetişen gençlere bu sanatı öğretmek için kurslar düzenlenmektedir

Abalar dokunduğu ipin ve kumaşın rengine,boyuna ve giyildiği yörenin ismine göre isimlendirilir Bu isimlerden bazıları Kurbağalı Aba(Folklor giysilerinde kullanılır), Sandıklı, Zincirli, Homs Abası, Maraş Abası vd


Yemenicilik


Yemeni; üstü kırmızı yada siyah deriden, tabanı köseleden dikilen topuksuz ve çok sıhhatli olan ayakkabıdır Yemeni yurdumuzun diğer yörelerinde yazmaya verilen ad olmasına karşılık yöremizde ayağa giyilen bir çeşit ayakkabıya verilen addır Gaziantep’te yemeniciliğe “köşgercilik” yemeni dikenlere “Köşger” yemeni ustalarına da “Köşger ustası” denilmektedir Köşger kelimesi Farsça “keşger kelimesinden gelmiş olup, ayakkabı yapan anlamına gelmektedir Yemeni ilk defa Yemen’de Yemen-i Ekber isminde bir kimse tarafından icat edilmiş ve kendi ismini vermiştir Yemeni esas olarak gön ve yüz olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır Çok sıhhatli bir ayakkabıdır, ayak kokusu yapmaz, teri dışarıya verir, insan vücudundaki elektriği toprağa verir ve vücudu rahatlatır


Antep İşi El İşlemesi


Antep işi, beyaz kumaş üzerine iplik sayılarak ve çekilerek yapılır Çekilmiş ipliklerin beyaz, sarı, krem rengi ipliklerle sarılması ve örülmesi ile ajurlar tamamlanır
Antep işlerinin hangi yıllarda başladığı kesin olarak bilinmemekle birlikte 1850’lerde ilk olarak Gaziantep’ in köylerinde erkeklerin başlarına giydikleri terliklerin motiflerinin, şehirde daha ince kumaşlara işlendiği bilinmektedirAntep yöresinde ev hanımları tarafından yapıldığı için bu adla adlandırılmıştır Bazı söylentilere göre de Gaziantep’te yaşayan azınlıklar tarafından yapılmış ve Avrupa piyasalarına sürülmüştür Bu gün Gaziantep halkı tarafından yaygın olarak yapılan işlemelerin eski Türk işlemeleri karakterini taşıması, bu işlemenin Antep’ in yerli halkı tarafından yapıldığını göstermektedir
Günümüzde işleme tekniği bozulmadan sim,renkli iplikler ve yardımcı nakış iğneleri kullanılarak çok güzel işlemeler yapılmaktadır

Gümüş İşlemeciliği

Gaziantep tarihi İpek yolunun üzerinde olması nedeniyle bir çok ticaret yollarının Gaziantep’te yumaklaşması, ilin ekonomisini o günlerde olduğu gibi , günümüzde de canlı tutmaktadır Bu canlılıkta gümüşün önemli bir yeri vardır Çünkü gümüş insanların takı (süs eşyası) olarak eskiden beri kullandığı kıymetli bir madendir Yöremizde antik şehir özelliği taşıyan Karkamış,Dülük,Belkıs antik kentleri ve höyüklerden çıkartılan gümüşler,gümüş işçiliğinin ve kullanımının ilimizde ve yöremizde eskiden beri çok yaygın olduğunu göstermektedir Gümüş işlemeciliği ve kullanımı İslamiyet’in Anadolu’ya yayılması ile daha da gelişmiş ve çeşitlilik göstermiştir Bu döneme kadar takı,para ve tasarruf aracı olarak kullanılan gümüş, Osmanlılar döneminde işlemeciliğin zirvesine ulaşmıştır Yüzük, küpe, kolye, kemer, hamaylı,Kuran-ı Kerim Kabı,takunya işlemeleri,tespih püskülü, tabanca kabzası işlemesi, kılıç ve kama sapı işlemeciliği hep Osmanlı döneminde yapılmıştır Gaziantep’te gümüş işçiliği son yıllarda Türkiye’nin dışa açılması, turizm hareketlerinin artması ve teknolojinin de yardımıyla hızlı bir gelişme göstermiştir Türk turizmindeki yerini almakta gecikmemiş olan Gaziantep Gümüş işçiliği, günümüzde hızla çoğalan ve 50’nin üzerindeki gümüş işleme atölyeleri bu sanatın Gaziantep’te çok hızlı geliştiğini ve önemli döviz girdisi sağladığını göstermektedir





Antep Kilimciliği


Antep kilimleri bilinen diğer Anadolu kilimlerinden tezgah,şekil,dokunuş biçimleri ve nakışları yönünden çok farklı olamkala birlikte, kilimciliğinin yörede hangi tarihte başladığı ve hangi aşamalardan geçtiği kesin olarak bilinmemektedir

Antep kilimlerinin hammaddesi öküz,deve ve at tüyü,koyun yünü ve keçi kıllarıdır Siyah,felhani,mavi,yeşil boya,cehre sarısı,ceviz kabuğu,cevizi boz,soğan kabuğu,sumak yaprağı Antep kilimlerinde kullanılan ilkel boyalardan birkaçıdır Günümüzde akrilik iplikten yapılan kilimlerde bulunmaktadır

Genelde 69 cm eninde 260 cm boyunda dokunan Antep kilimlerinde kullanılan motifleri şöyle sıralayabiliriz 1- Çizgi,nokta ve daireden ibaret olan motifler 2- Sembolik Motifler 3-İdografik bir manası olan motifler(dağ,ev,taht,asa gibi) 4- Hayvan Motifleri 5- Geometrik Motifler 6- Bitki Motifleri(Çiçek,yaprak gibi)

Yörede yapılan araştırmalar neticesinde, Kilim’in yalnız el tezgahlarında imal edildiği ve bu iş kolunun çok canlı olduğu devirlerde Gaziantep’te 7000 civarında el tezgahının faaliyette olduğu, 1960’larda bu sayının 100-150’ye düştüğü saptanmıştır Motorlu dokuma tezgahlarının yaşamımıza girmesiyle, talep daralması problemine bir çözüm gibi görülen kalitenin düşürülmesi, Antep kilimlerine olan talebi daha da azaltmış ve tezgahlar yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlamıştır Antep kilimleri günümüzde, genel olarak köylerde kendi ihtiyaçlarını gidermek maksadıyla kadınlarca dokunmaktadır Ayrıca Halk Eğitim Merkezleri tarafından çeşitli kurslar açılarak kilimciliğin yaygınlaştırılması çalışmaları yapılmaktadır Antep Kilimlerinin bilinen çeşitleri şunlardır; Baklava Dilimi, Habbap (Nalın) Ayağı, Kuş Kanadı, Zincir Göbek, Dirsek Göbek, Pençe Göbek, Çarkı Felek,Parmak Göbek, Atom Göbek



Küpçülük


Gaziantep'te küpçülüğün başlangıç tarihi kesin olarak bilinmemektedir Ancak çevrede bulunan çeşitli ören yerlerinde yapılan arkeolojik kazılardan, MÖ 6000-7000 yıllarında (Neolitik dönem) yörede seramikçiliğin olduğu anlaşılmaktadır Gene yörede yapılan kazılarda MÖ 3000-1100 yıllarında (Tunç Çağı) topraktan yapılan kaplara bol miktarda rastlanmaktadır Daha sonraki dönemlerde de bu tür malzemelerin yapıldığını gösterir parçalara rastlanmıştır Kısacası insanların yöremizde yaygın olarak yaşamaya başladığı günlerden itibaren ilimiz ve çevresinde topraktan çeşitli eşyaların yapılıp kullanıldığı anlaşılmaktadır

Günümüzden 50-100 yıl kadar önce şehir çevresinde bulunan mağaralarda küp yapılan bir çok atölyenin ve atölyelerde çalışan ustaların ve işçilerin olduğu bilinmektedir
Eski dönemlerde toprak eşyalar; Kap, kazan, tencere, kupa, küp ve benzeri saklama, pişirme ve servis kapları, diğer kullanımlar için çiçek saksısı, boru, tuğla, çatı örtüleri ve bunlara benzeyen malzemeler olarak üretilmiştir Bakır, çinko, gümüş gibi madenlerin bulunması, kap ve kacak yapımında yeni malzeme ve tekniklerin keşfi, camın mutfak eşyası yapımında yaygın olarak kullanılmaya başlanmasıyla topraktan yapma mutfak eşyaların kullanımı yavaş yavaş ortadan kalkmış ve bu nedenle küp ve toprak mutfak malzemesi üreten atölyeler birer birer kapanarak günümüzde bir kaç yaşlı ustanın mecburen yürütmeye çalıştığı bir meslek haline gelmiştir Buna nazaran turizmin gelişmesi, el işçiliğinin az da olsa aranır hale gelmeye başlamasıyla Türkiye genelinde olduğu gibi bu işi yapan ustalar teknolojilerini de geliştirerek turistik hatıra eşyası ve şehirlerde park ve bahçelerde kullanılan saksı üretimini yapar hale gelmişlerdir

Küp toprağı iki üç çeşit killi toprak ve silisin karışımından oluşur Bu karışımın çok iyi yoğrularak çamur haline getirilmesi ve uzun bir süre dinlendirilerek mayalanması gerekir Mayalı bu çamur çark denilen ayakla veya motorla çevrilen makinalarda istenildiği gibi şekillendirilir Yapılacak malzemenin büyüklüğüne göre bir, iki veya üç parçadan yapılarak birleştirilip tek parçalı hale getirilir Biraz kuruması için güneşsiz ve rüzgarsız yerde bekletilir Az kuruyan parçaların üzerinde traşlama ve temizlenmesi yapıldıktan sonra çizgileri çekilir Desenler çizilecek ve başka şekiller verilecekse bu işlemlerde yapılarak yeniden kurumaya bırakılır Kurutma işlemi güneşli ve rüzgarlı bir alanda yapılırsa yapılan işlerin renklerinde ve formlarında bozukluklar ve çatlamalar olur Toprak eşyaların kuruması havanın sıcaklığı ve malzemenin büyüklüğüne göre iki ile onbeş gün arasında değişir

Kurutulan parçalar; pişirme fırınlarına, aralarından havanın sirkülasyonunu engellemeyecek şekilde yerleştirilir ve ısı yavaş yavaş artırılarak 900 ile 1000 derece arasında 9-10 saat pişirilir Bu sürenin sonunda fırın söndürülür ve soğuması için beklenilir

Soğuyan fırından çıkarılan parçalar su kabı, çiçek saksısı ve benzeri amaçlar için kullanılacaksa kullanıma hazır hale gelmiş demektir Şayet sırlı küp yapılacak ise fırınlanıp soğutulmuş parçalar kurşun esaslı sülyen sırla kaplanır ve yeniden fırınlanarak soğuması beklenir Bu şekilde yapılan küpler günümüzde daha ziyade turistik bölgelere, ilimizde turistik eşya satan dükkanlara ve saksı olarak imal edilenler de çiçekçilere satılır

Kuyumculuk


Altın kolay işlenen, yüksek değerli, paslanmaz metalik bir elementtir Bilinen yazılı kayıtlara göre MÖ 3200 yıllarında Mısır darphanelerinde para olarak basılmıştır Anadolu'da ve Gaziantep yöresinde MÖ III yüzyılda Romalılar döneminde altına rastlanmaktadır Daha önceleri Orta Asya'da yaşayan İskit Türkleri'nin de (MÖ1000'li yıllarda) altıncılıkla uğraştıkları bilinmektedir

Türklerin Müslümanlığı kabul etmeleriyle altın eşya yapımı azaldı Gaziantep Cumhuriyet'ten önce il olmadığı için il merkezi olan Halep'ten getirilen altınlar burada satılırdı Bu işi de Antep'te yaşayan Ermeniler yapardı Gemolojist Nuri DURUCU'dan alınan bilgilere göre Dağlayan, Davoyan, Pancaryan, Nezaretyan aileleri Antep'te kuyumculuk yapan Ermeni ailelerinin en ünlüleriydi

Bu ailelerin fertlerinin Kurtuluş Savaşı sonunda Türkiye'yi terketmesiyle birlikte kuyumculuk bölgede çok zayıflamıştır 1918 yılında Medine'den gelen aslen Türkistanlı bir usta olan Sait TÜRKİSTANLI'nın gayretleriyle kuyumculuk mesleği yavaş yavaş yeniden canlanmaya başlamış, Sait TÜRKİSTANLI, ilk önce gümüşçülükle işe başlamıştır Meslekle ilgili olarak yetiştirdiği ustalar arasında Şükrü Elbay, İbrahim Halil, Mehmet Fazlı, Kemal Serengil, Kırıkhan'lı Hilmi Aşur ve daha birçok ismi saymak mümkündür Gene Nuri DURUCU'dan ve Gaziantep Kuyumcular Odasından alınan bilgilere göre Gaziantep'li kuyumcular; halka, renkli taşlı, yakut, zümrüt, firuze ve benzeri renkli taşlı yüzük, çöp, telkari, yılanlı, burmalı, çakma ve benzeri bilezik, kemer ve daha birçok çeşit altın takı imalatı yapmışlar ve talebe uygun olarak da yapmaya devam etmektedirler Buna rağmen Cumhuriyet döneminde 1950'li yıllara kadar altın takılar genel olarak dışarıda imal ettirilip Gaziantep'te satılırdı

Gaziantep'li kuyumcular; halka, renkli taşlı, yakut, zümrüt, firuze ve benzeri renkli taşlı yüzük, çöp, telkari, yılanlı, burmalı, çakma ve benzeri bilezik, kemer ve daha birçok çeşit altın takı imalatı yapmışlar ve talebe uygun olarak da yapmaya devam etmektedirler

Kuyumculuğun merkezi sayılan İstanbul ve diğer büyük illerde altından üretilen süs ve takılar, 18 ve daha düşük ayarlı altından, (yeşil altın) takılar üretilip satılırken, Gaziantep'te kuyumcuların ürettiği takılar 22 ayar denen ve 916 milyem olan altından imal edilmektedir

Özellikle son yıllarda Gaziantep'li imalatçılar ürettikleri mamullerine TSE belgeli olduğunu gösteren kendi damgalarını vurmaktadır Bu işlem hem esnaf, hem de tüketici tarafından güven içerisinde Gaziantep altının, alınıp satılmasını sağlamıştır

Bugün Gaziantep’te 400 civarında vitrin kuyumcusu 60 civarında imalatçısı ile odaya kayıtlı 568 kuyumcu, 500 civarında işyeri ve bu işyerlerinde çalışan 2000 civarındaki insanıyla Gaziantep ekonomisindeki yerini almıştır Yapılmakta olan çalışmalarla Türkiye'deki yerini daha ileri noktalara getireceği görülmektedir





Zurnacılık


Türk folkloru içinde, halk müziği ve oyunlarının ayrılmaz bir parçası olan halk çalgılarımızın ayrı bir yeri vardır Türk Halk çalgısı deyince; fabrika imalı olmayan, halkın kendi mevcut imkanları içinde ve basit araçlarla elde yaptıkları, akustik kanunlara uymayan, standart ölçü ve kalıpları olmayan, etnoğrafik özelliği olan çalgılar akla gelmektedir Üflemeli halk çalgılarımızın başında gelen zurna kalın zerdali ağacından yapılır ve davulun yanında çalınan üflemeli bir çalgı aletidir Zurna tarihi Orta Asya’ya dayanmaktadır Çok eski zamanlardan beri bir çalgı aleti olarak bilinip yapılmaktadır Zurna üç kısımdan oluşur Baş kısım,ağız kısım ve orta kısım olmak üzeredir Gaziantep’te; Tüm kaba zurna, orta kaba zurna ve cura zurna çeşitleri imal edilmektedir



Müzik Aletleri Yapımı

Müzik aletleri yapımı eskiden beri devam etmektedir Bu aletler ağaçlar, bitkiler ve hayvanların; deri, bağırsak, kıl, kemik ve boynuzlarından yararlanılarak yapılmaktadır Telli, yaylı, nefesli, vurmalı çalgılar olarak gruplandırılmaktadır Gaziantep’te özellikle dut ağacından el yapımı olarak saz imalatı yapılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.