Yavuz Ve Muhyiddin Arabi |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Yavuz Ve Muhyiddin ArabiYavuz ve Muhyiddin Arabi Yusuf Yavuz Yavuz Sultan Selim, 24 Ağustos, 1516 tarihinde “Mercidâbık” savaşını kazandıktan sonra Haleb’e girmiş, iki hafta sonra da oradan ayrılıp eylül ayı sonunda Şam’a ulaşmıştı Buradan Mısır’a geçmeden önce de 15 Aralık’a kadar Şam’da kalmıştı Yavuz Şam’da kaldığı sıralarda, Muhyiddin Arabî K S Hazretleri’nin (v 638/ 1240) bir kitabında geçen “Sin Şin’a girince Mim’in kabri ortaya çıkar” şeklindeki bir ifadeyi, büyük alim Kemal Paşazade ile birlikte incelemişlerdi Burada “Sin”in Selim’e, “Şin”ın Şam’a, “Mim”in de Muhyiddin’e işaret olduğu kanatine varılmıştı![]() Yavuz Selim, Şam ve civarında bazı İslâm büyüklerinin kabirlerini ziyaret ediyordu Çok saygı duyduğu Muhyiddin Arabî Hazretleri’nin yeri ise hiç kimse tarafından bilinmiyordu Çünkü asırlar önce, eserlerini yanlış anlayıp karşı çıkan mutaassıp bazı Suriye alimlerinin de etkisiyle kabri harabeye çevrilip kaybolmuştu Yavuz Selim, bir gece rüyasında Muhyiddin Arabî Hazretleri’ni kendisine şöyle derken görür: “Ya Selim! Senin gelmeni beklerdim Safa geldin, hoş geldin Mısır gazanı sana müjdelerim Sabahleyin bir siyah ata bin O seni bana götürür Beni hâk-i mezelleten (horluk topragından) kaldır Bana bir türbe, bir cami ve imaret yapıver Yürü işin rastgele, Mısır fethi müyesser ola!”Yavuz sabahleyin bir siyah ata biner At gider, Salihiyye Mahallesi’nde bir çöplükte durup eşinmeye başlar Orası açılınca büyükçe bir taş çıkar Üzerinde Arapça olarak “bu Muhyiddin’in kabridir” yazısı görülür Yavuz Selim orayı temizleterek kabri ortaya çıkarır Yavuz, 22 Ocak 1517 tarihindeki Ridâniye Savaşı ve Mısır’ın fethinden dokuz ay kadar sonra, ekim ayında tekrar Şam’a gelir ve dört aydan fazla kalır Bu süre içinde Şeyh’in kabrine türbe, yanına ise bir cami ve aşevi yaptırır İlk cuma namazıyla da açılışını yapar (5 Şubat 1518)Seyahatname, 9/108, 258; Hammer: Büyük Osmanlı Tarihi 2/493, 525; İ H Uzunçarşılı: Osmanlı Tarihi, 2/284-295; Kronoloji, 2/27-47![]() Oğuldan Babaya Mektup Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatta kalan büyük oğlu Şehzade Selim Konya valisi, küçük oğlu Şehzade Bayezid de Amasya valisi iken saltanat kavgasına düşmüşlerdi Savaşı kaybeden Bayezid İran’a sığınmış, fakat anlaşma gereği Kazvin’de hapsedilmişti (Şubat 1560) İdam edilecegini anlayan ogul Bayezid, İran’dan babasına şu manzum ve dokunaklı mektubu göndermişti:Ey serâser âleme sultan Süleymanım baba Tende cânım cânımın içinde canânım baba Bayezidin’e kıyar mısın benim cânım baba Bî-günahım Hak bilür devletlü cânım baba ![]() Enbiyâ serdefteri yani ki Ådem hakkı çün Hem dahi Musa ile İsa vü Meryem hakkı çün Kâinatın serveri ol Ruh-i Azam hakkı çün Bî-günahım Hak bilür devletlü sultanım baba ![]() Kim sana arz eyliye halim eyâ şah-ı kerim Anadan kardaşlarımdan ayrılıp kaldım yetim Yok benim bir zerre isyanım sana, Hak’dır alîm Bî-günahım Hak bilür devletlü sultanım baba ![]() Bir nice masûmum olduğun şehâ bilmez misin Anların kanına girmekten hazer kılmaz mısın Yoksa bu kulunla Hak dergâhına varmaz mısın Bî-günahım Hak bilür devletlü sultanım baba ![]() Hak Tealâ kim cihanın şâhı itmişdir seni Öldürüp ben kulunu güldürme şâhım düşmeni Gözlerim nuru oğullarımdan ayırma beni Bî-günahım Hak bilür devletlü sultanım baba ![]() Tutalım iki elim başdan başa kanda ola Bu meseldür söylenür kim, kul günah itse n’ola Bayezid’in suçunu bağışla kıyma bu kula Bî-günahım Hak bilür devletlü sultanım baba ![]() Osmanlı Tarihi Kronolojisi; 2/323-24 ![]() Serâser: baştanbaşa Bî-gühanım: günahsızım Serdefter: defterin başındaki Şah-ı Ker’îm: cömert padişah Şehâ: ey şah Hazer: sakınma ![]() Babadan Oğula Mektup Kanunî Sultan Süleyman, isyankâr oglu Bayezid tarafından İran’dan gönderilen ve kendisini bağışlamasını dileyen acıklı manzum mektubuna karşılık, aynı vezin ve aynı vurgularla aşağıdaki şahane mektupla cevap vermiş ve onu affedebileceğini belirtmiştir Fakat maalesef şehzade Selim taraftarlarının bastırmasıyla, Bâyezid Kazvin’de idam edilmiştir (Eylül 1561)Ey demâdem mazhar-ı tugyân-ı isyânim ogul Takmıyan boynuna hergiz tavk-i fermânım ogul Ben kıyar mıydım sana ey Bayezid-Hânım ogul Bî-günahım dime, bari tevbe kıl cânım ogul ![]() Enbiyâ vü evliyâ ervâh-ı azam hakkı çün Nuh u İbrahim u Musa ibn-i Meryem hakki çün Hatm-i âsâr-i nübüvvet Fahr-i Alem hakki çün Bî-günahım dime, bari tevbe kıl cânım ogul ![]() Neş’et-i Hakdır, übüvvet-râm olan olur kerîm “Lâ tekul üf” kavlini inkâr eden kalır yetim Taate isyana âlimdir Hudâvend-i Kerîm Bî-günahım dime, bari tevbe kıl cânım oğul ![]() Rahm-u şefkat zîb-i iman olduğun bilmez misin Ya dem-i masumu dökmekden hazer kılmaz mısın Abd-ı âzâd ile Hak dergâhına varmaz mısın Bî-gühanım dime, bari tevbe kıl cânım oğul ![]() Hak reayâ-yı mûtia râi itmiştir beni İsterim mağlub idem ağnama zi’b-i düşmeni Hâşâ-lillâh öldürürsem bî-güneh nâgeh seni Bî-günahım dime, bari tevbe kıl cânım ogul ![]() Tutalım iki elin başdan başa kanda ola Çünki istigfar idersin biz de afv itsek n’ola Bayezidim suçunu bağışlarım gelsen yola Bî-günahım dime, bari tevbe kıl cânım oğul Kronoloji, 2/324-25 Demâdem: sık sık Mazhar-i tuğyan: taşkınlık yapmak Hergiz: asla Tavk-ı ferman: ferman gerdanlığı Hatm-i âsâr-ı nübüvvet: Peygamberlik izlerinin sonu Neş’et-i Hak: Hak’tan gelme Übüvvet-râm: babaya itaatkâr “Lâ tekul üf”: “Üf bile deme” (ayet meali) Hudâvend-i Kerîm: Allahu Tealâ Zîb-i İman: İman süsü Abd-i âzâd: kurtulmuş kul Reâya-yı mutî: İtaatkâr halk Râi: çoban Ağnam: Koyunlar Zi’b-i düşmen: düşman kurt Nâgâh: ansızın ![]() |
|
|
|