Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
geçmişi, geleceği, manası, müslümanlığımızın

Müslümanlığımızın Geçmişi, Geleceği Ve Manası

Eski 08-01-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Müslümanlığımızın Geçmişi, Geleceği Ve Manası








Anadolu’nun Mayası; İslam
İslam, Anadolu’nun mayasıdır
İslam, bin yıldır, bu toprakların hâkim rengi, tadı, lezzeti ve temel güzelliğidir
İslam, bizi birbirimize kardeş eden, birliğimizi, dirliğimizi, düzenliğimizi temin eden temel unsurdur
İslam, ahlakımızın, faziletimizin, terbiyemizin onsuz olmayacağı özüdür, ruhudur
Kısacası, iftihar edeceğimiz her neyimiz varsa, onun kaynağı, sebebi ve teşvik edicisi İslam’dır

Bu sebeple, biz İslamsız olamayız Çünkü kavmi değerlerimiz bile, İslam’la kaynaşmış ve onun rengine boyanmıştır İslam, bizim her şeyimizdir

Bu gerçeklerden dolayı, Anadolu’da İslam’a rağmen ve onu görmezden gelerek, daha da fenası onu yok sayarak, hayırlı bir iş yapılamaz

Bu ülkede, İslamsız bir eğitim ve terbiye söz konusu olamaz Zira bu vatanın çocukları, farkına varmasalar da, bütün manevi gıdalarını İslam’dan almış; İslam’la var olmuş, İslam’ın özüyle beslenmiş, tarihinin bütün mefahirini İslam’a borçlanmıştır İslam’ı elinden çekip aldığınız zaman, maddi manevi iflastan başka bir şey görmesi mümkün değildir

Böylesine güçlü bir biçimde İslam’la imtizaç etmiş, adeta ruhla vücut olmuş iken, Anadolu halkının İslam dışında bir yol ile kendine gelmesi ve faydalı bir iş yapması mümkün müdür?

Tarihe ve insanımızın gönlüne doğru baktığımız zaman, İslam dışı gelişme ve güçlenme arayışlarının, asla gerçek ve geçerli olmadığı apaçık görülmektedir

Düşmanın Hedefi; İslam

Tarih boyunca, Müslümanlar ne zaman ellerini İslam’dan gevşetmişlerse, o zaman maddi ve manevi olarak düşmüşler ve dibe vurmuşlardır İslam’a sarıldıkları ve o çerçevede bir kardeşlik kurdukları zaman da, ne derecede başarılı olup yükseldikleri hep görülmüştür

Bu hakikati baştan beri görmüş olan İslam düşmanları, onları dinlerinden soğutmak hususunda çok ciddi, sinsi, entrikalı çalışmalar yapmışlardır

Gerçekten de, Müslüman, İslam’dan çıkınca daha hiçbir dala tutunamamaktadır İslam’ın yüksek kulesinin başından düşenler, aşağıların aşağısına yuvarlanmakta, işe yaramaz olmakta ve ciddi, olumlu, dikkate değer bir varlık gösterememektedir

Bu yüzden, Bediüzzaman Hazretleri mü’mini tereyağına benzetir Tereyağının bozulmuşu, zehir keser ve zarardan başka netice vermez Oysaki diğer din mensuplarının bozulmuşu, yoğurdun bozulmuşu gibidir Ne kadar bozulsalar da, yine işe yarayabilirler Tıpkı yoğurdun bozulmuşu gibi… Biraz su, biraz tuz katıp ayran yaparak içilebilmesi ve faydalı olması gibi…

İşte bu sebeple, Müslüman’ın asıl düşmanı nefsi ve şeytanıdır Nefis ve Şeytan’a karşı zafer kazanan, hiçbir dış düşmana karşı mağlup olmaz Çünkü Müslüman daima ve her şeyden önce içinden güçlenir ve içinden çözülür Tek tek imanın hakikatini yaşamayarak, İslam ahlakından kopan fertler, cemiyet hayatı bakımından da çürümekte ve dolayısıyla da, hiçbir hayırlı işe yaramamaktadırlar



Bu gerçeği gören İngilizler, İslam’ı aslından uzaklaştırmak için çok sinsi oyunlar oynamış, birçok batıl akımı, anlayışı ve dünya görüşünü Müslümanlar arasında yaymaya çalışmışlardır İngiltere’nin Sömürgeler Bakanı olan Gladiston’un Lordlar Kamarası’ndaki sözü, bu anlayışın unutulmaması gereken bir örneğidir Yirminci asrın başında, İngiliz seçkinlerine, önemli bir ortamda söylenmiş bu sözler, bize de çok mühim bir ders vermektedir:

“Kur’an Müslümanların elinde oldukça, onlara kesin olarak galip gelmemiz imkânsızdır Ya bu Kur’an’ı Müslümanların elinden almalıyız, ya da onları Kur’an’dan soğutmalıyız

Müslümanların yakın tarihine bakıldığında, Kur’an’dan soğutma ve uzaklaştırma hamlesinin ne kadar etkili olduğu apaçık görülür

Ancak bu soğutma harekâtı, bin yıl yaşanan İslam güzelliği karşısında yine de kesin bir başarıya ulaşamamıştır Müslüman, içine düşürüldüğü bütün cehalet, gaflet ve dalalet tuzaklarına rağmen, İslam kimliğini sahiplenmiş, şeklen de olsa Müslümanlıktan kopmamıştır

Çok Şükür Başarıya Ulaşamadılar

Bu sebeple, ibadetten uzak Müslümanlar da İslam’a mensup olmakla iftihar eder; candan, “Elhamdülillah Müslüman’ım” der Bu duygu, İslam’ın bir mucizesidir Çünkü bu ülkenin Müslümanları, yıllar yılı, zulmü içeriden ve kendisinden görünenler eliyle yaşamıştır

Yıllarca din eğitimi alamamış, en masum dini tezahürler suçlanmış, yasaklanmış ve ağır acımasızlıklarla cezalandırılmıştır Kur’an öğrenmenin suç sayıldığı, haccın yasaklandığı, ibadet etmenin ayıp ve utanılacak bir durum olarak algılandığı, camilerin bomboş hale getirildiği, sonra da başka amaçlarla kullanıldığı, satıldığı, hoyratça yıkılıp yok edildiği dönemler yaşanmıştır

Ama bütün bunlara rağmen, İslam ayakta kalmıştır

Boğazına kadar günaha batmış Müslümanlar bile, çocuklarının imanlı, ibadetli olması için her türlü tehlikeyi göze alarak, harekete geçmiş, çok zor şartlarda İslam kimliğini korumaya çalışmışlardır

Bu çalışmalar, imkânsızlıklara rağmen başarılı olmuş, demokratik gelişmeler arttıkça da, etkisini çoğaltmıştır

Daha sonra, çoğalan imkânlar ve artan hürriyet, Müslümanları şaşırtmıştır Şimdi Müslüman, nefsinin hile ve tuzaklarında perişandır Bu durum, Müslüman’ın dünya ile olan imtihanıdır Efendimiz de (sav) bu tehlikeye dikkat çekmiş, Müslüman’ı dünya sevgisinin aldatıcılığı hususunda uyarmıştır

Kur’an, Müslüman’ın elinden alınamadı Milletimiz, Kur’an’a maddesi ve lafzı ile sahip çıktı ve savundu Hala da bu hassasiyet, gelişerek devam etmektedir Ancak, Kur’an’ın çağırdığı iman ve ahlak hususunda, aynı duyarlılık gösterilememektedir

Başka kültürler ve yaşama biçimleri, Müslüman’ı sürüklemekte; çünkü bunların parıltılı cazibeleri nefse hoş gelmektedir Batı medeniyetinin “Dışı süs, içi pis” bataklığı, elini verenin kolunu da almaktadır

Bu yüzden, son dönem İslam büyükleri, Avrupa medeniyetini, “mimsiz medeniyet” (“deniyet”-alçaklık), tek dişi kalmış canavar, gibi deyimlerle anmaktadırlar


Şimdi, o cazip yaban akımlara kapılmayan, aşk şevk sahibi, İslam ahlakını tavizsiz yaşayan, Sahabe misali güzel insanlara ihtiyaç vardır Teoriden çok, güzel örneklere muhtaç İslam dünyası…

Efendimiz’in has ve halis manevi evlatlarına muhtaç…
Onu, sevgi ve şefkat dolu yüreğiyle temsil eden hakiki müminlere muhtaç…

Hizmet ‘Deli’sine İhtiyaç Var

Bilen, inanan ve yaşayan örnekler…
Dünyevi cazibelerin çekim alanına girmeyecek, nefsi zevk ve lezzetlerini en yüksek hakikat olan TEVHİD uğruna feda edecek, fedakâr ve idealist kahramanlara muhtaç

Dillerinden fazla halleri konuşan, İslam’a hizmet yolunda, “Kimse yoksa ben varım!” diyen mana kahramanlarına muhtaç

Önündeki engelleri aşabilen; paraya, makama, şana ve kadına takılıp kalmayan kahramanlar eliyle, İslam yeniden bir daha, gönüllere hâkim olacaktır

İ’la-yı Kelimetullah… Yani Allah adını yüceltmek…
Kendini i’la değil
Dini ihya, düyasını ihya (diriltme) değil
Aşklar faniye değil, Baki’ye…

Kazancı, sadece kasa ve kese işi bilmeyen mana kahramanları…
Ahiret boyutlu düşünebilen ufuklu insanlar…
Bunların azı çoktur

Hz Ömer (ra), dine hizmet için Sahabenin seçkinleri gibi ADAM istemişti
Bugün de, o adamlara ihtiyaç vardır

Rahmetli M Emin Alpkan Ağabey, önemli bir işin yapılması konuşulduğunda, daima ve hemen sorardı: “Delisini buldunuz mu?”

Evet, maddi ve manevi her zaferin bir delisi vardır Yani, o işe kendisini vakfeden, o hedefte fani olan adamlar lazımdır Osmanlı’nın sınır boylarında serdengeçtileri vardı Din-ü devlet uğruna anadan, yardan ve serden geçen bu kahramanların devri, hep başarı, hep zafer günleriydi

Şimdi de, ilimde, fende, sanatta; hem maddesini, hem de manasını feda edecek hakikat kahramanlarına ihtiyaç vardır

Allah’a kul olan, başkasına boyun eğmez; kullukta sultanlık bulur Mü’min, var ve bir olandan başkasının huzurunda eğilmez; sadece Allah’a kul olur Allah da bütün âlemi ona musahhar eder, emrine verir

Bu imanın kazandırdığı haysiyet, şeref ve şahsiyet ile güç kazandı atalarımız ve dünyaya örnek oldular

Ya Allah Korkusu; Ya Kanun…

Bir ülkede düzenin ve ahengin kurulabilmesi için insanlar ya Allah korkusuyla dolu yaşamalı; ya da kanun korkusuyla hizaya gelmelidir Günümüz dünyasında, insanlar kanun hâkimiyetinin tavizsizliği nispetinde toplumda düzeni, güveni sağlayabiliyorlar Kanun herkese eşit uygulanıyor Çünkü en ufak bir aksaklık, toplum düzenini altüst edebilir



İslam’ın insanı, zorla, korkutarak, baskıyla değil; severek ve gönüllü olarak Allah (cc) emrine uyar Böylece Allah’ın emri olan düzen ve emniyet, kendiliğinden ve bir kulluk bilinciyle kurulmuş olur Bir başka deyişle, polis, jandarma insanın içindedir

Bir insan, ya Allah korkusuyla, ya da kanun korkusuyla düzene uyar Müslümanlar, Allah korkusundan kaynaklanan muhteşem bir medeniyet kurdu

Bu korku, merkezinde Allah imanının olduğu, her şeyin o imana göre düzenlendiği, insanların, “Ya kulluğuna layık olamazsam” diye titrediği bambaşka ve tatlı bir korkuydu

Bu korku zedelendi ve yerine kanun hâkimiyetinin gücü konuldu

Fakat Müslümanlar, bunu beceremediler Allah korkusu azaldı, kanun korkusu da kurulamadı Böylece toplum düzeni alt üst oldu, bozuldu Yine de mevcut düzeni birazcık tutan, dengeleri altüst olmaktan koruyan olumlu etki, İslam’dan kaynaklanıyor

Toplumdaki kardeşlik ve yardımlaşma duygusu, birçok ekonomik krizi önlemiştir Bu kardeşlik duygusu, ne kadar zayıflarsa zayıflasın tamamıyla İslam’ın eseriydi Toplumu birleştirici, bütünleştirici ve kardeşleştirici başka ortak bir payda, bugüne kadar bulunamamıştır Bu gerçek de göstermektedir ki, İslam, ülkemizin manevi sigortasıdır

Gerçek Müslümandan Zarar Gelmez

Ülkemizdeki İslami gelişmelerden kuşkulanan ve “Ne olacak bu gidişin sonu?” diye korku çoğaltan kesimler, eğer bu düşüncelerinde samimi iseler, Ramazan ayına dikkat etsinler

Ramazan ayı, dini hassasiyetlerin en çok arttığı bir zaman dilimidir Fakat bu zaman dilimi aynı zamanda, ülkemizdeki suç oranlarının yarı yarıya azaldığı, hayır ve yardım faaliyetlerinin de birkaç katına çıktığı, en huzurlu aydır

Demek ki doğru İslamiyet ve İslamiyet’e layık doğruluk, toplumumuzun temel ihtiyacıdır Bu güzelliğin artmasından şikâyet ise anlaşılmaz bir akılsızlıktır

“İslamiyet gelişiyor, sürekli daha yoğun yaşanıyor; ne olacak bu durumun sonu?” diye özetleyeceğimiz şikâyetlerin hiçbir mantıklı açıklaması yoktur Bu şikâyetler sadece bir şeyi açıklıyor: İddia sahiplerinin İslam konusundaki cahilliğini…

Sevgi ve şefkat dini İslam, yalnız kendi mensuplarının değil, başka din ve inançtakilerin de güven içinde yaşamasını sağlayan bir huzur ortamı oluşturur İslam, savaşa, kana, kine karşıdır Sadece savunmak ve barışa giden yolu açmak için savaşa izin vardır Ancak, mecbur kalınan bir savaşa bile insanlık getirir İslam, eziyeti, işkenceyi savaş ortamında bile yasaklar

Savaşa fiilen girmemiş olan yaşlıları, din adamlarını, kadınları ve çocukları saldırı hedefi yapmaz Bırakınız insanları, düşmana ait hayvanlar, bitkiler, ağaçlar, eserler bile tahrip edilemez Bunlar, İslam savaş hukukunun, Kur’an ve Hadis kaynaklı hükümleridir

Ve İslam savaş hukuku, dünyanın bilinen ilk sistemli savaş hukukudur

Savaşa bile barış ve düzen getiren, insanı his ve hevesleriyle asla baş başa bırakmayan İslam, mü’minleri arasında savaşa, kavgaya, kana, kine izin verir mi?

İslam, adından anlaşılacağı üzere, ‘selm’ ve ‘müsalemet’tir Yani, savaşı ancak saldırgan düşmana karşı tavsiye eder Dâhilde daima barış, huzur ve güven öngörür Bir insanın haksız yere öldürülmesini, yeryüzündeki bütün insanların öldürülmesi sayar Bir insanın yaşamasına sebep olmak da, bütün insanların yaşamasına sebep olmak kadar sevaplı bir kulluktur

Böylesine bir inanç, topluma hangi olumsuzluğu verir?
Nitekim tarih boyunca, başı sıkışanlar hep Müslümanlara, özellikle de Osmanlı’ya sığınmışlardır

Yeni Tehlike; Nefsanî Zevkler

Şimdi Müslümanların önünde, sadece nefis ve işbirlikçisi olan Şeytan engeli var Başka dinler, inançlar, dünya görüşleri, tamamen iflas etmiş durumdadır Şeytan’ın sunduğu nefsi hazlar, yalancı lezzetler, zehirli ballar, adım başı Müslüman’ın önündedir Bu habis ve menhus tuzaklardan kurtulduğunda, Müslüman ruhunun hürriyetini ebediyen kazanacak; dünya ve ahiret saadetine erecektir

Bu sebeple de İslam düşmanları, artık Müslümanları kendi dinlerine çekmekten çok, nefsaniyetlerine, heva ve heveslerine çağırmaktadırlar Müslüman’ın bugün davet edildiği yer, başka bir dinden fazla, dinsizliktir “Benden olmayan, hiç kimseden olmasın” dercesine davranılmaktadır

Oysaki Müslüman’ın dinden çıkmış olanı, hiçbir şeye benzemez; hiçbir işe yaramaz Çünkü kendisi olamayan, başkası da olamaz Kendi yürüyüşünü terk eden, başkalarının yürüyüşüne de ayak uyduramaz

Serseri mayın gibi, nerede durup, nerede patlayacağı belli olmayan, işi sadece hedefsiz tahrip olan bir mahlûka dönüşür İslamsız insanımız…

Bu gerçek, günden güne anlaşılmakta ve dolayısıyla da insanımız daha çok İslam’a yönelmektedir Bu gerçeği artık resmi ve özel kuruluşlarımız da anlamalı ve ciddi bir din eğitimi seferberliği açma hususunda iş birliği yapmalıdır

Zira gerçek İslam, sadece Anadolu halkına değil, bütün insanlığa hava kadar, su kadar gereklidir Bu bakımdan Türkiye’de İslam’a hizmet etmek, tüm insanlık âlemine hizmet etmektir Çünkü İslam imanından kaynaklanan ahlak ve fazilete, insan olan herkesin çok ciddi ihtiyacı vardır

İslamiyet, insaniyettir İnsanlığı arayan, İslamlığı bulur İnsanımıza düşen, bu arayışın nihai adresi, en güzel örneği olmaktır

Efendimizin (sav) deyimiyle, “Görüldüğünde Allah’ı hatırlatan müminler olmak” mecburiyetindeyiz

Görünen o ki, “Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür seda, İslam’ın sedası”dır Her Müslüman, bu güzel gelişte kendi payını artırmaya uğraşmalıdır


VEHBİ VAKKASOĞLU


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.