Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
evlat, olarak, peygamberimiz, sav

Bir Evlat Olarak Peygamberimiz (Sav)

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bir Evlat Olarak Peygamberimiz (Sav)










Bir Evlat Olarak Peygamberimiz (sav) Yazan ProfDr MEmin AY



“Alemlere Rahmet” Sevgili Peygamberimizi bir evlat olarak ele almak, ailesi içindeki yeri bakımından belki de en zor olanıdır Bu zorluk, yetim olarak dünyaya gelen bu “İnci Tanesi”nin hayatının ilk yıllarını sütannesi yanında geçirmesi ve annesiyle sadece iki yıl kadar birlikte olmasından kaynaklanmaktadır Diyebiliriz ki, Sevgili Peygamberimizin çocukluk yılları, babadan yetim, anneden öksüz kalmakla acıklı bir hikayenin tâ kendisidir
Ne var ki, O’nun sahibi Alemlerin Rabbi Allah Teâlâ’ydı O’nu seven ve sevdiren, O’nu himaye eden ve ettiren de O’ydu… Bu himayeyi yeryüzündeki en şefkatli eller, en merhametli gönüllerle sundu, Habîbi Muhammed Mustafa’ya… Önce Amine, sonra Süveybe, daha sonra Halime, Ümmü Eymen ve Fâtıma…
İşte bu isimler, sonraki hayatında Resûl-i Kibriya (sav) Efendimizin, hep hayırla, hep sevgi ve hasretle andığı isimler olacaktı…
Merhum Süleyman Çelebi’nin Mevlid’inde,
“Âmine Hatun Muhammed Ânesi/Ol sedef’den doğdu ol dürr dânesi” beytiyle ifade ettiği gibi, HzÂmine bir sedef, Sevgili Peygamberimiz de bu sedeften, dünyamıza ihsan edilen bir İnci Tanesi’ydi… Biricik yavrusuyla, sadece iki yılı aşkın bir süre beraber olabilen bu mahzun ve gönlü kırık anneyi, Sevgili Peygamberimiz zaman zaman hüzünle hatırlamış, bu esnada gözlerinden yaşlar dökülmüş, ashabı da dayanamayıp O’nunla birlikte ağlamışlardı
Yine böyle zamanlardan biriydi… Milâdi 628 yılında, bir sefere çıkarken yolunu annesinin mezarının bulunduğu Ebvâ köyüne düşüren Resûl-i Kibriya (sav) Efendimiz, annesinin kabri başına gelerek elleriyle toprağını düzeltmiş ve bu esnada ağlamıştı Etrafındakiler de ağlaşmışlardı İçlerinden biri, ağlayış sebebini sorunca Sevgili Peygamberimiz:
−Annemin bana olan şefkatini ve merhametini hatırladım birden… demekle yetinmişti
Kim bilir? Belki, yıllar öncesine giderek dört yaşında yetim bir yavru iken biricik annesi ve dadısıyla birlikte Medine’ye gelişlerini, dünya gözüyle bir kez bile göremediği babasının kabrini ziyaret edişlerini ve bu esnada annesinin yavrusuna sarılışını hatırladı…
Kim bilir? Belki dönüş yolculuğunda hastalanan annesinin son anları ve şefkat dolu mahzun bakışları geldi gözünün önüne…
Kim bilir? Belki de onun, hasretini çektiği biricik yavrusuna doyamamanın verdiği hüzünle söylediği, şu anlamlı sözleri geliverdi aklına…
“Yaşayan her şey ölür, yeni olan her şey eskir Ve çok olan her şey azalır, büyük olan her şey gün gelir küçülür ve yok olur… Şüphesiz ben de öleceğim Ama ben devamlı anılacağım Çünkü ben oğlumu hayırlı bir gelecek olarak bırakıyorum
Öyle de oldu… Bugün yeryüzünde milyarlarca mümin “Alemlere Rahmet” Muhammed Mustafa’nın dünyamızı şereflendirmesine vesile olan HzAmîne’yi hep hayırla yâd ediyor, kız çocuklarına onun ismini veriyor ve Mevlidlerde hep onun adı geçiyor!

Şayet anne-babası vefat etmeyip de sağ kalsalardı, Sevgili Peygamberimizin onlara göstereceği saygının ve sevginin güzelliğini tahmin etmek zor değildir O ki, getirdiği dinin mukaddes kitabında,
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babaya da iyi davranmanızı kesin olarak emretmiştir Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, onlara “öf” bile deme, onları azarlama ve ikisine de güzel söz söyle Onlara merhamet kanatlarını alçakgönüllülükle ger ve şöyle dua et: “Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl şefkatle büyüttülerse, şimdi Sen de onlara merhametinle muamele eyle…” (İsrâ, 23-24)
“Biz insana, ana-babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir” (Lokman, 14) buyrulan ayetleri tebliğ ediyordu insanlığa…
O ki, hadislerinde, “Allah’ın rızası ana-babanın rızasında, gazabı da ana-babanın gazabındadırve “Büyük günahların en büyüğü Allah’a ortak koşmak ve ana-babaya isyan etmektirdiye buyurarak konunun önemine dikkat çekmekteydi
Hâl böyleyken, Sevgili Peygamberimizin (sav) −şayet yaşamış olsalardı− anne-babasına karşı çok hayırlı ve salih bir evlat olacağında kimsenin şüphesi olmazdı Ancak Takdir-i İlâhi, O’nu da, ebeveynini de hikmeti gereği böylesi bir kaderle karşı karşıya bıraktı
Fakat bu yetim “İnci Tanesi”, hep kadir-kıymet bilen ellerde korundu, kollandı, sevildi ve el üstünde tutularak büyütüldü Bugün bizler, O’nun hayatının bu yönünü incelediğimiz zaman, sadece biricik annesi Amine Hatun’a değil, kendisine emeği geçen her bir kişiye nasıl bir ilgi ve sevgiyle muamele ettiğinin örneklerini görerek şahitlik ediyoruz ki, O, yeryüzündeki “Geçmiş ve Gelecek İnsanlığın Efendisi” olduğu gibi, en hayırlı ve en salih evlattır da…
“Bahtiyar Süveybe…”


Sevgili Peygamberimiz (sav) dünyamızı teşrif ettiğinde sütü yetmeyen HzAmine’nin imdadına Ebû Leheb’in hizmetçisi Süveybe yetişmişti Süveybe bu eşsiz İnci Tanesi’ne sadece bir hafta kadar süt verdi, fakat O Yüce Resûl ömrü boyunca sevgi ve ilgi gösterdi bu süt anneye…
Medine’ye hicret ettikten sonra bile, gelip gidenlerle yiyecekler ve hediyeler gönderir, selamlar yolladı Süveybe’ye…
Nihayet Süveybe’nin vefat haberini alınca, bir yakını olup olmadığını araştırdı ve kimsesinin olmadığını öğrendi Muhtemelen bir yakını hayatta kalmış olsaydı, Rahmet ve Şefkat Peygamberi eşsiz vefasıyla Süveybe’nin hatırasına hürmeten onunla da ilgilenecekti
“Ümmü Eymen! Annemden sonra annem

Altı yaşında bir çocuk… Önce babadan yetim sonra anadan öksüz… Dadısı bağrına bastı O’nu… Özenle, şefkatle titredi üzerine ve teslim etti şefkat kaynağı dedesine… Bu hanım Ümmü Eymen’di… Peygamberimiz (sav) hayatta olduğu sürece Ümmü Eymen’i hep el üstünde tuttu ve ona hep “anneciğim!” diye hitap etti O’na şefkat ve merhamet kanatlarını gerdi ve onun için şu paha biçilmez değerdeki sözleri söyledi:
−Ümmü Eymen, annemden sonra annemdir O bana annemden kalan bir yadigârdır


Burada, Sevgili Peygamberimize sütannelik yapan, böylece O’na evladı gözüyle bakmaya hak kazanan HzHalime’den de bahsetmeliyiz
Çünkü ondan bahsedişimiz, aynı zamanda Resûl-i Ekrem (sav) Efendimizin bir evlat olarak sergilediği farklı güzellikleri görmemize imkan tanıyacaktır
HzHalime, HzHatice ile evliliğinin ilk yıllarında Sevgili Peygamberimizi ziyarete gelmiş ve O’nun evlenip yuva kurmasına son derece sevinmişti Resûl-i Kibriya (sav) Efendimiz onu sevgili eşi HzHatice ile birlikte karşılamışlardı Ona, “Anneciğim! Anneciğim!” diye hitap ederek sırtındaki hırkasını çıkarıp yere seren Efendimiz −geleneklerine göre− en üst seviyede saygının ve sevginin bir ifadesi olarak onu serdiği hırkasının üzerine oturtmuştu
HzHalime, kıtlık ve kuraklıktan dolayı zor günler geçirdiklerinden söz edince, vefakârlığın zirvesindeki Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimiz ona kırk koyunluk bir sürü ve hediyelik eşyalarını yüklemek üzere bir de deve hediye ederek köyüne uğurlamıştı
Bizler, tarih kitaplarında HzHalime’yi, kocası Hâris’i, süt kardeşleri Şeymâ ve Abdullah’ı sonradan hep birlikte Müslüman olup Peygamberimize iman eden kimseler olarak görüyorsak eğer, bunda “hayırlı ve vefalı evlat” olan Resûl-i Ekrem (sav) Efendimizin şahsiyetinin de önemli bir rolü olsa gerektir
“O, benim annemdi…”


Sevgili Peygamberimizin hayatında özel ilgi gösterdiği, vefatında ve sonrasında hayırla yad ettiği diğer bir hanım da HzAli’nin annesi, Ebû Tâlib’in hanımı olan HzFâtıma’dır
Sekiz yaşında yetim ve öksüz bir çocuk olarak evine gelen Peygamberimize öz evlâdı gibi davranma yüceliğini gösteren bu hanım, Sevgili Peygamberimizin özel ilgisine mahzar olmuştur hayatı boyunca… Kim bilir? En küçük kızına, bu çok değer verdiği yengesinin ismini vermesinde ona olan sevgisinin bir payı vardı belki de… Gün gelip bu muhterem hanımın vefatı haber verildiğinde Sevgili Peygamberimizin dilinden şu cümle dökülmüştü:
−Demek ki, annem öldü!
Üzerinden gömleğini çıkararak kefen olsun diye vermiş ve onu kendi elleriyle kabre indirmişti Yanındakiler bu denli ilginin sebebini öğrenmek isteyince Şefkat ve Vefâ Pınarı, şöyle dedi:
−O, benim annemdi Kendi çocukları aç dururken önce beni doyururdu Önce benim saçımı tarardı O benim annemdi… Ebû Tâlib’den sonra onun kadar bana iyiliği dokunan kimse yoktur Ahirette cennet elbiseleri giysin diye gömleğimi ona kefen olarak verdim Kabre ısınması, alışması için de oraya kendisiyle birlikte uzandım O, benim annemdi…
Binlerce salât, güllerce selâm O’nun ve âlinin üzerine olsun…

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.