Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
garantide, geleceğini, görmesin, kimse, ümidini

Kimse Geleceğini Garantide Görmesin, Ama Ümidini D

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kimse Geleceğini Garantide Görmesin, Ama Ümidini D




Yazımıza başlık olarak aldığımız cümle ile temel ölçümüzü takdim etmiş olduk Kimse şu anki iyiliğine bakıp da geleceğini garantide görmesin, kimse de şu anki yanlışlarına bakıp da geleceğinden ümidini kesmesin, benden adam olmaz demesin


Tıpkı vahiy katibi Abdullah bin Saad'ın yaşadığı müthiş iniş çıkışlarından sonra koyduğu son nokta da olduğu gibi Hepimize ibret olan bu müthiş iniş ve çıkışlar şöyle özetlenebilir:


Abdullah bin Saad, Mekke'de müşriklerden biri iken yaptığı vicdan muhasebesi sonunda İslam'a girmiş, hatta bu uğurda hicreti bile göze alarak Medine'ye de göçüp vahiy katipleri arasına girme saadetine bile erişmişti Sakın, 'ne mutlu, ne bahtiyar adam!' diye hemen peşin hüküm vermeyin Siz, işin sonuna bakın, sonuna!


Diyeceksiniz ki, 'Vahiy katibi olmuş, bu işin önü sonu olur mu?' Elbette olur İmtihan dünyasıdır bu Bakalım vahiy katibi zat, nerelere kadar yükseliyor, tekrar nerelere kadar alçalıyor ve nihayet son nefesini nerede veriyor, son noktayı nerede koyuyor? Mühim olan burasıdır, sonu, son noktayı nasıl koyduğu!


'Hayırlı işlerin çok muzır manileri olur' diyor büyük zat İşte vahiy katipliğine kadar yükselmiş kimsenin de çok büyük manileri olur, şeytanı ve nefsi onunla daha çok uğraşır Nitekim uğraşmış da En sonunda Medine'de Müslümanların kıymetini bilmedikleri yolunda vesveseye kapılan Abdullah, ne yapar biliyor musunuz?


- Vahiy katipliğini bir yana bırakır, geldiği Mekke'ye gerisin geriye döner Tekrar müşrik dostlarının arasına karışıp onlarla birlikte Rasûlullah'ın (sas) aleyhine faaliyete geçer!


Keşke sadece şirke dönmekle iktifa etse de başkaca iddialarda bulunmasaydı Bakın Mekke'de neler iddia eder:


- Ben gelen vahyi yazarken kendimden de sözler yazardım Esasen bana da vahiy geliyor, ben de benzeri sözleri yazıyordum!


Vahye şüphe düşürecek böylesine ağır sözlerinden dolayıdır ki, Efendimiz (sas), Mekke'nin fethinde, Kâbe'nin örtüsü altına sığınsa bile Abdullah bin Saad'ın cezalandırılmasını emretti


Bu emirden sonra aklı başına gelen Abdullah, yaptığının ne büyük bir yanlış olduğunun farkına varıp düşünmeye başladı Ama iş işten geçmiş, katli için emir çoktan çıkmıştı


Abdullah vahiy katipliği yaptığı sıralarda yakından tanıdığı Rasûlullah'ın, (sas) merhamet ve şefkatini biliyordu Küfre girmiş olmasına rağmen ümidini kesmemişti Süt kardeşi olan Hazreti Osman'a müracaatla, süt kardeşliğinin hakkı için kendisine sahip çıkıp Rasûlullah'ın huzuruna çıkarmasını rica etti Hazreti Osman bütün riski üzerine alarak Abdullah'ı, Efendimiz (sas)'in huzuruna çıkardı Pişmanlığını anlatan Abdullah bağışlanmasını diledi


Önce müşrik iken mü'min olan, vahiy katipliğine kadar da yükselen, ondan sonra da tekrar irtidad edip bir sürü yalanlar uydurarak vahye şüphe düşürmeye yönelen, şimdi de yeniden tövbe edip bağışlanmasını dileyen Abdullah'ı dinleyen Efendimiz (sas) Hazretleri, onu reddetmeyip affetti Evet affetti Tıpkı Hamza'nın katili Vahşi'yi, Ebu Cehil'in oğlu İkrime'yi affettiği gibi Sonra ne mi oldu?


Baştan dedik ya, 'kimse hatasının büyüklüğüne bakıp da ümidini kesmesin, artık benden adam olmaz demesin' diye


Bundan sonra İslâm için yapılan bütün savaşlarda hem de en önlerde yer alan Abdullah, benim günahım büyük, öyle ise İslam'a hizmetim de büyük olmalıdır, diye sızlanıyor, dilinden düşürmediği duasında ise hep şöyle dilekte bulunuyordu:


- Rabb'im, beni namaz dışında iken huzuruna çağırma, hem de vakitlerin en eşrefi olan sabah namazında iken gönder meleğini, en makbul ibadetin içinde iken alsın beden emanetini?


Böylesine büyük hatadan sonra kabul oldu mu dersiniz duası?


Dedik ya, 'Kimse günahının büyüklüğüne bakmasın, dönüşündeki samimiyetine nazar etsin' diye Bakın nasıl oldu Abdullah'ın sonu


Müslümanlar arasında çıkan fitnelerden hiçbir tarafa karışmadan Mısır'ın Askalan şehrinde inzivaya çekilerek kendini ibadete veren Abdullah, bir sabah namazının sonunda tahiyyata oturdu Salavatları, duaları rahatça okudu, hatta sağına da selam verdi, soluna selam vereceği sırada bir deprem hissetti bedeninde Hemen Allahü Ekber! diyerek tekbir aldı ve tekrar secdeye gitti Gidiş o gidiş oldu Son sözü tekbir, son hareketi de secde oldu Aynen dualarında dilediği gibi (H 36-M 656)


Demek ki insan ne kadar büyük hata da yapsa dönüş yolu hep açıktır Yeter ki halis bir iltica, samimi bir dönüş halinde olsun Rabb'imiz samimi şekilde dönüş yapanları affeder, işte böyle Abdullah'ın dönüşü gibi



AHMED ŞAHİN

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.