Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bedenden, çıkması, demektir, ruhun

Ruhun Bedenden Çıkması Ne Demektir?

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ruhun Bedenden Çıkması Ne Demektir?




Ruhun Bedenden Çıkması Ne Demektir?



Ruhun cesetten ayrılması demek, cesedin ruhun kontrolünden çıkmasıyla birlikte ruhun onda tasarrufunun kalmaması demektir Çünkü âzâlar, ruhun kullandığı aletlerdir Öyle ki ruh, el vasıtasıyla bir şeyi tutar, kulakla işitir, göz ile görür, eşyanın hakikatini kalp ile bilir Burada kalp ruhtan ibarettir Ruh herhangi bir âlete ihtiyaç duymadan, tek başına eşyayı tanır Yine aynı şekilde, hüznü, kederi, kin ve öfkeyi tek başına hisseden de ruhtur Sevinç, neşe gibi diğer zevklerden de haz alan ruhtur
İşte ruh, bütün bunları herhangi bir azadan veya organdan yardım almaksızın hisseder, duyar, yapar Bunlar ruha has vasıflardır Bu hazlar ve hisler, ruh bedenden ayrılınca yine onunla beraber giderler Âzâlar vasıtasıyla görülen işlevler ise cesetle beraber kalır, ta ki ruh tekrar ona iade edilene dek…
Şu da var ki, kul kabre konulduğu zaman ruhunun ona iade edilmesi uzak bir ihtimal olmadığı gibi, kıyamete dek ertelenmesi de mümkündür, zira Allah (cc) kullarından her birine nasıl hüküm vereceğini en iyi kendisi bilir
Ruhun çıkışıyla birlikte bedenin cansız kalması, damarlarındaki bir daralma ya da organlarından her hangi birine gelen bir darbe sebebiyle o kısımları felç olan hastaya benzer Zira ruh, o bölgelere ulaşmaz Bununla birlikte hâlâ bazı bölgelerde (meselâ iç organlarda) varlığını sürdürmektedir O felç olan organlar, ruhun kendilerine nüfuzunu engellemişlerdir İşte ölüm denilen hâdise, organların ruha baş kaldırması, bir başka deyişle onu kendilerinde barındırmamalarıdır Bütün azalar birer âlet, ruh da bunların kullanıcısıdır
Ben, ruh deyince insanın, ilim, elem, keder, lezzet ve ferahlık gibi şeyleri anlayan, hisseden tarafını kastediyorum Ruhun âzâlar ve organlar üzerindeki (özellikle bitkisel hayata geçiş gibi ciddî felç durumlarının olduğu vakalarda) tasarrufunun kalkması, ondaki ilim, idrak, sevinç, keder, elem ve sevinç olgularının yok olması demek değildir
Hakikatte, ilimleri, elemleri ve lezzetleri algılayan varlık insandır O tam anlamıyla ölmeden kendindeki bu vasıflar kaybolmaz Ölüm, ruhun bedendeki yetki tasarruflarını yitirmesi ve bedenin de ona âlet olmaktan çıkması demektir, felç olan bir elin vücut için yardımcı olmaktan çıkması gibi… İşte ölüm, bütün âzâ ve organların mutlak surette felç olması demektir

Can, Nasıl Alınır?

Canın alınmasının keyfiyeti, miraç hadislerinde belirtilmiştir Bu hadislerden anlaşıldığına göre ruhun bedenden çıkması şöyledir: Hz Azrail'in önünde herkesin isminin yazılı olduğu bir levha vardır Her kimin eceli gelmişse, adı levhadan silinir Azrail, bir anda onun ruhunu alıverir Aynı anda binlerce kişinin adının silinmesi ve Azrail'in onların canını aynı anda alması şaşılacak bir şey değildir Bin tane çırayı aynı anda söndüren rüzgar gibi Bu ölümlerin hepsinin faili aslında ALLAH'tır Azrail, ruhu alır; ama hakikatte öldüren ALLAH'tır Çünkü emir O'nun tarafındandır

Bundan dolayı Kur'ân-ı Kerim, can alma olayını bazı yerlerde ALLAH'a,[1] bazı yerlerde ölüm meleği Azrail'e[2], bazı yerlerde de meleklere[3] isnat etmiştir Bunların üçü de doğrudur Zira, Azrail ve onun yardımcıları, ALLAH'ın emriyle can alırlar Bunu bir padişahın ordusu ve komutanlarıyla birlikte bir şehri fethetmesine benzetebiliriz Şehri padişah fethetti de diyebiliriz Filan komutan da, ordu da Bu örnek bunun anlaşılması içindir Yoksa asıl konu çok daha üst düzeydedir
Ölüm anında canı alan ALLAH'tır Ama O, dünyayı sebeplerle düzene koymuştur Ölüm için de bazı zahiri sebepler kılmıştır Örneğin; bir binadan düşmek, hastalanmak, öldürülmek vb Bunların hepsi birer araçtır, bahanedir Zira niceleri vardır ki, çok şiddetli hastalıklara yakalanırlar, ama ölmezler Öyleyse zahiri sebepler, tek başına o şahsın ölümü için yeterli değildir Eğer ömrü sona ermişse, âlemlerin Rabbi onun canını alır Birçok insan, hiçbir hastalıkları olmadığı hâlde ölmüştür

Başka bir konu da ölüm meleğinin şeklinin, ölen kişiye göre değiştiğidir Bir rivayette şöyle geçiyor:
Hz İbrahim (as), Azrail'den kâfirin ruhunu alırken nasıl bir şekle büründüğünü, kendisine göstermesini istedi Azrail, "Buna dayanamazsın" dedi Hz İbrahim (as) ısrar edince, Azrail öyle bir şekle büründü ki Hz İbrahim, karşısında siyah yüzlü, pis kokulu, siyah bir elbise giymiş, ağzından ve burnundan alevler ve duman çıkan birisini görerek, düşüp bayıldı Kendisine geldikten sonra şöyle buyurdu: "Eğer kâfir için hiç bir azap olmasaydı, seni görmesi, ona azap olarak yeterliydi"[4]

Mümin için de tam tersidir Ölüm hâlindeki insanı saptırmak için şeytanlar sol taraftan, buna karşılık melekler ise sağ taraftan gelirler[5] Şeytanların işi her zaman aldatmaktır Özellikle kişi, ölüm anında imanlı da olsa, onu aldatmaya uğraşırlar Saadet ve bedbahtlığın ölçüsü, akıbetinin durumuyla ilgilidir


ALLAH Resulü'nden (sav) şöyle nakledilmiştir: "Yaşadığınız gibi ölürsünüz, öldüğünüz gibi diriltilirsiniz ve diriltildiğiniz gibi de haşr edilirsiniz"[6] Ne arzusu varsa, o arzuyla ölür Eğer arzusu Resulullah'ın (sav), Hz Ali'nin (as) cemalini görmek idiyse, ölünce de bu arzu ile ölür Eğer arzusu heva ve heves idiyse, ölüm anında da arzusu bu olur Fakat ALLAH-u Teâlâ, iman ehlini ölüm anında koruyacağına ve şeytanın onlara ulaşamayacağına dair söz vermiştir[7]
Ebû Zekeriyâ Râzî'ye vefat edeceği sırada "La ilahe ill"ı telkin ediyorlardı; "Söylemiyorum" diyordu Bir süre baygınlık geçirdikten sonra kendisine gelince, dedi ki: "Önüme birisi geldi ve bana: "Eğer kurtulmak ve saadete ulaşmak istiyorsan, "İsa ALLAH'ın oğludur" de dedi Ben de söylemem dedim Biraz ısrar ettikten sonra "La ilahe ill" de dedi Ben ise, "Sen dediğin için demiyorum" dedim (Sonra Ebû Zekeriyâ Râzî) eline bir şey alıp fırlattı "Şimdi hak kelimeyi söylüyorum" dedi; sonra şahadet getirdi ve öldü Bir ömür boyu sıdk ile muvahhid olan birisine nasıl olur da şeytan ölüm anında musallat olabilir Evet, eğer ömrünü şeytanın yolunda geçirmişse, ölüm anında da dostu şeytan olur

DİPNOTLAR:
1– Gazalî, İhyâ–i Ulûmiddîn, Kahire, 1967, 5: 617
2– İsrâ, 85
3– Gazalî, İhyâ–i Ulûmiddîn, Kahire, 1967, 5: 617
4– Gazalî, İhyâ, 5: 574
5– Gazalî, İhyâ, 5: 574
6– Gazalî, İhyâ, 5: 575
7– Bu iki rivayet için bkz İhyâ, 5: 575


Ölüm nedir?

Yazar: Alaaddin Başar (ProfDr), 07-2-2006

Sonsuz ilâhî fiillerden birisi: İmate; yani, ölümü tattırma; ruhun bedendeki tasarrufuna son verme Ruh, Allah’ın en mükemmel, en harika ve en bilinmez eseri Muhyi (hayat verici) isminin tecellisiyle hayat nimetine kavuşmuş Bu nimet ve şeref artık ondan ebediyen geri alınmayacak Kabirde de, mahşerde de, cennet veya cehennemde de devam edecektir

Ruh yaratmak gibi, her ruha uygun bir beden inşa etmek de Allah’ın en hikmetli ve rahmetli bir icraatı İşte ölüm kanunuyla o misafir ruh, bedenden soyuluyor, süzülüyor ve kendine mahsus bir başka âleme göç ediyor

Nur Külliyatında ölüm için getirilen birbirinden güzel tariflerden birisi:“Mevt, vazife-i hayattan bir terhistir, bir paydostur, bir tebdil-i mekândır, bir tahvil-i vücuttur
( Mektûbat)Ve yine ölüm hakkında ince bir tespit: “Nasıl ki hayatın dünyaya gelmesi bir halk ve takdir iledir Öyle de dünyadan gitmesi de bir halk ve takdir ile, bir hikmet ve tedbir iledir
( Mektûbat)Bir asker adayı için hem kıtasına teslim olduğunda, hem de terhis edildiğinde birtakım kayıtlar tutulur, işlemler yapılır Askere kayıt da bir fiil, askerden terhis de İşte yukarıdaki ifadelerde bu incelik nazarımıza sunuluyor Hayat, ihya fiiline dayandığı gibi, ölüm de imate fiiline dayanıyor İkisi de ayrı birer ilâhî ismin tecellisine hizmet ediyorlar

İhya fiiliyle cansız elementler hayata kavuşurken, imate fiiliyle bu beraberliğe son veriliyor Canlı hücreler, yerlerini kademeli olarak yeni elementlere bırakıyorlar

Nur Külliyatında, çekirdeklerin ölümleriyle sümbül hayatına geçtikleri ölümün de hayat kadar bir nimet olduğu güzelce izah edilir Biz de bu müjdeli haberi hayalimizde genişletiyor ve görüyoruz ki, her ölümü bir diriliş takip ediyor ve ikinci safhalar birincilerden daha mükemmel “Nutfe” safhası biterken “alâka” yani kan pıhtısı devreye giriyor “Alâka”nın işi bitince sıra “mudga”ya yani et paçası geliyor

Kâinatın yaratılış safhalarında da bunu görüyoruz, bir sonraki safha öncekinden daha mükemmel

Bütün bu rahmet ve hikmet tecellileri bize kabir âleminin dünyadan, âhiretin de kabir âleminden daha güzel ve daha mükemmel olduğunu ders veriyorlar

O halde ölüm, yeni bir mükemmele atılan adımın adı Onu kabir âlemi takip edecek ve diriliş hadisesiyle, insan yeniden beden-ruh beraberliğine kavuşacak Ölümü ve imateyi böylece değerlendiren insan, “Ölümü gülerek karşılar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.