![]() |
Kaza Ve Kader-1 |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kaza Ve Kader-1KAZA ve KADER-1 TAKDİM Ötedenberi “kader meselesi” ayakların kaydığı bir zemin telakkî edildiği için İslâm büyükleri, âyet ve hadîslerle icmâlen en temel ölçüyü tesbit etmişler fakat halkın, anlayamayacakları ayrıntılarda tereddüde düşüp boğulmalarını önlemek gayesiyle de derin ve teferruatlı yönleri ulu orta mevzuubahis etmemişlerdir ![]() ![]() Fakat zamanla dünya çapında gelişen materyalist anlayış, bazı rejimlerin esası haline gelip, bütün dünyadaki eğitim sistemlerinin de temelini oluşturunca, tehlike çanları bizde de çalmaya başlamıştı ![]() ![]() ![]() Dînî eğitimden tecrid edilen yeni nesiller teksif edilen bu hücumlar karşısında zayıf ve korumasız kaldıkları için, -tabir mazur görülsün- sersemleştiler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte böyle bir zamanda M ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Verilen cevaplar, yapılan sohbetler teyp kasetlerinde tesbit ediliyor, tekrar tekrar dinleniyor, sonra çözülüp kağıda aktarılıyordu ![]() ![]() Çünkü söylenenler bir kuru mantığın ifadeleri değillerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kader konusu, tarif ve tanıtılma şekliyle çok genişçe ele alınıyor hatta Marks’ın bile tasdike mecbur olduğu noktalar muhataplara gösteriliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şu anda derli toplu bir kitap olarak istifademize sunulan bu eserin ilk üç bölümü Muhterem Hocaefendi’nin “Kader” adı altında yapmış olduğu seri vaazları ihtiva etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ama esas hizmet, daha doğrusu cihanşümûl hizmet bundan sonra başlayacaktır ![]() ![]() ![]() GİRİŞ Kader, sonsuz ilme sahip, geçmiş, hâl ve geleceği bir nokta gibi görüp, bilen ve esasen kendisi için geçmiş, hâl ve gelecek diye hiçbir şey mevzuubahis olmayan Cenâb-ı Hakk’ın mikro âlemden makro âleme, zerrelerden sistemlere ve gelecekteki bütün hayatıyla normo âlem insana kadar en küçükten en büyüğe, bütün kâinatı ilmî plânda, ilmî vücudlarıyla plânlayıp programlaması, tayin, tesbit, tasnif, takdir etmesi ve bütün bunları tasarı ve ilmî plândan alıp, irade, kudret ve meşiet plânına geçirmesi, hâricî ve varlık âleminde göstermesi adına olup bitecek herşeyi daha olmadan evvel Kitab-ı Mübin’de tesbit ve takdir etmesidir ![]() İmanın altı rüknü vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Yalnız insana ait, düşünce, davranış ve hareketlerdir ki, onlarda bir irade söz konusudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1 ![]() Kader, kelime olarak, ölçme, takdir etme, biçime koyma ve şekillendirme gibi ma’nâlara gelir ![]() ![]() ![]() ![]() “Kader, Allah (cc)’ın kaza olarak takdir ve hükmettiği şeydir ![]() Aşağıda kaydettiğimiz âyet-i kerimeler de bu tarifi te’yid eder mahiyettedir: “Gaybın anahtarları O’nun katındadır, onları ancak O bilir ![]() ![]() ![]() ![]() “De ki: “Allah’ın dilemesi dışında ben kendime bir zarar ve fayda verecek durumda değilim ![]() ![]() “Gökte ve yerde, görülmeyen herşey şüphesiz Kitab-ı Mübin’dedir” (Neml, 27/75) ![]() “Şüphesiz ölüleri dirilten, işlediklerini ve eserlerini yazan Biz’iz ![]() ![]() “(Ey şânı yüce Nebi!) Doğrusu sana vahyedilen bu Kitap Levh-i Mahfuzda bulunan şanlı bir Kur’ân’dır”(Bürûc, 85/21-22) ![]() “Doğru sözlü iseniz bildirin, bu azap sözü ne zamandır?” derler ![]() ![]() ![]() ![]() Kaza ile kader bir yönüyle aynıdır ![]() ![]() Kader, herşeyi daha olmadan evvel ilmî plânda ve ilmî vücûduyla Allah (cc)’a vermektir ![]() ![]() Kader, insanın kesbiyle Allah (cc)’ın yaratmasının mukârenet ve beraberliğidir ![]() ![]() ![]() Demek oluyor ki, kaderi, ilm-i ilahinin bir ünvanı olmasını nazara alarak, sadece bundan ibaret saymak doğru değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() Kâinatta, kader, plân, program, ölçü ve denge hâ-kimdir ![]() “Allah her dişinin rahminde taşıdığını, rahimlerin düşürdüğünü ve alıkoyduğunu bilir ![]() ![]() ![]() ![]() “Hazinesi bizim katımızda olmayan hiçbirşey yoktur ![]() ![]() “O göğü yükseltmiş ve mizanı vaz’etmiştir” (Rahman, 55/7) ![]() Âyetleri bize, plân, program, ölçü ve dengeyi anlatmaktadır ![]() Kâinatta öyle şâmil ve geniş dairede bir kader vardır ki, onun dışında hiçbirşey tasavvur edilemez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir saat veya bir bina yaparken dahi, önce bir plân ve proje çizer, fizibilite çalışmasında bulunur ve hassas ölçüler ve çizgilerle ilerde ortaya çıkacak şeyin takdirâtını yaparız ![]() Çekirdek ve tohumlar kader yüklü sandukçalardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şu muhteşem kainat sarayına bak! Teleskobun başına oturan bir insan 5 milyon ışık yılı öteleri görüyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İsterseniz meseleyi biraz daha avamileştirip anlatalım: Siz, basit dahi olsa bir bina yaptıracak olsanız, evvela bu mevzuda selahiyetli olduğunu kabul ettiğiniz birisine müracaat eder ve onun düşüncelerini alırsınız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Meseleyi isterseniz bu kadar küçük dairede ele alın, isterseniz yıldızlar ve galaksiler çapında değerlendirin; her yerde en hassas ölçülerle ölçülmüş bir denge ve ölçü göreceksiniz ![]() Bir sperm asla yalan söylemez ![]() ![]() ![]() Astrofizikçilere göre, kâinatın her noktasında hangi buudların var olduğu ve bu noktalarda hangi manyetik etkinin ne tarzda bulunduğu bellidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak burada bir hususu belirtmekte fayda var: Baştan buraya kadar söylediklerimiz cebrî kader ile alâkalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3 ![]() Cenâb-ı Hakk’ın varlığını, Peygamberimiz (sav)’in peygamber oluşunu çeşitli ilmî delillerle isbat etmek mümkündür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan kadere, îmândaki derecesine göre inanır ve kader meselesini kendi istiab ve kapasitesi ölçüsünde kabullenir, idrak eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4 ![]() Kader meselesine vâkıf olan ve merhale merhale vicdanında kadere ait sırları düğüm çözüyor gibi çözen bir insan ise, neticede bütün herşeyi Cenâb-ı Hakk’a verir ve şu âyetinin anlattığı hakikata ulaşır ![]() ![]() Bizim her türlü fiilimizi yaratan Allah’tır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İş, Cenâb-ı Hakk’a verile verile, neticede teklif ve mes’ûliyet ortadan kalkmasın diye irade devreye girer ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan kendisinden sadır olan güzellikleri sahiplenemez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kötülüğü isteyen ise nefistir ![]() ![]() ![]() Sen, sana ait mehasin ile mağrur olamazsın ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mübtedî, yani işin daha başında olan bir insan da kadere inanır, ama o, maziye ve başa gelen musibetlere kader açısından bakar ve binlerce belâ u musibetle çepe-çevre kuşatılmış olduğu bir hengâmda, “Cenâb-ı Hakk’ın benim hakkımdaki takdiri budur” der ve ümitsizliğe düşmekten kurtulur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu mevzûdaki hassasiyet, anlatılan meselenin mantıkî oluşuna gölge düşürmez ![]() ![]() ![]() 5 ![]() Esas itibariyle, insan irâdesiyle kader arasında bir zıddiyet ve münâfât yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Esasen bütün fiillerimiz için de böyle düşünebiliriz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlâhî takdirin ma’nâsına gelince; sanki Cenâb-ı Hakk, insana şöyle demektedir: “Ben, şu zamanda, iradeni şu istikamette kullanacağını biliyorum ![]() ![]() ![]() Evet, eşyayı yaratan Allah’tır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 6 ![]() Kader, Cenâb-ı Hakk’ın ilminde eşyaya biçilen bir plân ve projedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir kere daha hatırlatalım ki, kader ilim nev’indendir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir tren düşünelim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Hakk’ın ilmi, manzarı a’lâdan (çok yüksek bir nokta) olmuş ve olacak bütün eşyaya bir anda ve bir noktaya baktığı gibi bakar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanın bütün yaptıkları, daha önce Levh-i Mahfuz’a kaydedilmiş şeylerdir ![]() ![]() “Her insanın amelini boynuna doladık ![]() ![]() Evet, insanın yapacağı herşey önceden yazılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burada, dolayısıyla şu hususa da işaret etmek istiyorum; ruh meselesiyle ciddî meşgul olan kimseler, ruhun aynı zamanda insan dublesi olduğunu söylerler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah’ın cismaniyetimize yerleştirdiği işâret ve alâmetlere bakarak, kaderi okumaya çalışmak, Saadet Asrı’nda da rastladığımız bir ilimdir ![]() ![]() Efendimiz (sav) bu ilmin karşısına çıkmadığı gibi, bir defasında kendisi de bir kâif getirmiş ve haklarında dedikodu yapılan Üsame b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Biz, insan iradesine mevcud nazarıyla bakmıyoruz ![]() ![]() Varlığımızı meydana getiren bütün uzuvları teker teker sayarak onların mevcud olduğunu ve Allah tarafından yaratılmış bulunduklarını kabul ederiz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nasıl Cenâb-ı Hakk, bizi yaratırken cebrî olarak yarattı ![]() ![]() ![]() Tabiî ki hiç kimse yaptığı hasenâta mukabil mükâfat da talep edemezdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte irade, hiçbir ağırlığı olmayan böyle izafî bir vücuda sahiptir ![]() ![]() ![]() ![]() İsterseniz bunu da avamca bir misâlle müşahhaslaştıralım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bizim irademiz zâtında kıymet ve ağırlığı olmayan birşey olsa bile, işlerimizi yaratacak olan Allah, bu plân üzerine yaratacağı için, biz bu yaratılacak şeye sebebiyet vermekteyiz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Siz büyük bir elektrik mekanizmasının düğmesine dokunuyorsunuz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diğer taraftan fizik dünyamızla alâkalı olan işlere de bunu kıyas edebiliriz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Lokmayı ağzımıza götürüyoruz ![]() Daha sonra ağzınıza götürdüğünüz o lokmayı başka bir mekanizma devralır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Midenin faaliyeti çok daha komplekstir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte mes’eleye bu noktadan baktığımızda, irademizle yaptığımız işlerde de durumun çok farklı olmadığını görürüz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Meselâ, Efendimiz eliyle işaret ediyor ve ay iki parça oluyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamber Efendimiz bu zarurete işaret buyurmuş ve itizâlî düşüncelere düşenleri bu ümmetin Mecûsîleri olarak vasıflandırmış ve “Her ümmetin, Mecûsileri vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanın yaptığı işlerde kendine ait hiçbir fonksiyon yoktur düşüncesi de Cebriye mezhebine aittir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 8 ![]() İnsan her ne kadar ihtiyar sahibi ise de, emir ve irade Allah’a aittir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yokluğun bağrına varlık incilerini saçan O, perde perde yokluk karanlıkları içinde gök kapılarını açan O, kâinatları okunsun ve temâşâ edilsin diye bir kitap, bir meşher gibi tanzim edip, sonra da çehresine ışık saçan yine O’dur ![]() Çeşmeler, çaylar O’ndan aldıkları emirlerle gürül gürül akarlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O’ndan gelen esintilerle, her sene yeryüzü bir baştan bir başa cennetlere döner ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu uçsuz-bucaksız kâinatta, hiç kimse O’na karşı mülk da’vâsında bulunamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hizmetler, O’nun hoşnutluğu düşünülerek yapılırsa ibadet olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() En küçük şeylere en büyük işleri yaptırıp, karıncaya Firavun’un sarayını harap ettiren Allah’tır! Kâinatın her yanında O’nun mülkünün bayrağı dalgalanır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bundan dolayıdır ki, varlığı, O’ndan başkasına isnad etmek, affedilmez kaba bir nankörlük; nimet ve ihsanları arkasında O’nun elini görmemek de utandırıcı bir şirktir ![]() Ey Rahmeti Sonsuz! Şeytanın bile ümit bağladığı, o engin rahmetin hürmetine, “Ben, ben” diyen görgüsüz ve saygısızların gözlerinden perdeyi kaldır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kaza Ve Kader-1 |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kaza Ve Kader-19 ![]() Kader mes’elesi, ancak aşağıda zikredeceğimiz âyet ve hadîslerin ışığı altında ele alınır ve işlenirse Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat anlayışına uygunluk sağlanmış olur ![]() ![]() ![]() Bir âyette Allah (cc) şöyle buyuruyor: “Yeryüzünde ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki Biz onu yaratmadan önce o bir kitapta bulunmasın ![]() ![]() ![]() Gökten, yerden ve nefsinizden size, ne zaman ve nasıl bir musibet isabet ederse etsin, o musibet gök, yer ve nefsiniz yaratılmadan evvel takdir ve tayin edilmiştir ![]() ![]() Mes’eleye bu şekilde inanma, bu şekilde yaklaşma Muhammedî yolda yürümenin gereğidir ![]() ![]() Kader mes’elesine delâlet eden âyetlere kitabımızın başında işaret etmiştik ![]() 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu ellibin sene, hangi zaman kıstaslarına göredir, bilemiyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gök ve yer yaratılmadan, göklerin ve yerin semeresi beşer halkedilmeden ellibin sene önce meşhergâh-ı âlemde teşhir edilecek olan herşey tayin ve tesbit edilmiş bulunmaktadır ![]() Hadîsin devamında “ ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte Ubâde b ![]() ![]() 3 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Efendimiz, “Hıbrü’l-Ümme”, ümmetin allâmesi Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Evet, kader vicdanî ve hâlî bir mes’eledir ![]() ![]() Denilebilir ki, Efendimiz’in en çok tahşidat yaptığı mes’elelerden biri kader mevzûudur ![]() ![]() ![]() Mecûsiler iki ayrı kuvvete inanıyorlardı; hayır ve şer ![]() ![]() İslâm bu düşüncenin tamamen karşısındadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sabah ve akşam onar defa okunması sünnet olan şu cümleler bize apaçık bu hakikati anlatmaktadır: “Allah’tan başka ilah yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Biz bu ifâdede, tevhid-i ulûhiyet, tevhid-i sıfat ve tevhid-i ef’âl hakikatlerini görüyor ve öğreniyoruz ![]() ![]() 4 ![]() ![]() Allah Rasulü bir sahabînin defni münasebetiyle Bakî-ı Garkad’da mahzun ve mükedder duruyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu sözü dinleyen sahabî hayretle sordu: “Ya Rasulallah! Madem ki durum dediğiniz gibidir, niçin amel ediyor, niçin çalışıyoruz?” Şöyle cevap verdiler: “Amel edin, herkes için ne yaratılmışsa, kendisine o yönde bir kolaylık vardır ![]() ![]() Ve ardından da şu âyetleri okudular: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() Evet, cennet için yaratılmış olan bir insan ibadet neşvesi içinde bulunacaktır ![]() ![]() ![]() Amel edin, herkes ne için yaratılmışsa onun yolundadır ![]() ![]() ![]() Eğer insan saadet ehlindense, işin neticesinde saadet ehlinin amelini işler ve saadet ehlinden olur ![]() ![]() Onun içindir ki Allah Rasulü sabah-akşam şu duâyı okurlardı: “Allah’ım, bütün işlerimizde akıbetimizi hayırlı kıl ![]() ![]() Allah Rasulü yukarıdaki ifadelerine Leyl sûresinin 5-10’nuncu âyetlerini delil getiriyor ![]() Kim malını ve canını hak yolunda harcar, herşeyini o yolda feda eder, takva dairesine girer, Allah’ın kanunlarından istifade eder, yani her zaman kalbi saygıyla dolar taşar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Durum aksi olursa, yani insan cimri kesilir ve hiç kimseye birşey vermezse, böyle bilmelidir ki, vermeyene verilmez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() « “Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım ![]() ![]() ![]() Evet, insanların kimisi bir kömür damarı bulmuş ve durmadan o kanalda kömür aramakta, kimisi gümüş, kimisi bakır, kimisi de altın ![]() ![]() ![]() ![]() Kalbi sağlam tutmak, sıdkı bütün olmak, teveccühü tam etmek, Allah için vermek, bekleneni Allah’tan beklemek, Esmâ’yı tasdik etmek, Allah’a karşı istiğnâ göstermemek, kendi cılız iradesine ve kendi zayıf ilmine itimat etmemek, herşeyi Allah’tan bilmek ve başını O’nun eşiğine koymak, evet bütün bunlar yolu kolaylaştıracak hususlardır ![]() ![]() Yukarıda zikrettiğimiz hadîsin râvisi Hz ![]() ![]() ![]() ![]() İşte sahabenin kader anlayışı buydu ![]() ![]() Evet onlar: “Biz hangi yolda yürüyorsak, demek ki, o yolun neticesi bizler için takdir edilmiştir” diye düşünüyor ve durmadan o yolun nihayetine erebilmek için gayret gösteriyorlardı ![]() Öyle ise, vay haline cami yolunda olmayanların, secdesiz başların, Allah’ın yolunu bırakıp başka yolların ardına düşenlerin! Ve yine öyle ise vay haline, bayramı puthanede, orucu demhanede, iftarı meyhanede olanların! ![]() ![]() ![]() ![]() Allah’a hamdolsun ki bize İslâm yolunu kolaylaştırdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5 ![]() ![]() ![]() ![]() -Bu kitaplar nedir, biliyor musunuz? diye sordu ![]() -Hayır bilmiyoruz ![]() ![]() -Bu sağ elimdeki kitap, cennet ehli olanların isimlerinin yazılı olduğu kitaptır ![]() ![]() (Burada Allah Rasûlü konuşmayı kesti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Bu sol elimdeki kitaba gelince onda da bütün cehennem ehlinin isim listesi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah Rasulü böyle deyince sahabi sordu: “Ya Rasulallah! Madem ki iş neticelenmiş, kitaplar dürülmüş, kalem kaldırılmış biz niçin amel ediyoruz?” Efendimiz şu cevabı verdi: “İstikametten ve itidalden ayrılmayın ![]() ![]() Ve Allah Rasulü sözlerine şöyle devam buyurdular: “Eğer kişi cehennem ehliyse, daha önce ne yapmış olursa olsun, cehennem ehline ait bir amel işler ve defteri öyle kapanır ![]() Yaşadığım bir hâdise ile bunu tenvir etmeye çalışayım: Sevdiğim bir insanın ölümüne yakın başında bulunmuştum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Temiz ve nezih bir hayat yaşamıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zaten hacca gitmiş ve orada hastalanmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan iradesi ile Cenâb-ı Hakk’ın yaratması hususuna, yukarıda kısaca temas etmiştik ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sebkat etmiş bir kitap vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah’ın çeşitli kitabetleri var, dedik ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu kitabetin bir yönü, ruhlar âleminde, misal âleminde veya zerreler âleminde bizden söz ve misak almak suretiyle yapılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Ayet bize bu kaderî kitabeti anlatıyor: “Rabbin insanoğlunun sulbünden soyunu alıp devam ettirmiş, onlara “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demiş ve buna kendilerini şâhid tutmuştu ![]() ![]() Hani o zamanı hatırlayın ki, Rabbiniz, insanoğlundan bir söz almıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayette “Rabbin” denmesi ve burada özellikle “Rab” kelimesinin zikredilmesi çeşitli ma’nâları telmih içindir ![]() Seni terbiye eden, kemale doğru sevkeden, esir maddesinden atomlarını, atomlarından moleküllerini, moleküllerinden büyük mürekkebleri, hususiyle seni meydana getiren; anneden yumurtayı, babadan spermi halk eden ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Benim Rab olduğuma, bu karmakarışık işleri Benden başkasının yapamayacağına, mebde ve münteha arasındaki dengeyi Benim kurup benim koruduğuma, toprak gibi kesif bir maddeden, insan gibi, melekleri çok geride bırakabilecek cennet sakinlerini ancak Benim yaratacağıma şâhid misiniz? Yani, kendinize şöyle tepeden tırnağa bir bakıverin ![]() ![]() ![]() ![]() İşte Allah (cc) evvela kendisinin Rab olduğunu hatırlattıktan sonra, insanları buna şâhid tutuyor ve “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”(A’râf, 7/172) diye soruyor ![]() Bu soruya muhatap olan bir kimse, ister ruh, ister zerreler, ister sperm, ister anne karnında teşekkül etme devresindeki cenin ve isterse esirî madde olsun, “Belâ–Evet Rabbimiz’sin” (A’râf, 7/172) diye cevap veriyor ![]() Evet, bizi terbiye eden, bizi kemale erdiren ve bize hakkıyla Rab olan Sensin ve biz buna şehadet ediyoruz ![]() ![]() ![]() Ve işte bu şehadetin kitabeti yapılıyor ve vicdanda hiç silinmeyecek bir şekilde yazılıyor ![]() ![]() ![]() Her çocuk fıtrat üzere, vicdanında Allah’a iman etmeye musait olarak doğar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O böyle doğar ama, ya sonra ne olur? Anası, babası, amcası, dayısı, evet en yakın daireden en uzak daireye kadar ona tesir edenler, onu Yahudileştirir, Hristiyanlaştırır veya Mecusileştirirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her selim fıtrat, vicdanında bu şehadetin sesini duyar ![]() ![]() ![]() Kainat bir kitaptır; bize Allah’ı anlatır ![]() Kur’an bir kitaptır; bize Allah’ı anlatır ![]() Peygamberimiz bir kitaptır; konuşan bir delil olarak bize Allah’ı anlatır ![]() Ama bir de sessiz bir kitap var; Kant gibi, Bergson gibi filozofların; kitapların, düşüncelerin, tabiatın verasında Allah’ı bilmeyi ona bağladıkları, sessiz, derin, yalan söylemeyen bir kitap: Vicdan ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Biz, “Nefsini bilen, Rabb’ini bilen de odur”13 ifadesini bu şekilde anlamaya meyyalız ![]() ![]() “Maveradan bekliyorken bir haber, Perde kalktı öyle gördüm ben beni” mısralarında doruk noktaya ulaşan bu düşünce, Niyâzi Mısrî’nin: “Ben taşrada arar iken O can içinde can imiş” düşüncesiyle âdeta sistemleştirilmiştir ![]() ![]() Ben, dışta dolaşıyordum ![]() ![]() ![]() ![]() Latife-i Rabbaniyenin bu büyük rüknü, her müşkili çözen hüviyetiyle, kalbimize doğduğu zaman orada Cennetin cilve cilve açıldığını bizzat görürüz ![]() ![]() ![]() Evet her insan, dünyaya gelirken, kendisini böyle zirvelere ulaştıracak bir rehberle dünyaya gelir ![]() ![]() Elest bezmi, birçok hadis-i şerifte de ele alınıp izah edilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 6 ![]() ![]() Evet, Marks, daha annesinin karnında iken, “beşeri idlal edecek, beşer suretinde bir şeytandır” damgasını yemiştir ![]() ![]() ![]() Evet, saîd ve şakî daha annelerinin karnında iken tesbit edilir ![]() ![]() 7 ![]() ![]() ![]() ![]() “Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun üzerine Hz ![]() ![]() ![]() Allah Rasulü sözünün burasında durdu ve üç defa “Adem, Musa’ya galebe çaldı”16 buyurdu ![]() ![]() Adem’in Musa’ya galebe çalması hususunu selef öteden beri bir hayli izah ve tefsire tâbi tutmuşlardır ![]() -Hz ![]() ![]() ![]() -Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() -Cennet teklif yeri değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() -Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bu tevcihler mizan ve ölçüye gelir cinsten şeyler değildir ![]() ![]() ![]() Bir kere bu hadîs, bizlere kadere ait sırlı bir meseleyi anlatıyor ![]() ![]() İkinci olarak, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Efendimiz, “Âdem, Musa’ya galebe çaldı” derken Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Kaderde iki yön vardır ![]() ![]() ![]() İşte Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan iradesi, haricî vücudu olmamasına rağmen, Cenâb-ı Hakk’ın yaratmasına bir şart olması dolayısıyla işlenen hatalara mercidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah öyle bir Hâkim-i Mutlak’tır ki, bütün iradeleri ters yüz eder ve kendi vereceği hükmü verir ![]() Sizin irade dediğiniz şey, bir kaşık sudan ibarettir ki, ancak ummana katıldığı zaman neye yaradığı ortaya çıkar ![]() ![]() ![]() ![]() Kader meselesine böyle ihatalı bakmak gerekir ![]() ![]() Şu âyetler bu da’vayı tenvir eder mahiyettedir: “Hayır, şüphesiz bu Kur’an bir öğüttür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmam Gazali, “Ben yapmıyorum; fakat diliyorum” diyenlere şu cevabı verir: “Peki, dilemeyi veren kim?” Biz mükellefiz, iş yapıyor gibiyiz ![]() ![]() O bize, hayır ve şerre medar olabilecek birşey vermiş ![]() ![]() ![]() ![]() Ama görülüyor ki, bu şey üzerinde göz kamaştırıcı atlaslar dokunuyor ve bu şeye sahip olana krallık taçları takılıyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sebkat etmiş bir kitap vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 8 ![]() ![]() Bu âyet nazil olunca müşriklerin beyni döndü ![]() ![]() Bu ifadeler doğrudan doğruya, müşriklerin Kâbe’yi dolduran 360 putunu birden hedef alıyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha sonra akıllarına İbn-i Zibe’ra geldi ![]() ![]() ![]() Zavallı İbn Zibe’ra, aklınca mantık oyunu yapacaktı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O aklınca Allah Rasulü’nü ilzam edip susturmak istiyordu ![]() ![]() ![]() Eteklerini dünyanın tozuna toprağına bulaştırmamış o insanlar cehennemden uzaktırlar ![]() ![]() Evet, Nefha-i İlâhî olarak “Ruhullah” ünvanıyla dünyaya gelen, beşere hayat üfleyip, ölü gönülleri dirilten Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Onlar hakkında yanlış itikat ve yanlış düşüncelere sapanlar sadece kendi başlarını yiyeceklerdir ![]() ![]() ![]() 9 ![]() ![]() “Bir defasında bayılmış ve kendimden geçmiştim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Efendimiz, -ileride tafsilatıyla izah etmeye çalışacağımız- bir hadîslerinde: “Kulun cehenneme girmesine bir karış kalır; fakat, kitap sebkat ettiği için cennet ehlinin amelini işler ve cennete gider”19 buyurarak Abdurrahman b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 10 ![]() ![]() ![]() Babam, Kûfe sokaklarından birinden geçerken bir kısım insanların, bir insanın başına toplanıp onu dinlediklerini görür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Babam canı çok sıkılmış olduğu hâlde oradan ayrılır ![]() ![]() “Allah’ım, biraz evvel konuşan adamın sövüp saydığı bu insanlar, eğer haklarında “hüsna” sebkat etmiş insanlarsa, Sen bir delil ve âlamet göster ![]() ![]() Daha aradan iki dakika geçmemişti ki, nereden çıktığı bilinmeyen bir deve cemaata doğru ilerledi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Onlar hakkında hüsnâ sebkat etmişti ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Ya bunlar hakkında duyduğu kötü sözlere dayanamayıp dua eden Sa’d b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yani, kapıyı çalmadan rahmet kapısından içeriye girecek, İlâhî iltifatın eteklerini öpecek, dudakları o bezm ile mütebessim cennete alınacaklardı ![]() İnsan ne yaparsa yapsın, daha önce kendisi için yazılandan öte birşey yapamayacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1) Buhârî, Fedâilü Ashabi’n-Nebî, 17 2) Müslîm, Münafikun, 43-47; Buhârî, Menak›b, 27 ![]() 3) Buhârî, Vudû, 46,32; Menâkib, 25, E_ribe 31; Müslim, Zühd 74, Fedâil, 4-6 ![]() 4) İbn-i Mace, Mukaddime,10; Müsned, II/86,125, V/407 ![]() 5) Müslim , Kader, 16 ![]() 6) Ebû Davûd, Sünnet, 16 ![]() 7) Tirmizi, Kıyâmet, 59; Müsned, I, 293,303/307 ![]() 8) Buhari, Teheccüd, 21; Ezan, 155 ![]() 9) Buhârî, Tefsir (92) 7, Kader 6, Tevhid 54;s Müslim, Kader, 6-8 ![]() 10) Ahmed bin Hanbel, IV, 181 ![]() 11) Tirmizî, Kader 8; Ahmed b ![]() ![]() 13) Keşfu'l-Hafâ, II, 343-44 ![]() ![]() ![]() 14) Müsned, I, 272 ![]() 15) Heysemî, Mecma’u'z-Zevâid, VII, 193 ![]() 16) Buhari, Tefsir (20) 1,30 Kader 11, Enbiya 31, Tevhid 37; Müslim, Kader, 13 ![]() 17) Nevevî, Müslim Şerhi, XVI ,440-42 18) İbn Kesîr, Tefsîru'l-Kur’âni’l- Azîm, V, 374-5 ![]() 19) Buharî, Kader, 1; Muslim, Kader 1 ![]() 20) İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 33-34 21) Buharî, Cihâd, 40,41,135; Fedailu’s-Sahâbe 13; Magazi 29; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe 48 ![]() 22) Buharî, Cihâd, 80; Müslim, Fezâilu’s-Sahâbe 41,42 ![]() 23) Tirmizî, Menâkıb, 26 ![]() |
![]() |
![]() |
|