Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
giriş, islama

İslam'a Giriş

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam'a Giriş




İSLAM'A GİRİŞ İSLAM'A GİRİŞ

İslâm’a giriş, imanla gerçekleşir İman, Allah Teâlânın HzMuhammed'e indirdiği, o'nun da insanlara tebliğ ettiği kesin olarak belli olan şeylerin tümüne tereddütsüz inanmak ve onaylamaktır İmanın temelini, iste bu kabul ve onaylama oluşturur
Müslüman olmak isteyen kişi bu kabul ve tasdikini "Şehadet ederim ki, Allah’tan başka tanrı yoktur ve yine şehadet ederim ki Hz Muhammed O'nun kulu ve elçisidir" mealindeki "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve rasülüh" cümlesiyle açıklar Bu cümleye "Kelime-i Şehadet" denir
İman, bilerek, isteyerek benimseyerek inanmaktır Bir kimse kalben inanmadığı halde diliyle bu cümleyi söylese iman etmiş olmaz Kelime-i şehadeti söyleyen kimse, son ilahi kitap Kur'an-ı Kerim'i bütünüyle benimsemiş ve Allah’ın son peygamber Hz Muhammed'e vahiy yoluyla bildirdiği, Onun da insanlara tebliğ ettiği her şeyi tamamen kabul etmiş demektir Bu sebeple Allah’ın varlığına ve birliğine imanın yanında; meleklerin varlığına Allah’ın gönderdiği kitapların gerçek olduğuna, peygamberlere, Ahiret gününe her şeyin Allah’ın takdiriyle meydana geldiğine, kısacası Kur'an-ı Kerim'in ve peygamberimiz Hz Muhammed'in kesin ve net olarak bildirdiği şeylerin hepsine inanmak imanın şartıdır "Kelime-i Şehadet" bütün bunları topluca kabul ve tasdik etmeyi ifade eden bir anahtar cümledir Bu yüzden Kelime-i Şehadet, İslâm’a giriş sözleşmesi yapmak gibidir Bu sözleşmeyi yapan insan, Allah'a büyük bir söz vermiş, O'nun emirlerini tereddütsüz bir şekilde kabul edip yerine getirmeyi,yasaklarından kaçınmayı benimsemiş olmaktadır
Kelime-i Şehadeti söyleyerek yaptığımız sözleşmeye bütün mahlukat şahit oluyor Şayet bu sözleşmeyi bozarsak, sözümüzden döndüğümüze şahit olan veya bu sözleşmeye aykırı hareket ettiğimize tanık olan yeryüzündeki ve gökyüzündeki her şey Allah’ın huzurunda aleyhimize şahitlik edecektir
Ayrıca, bu sözleşme ile müslüman toplumun bir ferdi haline gelmiş oluyoruz Müslümanlarla evlenme, zekat alma, verme, müslümanlarla her türlü dayanışma bu sözleşmenin kapsamına girmektedir
İman etmek için kimse zorlanamaz İslâm’a girmek isteyen kendi isteğiyle girer İman etmeden önce araştırma yapılabilir, kafada oluşan her türlü tereddüt ve şüphenin cevabi aranabilir Ancak iman ettikten sonra iyi bir mümin, iyi bir müslüman olabilmek için kalpten her türlü tereddüdü söküp atmak gerekir Çünkü imanla tereddüt bir arada olmaz Bu yüzden iman, insanin kalbinin derinliklerine öylesine kök salmalı ki onu İslâm’a aykırı davranışlardan alıkoymalı, onun zihniyetinin, ahlakinin ve davranışlarının İslâm’a göre şekillenmesine imkan vermeli
İslâm’a girmek için herhangi bir aracıya ihtiyaç yoktur Bir kimse yukarıda belirttiğimiz hususlara inanmak suretiyle kendiliğinden İslâm’a girebilirBu hususta başkaları kendisine ancak bilgi vererek yardımcı olabilirler İslâm’a giren kimse kendisine, tam bir inanç berraklığı kazandıracak kaynağa ulaşmış olmaktadır Böylece önemli bir inanç değişiminden sonra ilk fırsatta bir de gusül (boy abdesti) alınmalıdır Gusül ilerde tarif edilecektir



Kaynak:http://wwwyildirimmuftulugugovtr/dul=page&id=23

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam'a Giriş

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam'a Giriş




İSLAM'I ÖĞRENME

Önceden bir başka dine mensupken veya dini bir inancı yokken sonradan müslüman olan bir kimsenin hayatındaki en önemli dönüm noktası, hiç şüphesiz İslâm’a girdiği andır Bu öyle bir an ki geçmişin tüm günahlarını silmekte ve müslüman olan kişinin hayatında tertemiz, bembeyaz bir sayfa açmaktadır Şu halde bu tertemiz sayfanın kirlenmemesi ve iyi bir başlangıç yapılması, o kimsenin dünya ve ahiret mutluluğu açısından çok önemlidir
Zerrece tereddüde yer vermeyen temiz bir imanla İslâm’a girdikten sonra İslâm’ı doğru bir şekilde öğrenme gayreti içine girmek gerekir Çünkü İslâm’ın temel ve vazgeçilmez öğretilerini bilmeden İslâm’ı tam manasıyla yaşayabilmek pek mümkün olmaz Gerçek bir mü'min, İslâm’ı iyi tanımalı, ona bilinçli bir şekilde sarılmalı ve onu hayata geçirmeye çalışmalıdır
En iyi müslüman Allah'a karşı en yüce saygı gösteren müslümandırAllah'a karşı en iyi saygı gösterebilmek İslâmi deyimiyle muttakilerden olabilmek için nasıl muttaki olunabileceğini bilmek gerekir Bilgisiz bir şekilde İslâm’ı hayata geçirmek en azından istendiği şekilde hayata geçirmek pek mümkün olmaz bu durum, Işık olmadan, gece zifiri karanlıkta yol almaya benzer Böyle bir kimse yoldaki işaretleri farkedemez ve muhtemelen farkında olmadan yoldan çıkabilir veya bir çukura yuvarlanabilir İste bu sebeple hiç olmazsa asgari seviyede neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırtedebilecek; kimin doğru kimin yanlış söylediğini sezebilecek seviyede de olsa bir İslâmî bilgi elde etmek gayreti içinde olmak gerekir Az çok İslâmî bir bilgiye sahip olan insan, İslâm'ın aydınlık yolunu apaçık görebilir Küfrün, şirkin, ahlâksızlığın İslâm’a ters düsen unsurlarını farkedebilir En azından kendisine rehberlik yapmaya kalkan insanlardan hangisinin rehberlik yapabileceğini hangisinin yapamayacağını ayırdedebilir
Çağımızda pek çok müslüman, mealesef, İslâm'ın güzelliklerini hayatlarına yansıtama mışlardır Çünkü onlar da İslâm'ı yeterince öğrenebilmiş değillerdirBu yüzden yalnızca bugünkü müslüman toplulukları taklit ederek İslâm'ı doğru bir şekilde hayata geçirebilmek pek mümkün olamaz
Kur'an-i Kerim, okumaları, anlamaları, içindekilere göre hareket etmeleri ve prensipleri ni hayata geçirmeleri için insanlara gönderilmiştir
Peygamber Efendimiz de İslâm'ın nasıl hayata geçirileceğini bizzat yasayarak ve anlatarak göstermiştir Öyleyse bir müslüman, Kur'an-i Kerim'i ve Peygamber Efendimizin İslâm'ı hayata geçiriş tarzını öğrenmeye gayret etmelidir ki, tam manasıyla Allah'a teslimiyet içinde olabilsin ve son peygamberin örnekliğinden yararlanabilsin
İslâm'ı doğru kaynaklardan doğru bir şekilde öğrenmeye çalışmalıdır Bunun için İslâm'ı bilen kimselerin kılavuzluğundan yararlanmak en kestirme yoldur İslâm'ı öğrenirken belli bir sıra takibedilmeli ve kendisini öncelikle ilgilendiren konular dan başlamalı Bir müslümanı kişisel olarak ilgilendiren en öncelikli konular ise yerine getirmekle yükümlü olduğu farzlar ve sakınması gereken haramlardır Farzların basında da müslüman olduğu günden itibaren kılmaya başlaması gereken günlük ibadeti beş vakit namaz gelir Yeni İslâm’a girmiş bir müslüman, bu konuda ya pratik olarak diğer Müslümanların kılavuzluğundan yararlanmalı yada konuyla ilgili hazırlanmış eğitici ve öğretici görüntülü yayınlardan istifade etmelidir
Böylece bir mümin ilkönce yapabildiği kadarıyla günlük ibadeti olan namazları kılmaya baslar, bilahare yavaş yavaş eksikliklerini gidermeye gerekenleri öğrenmeye ve namazı usulüne uygun olarak kılmaya gayret eder

http://wwwyildirimmuftulugugovtr/dul=page&id=24

Alıntı Yaparak Cevapla

İslam'a Giriş

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam'a Giriş




İSLAM'I YAŞAMA

Bir önceki baslıkta, kısaca İslâm'ı öğrenmenin öneminden söz ettik İslâm’ı öğrenmenin amacı onu hayata geçirmektir Çünkü hayata geçirilmeyen bir bilginin değeri yoktur Elde edilen bilgiler hayata geçirilirse bir anlam kazanır
İslâmî bilgileri elde ettiği halde bunları hayata geçirmeyen bir müslümanın hali, hastalığıyla ilgili reçetedeki ilaçları çok iyi bilen fakat bu ilaçları alıp kullanmayan kimsenin haline benzer İmanı bir tohuma benzetirsek; gerek ibadet gerek ahlak ve muamelat sahasındaki İslâmî esasların hayata geçirilmesi, bu tohumun filizlenip yeşermesine, yaprak açmasına ve meyve vermesine benzer İnandığı halde bu inancını hayata geçirmeyen kimse, aklında güzel şeyler tasarlayıp bunları uygulamaya koymayan kimse gibidir İmanı sağlıklı bir şekilde koruyabilmek edebilmek, dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmek ve neticede huzurlu olabilmek için mü’min, Yüce Allah’la manen bağlantı kurmak ve bu bağlantıyı devam ettirmek ihtiyacındadır Çünkü insan, Allah’ı bilmek ve ona ibadet etmekle tam bir huzura kavuşabilir Yoksa ruhunda daima bir boşluk daima bir sıkıntı duyar Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi, fiziki varlığımızı sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek için nasıl yeme, içme, uyuma gibi bir takım biyolojik ihtiyaçları gidermek zorundaysak ruhumuzun canlılığını ve diriliğini muhafaza edebilmek ve rûhi melekelerimizi geliştirebilmek için de ibadete ihtiyacımız vardır
İman ettikten sonra bu imanın gereklerini yerine getirmemek, bir çelişki olur Huzurlu olabilmek için çelişkilerden kurtulmak gerekir Çünkü çelişkiler içinde bocalayan bir kimsenin huzurlu olması düşünülemez
Müslümanlık bir giyim kuşam ve sekil değişikliğinden veya mücerred bazı sözler söyle mekten ibaret değildir O bir zihniyettir İste bu sebeple mü’min, Allah’ın son peygamberi Hz Muhammed’le kemale erdirdiği dini gönülden ve içten benimseyerek onu hayata geçirme gayreti içinde olur
İbadet, müslüman olduğunu söyleyen kimsenin, bu iddiasında sadık olup olmadığını ortaya koyan en önemli göstergelerden biridir Çünkü iman ettikten sonra ibadet ihtiyacı kendiliğinden ortaya çıkacaktır Bizi yoktan var eden, binbir çeşit nimete garkeden, rahmeti, bilgisi, gücü her zerreyi kuşatan, sonsuz kudretin varlığını kabul edip de O’na karsı sonsuz bir hayranlık ve minnet duymamak mümkün müdür? İste ibadet, kulun bu hayranlığını ve minnetini ifade eden bir vasıtadır İbadet, yalnız birtakım şekillere, diş görünüşlere bağlı hareketlerden ibaret değildir İbadette esas olan özdür Huşu olmadan yapılacak bir ibadetin içi bostur
Samimi bir mü’min, her hareketinin ve davranışının Allah’ın rızasına uygun olup olma dığını göz önünde bulundurur Böyle hareket ettiği takdirde yaptığı her meşru fiil bir ibadet hükmünü almaya baslarİslâm’a göre, İslâm’a girerken, ibadet ederken, dua yaparken her hangi bir aracıya ihtiyaç yoktur Her insan doğrudan doğruya Allah’a el açıp yakarabilir İbadet yapabilir Günahları af yetkisi de sadece Yüce Allah’a aittir Allah’tan başka hiç kimse günah affedemez İlerdeki sahifelerde İslâm’ daki ibadetlerle ilgili kısaca bilgi verilecektir
İslâm ahlakıyla ahlaklanma da İslâm'ı yasamanın en önemli bölümlerinden birini oluşturur Denilebilirki; hiç bir dinde ve hiç bir düşünce sisteminde İslâm’da güzel ahlaka verilen önem kadar önem verilmemiştir Hatta Peygamber Efendimiz Hz Muhammed "Ben ancak ahlaki faziletleri tamamlamak için gönderildim" buyurmuştur Bu yüzden müslümanın ahlakini güzelleştirmesi en temel hedeflerden biri olmalıdır Bu amaçla mü’min, İslâm'ın kendinden istediği kişisel ve toplumsal görevlerini öğrenmek ve bunun sonucunda güzel hareketlerle bezenmek, çirkin alışkanlıklardan kaçınmak zorundadır İslâm ahlakıyla ilgili olarak da ileriki sahifelerde kısaca bilgi verilecektir

http://wwwyildirimmuftulugugovtr/dul=page&id=25



Alıntı Yaparak Cevapla

İslam'a Giriş

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam'a Giriş




İSLAM'I TANITMA

Susuzluktan dudakları çatlamış birisinin, pınara ulaşıp kana kana içtikten sonra kendisi gibi susuzluk çektiğini bildiği diğer insanları da o pınara ulaştırmak için bir çaba sarf etmemesi düşünülemez Bunun gibi, gerçekten İslâm’a yürekten inanmış ve İslâm'ın nasıl berrak bir pınar olduğunu görmüş olan bir kimsenin, yapabiliyor ve becerebiliyorsa o kaynağa başkalarını da ulaştırmak için gayret göstermesi dini bir vecibedir
Gönülden inandığı ve benimsediği, son hak din İslâm'ı herhangi bir baskı ve zorlamaya başvurmadan diğer insanlara da ulaştırma gayreti içinde olmak ve bu uğurda karsılaşacağı güçlükleri göğüslemek, ortaya çıkacak engelleri ortadan kaldırmak için mücadele etmek her müslümanın görevidir Bir başka dinden veya düşünce sisteminden İslam’a geçmiş bulunan kimseler, daha önce mensubu bulundukları dinin yahutta düşünce sistemi nin saliklerini iyi tanıdıkları için, bu konuda, müslüman toplumlarda yetişip geleneksel olarak Müslüman olanlardan daha basarili olabilir ve Peygamber Efendimizin su müjdesine kavuşabilirler: " Senin aracılığınla bir kimsenin müslüman olması, senin için dünya ve dünyadaki herşeyden daha hayırlıdır"
Bu sebeple yeni İslâm’a girmiş kardeşlerimize, güzel bir şekilde yapabileceklerse İslâm'ı başka insanlara da tanıtmak için çaba sarfetmelerini tavsiye ediyoruz Bu konuda temel prensip, sevdirmek, kolaylaştırmak, müjdelemek ve ümit vermek olmalıdır

http://wwwyildirimmuftulugugovtr/dul=page&id=26


Alıntı Yaparak Cevapla

İslam'a Giriş

Eski 08-02-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslam'a Giriş




İSLAM AHLAKI

İslâm Dini kadar güzel ahlaka önem veren bir başka din veya düşünce sistemi göstermek mümkün değildir Öyleki Peygamber Efendimiz "İslâm, güzel ahlâktır" buyurmuştur Hz Peygamberin güzel ahlâka teşvik eden bir çok güzel sözü vardır
"Mü’minlerin îmanca en kamil olanı, ahlâkI en güzel olanıdır" "İçinizden en çok sevdiklerim ve kıyamet gününde bana en yakın olanlarınız, ahlaki en güzel olanlarınızdır" hadisleri bunlardan sadece ikisidir Kur’an-ı Kerim’de adalet, ahde vefa, affetme, alçak gönüllülük, ana-babaya itaat, sevgi, kardeşlik, barış, güvenirlilik, doğruluk, birlik, beraberlik, iyilik, ihsan, iffet, cömertlik, merhamet, müsamaha, tatlı dilli olma, güler yüzlülük, temiz kalplilik gibi güzel ahlâki hasletlere teşvik eden ve zulüm, haksizlik, riya, haset, gıybet, çirkin sözlülük, asık suratlılık, cimrilik, bencillik, kıskançlık, kibir, kin, kötü zan, israf, bozgunculuk gibi kötü hasletlerden nehyeden pek çok âyetin yer alması, Kur’an’da ahlaka ne kadar önem verildiğinin bir göstergesidirPeygamber Efendimizin güzel ahlaka teşvik eden ve kötü hasletlerden nehyeden hadisleri ise neredeyse bir kitap oluşturacak kadardır O sadece bu sözleri söylemekle kalmamış, güzel ahlaki bizzat yasayarak insanlara örnek olmuş ve öğretmiştir Bu yüzden O’nun ahlaki, İslâm ahlakinin en güzel tatbikatını oluşturmaktadır İste bu sebeple burada peygamberimiz Hz Muhammed’in güzel ahlakından az da olsa sözetmek istiyoruz(*) Çünkü O gerçekten en güzel örnektir:
Peygamber Efendimiz güler yüzlü, nazik tabiatlı, ince ve hassas ruhlu idi Kati yürekli, sert ve kırıcı değildi Ağzından sert ve kaba hiçbir söz çıkmazdı Başkalarını tenkit etmez, kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdı Yanlış ve hoşlanmadığı bir davranış görürse "içinizden bazı kimseler, söyle söyle yapıyorlar" Şeklinde, bu davranışları yapanların kim olduklarını belli etmeden ve hiç kimseyi kırmadan yanlışı ve hataları düzeltirdi Kimsenin sözünü kesmez, konuşması bitinceye kadar dinlerdi Tartışmayı sevmez, sözügereğinden çok uzatmazdı Kendini ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olmaz, kimsenin gizli hallerini araştırmazdı Allah’a hürmetsizlik olmadıkça, sahsına yapılan kötülükleri, ne kadar büyük olursa olsun, bağışlar, eline imkan geçince öç almayı düşünmezdi
Son derece iffet ve haya sahibiydi Bütün insanları eşit tutar, zengin fakir, efendi-köle, büyük-küçük ayrımı yapmazdı Her bakımdan kendisine güvenilirdi Verdiği sözü mutlaka zamanında yerine getirirdi Dürüstlükten ayrıldığı, saka bile olsa yalan söylediği hiç görülmemiştir Bu yüzden O’na henüz peygamberlik verilmeden önce "Muhammed’ül-Emin" denilmişti Nitekim Peygamberliğini haber verdiği zaman, iman etmeyenler bile O’na "yalancı, yalan söylüyor" diyememiştir En yakın akrabalarını safa tepesinde toplayıp onlari İslâm’a davet için, "Size su dağın arkasında düşman atlılarının bulunduğunu söylesem, bana inanırmısınız?" dediği zaman: "Hepimiz inanırız Çünkü sen yalan söylemezsin" diye cevap vermişlerdi Kendisi böyle olduğu gibi, herkesin dürüst olmasını isterdi "Doğruluktan ayrılmayınız, çünkü doğruluk, iyilik ve hayra götürür İyilik ve hayır da, kişiyi Cennete ulaştırır Kişi doğru söyleyip doğruluğu aradıkça, Allah katında sıddıklar zümresine yazılır Yalan sözden ve yalancılıktan sakınınız; Çünkü yalan insani kötülüğe sevkeder Kötülük de kişiyi Cehennem’e götürür İnsan yalan söylemeğe ve yalan aramağa devam ede ede, Allah katında nihayet yalancılardan yazılır" buyurmuştur
Rasûlüllah (sav) insanların en cömerdi ve en kerimiydi Eline gecen her şeyi muhtaçlara dağıtır, kimseyi eli boş çevirmezdi (*)
Peygamberimizin ahlakini özetleyen bu kısım Kısmî tasarruflarla İrfan YÜCEL’in "Peygamberimizin Hayati" adli eserinden iktibas edilmiştir Son derece mütevâzı ve alçak gönüllü idi Bir topluluğa geldiğinde, kendisi için ayağa kalkılmasını istemez, nereyi bos bulursa, oraya otururdu Arkadaşları arasında otururken ayaklarını uzatmazdı Arkadaşları her işini yapmayı kendileri için şeref ve cana minnet saydıkları halde, bütün islerini kendi görür, ev islerinde hanımlarına yardim ederdi Methedilmesini ve aşırı hürmet gösterilmesini istemezdi Fakir kimselerle düşüp kalkmaktan, yoksulların, dulların, kimsesizlerin islerini görmekten zevk alırdı Bulduğunu yer, bulduğunu giyer, hiç bir şeyi beğenmemezlik etmezdi Yiyecek bir şey bulamayınca, aç yattığı da olurdu
Bütün islerini tam bir düzen ve nizam içinde yapardı Namaz ve ibadet vakitleri, uyku ve istirahat için ayırdığı saatler, misafir ve ziyaretçilerini kabul edeceği hep belliydi Vaktini boşa geçirmez, her ânini faydalı bir isle değerlendirirdi "İnsanların çoğu, iki nimetin kıymetini takdirde aldanmışlardır: "Sıhhat ve boş vakit", buyurmuştur
İnsanı en yakından tanıyan, onun iç yüzünü ve bütün gizli hallerini en iyi bilen, şüphe yok ki eşidir Rasûl-i Ekrem (sav) ilk vahiyden sonra gördüklerini anlattığı zaman eşi Hz Hatice:
"Allah’a yemin ederim ki, Cenâb-ı Hak hiç bir vakit seni utandırmaz Çünkü sen akrabanı gözetirsin, işini görmekten aciz kimselerin ağırlıklarını yüklenirsin, fakire verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın Müsafiri ağırlarsın, Hak yolunda herkese yardım edersin" diyerek O’nun peygamberliğini hemen kabul etmiş, en küçük tereddüt göstermemiştir
Çocukluğundan itibaren Medine’de 10 yıl hizmetinde bulunan Hz Enes: "Rasûlüllah (sav)’e 10 yıl hizmet ettim Bir kere bile canı sıkılıp, öf, niçin böyle yaptın, neden şunu yapmadın, diye beni azarlamadı" demiştirPeygamber Efendimizin bizzat yaşayarak, uygulayarak çizdiği bu ahlaki tablo, hiç şüphesiz İslâm ahlâki hakkında bir fikir vermektedir
*Kendisi için istediğini başkası için de istemek, kendisi için arzulamadığını başkaları için de arzulamamak,
*Olduğu gibi görünmek ya da göründüğü gibi olmak,
*Küçüklere sevgi büyüklere saygı,
*Affetmek, hoşgörülü davranmak, başkalarının kusurlarını araştırmamak,
*Öfkeye hakim olmak,
*Sözünde durmak, ahde vefa göstermek,
*Doğruluk ve dürüstlükten zerrece taviz vermemek,
*Güvenilir olmak,
*Kibirden gururdan sakınmak mütevazî olmak,
*Cimrilikten, tamahtan uzak durmak,cömert olmak,
*Her hususta sabırlı olmak,
*Asla adaletten ayrılmamak,
*Maddi ve manevi temizliğe riayet etmek,
*Allah’ın kendisine verdiği sağlığına ve sıhhatine çok dikkat etmek,
*Boş vakitlerini hayırlı işlerde değerlendirmek,
Ve benzeri yüzlerce muazzam ahlâkî prensibe özenle yer veren İslâm ahlakını her yönüyle tanımak için bu konuyu geniş olarak inceleyen eserlere müracaat etmek gerekmektedir


http://wwwyildirimmuftulugugovtr/dul=page&id=27

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.